Id
stringlengths
0
7
Tag
stringclasses
3 values
Title
stringlengths
3
235
Summary
stringlengths
4
1.63k
Text
stringlengths
251
301k
__index_level_0__
int64
0
347k
text
stringlengths
278
301k
768906
haber
Milimetrik kanser robotunun Türk mucidi profesör konuştu
Buse ÖZEL/İSTANBUL, (DHA)- ALMANYA'da bulunan Max Planck Enstitüsü'nün ilk Türk direktörü Prof
10 Aralık 2018 20:47 . Dr. Metin Sitti, hayatını kaybeden beyin cerrahı kardeşi İlkay'ın ismini vermeyi planladığı robotu anlattı. Hap, enjeksiyon ya da kateter yardımıyla vücuda yerleştirilmesi hedeflenen akıllı robotlar beyin, pankreas, safra gibi müdahale edilmesi zor olan kanserler başta olmak üzere birçok kanserde kullanılacak. Yumuşak ve milimetrik boyuttaki akıllı robotlar doğrudan tümöre ulaşarak burada kanser ilaçlarının salınmasını sağlayacak. ROBOT MANYETİK ALAN İLE İNSAN VÜCUDUNDA HEDEFLENEN BÖLGEYE ULAŞIYOR Robotun manyetik alanlar yaratılarak hastanın vücudunda hedef bölgeyi bulmasını planladığını belirten Prof. Dr. Sitti özelliklerini şöyle anlattı: "En son yaptığımız robot yeni bir robot. Yumuşak, elastik bir kağıt parçası gibi düşünün ama içinde manyetik partiküller var. Bunu özel olarak programladık ve dışarıdan manyetik alan verdiğimizde kağıttan çok değişik şekillere bürünebiliyor ve hareket edebiliyor. Sindirim sistemi ve mesane kanserlerinin tedavisinde ilaç vermek için kullanabiliyoruz. Manyetik alanla ulaştığı yerde içine koyduğumuz ilacı kontrollü bir şekilde dışarı salabiliyor ve böylece istediğimiz noktada kanserli dokuya kemoterapi ilacını verebiliyoruz. Böylece kanser tedavilerinde kullanabiliyoruz. Robotun ikinci fonksiyonu ise dışarıdan verdiğimiz manyetik alanlar ile aynı zamanda ısıtabiliyoruz. Bağırsak sisteminde kanama varsa robot oraya varıyor ve o kanayan bölgeyi ısıttığımız zaman kanamayı durdurabiliyor. Üçüncü olarak da damarlarda ya da tüplerde, insan içinde kapatmak istediğimiz tüpler var. Mesela çok kanama yapan hastalıklı bölgelerde robotu gönderiyoruz ve o tüpün doğru yere geldiğinde şekil değiştirerek damarı kapatmasını sağlayabiliyoruz." Sindirim sistemindeki mide, bağırsak, pankreas kanserleri gibi kanser için deneysel çalışmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Sitti, gelecek yıl küçük hayvanlarda, sonraki yıllarda büyük hayvanlarda robotun test edileceğini söyledi. Prof. Dr. Sitti hayvan deneylerinin ardından insanlarda çalışmalara başlanacağını ve sadece hayvan deneylerinin 5 yıl kadar sürmesini planladıklarını açıkladı. 'KEMOTERAPİ İLAÇLARININ YAN ETKİLERİ EN AZA İNMİŞ OLACAK' Robotların hedefe yönelik hareket etmesi sayesinde kemoterapi ilaçlarının yarattığı yan etkilerin azalmış olacağını da belirten Prof. Dr. Sitti bu etkilerin en aza ineceğini ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: "Kanseri yenmenin bir yönü de ısıtmaktır. Isıtma ile kanser hücrelerini öldürebiliyoruz. Hipertermi dediğimiz bir metod bu. Hem ilaç verebilecek hem de ısıtma ile kanserli dokuları yok edebilecek. 41 ya da 42 dereceye ulaştığında sıcaklık o hücreleri öldürebiliyorsunuz. O durumda ilaca dahi gerek kalmıyor." KANSERDEN ÖLEN BABASI VE KAZADA KAYBETTİĞİ KARDEŞİNE ADAYACAK Babasını kanser nedeniyle kaybeden ve beyin cerrahı olan kız kardeşini ise trafik kazası nedeniyle kaybeden Prof. Dr. Sitti bu iki olayın kendi kariyerinde de etkili bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtti ve şunları söyledi: "Bu yapacağımız robotları onlara adamak benim için önemli bir kişisel motivasyon. Dolayısıyla böyle bir yönü de var. Bunların da ötesinde genel hedefim insanlığa yardımcı olmak. Robotların benim için kişisel nedenlerin yanı sıra önemi insan hayatının kurtarılmasında ve de hayatımızı güzelleştirmesi açısından motivasyon sağlıyor." FOTOĞRAFLI
80,177
# Milimetrik kanser robotunun Türk mucidi profesör konuştu ## Özet Buse ÖZEL/İSTANBUL, (DHA)- ALMANYA'da bulunan Max Planck Enstitüsü'nün ilk Türk direktörü Prof ## İçerik 10 Aralık 2018 20:47 . Dr. Metin Sitti, hayatını kaybeden beyin cerrahı kardeşi İlkay'ın ismini vermeyi planladığı robotu anlattı. Hap, enjeksiyon ya da kateter yardımıyla vücuda yerleştirilmesi hedeflenen akıllı robotlar beyin, pankreas, safra gibi müdahale edilmesi zor olan kanserler başta olmak üzere birçok kanserde kullanılacak. Yumuşak ve milimetrik boyuttaki akıllı robotlar doğrudan tümöre ulaşarak burada kanser ilaçlarının salınmasını sağlayacak. ROBOT MANYETİK ALAN İLE İNSAN VÜCUDUNDA HEDEFLENEN BÖLGEYE ULAŞIYOR Robotun manyetik alanlar yaratılarak hastanın vücudunda hedef bölgeyi bulmasını planladığını belirten Prof. Dr. Sitti özelliklerini şöyle anlattı: "En son yaptığımız robot yeni bir robot. Yumuşak, elastik bir kağıt parçası gibi düşünün ama içinde manyetik partiküller var. Bunu özel olarak programladık ve dışarıdan manyetik alan verdiğimizde kağıttan çok değişik şekillere bürünebiliyor ve hareket edebiliyor. Sindirim sistemi ve mesane kanserlerinin tedavisinde ilaç vermek için kullanabiliyoruz. Manyetik alanla ulaştığı yerde içine koyduğumuz ilacı kontrollü bir şekilde dışarı salabiliyor ve böylece istediğimiz noktada kanserli dokuya kemoterapi ilacını verebiliyoruz. Böylece kanser tedavilerinde kullanabiliyoruz. Robotun ikinci fonksiyonu ise dışarıdan verdiğimiz manyetik alanlar ile aynı zamanda ısıtabiliyoruz. Bağırsak sisteminde kanama varsa robot oraya varıyor ve o kanayan bölgeyi ısıttığımız zaman kanamayı durdurabiliyor. Üçüncü olarak da damarlarda ya da tüplerde, insan içinde kapatmak istediğimiz tüpler var. Mesela çok kanama yapan hastalıklı bölgelerde robotu gönderiyoruz ve o tüpün doğru yere geldiğinde şekil değiştirerek damarı kapatmasını sağlayabiliyoruz." Sindirim sistemindeki mide, bağırsak, pankreas kanserleri gibi kanser için deneysel çalışmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Sitti, gelecek yıl küçük hayvanlarda, sonraki yıllarda büyük hayvanlarda robotun test edileceğini söyledi. Prof. Dr. Sitti hayvan deneylerinin ardından insanlarda çalışmalara başlanacağını ve sadece hayvan deneylerinin 5 yıl kadar sürmesini planladıklarını açıkladı. 'KEMOTERAPİ İLAÇLARININ YAN ETKİLERİ EN AZA İNMİŞ OLACAK' Robotların hedefe yönelik hareket etmesi sayesinde kemoterapi ilaçlarının yarattığı yan etkilerin azalmış olacağını da belirten Prof. Dr. Sitti bu etkilerin en aza ineceğini ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: "Kanseri yenmenin bir yönü de ısıtmaktır. Isıtma ile kanser hücrelerini öldürebiliyoruz. Hipertermi dediğimiz bir metod bu. Hem ilaç verebilecek hem de ısıtma ile kanserli dokuları yok edebilecek. 41 ya da 42 dereceye ulaştığında sıcaklık o hücreleri öldürebiliyorsunuz. O durumda ilaca dahi gerek kalmıyor." KANSERDEN ÖLEN BABASI VE KAZADA KAYBETTİĞİ KARDEŞİNE ADAYACAK Babasını kanser nedeniyle kaybeden ve beyin cerrahı olan kız kardeşini ise trafik kazası nedeniyle kaybeden Prof. Dr. Sitti bu iki olayın kendi kariyerinde de etkili bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtti ve şunları söyledi: "Bu yapacağımız robotları onlara adamak benim için önemli bir kişisel motivasyon. Dolayısıyla böyle bir yönü de var. Bunların da ötesinde genel hedefim insanlığa yardımcı olmak. Robotların benim için kişisel nedenlerin yanı sıra önemi insan hayatının kurtarılmasında ve de hayatımızı güzelleştirmesi açısından motivasyon sağlıyor." FOTOĞRAFLI
375847
haber
"Başkanlık gelirse dolar düşer mi?"
Milliyet yazarı: İner diyen de var, çıkar diyen de...
Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, doların son olarak Türk Lirası karşısında 3.59'u görmesiyle ilgili olarak "Türkiye yeni bir sistemi deneyecek.. O sistemin artıları var, eksileri var.. Test edilmedi. Yatırımcı sistemin nasıl işlediğini anlamak için temkinli davranacak. Liraya sarılmayacak. Sağlam limanı (doları) terk etmeyecek" dedi. Mehmet Tezkan'ın "Başkanlık gelirse dolar iner mi?" başlığıyla yayımlanan (9 Aralık 2016) yazısı şöyle: İner diyen de var, çıkar diyen de.. İner diyenler; sadece 2019’a kadar değil uzun süreli siyasi istikrar geleceği için yatırımcı önünü görecek.. Sayısal krizlerin olmayacağı hesabıyla adımlarını atacak.. Liraya güvenecek.. *** Çıkar diyenler; Türkiye yeni bir sistemi deneyecek.. O sistemin artıları var, eksileri var.. Test edilmedi.. Yatırımcı sistemin nasıl işlediğini anlamak için temkinli davranacak.. Liraya sarılmayacak.. Sağlam limanı (doları) terk etmeyecek.. *** Dolar iner diyenler; tabii ki dış faktörler önemli ama genellikle ömrü belli olmayan, yönünü, hedefini saptamamış, her kafadan bir ses çıkan iktidarlar döneminde dolar yukarı doğru yürür.. Baskılarsanız.. Belli banda sıkıştırıp tutmaya kalkarsanız patlar.. Örnek 2001 krizi.. Şimdi böyle bir durum yok.. Başbakanlık sisteminden cumhurbaşkanlığı sistemine geçilerek çift dikiş yapılıyor.. *** Dolar çıkar diyenler; 14 yıldır istikrarlı hükümet var.. 14 yıldır istediği yasayı çıkarma kabiliyetine sahip hükümet var.. Bu iktidar geldiğinde dolar 1.5 seviyesindeydi, 1.1’e kadar indi ama 3.5’e çıktı.. İstikrar sadece sayıca üstünlüğü sahip, güçlü iktidarla olmuyor.. Çok güçlü hükümet var, yarın rejimi bile değiştirecekler ama doları tutmak için bir dizi tedbir açıkladılar.. *** Tartışma bu minvalde.. Bir de TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi kriz değildir diyenler var.. Dolar her şey değildir diyorlar.. Dolar tek belirleyici değildir diyorlar.. Kısmen katılıyorum ama dışarıdan gelen parayla büyümeye çalışan ülkeler için, tüketime yaslanarak büyüyen ülkeler için krizin ayak sesleri demektir.. Vatandaşın fakirleşmesi demektir.. Cüzdanının boşalması demektir.. Samanı ithal eden, mercimek ithal eden ülke için doların seyir defteri hayat memat meselesidir. Arada Rusya olmasa!. Suriye’de işler Ankara’nın istediği gibi gitmiyor.. Şam yönetimi, Suriye’nin resmi ordusu Halep’e girdi.. Doğu Halep’in yüzde 75’ini ele geçirdi.. Eski şehir denilen bölgeyi kontrolü altına aldı.. Muhalifler çekilmeye başladı.. 10 binden fazla kişi Halep’i terk etti.. *** Esad, Halep’in alınmasının büyük bir kazanım olduğunu söyledi.. Yani Esad koltuğunu sağlamlaştırdı.. Ankara ‘Önceliğimiz Suriye’nin toprak bütünlüğü’ diyerek.. Cumhurbaşkanı bir süre önce ‘Fırat Kalkanı herhangi bir kişiyi hedef almıyor, sadece terör örgütlerini hedef alıyor’ diyerek.. Şam’ı radarından çıkardığını ilan etmişti.. *** Esad, Halep’i dört yıl sonra nasıl geri aldı? Rusya ve İran’ın desteğiyle.. Rus uçakları Halep’i aylardır bombalıyor.. Ankara güçlü çıkış yapamadı.. Halep kırmızı çizgimiz diyemedi.. Halep katliamını insanlık suçudur, savaş suçudur sözleriyle sözcü düzeyinde protesto etti.. *** Arada Rusya olmasa demem bundan.. Rusya’ya Türkmenleri bombalıyor gerekçesiyle, uçağını düşürerek bir tokat attık; bedeli çok ağır oldu.. Bu sebeple; Halep’i sineye çekiyoruz.. Darbeyi araştırma 4 Ocak’ta bitiyor Meclis’te kurulan FETÖ darbesini araştırma komisyonunun görev süreci 4 Ocak’ta bitiyor.. Herhalde rapor yazarlar.. En azından yaptıkları çalışmayı anlatan bir bildiri yayımlarlar.. Onlarca insanla görüştüler.. Gerçi 15 Temmuz akşamını yaşayan insanlarla görüşmediler.. Onların bilgisine başvurmadılar.. Fethullah’ın yapılanma yıllarına gittiler.. Günümüze gelmekten kaçındılar.. *** Hapisteki generallerin kapısını çalmadılar.. Astsubaylarla bile konuşmadılar.. Mesela, Fethullahçıların HSYK’yı nasıl ele geçirdiğiyle ilgilenmediler.. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i dinlemediler.. Fethullahçı emniyet müdürleri o görevlere nasıl geldi diye merak etmediler.. *** 4 Ocak’ta en azından basın toplantısı yapacaklardır.. Ne söyleyecekler merakla bekliyorum..
206,049
# "Başkanlık gelirse dolar düşer mi?" ## Özet Milliyet yazarı: İner diyen de var, çıkar diyen de... ## İçerik Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, doların son olarak Türk Lirası karşısında 3.59'u görmesiyle ilgili olarak "Türkiye yeni bir sistemi deneyecek.. O sistemin artıları var, eksileri var.. Test edilmedi. Yatırımcı sistemin nasıl işlediğini anlamak için temkinli davranacak. Liraya sarılmayacak. Sağlam limanı (doları) terk etmeyecek" dedi. Mehmet Tezkan'ın "Başkanlık gelirse dolar iner mi?" başlığıyla yayımlanan (9 Aralık 2016) yazısı şöyle: İner diyen de var, çıkar diyen de.. İner diyenler; sadece 2019’a kadar değil uzun süreli siyasi istikrar geleceği için yatırımcı önünü görecek.. Sayısal krizlerin olmayacağı hesabıyla adımlarını atacak.. Liraya güvenecek.. *** Çıkar diyenler; Türkiye yeni bir sistemi deneyecek.. O sistemin artıları var, eksileri var.. Test edilmedi.. Yatırımcı sistemin nasıl işlediğini anlamak için temkinli davranacak.. Liraya sarılmayacak.. Sağlam limanı (doları) terk etmeyecek.. *** Dolar iner diyenler; tabii ki dış faktörler önemli ama genellikle ömrü belli olmayan, yönünü, hedefini saptamamış, her kafadan bir ses çıkan iktidarlar döneminde dolar yukarı doğru yürür.. Baskılarsanız.. Belli banda sıkıştırıp tutmaya kalkarsanız patlar.. Örnek 2001 krizi.. Şimdi böyle bir durum yok.. Başbakanlık sisteminden cumhurbaşkanlığı sistemine geçilerek çift dikiş yapılıyor.. *** Dolar çıkar diyenler; 14 yıldır istikrarlı hükümet var.. 14 yıldır istediği yasayı çıkarma kabiliyetine sahip hükümet var.. Bu iktidar geldiğinde dolar 1.5 seviyesindeydi, 1.1’e kadar indi ama 3.5’e çıktı.. İstikrar sadece sayıca üstünlüğü sahip, güçlü iktidarla olmuyor.. Çok güçlü hükümet var, yarın rejimi bile değiştirecekler ama doları tutmak için bir dizi tedbir açıkladılar.. *** Tartışma bu minvalde.. Bir de TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi kriz değildir diyenler var.. Dolar her şey değildir diyorlar.. Dolar tek belirleyici değildir diyorlar.. Kısmen katılıyorum ama dışarıdan gelen parayla büyümeye çalışan ülkeler için, tüketime yaslanarak büyüyen ülkeler için krizin ayak sesleri demektir.. Vatandaşın fakirleşmesi demektir.. Cüzdanının boşalması demektir.. Samanı ithal eden, mercimek ithal eden ülke için doların seyir defteri hayat memat meselesidir. Arada Rusya olmasa!. Suriye’de işler Ankara’nın istediği gibi gitmiyor.. Şam yönetimi, Suriye’nin resmi ordusu Halep’e girdi.. Doğu Halep’in yüzde 75’ini ele geçirdi.. Eski şehir denilen bölgeyi kontrolü altına aldı.. Muhalifler çekilmeye başladı.. 10 binden fazla kişi Halep’i terk etti.. *** Esad, Halep’in alınmasının büyük bir kazanım olduğunu söyledi.. Yani Esad koltuğunu sağlamlaştırdı.. Ankara ‘Önceliğimiz Suriye’nin toprak bütünlüğü’ diyerek.. Cumhurbaşkanı bir süre önce ‘Fırat Kalkanı herhangi bir kişiyi hedef almıyor, sadece terör örgütlerini hedef alıyor’ diyerek.. Şam’ı radarından çıkardığını ilan etmişti.. *** Esad, Halep’i dört yıl sonra nasıl geri aldı? Rusya ve İran’ın desteğiyle.. Rus uçakları Halep’i aylardır bombalıyor.. Ankara güçlü çıkış yapamadı.. Halep kırmızı çizgimiz diyemedi.. Halep katliamını insanlık suçudur, savaş suçudur sözleriyle sözcü düzeyinde protesto etti.. *** Arada Rusya olmasa demem bundan.. Rusya’ya Türkmenleri bombalıyor gerekçesiyle, uçağını düşürerek bir tokat attık; bedeli çok ağır oldu.. Bu sebeple; Halep’i sineye çekiyoruz.. Darbeyi araştırma 4 Ocak’ta bitiyor Meclis’te kurulan FETÖ darbesini araştırma komisyonunun görev süreci 4 Ocak’ta bitiyor.. Herhalde rapor yazarlar.. En azından yaptıkları çalışmayı anlatan bir bildiri yayımlarlar.. Onlarca insanla görüştüler.. Gerçi 15 Temmuz akşamını yaşayan insanlarla görüşmediler.. Onların bilgisine başvurmadılar.. Fethullah’ın yapılanma yıllarına gittiler.. Günümüze gelmekten kaçındılar.. *** Hapisteki generallerin kapısını çalmadılar.. Astsubaylarla bile konuşmadılar.. Mesela, Fethullahçıların HSYK’yı nasıl ele geçirdiğiyle ilgilenmediler.. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i dinlemediler.. Fethullahçı emniyet müdürleri o görevlere nasıl geldi diye merak etmediler.. *** 4 Ocak’ta en azından basın toplantısı yapacaklardır.. Ne söyleyecekler merakla bekliyorum..
6753
yazarlar
Suriye krizinde Rusya'yı anlamak
Türkiye, dış ticaretten enerjiye, siyasetten turizme kadar birçok alanda kendisi için en önemli ülkelerden biri olan Rusya’yı daha iyi tanımak ve anlamak için ciddi çaba harcamak zorundadır
Putin’in yakın zamana kadar sık görüştüğü Erdoğan'a önemli bir mesajı, ilk kez gördüğü gazeteciler aracılığıyla iletmeye çalışması tuhaf değil mi? Her gün sokaklarda, metrolarda, marketlerde yanımızda olan binlerce, milyonlarca insan... Neden telaşla yürüyorlar, niye hep telefonlarıyla meşguller? Rusya-Ukrayna Savaşı ABD seçimlerine kadar daha da şiddetlenecek. Bu arada yakın zamanda bunun bir NATO-Rusya çatışmasına dönmesi ihtimali güçleniyor
10,452
# Suriye krizinde Rusya'yı anlamak ## Özet Türkiye, dış ticaretten enerjiye, siyasetten turizme kadar birçok alanda kendisi için en önemli ülkelerden biri olan Rusya’yı daha iyi tanımak ve anlamak için ciddi çaba harcamak zorundadır ## İçerik Putin’in yakın zamana kadar sık görüştüğü Erdoğan'a önemli bir mesajı, ilk kez gördüğü gazeteciler aracılığıyla iletmeye çalışması tuhaf değil mi? Her gün sokaklarda, metrolarda, marketlerde yanımızda olan binlerce, milyonlarca insan... Neden telaşla yürüyorlar, niye hep telefonlarıyla meşguller? Rusya-Ukrayna Savaşı ABD seçimlerine kadar daha da şiddetlenecek. Bu arada yakın zamanda bunun bir NATO-Rusya çatışmasına dönmesi ihtimali güçleniyor
613885
haber
Tutuklanan Çınar Belediye Başkanı görevden alındı
DİYARBAKIR, (DHA) - DİYARBAKIR'ın Çınar Belediye Başkanı DBP'li Ahmet Cengiz, 2911 sayılı 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek' suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası kesinleşmesip, tutuklanınca İçişleri Bakanlığı'nca görevden alınd
ı. Cengiz'in yerine belediye başkanlığı için meclis üyeleri arasından seçim yapılacağı açıklandı. Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, 2911 sayılı 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek' suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasının kesinleşmesi üzerine tutuklanarak, Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne gönderildi. Cengiz, cezasının kesinleşmesi ve infazına başlanılması üzerine İçişleri Bakanlığı'nca görevden alındı. Cengiz'in yerine belediye başkanlığı için meclis üyeleri arasından seçim yapılacağı açıklandı. Diyarbakır Valiliği'nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi: "Çınar ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış ve kesinleşmiş cezasının infazına başlanmıştır. Bu nedenle, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan Belediye Başkanı Ahmet Cengiz’in yerine, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 45'inci maddesine göre Çınar Belediye Meclisinin, belediye meclis üyeleri arasından ve gizli oyla belediye başkanı seçmek üzere, 27 Nisan 2018 Cuma günü saat 10.00’da Belediye Meclis Salonunda toplanması Valiliğimizce uygun görülmüştür."
291,037
# Tutuklanan Çınar Belediye Başkanı görevden alındı ## Özet DİYARBAKIR, (DHA) - DİYARBAKIR'ın Çınar Belediye Başkanı DBP'li Ahmet Cengiz, 2911 sayılı 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek' suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası kesinleşmesip, tutuklanınca İçişleri Bakanlığı'nca görevden alınd ## İçerik ı. Cengiz'in yerine belediye başkanlığı için meclis üyeleri arasından seçim yapılacağı açıklandı. Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, 2911 sayılı 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek' suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasının kesinleşmesi üzerine tutuklanarak, Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne gönderildi. Cengiz, cezasının kesinleşmesi ve infazına başlanılması üzerine İçişleri Bakanlığı'nca görevden alındı. Cengiz'in yerine belediye başkanlığı için meclis üyeleri arasından seçim yapılacağı açıklandı. Diyarbakır Valiliği'nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi: "Çınar ilçesi Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış ve kesinleşmiş cezasının infazına başlanmıştır. Bu nedenle, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan Belediye Başkanı Ahmet Cengiz’in yerine, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 45'inci maddesine göre Çınar Belediye Meclisinin, belediye meclis üyeleri arasından ve gizli oyla belediye başkanı seçmek üzere, 27 Nisan 2018 Cuma günü saat 10.00’da Belediye Meclis Salonunda toplanması Valiliğimizce uygun görülmüştür."
834441
haber
Marmaris'te 1,5 milyon Euro değerinde, dünyada sadece 67 tane olan yat çalındı
null
11 Ağustos 2019 12:18 Muğla'nın Marmaris ilçesinde hırsızlık şebekesi, piyasa değeri 1,5 milyon Euro olan lüks yatı film senaryolarını aratmayan yöntemle çaldı. Karı koca görünümündeki Rus çift, yanlarındaki iki kaptanla bir hafta süreyle şirketin en lüks yatını 12 bin Euro'ya kiraladıktan sonra Marmaris açıklarına demirledi. Ardından da şebekenin diğer üyeleri yatı kaçırdı. Dünyada sadece 67 tane bulunan yatın çalındığından şüphelenilmemesi için de üzerinde takip sistemi söküldü, başka bir gemiye takıldı. Firmanın Genel Müdürü Patrick Frere, dedi. Marmaris'te faaliyet gösteren bir yat kiralama şirketine ait 'Ghost 3' isimli 21 metre uzunluğundaki yelkenli yat, 13 Temmuz'da Rus olan karı koca görünümündeki çift tarafından bir hafta süre için 12 bin Euro'ya kiralandı. Hırsızlık şebekesinin üyeleri aynı gün akşam saatlerinde teslim alıp marinadan çıkardıkları yatı, Marmaris açıklarına demirledi. Şirketin takip sistemine göre bir hafta süreyle Marmaris koylarını gezdiği görülen yatın, çalındığı ise 19 Temmuz günü teslim edilmemesiyle ortaya çıktı. Planları kusursuz işlemiş Yatın teslim edilmemesi üzerine şirket yöneticileri polise ihbarda bulundu. Polisin ve bağlantı kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın yaptığı araştırmada, güvenlik kamerası kayıtları da incelenerek şebekenin hırsızlık yöntemi ortaya çıkartıldı. Buna göre yatı teslim alan iki kaptan ile Rus çift, aynı gece Marmaris açıklarına demirleyen yatı yanlarına gelen üç kişiye teslim edip, ayrıldı. Bu üç kişinin yattaki takip sistemini söktükleri, şirketin şüphelenmemesi için başka bir tekneye taktıkları, o teknenin sürekli Marmaris koylarını dolaştığı belirlendi. Piyasa değeri 1,5 milyon Euro olan yat ise bu sırada şebeke üyeleri tarafından bilinmeyen bir yere götürüldü. Yatın nerede olduğunun belirlenmesi için çalışmalar sürerken, uluslararası sularda olma ihtimaline karşı Interpol de devreye girdi. "Başka kıtaya götürülmüş olabilir" Dünyada sadece 67 tane bulunan yatı çalan ve planlarını kusursuz işleten şebeke üyelerinin bulunmasını beklediklerini, ancak tek bir ipucu bile elde edilemediğini söyleyen firmanın Genel Müdürü Patrick Frere, "Bizden normal yöntemlerle yatı kiraladılar. Sonra yat kayboldu. Biz sık sık yatın nerede olduğunu kontrol ediyorduk ama hep yakınımızda gördük. Meğerse o da hırsızların bir oyunuymuş, takip sistemini başka bir tekneye takmışlar o da koyları dolaşıp durmuş. Son günde takip cihazını da denize atıp tekne de gitmiş. Yat dünyada sayılı. Bulunmaması ilginç. Ben yatın, açıkta yük gemisine alınıp farklı bir kıtaya götürüldüğünü düşünüyorum. Meslek hayatımda ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyorum" dedi. (DHA)
141,678
# Marmaris'te 1,5 milyon Euro değerinde, dünyada sadece 67 tane olan yat çalındı 11 Ağustos 2019 12:18 Muğla'nın Marmaris ilçesinde hırsızlık şebekesi, piyasa değeri 1,5 milyon Euro olan lüks yatı film senaryolarını aratmayan yöntemle çaldı. Karı koca görünümündeki Rus çift, yanlarındaki iki kaptanla bir hafta süreyle şirketin en lüks yatını 12 bin Euro'ya kiraladıktan sonra Marmaris açıklarına demirledi. Ardından da şebekenin diğer üyeleri yatı kaçırdı. Dünyada sadece 67 tane bulunan yatın çalındığından şüphelenilmemesi için de üzerinde takip sistemi söküldü, başka bir gemiye takıldı. Firmanın Genel Müdürü Patrick Frere, dedi. Marmaris'te faaliyet gösteren bir yat kiralama şirketine ait 'Ghost 3' isimli 21 metre uzunluğundaki yelkenli yat, 13 Temmuz'da Rus olan karı koca görünümündeki çift tarafından bir hafta süre için 12 bin Euro'ya kiralandı. Hırsızlık şebekesinin üyeleri aynı gün akşam saatlerinde teslim alıp marinadan çıkardıkları yatı, Marmaris açıklarına demirledi. Şirketin takip sistemine göre bir hafta süreyle Marmaris koylarını gezdiği görülen yatın, çalındığı ise 19 Temmuz günü teslim edilmemesiyle ortaya çıktı. Planları kusursuz işlemiş Yatın teslim edilmemesi üzerine şirket yöneticileri polise ihbarda bulundu. Polisin ve bağlantı kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın yaptığı araştırmada, güvenlik kamerası kayıtları da incelenerek şebekenin hırsızlık yöntemi ortaya çıkartıldı. Buna göre yatı teslim alan iki kaptan ile Rus çift, aynı gece Marmaris açıklarına demirleyen yatı yanlarına gelen üç kişiye teslim edip, ayrıldı. Bu üç kişinin yattaki takip sistemini söktükleri, şirketin şüphelenmemesi için başka bir tekneye taktıkları, o teknenin sürekli Marmaris koylarını dolaştığı belirlendi. Piyasa değeri 1,5 milyon Euro olan yat ise bu sırada şebeke üyeleri tarafından bilinmeyen bir yere götürüldü. Yatın nerede olduğunun belirlenmesi için çalışmalar sürerken, uluslararası sularda olma ihtimaline karşı Interpol de devreye girdi. "Başka kıtaya götürülmüş olabilir" Dünyada sadece 67 tane bulunan yatı çalan ve planlarını kusursuz işleten şebeke üyelerinin bulunmasını beklediklerini, ancak tek bir ipucu bile elde edilemediğini söyleyen firmanın Genel Müdürü Patrick Frere, "Bizden normal yöntemlerle yatı kiraladılar. Sonra yat kayboldu. Biz sık sık yatın nerede olduğunu kontrol ediyorduk ama hep yakınımızda gördük. Meğerse o da hırsızların bir oyunuymuş, takip sistemini başka bir tekneye takmışlar o da koyları dolaşıp durmuş. Son günde takip cihazını da denize atıp tekne de gitmiş. Yat dünyada sayılı. Bulunmaması ilginç. Ben yatın, açıkta yük gemisine alınıp farklı bir kıtaya götürüldüğünü düşünüyorum. Meslek hayatımda ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyorum" dedi. (DHA)
614325
haber
TOFAŞ'ta Ivan Paunic sezonu kapattı
Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) ŞANSSIZ bir sakatlık yaşayan ve sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen TOFAŞ'ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacak
26 Nisan 2018 15:25 Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) ŞANSSIZ bir sakatlık yaşayan ve sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen TOFAŞ'ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacak. Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi ekiplerinden TOFAŞ’ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, şanssız bir sakatlık yaşadı. Mavi yeşilli takımın, geçtiğimiz günlerde yaptığı antrenmanda sağ dizine aldığı darbe sonucu idmanı yarıda bırakmak zorunda kalan Paunic’ten kötü haber geldi. Çekilen MR sonucu sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen Ivan Paunic’in ameliyat olmasına karar verildi. Önümüzdeki günlerde ameliyat olacak Ivan Paunic’in yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacağı bildirildi. TOFAŞ Spor Kulübü ise yaptığı açıklamada Ivan Paunic'e geçmiş olsun dileklerini iletti. FOTOĞRAFLI
238,159
# TOFAŞ'ta Ivan Paunic sezonu kapattı ## Özet Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) ŞANSSIZ bir sakatlık yaşayan ve sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen TOFAŞ'ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacak ## İçerik 26 Nisan 2018 15:25 Gürkan DURAL/BURSA,(DHA) ŞANSSIZ bir sakatlık yaşayan ve sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen TOFAŞ'ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacak. Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi ekiplerinden TOFAŞ’ın Sırp şutör gardı Ivan Paunic, şanssız bir sakatlık yaşadı. Mavi yeşilli takımın, geçtiğimiz günlerde yaptığı antrenmanda sağ dizine aldığı darbe sonucu idmanı yarıda bırakmak zorunda kalan Paunic’ten kötü haber geldi. Çekilen MR sonucu sağ diz patellar tendonunda yırtık tespit edilen Ivan Paunic’in ameliyat olmasına karar verildi. Önümüzdeki günlerde ameliyat olacak Ivan Paunic’in yaklaşık 4 ay parkelerden uzak kalacağı bildirildi. TOFAŞ Spor Kulübü ise yaptığı açıklamada Ivan Paunic'e geçmiş olsun dileklerini iletti. FOTOĞRAFLI
934691
haber
Putin: Rusya, Koronavirüs'le mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık
Putin: Rusya, Koronavirüs'le mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Koronavirüs pandemisiyle ortak mücadele için Avrupa ülkeleriyle çabaların birleştirilmesi gerektiğini söyledi. Sputnik Türkiye'de yer alan habere göre, Vladimir Putin, Soçi kentinde Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'yla bir araya geldi. Görüşmenin başında basına açık bölümde konuşan Rusya lideri, koronavirüs pandemisiyle mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık olduklarını altını çizdi. Putin, "Şu anda Rusya'da her 100 bin kişiden yaklaşık 10'u hasta. Fransa'nın güneyinde bu rakam 70 küsur. Bu ciddi bir gösterge. Bu nesnel veriler, Avrupalı meslektaşlarımız da dahil olmak üzere çabalarımızı birleştirmemiz gerektiğini söylüyor. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Ortak çalışma yürütülmesine açığız" ifadelerini kullandı. Moskova merkezli Gamaleya Araştırma Merkezi'nin İngiliz-İsveç ilaç ve biyoloji şirketi AstraZeneca'yla işbirliği yaptığına dikkat çeken Putin, "Şimdi Avrupalı partnerlerimizle çabaları birleştireceğimizi söylemek memnuniyet verici" diye konuştu. Rusya ve Belarus'un Koronavirüs'le mücadeledeki ortak çabalarından da söz eden Putin, Rus aşılarının üretim teknolojilerinin Belarus'a verildiğini ve üretimin mart ayında başlayacağını söyledi.
81,816
# Putin: Rusya, Koronavirüs'le mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık ## Özet Putin: Rusya, Koronavirüs'le mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık ## İçerik Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Koronavirüs pandemisiyle ortak mücadele için Avrupa ülkeleriyle çabaların birleştirilmesi gerektiğini söyledi. Sputnik Türkiye'de yer alan habere göre, Vladimir Putin, Soçi kentinde Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'yla bir araya geldi. Görüşmenin başında basına açık bölümde konuşan Rusya lideri, koronavirüs pandemisiyle mücadelede Avrupa ülkeleriyle çabaları birleştirmeye açık olduklarını altını çizdi. Putin, "Şu anda Rusya'da her 100 bin kişiden yaklaşık 10'u hasta. Fransa'nın güneyinde bu rakam 70 küsur. Bu ciddi bir gösterge. Bu nesnel veriler, Avrupalı meslektaşlarımız da dahil olmak üzere çabalarımızı birleştirmemiz gerektiğini söylüyor. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Ortak çalışma yürütülmesine açığız" ifadelerini kullandı. Moskova merkezli Gamaleya Araştırma Merkezi'nin İngiliz-İsveç ilaç ve biyoloji şirketi AstraZeneca'yla işbirliği yaptığına dikkat çeken Putin, "Şimdi Avrupalı partnerlerimizle çabaları birleştireceğimizi söylemek memnuniyet verici" diye konuştu. Rusya ve Belarus'un Koronavirüs'le mücadeledeki ortak çabalarından da söz eden Putin, Rus aşılarının üretim teknolojilerinin Belarus'a verildiğini ve üretimin mart ayında başlayacağını söyledi.
711385
haber
DHA YURT BÜLTENİ 17
TOMRUĞUN ALTINDA KALDI, BACAKLARI KIRILDI BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T
BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T 29 Eylül 2018 01:03 TOMRUĞUN ALTINDA KALDI, BACAKLARI KIRILDI BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T.nin iki bacağı da kırıldı. Edinilen bilgilere göre; Mahmudiye mahallesi Ağaç İşleri Mobilya sanayinin 26. Sokağında faaliyet gösteren yakının kereste işyerine giden Burak T. (21), kamyonetin kasasındaki tomruğunu indirmek için yardım etmeye başladı. Kasadan indirildiği sırada kontrolden çıkan tomruk, gencin üzerine devrildi. Tomruğun altında kalan gencin imdadına yakınları yetişti. 1 ton ağırlığındaki tomruğun altından kurtarılan genç, olay yerine sevk edilen 112 Acil Servis Ambulansındaki sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi Acil servisine götürülerek tedavi altına alındı. İki bacağı da kırılan gencin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Olayla alakalı soruşturma başlatıldı. Görüntü dökümü Yaralının acil servis görüntüsü Detaylar Yavuz YILMAZ/ İNEGÖL (Bursa), (DHA) ==================== REFÜJE ÇARPAN TIR SÜRÜCÜSÜ YARALANDI GAZİANTEP'in Nurdağı İlçesinde, kontrolden çıkarak refüje çarpan TIR’ın sürücüsü yaralandı. Kaza, akşam saatlerinde Nurdağı-Gaziantep karayolunun 5’inci kilometresinde meydana geldi. Nurdağı'ndan Gaziantep'e seyir halindeki H.A. yönetimindeki 31 K 8235 plakalı TIR, otoyol girişinde bir anlık dalgınlık sonucu direksiyon hâkimiyetini kaybederek önce trafik ışıklarına ardında orta refüje çarparak durabildi. Kazada TIR sürücüsü H.A. yaralandı. İhbarla gelen sağlık ekipleri tarafından yaralı sürücü Nurdağı Devlet Hastanesine götürülerek tedavi altına alındı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------- - Kaza yeri - Kaza yapan TIR kurtarma çalışması - Polis tarafından kontrolü geçiş sağlanması - Genel ve detay görüntüler Haber-Kadir ÇELİK-Kamera: GAZİANTEP-DHA) GÖRÜNTÜ BOYUTU:1,73 MB ========== BİSİKLETLE REFÜJE ÇARPAN ÇOCUK YARALANDI GAZİANTEP'in İslahiye İlçesinde, kullandığı bisikletin kontrolünü kaybederek refüje çarpan Suriyeli Abdülkadir Bereket (12) yaralandı. Olay, akşam Atatürk Mahallesi'nde meydana geldi. Eve giden Abdülkadir Bereket, hızlı kullandığı bisikletiyle refüje çarptı. Çarpmanın etkisiyle yaralanan küçük çocuğun yanına koşan anne acı içerisinde ağlayan oğlunun başını okşayıp elini bırakmayarak teselli etmeye çalıştı. Olay yerine gelen polisler tarafından çağrılan ambulansla İslahiye Devlet Hastanesine götürülen çocuğun tedavisine başlandı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------- Kaza yeri - Yaralı çocuk ve annesi - Görgü tanığı ile röp - Sağlıkçıların ambulansa alması - Genel ve detay görüntüler Haber- Kamera: Kadir ÇELİK-GAZİANTEP-DHA) GÖRÜNTÜ BOYUTU:93 MB ============== RESSAM GÜNEŞTEKİN VE DEMİR, ANTALYA'DA KÖY OKULUNU BOYADI DÜNYACA ünlü ressam Ahmet Güneştekin ve 'Çoban Ressam' olarak tanınan Sinan Demir, Antalya'nın Korkuteli ilçesinde bir köy okulunun duvarlarını boyadı. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl, 29 Eylül- 5 Ekim tarihleri arasında 55'incisi gerçekleştirilecek Uluslararası Antalya Film Festivali, dünyaca ünlü ressam Ahmet Güneştekin ve 'Çoban Ressam' diye tanınan Sinan Demir'i Antalya'nın Korkuteli ilçesindeki kırsal mahalle Ulucak'ta bir araya getirdi. İki sanatçı, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Ulucak Şehit Mustafa Demir İlkokulu'nun duvarlarını, öğrencilerle boyadı. Güneştekin ve Demir son fırça darbelerini Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in de katıldığı törende attı. 1 öğretmeni ve 13 öğrencisi bulunan köy okulunda çocukların heyecanı dikkati çekti. Sanatçılarla bir hafta boyunca okullarını boyayan çocuklar, önlüklerindeki boya lekeleri ile kendilerini havadan görüntüleyen drone'u meraklı gözlerle takip etti. 'SANATÇIMIZLA GURUR DUYUYORUZ' Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, ressam Ahmet Güneştekin'in sadece Türkiye'de değil, uluslararası haklı bir şöhrete sahip olduğunu söyledi. Güneştekin'in sanat dünyasındaki eserleriyle Türkiye'nin uluslararası alandaki en önemli isimlerinden biri olduğunu vurgulayan Türel, "Uluslararası Antalya Film Festivali'nin bu yılki afişinde de Güneştekin'in imzası var. Sanatçımızla gurur duyuyoruz" dedi. 14 YIL SONRA YENİDEN DUVAR BOYADI Ressam Ahmet Güneştekin de ilk duvar resmini, 2004 yılında Coşkun Aral ile Türkiye'yi gezdiğinde Siirt'e bağlı Eruh ilçesinde boşaltılmış bir köyde yaptığını söyledi. O günden bu yana duvar boyama fırsatı bulamadığını belirten Güneştekin, "Antalya Film Festivali için tasarladığım afiş nedeniyle buraya gelecektim. Arkadaşlar köyden söz etti ve okulun duvarına bir resim yapmamı istedi. Uzun yıllar Anadolu'dan beslenen bir sanatçıyım. Asistanlarımı buraya gönderdim ve duvara bir Troya resmi önerdim. Onlar büyük bölümünü tamamladılar, bir kısmını ben boyayacağım. Umarım kalıcı olur" diye konuştu. DOĞDUĞU KÖYÜN OKULUNU BOYADI Okulun duvarının bir bölümünü boyayan Sinan Demir de bu köyün dağlarında dünyaya geldiğini söyledi. Çobanlık yaparken resme merak sardığını belirten Demir, okul öğretmeninin yönlendirmesiyle yeteneğini keşfettiğini kaydetti. 15 yaşında Coşkun Aral ile tanıştığını anlatan Demir, Türkiye'nin farklı şehirlerinin yanı sıra yurt dışında sergiler açtığını söyledi. Demir, "Köyümün okulunun duvarını Ahmet Güneştekin ile boyamak benim için çok keyifliydi" dedi. Konuşmaların ardından Menderes Türel, Ahmet Güneştekin ve Sinan Demir, okulun boyasız kalan son kısımlarına fırça darbeleri vurdu. Görüntü Dökümü --------------------------------- Okulun boyanan duvarlarından görüntü Okul dış plan görüntü Ahmet Güneştekin çocukların resmini imzalaması RÖP 1: Ahmet Güneştekin RÖP 2: Sinan Demir RÖP 3: Menderes Türel Menderes Türel ve Ahmet Güneştekin okul duvarını boyarken görüntüsü Detaylar VAN'ın Erciş ilçesinde, iddiaya göre besici Edip Siyahkaya'ya ait kümese giren sokak köpeklerinin saldırısı sonucu, 105 hindi öldü. Olay, Erciş ilçesinin Cami Kebir Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, mahallede hindi besiciliği yapan Edip Siyahkaya'nın kümesine gece yarısından sonra sokak köpekleri girdi. Sokak köpeklerinin saldırısı sonucu 600 hindiden 105'i öldü. Edip Siyahkaya, köpek sesleriyle uyandıklarını belirterek, "Borç ederek hindi çiftliği kurdum. Büyük hayallerim vardı. Yakınlarımdan aldığım borç para ile gidip 600 adet hindi aldım. Gerçekten çok uğraş ve emek isteyen bir iş. Yemini yedirip, suyunu ve temizliğini yapmak büyük emek istiyor. Bu kadar uğraş yetmiyormuş gibi bir de nöbet tutmak gerekiyormuş. Küçük çiftliğimde, 600 hindiden 105'ini sokak köpekleri telef etti. Yetkililerden destek bekliyorum" dedi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------- -Hindi çiftliği -Telef olan hindilerden genel ve detaylar -Hindi çiftliği sahibi ile röportaj Barbaros KUL/ERCİŞ (Van), (DHA)- =======================
89,055
# DHA YURT BÜLTENİ 17 ## Özet TOMRUĞUN ALTINDA KALDI, BACAKLARI KIRILDI BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T ## İçerik BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T 29 Eylül 2018 01:03 TOMRUĞUN ALTINDA KALDI, BACAKLARI KIRILDI BURSA’nın İnegöl ilçesinin mobilya sanayinde meydana gelen olayda yardım etmeye gittiği işyerinde devrilen tomruğun altında kalan 21 yaşındaki Burak T.nin iki bacağı da kırıldı. Edinilen bilgilere göre; Mahmudiye mahallesi Ağaç İşleri Mobilya sanayinin 26. Sokağında faaliyet gösteren yakının kereste işyerine giden Burak T. (21), kamyonetin kasasındaki tomruğunu indirmek için yardım etmeye başladı. Kasadan indirildiği sırada kontrolden çıkan tomruk, gencin üzerine devrildi. Tomruğun altında kalan gencin imdadına yakınları yetişti. 1 ton ağırlığındaki tomruğun altından kurtarılan genç, olay yerine sevk edilen 112 Acil Servis Ambulansındaki sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi Acil servisine götürülerek tedavi altına alındı. İki bacağı da kırılan gencin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Olayla alakalı soruşturma başlatıldı. Görüntü dökümü Yaralının acil servis görüntüsü Detaylar Yavuz YILMAZ/ İNEGÖL (Bursa), (DHA) ==================== REFÜJE ÇARPAN TIR SÜRÜCÜSÜ YARALANDI GAZİANTEP'in Nurdağı İlçesinde, kontrolden çıkarak refüje çarpan TIR’ın sürücüsü yaralandı. Kaza, akşam saatlerinde Nurdağı-Gaziantep karayolunun 5’inci kilometresinde meydana geldi. Nurdağı'ndan Gaziantep'e seyir halindeki H.A. yönetimindeki 31 K 8235 plakalı TIR, otoyol girişinde bir anlık dalgınlık sonucu direksiyon hâkimiyetini kaybederek önce trafik ışıklarına ardında orta refüje çarparak durabildi. Kazada TIR sürücüsü H.A. yaralandı. İhbarla gelen sağlık ekipleri tarafından yaralı sürücü Nurdağı Devlet Hastanesine götürülerek tedavi altına alındı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------- - Kaza yeri - Kaza yapan TIR kurtarma çalışması - Polis tarafından kontrolü geçiş sağlanması - Genel ve detay görüntüler Haber-Kadir ÇELİK-Kamera: GAZİANTEP-DHA) GÖRÜNTÜ BOYUTU:1,73 MB ========== BİSİKLETLE REFÜJE ÇARPAN ÇOCUK YARALANDI GAZİANTEP'in İslahiye İlçesinde, kullandığı bisikletin kontrolünü kaybederek refüje çarpan Suriyeli Abdülkadir Bereket (12) yaralandı. Olay, akşam Atatürk Mahallesi'nde meydana geldi. Eve giden Abdülkadir Bereket, hızlı kullandığı bisikletiyle refüje çarptı. Çarpmanın etkisiyle yaralanan küçük çocuğun yanına koşan anne acı içerisinde ağlayan oğlunun başını okşayıp elini bırakmayarak teselli etmeye çalıştı. Olay yerine gelen polisler tarafından çağrılan ambulansla İslahiye Devlet Hastanesine götürülen çocuğun tedavisine başlandı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------- Kaza yeri - Yaralı çocuk ve annesi - Görgü tanığı ile röp - Sağlıkçıların ambulansa alması - Genel ve detay görüntüler Haber- Kamera: Kadir ÇELİK-GAZİANTEP-DHA) GÖRÜNTÜ BOYUTU:93 MB ============== RESSAM GÜNEŞTEKİN VE DEMİR, ANTALYA'DA KÖY OKULUNU BOYADI DÜNYACA ünlü ressam Ahmet Güneştekin ve 'Çoban Ressam' olarak tanınan Sinan Demir, Antalya'nın Korkuteli ilçesinde bir köy okulunun duvarlarını boyadı. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl, 29 Eylül- 5 Ekim tarihleri arasında 55'incisi gerçekleştirilecek Uluslararası Antalya Film Festivali, dünyaca ünlü ressam Ahmet Güneştekin ve 'Çoban Ressam' diye tanınan Sinan Demir'i Antalya'nın Korkuteli ilçesindeki kırsal mahalle Ulucak'ta bir araya getirdi. İki sanatçı, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Ulucak Şehit Mustafa Demir İlkokulu'nun duvarlarını, öğrencilerle boyadı. Güneştekin ve Demir son fırça darbelerini Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in de katıldığı törende attı. 1 öğretmeni ve 13 öğrencisi bulunan köy okulunda çocukların heyecanı dikkati çekti. Sanatçılarla bir hafta boyunca okullarını boyayan çocuklar, önlüklerindeki boya lekeleri ile kendilerini havadan görüntüleyen drone'u meraklı gözlerle takip etti. 'SANATÇIMIZLA GURUR DUYUYORUZ' Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, ressam Ahmet Güneştekin'in sadece Türkiye'de değil, uluslararası haklı bir şöhrete sahip olduğunu söyledi. Güneştekin'in sanat dünyasındaki eserleriyle Türkiye'nin uluslararası alandaki en önemli isimlerinden biri olduğunu vurgulayan Türel, "Uluslararası Antalya Film Festivali'nin bu yılki afişinde de Güneştekin'in imzası var. Sanatçımızla gurur duyuyoruz" dedi. 14 YIL SONRA YENİDEN DUVAR BOYADI Ressam Ahmet Güneştekin de ilk duvar resmini, 2004 yılında Coşkun Aral ile Türkiye'yi gezdiğinde Siirt'e bağlı Eruh ilçesinde boşaltılmış bir köyde yaptığını söyledi. O günden bu yana duvar boyama fırsatı bulamadığını belirten Güneştekin, "Antalya Film Festivali için tasarladığım afiş nedeniyle buraya gelecektim. Arkadaşlar köyden söz etti ve okulun duvarına bir resim yapmamı istedi. Uzun yıllar Anadolu'dan beslenen bir sanatçıyım. Asistanlarımı buraya gönderdim ve duvara bir Troya resmi önerdim. Onlar büyük bölümünü tamamladılar, bir kısmını ben boyayacağım. Umarım kalıcı olur" diye konuştu. DOĞDUĞU KÖYÜN OKULUNU BOYADI Okulun duvarının bir bölümünü boyayan Sinan Demir de bu köyün dağlarında dünyaya geldiğini söyledi. Çobanlık yaparken resme merak sardığını belirten Demir, okul öğretmeninin yönlendirmesiyle yeteneğini keşfettiğini kaydetti. 15 yaşında Coşkun Aral ile tanıştığını anlatan Demir, Türkiye'nin farklı şehirlerinin yanı sıra yurt dışında sergiler açtığını söyledi. Demir, "Köyümün okulunun duvarını Ahmet Güneştekin ile boyamak benim için çok keyifliydi" dedi. Konuşmaların ardından Menderes Türel, Ahmet Güneştekin ve Sinan Demir, okulun boyasız kalan son kısımlarına fırça darbeleri vurdu. Görüntü Dökümü --------------------------------- Okulun boyanan duvarlarından görüntü Okul dış plan görüntü Ahmet Güneştekin çocukların resmini imzalaması RÖP 1: Ahmet Güneştekin RÖP 2: Sinan Demir RÖP 3: Menderes Türel Menderes Türel ve Ahmet Güneştekin okul duvarını boyarken görüntüsü Detaylar VAN'ın Erciş ilçesinde, iddiaya göre besici Edip Siyahkaya'ya ait kümese giren sokak köpeklerinin saldırısı sonucu, 105 hindi öldü. Olay, Erciş ilçesinin Cami Kebir Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, mahallede hindi besiciliği yapan Edip Siyahkaya'nın kümesine gece yarısından sonra sokak köpekleri girdi. Sokak köpeklerinin saldırısı sonucu 600 hindiden 105'i öldü. Edip Siyahkaya, köpek sesleriyle uyandıklarını belirterek, "Borç ederek hindi çiftliği kurdum. Büyük hayallerim vardı. Yakınlarımdan aldığım borç para ile gidip 600 adet hindi aldım. Gerçekten çok uğraş ve emek isteyen bir iş. Yemini yedirip, suyunu ve temizliğini yapmak büyük emek istiyor. Bu kadar uğraş yetmiyormuş gibi bir de nöbet tutmak gerekiyormuş. Küçük çiftliğimde, 600 hindiden 105'ini sokak köpekleri telef etti. Yetkililerden destek bekliyorum" dedi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------- -Hindi çiftliği -Telef olan hindilerden genel ve detaylar -Hindi çiftliği sahibi ile röportaj Barbaros KUL/ERCİŞ (Van), (DHA)- =======================
827512
haber
Motorine 23 kuruş zam
Artışın 22 kuruşu pompaya yansıtılacak
Motorinin litre fiyatına 23 kuruş zam yapıldı. Zam, pompa fiyatlarına bu gece yarısından itibaren 22 kuruş olarak yansıyacak, kalan 1 kuruşluk artış ise vergiden karşılanacak. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası'nın (EPGİS) açıkladığına göre, motorin fiyatlarındaki artışın ardından, zammın vergi ayarlamasıyla karşılandığı 'eşel mobil sistemi' devreye alındı. Buna göre, motorin fiyatlarındaki 23 kuruşluk artışın 22 kuruşu pompaya yansıtılırken, kalan 1 kuruşluk artış vergiden karşılanacak. Ankara'da ortalama 6,30 liradan satılan motorinin litre fiyatı 6,52 lira olacak. Motorinin litresi İstanbul'da 6,25 liradan 6,47 liraya, İzmir'de 6,31 liradan 6,53 liraya yükselecek. Ramazan Bayramı'nda benzinin litre fiyatında 17 kuruş, motorinde ise 21 kuruşluk indirim yapılmıştı. Devletin eşel mobil sistemi gereği ÖTV alacağı bittiği için indirimler pompaya yansımıştı.
142,077
# Motorine 23 kuruş zam ## Özet Artışın 22 kuruşu pompaya yansıtılacak ## İçerik Motorinin litre fiyatına 23 kuruş zam yapıldı. Zam, pompa fiyatlarına bu gece yarısından itibaren 22 kuruş olarak yansıyacak, kalan 1 kuruşluk artış ise vergiden karşılanacak. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası'nın (EPGİS) açıkladığına göre, motorin fiyatlarındaki artışın ardından, zammın vergi ayarlamasıyla karşılandığı 'eşel mobil sistemi' devreye alındı. Buna göre, motorin fiyatlarındaki 23 kuruşluk artışın 22 kuruşu pompaya yansıtılırken, kalan 1 kuruşluk artış vergiden karşılanacak. Ankara'da ortalama 6,30 liradan satılan motorinin litre fiyatı 6,52 lira olacak. Motorinin litresi İstanbul'da 6,25 liradan 6,47 liraya, İzmir'de 6,31 liradan 6,53 liraya yükselecek. Ramazan Bayramı'nda benzinin litre fiyatında 17 kuruş, motorinde ise 21 kuruşluk indirim yapılmıştı. Devletin eşel mobil sistemi gereği ÖTV alacağı bittiği için indirimler pompaya yansımıştı.
959472
haber
Fatih Altaylı: Diriye rahmet okurken, gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz
Fatih Altaylı: Diriye rahmet okurken, gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz
HaberTürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, "Tabii Türkiye'nin mevcut halinde çok yüksek bir standart beklemiyoruz ama kendine gazeteci gözüyle bakılmasını isteyenler, sevmedikleri gazetecilere laf sokarken hiç değilse yaşayan insanları öldürmemeli, kanlı canlı eski bakanlara 'Rahmetli' dememeli." düşüncesini dile getirdi. Altaylı yazısında, "Gazeteciliğin bir kalitesi olmalı. Tabii Türkiye'nin mevcut halinde çok yüksek bir standart beklemiyoruz ama kendine gazeteci gözüyle bakılmasını isteyenler, sevmedikleri gazetecilere laf sokarken hiç değilse yaşayan insanları öldürmemeli, kanlı canlı eski bakanlara "Rahmetli" dememeli. Çünkü böyle yapınca gazeteci olmadığınız ortaya çıkıyor. Diriye rahmet okurken, Gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz." ifadesini kullandı.
73,312
# Fatih Altaylı: Diriye rahmet okurken, gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz ## Özet Fatih Altaylı: Diriye rahmet okurken, gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz ## İçerik HaberTürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, "Tabii Türkiye'nin mevcut halinde çok yüksek bir standart beklemiyoruz ama kendine gazeteci gözüyle bakılmasını isteyenler, sevmedikleri gazetecilere laf sokarken hiç değilse yaşayan insanları öldürmemeli, kanlı canlı eski bakanlara 'Rahmetli' dememeli." düşüncesini dile getirdi. Altaylı yazısında, "Gazeteciliğin bir kalitesi olmalı. Tabii Türkiye'nin mevcut halinde çok yüksek bir standart beklemiyoruz ama kendine gazeteci gözüyle bakılmasını isteyenler, sevmedikleri gazetecilere laf sokarken hiç değilse yaşayan insanları öldürmemeli, kanlı canlı eski bakanlara "Rahmetli" dememeli. Çünkü böyle yapınca gazeteci olmadığınız ortaya çıkıyor. Diriye rahmet okurken, Gazeteciliğe rahmet okutuyorsunuz." ifadesini kullandı.
394838
haber
Ara Güler'e 'Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı' verildi
null
21 Mart 2017 11:55 Fotoğraf sanatçısı Ara Güler'e, Türkiye Ermeni Katolik Patrikhanesi tarafından "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" verildi. CNN Türk'te yer alan habere göre, Karaköy Galata Ermeni Katolik Surp Pirgiç Kilisesi'ndeki özel tören, tiyatro sanatçısı Boğos Çalgıcıoğlu'nun hazırladığı Ara Güler sunumuyla başladı. Yerli ve yabancı birçok davetlinin katıldığı törende konuşan Türkiye Ermeni Katolik Cemaati Ruhani Lideri Başpiskopos Levon Zekiyan, Güler'in, birçok ülke insanı için barış vesilesi olduğunu söyledi. Zekiyan, Ermeni tiyatro yazarı, şair ve fikir adamı Mıgırdiç Beşiktaşlıyan'ın kendileri için çok özel bir insan olduğunu belirterek, "Ara Güler'in, dünya çapında yaptığı sanat ekinliklerini, fotoğraflarla bir tarih belgeseli üretme etkinliğini hem anımsamak hem ona karşı duyduğumuz saygıyı, sempatiyi göstermek istedik. Hepimizin ona bir şükran borcu var. Ara aynı zamanda bir kardeşlik simgesidir. Dünyayı gezmiştir. Amerika'dan Afrika'ya kadar dolaşmış ve o tatlı, aynı zamanda orijinal mizahi karakteriyle rastladığı insanları fethetmiştir" diye konuştu. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da sanatıyla ebedileşen birçok insan olduğunu, Ara Güler'in de Türkiye tarihinin kaybolmaya mahkum bir bölümünü hafızalara kazıdığını dile getirdi. "Çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli" Fotoğraf sanatçısı ve belgeselci Coşkun Aral da Güler'le tanışmak için defalarca girişimde bulunduğunu, tanışmanın 1977'nin "1 Mayıs"ına kısmet olduğunu anlattı. Aral, birçok sergide bir araya geldiklerine dikkati çekerek, "Onunla beraber yaşama dair izleri bulmanın getirdiği keyif bambaşka. Ara'nın fotoğrafçı tarafını biliyoruz. Onun bir de insan tarafı var. O dünyanın hem gözü hem tarihi hem tarihçisi. İnsan olma özelliğini geçmişten geleceğe saklayan bir değer. Onun öğrencisi ve dostu olmak benim için onu ve şereftir. Attığı her imza, yazdığı her yazı, çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli, iz bırakacak değerlerdir." dedi. Güler'e "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" verilme gerekçesinde de şu ifadelere yer verildi: "Ara Güler, dünya çapında bir fotoğraf üstadı olarak tanınmıştır. Onun sanatı 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle İstanbul ve Türkiye insanının günlük yaşamının canlı bir tanığı olarak bizleri büyülemektedir. Bu nedenle Ara Güler'i, ilk defa olarak Mıgırdiç Beşiktaşlıyan adına tarafımızdan verilecek olan özel nişan ile taltif etmeyi uygun bulduk." Coşkun Aral imzalı Ara Güler belgeselinin bir kısmının da gösterildiği törende, "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" sanatçıya, Başpiskopos Levon Zekiyan tarafından verildi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü'nün yanı sıra birçok davetlinin bulunduğu etkinlikle ayrıca, duduk sanatçısı Ertan Tekin ve piyanist Tolga Zafer Özdemir mini bir konser verdi.
295,570
# Ara Güler'e 'Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı' verildi 21 Mart 2017 11:55 Fotoğraf sanatçısı Ara Güler'e, Türkiye Ermeni Katolik Patrikhanesi tarafından "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" verildi. CNN Türk'te yer alan habere göre, Karaköy Galata Ermeni Katolik Surp Pirgiç Kilisesi'ndeki özel tören, tiyatro sanatçısı Boğos Çalgıcıoğlu'nun hazırladığı Ara Güler sunumuyla başladı. Yerli ve yabancı birçok davetlinin katıldığı törende konuşan Türkiye Ermeni Katolik Cemaati Ruhani Lideri Başpiskopos Levon Zekiyan, Güler'in, birçok ülke insanı için barış vesilesi olduğunu söyledi. Zekiyan, Ermeni tiyatro yazarı, şair ve fikir adamı Mıgırdiç Beşiktaşlıyan'ın kendileri için çok özel bir insan olduğunu belirterek, "Ara Güler'in, dünya çapında yaptığı sanat ekinliklerini, fotoğraflarla bir tarih belgeseli üretme etkinliğini hem anımsamak hem ona karşı duyduğumuz saygıyı, sempatiyi göstermek istedik. Hepimizin ona bir şükran borcu var. Ara aynı zamanda bir kardeşlik simgesidir. Dünyayı gezmiştir. Amerika'dan Afrika'ya kadar dolaşmış ve o tatlı, aynı zamanda orijinal mizahi karakteriyle rastladığı insanları fethetmiştir" diye konuştu. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da sanatıyla ebedileşen birçok insan olduğunu, Ara Güler'in de Türkiye tarihinin kaybolmaya mahkum bir bölümünü hafızalara kazıdığını dile getirdi. "Çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli" Fotoğraf sanatçısı ve belgeselci Coşkun Aral da Güler'le tanışmak için defalarca girişimde bulunduğunu, tanışmanın 1977'nin "1 Mayıs"ına kısmet olduğunu anlattı. Aral, birçok sergide bir araya geldiklerine dikkati çekerek, "Onunla beraber yaşama dair izleri bulmanın getirdiği keyif bambaşka. Ara'nın fotoğrafçı tarafını biliyoruz. Onun bir de insan tarafı var. O dünyanın hem gözü hem tarihi hem tarihçisi. İnsan olma özelliğini geçmişten geleceğe saklayan bir değer. Onun öğrencisi ve dostu olmak benim için onu ve şereftir. Attığı her imza, yazdığı her yazı, çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli, iz bırakacak değerlerdir." dedi. Güler'e "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" verilme gerekçesinde de şu ifadelere yer verildi: "Ara Güler, dünya çapında bir fotoğraf üstadı olarak tanınmıştır. Onun sanatı 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle İstanbul ve Türkiye insanının günlük yaşamının canlı bir tanığı olarak bizleri büyülemektedir. Bu nedenle Ara Güler'i, ilk defa olarak Mıgırdiç Beşiktaşlıyan adına tarafımızdan verilecek olan özel nişan ile taltif etmeyi uygun bulduk." Coşkun Aral imzalı Ara Güler belgeselinin bir kısmının da gösterildiği törende, "Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı" sanatçıya, Başpiskopos Levon Zekiyan tarafından verildi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü'nün yanı sıra birçok davetlinin bulunduğu etkinlikle ayrıca, duduk sanatçısı Ertan Tekin ve piyanist Tolga Zafer Özdemir mini bir konser verdi.
293342
haber
Demirtaş, Ağrı'da yaralanan askerleri sivillerin taşıdığı fotoğrafları paylaştı
null
12 Nisan 2015 20:59 "HDP'li arkadaşlarımız yaralı askerleri almaya gitmese belki de asker cenazesi oradan çıkacak. Yaralı askerleri çarşaflarla taşımak zorunda kalıyor arkadaşlarımız. Fotoğraflar var görüntüleri var" diyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, o fotoğrafları paylaştı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin Kadıköy'de düzenlenen aday tanıtım mitinginde konuştu. Demirtaş yaptığı açıklamada " Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı ve orada mümkün olduğunca fazla cenaze çıkarmaya çalıştılar. 15 askeri çatışma bölgesinde bırakıp terk ettiler. Bunlardan 8’i yaralıydı yaralı. Yaralı askerleri çatışma bölgesinde bırakıp geri çekildiler. Neden? Orada o askerler yaşamını yitirsin ve ülkede AKP’nin oyları tavan yapsın diye. Ne oldu peki? HDP’li arkadaşlarımız çatışma bölgesine giderek HDP’li yönetici arkadaşlarımız yaralı askerleri oradan alıp çıkartarak, kendi elleriyle alıp çıkarttılar. Genelkurmay’da bu sahte provokasyon operasyonunu düzenleyenler bunun hesabını halka vermelidirler. Bizim HDP’li arkadaşlarımız yaralı askerleri almaya oraya gitmese belki de asker cenazesi oradan çıkacak. Bizim arkadaşlarımız orada cenaze çıkmasın diye yaralı askerleri almaya gittiğinde helikopterden ateş açtılar. İlçe eski başkanımızı şehit ettiler, HDP’li arkadaşımızı ve PKK gerillasını açtıkları ateşle öldürdüler. Bunlar işte Türkiye halkına başka şekilde anlatılıyor. Bunlar HDP’yi kötülemek için ellerinden geleni yapacaklar. Çatışma bölgesinde askerler var, helikopter yaralıları almak yerine yukardan ateş açıyor. Ambulans yok, helikopter yok. Yaralı askerleri çarşaflarla taşımak zorunda kalıyor arkadaşlarımız. Fotoğraflar var görüntüleri var" dedi. Demirtaş'ın açıklamasından kısa süre sonra HDP'nin kurumsal Twitter hesabından iddia edilen o fotoğraflar yayınlandı.
59,739
# Demirtaş, Ağrı'da yaralanan askerleri sivillerin taşıdığı fotoğrafları paylaştı 12 Nisan 2015 20:59 "HDP'li arkadaşlarımız yaralı askerleri almaya gitmese belki de asker cenazesi oradan çıkacak. Yaralı askerleri çarşaflarla taşımak zorunda kalıyor arkadaşlarımız. Fotoğraflar var görüntüleri var" diyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, o fotoğrafları paylaştı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin Kadıköy'de düzenlenen aday tanıtım mitinginde konuştu. Demirtaş yaptığı açıklamada " Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı ve orada mümkün olduğunca fazla cenaze çıkarmaya çalıştılar. 15 askeri çatışma bölgesinde bırakıp terk ettiler. Bunlardan 8’i yaralıydı yaralı. Yaralı askerleri çatışma bölgesinde bırakıp geri çekildiler. Neden? Orada o askerler yaşamını yitirsin ve ülkede AKP’nin oyları tavan yapsın diye. Ne oldu peki? HDP’li arkadaşlarımız çatışma bölgesine giderek HDP’li yönetici arkadaşlarımız yaralı askerleri oradan alıp çıkartarak, kendi elleriyle alıp çıkarttılar. Genelkurmay’da bu sahte provokasyon operasyonunu düzenleyenler bunun hesabını halka vermelidirler. Bizim HDP’li arkadaşlarımız yaralı askerleri almaya oraya gitmese belki de asker cenazesi oradan çıkacak. Bizim arkadaşlarımız orada cenaze çıkmasın diye yaralı askerleri almaya gittiğinde helikopterden ateş açtılar. İlçe eski başkanımızı şehit ettiler, HDP’li arkadaşımızı ve PKK gerillasını açtıkları ateşle öldürdüler. Bunlar işte Türkiye halkına başka şekilde anlatılıyor. Bunlar HDP’yi kötülemek için ellerinden geleni yapacaklar. Çatışma bölgesinde askerler var, helikopter yaralıları almak yerine yukardan ateş açıyor. Ambulans yok, helikopter yok. Yaralı askerleri çarşaflarla taşımak zorunda kalıyor arkadaşlarımız. Fotoğraflar var görüntüleri var" dedi. Demirtaş'ın açıklamasından kısa süre sonra HDP'nin kurumsal Twitter hesabından iddia edilen o fotoğraflar yayınlandı.
812832
haber
'Bu suça ortak olmayacağız' diyen Prof. Dr. Oran, 20 Mart'ta hakim karşısına çıkacak
Aralarında Prof. Baskın Oran'ın da bulunduğu 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atan 1128 akademisyen hakkında dava açılmıştı
18 Mart 2019 13:59 Doğu ve güneydoğuda operasyonlar sürerken ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriyi imzaladığı için hakkında "Terör örgütü propagandası" suçlamasıyla dava açılan Prof. Dr. Baskın Oran, 20 Mart'ta hakim karşısına çıkacak. Davanın ilk duruşması 20 Mart Çarşamba günü saat 11:00'de 27. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Dava süreçleri 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin (BAK) "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi 1128 akademisyenin imzası ile yayınladı. Sonraki katılımlarla imza sayısı 2212 oldu. Akademisyenler hakkında Savcı İsmet Bozkurt’un hazırladığı iddianame ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) "örgüt propogandası" fiilini düzenleyen 7/2 maddesinden dava açıldı. 16 Ocak 2019 itibariyle 5 Aralık 2017'den bu yana mahkemeye çıkan akademisyen sayısı 450 oldu. 76 akademisyen 1’er yıl 3’er ay; 3 akademisyen 1'er yıl 6'şar ay; 1 akademisyen ise 2 yıl 3 ay; 1 akademisyen 2 yıl 6 ay; 1 akademisyen 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum oldu.
22,037
# 'Bu suça ortak olmayacağız' diyen Prof. Dr. Oran, 20 Mart'ta hakim karşısına çıkacak ## Özet Aralarında Prof. Baskın Oran'ın da bulunduğu 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atan 1128 akademisyen hakkında dava açılmıştı ## İçerik 18 Mart 2019 13:59 Doğu ve güneydoğuda operasyonlar sürerken ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriyi imzaladığı için hakkında "Terör örgütü propagandası" suçlamasıyla dava açılan Prof. Dr. Baskın Oran, 20 Mart'ta hakim karşısına çıkacak. Davanın ilk duruşması 20 Mart Çarşamba günü saat 11:00'de 27. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Dava süreçleri 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin (BAK) "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi 1128 akademisyenin imzası ile yayınladı. Sonraki katılımlarla imza sayısı 2212 oldu. Akademisyenler hakkında Savcı İsmet Bozkurt’un hazırladığı iddianame ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) "örgüt propogandası" fiilini düzenleyen 7/2 maddesinden dava açıldı. 16 Ocak 2019 itibariyle 5 Aralık 2017'den bu yana mahkemeye çıkan akademisyen sayısı 450 oldu. 76 akademisyen 1’er yıl 3’er ay; 3 akademisyen 1'er yıl 6'şar ay; 1 akademisyen ise 2 yıl 3 ay; 1 akademisyen 2 yıl 6 ay; 1 akademisyen 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum oldu.
391878
haber
"Venedik 2100'e kadar sular altında kalabilir"
İtalya'nın lagün kenti Venedik'in küresel iklim değişikliği nedeniyle bu yüzyılın sonuna kadar tamamen sular altında kalabileceği uyarısı geldi
Övgü Pınar Küresel iklim değişikliği nedeniyle aralarında İtalya'nın lagün kenti Venedik'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yerleşim yerinin, bu yüzyılın sonuna kadar tamamen sular altında kalabileceği uyarısı geldi. İtalyan Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma, Teknoloji ve Enerji Ajansı (Enea) ile İtalya, Fransa ve İsrail'den üniversitelerin ortak araştırmasına göre Akdeniz'de son 1000 yılda yaşanan 30 cm'lik seviye artışı, gelecek 100 yılda 3 katına çıkabilir. En büyük seviye artışınınsa Kuzey Adriyatik'te görüleceği, bu bölgedeki su yükselmesi seviyesinin yüzyıl sonunda 90-140 cm'ye ulaşabileceği hesaplandı. Lagüne kurulu olması, su kanallarıyla çevrili yapısı ve zeminindeki çökmeler nedeniyle günümüzde de sık sık su baskınları yaşanan Venedik kenti de, en büyük risk altındaki yerleşim birimlerinden. Dünyanın en turistik kentlerinden olan kanal kenti Venedik'in 2100 yılına kadar tamamen sular altında kalabileceği belirtiliyor. Venedik'in yanı sıra, Trieste'den Ravenna'ya kadar Kuzey Adriyatik'e kıyısı bulunan çok sayıda İtalyan kıyı kenti de aynı riski taşıyor. İtalya'nın Batı kıyılarında da Roma yakınlarındaki Fiumicino'dan Sicilya'daki Catania kıyılarına kadar birçok yerleşim yeri de risk altında bulunuyor. Araştırmada, deniz seviyesindeki bu sert yükselişin atmosfere salınan karbondiyoksit seviyesindeki artışın yol açtığı küresel iklim değişikliğinden kaynaklandığı belirtildi. Quaternary International dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçları İtalyan basınında "Venedik 2100'e kadar sular altında kalacak" başlığıyla yayımlandı. İtalyan basınına konuşan Enea araştırmacılarından Fabrizio Antonioli, "Atmosferdeki karbondiyoksit konsantrasyonu, son 4 yılda istikrarlı olarak 400 ppm seviyesini aştı. Yeryüzü son 23 milyon yılda hiç bu seviyeyi görmemişti" dedi.
197,804
# "Venedik 2100'e kadar sular altında kalabilir" ## Özet İtalya'nın lagün kenti Venedik'in küresel iklim değişikliği nedeniyle bu yüzyılın sonuna kadar tamamen sular altında kalabileceği uyarısı geldi ## İçerik Övgü Pınar Küresel iklim değişikliği nedeniyle aralarında İtalya'nın lagün kenti Venedik'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yerleşim yerinin, bu yüzyılın sonuna kadar tamamen sular altında kalabileceği uyarısı geldi. İtalyan Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma, Teknoloji ve Enerji Ajansı (Enea) ile İtalya, Fransa ve İsrail'den üniversitelerin ortak araştırmasına göre Akdeniz'de son 1000 yılda yaşanan 30 cm'lik seviye artışı, gelecek 100 yılda 3 katına çıkabilir. En büyük seviye artışınınsa Kuzey Adriyatik'te görüleceği, bu bölgedeki su yükselmesi seviyesinin yüzyıl sonunda 90-140 cm'ye ulaşabileceği hesaplandı. Lagüne kurulu olması, su kanallarıyla çevrili yapısı ve zeminindeki çökmeler nedeniyle günümüzde de sık sık su baskınları yaşanan Venedik kenti de, en büyük risk altındaki yerleşim birimlerinden. Dünyanın en turistik kentlerinden olan kanal kenti Venedik'in 2100 yılına kadar tamamen sular altında kalabileceği belirtiliyor. Venedik'in yanı sıra, Trieste'den Ravenna'ya kadar Kuzey Adriyatik'e kıyısı bulunan çok sayıda İtalyan kıyı kenti de aynı riski taşıyor. İtalya'nın Batı kıyılarında da Roma yakınlarındaki Fiumicino'dan Sicilya'daki Catania kıyılarına kadar birçok yerleşim yeri de risk altında bulunuyor. Araştırmada, deniz seviyesindeki bu sert yükselişin atmosfere salınan karbondiyoksit seviyesindeki artışın yol açtığı küresel iklim değişikliğinden kaynaklandığı belirtildi. Quaternary International dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçları İtalyan basınında "Venedik 2100'e kadar sular altında kalacak" başlığıyla yayımlandı. İtalyan basınına konuşan Enea araştırmacılarından Fabrizio Antonioli, "Atmosferdeki karbondiyoksit konsantrasyonu, son 4 yılda istikrarlı olarak 400 ppm seviyesini aştı. Yeryüzü son 23 milyon yılda hiç bu seviyeyi görmemişti" dedi.
991671
haber
14 yaşında kız silahlı saldırıya uğradı; azmettirici babası çıktı!
null
08 Kasım 2021 11:25 Konya’da kafede oturan 14 yaşındaki kızı vuran, kaçarken de polise ateş açması sonucu yoldan kaçan bir vatandaşı ayağından yaralayan kız yakalandı. Kızın azmettiricisi 14 yaşındaki yaralı kızın öz babası çıkarken, yardım eden şahıs ile birlikte tutuklandı. 6 Kasım Cumartesi günü merkez Selçuklu ilçesindeki bir kafede meydana gelen olayda, iddiaya göre, 14 yaşındaki M.E. isimli kız, kafeye gelen başka bir kızın silahlı saldırısına uğradı. Şüpheli kız, M.E’yi bacağından yaraladıktan sonra kaçarken, silah seslerini duyarak olay yerine gelen yakındaki polis ekiplerini karşısında görünce rastgele ateş açtı. Açılan ateş sonucunda yoldan geçen 72 yaşındaki Mustafa Ö. de ayağından yaralandı. Şüpheli, Nalçacı Caddesi üzerindeki plakasının sahte olduğu anlaşılan bir hafif ticari araçta bekleyen şahısla birlikte olay yerinden kaçtı. Bacağından yaralanan M.E, kafe yakınındaki özel hastaneye giderken, ayağından yaralanan Mustafa Ö. ise olay yerine sevk edilen ambulansla Konya Numune Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Şüpheliler bağ evinde yakalandı Olayın ardından Konya İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri çalışmalara başladı. Çevredeki görgü tanıkları ve Plaka Tanıma Sistemi üzerinden araştırmalar yapılırken, yaralı M.E. ve annesi ile yapılan görüşmede, eski eşi A.E’den kendisi ve kızının sürekli ölüm tehdidi aldığını, bununla ilgili uzaklaştırma kararı aldıklarını, kızını eski eşinin azmettirdiği birinin vurduğunu beyan etti. Harekete geçen ekipler, merkez Meram ilçesi Karahüyük Mahallesi Seymen Sokak’ta bulunan A.E’nin iki katlı bağ evine operasyon düzenledi. Azmettirici yaralı kızın öz babası çıktı Cinayet Büro Amirliği ekiplerince düzenlenen operasyonda, çeşitli suçlardan 16 adet kaydı mevcut, hakkında arama kaydı bulunan H.Ç. yakalandı. Eve yapılan baskında da yaralanan kızın babası olan çeşitli suçlardan 36 adet suç kaydı bulunan A.E. isimli şahıs yakalandı. Ev içerisinde yapılan aramada depo kısmında eşyaların altına saklanmış üzeri masa örtüleriyle gizlenmiş şekilde çeşitli suçlardan 15 adet kaydı bulunan ve kızı vuran A.B. (24) isimli kız yakalandı. Asayiş Şube Müdürlüğünde işlemleri tamamlanan 3 şüpheli Konya Adliyesi’ne sevk edildi. Şüpheli A.B. çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, azmettirici olan yaralı kızın öz babası A.E. ve yardım - yataklık yapan H.Ç. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
61,388
# 14 yaşında kız silahlı saldırıya uğradı; azmettirici babası çıktı! 08 Kasım 2021 11:25 Konya’da kafede oturan 14 yaşındaki kızı vuran, kaçarken de polise ateş açması sonucu yoldan kaçan bir vatandaşı ayağından yaralayan kız yakalandı. Kızın azmettiricisi 14 yaşındaki yaralı kızın öz babası çıkarken, yardım eden şahıs ile birlikte tutuklandı. 6 Kasım Cumartesi günü merkez Selçuklu ilçesindeki bir kafede meydana gelen olayda, iddiaya göre, 14 yaşındaki M.E. isimli kız, kafeye gelen başka bir kızın silahlı saldırısına uğradı. Şüpheli kız, M.E’yi bacağından yaraladıktan sonra kaçarken, silah seslerini duyarak olay yerine gelen yakındaki polis ekiplerini karşısında görünce rastgele ateş açtı. Açılan ateş sonucunda yoldan geçen 72 yaşındaki Mustafa Ö. de ayağından yaralandı. Şüpheli, Nalçacı Caddesi üzerindeki plakasının sahte olduğu anlaşılan bir hafif ticari araçta bekleyen şahısla birlikte olay yerinden kaçtı. Bacağından yaralanan M.E, kafe yakınındaki özel hastaneye giderken, ayağından yaralanan Mustafa Ö. ise olay yerine sevk edilen ambulansla Konya Numune Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Şüpheliler bağ evinde yakalandı Olayın ardından Konya İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri çalışmalara başladı. Çevredeki görgü tanıkları ve Plaka Tanıma Sistemi üzerinden araştırmalar yapılırken, yaralı M.E. ve annesi ile yapılan görüşmede, eski eşi A.E’den kendisi ve kızının sürekli ölüm tehdidi aldığını, bununla ilgili uzaklaştırma kararı aldıklarını, kızını eski eşinin azmettirdiği birinin vurduğunu beyan etti. Harekete geçen ekipler, merkez Meram ilçesi Karahüyük Mahallesi Seymen Sokak’ta bulunan A.E’nin iki katlı bağ evine operasyon düzenledi. Azmettirici yaralı kızın öz babası çıktı Cinayet Büro Amirliği ekiplerince düzenlenen operasyonda, çeşitli suçlardan 16 adet kaydı mevcut, hakkında arama kaydı bulunan H.Ç. yakalandı. Eve yapılan baskında da yaralanan kızın babası olan çeşitli suçlardan 36 adet suç kaydı bulunan A.E. isimli şahıs yakalandı. Ev içerisinde yapılan aramada depo kısmında eşyaların altına saklanmış üzeri masa örtüleriyle gizlenmiş şekilde çeşitli suçlardan 15 adet kaydı bulunan ve kızı vuran A.B. (24) isimli kız yakalandı. Asayiş Şube Müdürlüğünde işlemleri tamamlanan 3 şüpheli Konya Adliyesi’ne sevk edildi. Şüpheli A.B. çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, azmettirici olan yaralı kızın öz babası A.E. ve yardım - yataklık yapan H.Ç. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
790909
haber
Babasının dövdüğü Mertcan, yaşam savaşını kaybetti
İNSAN KENDİ CANINI ÖLDÜRÜR MÜ? Babası tarafından dövülerek ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Mertcan Yılmaz'ın cenazesi otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na getirildi
Babası tarafından dövülerek ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Mertcan Yılmaz'ın cenazesi otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na getirildi 05 Ocak 2019 17:28 . Dedesi Hüseyin Özger, "Böyle birşey var mı dünyada? 6 yaşındaki çocuğu bile bile bir insan öldürür mü ? Kendi evladını, kendi canını öldürür mü?" diye tepki gösterdi. Torunun 5 gün hastanede yattığını anlatan Özger, "Kafasına süpürgenin sapıyla vurmuş. Daha önce de şiddet uygulamış. Ama biz bilmiyorduk. Böyle bir insan mı olur? Böyle bir baba mı olur? Hiçbir canlı bunu yapmaz" dedi. Minik çocuğun cenazesi otopsinin ardından tekrar götüreleceği İskenderun'da toprağa verileceği bildirildi. BABAANNE DE TEPKİLİ Baba anne Halide Özbahçeci, torununun ölüm haberini alınca hastaneye koştu. Hastane önünde feryad eden babaanne, oğlu hakkında çevreye ve ailesini zarar vermesi nedeniyle onlarca kez şikayette bulunduğunu, davasının devam ettiğini belirterek tepkisini dile getirdi. Can ÇELİK/ ADANA, (DHA) FOTOĞRAFLI
177,451
# Babasının dövdüğü Mertcan, yaşam savaşını kaybetti ## Özet İNSAN KENDİ CANINI ÖLDÜRÜR MÜ? Babası tarafından dövülerek ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Mertcan Yılmaz'ın cenazesi otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na getirildi ## İçerik Babası tarafından dövülerek ağır yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Mertcan Yılmaz'ın cenazesi otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na getirildi 05 Ocak 2019 17:28 . Dedesi Hüseyin Özger, "Böyle birşey var mı dünyada? 6 yaşındaki çocuğu bile bile bir insan öldürür mü ? Kendi evladını, kendi canını öldürür mü?" diye tepki gösterdi. Torunun 5 gün hastanede yattığını anlatan Özger, "Kafasına süpürgenin sapıyla vurmuş. Daha önce de şiddet uygulamış. Ama biz bilmiyorduk. Böyle bir insan mı olur? Böyle bir baba mı olur? Hiçbir canlı bunu yapmaz" dedi. Minik çocuğun cenazesi otopsinin ardından tekrar götüreleceği İskenderun'da toprağa verileceği bildirildi. BABAANNE DE TEPKİLİ Baba anne Halide Özbahçeci, torununun ölüm haberini alınca hastaneye koştu. Hastane önünde feryad eden babaanne, oğlu hakkında çevreye ve ailesini zarar vermesi nedeniyle onlarca kez şikayette bulunduğunu, davasının devam ettiğini belirterek tepkisini dile getirdi. Can ÇELİK/ ADANA, (DHA) FOTOĞRAFLI
413721
haber
HDP'li Leyla Zana beraat etti
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Zana katılmazken, avukatı hazır bulundu
. Cumhuriyet savcısı esas hakkında hazırladığı mütalaasında Zana'nın cezalandırılması yönünde dava açılmasına rağmen, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair mahkumiyete yeterli şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığı gerekçesiyle bu suçlardan ayrı ayrı beraatine karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Zana'nın avukatı İbrahim Çeliker, mütalaaya bir diyeceklerinin olmadığını, mahkemenin savcının mütalaasına ilişkin karar vermesini talep etti. Mahkeme Zana'nın "silahlı terör örgütüne üye olmak", "suçu ve suçluyu övmek" ile "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlarından sanığın eylemlerinin sabit olmaması gerekçesiyle beraatine karar verdi.
705
# HDP'li Leyla Zana beraat etti ## Özet Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Zana katılmazken, avukatı hazır bulundu ## İçerik . Cumhuriyet savcısı esas hakkında hazırladığı mütalaasında Zana'nın cezalandırılması yönünde dava açılmasına rağmen, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair mahkumiyete yeterli şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığı gerekçesiyle bu suçlardan ayrı ayrı beraatine karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Zana'nın avukatı İbrahim Çeliker, mütalaaya bir diyeceklerinin olmadığını, mahkemenin savcının mütalaasına ilişkin karar vermesini talep etti. Mahkeme Zana'nın "silahlı terör örgütüne üye olmak", "suçu ve suçluyu övmek" ile "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlarından sanığın eylemlerinin sabit olmaması gerekçesiyle beraatine karar verdi.
1026488
haber
Portekiz basını: Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Jorge Jesus için Lizbon'da
Fenerbahçe'de teknik direktör arayışı devam ederken Portekiz basınından yeni bir iddia ortaya atıldı
08 Nisan 2022 13:19 Fenerbahçe'de yeni sezon planlaması konusunda çalışmalar sürüyor. Sarı-lacivertli kulübün gündeminde yer alan en önemli konulardan biri yeni teknik direktörün kim olacağı. A Bola'nın haberine göre, başkan Ali Koç Portekiz'e giderek teknik direktör Jorge Jesus ile görüştü. Haberde Ali Koç'un deneyimli teknik adamı ikna etmek için Portekizli çalıştırıcının talep edeceği birçok şartı kabul etmeye hazır olduğu belirtildi. 2015 yılında da adı Fenerbahçe ile anılan 67 yaşındaki Jesus, aralık ayında Benfica'dan ayrılmıştı. Jorge Jesus'un ikinci Benfica serüveni 1,5 sezon sürdü. Flamengo ile Brezilya Ligi ve Copa Libertadores şampiyonluklarını kazandıktan sonra Portekiz ekibine dönen Jesus'un görevine Porto maçından sonra son verilmişti.
5,815
# Portekiz basını: Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Jorge Jesus için Lizbon'da ## Özet Fenerbahçe'de teknik direktör arayışı devam ederken Portekiz basınından yeni bir iddia ortaya atıldı ## İçerik 08 Nisan 2022 13:19 Fenerbahçe'de yeni sezon planlaması konusunda çalışmalar sürüyor. Sarı-lacivertli kulübün gündeminde yer alan en önemli konulardan biri yeni teknik direktörün kim olacağı. A Bola'nın haberine göre, başkan Ali Koç Portekiz'e giderek teknik direktör Jorge Jesus ile görüştü. Haberde Ali Koç'un deneyimli teknik adamı ikna etmek için Portekizli çalıştırıcının talep edeceği birçok şartı kabul etmeye hazır olduğu belirtildi. 2015 yılında da adı Fenerbahçe ile anılan 67 yaşındaki Jesus, aralık ayında Benfica'dan ayrılmıştı. Jorge Jesus'un ikinci Benfica serüveni 1,5 sezon sürdü. Flamengo ile Brezilya Ligi ve Copa Libertadores şampiyonluklarını kazandıktan sonra Portekiz ekibine dönen Jesus'un görevine Porto maçından sonra son verilmişti.
954183
haber
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne direkt gidiyor!
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne direkt gidiyor!
Premier Lig'de Chelsea'nin sezonu dördüncü sırada tamamlamasıyla Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etmesi kesinleşti. Chelsea ilk dörtte yer almasa ve Şampiyonlar Ligi'ni kazansaydı Beşiktaş, Devler Ligi'nde ön eleme oynayacaktı. Ancak İngiliz ekibinin ligi dördüncü bitirmesiyle bu ihtimal ortadan kalktı. Şampiyonlar Ligi'nin kazananı fark etmeksizin Beşiktaş gelecek sezon grup etabına katılmaya hak kazandı.
101,001
# Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne direkt gidiyor! ## Özet Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne direkt gidiyor! ## İçerik Premier Lig'de Chelsea'nin sezonu dördüncü sırada tamamlamasıyla Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etmesi kesinleşti. Chelsea ilk dörtte yer almasa ve Şampiyonlar Ligi'ni kazansaydı Beşiktaş, Devler Ligi'nde ön eleme oynayacaktı. Ancak İngiliz ekibinin ligi dördüncü bitirmesiyle bu ihtimal ortadan kalktı. Şampiyonlar Ligi'nin kazananı fark etmeksizin Beşiktaş gelecek sezon grup etabına katılmaya hak kazandı.
865252
haber
İletişim Başkanı Altun'dan mutabakat açıklaması
Altun, sığınmacılar konusunda Avrupa Birliği'ne çağrı yaptı
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İdlib mutabakatı hakkında yaptığı açıklamada ateşkesin uygulanmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Altun sığınmacılar hakkında da Avrupa Birliği'ne çağrı yaparak, "AB, Türkiye’ye karşı önlem almaktansa insani krize son vermek adına Türkiye ile iş birliği yapmak için gerekli adımları atmalıdır" dedi. İletişim Başkanı Altun'un açıklamaları şu şekilde: "Türkiye ile Rusya arasında imzalanan anlaşma, sivillerin hayatlarının kurtarılacağı ve İdlib’den yeni bir mülteci dalgasının akın etmesinin önleneceği bir ateşkese olanak verdi. Bu ateşkesin uygulanması çok büyük önem teşkil ediyor. Daha önceki bütün anlaşmaları ihlal etmiş olan rejimin bunu da ihlal etmesine izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Türkiye’nin, rejimi İdlib’den çıkarmadaki kararlılığını iletti. Zira rejimin İdlib’den çıkarılması, daha fazla insani acılar yaşanmasını önleyecek. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin, ateşkes ilan edilmesi ve siyasi bir çözüm için atılacak en iyi adımın ne olduğuna karar vermek adına iletişimin sürdürülmesi konularında da hemfikir oldu. Türkiye, Suriye’de istikrar sağlamak için hem Rusya hem de ABD ile birlikte hareket etmeye devam ediyor. Asıl önceliğimiz, başka insanların da yerlerinden edilmesini önlemek ve İdlib’den yeni bir mülteci dalgasının patlak vermesinin önüne geçerek rejimin, sivilleri bölgeden çıkarma girişimlerine son vermektir. Türkiye, Suriye’deki masum sivilleri ve ulusal güvenliğimizi korumak için bütün askeri araçları kullanacağını göstermiştir. Askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya da rejimin ihlallerine de asla izin vermeyeceğiz. Rejim, insanları öldürerek, sebep olduğu bu felaketten kendine bir çıkış yolu yaratamaz. Uluslararası toplum, dikkatlerini, bölgemizdeki bu krize vermeli ve ortaya çıkan yükü paylaşmalıdır. Ateşkes, sorunların bittiği anlamına gelmemektedir. Tam tersine, sağlam ve sürdürülebilir uluslararası bir insani müdahaleye ihtiyaç vardır. Üç milyondan fazla insan İdlib’de sıkışmış durumda. Avrupa, bölgedeki insani krize kapsamlı ve etkili bir çözüm bulma gerekliliği karşısında harekete geçmelidir. AB, sözlerini tutmadığı için, Türkiye de geçtiğimiz günlerde değiştirmiş olduğu mülteci politikasını uygulamaya devam edecektir. AB, Türkiye’ye karşı önlem almaktansa insani krize son vermek adına Türkiye ile iş birliği yapmak için gerekli adımları atmalıdır. Bu ateşkesin sürdürülmesini sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Bununla birlikte, rejimin daha fazla çatışmaya ve istikrarsızlığa neden olacak herhangi bir eylemine de müsaade etmeyeceğiz. Bütün tarafların sözlerini tutmasını ve en kısa sürede siyasi bir çözüm bulunması için çalışmasını bekliyoruz."
208,577
# İletişim Başkanı Altun'dan mutabakat açıklaması ## Özet Altun, sığınmacılar konusunda Avrupa Birliği'ne çağrı yaptı ## İçerik İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İdlib mutabakatı hakkında yaptığı açıklamada ateşkesin uygulanmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Altun sığınmacılar hakkında da Avrupa Birliği'ne çağrı yaparak, "AB, Türkiye’ye karşı önlem almaktansa insani krize son vermek adına Türkiye ile iş birliği yapmak için gerekli adımları atmalıdır" dedi. İletişim Başkanı Altun'un açıklamaları şu şekilde: "Türkiye ile Rusya arasında imzalanan anlaşma, sivillerin hayatlarının kurtarılacağı ve İdlib’den yeni bir mülteci dalgasının akın etmesinin önleneceği bir ateşkese olanak verdi. Bu ateşkesin uygulanması çok büyük önem teşkil ediyor. Daha önceki bütün anlaşmaları ihlal etmiş olan rejimin bunu da ihlal etmesine izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Türkiye’nin, rejimi İdlib’den çıkarmadaki kararlılığını iletti. Zira rejimin İdlib’den çıkarılması, daha fazla insani acılar yaşanmasını önleyecek. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin, ateşkes ilan edilmesi ve siyasi bir çözüm için atılacak en iyi adımın ne olduğuna karar vermek adına iletişimin sürdürülmesi konularında da hemfikir oldu. Türkiye, Suriye’de istikrar sağlamak için hem Rusya hem de ABD ile birlikte hareket etmeye devam ediyor. Asıl önceliğimiz, başka insanların da yerlerinden edilmesini önlemek ve İdlib’den yeni bir mülteci dalgasının patlak vermesinin önüne geçerek rejimin, sivilleri bölgeden çıkarma girişimlerine son vermektir. Türkiye, Suriye’deki masum sivilleri ve ulusal güvenliğimizi korumak için bütün askeri araçları kullanacağını göstermiştir. Askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya da rejimin ihlallerine de asla izin vermeyeceğiz. Rejim, insanları öldürerek, sebep olduğu bu felaketten kendine bir çıkış yolu yaratamaz. Uluslararası toplum, dikkatlerini, bölgemizdeki bu krize vermeli ve ortaya çıkan yükü paylaşmalıdır. Ateşkes, sorunların bittiği anlamına gelmemektedir. Tam tersine, sağlam ve sürdürülebilir uluslararası bir insani müdahaleye ihtiyaç vardır. Üç milyondan fazla insan İdlib’de sıkışmış durumda. Avrupa, bölgedeki insani krize kapsamlı ve etkili bir çözüm bulma gerekliliği karşısında harekete geçmelidir. AB, sözlerini tutmadığı için, Türkiye de geçtiğimiz günlerde değiştirmiş olduğu mülteci politikasını uygulamaya devam edecektir. AB, Türkiye’ye karşı önlem almaktansa insani krize son vermek adına Türkiye ile iş birliği yapmak için gerekli adımları atmalıdır. Bu ateşkesin sürdürülmesini sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Bununla birlikte, rejimin daha fazla çatışmaya ve istikrarsızlığa neden olacak herhangi bir eylemine de müsaade etmeyeceğiz. Bütün tarafların sözlerini tutmasını ve en kısa sürede siyasi bir çözüm bulunması için çalışmasını bekliyoruz."
499816
haber
Kocaeli'ye şehit ateşi düştü
null
Milas Selimiye Jandarma Karakol Komutanlığı'nda vatani görevini yapan jandarma er Ömer Özavcı iddiya göre şakalaştığı arkadaşı İ.A'nın silahının ateş alması sonucu göğsünden vuruldu. Ömer Özavcı kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Silah arkadaşı İ.A. ise gözaltına alındı. Şehit düşen Ömer Özavcı'nın Dilovası Orhangazi Mahallesi Karabey Caddesi'nde bulunan baba ocağına ateş düştü. Şehidin yaşadığı mahalle Türk bayraklarıyla donatıldı. Şehit askerin evinin önünde 112 Acil ekibi hazır bulundu. Kırgızistan'da inşaat işçisi olarak çalıştığı öğrenilen baba Mustafa Özavcı'ya oğlunun şehit düştüğü haberi verildi. Oğlunun şehit olduğunu öğrenen anne Hatun Özavcı'yı ise akrabaları ve komşuları teskin etmeye çalıştı. Şehit Ömer Özavcı'nın terhisine 5 ay kaldığını söyleyen dedesi Ebubekir Özavcı, "Terhisine yaklaşık 5 ay kalmıştı. Kısa bir süre önce görüşmüştük. Can sağlığımızı istemişti" dedi. Şehidin amcası Mehmet Özavcı ise, "Annesi dün gece kendisiyle uzunca görüşmüş. Sohbet etmişler, askerliğin gereklerini ve güzelliklerini anlatmış. Güzel bir şekilde askere gitmişti ve burada da toplum olarak onu çok güzel uğurlamıştık. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve herkesin içi buruk. Şükrettiğimiz tarafı bir şehidimiz var ve onunla övünüyoruz. Ümit ederdik ki sağ salim evine dönsün, annesi, babası ve bizlerle beraber olsun hayallerimiz oydu. Ama ecel böyle tecelli etti ve takdir böyleymiş. Askerliğinin bitmesine kısa bir süre kalmıştı. Sevinçle o günleri sayıyorduk. Bir süre önce izne gelmişti ve uğurlarken bize az kaldığını söylemişti" diye konuştu.
139,092
# Kocaeli'ye şehit ateşi düştü Milas Selimiye Jandarma Karakol Komutanlığı'nda vatani görevini yapan jandarma er Ömer Özavcı iddiya göre şakalaştığı arkadaşı İ.A'nın silahının ateş alması sonucu göğsünden vuruldu. Ömer Özavcı kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Silah arkadaşı İ.A. ise gözaltına alındı. Şehit düşen Ömer Özavcı'nın Dilovası Orhangazi Mahallesi Karabey Caddesi'nde bulunan baba ocağına ateş düştü. Şehidin yaşadığı mahalle Türk bayraklarıyla donatıldı. Şehit askerin evinin önünde 112 Acil ekibi hazır bulundu. Kırgızistan'da inşaat işçisi olarak çalıştığı öğrenilen baba Mustafa Özavcı'ya oğlunun şehit düştüğü haberi verildi. Oğlunun şehit olduğunu öğrenen anne Hatun Özavcı'yı ise akrabaları ve komşuları teskin etmeye çalıştı. Şehit Ömer Özavcı'nın terhisine 5 ay kaldığını söyleyen dedesi Ebubekir Özavcı, "Terhisine yaklaşık 5 ay kalmıştı. Kısa bir süre önce görüşmüştük. Can sağlığımızı istemişti" dedi. Şehidin amcası Mehmet Özavcı ise, "Annesi dün gece kendisiyle uzunca görüşmüş. Sohbet etmişler, askerliğin gereklerini ve güzelliklerini anlatmış. Güzel bir şekilde askere gitmişti ve burada da toplum olarak onu çok güzel uğurlamıştık. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve herkesin içi buruk. Şükrettiğimiz tarafı bir şehidimiz var ve onunla övünüyoruz. Ümit ederdik ki sağ salim evine dönsün, annesi, babası ve bizlerle beraber olsun hayallerimiz oydu. Ama ecel böyle tecelli etti ve takdir böyleymiş. Askerliğinin bitmesine kısa bir süre kalmıştı. Sevinçle o günleri sayıyorduk. Bir süre önce izne gelmişti ve uğurlarken bize az kaldığını söylemişti" diye konuştu.
366021
haber
"Babam bebekken bana HIV'li kan verdi"
Bebekken babası tarafından HIV'li kan enjekte edilen Brryan Jackson 24 yıl sonra hâlâ hayatta ve babasıyla adalet önünde hesaplaşıyor
Babası, Brryan Jackson'a bebekken, ölsün diye iğneyle HIV'li kan enjekte ederken, herhalde 24 yıl sonra, hâlâ sapasağlam olan oğluyla mahkemede karşı karşıya geleceğini düşünememişti. Missouri Ceza ve İnfaz Dairesi'nde öğle tatili. Brryan Jackson bekleme odasından ziller ve ağır metal kapıların açılış kapanış sesleriyle, duvarları beyaz sade mahkeme salonuna götürülürken gergin görünüyor. Salonun diğer ucunda beyaz cezaevi üniformasıyla bir adam onu bekliyor. Bebekliğinden beri hiç görmediği bu adam Bryan Stewart; Brryan Jackson'un babası. Jackson babasının tahliye edilip edilemeyeceğine karar verecek olan Cezaevi Paneli karşısında söyleyeceklerinin, babasını mümkün olduğunca uzun yıllar demir parmaklıklar arkasında tutmasını umuyor. 1992 yılında en ileri aşamasına gelmiş AIDS tanısıyla hastaneden eve "ölmeye" yollandığında kendisi de dahil hiç kimse, hayatın onu bu noktaya getireceğini kestiremezdi. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu tek sayfalık yazılı ifadeyle, babasından beş iskemle ötedeki annesinin yanına oturdu. "Önüme bakmaya çalışıyordum. Onunla gözgöze gelmek istemedim" diyor. Ama yine de gözünün ucuyla bir an babasının yüzünü yakalamış. "Onu vesikalık resminden tanıdım ama hiç bir bağ hissetmedim" diyor. Jackson, mağdur olarak ifadesini okumaya davet edildiğinde bir tereddüt yaşıyor. Ama derin bir nefes alıp, karşısındaki heyete bakarak hikayesini anlatmaya başlıyor. Herşey ikisi de askeri sağlıkçı olan annesi ve babasının Missouri'deki bir askeri eğitim kampında tanışmalarıyla başlamış. Beş ay sonra, 1991 yılı ortalarında annesi hamile kaldığında aynı evde yaşamaya başlamışlar. "Ben doğduğumda babam önce gerçekten çok heyecanlanmış fakat Çöl Fırtınası harekatı için Ortadoğu'ya gönderilip geldikten sonra herşey değişti. Suudi Arabistan'dan döndüğünde bana karşı tavrı tamamen değişmişti" diyor. Stewart, önce Jackson'un kendi çocuğu olmadığını söylemeye başlamış ve DNA testi yapılmasını istemiş. Bu süreç içinde Jackson'ın annesine hakarete ve kötü muameleye de başvurmuş. Sonunda annesi dayanamayıp babasını terketmiş ama bu sefer de nafaka mücadelesi başlamış. Stewart nafaka ödemek istemiyormuş. Jackson bu kavgalar sırasında babasının "Çocuğun beş yaşını geçemeden ölecek. Seni terkettiğimde geride hiç bir bağ bırakmayacağım" gibi tehditkar sözler sarfettiğini anlatıyor. Bu sıralarda Jackson'un babası bir laboratuarda iş bulmuş. Kan testlerinden sorumlu olarak çalışırken, HIV virüslü kan örneklerini eve götürüp orada depolamaya başladığı, daha sonra yapılan soruşturmada ortaya çıkmış. Jackson, babasının iş arkadaşlarıyla "Birisine virüs versem, başlarına ne geldiğini hiç bir zaman anlayamazlar" diye şakalaştığını da anlatıyor. 11 aylık olduğunda babası ve annesinin bütün bağlantısı kesilmiş. Fakat Brryan astım krizi geçirip hastaneye kaldırıldığında annesi, haber vermek için telefona sarılıp babasını aramış. "Annem, hastalandığımı bilmek isteyeceğini düşünmüştü. Fakat aradığında arkadaşları ona 'Bryan Stewart'ın çocuğu yok ki' demişler" diyor. Jackson hastaneden taburcu olacağı gün Stewart beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmış. Annesini kafeteryaya gönderip oğluyla yalnız kalmayı başarmış ve yanında getirdiği bir ampul HIV'li kanı oğluna enjekte etmiş. Jackson, "Nafaka ödememek için ölmemi istiyordu" diyor. Annesi kafeteryadan döndüğünde Jackson'u babasının kucağında çığlık çığlığa haykırırken bulmuş. Baba Stewart'ın enjekte ettiği kan sadece HIV taşımakla kalmayıp aynı zamanda Jackson'un kanıyla uyuşmayan bir kan grubundan olduğundan çocuk o an krize girmiş. Ne olduğunu anlamayan doktorlar çeşitli müdahalelerle Jackson'ın değerlerini normale döndürmeyi başarmışlar ve virüslü kandan haberdar olmadıkları için onu taburcu edip eve yollamışlar. Ama olayı izleyen bir kaç hafta içinde, annesi Jackson'un giderek kötüleştiğini farketmeye başlamış. Dört yıl boyunca teşhis için Jackson doktor doktor gezdirilmiş ve bu süre içinde durumu hep kötüye gitmiş. Jackson çocuk olmasına rağmen ölüm korkusuna kapıldığını gece yarıları "Anne ne olur bırakma beni, ölmeyim" diye haykırarak uykusundan uyandığını hatırlıyor. Hastalığının ne olduğunu anlamak için yapılan hiç bir testten sonuç alınamadığı bir sırada, doktoru, gördüğü bir kabus üzerine Jackson'u bir daha hastaneye, bu kez HIV testi olmaya çağırmış. Test sonuçları geri geldiğinde Jackson'un en ileri aşamada AIDS ve HIV kaynaklı üç yan enfeksiyondan etkilendiği ortaya çıkmış. Doktorlar yaşama şansı olmadığına karar vermişler. İlaç tedavisini sürdürmelerine rağmen "Anneme beş ay kadar yaşayacağımı söyleyip bu zaman içinde mümkün olduğunca çocukluğumu yaşamamı söylemişler" diyor Jackson. Gün gün yaşamını sürdürdüğünü anlatıyor. Bir gün iyiyse bir gün hastaneye kaldırılarak. Aldığı ilaçların yan etkisi kısmi sağırlık olmuş. Fakat doktorların tahminleri yanlış çıkmış ve AIDS'lı bir çok çocuğun aksine Jackson yaşamaya ve iyileşmeye devam etmiş. Okula gidebilir hale geldiğinde hastalığından dolayı karşılaştığı önyargılar ve dışlanma çok ağır olmuş. Yaşıtları ona yaklaşmaya hep korkmuşlar, alay etmiş, dışlamışlar. 10 yaşına geldiğinde babasının işlediği suçu anlamaya başlamış fakat bu suçun korkunçluğunun ayırdına varması için bir kaç yıl daha geçmesi gerekmiş. "Başta öfke ve kin hissettim. Filmlerde hep babalar oğullarıyla gurur duyuyordu. Nasıl olup da benim babamın bunu yapabildiğini bir türlü anlayamıyordum" diyor. "Sadece beni öldürmeye çalışmak değil suçu. Karşılaştığım bütün dışlanma, hastanede geçirdiğim bütün o yıllar hepsinden sorumlu" diye sürdürüyor. Aslında doğduğunda babasıyla aynı olan Bryan Stewart Jr. adını, ilk ismine bir "r" ekleyerek Brryan yapmış ve annesinin soyadı olan Jackson'ı benimseyerek, babasıyla isim bağını da kesmek istemiş. Bunun kendi kimliğini korumakta ona güç verdiğini söylüyor. Mağdur olarak verdiği ifadeden sonra Temmuz ayında babasının beş yıl daha tahliye edilmemesine karar verildiği kendisine bildirilmiş. Babası ise kendisini, Suudi Arabistan'da görevden döndüğü sırada Travma Sonrası Stres Bozukluğu çektiğini bu yüzden böyle davrandığını söyleyerek savunuyor. Ama Jackson babasının hiç bir zaman savaşa girmediğini geride sağlıkçılık yaptığını söyleyerek bu savunmayı reddediyor. Jackson hala AIDS hastası, ama hastalığı tamamen kontrol altında ve kendisini çok güçlü hissediyor.
13,663
# "Babam bebekken bana HIV'li kan verdi" ## Özet Bebekken babası tarafından HIV'li kan enjekte edilen Brryan Jackson 24 yıl sonra hâlâ hayatta ve babasıyla adalet önünde hesaplaşıyor ## İçerik Babası, Brryan Jackson'a bebekken, ölsün diye iğneyle HIV'li kan enjekte ederken, herhalde 24 yıl sonra, hâlâ sapasağlam olan oğluyla mahkemede karşı karşıya geleceğini düşünememişti. Missouri Ceza ve İnfaz Dairesi'nde öğle tatili. Brryan Jackson bekleme odasından ziller ve ağır metal kapıların açılış kapanış sesleriyle, duvarları beyaz sade mahkeme salonuna götürülürken gergin görünüyor. Salonun diğer ucunda beyaz cezaevi üniformasıyla bir adam onu bekliyor. Bebekliğinden beri hiç görmediği bu adam Bryan Stewart; Brryan Jackson'un babası. Jackson babasının tahliye edilip edilemeyeceğine karar verecek olan Cezaevi Paneli karşısında söyleyeceklerinin, babasını mümkün olduğunca uzun yıllar demir parmaklıklar arkasında tutmasını umuyor. 1992 yılında en ileri aşamasına gelmiş AIDS tanısıyla hastaneden eve "ölmeye" yollandığında kendisi de dahil hiç kimse, hayatın onu bu noktaya getireceğini kestiremezdi. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu tek sayfalık yazılı ifadeyle, babasından beş iskemle ötedeki annesinin yanına oturdu. "Önüme bakmaya çalışıyordum. Onunla gözgöze gelmek istemedim" diyor. Ama yine de gözünün ucuyla bir an babasının yüzünü yakalamış. "Onu vesikalık resminden tanıdım ama hiç bir bağ hissetmedim" diyor. Jackson, mağdur olarak ifadesini okumaya davet edildiğinde bir tereddüt yaşıyor. Ama derin bir nefes alıp, karşısındaki heyete bakarak hikayesini anlatmaya başlıyor. Herşey ikisi de askeri sağlıkçı olan annesi ve babasının Missouri'deki bir askeri eğitim kampında tanışmalarıyla başlamış. Beş ay sonra, 1991 yılı ortalarında annesi hamile kaldığında aynı evde yaşamaya başlamışlar. "Ben doğduğumda babam önce gerçekten çok heyecanlanmış fakat Çöl Fırtınası harekatı için Ortadoğu'ya gönderilip geldikten sonra herşey değişti. Suudi Arabistan'dan döndüğünde bana karşı tavrı tamamen değişmişti" diyor. Stewart, önce Jackson'un kendi çocuğu olmadığını söylemeye başlamış ve DNA testi yapılmasını istemiş. Bu süreç içinde Jackson'ın annesine hakarete ve kötü muameleye de başvurmuş. Sonunda annesi dayanamayıp babasını terketmiş ama bu sefer de nafaka mücadelesi başlamış. Stewart nafaka ödemek istemiyormuş. Jackson bu kavgalar sırasında babasının "Çocuğun beş yaşını geçemeden ölecek. Seni terkettiğimde geride hiç bir bağ bırakmayacağım" gibi tehditkar sözler sarfettiğini anlatıyor. Bu sıralarda Jackson'un babası bir laboratuarda iş bulmuş. Kan testlerinden sorumlu olarak çalışırken, HIV virüslü kan örneklerini eve götürüp orada depolamaya başladığı, daha sonra yapılan soruşturmada ortaya çıkmış. Jackson, babasının iş arkadaşlarıyla "Birisine virüs versem, başlarına ne geldiğini hiç bir zaman anlayamazlar" diye şakalaştığını da anlatıyor. 11 aylık olduğunda babası ve annesinin bütün bağlantısı kesilmiş. Fakat Brryan astım krizi geçirip hastaneye kaldırıldığında annesi, haber vermek için telefona sarılıp babasını aramış. "Annem, hastalandığımı bilmek isteyeceğini düşünmüştü. Fakat aradığında arkadaşları ona 'Bryan Stewart'ın çocuğu yok ki' demişler" diyor. Jackson hastaneden taburcu olacağı gün Stewart beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmış. Annesini kafeteryaya gönderip oğluyla yalnız kalmayı başarmış ve yanında getirdiği bir ampul HIV'li kanı oğluna enjekte etmiş. Jackson, "Nafaka ödememek için ölmemi istiyordu" diyor. Annesi kafeteryadan döndüğünde Jackson'u babasının kucağında çığlık çığlığa haykırırken bulmuş. Baba Stewart'ın enjekte ettiği kan sadece HIV taşımakla kalmayıp aynı zamanda Jackson'un kanıyla uyuşmayan bir kan grubundan olduğundan çocuk o an krize girmiş. Ne olduğunu anlamayan doktorlar çeşitli müdahalelerle Jackson'ın değerlerini normale döndürmeyi başarmışlar ve virüslü kandan haberdar olmadıkları için onu taburcu edip eve yollamışlar. Ama olayı izleyen bir kaç hafta içinde, annesi Jackson'un giderek kötüleştiğini farketmeye başlamış. Dört yıl boyunca teşhis için Jackson doktor doktor gezdirilmiş ve bu süre içinde durumu hep kötüye gitmiş. Jackson çocuk olmasına rağmen ölüm korkusuna kapıldığını gece yarıları "Anne ne olur bırakma beni, ölmeyim" diye haykırarak uykusundan uyandığını hatırlıyor. Hastalığının ne olduğunu anlamak için yapılan hiç bir testten sonuç alınamadığı bir sırada, doktoru, gördüğü bir kabus üzerine Jackson'u bir daha hastaneye, bu kez HIV testi olmaya çağırmış. Test sonuçları geri geldiğinde Jackson'un en ileri aşamada AIDS ve HIV kaynaklı üç yan enfeksiyondan etkilendiği ortaya çıkmış. Doktorlar yaşama şansı olmadığına karar vermişler. İlaç tedavisini sürdürmelerine rağmen "Anneme beş ay kadar yaşayacağımı söyleyip bu zaman içinde mümkün olduğunca çocukluğumu yaşamamı söylemişler" diyor Jackson. Gün gün yaşamını sürdürdüğünü anlatıyor. Bir gün iyiyse bir gün hastaneye kaldırılarak. Aldığı ilaçların yan etkisi kısmi sağırlık olmuş. Fakat doktorların tahminleri yanlış çıkmış ve AIDS'lı bir çok çocuğun aksine Jackson yaşamaya ve iyileşmeye devam etmiş. Okula gidebilir hale geldiğinde hastalığından dolayı karşılaştığı önyargılar ve dışlanma çok ağır olmuş. Yaşıtları ona yaklaşmaya hep korkmuşlar, alay etmiş, dışlamışlar. 10 yaşına geldiğinde babasının işlediği suçu anlamaya başlamış fakat bu suçun korkunçluğunun ayırdına varması için bir kaç yıl daha geçmesi gerekmiş. "Başta öfke ve kin hissettim. Filmlerde hep babalar oğullarıyla gurur duyuyordu. Nasıl olup da benim babamın bunu yapabildiğini bir türlü anlayamıyordum" diyor. "Sadece beni öldürmeye çalışmak değil suçu. Karşılaştığım bütün dışlanma, hastanede geçirdiğim bütün o yıllar hepsinden sorumlu" diye sürdürüyor. Aslında doğduğunda babasıyla aynı olan Bryan Stewart Jr. adını, ilk ismine bir "r" ekleyerek Brryan yapmış ve annesinin soyadı olan Jackson'ı benimseyerek, babasıyla isim bağını da kesmek istemiş. Bunun kendi kimliğini korumakta ona güç verdiğini söylüyor. Mağdur olarak verdiği ifadeden sonra Temmuz ayında babasının beş yıl daha tahliye edilmemesine karar verildiği kendisine bildirilmiş. Babası ise kendisini, Suudi Arabistan'da görevden döndüğü sırada Travma Sonrası Stres Bozukluğu çektiğini bu yüzden böyle davrandığını söyleyerek savunuyor. Ama Jackson babasının hiç bir zaman savaşa girmediğini geride sağlıkçılık yaptığını söyleyerek bu savunmayı reddediyor. Jackson hala AIDS hastası, ama hastalığı tamamen kontrol altında ve kendisini çok güçlü hissediyor.
613958
haber
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Marmaris'e geliyor
Ali GÜNDOĞAN/MARMARİS (Muğla), (DHA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Marmaris Belediyesi'nce 27- 29 Nisan günlerinde düzenlenecek 'Anadolu Medyası buluşuyor' adlı toplantının son gününe katılacağı açıklandı
25 Nisan 2018 20:49 . Marmaris Belediyesi tarafından CHP Genel Merkezi iş birliğiyle düzenlenen 'Anadolu Medyası buluşuyor' toplantısı, 27- 29 Nisan günlerinde gerçekleştirilecek. Cuma günü Türkiye'nin 81 ilinden 400 medya mensubu, Muğla'nın Marmaris ilçesine gelecek. Otellere yerleştirilecek medya temsilcileri, teknelerle körfez turuna ve kültür gezilerine katılacak. Cumartesi günü Yerel Medya Çalıştayı gerçekleştirilecek. Toplantıya, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Basın- İş Sendikası Genel Başkanı Savaş Nigar, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi İsmet Demirdöğen, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi İlhan Taşçı, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca katılacak. Toplantıda slayt gösterimiyle 'Gazetecilik ve sendika', 'İnternet gazeteciliği', 'Radyo ve televizyon gazeteciliği', 'Yerel medyanın sorunları ve çözümleri' konu başlıkları altında katılımcılar söz alacak. 4 saat sürecek toplantının ardından tüm gazeteciler, Marmaris Belediyesi'nce organize edilen kültür turlarına katılacak. Akşam ise bir otelde, Marmaris ve belediyenin çalışmaları hakkında sinevizyon gösterimi yapılacak. Buluşmanın son günü 09.30- 12.30 saatlerinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katımlıyla toplantı gerçekleştirilecek. Öğle yemeğinin ardından 13.30-15.30 saatlerinde CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 'Yerel medya soruyor' adıyla toplantı yapacak. Toplantı sonunda medya çalıştayı sonuç raporu basın mensuplarına yazılı olarak dağıtılacak. Saat 18.00'de bitmesi planlanan medya buluşması sonrası Kılıçdaroğlu, partililerle özel toplantı gerçekleştirecek. Pazar günü yapılacak toplantıya İzmir, Aydın, Muğla, Uşak, Manisa, Balıkesir, Niğde, Antalya'dan milletvekilleri ile il başkanlarının da geleceği öğrenildi. Marmaris Belediye Başkanı CHP'li Ali Acar, "Türkiye'nin dört bir yanından 400'e yakın basın mensubunu Marmaris'te ağırlayacağız. CHP Genel Merkezi ile iş birliği içinde gerçekleştireceğimiz bu projeyi çok önemsiyoruz. Tüm misafirlerimizin ilçemizden memnun ve etkilenerek ayrılması en büyük hedefimiz" dedi. FOTOĞRAFLI
288,040
# CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Marmaris'e geliyor ## Özet Ali GÜNDOĞAN/MARMARİS (Muğla), (DHA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Marmaris Belediyesi'nce 27- 29 Nisan günlerinde düzenlenecek 'Anadolu Medyası buluşuyor' adlı toplantının son gününe katılacağı açıklandı ## İçerik 25 Nisan 2018 20:49 . Marmaris Belediyesi tarafından CHP Genel Merkezi iş birliğiyle düzenlenen 'Anadolu Medyası buluşuyor' toplantısı, 27- 29 Nisan günlerinde gerçekleştirilecek. Cuma günü Türkiye'nin 81 ilinden 400 medya mensubu, Muğla'nın Marmaris ilçesine gelecek. Otellere yerleştirilecek medya temsilcileri, teknelerle körfez turuna ve kültür gezilerine katılacak. Cumartesi günü Yerel Medya Çalıştayı gerçekleştirilecek. Toplantıya, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Basın- İş Sendikası Genel Başkanı Savaş Nigar, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi İsmet Demirdöğen, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi İlhan Taşçı, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca katılacak. Toplantıda slayt gösterimiyle 'Gazetecilik ve sendika', 'İnternet gazeteciliği', 'Radyo ve televizyon gazeteciliği', 'Yerel medyanın sorunları ve çözümleri' konu başlıkları altında katılımcılar söz alacak. 4 saat sürecek toplantının ardından tüm gazeteciler, Marmaris Belediyesi'nce organize edilen kültür turlarına katılacak. Akşam ise bir otelde, Marmaris ve belediyenin çalışmaları hakkında sinevizyon gösterimi yapılacak. Buluşmanın son günü 09.30- 12.30 saatlerinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katımlıyla toplantı gerçekleştirilecek. Öğle yemeğinin ardından 13.30-15.30 saatlerinde CHP Lideri Kılıçdaroğlu, 'Yerel medya soruyor' adıyla toplantı yapacak. Toplantı sonunda medya çalıştayı sonuç raporu basın mensuplarına yazılı olarak dağıtılacak. Saat 18.00'de bitmesi planlanan medya buluşması sonrası Kılıçdaroğlu, partililerle özel toplantı gerçekleştirecek. Pazar günü yapılacak toplantıya İzmir, Aydın, Muğla, Uşak, Manisa, Balıkesir, Niğde, Antalya'dan milletvekilleri ile il başkanlarının da geleceği öğrenildi. Marmaris Belediye Başkanı CHP'li Ali Acar, "Türkiye'nin dört bir yanından 400'e yakın basın mensubunu Marmaris'te ağırlayacağız. CHP Genel Merkezi ile iş birliği içinde gerçekleştireceğimiz bu projeyi çok önemsiyoruz. Tüm misafirlerimizin ilçemizden memnun ve etkilenerek ayrılması en büyük hedefimiz" dedi. FOTOĞRAFLI
422475
haber
Simitçi 2 günlük kazancını SMA hastası Tunahan'a gönderdi
Ergün AYAZ/DERİNCE (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Derince İlçesi'nde, simitçi Erkan Ayhan 3
İstanbul Küçükçekmece'de yaşayan Tuğba ve İbrahim Şenyut çiftinin SMA hastası oğulları Tunahan'ın tedavisi için 'Tunahan Yürüsün' adlı kampanya başlatıldı. Tunahan'ın tedavisi için 2 milyon TL gerekirken, Derince'de simitçi Erkan Ayhan hafta sonu simit satarak kampanyaya destek olmak istedi. Erkan Ayhan, 'Haydi Türkiye el ele minik Tunahan yürüsün' yazılı tişört giyerek Derince'nin sokaklarında iki gün boyunca simit sattı. Erkan Ayhan sattığı simitlerden elde ettiği 176 lirayı bugün Tunahan Şenyut için açılan banka hesabına yatırdı. FOTOĞRAFLI
290,706
# Simitçi 2 günlük kazancını SMA hastası Tunahan'a gönderdi ## Özet Ergün AYAZ/DERİNCE (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Derince İlçesi'nde, simitçi Erkan Ayhan 3 ## İçerik İstanbul Küçükçekmece'de yaşayan Tuğba ve İbrahim Şenyut çiftinin SMA hastası oğulları Tunahan'ın tedavisi için 'Tunahan Yürüsün' adlı kampanya başlatıldı. Tunahan'ın tedavisi için 2 milyon TL gerekirken, Derince'de simitçi Erkan Ayhan hafta sonu simit satarak kampanyaya destek olmak istedi. Erkan Ayhan, 'Haydi Türkiye el ele minik Tunahan yürüsün' yazılı tişört giyerek Derince'nin sokaklarında iki gün boyunca simit sattı. Erkan Ayhan sattığı simitlerden elde ettiği 176 lirayı bugün Tunahan Şenyut için açılan banka hesabına yatırdı. FOTOĞRAFLI
928572
haber
Askerde intihar ederek öldüğü kayıtlara geçen Mustafa Araz'ın babası: Oğlumu öldürdüler
Askerde intihar ederek öldüğü kayıtlara geçen Mustafa Araz'ın babası: Oğlumu öldürdüler
Askeri yetkililer tarafından yapılan açıklamada, Araz’ın 11 Mayıs’ta rahatsızlanması üzerine hastaneye kaldırıldığı, hastaneye gittikten sonra kendisinden haber alınamadığı ve bir gün sonra ise metruk bir alışveriş merkezinde intihar ettiği ileri sürüldü. Olayın ardından Araz’ın ailesi, çocuklarının kollarından bağlandığını gösteren izler ve vücudunun farklı yerlerinde darp izleri olduğunu belirterek, Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyette bulundu. Soruşturma devam ederken, dosyaya Araz tarafından yazıldığı iddia edilen bir intihar notu eklendi. Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü notun Araz’a ait olduğuna karar verdi. Aile avukatı ise söz konusu rapora itiraz etti. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Morg İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan otopsi raporu, Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına girdi. Otopsi raporunda Araz’ın vücudunun iç ve dış yüzey ve organlarının birçok yerinde yaralanma ve tahribatlar tespit edilirken, ölüm nedenini açıklayacak değerlendirme yer almadı. Aile avukatı Cesim Parlak ise raporun eksik hazırlandığını belirterek itiraz etti. Alkol ve uyuşturucu madde bulunmadı Raporda, "her iki bilekte bir birine paralel, yüzeysel cilt kesiklerin" olduğu bilgisi kaydedildi. Araz’dan alınan kan, idrar, burun sürüntüsü ve kapalı akciğerde yapılan incelemelerde herhangi bir alkol ve uyuşturucu maddenin bulunmadığına da yer verildi. Raporun sonuç kısmında ise Araz’ın "beden travmasına bağlı kafatası, klavikula ve kot kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve pnömotoraks sonucu yaşamını yitirdiği" belirtilirken, bunların hangi gerekçeyle yaşandığına dair ise bilgiye yer verilmedi. Savcılığa itiraz verildi Aile avukatı Cesim Parlak, "şüpheli bir şekilde ölü bulunan bir kimsenin ölümünün değerlendirilmesi için son derece yetersiz" olarak tanımladığı rapora itiraz etti. Parlak, rapora ilişkin eksiklikleri sıralayarak, eksikliklerin giderilmesi için hazırladığı raporu Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’na sundu. Parlak, itirazda Araz’ın ölüm anından önce herhangi bir boğuşma yaşayıp yaşamadığına ilişkin değerlendirme yapılmadığını belirterek, "Ayrıca her ne kadar Mustafa Araz’ın ‘genel beden travmasına bağlı kafatası, klavikula ve kot kırıklaıyla birlikte beyin kanaması, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu’ yaşamını kaybettiği belirtilmiş ise vücudundaki iç kanamanın veya kafatası kanamasının bir darbeye bağlı mı, yoksa yüksekten düşme nedeniyle mi meydana geldiği de tespit edilememiştir" ifadesine yer verdi. Parlak, itiraz raporunda otopsinin amacının ölen kişinin ölüm nedenini ve ölüm mekanizmasını saptamak, ölüm orjinini aydınlatabilecek faktörleri araştırmak, ölüme etkili olabilecek faktörleri araştırmak için gerekli teknik ve laboratuvar incelemesini yapmak ya da yapılabilmesi için örneklemek olarak sıraladı. Söz konusu raporun eksiklikleri olduğunun altını çizdi. Parlak itiraz dilekçesinin devamında şunları belirtti: "Dış muayene lokalizasyonları, boyutları ve özellikleri tanımlanmalı, akabinde yaraların özellikleri ve vücut boşluklarına uzanan trajeleri bozulmadan diseksiyon sırasında dikkatlice bu trajeler takip edilmeli, hangi alet darbelerinin hangi organlarda ne tür lezyonlar meydana getirmiş olduğu da ayrıntılı bir şekilde belirtmelidir. 30 Eylül 2020 tarihli Adli Tıp Kurumu’nun raporunda Araz’ın özellikle bileklerindeki kesiklerin hangi alet veya aletlerle yapılabileceği dahi belirtilmemiştir." "Oğlumu öldürdüler" Baba Hasan Araz ise, raporun açıklanması ile birlikte oğlunun öldürüldüğü ve olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı yönündeki şüphelerinin daha da arttığını söyledi. Araz, daha önce askeriyenin kendisine ‘Oğlun intihar etti’ dediğini hatırlatarak, "Otopsi raporunda bilinçli olarak oğlumun nasıl öldüğü belirtilmemiş. Oysaki otopsi raporlarında bu durum belirtilmelidir. Aynı zamanda oğlumu morgda gördüğümde iki elinde bağlanma izleri vardı, bunları daha önce de söylemiştim. Otopsi raporunda da ellerinde paralel bir şekilde izler olduğu belirtiliyor ama bunun nasıl olduğu belirtilmiyor. Bu oğlumun işkence ile öldürüldüğünü kanıtlıyor ama bunun dışında raporda yer alan ifadeler üstün körü geçiliyor. Bu şekilde olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar. Daha önce de oğluma ait olmayan, bir intihar notu ile olaya intihar süsü vermek istediler. Ancak intihar notu da el yazısı da oğluma ait değil. Açık bir şekilde oğlumu öldürdüler ve şimdi de üzerini örtmeye çalışıyorlar. Sorumlular yargılansın istiyorum" diye konuştu.
171,610
# Askerde intihar ederek öldüğü kayıtlara geçen Mustafa Araz'ın babası: Oğlumu öldürdüler ## Özet Askerde intihar ederek öldüğü kayıtlara geçen Mustafa Araz'ın babası: Oğlumu öldürdüler ## İçerik Askeri yetkililer tarafından yapılan açıklamada, Araz’ın 11 Mayıs’ta rahatsızlanması üzerine hastaneye kaldırıldığı, hastaneye gittikten sonra kendisinden haber alınamadığı ve bir gün sonra ise metruk bir alışveriş merkezinde intihar ettiği ileri sürüldü. Olayın ardından Araz’ın ailesi, çocuklarının kollarından bağlandığını gösteren izler ve vücudunun farklı yerlerinde darp izleri olduğunu belirterek, Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyette bulundu. Soruşturma devam ederken, dosyaya Araz tarafından yazıldığı iddia edilen bir intihar notu eklendi. Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü notun Araz’a ait olduğuna karar verdi. Aile avukatı ise söz konusu rapora itiraz etti. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Morg İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan otopsi raporu, Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına girdi. Otopsi raporunda Araz’ın vücudunun iç ve dış yüzey ve organlarının birçok yerinde yaralanma ve tahribatlar tespit edilirken, ölüm nedenini açıklayacak değerlendirme yer almadı. Aile avukatı Cesim Parlak ise raporun eksik hazırlandığını belirterek itiraz etti. Alkol ve uyuşturucu madde bulunmadı Raporda, "her iki bilekte bir birine paralel, yüzeysel cilt kesiklerin" olduğu bilgisi kaydedildi. Araz’dan alınan kan, idrar, burun sürüntüsü ve kapalı akciğerde yapılan incelemelerde herhangi bir alkol ve uyuşturucu maddenin bulunmadığına da yer verildi. Raporun sonuç kısmında ise Araz’ın "beden travmasına bağlı kafatası, klavikula ve kot kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve pnömotoraks sonucu yaşamını yitirdiği" belirtilirken, bunların hangi gerekçeyle yaşandığına dair ise bilgiye yer verilmedi. Savcılığa itiraz verildi Aile avukatı Cesim Parlak, "şüpheli bir şekilde ölü bulunan bir kimsenin ölümünün değerlendirilmesi için son derece yetersiz" olarak tanımladığı rapora itiraz etti. Parlak, rapora ilişkin eksiklikleri sıralayarak, eksikliklerin giderilmesi için hazırladığı raporu Babaeski Cumhuriyet Savcılığı’na sundu. Parlak, itirazda Araz’ın ölüm anından önce herhangi bir boğuşma yaşayıp yaşamadığına ilişkin değerlendirme yapılmadığını belirterek, "Ayrıca her ne kadar Mustafa Araz’ın ‘genel beden travmasına bağlı kafatası, klavikula ve kot kırıklaıyla birlikte beyin kanaması, iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu’ yaşamını kaybettiği belirtilmiş ise vücudundaki iç kanamanın veya kafatası kanamasının bir darbeye bağlı mı, yoksa yüksekten düşme nedeniyle mi meydana geldiği de tespit edilememiştir" ifadesine yer verdi. Parlak, itiraz raporunda otopsinin amacının ölen kişinin ölüm nedenini ve ölüm mekanizmasını saptamak, ölüm orjinini aydınlatabilecek faktörleri araştırmak, ölüme etkili olabilecek faktörleri araştırmak için gerekli teknik ve laboratuvar incelemesini yapmak ya da yapılabilmesi için örneklemek olarak sıraladı. Söz konusu raporun eksiklikleri olduğunun altını çizdi. Parlak itiraz dilekçesinin devamında şunları belirtti: "Dış muayene lokalizasyonları, boyutları ve özellikleri tanımlanmalı, akabinde yaraların özellikleri ve vücut boşluklarına uzanan trajeleri bozulmadan diseksiyon sırasında dikkatlice bu trajeler takip edilmeli, hangi alet darbelerinin hangi organlarda ne tür lezyonlar meydana getirmiş olduğu da ayrıntılı bir şekilde belirtmelidir. 30 Eylül 2020 tarihli Adli Tıp Kurumu’nun raporunda Araz’ın özellikle bileklerindeki kesiklerin hangi alet veya aletlerle yapılabileceği dahi belirtilmemiştir." "Oğlumu öldürdüler" Baba Hasan Araz ise, raporun açıklanması ile birlikte oğlunun öldürüldüğü ve olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı yönündeki şüphelerinin daha da arttığını söyledi. Araz, daha önce askeriyenin kendisine ‘Oğlun intihar etti’ dediğini hatırlatarak, "Otopsi raporunda bilinçli olarak oğlumun nasıl öldüğü belirtilmemiş. Oysaki otopsi raporlarında bu durum belirtilmelidir. Aynı zamanda oğlumu morgda gördüğümde iki elinde bağlanma izleri vardı, bunları daha önce de söylemiştim. Otopsi raporunda da ellerinde paralel bir şekilde izler olduğu belirtiliyor ama bunun nasıl olduğu belirtilmiyor. Bu oğlumun işkence ile öldürüldüğünü kanıtlıyor ama bunun dışında raporda yer alan ifadeler üstün körü geçiliyor. Bu şekilde olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar. Daha önce de oğluma ait olmayan, bir intihar notu ile olaya intihar süsü vermek istediler. Ancak intihar notu da el yazısı da oğluma ait değil. Açık bir şekilde oğlumu öldürdüler ve şimdi de üzerini örtmeye çalışıyorlar. Sorumlular yargılansın istiyorum" diye konuştu.
777284
haber
"Oturarak çalışmak kronik rahatsızlıkları tetikliyor"
İSTANBUL, (DHA)- MASA başında oturarak, hareketsiz çalışma ortamının kronik hastalıkları tetiklediğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr
Modern iş hayatının rahatlığın yanı sıra olumsuzluklara da sebebiyet verdiğini anlatan Medicana International İstanbul Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murtaza Çit, oturarak çalışanları bekleyen hastalıklar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Masa başı oturarak hareketsiz bir çalışma ortamının en çok kronik hastalığı olan kişileri etkilediğine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murtaza Çit, gençlerde de hastalık oluşma riski ve özellikle genetik yatkınlığı olan gençlerin kronik hastalığa yakalanma sıklığını artırdığını ifade etti. "MASADAN KALKIP YÜRÜYÜN" Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Kan basıncı ve kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı gibi hareketsizlikle kontrolü bozulan, diyet ve egzersizle sıklıkla kontrol altına alınabilen hastalıkların riski maalesef gününün çoğunu masa başında hareketsiz olarak geçiren kişilerde daha yüksek olmaktadır. Riski azaltmak için sık ara verip masadan kalkıp yürüyüş yapmak, hafif egzersizler yapmak, öğlen karbonhidrattan ve yağdan fakir diyetle beslenmek gerekir" diye konuştu. "KAHVALTILIK GEVREKLER MASUM DEĞİL" Uzun saatler boyunca masa başında çalışmanın beslenmeyi olumsuz yönde etkileyeceğini ifade eden Medicana International İstanbul Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yıldız Melek Aksoylu ise günün ilk öğünü olan kahvaltıyla ilgili önemli tavsiyelerde bulundu: "Açma, simit, poğaça, börek gibi proteinden yoksun kahvaltılar doygunluk sağlamayacağı gibi günün ilerleyen saatlerinde şeker tüketme isteğini arttıracaktır. Yumurta ve peynir gibi protein değeri yüksek, esmer ekmek gibi posa değeri yüksek besinlere yer vermeniz hem doygunluk sağlar hem de kabızlığı engeller. Yumurta ve peynire zaman ayıramayanlar, süt veya yoğurt ile posa değeri yüksek yulaf ezmesine yer verebilir, meyve katarak lezzetlendirebilirler. Kahvaltılık gevreklerin bilinçsiz kullanımı kilo aldırabilir, aman dikkat." ÖĞLE YEMEKLERİNDE KARBONHİDRATA DİKKAT Öğün atlamanın vücuda olumsuz etkileri olduğunun altını çizen Dyt. Yıldız Melek Aksoylu, "Bud durum ilerleyen saatlerde daha çok acıkarak yüksek enerjili atıştırmalıklara yönelmenize neden olabilir. Bir öğünde alınması gereken karbonhidrat miktarını cinsiyet, sağlık durumu, fiziksel aktivite, enerji ihtiyacı gibi birçok faktör etkilemektedir. İhtiyacınızdan fazla tükettiğiniz karbonhidrat şekerinizi hızla yükselttiği gibi hızla düşmesine de neden olacak, bu da halsizlik, uyku durumu, yorgunluk, tatlı isteği gibi sonuçları beraberinde getirecektir. Öğlen yemeklerinde aynı anda çorba, pilav-makarna grubu, meyve, tatlı ve şeker içeren içecekler tüketmek karbonhidrat miktarını oldukça arttıracak, çalışma veriminizi düşürecektir" uyarısında bulundu. "ÇEKMECEDE SAĞLIKSIZ ATIŞTIRMALIK BULUNMASIN" Ara öğünlerde bisküvi, çikolata, tatlı tüketmenin kilo alımına neden olacağı uyarısında bulunan Dyt. Aksoylu, "Ufak çaplı gözüken fakat yüksek enerji içeren bu atıştırmalıklar kilo almanıza neden olacaktır. Ticari şeker içeren paketli ürün tüketiminden uzak durmaya çalışın. Bunun yerine meyve, kuruyemiş, süt, yoğurt, ayran, kefir, leblebi, esmer galeta gibi besinleri tüketin. Çekmecelerinizden zararlı atıştırmalıkları uzaklaştırın" dedi. "FAZLA KAFEİN BEDENİ YORAR" Oturarak çalışan kişilerin sürekli atıştırmak istemesinin altında susuzluk yattığını belirten Dyt. Aksoylu, "Gerek stres, gerek uzun süren toplantılar sürekli yeme isteğinizi tetikleyebiliyor. Yeme isteğinizi tetikleyen diğer önemli faktör ise su içmemektir. Düzenli su tüketimi tokluk hissinizi arttırır. Su enerji vermez fakat hücreleriniz susuz kaldığında halsizlik ve kas yorgunluğu yaşarsınız. Metabolizma çalışma hızınız düşer. Erkekler kilogram başı 35 ml, kadınlar ise 30 ml su tüketmelidir. Bu tüketim bir anda olmamalı gün içinde dağılmalıdır. Oturarak çalışan bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda kafein alımının oldukça fazla olduğu, aşırı çay-kahve tüketiminin su tüketimini de engellediği tespit edilmiştir. Oysaki çay, kahve tüketimi arttıkça su tüketimi de arttırılmalıdır. Aşırı kafein tüketimi baş ağrısı, su kaybı, kalp çarpıntısı, kas kasılmaları gibi birçok sağlık sorununa neden olur. Günlük 400 miligramdan fazla kafein tüketilmemelidir" ifadelerini kullandı. Dyt. Aksoylu, bağışıklığın güçlü kalması adına tüketilmesi gereken bitki çaylarını şu şekilde sıraladı: "Sürekli çay ve kahve tüketmek yerine bitki çayı tüketimini artırmanın sağlığınız üzerinde olumlu ve iyileştirici etkileri vardır. Bağışıklığınızı güçlendirip, hastalıklarından korunmak için kuşburnu, yeşil çay, beyaz çay, ıhlamur ve kış çaylarından faydalanabilirsiniz. Sindirim problemi yaşayanlar rezene ve biberiye tüketebilir. Stresi azaltmada melisa, adaçayı ve lavanta çaylarını değerlendirmelisiniz."
121,218
# "Oturarak çalışmak kronik rahatsızlıkları tetikliyor" ## Özet İSTANBUL, (DHA)- MASA başında oturarak, hareketsiz çalışma ortamının kronik hastalıkları tetiklediğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr ## İçerik Modern iş hayatının rahatlığın yanı sıra olumsuzluklara da sebebiyet verdiğini anlatan Medicana International İstanbul Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murtaza Çit, oturarak çalışanları bekleyen hastalıklar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Masa başı oturarak hareketsiz bir çalışma ortamının en çok kronik hastalığı olan kişileri etkilediğine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murtaza Çit, gençlerde de hastalık oluşma riski ve özellikle genetik yatkınlığı olan gençlerin kronik hastalığa yakalanma sıklığını artırdığını ifade etti. "MASADAN KALKIP YÜRÜYÜN" Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Kan basıncı ve kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı gibi hareketsizlikle kontrolü bozulan, diyet ve egzersizle sıklıkla kontrol altına alınabilen hastalıkların riski maalesef gününün çoğunu masa başında hareketsiz olarak geçiren kişilerde daha yüksek olmaktadır. Riski azaltmak için sık ara verip masadan kalkıp yürüyüş yapmak, hafif egzersizler yapmak, öğlen karbonhidrattan ve yağdan fakir diyetle beslenmek gerekir" diye konuştu. "KAHVALTILIK GEVREKLER MASUM DEĞİL" Uzun saatler boyunca masa başında çalışmanın beslenmeyi olumsuz yönde etkileyeceğini ifade eden Medicana International İstanbul Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yıldız Melek Aksoylu ise günün ilk öğünü olan kahvaltıyla ilgili önemli tavsiyelerde bulundu: "Açma, simit, poğaça, börek gibi proteinden yoksun kahvaltılar doygunluk sağlamayacağı gibi günün ilerleyen saatlerinde şeker tüketme isteğini arttıracaktır. Yumurta ve peynir gibi protein değeri yüksek, esmer ekmek gibi posa değeri yüksek besinlere yer vermeniz hem doygunluk sağlar hem de kabızlığı engeller. Yumurta ve peynire zaman ayıramayanlar, süt veya yoğurt ile posa değeri yüksek yulaf ezmesine yer verebilir, meyve katarak lezzetlendirebilirler. Kahvaltılık gevreklerin bilinçsiz kullanımı kilo aldırabilir, aman dikkat." ÖĞLE YEMEKLERİNDE KARBONHİDRATA DİKKAT Öğün atlamanın vücuda olumsuz etkileri olduğunun altını çizen Dyt. Yıldız Melek Aksoylu, "Bud durum ilerleyen saatlerde daha çok acıkarak yüksek enerjili atıştırmalıklara yönelmenize neden olabilir. Bir öğünde alınması gereken karbonhidrat miktarını cinsiyet, sağlık durumu, fiziksel aktivite, enerji ihtiyacı gibi birçok faktör etkilemektedir. İhtiyacınızdan fazla tükettiğiniz karbonhidrat şekerinizi hızla yükselttiği gibi hızla düşmesine de neden olacak, bu da halsizlik, uyku durumu, yorgunluk, tatlı isteği gibi sonuçları beraberinde getirecektir. Öğlen yemeklerinde aynı anda çorba, pilav-makarna grubu, meyve, tatlı ve şeker içeren içecekler tüketmek karbonhidrat miktarını oldukça arttıracak, çalışma veriminizi düşürecektir" uyarısında bulundu. "ÇEKMECEDE SAĞLIKSIZ ATIŞTIRMALIK BULUNMASIN" Ara öğünlerde bisküvi, çikolata, tatlı tüketmenin kilo alımına neden olacağı uyarısında bulunan Dyt. Aksoylu, "Ufak çaplı gözüken fakat yüksek enerji içeren bu atıştırmalıklar kilo almanıza neden olacaktır. Ticari şeker içeren paketli ürün tüketiminden uzak durmaya çalışın. Bunun yerine meyve, kuruyemiş, süt, yoğurt, ayran, kefir, leblebi, esmer galeta gibi besinleri tüketin. Çekmecelerinizden zararlı atıştırmalıkları uzaklaştırın" dedi. "FAZLA KAFEİN BEDENİ YORAR" Oturarak çalışan kişilerin sürekli atıştırmak istemesinin altında susuzluk yattığını belirten Dyt. Aksoylu, "Gerek stres, gerek uzun süren toplantılar sürekli yeme isteğinizi tetikleyebiliyor. Yeme isteğinizi tetikleyen diğer önemli faktör ise su içmemektir. Düzenli su tüketimi tokluk hissinizi arttırır. Su enerji vermez fakat hücreleriniz susuz kaldığında halsizlik ve kas yorgunluğu yaşarsınız. Metabolizma çalışma hızınız düşer. Erkekler kilogram başı 35 ml, kadınlar ise 30 ml su tüketmelidir. Bu tüketim bir anda olmamalı gün içinde dağılmalıdır. Oturarak çalışan bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda kafein alımının oldukça fazla olduğu, aşırı çay-kahve tüketiminin su tüketimini de engellediği tespit edilmiştir. Oysaki çay, kahve tüketimi arttıkça su tüketimi de arttırılmalıdır. Aşırı kafein tüketimi baş ağrısı, su kaybı, kalp çarpıntısı, kas kasılmaları gibi birçok sağlık sorununa neden olur. Günlük 400 miligramdan fazla kafein tüketilmemelidir" ifadelerini kullandı. Dyt. Aksoylu, bağışıklığın güçlü kalması adına tüketilmesi gereken bitki çaylarını şu şekilde sıraladı: "Sürekli çay ve kahve tüketmek yerine bitki çayı tüketimini artırmanın sağlığınız üzerinde olumlu ve iyileştirici etkileri vardır. Bağışıklığınızı güçlendirip, hastalıklarından korunmak için kuşburnu, yeşil çay, beyaz çay, ıhlamur ve kış çaylarından faydalanabilirsiniz. Sindirim problemi yaşayanlar rezene ve biberiye tüketebilir. Stresi azaltmada melisa, adaçayı ve lavanta çaylarını değerlendirmelisiniz."
591849
haber
DHA YURT BÜLTENİ-3
'Biz burdayız' diyen Anadolu Farm'ın kurucusu, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı (GENİŞ) Kayseri'de Çiftlik Bank gibi bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan Ekolium A
'Biz burdayız' diyen Anadolu Farm'ın kurucusu, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı (GENİŞ) Kayseri'de Çiftlik Bank gibi bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan Ekolium A.Ş. Anadolu Farm'ın kurucusu olduğunu söyleyen İsa Karademir, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı. Karademir, bir hafta önce operasyonlar başladığında, "Biz buradayız, bir yere kaçmıyoruz" diye açıklama yapmıştı. Kayseri merkezli yaklaşık, faal 4 bin 500 ortağı bulunan, 'Tauk' adıyla restoran zinciri ve gıda işiyle uğraşırken üyelerinden 90 milyon TL topladığı saptanan 'Ekolium A.Ş. Anadolu Farm' şirketiyle ilgili MASAK'ın ihbarı üzerine soruşturma başlatıldığı Kayseri Cumhuriyet Savcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadale Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınan 6 kişi tutuklandı. Operasyon sürerken 21 Mart'ta şirketin kurucusu olduğunu iddia eden İsa Karademir, "Anadolu Farm'ın 44 bin üyesi var. 4 bin 500 yatırım yapan üyemiz var. Şu anda biz ilgili banka hesap hareketlerini ilgili bakanlığımız müfettişlerine sunmaktayız. Basında çıkan 200 milyon açıklaması tamamen asılsızdır. Bunun 3'te biri gibi bir rakam telaffuz edebiliriz. Zaten bunu bakanlık müfettişleri net bir şekilde açıklayacaktır. Şu anda şirketimize ait 5 tane restoranımız vardır ve inşaatı devam eden restoranlarımızda vardır. Sadece Ekolium şirketine ait hesaplar vardır. Yatırımlarımızı devletimizin bankalarında topladık. Şirket hesaplarımız şu anda denetimden dolayı bloke edilmiştir. Şirketimizle ilgili kurumlara ihtarını çekmiştir. İhtara nazaran bankalar cevabını vermiştir. Bankalar MASAK tarafından bir bloke olduğunu söylemiştir. Buna istinaden süreci ilerletmekteyiz. Burada biz ödemelerimizi yeniden açmamız için doğal olarak şirketimize ait hesaplardaki blokelerin kalkması lazım. Şirketimizin yurt dışıyla herhangi bir bağlantısı yoktur. 2 aydan beri yaşanan süreçle ilgili mücadele ediyoruz. Müfettişlere bizzat kendimizi ifade ediyoruz. Durum böyle olunca da artık biz 'kaçtı, göçtü' gibi yalan yanlış haberler çıktı. Biz kayıplara karışmadık. Üyelerimiz aleyhimizde haberlere inanmasınlar. Şu anda biz Kayseri'deyiz. Bir yere gittiğimiz yok. Bu süreçte restoranlarımızla kendimiz ilgileniyoruz. Allah'ın izniyle bu süreci biz atlatacağız. Üyelerimizden destek bekliyoruz. En kötü durumda şirketimizin mevcut mal varlığı insanların senetlerine istinaden ana paralarını ödeyebilecek durumdadır" dedi. Tüm mal varlığına el konulan İsa Karademir de takibe alındı. 23 Mart'ta yurt dışına çıkma girişimi üzerine polis, kendisini kurucu üye olarak tanıtan, ancak firmanın şube müdürlerinden biri olduğu belirlenen İsa Karademir'i 25 Mart'ta gözaltına aldı. 2015'te bir banka şubesinde çalışmaya başlayan, 2017 yılında buradan ayrılıp Anadolu Farm'ı kuran Karademir, Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin ardından 'bilişim yoluyla nitelikli dolandırıcılık' suçlamasıyla adliyeye sevk edilecek. Görüntü Dökümü -----------------(ARŞİV) -İsa Kandemir in açıklamaları GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ Haber:Oktay ENSARİ/KAYSERİ, (DHA) ============================================= Düzce'de sis etkili oldu Düzce'de sis etkili olurken, görüş mesafesi 30 metreye kadar düştü. Sabah saatlerinde Düzce'de sis etkili oldu. D-100 Karayolu ve kent merkezinde görüş mesafesi 30 metreye kadar düştü. Özellikle bağlantı yollarında ve kavşaklarda sis nedeniyle sürücüler araçlarıyla ilerlemekte zorlandı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Şehir merkezinden görüntü -Trafikten görüntü Haber:Tezcan SOLMAZ/DÜZCE, (DHA) =========================================== Bankta unutulan çanta, paniğe neden oldu Konya'da bir bankta unutulan ve bomba olabileceği şüphesiyle imha edilmeye hazırlanan çantanın sahibi gelince, içinde Kuran ve dini kitapların olduğu ortaya çıktı. Olay, dün saat 22.00 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Zafer Meydanı'nda meydana geldi. Bankta bir çantanın olduğunu fark eden çevredekiler polise haber verdi. Olay yerine gelin polis, çevrede güvenlik önlemi aldı. Ardından bomba olabileceği şüphesiyle imha edilmek için uzman ekip çağrıldı. Uzman ekibin gelmesi beklenildiği sırada çantanın sahibi geldi. Çantanın içinden de Kuran ve dini kitaplar çıktı. Ardından çanta sahibine teslim edildi. Görüntü Dökümü : ----------------------- -Çantadan detay - Alınan önlemden detay - Sahibinin gelmesi çantanın içinden kitapların çıkartılması Haber- Kamera: Mehmet IŞIK KONYA,(DHA) =========================================== Kayseri'de komandoların zorlu eğitimi Türkiye'nin en en özel birliği olan,Güneydoğu'da,Fırat Kalkanında, Zeytin Dalı operasyonlarında bölücü terör örgütü militanlarının korkulu rüyası olan ve adeta her biri kahramanlık destanı yazan 1.Komando Tugayı personeli, Kayseri'de Erciyes eteklerinde, Güneydoğunun coğrafi şartlarını aratmayan arazide gerçek mermilerle her günü sıkı bir eğitimden geçiriliyor Sabah sporu ve kahvaltıyla güne başlayan mavi bereli paraşütçü komandolar, sızma parkurunda gerçek mermiler ve patlayıcılar arasında düşman mevzilerine sızdı. Komandolar daha sonra Güneydoğu , Irak ve Suriye'dekilerin benzeri alanda Türk bayrağı açıp, Komando andı okudu. Komandolar , tam teçhizatlı olarak dağcılık parkurunda, dağcılık teknikleriyle iplerle karşıdan karşıya geçiş, yaklaşık 10 metrelik kuleden inişi gerçekleştirdi. Komandolar EYP dershanesinde el yapımı patlayıcılar konusunda, uygulamalı olarak patlayıcı tuzaklı eğitimden geçirildi. Eğitimde düşük çaplı patlayıcılarla tuzaklanmış bina girişleri, pencereleri,Türk bayrağı, kitaplar, ev eşyaları komandolara tek tek gösterildi. 4 bin 900 kaloriyi yemeklerini duayla yiyen, sahra ocaklarında pişen poğaça, kek gibi yiyecekler ve sıcacık çorba içen subay, astsubay , uzman çavuşlar ve askerler daha sonra başta Güneydoğu, El Bab ve Afrin'de öne çıkan meskun mahal atış teknikleri konusunda gerçek mermilerle eğitim yaptı. Cadde , sokak ve bina içinde çift koldan ilerleme ve atış tekniklerini gerçek tüfek ve tabancalarla gerçekleştiren komandolar atışta yüzde yüze yakın isabet ile parmak ısırttı. SIZMA PARKURUNDA GERÇEK MERMİ VE BOMBALAR, PATLAYICILAR KULLANILIYOR Kayseri'de kent merkezindeki Köşk Kışla ve Talas ilçesindeki Zincidere mahallesindeki Orgeneral Vecihi Akın Kışlasında eğitim görerek, ülkemizin yurtiçi ve yurt dışı operasyonlarında en önde görev alan komandolar önce tam techizatlı ve gerçek mermilerle , patlayıcılarla icra edilen Sızma parkuruna giriyor. Sızma harekatı, komandoların düşmanh ateşi altında, mevkilere yaklaşma hareketi olarak baslıyor. Tel örgülerle dolu,ş taşlı ve ktayalı arazide mavi bereliler, üstlerinden geçen düşman ateşi altındra mermi ve patlayıcıların ses farkını hissedip, muharebe korkusunu yenip, kendilerine olan güveni artırıyor. Dağcılık parkurunda ise, hava,arazi ve gizlilik ön planda tutularak, ya harekatta dağcılık teknikleri kullanılıyor.Subay, astsubay, uzman çavuş ve erbaşlar , geçilmesi mümkün olmayan dağlık arazide düşman kuvvetlerine, sarp kayalıklara ve kötü hava koşullarına kafa tutarak, özel donanım malzemeleriyle yüksek kulelerden iplerle geçiş ve sarkmayı, ip üzerinde karşıdan karşıya geçme eğitimini alıyor. ATIŞLAR CADDE SOKAK VE BİNALARA GÖRE AYARLANIYOR Son dönemlerde özellikle il, ilçe ,belde ve köyler ile mahallelerle önem kazanan mücadelede teröristlere karşı meskun mahal atış teknikleri gösteriliyor. Bu eğitimde komandolara yakın mesafeden hedeflere süratle ve etkin şekilde, ayakta veya yatarak ateş etmenin nasıl yapılacağı uygulamalı olarak gerçek mermilerle yapılıyor. Eğitimde piyade tüfeği ve tabanca ile atışların isabet oranlarını artırmak, personelin beklenmeyen hedeflere karşı acil atış teknikleri hedef alınıyor. Komandolar cadde, sokak ve bina içinde çift koldan ilerleme,köşelerden çabuk ateş etme, ilerleme ve ilerleyiş sırasında atış teknikleri de uygulamalı olarak üst rütbeli komutanlar tarafından gösteriliyor. EYP PATLAYICILAR KONUSUNDA DERSHANEDE EĞİTİM Komandolara, teröristlerin son zamanlarda sıkça kullandığı el kapımı patlayıcılar ve tuzaklama konusunda da dershanede eğitim veriliyor. ders sırasında tuzaklanan her türlü malzeme tek tek anlatılıyor. Gerek açık razide gerekse kapalı ortamların bir benzerinin canlandırıldığı eğitimlerde düşük ayarlı patlayıcılar kullanılarak, komandolara olası patlamaların nasıl olacağı gösteriliyor.Teröristlerin kapalı mekanlarda kapı, pencere, Türk Bayrağı, Kur'anı kerim başta olmak üzere kitap, yastık, yorgan, mutfak eşyalarını özellikle de büyük ve küçük bütangaz tüpleriyle patlayıcı yaptıkları bunların, çekme,basma, itme ve kumanda ile patlattıkları anlatılıyor. KARAVADALARDA MÜKEMMEL Komandoların eğitim kadar kahvaltı ve yemeklerine de özen gösteriliyor. Mavi berelilerin kumanyaları her ögün için 4 bin 900 kaloriden az olmamak üzere düzenleniyor.4 kap yemekten önce komandolar yemek duası yapıyor. bu arada gerek eğitimde gerekse yurt içi ve yurt dışı harekatlar sırasında Mehmetçiğe, seyyar mutfakta pişirilen sıcacık kek,pogaça, ekmek, çorba ve iki kap sıcak yemek ekstra veriliyor. Özellikle paraşüt atlayışları sonrası personele moral ve motivasyon için atlayış yaptıkları alanda seyyar mutfaktan çay v e pogaçalar ikram ediliyor Görüntü Dökümü: ------------------------ -Komandoların sürünerek sızma hareketi -Komandoların gerçek mermi kullanırken görüntüsü -Dağdaki komandolardan görüntü -Komandoların yemek üretim yeri ve çıkarılan pohaça ve ekmekler -Komandoların atış poligonuna hareketinden görüntü -Bomba koyularak tuzaklanan kapının patlaması -Canlı bomba olarak hazırlanan yeleğin patlaması -Komandoların ip üzerinden yürüyerek Türk bayrağı açması -Komandoların yemek duası -Drone ile havadan çekilen görüntüler - Diğer görüntüler 11 dakika 03 saniye / 674 MB Haber: Oktay ENSARİ-Kamera: Olcay DÜZGÜN-Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ,(DHA) ========================================== Kaz gelen yerden evini esirgemedi Muş'ta, geçen yıl oturduğu evi satıp kaz çiftliği kuran Fırat Çelik (29), kuluçka makinesiyle haftada 250 civcive sahip oluyor. Muş'ta yaşayan evli 2 çocuk babası Fırat Çelik, evini satarak kurduğu kaz çiftliğinde Tekirdağ'dan getirdiği 240 kazı yetiştirip yumurtalarını aldıktan sonra kuluçka makinelerinde civciv elde ederek yetiştiriciliğe başladı. Muş'ta ticari amaçlı kaz yetiştiriciliğinin olmadığını söyleyen Fırat Çelik, Derecik köyünde kendisinin bu işi yapmaya başladığını bildirdi. Yılda 3 ile 4 bin arasında kaz yetiştireceğini belirten Çelik, "Bir fırında işçi olarak çalışıyordum. Muş'ta evimi 167 bin liraya satıp, kaz yetiştiriciliğine başladım. Elde ettiğim 15 günlük civcivleri 35 liradan, yetiştirdiğim kazları ise 100 ila 130 lira arasında satıyorum. Tamamen doğal ortamda ve organik olarak yetişen kazları, Ankara ve İstanbul'daki toptancılara satıyorum. Kaz gelen yerden evimi esirgemedim ve kendi işimin patronu oldum. Organik kazlara ilgi oldukça fazla. Devlet desteği aldığım takdirde üretimi arttıracağım" diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------- -Kazların kümesten çıkışından detaylar -Kazların yemlenmesi -Kazların dere sularında yüzmeleri -Kaz yumurtalarının toplanması -Civcivlerden detaylar -Kuluçka makinesinden detaylar -Yeni yumurtadan çıkmış civcivlerden detaylar -Röportaj Haber-Kamera: Eser AYDIN / MUŞ, (DHA) ============================================= Bitlis Valisi Ustaoğlu: Huzur ve güven olunca yatırımları konuşuyoruz Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu, Hizan ilçesinde muhtarlarla bir araya geldi. Vali Ustaoğlu, bölgenin her türlü kahrını çeken bölge halkının artık terörü değil, yatırımları konuşacağını söyledi. Vali Ustaoğlu, Kaymakamlar, İl Emniyet Müdürü Yaman Ağırlar, 10. Komando Tugay Komutanı Tamer Atay, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Erhan Demir, Kurum amirleri ile birlikte Hizan ilçesine geldi. Kaymakam Bülent Hamitoğlu tarafından karşılanan Vali Ustaoğlu, asayiş toplantısını ardından Hizan Yatılı Ortaokulu'nda köy muhtarlarıyla biraraya geldi. Hizan’ın en kıymet verilen ilçelerin başında geldiğini, tarihi misyonu ve yetiştirdiği şahsiyetlerle önemli bir yerinin olduğunu belirterek şöyle konuştu: "İnsanlarımız topraklarını işlemeye başlamış. Huzur ve güvenin üst düzeyde olması da bizler açısından çok memnuniyet verici bir durum. Yıllardır bu coğrafyanın hain terör örgütünden dolayı çektiği sıkıntıların en fazlasını sizler çekiyorsunuz. Bu coğrafyada sizler yaşıyorsunuz. Acınızla, hüznünüzle geçirdiğiniz o sıkıntılı günleri en fazla derinden hisseden sizlersiniz. Biz de diyoruz ki bu sıkıntıların bertaraf edilmesi adına devleti ile milleti ile kenetlenmiş, yekvücut olmuş tüm birliğin kardeşliği tesis edilmesi adına yaptığımız ve yapacağımız çalışmalar emniyet ve huzurun en üst düzeyde yaşanacağı bir ilçe olacaktır. Bundan dolayı hepinize teşekkür etmek istiyorum." Vali Ustaoğlu, terörle mücadelenin sadece güvenlik güçlerinin tek başına vereceği bir mücadele olmadığını da belirterek, "Gelinen nokta da burada vatandaşıyla kucaklaşan, etle kemik gibi olan devleti ile milletiyle şu an iç içe olduğumuz huzurun ve güvenin hep birlikte olduğu günleri burada görüyoruz" dedi. Huzur ve güvenle birlikte artık yatırımların konuşulmaya başlandığını anlatan Vali Ustaoğlu, "Cumhurbaşkanımız geçen yıl Hakkari’de tüm meraları ve yaylaları açtı. Biz de Bitlis’te Tüm yaylaları ve meraları tarıma ve hayvancılığa açıyoruz. Ama sizden istediğimiz bir şey var. Sakın sizlere yıllardır bu acıyı yaşatan, bu sıkıntıyı yaşatan, sizlerin en yakınlarınızı, canlarınızı zaman zaman alan bu hain terör örgütüne yol vermeyin. Bunlara yol vermek isteyenlerin önüne geçerek buradaki güvenlik güçlerimize yardımcı olun. Bu hainleri bu bölgede barındırmayacağız. Bu insanlar burada 2-3 gün gıda bulamazlarsa açlıktan ölüp gidecekler. Nerden buluyorlar bu gıdaları? Onu için el birliği ile burada devletin gözü ve kulağı olacaksınız. Devletin işiten kulağı gören gözü olacaksınız. Kader birliği yaptığımız bu coğrafyada hüznümüzü de kederimizi de paylaşıyoruz" diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Vali İsmail Ustaoğlu'nun Hizan Kaymakamlığı önünde karşılanması -Vali ve beraberindekilerin güvenlik toplantısı yapmaları -Vali Ustaoğlu'nun vatandaşlarla tokalaşması -Muhtar toplantısına katılması -Vali Ustaoğlu'nun konuşması -Salondan detay görüntüler Haber:Özcan ÇİRİŞ/BİTLİS, (DHA) ============================================= Kadehlere insan karikatürü çiziyor Bursa'da yaşıyan 27 yaşındaki Nurseda Arıtürk, insanların karikatür çizimlerini kahehlere işleyerek hem sanatını ortaya koyuyor hem de hediyelik eşya olarak satışını yapıyor. Bursa'da özel bir GSM şirketin çağrı merkezin de çalışan ve boş zamanların da karikatür çizerek kendine hobi edinen Nurseda Arıtürk, Türkiye'de bir ilke imza attı. Kağıda çizdiği karikatürlerin yanı sıra, kadeh ve bardakların üzerine insanların karikatürlerini işleyen ve hediyelik eşya olarak satan Arıtürk, yoğun talep olmasından dolayı yetişemiyor. Çocukluktan bu yana resim çizmeye merakı olduğunu belirten Arıtürk, yaptığı karikatürlü kadehleri Türkiye'nin dört bir yanına hediyelik eşya olarak satıyor. "TÜRKİYE'DE OLMAYAN BİR ŞEYİ YAPMAK MUTLU EDİCİ" Boş zamanlarında karikatür çizdiğini daha sonra da böyle bir teknik geliştirerek kadehlere çizim yaptığını belirten Arıtürk, "Yaklaşık bir yıldır kadehlere karikatür çiziyorum. Aslında 1 yıl önce keşfettim ve yapmaya başladım. Şuan Türkiye'de bunu yapan yok. Türkiye'de olmayan birşeyi yapmak beni mutlu etti. Önce bir kaç deneme yaptım. Denemelerin ardından başarılı olduğumu gördüm. Karikatürleri çizebilmek için insanlardan fotoğraf alıp, kıyafetleri ve saçları gibi belirli özelliklerini karikatürize ederek kadehlere işledim. " dedi. TALEP YAĞIYOR Bu işe önce hobi olarak başladığını belirten Nurseda Arıtürk, "Evde kendi kendime birşeyler çizerek başladım. Daha sonra insanların bana fotoğraflarını göndererek taleplerine üzerine işledim, İnsanlar, ailesinin, eşlerinin, çocuklarının hatta evcil hayvanlarının fotoğraflarını yollamaya ve kadeh siparişi vermeye başladı. Bu sürede bende kendimi geliştirdim. Hobi olarak başladığım bu işte hem sanatımı gerçekleştiriyorum hemde para kazanıyorum. Karikatür işlediğim kadehleri 50 liradan satışa sunuyorum. Siparişlerini alan insanlardan aldığım geri dönüşler beni mutlu ediyor. Zahmetli bir uğraş, hata yapma şansımız yok. Siparişi aldığım bir kadehi tamamlamam 5 saati bulabiliyor. " diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------- -Nurseda Arıtürk'ün karikatür çizmesi -Karikatürleri kadehlere işlemesi -Hazırlanmış kadehlerden görüntüler -Boya ve malzemelerden görüntüler -Röportaj SÜRE: 6 dakika 15 saniye,BOYUT: 743 MB Haber:Mehmet İNAN-Berktuğ ÖNCÜ/BURSA,(DHA) ============================================= Baba mirası kolonya formülü sır gibi saklanıyor Yalova’da 1990 yılında merhum Kemal İnan tarafından piyasaya sürülen "Yalova Geceleri" isimli kolonyanın formülü İnan'ın 3 çocuğuna miras kaldı. 2010 yılında vefat eden tanınan kolonyacı Kemal İnan’dan firmayı devralan oğlu Gökmen İnan ile kızları Arzu İnan Dilsizoğlu ve Burcu Demirkan, üretimi, çeşitlendirerek sürdürüyor. Yalova’nın markası olan Yalova Geceleri isimli 28 yıllık kolonyanın formülünü sır gibi sakladıklarını söyleyen Arzu İnan Dilsizoğlu, "Kolonyanın formülü babamızdan bize miras kaldı. Formülü üç kişiden başka kimse bilmiyor" dedi. Yalova Geceleri isimli kolonya, kendine has kokusuyla Yalova’nın bir markası haline geldi. Yurt içi ve yurt dışında Yalova’dan hatıra olarak birçok eşe dosta ve kişiye hediye edilen Yalova Geceleri isimli kolonyanın formülü ise firmayı kurduktan sonra yaşamını yitiren Kimal İnan'ın çocukları tarafından bir sır gibi saklanıyor. 1995 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilen ve kısa sürede markalaşan Yalova Geceleri’nin sahtesine karşı ise firma sahipleri hukuk mücadelesi veriyor. FORMULÜ 3 ÇOCUĞUNA MİRAS KALDI Kemal İnan tarafından kurulan firma tarafından 1990 yılında uzun ve titiz çalışmalar sonucu Yalova Geceleri isimli kolonyayı üretti. Kemal İnan’ın 2010 yılında vefatının ardından kolanyanın formülü çocuklarına miras olarak kaldı. Bunu sır gibi sakladıklarını söyleyen Kemal İnan’ın kızı Arzu İnan Dilsizoğlu, "Firmamız 1960 yılında Trabzon’dan Yalova’ya gelen babam tarafından kuruldu. Sonrasında 1990 yılında Yalova Geceleri isimli kolanya yı üretip 1995 yılında tescil ettirdik. . Bizler de ardından ‘Akdeniz Akşamları’, ‘Yalova Hatırası’, ‘Yalova Esintisi’ ve ‘Yalova Life’ isimli ürünleri tescil ettirip piyasaya sürdük. Yalova Geceleri ismi Yalova ile özdeşleşti. Babam 2010 yılında vefat etti. O günden bugüne biz kardeşler olarak sürdürüyoruz. Bu gizli bir formül. Üç kardeş biliyoruz sadece. Üçümüz de üretim yapabiliyoruz ama onun dışında hiç kimse bilmiyor. Babadan bize miras kaldı bu formülö dedi. BİR KOLONYA BİR ŞEHRİ TANITIYOR Kolonyanın, Yalova’nın adının duyurulmasına katkı sunduğunu söyleyen Dilsizoğlu, "Neden Yalova Geceleri? Yalova’ya özgü hiçbir şey yoktu o yıllarda. Hala da yok. Onun için babam ‘geceleri’ diyerek de değişik olmasını düşünmüş. Hakikaten hem ismi hem de kokusuyla ses getirdi. Bir şekilde bu kolonya ile Yalova’mızın adını duyuruyoruz, Yalova’yı tanıtıyoruz. Tüm Türkiye’ye ve yurt dışına gönderiyoruz. Oldukça beğeniliyor. Kokularımızın bir de sabunlarını yaptık. Bu sabunlar da aynı bu koku gibi kokuyor. Sabunlarımızı da oldukça beğenildi. Yalova Geceleri’nin en büyük özelliği kalıcı olması ve 7 çeşit esansın karışımıyla meydana gelmesi. Bu ürünü değişik ambalajlarda satıyoruz" diye konuştu. Yalova’da Kirazlı Sanayi Sitesi’nde üretimi yapılan kolonyaların üretim aşamaları da personelden gizli tutuluyor. Personel yalnızca şişe dolum ve etiketleme ile paketlemede görev yapıyor. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Genel satış merkezinden görüntü -Röportaj -Üretimhaneden röportaj -Üretimhaneden detay görüntüler -Detaylar Boyut:147 mb, Süre:4.37 Haber:Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA, (DHA) ============================================= ÖZEL-'Stresi kontrol altına alabilirsiniz' Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Psikoloğu Elif Beydağı, spor, sağlıklı beslenme ve doğru nefes almayla stres kontrolü yapılabileceğini belirtti. Psikolog Elif Beydağı, stres, stres nedenleri ve stresle baş etme yolları hakkında faydalı bilgiler verdi. Beydağı, insan vücudunun stresle baş etmek için farkında olmadığımız tepkiler verdiğini ifade etti. Stresin varoluşun tehdit edildiği zaman ortaya çıktığını aktaran Beydağı şunları söyledi: "Stres varoluşun tehdit edildiğinin algılanmasına karşı verdiğimiz bedensel, zihinsel ve psikolojik tepkilerimizdir. Peki nedir bu ‘Strese verilen anlık tepkilerimiz?' Bu tepkileri farkında olduğumuz ve farkında olmadığımız tepkiler olarak 2'ye ayırabiliriz. Farkında olduğumuz tepkiler; kalbin hızlı hızlı atması, iskelet kaslarımızın kasılması, soluk alış-verişimizde artış, ellerin ve ayakların soğuması, tüylerin diken diken olması ve tuvalete gitme ihtiyacı vb. tepkilerimizdir. Kendi vücudumuzun fark edemediği tepkiler ise; beyin kimyamızın ve beden kimyamızın değişmesi, göz bebeklerimizin genişlemesi, kortizol, kortizon ve tiroid hormonlarının artışı, cinsel hormonların azalması, sindirim sisteminin yavaşlaması gibi tepkilerimizdir." 'STRES FİZİKSEL HASTALIKLARA NEDEN OLABİLİR' Stresin fiziksel hastalıklara da neden olduğunu belirten Elif Beydağı, fiziksel hastalıkların neredeyse tümünün psikosomatik olduğunun altını çizerek, "Bu hastalıklar, zihnin bedenden etkilenmesi sonucu ortaya çıktığını söyledi. Buna ek olarak zihinsel durumlar, başlatıcı ya da ara değişken olabilir. Zihin bedeni zayıflatır ve patojenler ortaya çıkarak, bedenimizi ele geçirir. Hastalıklar bu şekilde ilerler" şeklinde konuştu. 'SPORLA STRESİMİZİ YÖNETİBİLİRİZ' Stresle baş etme yollarını da anlatan Beydağı, özellikle spor ve sağlıklı beslenmenin etkili olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Stresi yönetebiliriz fakat burada amaç tüm stresi ortadan kaldırmak değil, stresin varlığını üst düzeyde performans oluşturmak için bir motivasyon aracı olarak kullanmak. Bunun için öfke, üzüntü ve korkularımızın farkında olmak ve bunun için harekete geçmek bizim için önemli. Aynı zamanda; öfke, üzüntü ve korkunun vücudumuzda salgıladığı hormonların birikmesinin önüne geçmeye çalışmalıyız. Kortizol, kortizon ve tiroid hormonlarını enerji harcayarak dışa atmamız gerekir. Bunun içinde spor yapabiliriz. Spor yaparak enerji harcadığımız takdirde bu hormonlar vücudumuzda birikmez. Doğru nefes aracılığı ile sistemimizi daha iyi çalıştırarak, iyi beslenme ve iyi uykuyla stresimizi yönetebiliriz." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ - Hastane - Elef Beydagı'nın hastalarla ilgilenmesi - Beydagı'nın konuşması - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 222 MB Haber-Kamera: Eyyüp BURUN- GAZİANTEP,(DHA)
282,486
# DHA YURT BÜLTENİ-3 ## Özet 'Biz burdayız' diyen Anadolu Farm'ın kurucusu, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı (GENİŞ) Kayseri'de Çiftlik Bank gibi bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan Ekolium A ## İçerik 'Biz burdayız' diyen Anadolu Farm'ın kurucusu, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı (GENİŞ) Kayseri'de Çiftlik Bank gibi bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan Ekolium A.Ş. Anadolu Farm'ın kurucusu olduğunu söyleyen İsa Karademir, yurt dışına kaçmak isterken yakalandı. Karademir, bir hafta önce operasyonlar başladığında, "Biz buradayız, bir yere kaçmıyoruz" diye açıklama yapmıştı. Kayseri merkezli yaklaşık, faal 4 bin 500 ortağı bulunan, 'Tauk' adıyla restoran zinciri ve gıda işiyle uğraşırken üyelerinden 90 milyon TL topladığı saptanan 'Ekolium A.Ş. Anadolu Farm' şirketiyle ilgili MASAK'ın ihbarı üzerine soruşturma başlatıldığı Kayseri Cumhuriyet Savcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadale Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınan 6 kişi tutuklandı. Operasyon sürerken 21 Mart'ta şirketin kurucusu olduğunu iddia eden İsa Karademir, "Anadolu Farm'ın 44 bin üyesi var. 4 bin 500 yatırım yapan üyemiz var. Şu anda biz ilgili banka hesap hareketlerini ilgili bakanlığımız müfettişlerine sunmaktayız. Basında çıkan 200 milyon açıklaması tamamen asılsızdır. Bunun 3'te biri gibi bir rakam telaffuz edebiliriz. Zaten bunu bakanlık müfettişleri net bir şekilde açıklayacaktır. Şu anda şirketimize ait 5 tane restoranımız vardır ve inşaatı devam eden restoranlarımızda vardır. Sadece Ekolium şirketine ait hesaplar vardır. Yatırımlarımızı devletimizin bankalarında topladık. Şirket hesaplarımız şu anda denetimden dolayı bloke edilmiştir. Şirketimizle ilgili kurumlara ihtarını çekmiştir. İhtara nazaran bankalar cevabını vermiştir. Bankalar MASAK tarafından bir bloke olduğunu söylemiştir. Buna istinaden süreci ilerletmekteyiz. Burada biz ödemelerimizi yeniden açmamız için doğal olarak şirketimize ait hesaplardaki blokelerin kalkması lazım. Şirketimizin yurt dışıyla herhangi bir bağlantısı yoktur. 2 aydan beri yaşanan süreçle ilgili mücadele ediyoruz. Müfettişlere bizzat kendimizi ifade ediyoruz. Durum böyle olunca da artık biz 'kaçtı, göçtü' gibi yalan yanlış haberler çıktı. Biz kayıplara karışmadık. Üyelerimiz aleyhimizde haberlere inanmasınlar. Şu anda biz Kayseri'deyiz. Bir yere gittiğimiz yok. Bu süreçte restoranlarımızla kendimiz ilgileniyoruz. Allah'ın izniyle bu süreci biz atlatacağız. Üyelerimizden destek bekliyoruz. En kötü durumda şirketimizin mevcut mal varlığı insanların senetlerine istinaden ana paralarını ödeyebilecek durumdadır" dedi. Tüm mal varlığına el konulan İsa Karademir de takibe alındı. 23 Mart'ta yurt dışına çıkma girişimi üzerine polis, kendisini kurucu üye olarak tanıtan, ancak firmanın şube müdürlerinden biri olduğu belirlenen İsa Karademir'i 25 Mart'ta gözaltına aldı. 2015'te bir banka şubesinde çalışmaya başlayan, 2017 yılında buradan ayrılıp Anadolu Farm'ı kuran Karademir, Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin ardından 'bilişim yoluyla nitelikli dolandırıcılık' suçlamasıyla adliyeye sevk edilecek. Görüntü Dökümü -----------------(ARŞİV) -İsa Kandemir in açıklamaları GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ Haber:Oktay ENSARİ/KAYSERİ, (DHA) ============================================= Düzce'de sis etkili oldu Düzce'de sis etkili olurken, görüş mesafesi 30 metreye kadar düştü. Sabah saatlerinde Düzce'de sis etkili oldu. D-100 Karayolu ve kent merkezinde görüş mesafesi 30 metreye kadar düştü. Özellikle bağlantı yollarında ve kavşaklarda sis nedeniyle sürücüler araçlarıyla ilerlemekte zorlandı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Şehir merkezinden görüntü -Trafikten görüntü Haber:Tezcan SOLMAZ/DÜZCE, (DHA) =========================================== Bankta unutulan çanta, paniğe neden oldu Konya'da bir bankta unutulan ve bomba olabileceği şüphesiyle imha edilmeye hazırlanan çantanın sahibi gelince, içinde Kuran ve dini kitapların olduğu ortaya çıktı. Olay, dün saat 22.00 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Zafer Meydanı'nda meydana geldi. Bankta bir çantanın olduğunu fark eden çevredekiler polise haber verdi. Olay yerine gelin polis, çevrede güvenlik önlemi aldı. Ardından bomba olabileceği şüphesiyle imha edilmek için uzman ekip çağrıldı. Uzman ekibin gelmesi beklenildiği sırada çantanın sahibi geldi. Çantanın içinden de Kuran ve dini kitaplar çıktı. Ardından çanta sahibine teslim edildi. Görüntü Dökümü : ----------------------- -Çantadan detay - Alınan önlemden detay - Sahibinin gelmesi çantanın içinden kitapların çıkartılması Haber- Kamera: Mehmet IŞIK KONYA,(DHA) =========================================== Kayseri'de komandoların zorlu eğitimi Türkiye'nin en en özel birliği olan,Güneydoğu'da,Fırat Kalkanında, Zeytin Dalı operasyonlarında bölücü terör örgütü militanlarının korkulu rüyası olan ve adeta her biri kahramanlık destanı yazan 1.Komando Tugayı personeli, Kayseri'de Erciyes eteklerinde, Güneydoğunun coğrafi şartlarını aratmayan arazide gerçek mermilerle her günü sıkı bir eğitimden geçiriliyor Sabah sporu ve kahvaltıyla güne başlayan mavi bereli paraşütçü komandolar, sızma parkurunda gerçek mermiler ve patlayıcılar arasında düşman mevzilerine sızdı. Komandolar daha sonra Güneydoğu , Irak ve Suriye'dekilerin benzeri alanda Türk bayrağı açıp, Komando andı okudu. Komandolar , tam teçhizatlı olarak dağcılık parkurunda, dağcılık teknikleriyle iplerle karşıdan karşıya geçiş, yaklaşık 10 metrelik kuleden inişi gerçekleştirdi. Komandolar EYP dershanesinde el yapımı patlayıcılar konusunda, uygulamalı olarak patlayıcı tuzaklı eğitimden geçirildi. Eğitimde düşük çaplı patlayıcılarla tuzaklanmış bina girişleri, pencereleri,Türk bayrağı, kitaplar, ev eşyaları komandolara tek tek gösterildi. 4 bin 900 kaloriyi yemeklerini duayla yiyen, sahra ocaklarında pişen poğaça, kek gibi yiyecekler ve sıcacık çorba içen subay, astsubay , uzman çavuşlar ve askerler daha sonra başta Güneydoğu, El Bab ve Afrin'de öne çıkan meskun mahal atış teknikleri konusunda gerçek mermilerle eğitim yaptı. Cadde , sokak ve bina içinde çift koldan ilerleme ve atış tekniklerini gerçek tüfek ve tabancalarla gerçekleştiren komandolar atışta yüzde yüze yakın isabet ile parmak ısırttı. SIZMA PARKURUNDA GERÇEK MERMİ VE BOMBALAR, PATLAYICILAR KULLANILIYOR Kayseri'de kent merkezindeki Köşk Kışla ve Talas ilçesindeki Zincidere mahallesindeki Orgeneral Vecihi Akın Kışlasında eğitim görerek, ülkemizin yurtiçi ve yurt dışı operasyonlarında en önde görev alan komandolar önce tam techizatlı ve gerçek mermilerle , patlayıcılarla icra edilen Sızma parkuruna giriyor. Sızma harekatı, komandoların düşmanh ateşi altında, mevkilere yaklaşma hareketi olarak baslıyor. Tel örgülerle dolu,ş taşlı ve ktayalı arazide mavi bereliler, üstlerinden geçen düşman ateşi altındra mermi ve patlayıcıların ses farkını hissedip, muharebe korkusunu yenip, kendilerine olan güveni artırıyor. Dağcılık parkurunda ise, hava,arazi ve gizlilik ön planda tutularak, ya harekatta dağcılık teknikleri kullanılıyor.Subay, astsubay, uzman çavuş ve erbaşlar , geçilmesi mümkün olmayan dağlık arazide düşman kuvvetlerine, sarp kayalıklara ve kötü hava koşullarına kafa tutarak, özel donanım malzemeleriyle yüksek kulelerden iplerle geçiş ve sarkmayı, ip üzerinde karşıdan karşıya geçme eğitimini alıyor. ATIŞLAR CADDE SOKAK VE BİNALARA GÖRE AYARLANIYOR Son dönemlerde özellikle il, ilçe ,belde ve köyler ile mahallelerle önem kazanan mücadelede teröristlere karşı meskun mahal atış teknikleri gösteriliyor. Bu eğitimde komandolara yakın mesafeden hedeflere süratle ve etkin şekilde, ayakta veya yatarak ateş etmenin nasıl yapılacağı uygulamalı olarak gerçek mermilerle yapılıyor. Eğitimde piyade tüfeği ve tabanca ile atışların isabet oranlarını artırmak, personelin beklenmeyen hedeflere karşı acil atış teknikleri hedef alınıyor. Komandolar cadde, sokak ve bina içinde çift koldan ilerleme,köşelerden çabuk ateş etme, ilerleme ve ilerleyiş sırasında atış teknikleri de uygulamalı olarak üst rütbeli komutanlar tarafından gösteriliyor. EYP PATLAYICILAR KONUSUNDA DERSHANEDE EĞİTİM Komandolara, teröristlerin son zamanlarda sıkça kullandığı el kapımı patlayıcılar ve tuzaklama konusunda da dershanede eğitim veriliyor. ders sırasında tuzaklanan her türlü malzeme tek tek anlatılıyor. Gerek açık razide gerekse kapalı ortamların bir benzerinin canlandırıldığı eğitimlerde düşük ayarlı patlayıcılar kullanılarak, komandolara olası patlamaların nasıl olacağı gösteriliyor.Teröristlerin kapalı mekanlarda kapı, pencere, Türk Bayrağı, Kur'anı kerim başta olmak üzere kitap, yastık, yorgan, mutfak eşyalarını özellikle de büyük ve küçük bütangaz tüpleriyle patlayıcı yaptıkları bunların, çekme,basma, itme ve kumanda ile patlattıkları anlatılıyor. KARAVADALARDA MÜKEMMEL Komandoların eğitim kadar kahvaltı ve yemeklerine de özen gösteriliyor. Mavi berelilerin kumanyaları her ögün için 4 bin 900 kaloriden az olmamak üzere düzenleniyor.4 kap yemekten önce komandolar yemek duası yapıyor. bu arada gerek eğitimde gerekse yurt içi ve yurt dışı harekatlar sırasında Mehmetçiğe, seyyar mutfakta pişirilen sıcacık kek,pogaça, ekmek, çorba ve iki kap sıcak yemek ekstra veriliyor. Özellikle paraşüt atlayışları sonrası personele moral ve motivasyon için atlayış yaptıkları alanda seyyar mutfaktan çay v e pogaçalar ikram ediliyor Görüntü Dökümü: ------------------------ -Komandoların sürünerek sızma hareketi -Komandoların gerçek mermi kullanırken görüntüsü -Dağdaki komandolardan görüntü -Komandoların yemek üretim yeri ve çıkarılan pohaça ve ekmekler -Komandoların atış poligonuna hareketinden görüntü -Bomba koyularak tuzaklanan kapının patlaması -Canlı bomba olarak hazırlanan yeleğin patlaması -Komandoların ip üzerinden yürüyerek Türk bayrağı açması -Komandoların yemek duası -Drone ile havadan çekilen görüntüler - Diğer görüntüler 11 dakika 03 saniye / 674 MB Haber: Oktay ENSARİ-Kamera: Olcay DÜZGÜN-Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ,(DHA) ========================================== Kaz gelen yerden evini esirgemedi Muş'ta, geçen yıl oturduğu evi satıp kaz çiftliği kuran Fırat Çelik (29), kuluçka makinesiyle haftada 250 civcive sahip oluyor. Muş'ta yaşayan evli 2 çocuk babası Fırat Çelik, evini satarak kurduğu kaz çiftliğinde Tekirdağ'dan getirdiği 240 kazı yetiştirip yumurtalarını aldıktan sonra kuluçka makinelerinde civciv elde ederek yetiştiriciliğe başladı. Muş'ta ticari amaçlı kaz yetiştiriciliğinin olmadığını söyleyen Fırat Çelik, Derecik köyünde kendisinin bu işi yapmaya başladığını bildirdi. Yılda 3 ile 4 bin arasında kaz yetiştireceğini belirten Çelik, "Bir fırında işçi olarak çalışıyordum. Muş'ta evimi 167 bin liraya satıp, kaz yetiştiriciliğine başladım. Elde ettiğim 15 günlük civcivleri 35 liradan, yetiştirdiğim kazları ise 100 ila 130 lira arasında satıyorum. Tamamen doğal ortamda ve organik olarak yetişen kazları, Ankara ve İstanbul'daki toptancılara satıyorum. Kaz gelen yerden evimi esirgemedim ve kendi işimin patronu oldum. Organik kazlara ilgi oldukça fazla. Devlet desteği aldığım takdirde üretimi arttıracağım" diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------- -Kazların kümesten çıkışından detaylar -Kazların yemlenmesi -Kazların dere sularında yüzmeleri -Kaz yumurtalarının toplanması -Civcivlerden detaylar -Kuluçka makinesinden detaylar -Yeni yumurtadan çıkmış civcivlerden detaylar -Röportaj Haber-Kamera: Eser AYDIN / MUŞ, (DHA) ============================================= Bitlis Valisi Ustaoğlu: Huzur ve güven olunca yatırımları konuşuyoruz Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu, Hizan ilçesinde muhtarlarla bir araya geldi. Vali Ustaoğlu, bölgenin her türlü kahrını çeken bölge halkının artık terörü değil, yatırımları konuşacağını söyledi. Vali Ustaoğlu, Kaymakamlar, İl Emniyet Müdürü Yaman Ağırlar, 10. Komando Tugay Komutanı Tamer Atay, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Erhan Demir, Kurum amirleri ile birlikte Hizan ilçesine geldi. Kaymakam Bülent Hamitoğlu tarafından karşılanan Vali Ustaoğlu, asayiş toplantısını ardından Hizan Yatılı Ortaokulu'nda köy muhtarlarıyla biraraya geldi. Hizan’ın en kıymet verilen ilçelerin başında geldiğini, tarihi misyonu ve yetiştirdiği şahsiyetlerle önemli bir yerinin olduğunu belirterek şöyle konuştu: "İnsanlarımız topraklarını işlemeye başlamış. Huzur ve güvenin üst düzeyde olması da bizler açısından çok memnuniyet verici bir durum. Yıllardır bu coğrafyanın hain terör örgütünden dolayı çektiği sıkıntıların en fazlasını sizler çekiyorsunuz. Bu coğrafyada sizler yaşıyorsunuz. Acınızla, hüznünüzle geçirdiğiniz o sıkıntılı günleri en fazla derinden hisseden sizlersiniz. Biz de diyoruz ki bu sıkıntıların bertaraf edilmesi adına devleti ile milleti ile kenetlenmiş, yekvücut olmuş tüm birliğin kardeşliği tesis edilmesi adına yaptığımız ve yapacağımız çalışmalar emniyet ve huzurun en üst düzeyde yaşanacağı bir ilçe olacaktır. Bundan dolayı hepinize teşekkür etmek istiyorum." Vali Ustaoğlu, terörle mücadelenin sadece güvenlik güçlerinin tek başına vereceği bir mücadele olmadığını da belirterek, "Gelinen nokta da burada vatandaşıyla kucaklaşan, etle kemik gibi olan devleti ile milletiyle şu an iç içe olduğumuz huzurun ve güvenin hep birlikte olduğu günleri burada görüyoruz" dedi. Huzur ve güvenle birlikte artık yatırımların konuşulmaya başlandığını anlatan Vali Ustaoğlu, "Cumhurbaşkanımız geçen yıl Hakkari’de tüm meraları ve yaylaları açtı. Biz de Bitlis’te Tüm yaylaları ve meraları tarıma ve hayvancılığa açıyoruz. Ama sizden istediğimiz bir şey var. Sakın sizlere yıllardır bu acıyı yaşatan, bu sıkıntıyı yaşatan, sizlerin en yakınlarınızı, canlarınızı zaman zaman alan bu hain terör örgütüne yol vermeyin. Bunlara yol vermek isteyenlerin önüne geçerek buradaki güvenlik güçlerimize yardımcı olun. Bu hainleri bu bölgede barındırmayacağız. Bu insanlar burada 2-3 gün gıda bulamazlarsa açlıktan ölüp gidecekler. Nerden buluyorlar bu gıdaları? Onu için el birliği ile burada devletin gözü ve kulağı olacaksınız. Devletin işiten kulağı gören gözü olacaksınız. Kader birliği yaptığımız bu coğrafyada hüznümüzü de kederimizi de paylaşıyoruz" diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Vali İsmail Ustaoğlu'nun Hizan Kaymakamlığı önünde karşılanması -Vali ve beraberindekilerin güvenlik toplantısı yapmaları -Vali Ustaoğlu'nun vatandaşlarla tokalaşması -Muhtar toplantısına katılması -Vali Ustaoğlu'nun konuşması -Salondan detay görüntüler Haber:Özcan ÇİRİŞ/BİTLİS, (DHA) ============================================= Kadehlere insan karikatürü çiziyor Bursa'da yaşıyan 27 yaşındaki Nurseda Arıtürk, insanların karikatür çizimlerini kahehlere işleyerek hem sanatını ortaya koyuyor hem de hediyelik eşya olarak satışını yapıyor. Bursa'da özel bir GSM şirketin çağrı merkezin de çalışan ve boş zamanların da karikatür çizerek kendine hobi edinen Nurseda Arıtürk, Türkiye'de bir ilke imza attı. Kağıda çizdiği karikatürlerin yanı sıra, kadeh ve bardakların üzerine insanların karikatürlerini işleyen ve hediyelik eşya olarak satan Arıtürk, yoğun talep olmasından dolayı yetişemiyor. Çocukluktan bu yana resim çizmeye merakı olduğunu belirten Arıtürk, yaptığı karikatürlü kadehleri Türkiye'nin dört bir yanına hediyelik eşya olarak satıyor. "TÜRKİYE'DE OLMAYAN BİR ŞEYİ YAPMAK MUTLU EDİCİ" Boş zamanlarında karikatür çizdiğini daha sonra da böyle bir teknik geliştirerek kadehlere çizim yaptığını belirten Arıtürk, "Yaklaşık bir yıldır kadehlere karikatür çiziyorum. Aslında 1 yıl önce keşfettim ve yapmaya başladım. Şuan Türkiye'de bunu yapan yok. Türkiye'de olmayan birşeyi yapmak beni mutlu etti. Önce bir kaç deneme yaptım. Denemelerin ardından başarılı olduğumu gördüm. Karikatürleri çizebilmek için insanlardan fotoğraf alıp, kıyafetleri ve saçları gibi belirli özelliklerini karikatürize ederek kadehlere işledim. " dedi. TALEP YAĞIYOR Bu işe önce hobi olarak başladığını belirten Nurseda Arıtürk, "Evde kendi kendime birşeyler çizerek başladım. Daha sonra insanların bana fotoğraflarını göndererek taleplerine üzerine işledim, İnsanlar, ailesinin, eşlerinin, çocuklarının hatta evcil hayvanlarının fotoğraflarını yollamaya ve kadeh siparişi vermeye başladı. Bu sürede bende kendimi geliştirdim. Hobi olarak başladığım bu işte hem sanatımı gerçekleştiriyorum hemde para kazanıyorum. Karikatür işlediğim kadehleri 50 liradan satışa sunuyorum. Siparişlerini alan insanlardan aldığım geri dönüşler beni mutlu ediyor. Zahmetli bir uğraş, hata yapma şansımız yok. Siparişi aldığım bir kadehi tamamlamam 5 saati bulabiliyor. " diye konuştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------- -Nurseda Arıtürk'ün karikatür çizmesi -Karikatürleri kadehlere işlemesi -Hazırlanmış kadehlerden görüntüler -Boya ve malzemelerden görüntüler -Röportaj SÜRE: 6 dakika 15 saniye,BOYUT: 743 MB Haber:Mehmet İNAN-Berktuğ ÖNCÜ/BURSA,(DHA) ============================================= Baba mirası kolonya formülü sır gibi saklanıyor Yalova’da 1990 yılında merhum Kemal İnan tarafından piyasaya sürülen "Yalova Geceleri" isimli kolonyanın formülü İnan'ın 3 çocuğuna miras kaldı. 2010 yılında vefat eden tanınan kolonyacı Kemal İnan’dan firmayı devralan oğlu Gökmen İnan ile kızları Arzu İnan Dilsizoğlu ve Burcu Demirkan, üretimi, çeşitlendirerek sürdürüyor. Yalova’nın markası olan Yalova Geceleri isimli 28 yıllık kolonyanın formülünü sır gibi sakladıklarını söyleyen Arzu İnan Dilsizoğlu, "Kolonyanın formülü babamızdan bize miras kaldı. Formülü üç kişiden başka kimse bilmiyor" dedi. Yalova Geceleri isimli kolonya, kendine has kokusuyla Yalova’nın bir markası haline geldi. Yurt içi ve yurt dışında Yalova’dan hatıra olarak birçok eşe dosta ve kişiye hediye edilen Yalova Geceleri isimli kolonyanın formülü ise firmayı kurduktan sonra yaşamını yitiren Kimal İnan'ın çocukları tarafından bir sır gibi saklanıyor. 1995 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilen ve kısa sürede markalaşan Yalova Geceleri’nin sahtesine karşı ise firma sahipleri hukuk mücadelesi veriyor. FORMULÜ 3 ÇOCUĞUNA MİRAS KALDI Kemal İnan tarafından kurulan firma tarafından 1990 yılında uzun ve titiz çalışmalar sonucu Yalova Geceleri isimli kolonyayı üretti. Kemal İnan’ın 2010 yılında vefatının ardından kolanyanın formülü çocuklarına miras olarak kaldı. Bunu sır gibi sakladıklarını söyleyen Kemal İnan’ın kızı Arzu İnan Dilsizoğlu, "Firmamız 1960 yılında Trabzon’dan Yalova’ya gelen babam tarafından kuruldu. Sonrasında 1990 yılında Yalova Geceleri isimli kolanya yı üretip 1995 yılında tescil ettirdik. . Bizler de ardından ‘Akdeniz Akşamları’, ‘Yalova Hatırası’, ‘Yalova Esintisi’ ve ‘Yalova Life’ isimli ürünleri tescil ettirip piyasaya sürdük. Yalova Geceleri ismi Yalova ile özdeşleşti. Babam 2010 yılında vefat etti. O günden bugüne biz kardeşler olarak sürdürüyoruz. Bu gizli bir formül. Üç kardeş biliyoruz sadece. Üçümüz de üretim yapabiliyoruz ama onun dışında hiç kimse bilmiyor. Babadan bize miras kaldı bu formülö dedi. BİR KOLONYA BİR ŞEHRİ TANITIYOR Kolonyanın, Yalova’nın adının duyurulmasına katkı sunduğunu söyleyen Dilsizoğlu, "Neden Yalova Geceleri? Yalova’ya özgü hiçbir şey yoktu o yıllarda. Hala da yok. Onun için babam ‘geceleri’ diyerek de değişik olmasını düşünmüş. Hakikaten hem ismi hem de kokusuyla ses getirdi. Bir şekilde bu kolonya ile Yalova’mızın adını duyuruyoruz, Yalova’yı tanıtıyoruz. Tüm Türkiye’ye ve yurt dışına gönderiyoruz. Oldukça beğeniliyor. Kokularımızın bir de sabunlarını yaptık. Bu sabunlar da aynı bu koku gibi kokuyor. Sabunlarımızı da oldukça beğenildi. Yalova Geceleri’nin en büyük özelliği kalıcı olması ve 7 çeşit esansın karışımıyla meydana gelmesi. Bu ürünü değişik ambalajlarda satıyoruz" diye konuştu. Yalova’da Kirazlı Sanayi Sitesi’nde üretimi yapılan kolonyaların üretim aşamaları da personelden gizli tutuluyor. Personel yalnızca şişe dolum ve etiketleme ile paketlemede görev yapıyor. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------ -Genel satış merkezinden görüntü -Röportaj -Üretimhaneden röportaj -Üretimhaneden detay görüntüler -Detaylar Boyut:147 mb, Süre:4.37 Haber:Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA, (DHA) ============================================= ÖZEL-'Stresi kontrol altına alabilirsiniz' Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Psikoloğu Elif Beydağı, spor, sağlıklı beslenme ve doğru nefes almayla stres kontrolü yapılabileceğini belirtti. Psikolog Elif Beydağı, stres, stres nedenleri ve stresle baş etme yolları hakkında faydalı bilgiler verdi. Beydağı, insan vücudunun stresle baş etmek için farkında olmadığımız tepkiler verdiğini ifade etti. Stresin varoluşun tehdit edildiği zaman ortaya çıktığını aktaran Beydağı şunları söyledi: "Stres varoluşun tehdit edildiğinin algılanmasına karşı verdiğimiz bedensel, zihinsel ve psikolojik tepkilerimizdir. Peki nedir bu ‘Strese verilen anlık tepkilerimiz?' Bu tepkileri farkında olduğumuz ve farkında olmadığımız tepkiler olarak 2'ye ayırabiliriz. Farkında olduğumuz tepkiler; kalbin hızlı hızlı atması, iskelet kaslarımızın kasılması, soluk alış-verişimizde artış, ellerin ve ayakların soğuması, tüylerin diken diken olması ve tuvalete gitme ihtiyacı vb. tepkilerimizdir. Kendi vücudumuzun fark edemediği tepkiler ise; beyin kimyamızın ve beden kimyamızın değişmesi, göz bebeklerimizin genişlemesi, kortizol, kortizon ve tiroid hormonlarının artışı, cinsel hormonların azalması, sindirim sisteminin yavaşlaması gibi tepkilerimizdir." 'STRES FİZİKSEL HASTALIKLARA NEDEN OLABİLİR' Stresin fiziksel hastalıklara da neden olduğunu belirten Elif Beydağı, fiziksel hastalıkların neredeyse tümünün psikosomatik olduğunun altını çizerek, "Bu hastalıklar, zihnin bedenden etkilenmesi sonucu ortaya çıktığını söyledi. Buna ek olarak zihinsel durumlar, başlatıcı ya da ara değişken olabilir. Zihin bedeni zayıflatır ve patojenler ortaya çıkarak, bedenimizi ele geçirir. Hastalıklar bu şekilde ilerler" şeklinde konuştu. 'SPORLA STRESİMİZİ YÖNETİBİLİRİZ' Stresle baş etme yollarını da anlatan Beydağı, özellikle spor ve sağlıklı beslenmenin etkili olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Stresi yönetebiliriz fakat burada amaç tüm stresi ortadan kaldırmak değil, stresin varlığını üst düzeyde performans oluşturmak için bir motivasyon aracı olarak kullanmak. Bunun için öfke, üzüntü ve korkularımızın farkında olmak ve bunun için harekete geçmek bizim için önemli. Aynı zamanda; öfke, üzüntü ve korkunun vücudumuzda salgıladığı hormonların birikmesinin önüne geçmeye çalışmalıyız. Kortizol, kortizon ve tiroid hormonlarını enerji harcayarak dışa atmamız gerekir. Bunun içinde spor yapabiliriz. Spor yaparak enerji harcadığımız takdirde bu hormonlar vücudumuzda birikmez. Doğru nefes aracılığı ile sistemimizi daha iyi çalıştırarak, iyi beslenme ve iyi uykuyla stresimizi yönetebiliriz." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ------------------------------ - Hastane - Elef Beydagı'nın hastalarla ilgilenmesi - Beydagı'nın konuşması - Genel ve detay görüntüler GÖRÜNTÜ BOYUTU: 222 MB Haber-Kamera: Eyyüp BURUN- GAZİANTEP,(DHA)
875721
haber
İBB'den 'zabıta memurlarının kağıt toplayıcısını darp ettiği' iddiasına yalanlama
null
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), zabıta ekiplerinin 'Kadıköy'de kağıt toplayan çocuğu darp ettiği' iddiasını yalanladı. Sabah'tan Kenan Kıran'ın haberine göre, İBB zabıta memurları, Kadıköy'de kağıt toplayan bir çocuğu önce darp etti, sonra bir araca binerek götürdü. İBB'den konuya ilişkin yapılan açıklamada, İBB zabıta memurlarının kağıt toplayıcılarına hiçbir müdahalelerinin olmadığı vurgulandı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Kadıköy’de meydana gelen olayda kağıt toplayıcılarına müdahale eden kişilerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıtasıyla hiçbir alakası yoktur. İBB zabıta memurlarının, herhangi bir kağıt toplayıcıya karşı, hiçbir müdahalesi olmamıştır. İBB’yi karalamaya yönelik bu haberle ilgili gerçeklerin kamuoyu tarafından bilinmesi için, bu açıklamaya gerek görülmüştür."
161,659
# İBB'den 'zabıta memurlarının kağıt toplayıcısını darp ettiği' iddiasına yalanlama İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), zabıta ekiplerinin 'Kadıköy'de kağıt toplayan çocuğu darp ettiği' iddiasını yalanladı. Sabah'tan Kenan Kıran'ın haberine göre, İBB zabıta memurları, Kadıköy'de kağıt toplayan bir çocuğu önce darp etti, sonra bir araca binerek götürdü. İBB'den konuya ilişkin yapılan açıklamada, İBB zabıta memurlarının kağıt toplayıcılarına hiçbir müdahalelerinin olmadığı vurgulandı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Kadıköy’de meydana gelen olayda kağıt toplayıcılarına müdahale eden kişilerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıtasıyla hiçbir alakası yoktur. İBB zabıta memurlarının, herhangi bir kağıt toplayıcıya karşı, hiçbir müdahalesi olmamıştır. İBB’yi karalamaya yönelik bu haberle ilgili gerçeklerin kamuoyu tarafından bilinmesi için, bu açıklamaya gerek görülmüştür."
485233
haber
Güvercin kümesindeki uyuşturucuya 2 gözaltı
Mahir ALAN/KAHTA (Adıyaman), (DHA) - ADIYAMAN'ın Kahta ilçesinde bağ evine düzenlenen operasyonda 12 kilo 500 gram esrar ele geçirildi, 2 kişi gözaltına alındı
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, ilçede bir bağ evinde güvercin kümesinde esrar olduğu bilgisi üzerine harekete geçti. Savcılık kararıyla eve operasyon düzenleyen polis, eğitimli köpek kullanarak yaptığı aramada güvercin kümesine gizlenmiş 12 kilo 500 gram esrar ele geçirdi. Esrara el koyan polis, evde bulunan İsmail G. ve Murat G.'yi gözaltına aldı. FOTOĞRAFLI
340
# Güvercin kümesindeki uyuşturucuya 2 gözaltı ## Özet Mahir ALAN/KAHTA (Adıyaman), (DHA) - ADIYAMAN'ın Kahta ilçesinde bağ evine düzenlenen operasyonda 12 kilo 500 gram esrar ele geçirildi, 2 kişi gözaltına alındı ## İçerik Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, ilçede bir bağ evinde güvercin kümesinde esrar olduğu bilgisi üzerine harekete geçti. Savcılık kararıyla eve operasyon düzenleyen polis, eğitimli köpek kullanarak yaptığı aramada güvercin kümesine gizlenmiş 12 kilo 500 gram esrar ele geçirdi. Esrara el koyan polis, evde bulunan İsmail G. ve Murat G.'yi gözaltına aldı. FOTOĞRAFLI
762648
haber
16 basamak çıkmamak için canlarını tehlikeye atıyorlar
Gökhan ÇELİK / İdris TİFTİKCİ, İSTANBUL(DHA) - YENİKAPI'da çok sayıda kişi hemen yanı başlarındaki üst geçidi kullanmak yerine trafiğin hızla aktığı caddeyi kullanıyor
03 Aralık 2018 13:45 . Trafik güvenliğini ve kendi canlarını tehlikeye atan vatandaşların vurdumduymazlığı ise görenleri şaşkına çeviriyor. Yenikapı'daki trafiğin yoğun olarak aktığı Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi üzerinde bulunan üst geçit süs gibi duruyor. Çevredeki vatandaşlar, toplam 16 basamak çıkmamak için cadde üzerinde akan trafikte kazaya davetiye çıkarıyor. Buradan geçenler arasında kucağında çocuğu olan kadın da var yaşlılar da var. Trafik ışığı ve yaya geçidinin olmadığı yoldan geçmek isteyenler, araç geçişlerinin seyreldiği anda hızla koşarak yolun karşısına geçiyor. Orta refüjde "Güvenliğiniz için yaya üst geçidini kullanın" yazılı tabela olsa da kimsenin umurunda değil. "MERDİVEN ÇIKMAYA ÜŞENİYORLAR" Üst geçidin hemen yakınında 30 yıldır ayakkabı boyacılığı yaptığını söyleyen Muhammed Cengizhan, "Burada çok kaza oldu. En az 3 -4 kişiye araba çarptı. 2 sene önce buradan karşıya geçmek isteyen biri hayatını kaybetti. Buradakiler üst geçidi kullanmıyorlar. Cadde üzerinden geçmek kolaylarına geliyor. Resmen 2 merdiven çıkmaya üşeniyorlar. Burada yaşanan kazalarda yüzde 90 vatandaş suçlu. Adamlar üst geçit yaptılar ama vatandaş halen caddedeki bu yolu kullanıyor. Zaman zaman ben de kullanıyorum alt geçidi" dedi " ELLERİMDE YÜKÜM VARDI" Caddeden yolun karşısına geçer herkesin kendine göre bir mazereti var. Onlardan biri, "Buranın yaya geçidi olmadığını biliyorum. Ama ellerimde yüküm vardı. O yüzden üst geçidi kullanamadım. Normalde geçmemek lazım. Ben de yüküm olmasaydı üst geçidi tercih edecektim" dedi. Bir başka kişi de "Üst geçit yerine burayı kullanmayı tercih ediyorum. Benim bel fıtığım var çıkamıyorum yukarı. Buraya bir yaya geçidi yapılması lazım. Haşim İşcan alt geçidi gibi bir yaya alt geçidi yapılmasını istiyoruz. Bu üst geçit çözüm değil, kaldırsınlar bunu da. Trafikten geçerken bir tedirginlik duymuyorum. Acelem yok nasılsa. Dikkatlice geçiyorum buradan" ifadelerini kullandı. "ÜST GEÇİDİN FARKINDA DEĞİLİM" Babası ile okuldan dönen ve yolun karşısına geçmek için üst geçidi kullanan küçük kızın sözleri ise korsan geçidi kullanan büyüklerinin kulağına küpe olacak cinsten. 10 yaşındaki küçük Ecem, "Altta arabalar var. O yüzden biz buradan geçiyoruz. Burası daha güvenli. Ben arabalardan korkuyorum" şeklinde konuştu. (FOTOĞRAF)
11,052
# 16 basamak çıkmamak için canlarını tehlikeye atıyorlar ## Özet Gökhan ÇELİK / İdris TİFTİKCİ, İSTANBUL(DHA) - YENİKAPI'da çok sayıda kişi hemen yanı başlarındaki üst geçidi kullanmak yerine trafiğin hızla aktığı caddeyi kullanıyor ## İçerik 03 Aralık 2018 13:45 . Trafik güvenliğini ve kendi canlarını tehlikeye atan vatandaşların vurdumduymazlığı ise görenleri şaşkına çeviriyor. Yenikapı'daki trafiğin yoğun olarak aktığı Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi üzerinde bulunan üst geçit süs gibi duruyor. Çevredeki vatandaşlar, toplam 16 basamak çıkmamak için cadde üzerinde akan trafikte kazaya davetiye çıkarıyor. Buradan geçenler arasında kucağında çocuğu olan kadın da var yaşlılar da var. Trafik ışığı ve yaya geçidinin olmadığı yoldan geçmek isteyenler, araç geçişlerinin seyreldiği anda hızla koşarak yolun karşısına geçiyor. Orta refüjde "Güvenliğiniz için yaya üst geçidini kullanın" yazılı tabela olsa da kimsenin umurunda değil. "MERDİVEN ÇIKMAYA ÜŞENİYORLAR" Üst geçidin hemen yakınında 30 yıldır ayakkabı boyacılığı yaptığını söyleyen Muhammed Cengizhan, "Burada çok kaza oldu. En az 3 -4 kişiye araba çarptı. 2 sene önce buradan karşıya geçmek isteyen biri hayatını kaybetti. Buradakiler üst geçidi kullanmıyorlar. Cadde üzerinden geçmek kolaylarına geliyor. Resmen 2 merdiven çıkmaya üşeniyorlar. Burada yaşanan kazalarda yüzde 90 vatandaş suçlu. Adamlar üst geçit yaptılar ama vatandaş halen caddedeki bu yolu kullanıyor. Zaman zaman ben de kullanıyorum alt geçidi" dedi " ELLERİMDE YÜKÜM VARDI" Caddeden yolun karşısına geçer herkesin kendine göre bir mazereti var. Onlardan biri, "Buranın yaya geçidi olmadığını biliyorum. Ama ellerimde yüküm vardı. O yüzden üst geçidi kullanamadım. Normalde geçmemek lazım. Ben de yüküm olmasaydı üst geçidi tercih edecektim" dedi. Bir başka kişi de "Üst geçit yerine burayı kullanmayı tercih ediyorum. Benim bel fıtığım var çıkamıyorum yukarı. Buraya bir yaya geçidi yapılması lazım. Haşim İşcan alt geçidi gibi bir yaya alt geçidi yapılmasını istiyoruz. Bu üst geçit çözüm değil, kaldırsınlar bunu da. Trafikten geçerken bir tedirginlik duymuyorum. Acelem yok nasılsa. Dikkatlice geçiyorum buradan" ifadelerini kullandı. "ÜST GEÇİDİN FARKINDA DEĞİLİM" Babası ile okuldan dönen ve yolun karşısına geçmek için üst geçidi kullanan küçük kızın sözleri ise korsan geçidi kullanan büyüklerinin kulağına küpe olacak cinsten. 10 yaşındaki küçük Ecem, "Altta arabalar var. O yüzden biz buradan geçiyoruz. Burası daha güvenli. Ben arabalardan korkuyorum" şeklinde konuştu. (FOTOĞRAF)
725589
haber
Suudi heyet inceleme yapılacak konuta geldi
Erhan TEKTEN- Taner YENER- Can EROK/İSTANBUL,(DHA) SUUDİ Arabistan Başkonsolosluğu'na girişinin ardından haber alınamayan Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı soruşturması kapsamında Suudi Arabistanlı yetkililerden oluşan heyet, gündü
17 Ekim 2018 18:22 z İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ilgili birimlerle görüşme sağladıktan sonra Levent'te bulunan Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na ait konuta geldi. Saat 14.40'ta 6 araçla gelen 11 kişilik heyeti birlikte konutun önünde hareketli dakikalar yaşandı. Heyetin girişini çekmek isteyen yerli ve yabancı basın mensuplarının görüntü almaya çalışmasını konsolosluk görevlileri engellemeye çalıştı. Aynı dakikalarda Suudi Arabistan Konsolosluğu'na da bir araç geldi. Bu araçtan ise inen 3 kişi konsolosluğa giriş yaptı. Bu kişilerin de aynı heyette olduğu iddia edildi. Türk heyet henüz konuta gelmedi.
114,443
# Suudi heyet inceleme yapılacak konuta geldi ## Özet Erhan TEKTEN- Taner YENER- Can EROK/İSTANBUL,(DHA) SUUDİ Arabistan Başkonsolosluğu'na girişinin ardından haber alınamayan Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı soruşturması kapsamında Suudi Arabistanlı yetkililerden oluşan heyet, gündü ## İçerik 17 Ekim 2018 18:22 z İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ilgili birimlerle görüşme sağladıktan sonra Levent'te bulunan Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na ait konuta geldi. Saat 14.40'ta 6 araçla gelen 11 kişilik heyeti birlikte konutun önünde hareketli dakikalar yaşandı. Heyetin girişini çekmek isteyen yerli ve yabancı basın mensuplarının görüntü almaya çalışmasını konsolosluk görevlileri engellemeye çalıştı. Aynı dakikalarda Suudi Arabistan Konsolosluğu'na da bir araç geldi. Bu araçtan ise inen 3 kişi konsolosluğa giriş yaptı. Bu kişilerin de aynı heyette olduğu iddia edildi. Türk heyet henüz konuta gelmedi.
24550
yazarlar
Volkswagen ve Cumhuriyet Bayramı
Otomobil fabrikaları ölmez, yenilenir ama VW’nin de Türkiye’ye yeni teknoloji getireceği beklenmesin. Sadece tam kapasiteye geçince 5 bin kişi ekmek yiyecek. Bu önemli…
Peter kuramında, beceriksizlik noktasına varılmadan bir önceki görevde bir başarı olduğu için sonunda "beceriksizlik seviyesine" varıldığı söyleniyor. Ancak koskoca bir metropolün "ulaştırma sorumluluğunu alan" kimse, meslekte bir aşama önce de başarısızmış Fahrettin Bey haklı, ortada bir "yalan haber" var "Yerli Türk otomobilini!" yapan Pininfarina’nın ortağı, Çinli Elektrikli Otomobil şirketi H.K.G. büyük hissedarı olan Evergrande Group İnşaat şirketi, 118 Milyar dolar borç ile Çin'in en borçlu şirketi ilan edilmiş
71,609
# Volkswagen ve Cumhuriyet Bayramı ## Özet Otomobil fabrikaları ölmez, yenilenir ama VW’nin de Türkiye’ye yeni teknoloji getireceği beklenmesin. Sadece tam kapasiteye geçince 5 bin kişi ekmek yiyecek. Bu önemli… ## İçerik Peter kuramında, beceriksizlik noktasına varılmadan bir önceki görevde bir başarı olduğu için sonunda "beceriksizlik seviyesine" varıldığı söyleniyor. Ancak koskoca bir metropolün "ulaştırma sorumluluğunu alan" kimse, meslekte bir aşama önce de başarısızmış Fahrettin Bey haklı, ortada bir "yalan haber" var "Yerli Türk otomobilini!" yapan Pininfarina’nın ortağı, Çinli Elektrikli Otomobil şirketi H.K.G. büyük hissedarı olan Evergrande Group İnşaat şirketi, 118 Milyar dolar borç ile Çin'in en borçlu şirketi ilan edilmiş
362567
haber
KHK yetkisiyle kapatılan kanallar, Meclis gündeminde
KHK yetkisiyle 12 televizyon ve 11 radyo kapatılmıştı
HDP’li milletvekili Nadir Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım’a kapatılan televizyonlar ve radyolarla ilgili soru önergesi verdi. Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması için Olağanüstü Hal (OHAL) gerekçe gösterilerek kapatılan televizyonlar ve radyolarla ilgili soru önergesi verdi. Yıldırım, Anayasa’nın 26. maddesini hatırlatarak, herkesin haber, fikir verme özgürlüğünün olduğunu belirtti. Basının hür olması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, Türkiye’de Kürtçe yayın yapan tek çocuk kanalı olan Zarok TV’nin, Hayat TV’nin ve TV 10’un da aralarında olduğu 12 televizyon ve 11 radyonun kapatılma nedenini sordu. Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde çıkarılan kanunlarla farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilmesi konuları, yasal güvence altına alındığını hatırlatan Yıldırım, "Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin, paralel RTÜK gibi çalıştığı ve bu birimi rahatsız eden yayınların RTÜK’e şikayet etti" dedi. HDP'li Yıldırım, Başbakan Yıldırım’a "RTÜK’ten başka kanalları denetleme yetkisi hangi kurumlar da var? Basın ve ifade özgürlüğünde Türkiye, dünya ülkeleri arasında kaçıncı sıraya geriledi?" diye sordu. Ne olmuştu? Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı ardından yayınlanan 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile aralarında İMC TV, Hayatın Sesi, TV 10, Van TV, Jiyan TV, Azadi TV ve Zarok TV’nin de bulunduğu 12 televizyon kanalı ve 11 radyonun lisansının iptaline karar verildi. Denge TV ve Birlik Medya TV ile Van TV binaları mühürlendi.
232,217
# KHK yetkisiyle kapatılan kanallar, Meclis gündeminde ## Özet KHK yetkisiyle 12 televizyon ve 11 radyo kapatılmıştı ## İçerik HDP’li milletvekili Nadir Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım’a kapatılan televizyonlar ve radyolarla ilgili soru önergesi verdi. Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması için Olağanüstü Hal (OHAL) gerekçe gösterilerek kapatılan televizyonlar ve radyolarla ilgili soru önergesi verdi. Yıldırım, Anayasa’nın 26. maddesini hatırlatarak, herkesin haber, fikir verme özgürlüğünün olduğunu belirtti. Basının hür olması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, Türkiye’de Kürtçe yayın yapan tek çocuk kanalı olan Zarok TV’nin, Hayat TV’nin ve TV 10’un da aralarında olduğu 12 televizyon ve 11 radyonun kapatılma nedenini sordu. Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde çıkarılan kanunlarla farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilmesi konuları, yasal güvence altına alındığını hatırlatan Yıldırım, "Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin, paralel RTÜK gibi çalıştığı ve bu birimi rahatsız eden yayınların RTÜK’e şikayet etti" dedi. HDP'li Yıldırım, Başbakan Yıldırım’a "RTÜK’ten başka kanalları denetleme yetkisi hangi kurumlar da var? Basın ve ifade özgürlüğünde Türkiye, dünya ülkeleri arasında kaçıncı sıraya geriledi?" diye sordu. Ne olmuştu? Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı ardından yayınlanan 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile aralarında İMC TV, Hayatın Sesi, TV 10, Van TV, Jiyan TV, Azadi TV ve Zarok TV’nin de bulunduğu 12 televizyon kanalı ve 11 radyonun lisansının iptaline karar verildi. Denge TV ve Birlik Medya TV ile Van TV binaları mühürlendi.
685904
haber
Gloria Cup'ta şampiyon Türkiye
Namık Kemal KILINÇ / SERİK (Antalya), (DHA) - Antalya’nın Serik ilçesinde düzenlenen Gloria Cup Kadınlar Voleybol Turnuvası’nda Türkiye Kadın A Milli Takımı şampiyon oldu
Türkiye, 2018 FIVB Dünya Voleybol Şampiyonası hazırlıkları kapsamında düzenlenen Gloria Cup'taki üçüncü maçında İtalya ile karşılaştı. Maça iyi başlayan İtalya, ilk seti 25-23 kazandı. İkinci sete hızlı ve etkili oyunla başlayan Türkiye seti 25-22 aldı. Üçüncü sette baskısını artıran Türkiye, seti 25-18'lik skorla önde tamamladı. Dördüncü sette baskılı bir oyun oynayan Türkiye, seti 25-21 kazanırken salondan 3-1 galip ayrıldı. Turnuvada oynadığı 3 maçın tamamını kazanan Türkiye turnuvanın şampiyonu oldu. İkinciliği Rusya, üçüncülüğü Azerbaycan, dördüncülüğü ise İtalya elde etti. Maç sonunda gerçekleştirilen törende ay yıldızlılara kupasını Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Başkanı Mehmet Akif Üstündağ ve Özaltın Holding Yönetim Kurulu Üyesi Elif Özdemir birlikte verdi. İkinci olan Rusya'ya ödülünü Serik Kaymakamı Haluk Şimşek ile Türkiye Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Kurtaran Mumcu birlikte verirken, üçüncü Azerbaycan’a ödülü ise Gloria Sports Arena İşletme Müdürü Görkem Dönmez tarafından verildi. Turnuvanın en başarılı sporcusu Eda Erdem Dündar olurken, ödülünü Özaltın Holding Yönetim Kurulu Üyesi Melis Özaltın'dan aldı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Maçtan görüntüler - Ödül töreninden görüntüler (FOTOĞRAFLI)
207,819
# Gloria Cup'ta şampiyon Türkiye ## Özet Namık Kemal KILINÇ / SERİK (Antalya), (DHA) - Antalya’nın Serik ilçesinde düzenlenen Gloria Cup Kadınlar Voleybol Turnuvası’nda Türkiye Kadın A Milli Takımı şampiyon oldu ## İçerik Türkiye, 2018 FIVB Dünya Voleybol Şampiyonası hazırlıkları kapsamında düzenlenen Gloria Cup'taki üçüncü maçında İtalya ile karşılaştı. Maça iyi başlayan İtalya, ilk seti 25-23 kazandı. İkinci sete hızlı ve etkili oyunla başlayan Türkiye seti 25-22 aldı. Üçüncü sette baskısını artıran Türkiye, seti 25-18'lik skorla önde tamamladı. Dördüncü sette baskılı bir oyun oynayan Türkiye, seti 25-21 kazanırken salondan 3-1 galip ayrıldı. Turnuvada oynadığı 3 maçın tamamını kazanan Türkiye turnuvanın şampiyonu oldu. İkinciliği Rusya, üçüncülüğü Azerbaycan, dördüncülüğü ise İtalya elde etti. Maç sonunda gerçekleştirilen törende ay yıldızlılara kupasını Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Başkanı Mehmet Akif Üstündağ ve Özaltın Holding Yönetim Kurulu Üyesi Elif Özdemir birlikte verdi. İkinci olan Rusya'ya ödülünü Serik Kaymakamı Haluk Şimşek ile Türkiye Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Kurtaran Mumcu birlikte verirken, üçüncü Azerbaycan’a ödülü ise Gloria Sports Arena İşletme Müdürü Görkem Dönmez tarafından verildi. Turnuvanın en başarılı sporcusu Eda Erdem Dündar olurken, ödülünü Özaltın Holding Yönetim Kurulu Üyesi Melis Özaltın'dan aldı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Maçtan görüntüler - Ödül töreninden görüntüler (FOTOĞRAFLI)
394322
haber
Beşiktaş kasasını doldurmaya devam ediyor
UEFA Avrupa Ligi'nde Yunanistan temsilcisi Olympiakos'u eleyerek adını çeyrek finale yazdıran Beşiktaş, kasasını doldurmaya devam ediyor
UEFA Şampiyonlar Ligi'ne grup aşamasında 3. olarak veda eden ve yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam eden Beşiktaş, bu kupada son 8 takım arasına kaldı ve 1 milyon avroyu daha kasasına koydu. Böylece Beşiktaş'ın bu sezon UEFA'dan elde edeceği gelir 35 milyon avroyu geçecek. Beşiktaş'ın bu sezon yayın geliri hariç, UEFA'dan almaya hak kazandığı para 17 milyon 750 bin avro oldu. Şampiyonlar Ligi'nden katılım payı olarak 12 milyon avro kazanan siyah-beyazlılar, 1 galibiyet (1,5 milyon avro) ve 4 beraberlik (2 milyon avro) ile 15,5 milyon avro gelir elde etti. Yayın geliri Siyah-beyazlıların, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon 507 milyon avroya çıkan yayın geliri havuzundan alacağı pay ise henüz netleşmedi. 2015-2016 sezonunda Galatasaray, 482,8 milyon avroluk yayın hakkı geliri pastasından 17,881 milyon avro almıştı.
191,860
# Beşiktaş kasasını doldurmaya devam ediyor ## Özet UEFA Avrupa Ligi'nde Yunanistan temsilcisi Olympiakos'u eleyerek adını çeyrek finale yazdıran Beşiktaş, kasasını doldurmaya devam ediyor ## İçerik UEFA Şampiyonlar Ligi'ne grup aşamasında 3. olarak veda eden ve yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam eden Beşiktaş, bu kupada son 8 takım arasına kaldı ve 1 milyon avroyu daha kasasına koydu. Böylece Beşiktaş'ın bu sezon UEFA'dan elde edeceği gelir 35 milyon avroyu geçecek. Beşiktaş'ın bu sezon yayın geliri hariç, UEFA'dan almaya hak kazandığı para 17 milyon 750 bin avro oldu. Şampiyonlar Ligi'nden katılım payı olarak 12 milyon avro kazanan siyah-beyazlılar, 1 galibiyet (1,5 milyon avro) ve 4 beraberlik (2 milyon avro) ile 15,5 milyon avro gelir elde etti. Yayın geliri Siyah-beyazlıların, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon 507 milyon avroya çıkan yayın geliri havuzundan alacağı pay ise henüz netleşmedi. 2015-2016 sezonunda Galatasaray, 482,8 milyon avroluk yayın hakkı geliri pastasından 17,881 milyon avro almıştı.
839003
haber
Fransız mahkeme: Şirket çalışanının iş seyahati sırasında seks yaparken ölmesi 'iş kazası'dır
null
11 Eylül 2019 19:53 Fransa'da bir şirket, iş seyahatinde bir yabancıyla seks sırasında ani kalp durması sonucu hayatını kaybeden bir erkek çalışanının ölümünden sorumlu bulundu. Paris'teki mahkeme, olayı iş kazası olarak değerlendirip aileye tazminat ödenmesine karar verdi. Şirket ise bir kadının otel odasına giden çalışanın, olay sırasında mesleki görev yapmadığını belirterek itirazda bulundu. Ancak yargıçlar, Fransız yasalarına göre, iş seyahati sırasında meydana gelen herhangi bir kazadan işverenin sorumlu olduğuna hükmetti. Adının Xavier X olduğu söylenen ve demiryolu bakım şirketi TSO'da mühendis olarak çalışan kişinin, 2013'te Paris'in güneyinde bir şehre yaptığı bir iş seyahati sırasında, bir otel odasında öldüğü belirtiliyor. İşveren, olayı "yabancı biriyle evlilik dışı ilişki" olarak değerlendiriyor. Şirket, resmi sağlık sigortası kurumunun, ölümü iş kazası olarak değerlendiren kararına karşı dava açmıştı. Kurum, cinsel aktivitenin de "tıpkı banyo yapmak veya karın doyurmak" gibi normal olduğunu ifade ederek savunma yaptı. Paris'teki istinaf mahkemesi kurumun bu savunmasını haklı buldu. Kararda, "iş seyahati sırasında kişinin tüm görev süresi boyunca ve koşullardan bağımsız olarak sosyal güvencesinin olması gerekir" denildi.
292,784
# Fransız mahkeme: Şirket çalışanının iş seyahati sırasında seks yaparken ölmesi 'iş kazası'dır 11 Eylül 2019 19:53 Fransa'da bir şirket, iş seyahatinde bir yabancıyla seks sırasında ani kalp durması sonucu hayatını kaybeden bir erkek çalışanının ölümünden sorumlu bulundu. Paris'teki mahkeme, olayı iş kazası olarak değerlendirip aileye tazminat ödenmesine karar verdi. Şirket ise bir kadının otel odasına giden çalışanın, olay sırasında mesleki görev yapmadığını belirterek itirazda bulundu. Ancak yargıçlar, Fransız yasalarına göre, iş seyahati sırasında meydana gelen herhangi bir kazadan işverenin sorumlu olduğuna hükmetti. Adının Xavier X olduğu söylenen ve demiryolu bakım şirketi TSO'da mühendis olarak çalışan kişinin, 2013'te Paris'in güneyinde bir şehre yaptığı bir iş seyahati sırasında, bir otel odasında öldüğü belirtiliyor. İşveren, olayı "yabancı biriyle evlilik dışı ilişki" olarak değerlendiriyor. Şirket, resmi sağlık sigortası kurumunun, ölümü iş kazası olarak değerlendiren kararına karşı dava açmıştı. Kurum, cinsel aktivitenin de "tıpkı banyo yapmak veya karın doyurmak" gibi normal olduğunu ifade ederek savunma yaptı. Paris'teki istinaf mahkemesi kurumun bu savunmasını haklı buldu. Kararda, "iş seyahati sırasında kişinin tüm görev süresi boyunca ve koşullardan bağımsız olarak sosyal güvencesinin olması gerekir" denildi.
850704
haber
Macron: Türkiye zaman zaman IŞİD taşeronu güçlerle birlikte çalışıyor
"Türkiye'den netlik istiyorum; hem YPG hem de S-400 konusunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor"
03 Aralık 2019 19:50 T24 Dış Haberler Londra'da düzenlenen NATO liderler zirvesi öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye için "IŞİD'e karşı omuz omza savaştıklarımıza karşı savaşıyor" dedi, "Türkiye bazen IŞİD taşeronu güçlerle beraber çalışıyor" diye de ekledi. Reuters'ın haberine göre Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye'yi IŞİD'in taşeronu güçlerle beraber çalışmakla suçladı ve Ankara'nın bu haftaki toplantılarda bu belirsizlikleri açıklığa kavuşturması gerektiğini söyledi. "Türkiye ile bu gruplar (PYD/YPG) arasındaki herhangi bir kafa karışıklığı bu sahadaki için herkese zarar veriyor" diyen Macron, "Önceliğimiz bu gruplara karşı kafa karışıklığını ortadan kaldırmak, bu yüzden Türkiye ile ilişkilerimizi tartışmaya başladık" diye konuştu. "Bugün ortak düşmanımız terör örgütleridir. Bunu üzülerek söylüyorum ki bu masada terörizm konusunda aynı tarife sahip değiliz." diyen Macron, Trump’ın Fransa vatandaşı yabancı savaşçıların ülkeye geri getirme çağrısını da reddettiğini, odaklarının, hala mağlup edilmemiş olan IŞİD ile mücadele etmek olduğunu söyledi. Euronews'in haberine göre "Türkiye, onların 'terörist' tanımını kabul etmediğimiz sürece anlaşmaları bloke etmek istiyor. YPG onlar için terörist ama bu bizim tanımımız değil" dedi. "Omuz omuza savaştıklarımıza karşı savaşıyorlar" Bloomberg'in haberine göreyse, "Bugün düşmanımızın kim olduğu ve Avrupa'daki barış için stratejilerimizi netleştirmemiz gerektiğine inanıyorum" diyen Macron, Türkiye'yi kastederek: "Şimdi bizimle beraber IŞİD'e karşı omuz omza savaşmış olanlara karşı savaşıyorlar, bazen de IŞİD'in taşeronu güçlerle birlikte çalışıyorlar. Bu bir mesele, bu stratejik bir mesele. Eğer sadece ne ödediğimiz hakkında tartışır ve böylesi bir durumu net bir şekilde konuşmazsak ciddi değiliz demektir" dedi. "Hem NATO üyesi olup hem S-400 almak nasıl mümkün oluyor?" "Türkiye ile pek çok konuda işbirliğimiz var. Tüm liderlere saygım var ama benim hakkımda kötü şeyler söyleyenlere bir şey diyemem" diyen Macron şunları söyledi: "Ancak Türkiye'den netlik istiyorum. Hem NATO üyesi olup hem S-400 almak nasıl mümkün oluyor? Bu teknik olarak mümkün değil. Avrupa'nın füze sistemlerini alabilirlerdi ama bunu almamayı Türkiye seçti. "İkinci bir konu Türkiye'nin NATO Zirvesi'nden çıkacak deklarasyonları engellemek istemesi. YPG terör örgütü olarak nitelensin istiyor. Türkiye'nin hem bu konu hem de S-400 konusunu açıklığa kavuşturması gerekiyor." "Her konuda anlaşamadık" Amerika'nın Sesi'nin haberine göre Macron, ayrıca, "AB ve Türkiye açısından bu toplantı gerekliydi. Her sorun çözüme kavuşturulmadı ama üç noktada uzlaştık" dedi. İngiltere, Fransa, Almanya ve Türkiye arasındaki dörtlü zirvenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Macron'a "Erdoğan ile uzlaşmadığınız noktalarda ortak bir görüşe vardınız mı?" diye soruldu. Macron, "Suriye, Suriye'nin doğusu ve Libya'yı ele aldık. Her konuda uzlaşma sağlanamadı ama üç noktada çok net bir şekilde uzlaştık" dedi. Fransız lider uzlaşma sağlanan konuları, "Bölgede öncelikli görevin IŞİD ile mücadele olması, Tükiye'deki Suriyeli sığınmacıların daha iyi izlenmesi ve bu yöndeki çabaların yoğunlaştırılması ve bir an önce Suriye'deki krizde siyasi çözümün desteklenmesi ve bu kapsamda anayasa komisyonu çalışmalarının ve Cenevre sürecinin takip edilmesi" olarak sıraladı. Macron, "Komşularla ilişkilerde saygı konusunu konuştuk. Yunan müttefiklerimizle yaşanan karasuları konusunu gündeme getirdik. Ama özellikle Suriye ve Libya konusunu ele aldık" dedi. "Erdoğan ile görüşme nasıl geçti? Kendisiyle baş başa görüştünüz mü?" sorusuna ise Macron, "Elbette. Ben her zaman açıktım. Herkesle saygı çerçevesinde konuştum, beni hiç başka türlü görmediniz. Türkiye büyük bir ülke. Gazeteci ve aydınları, kültürü ve tarihi ile çok güçlü bir dinamiği var. Bu halka derin saygı duyuyorum. Aramızda anlaşılmayan noktalar var. Fransa'nın duruşu ve AB'nin çıkarlarını açıklıkla dile getirdim. Bunu hep diğerlerine saygı ile dile getirdim. Ben pragmatik bir insanım. Çok açık konuştum ve şimdi sonuç bekliyorum" yanıtını verdi. "PKK konusunda hiçbir çelişkimiz yok" YPG konusundaki uzlaşmazlığın sorulması üzerine de Mcron, "YPG'yi de konuştuk. Bu noktada görüş ayrılıklarımız var ve hala ilerleme gerekiyor. PKK konusunda hiçbir çelişkimiz yok. Fransa PKK'yı terörist olarak görüyor ve kınıyor. Ama açık ki, bazı politik gruplar, tümüyle terörist olarak tanımlanamaz. Bu düğümü çözmek gerekir. Bugün bu konudaki anlaşmazlığı kaldıramadık. Türk topraklarının güvenliği konusundaki endişeleri paylaşıyoruz elbette. Ama aradaki farkı koymak lazım, IŞİD'e karşı savaşanın kim olduğunun bilinmesi lazım" diye konuştu. Macron'dan Rusya ile diyalog vurgusu Rusya lideri Vladimir Putin'in "NATO ile işbirliği konusunda hazırım" açıklamasının sorulması üzerine de konuyu değerlendiren Emmanuel Macron, "Bu açıklama, benim NATO'ya ilişkin sözlerimin haklı olduğunu ortaya çıkardı. Terör tehdidi mevcut. Bu nedenle de Rusya ile diyalog içinde olmalıyız. İstanbul buluşmasında dile getirdim. Ukrayna sorununa çözüm bulacağız. 9 Aralık'ta Paris'te Normandiya zirvesini toplayacağız. Avrupa barışının, Rusya ile müzakerenin çerçevesini belirlemeliyiz" dedi.
262,887
# Macron: Türkiye zaman zaman IŞİD taşeronu güçlerle birlikte çalışıyor ## Özet "Türkiye'den netlik istiyorum; hem YPG hem de S-400 konusunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor" ## İçerik 03 Aralık 2019 19:50 T24 Dış Haberler Londra'da düzenlenen NATO liderler zirvesi öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye için "IŞİD'e karşı omuz omza savaştıklarımıza karşı savaşıyor" dedi, "Türkiye bazen IŞİD taşeronu güçlerle beraber çalışıyor" diye de ekledi. Reuters'ın haberine göre Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye'yi IŞİD'in taşeronu güçlerle beraber çalışmakla suçladı ve Ankara'nın bu haftaki toplantılarda bu belirsizlikleri açıklığa kavuşturması gerektiğini söyledi. "Türkiye ile bu gruplar (PYD/YPG) arasındaki herhangi bir kafa karışıklığı bu sahadaki için herkese zarar veriyor" diyen Macron, "Önceliğimiz bu gruplara karşı kafa karışıklığını ortadan kaldırmak, bu yüzden Türkiye ile ilişkilerimizi tartışmaya başladık" diye konuştu. "Bugün ortak düşmanımız terör örgütleridir. Bunu üzülerek söylüyorum ki bu masada terörizm konusunda aynı tarife sahip değiliz." diyen Macron, Trump’ın Fransa vatandaşı yabancı savaşçıların ülkeye geri getirme çağrısını da reddettiğini, odaklarının, hala mağlup edilmemiş olan IŞİD ile mücadele etmek olduğunu söyledi. Euronews'in haberine göre "Türkiye, onların 'terörist' tanımını kabul etmediğimiz sürece anlaşmaları bloke etmek istiyor. YPG onlar için terörist ama bu bizim tanımımız değil" dedi. "Omuz omuza savaştıklarımıza karşı savaşıyorlar" Bloomberg'in haberine göreyse, "Bugün düşmanımızın kim olduğu ve Avrupa'daki barış için stratejilerimizi netleştirmemiz gerektiğine inanıyorum" diyen Macron, Türkiye'yi kastederek: "Şimdi bizimle beraber IŞİD'e karşı omuz omza savaşmış olanlara karşı savaşıyorlar, bazen de IŞİD'in taşeronu güçlerle birlikte çalışıyorlar. Bu bir mesele, bu stratejik bir mesele. Eğer sadece ne ödediğimiz hakkında tartışır ve böylesi bir durumu net bir şekilde konuşmazsak ciddi değiliz demektir" dedi. "Hem NATO üyesi olup hem S-400 almak nasıl mümkün oluyor?" "Türkiye ile pek çok konuda işbirliğimiz var. Tüm liderlere saygım var ama benim hakkımda kötü şeyler söyleyenlere bir şey diyemem" diyen Macron şunları söyledi: "Ancak Türkiye'den netlik istiyorum. Hem NATO üyesi olup hem S-400 almak nasıl mümkün oluyor? Bu teknik olarak mümkün değil. Avrupa'nın füze sistemlerini alabilirlerdi ama bunu almamayı Türkiye seçti. "İkinci bir konu Türkiye'nin NATO Zirvesi'nden çıkacak deklarasyonları engellemek istemesi. YPG terör örgütü olarak nitelensin istiyor. Türkiye'nin hem bu konu hem de S-400 konusunu açıklığa kavuşturması gerekiyor." "Her konuda anlaşamadık" Amerika'nın Sesi'nin haberine göre Macron, ayrıca, "AB ve Türkiye açısından bu toplantı gerekliydi. Her sorun çözüme kavuşturulmadı ama üç noktada uzlaştık" dedi. İngiltere, Fransa, Almanya ve Türkiye arasındaki dörtlü zirvenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Macron'a "Erdoğan ile uzlaşmadığınız noktalarda ortak bir görüşe vardınız mı?" diye soruldu. Macron, "Suriye, Suriye'nin doğusu ve Libya'yı ele aldık. Her konuda uzlaşma sağlanamadı ama üç noktada çok net bir şekilde uzlaştık" dedi. Fransız lider uzlaşma sağlanan konuları, "Bölgede öncelikli görevin IŞİD ile mücadele olması, Tükiye'deki Suriyeli sığınmacıların daha iyi izlenmesi ve bu yöndeki çabaların yoğunlaştırılması ve bir an önce Suriye'deki krizde siyasi çözümün desteklenmesi ve bu kapsamda anayasa komisyonu çalışmalarının ve Cenevre sürecinin takip edilmesi" olarak sıraladı. Macron, "Komşularla ilişkilerde saygı konusunu konuştuk. Yunan müttefiklerimizle yaşanan karasuları konusunu gündeme getirdik. Ama özellikle Suriye ve Libya konusunu ele aldık" dedi. "Erdoğan ile görüşme nasıl geçti? Kendisiyle baş başa görüştünüz mü?" sorusuna ise Macron, "Elbette. Ben her zaman açıktım. Herkesle saygı çerçevesinde konuştum, beni hiç başka türlü görmediniz. Türkiye büyük bir ülke. Gazeteci ve aydınları, kültürü ve tarihi ile çok güçlü bir dinamiği var. Bu halka derin saygı duyuyorum. Aramızda anlaşılmayan noktalar var. Fransa'nın duruşu ve AB'nin çıkarlarını açıklıkla dile getirdim. Bunu hep diğerlerine saygı ile dile getirdim. Ben pragmatik bir insanım. Çok açık konuştum ve şimdi sonuç bekliyorum" yanıtını verdi. "PKK konusunda hiçbir çelişkimiz yok" YPG konusundaki uzlaşmazlığın sorulması üzerine de Mcron, "YPG'yi de konuştuk. Bu noktada görüş ayrılıklarımız var ve hala ilerleme gerekiyor. PKK konusunda hiçbir çelişkimiz yok. Fransa PKK'yı terörist olarak görüyor ve kınıyor. Ama açık ki, bazı politik gruplar, tümüyle terörist olarak tanımlanamaz. Bu düğümü çözmek gerekir. Bugün bu konudaki anlaşmazlığı kaldıramadık. Türk topraklarının güvenliği konusundaki endişeleri paylaşıyoruz elbette. Ama aradaki farkı koymak lazım, IŞİD'e karşı savaşanın kim olduğunun bilinmesi lazım" diye konuştu. Macron'dan Rusya ile diyalog vurgusu Rusya lideri Vladimir Putin'in "NATO ile işbirliği konusunda hazırım" açıklamasının sorulması üzerine de konuyu değerlendiren Emmanuel Macron, "Bu açıklama, benim NATO'ya ilişkin sözlerimin haklı olduğunu ortaya çıkardı. Terör tehdidi mevcut. Bu nedenle de Rusya ile diyalog içinde olmalıyız. İstanbul buluşmasında dile getirdim. Ukrayna sorununa çözüm bulacağız. 9 Aralık'ta Paris'te Normandiya zirvesini toplayacağız. Avrupa barışının, Rusya ile müzakerenin çerçevesini belirlemeliyiz" dedi.
27928
haber
Boston'a Lakers freni
Lakers, deplasmanda son şampiyon Boston Celtics'i uzatma sonunda 110-109 yendi...
NBA'de geçtiğimiz yılın finalisti Los Angeles Lakers, deplasmanda son şampiyon Boston Celtics'i uzatma sonunda 110-109 yenerek Celtics'in 12 maçlık galibiyet serisine son verdi. NBA'de dün gece üç maç oynandı. 2008 finaline çıkan Los Angeles Lakers ve Boston Celtics'in karşılaşmasında gülen taraf Lakers olurken, Mehmet Okur'un 16 sayı-13 ribaund ve 5 asist ürettiği karşılaşmada Utah Jazz, Dallas Mavericks'i rahat geçti. Geçtiğimiz yılın iki finalistini karşı karşıya getiren maçta Los Angeles Lakers, deplasmanda Boston Celtıcs'i 110-109 mağlup etti. Baştan sona büyük bir çekişmeye sahne olan karşılaşmanın normal süresi 101-101 eşitlikle sona ererken, Lamar Odom'ın uzatmalardaki oyunu Los Angeles'a galibiyeti getirdi. Lakers'ta maç boyunca düşük bir şut yüzdesiyle oynayan Kobe Bryant, dördüncü çeyrekte attığı üç kritik üçlükle maçı çeviren isim oldu. Geçtiğimiz yılın en değerli oyuncusu 26 sayı-10 ribaund-5 asist-2 blokla mücadele ederken, Lakers'ın İspanyol pivotu Pau Gasol 24 sayı-14 ribaundla galibiyette önemli bir rol oynadı. Bu mağlubiyetle Boston Celtıcs'in 12 maçlık galibiyet serisi sona ererken, 16 sayı-8 ribaund ve 12 asist üreten Rondo'nun çabaları galibiyet için yeterli olmadı. Bu sezon sahasındaki üçüncü mağlubiyetini alan Celtics'in All-Star forveti Kevin Garnett ise dördüncü çeyrekte altı faulle oyun dışı kaldı. Gecenin bir diğer maçında sakatlıkları devam eden Carlos Boozer ve Andrei Kirilenko'nun yokluğuna rağmen, Utah Jazz, Dallas Mavericks'e karşı zorlanmadı. İlk çeyrekten itibaren rahat bir maç çıkaran Utah, karşılaşmayı 115-87 kazanırken, temsilcimiz Mehmet Okur, 16 sayı-13 ribaund ve 5 asistle mücadele etti. Utah, rakibinin dört maçlık galibiyet serisine son verirken, Deron Williams'ın 34 sayı-5 ribaund ve 12 asistlik performansı belirleyici oldu. Maç boyunca çok düşük bir yüzdeyle hücum eden Dallas'ta Josh Howard 18 sayıyla takımın en skoreriydi. Son haftaların formda takımı Philadelphia 76ers evinde çekişmeli bir maç sonrasında Indiana Pacers'ı 99-94'lük skorla mağlup etti. İlk beş oyuncularının tamamının çift haneli sayılara ulaştığı Philadelphia'da 20 sayı-8 ribaund-11 asist ve 4 top çalmayla oynayan Andre Iguodala'nın performansı dikkat çekerken, Samuel Dalembert da 18 sayı-20 ribaund kaydetti. Üst üste üçüncü mağlubiyetini alan Indiana'da ise Troy Murphy 15 sayı-14 ribaund ile mücadele etti.
39,140
# Boston'a Lakers freni ## Özet Lakers, deplasmanda son şampiyon Boston Celtics'i uzatma sonunda 110-109 yendi... ## İçerik NBA'de geçtiğimiz yılın finalisti Los Angeles Lakers, deplasmanda son şampiyon Boston Celtics'i uzatma sonunda 110-109 yenerek Celtics'in 12 maçlık galibiyet serisine son verdi. NBA'de dün gece üç maç oynandı. 2008 finaline çıkan Los Angeles Lakers ve Boston Celtics'in karşılaşmasında gülen taraf Lakers olurken, Mehmet Okur'un 16 sayı-13 ribaund ve 5 asist ürettiği karşılaşmada Utah Jazz, Dallas Mavericks'i rahat geçti. Geçtiğimiz yılın iki finalistini karşı karşıya getiren maçta Los Angeles Lakers, deplasmanda Boston Celtıcs'i 110-109 mağlup etti. Baştan sona büyük bir çekişmeye sahne olan karşılaşmanın normal süresi 101-101 eşitlikle sona ererken, Lamar Odom'ın uzatmalardaki oyunu Los Angeles'a galibiyeti getirdi. Lakers'ta maç boyunca düşük bir şut yüzdesiyle oynayan Kobe Bryant, dördüncü çeyrekte attığı üç kritik üçlükle maçı çeviren isim oldu. Geçtiğimiz yılın en değerli oyuncusu 26 sayı-10 ribaund-5 asist-2 blokla mücadele ederken, Lakers'ın İspanyol pivotu Pau Gasol 24 sayı-14 ribaundla galibiyette önemli bir rol oynadı. Bu mağlubiyetle Boston Celtıcs'in 12 maçlık galibiyet serisi sona ererken, 16 sayı-8 ribaund ve 12 asist üreten Rondo'nun çabaları galibiyet için yeterli olmadı. Bu sezon sahasındaki üçüncü mağlubiyetini alan Celtics'in All-Star forveti Kevin Garnett ise dördüncü çeyrekte altı faulle oyun dışı kaldı. Gecenin bir diğer maçında sakatlıkları devam eden Carlos Boozer ve Andrei Kirilenko'nun yokluğuna rağmen, Utah Jazz, Dallas Mavericks'e karşı zorlanmadı. İlk çeyrekten itibaren rahat bir maç çıkaran Utah, karşılaşmayı 115-87 kazanırken, temsilcimiz Mehmet Okur, 16 sayı-13 ribaund ve 5 asistle mücadele etti. Utah, rakibinin dört maçlık galibiyet serisine son verirken, Deron Williams'ın 34 sayı-5 ribaund ve 12 asistlik performansı belirleyici oldu. Maç boyunca çok düşük bir yüzdeyle hücum eden Dallas'ta Josh Howard 18 sayıyla takımın en skoreriydi. Son haftaların formda takımı Philadelphia 76ers evinde çekişmeli bir maç sonrasında Indiana Pacers'ı 99-94'lük skorla mağlup etti. İlk beş oyuncularının tamamının çift haneli sayılara ulaştığı Philadelphia'da 20 sayı-8 ribaund-11 asist ve 4 top çalmayla oynayan Andre Iguodala'nın performansı dikkat çekerken, Samuel Dalembert da 18 sayı-20 ribaund kaydetti. Üst üste üçüncü mağlubiyetini alan Indiana'da ise Troy Murphy 15 sayı-14 ribaund ile mücadele etti.
1009488
haber
Erdoğan'ın açtığı davada Engin Özkoç tazminata mahkum edildi
"Öyle Cumhurbaşkanlığı koltuğunu, AKP Genel Başkanlığı koltuğunun altına alıp hesap vermeden gideceğini sanıyorsa yanılıyor"
20 Ocak 2022 20:30 Ankara 35 Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç hakkında açtığı tazminat davasını karara bağladı. Mahkeme, Özkoç’u 50 bin lira manevi tazminata mahkum etti. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, partisinin Kocaeli İl Danışma Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik FETÖ'yle ilgili ithamlarda bulunmuş, "Öyle Cumhurbaşkanlığı koltuğunu, AKP Genel Başkanlığı koltuğunun altına alıp hesap vermeden gideceğini sanıyorsa yanılıyor. Önce benim ölümü çiğneyecek" ifadelerini kullanmıştı. "Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılması talep edilmiştir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özkoç'un açıklamaları nedeniyle 10 Ocak'ta avukatı aracılığıyla suç duyurusunda bulunmuş, bunun yanı sıra 250 bin TL'lik de tazminat davası açmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Doç. Dr. Hüseyin Aydın yaptığı açıklamada, "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikayet dilekçesinde Engin Özkoç hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılması talep edilmiştir. Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dilekçede ise 250 bin TL manevi tazminatın tahsili ile mahkeme kararının yüksek tirajlı bir gazetede yayınlanması talep edilmiştir" ifadelerini kullanmıştı.
72,705
# Erdoğan'ın açtığı davada Engin Özkoç tazminata mahkum edildi ## Özet "Öyle Cumhurbaşkanlığı koltuğunu, AKP Genel Başkanlığı koltuğunun altına alıp hesap vermeden gideceğini sanıyorsa yanılıyor" ## İçerik 20 Ocak 2022 20:30 Ankara 35 Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç hakkında açtığı tazminat davasını karara bağladı. Mahkeme, Özkoç’u 50 bin lira manevi tazminata mahkum etti. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, partisinin Kocaeli İl Danışma Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik FETÖ'yle ilgili ithamlarda bulunmuş, "Öyle Cumhurbaşkanlığı koltuğunu, AKP Genel Başkanlığı koltuğunun altına alıp hesap vermeden gideceğini sanıyorsa yanılıyor. Önce benim ölümü çiğneyecek" ifadelerini kullanmıştı. "Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılması talep edilmiştir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özkoç'un açıklamaları nedeniyle 10 Ocak'ta avukatı aracılığıyla suç duyurusunda bulunmuş, bunun yanı sıra 250 bin TL'lik de tazminat davası açmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Doç. Dr. Hüseyin Aydın yaptığı açıklamada, "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikayet dilekçesinde Engin Özkoç hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılması talep edilmiştir. Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dilekçede ise 250 bin TL manevi tazminatın tahsili ile mahkeme kararının yüksek tirajlı bir gazetede yayınlanması talep edilmiştir" ifadelerini kullanmıştı.
472209
haber
Başbakan Yıldırım'dan Galatasaray-Fenerbahçe derbisindeki pankart için soruşturma talimatı!
null
23 Ekim 2017 20:03 Başbakan Binali Yıldırım, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında dün akşam oynanan maçta Galatasaray tribünlerinde açılan pankartla ilgili soruşturma açılması yönünde talimat verdi. Hürriyet'in haberine göre Başbakan Yıldırım, dün akşam oynanan derbide Galatasaray tribünlerinde açılan ve "Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor, Ayağa Kalk" sözlerinin yer aldığı pankartla ilgili soruşturma açılması yönünde talimat verdi. Ne olmuştu? Dün akşam maçın ardından Beyaz TV'de yayınlanan 'Beyaz Futbol' programı yorumcularından Ahmet Çakar, Galatasaray tribünlerinde 'Rocky Balboa' koreografisiyle birlikte açılan ve "Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor, Ayağa Kalk" sözlerinin yer aldığı pankartla ilgili "cemaat" imasında bulunmuştu. Çakar ayrıca Rocky Balboa karakterinin "Pensilvanyalı" oluşunu da iddiasının temellendirmesi olarak ileri sürmüştü. Pankartı açan Galatasaray taraftar grubu ultrAslan da bu imalar üzerine bir açıklama yapmış ve net bir dille iddiaları yalanlamıştı. Galatasaray'dan açıklama: Türk Telekom Stadyumu görsel bir şölene tanıklık etti Galatasaray Kulübü de dün oynanan Fenerbahçe derbisinde yapılan koreografinin FETÖ ile ilişkilendirilmesini 'Masabaşı Oyun' olarak nitelendirerek bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Galatasaray, Süper Lig'in 9. haftasında dün oynanan Fenerbahçe derbisinde yapılan koreografi ile ilgili bir açıklama yayımladı. Söz konusu koreografide Rocky Balboa'nın görselinin yanında yer alan 'Ayağa Kalk' yazısının FETÖ ile ilişkilendirilmesine tepki gösterilen mesajda şu ifadeye yer verildi: "Galatasaray taraftarı; kurucumuz Ali Sami Yen'den Metin Oktay'a; Gündüz Kılıç'tan Greame Souness'a; Avrupa'nın yeniden fethinin resmedildiği Fatih Sultan Mehmet'ten Aslan karakterine, Fatih Terim'den Setrak Dede'ye; Godfather'dan Fred Çakmaktaş'a kadar uzanan ve tüm dünyaya örnek olan koreografiler zincirine bir yenisini 22 Ekim 2017 Pazar günü oynanan Fenerbahçe derbisinde ekledi... Her zaman olduğu gibi gerekli tüm resmi makamlardan onay alınarak Türk Telekom Stadyumu bir görsel şölene daha tanıklık etti.
191,727
# Başbakan Yıldırım'dan Galatasaray-Fenerbahçe derbisindeki pankart için soruşturma talimatı! 23 Ekim 2017 20:03 Başbakan Binali Yıldırım, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında dün akşam oynanan maçta Galatasaray tribünlerinde açılan pankartla ilgili soruşturma açılması yönünde talimat verdi. Hürriyet'in haberine göre Başbakan Yıldırım, dün akşam oynanan derbide Galatasaray tribünlerinde açılan ve "Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor, Ayağa Kalk" sözlerinin yer aldığı pankartla ilgili soruşturma açılması yönünde talimat verdi. Ne olmuştu? Dün akşam maçın ardından Beyaz TV'de yayınlanan 'Beyaz Futbol' programı yorumcularından Ahmet Çakar, Galatasaray tribünlerinde 'Rocky Balboa' koreografisiyle birlikte açılan ve "Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor, Ayağa Kalk" sözlerinin yer aldığı pankartla ilgili "cemaat" imasında bulunmuştu. Çakar ayrıca Rocky Balboa karakterinin "Pensilvanyalı" oluşunu da iddiasının temellendirmesi olarak ileri sürmüştü. Pankartı açan Galatasaray taraftar grubu ultrAslan da bu imalar üzerine bir açıklama yapmış ve net bir dille iddiaları yalanlamıştı. Galatasaray'dan açıklama: Türk Telekom Stadyumu görsel bir şölene tanıklık etti Galatasaray Kulübü de dün oynanan Fenerbahçe derbisinde yapılan koreografinin FETÖ ile ilişkilendirilmesini 'Masabaşı Oyun' olarak nitelendirerek bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Galatasaray, Süper Lig'in 9. haftasında dün oynanan Fenerbahçe derbisinde yapılan koreografi ile ilgili bir açıklama yayımladı. Söz konusu koreografide Rocky Balboa'nın görselinin yanında yer alan 'Ayağa Kalk' yazısının FETÖ ile ilişkilendirilmesine tepki gösterilen mesajda şu ifadeye yer verildi: "Galatasaray taraftarı; kurucumuz Ali Sami Yen'den Metin Oktay'a; Gündüz Kılıç'tan Greame Souness'a; Avrupa'nın yeniden fethinin resmedildiği Fatih Sultan Mehmet'ten Aslan karakterine, Fatih Terim'den Setrak Dede'ye; Godfather'dan Fred Çakmaktaş'a kadar uzanan ve tüm dünyaya örnek olan koreografiler zincirine bir yenisini 22 Ekim 2017 Pazar günü oynanan Fenerbahçe derbisinde ekledi... Her zaman olduğu gibi gerekli tüm resmi makamlardan onay alınarak Türk Telekom Stadyumu bir görsel şölene daha tanıklık etti.
580246
haber
Bonzai içen servis şoförü direksiyon başında 'sızdı'
null
Olay, saat 09.00 sıralarında Şişli Esentepe Mahallesi Barbaros Bulvarı’nda üzerindeki Zincirlikuyu Köprüsü’nde meydana geldi. Sabah saatlerinden evinden çıkan Mehmet Yıldırım (44), 34 KL 4880 plakalı minibüs ile taşımacılığını yaptığı şirketin çalışanlarını aldı. Çalışanları bıraktıktan sonra Yıldırım, "bonzai" diye tabir edilen sentetik uyuşturucu madde kullandı. Kullandığı maddenin etkisiyle kendinden geçen sürücü, bir süre seyrettikten sonra Zincirlikuyu Köprüsü üzerine geldiğinde direksiyon başında sızdı. Yolun ortasında kalan servisin içerisindeki şoförü gören diğer sürücüler, fenalık geçirdiği düşünerek polis ekiplerine ihbarda bulundu. İhbar üzerine Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekip olay yerine geldi. Sürücünün yanına giden polis, direksiyonda sızdığını ve araç içerisinde yanar halde sigara izmariti gördü. Dakikalarca sürücüyü ayıltmaya çalışan ekipler, bir süre sonra kendi getirdi. Ancak uyuşturucu maddenin etkisiyle kendinden geçen sürücü şoför mahallinden ayrılamadı. Bunun üzerine araçta arama yapan polis, kâğıda sarılmış naylon poşetin içerisinde bir miktar bonzai maddesi ele geçirdi. Uyuşturucu maddenin etkisiyle kendinden geçen Mehmet Yıldırım, "Uyuşturucu kullandım. Kullandığım için pişmanım, ilk defa oluyor. Servis sürücüsüyüm" dedi. Polis memurunun telsizle haber merkezine bilgi vermesinin ardından sürücü araçtan indirildi. Polis aracına bindirilen sürücü, ifadesi alınmak üzere Kuştepe Polis Merkezi'ne götürüldü. Polis ekipleri, olayla ilgili inceleme başlattı.
328,365
# Bonzai içen servis şoförü direksiyon başında 'sızdı' Olay, saat 09.00 sıralarında Şişli Esentepe Mahallesi Barbaros Bulvarı’nda üzerindeki Zincirlikuyu Köprüsü’nde meydana geldi. Sabah saatlerinden evinden çıkan Mehmet Yıldırım (44), 34 KL 4880 plakalı minibüs ile taşımacılığını yaptığı şirketin çalışanlarını aldı. Çalışanları bıraktıktan sonra Yıldırım, "bonzai" diye tabir edilen sentetik uyuşturucu madde kullandı. Kullandığı maddenin etkisiyle kendinden geçen sürücü, bir süre seyrettikten sonra Zincirlikuyu Köprüsü üzerine geldiğinde direksiyon başında sızdı. Yolun ortasında kalan servisin içerisindeki şoförü gören diğer sürücüler, fenalık geçirdiği düşünerek polis ekiplerine ihbarda bulundu. İhbar üzerine Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekip olay yerine geldi. Sürücünün yanına giden polis, direksiyonda sızdığını ve araç içerisinde yanar halde sigara izmariti gördü. Dakikalarca sürücüyü ayıltmaya çalışan ekipler, bir süre sonra kendi getirdi. Ancak uyuşturucu maddenin etkisiyle kendinden geçen sürücü şoför mahallinden ayrılamadı. Bunun üzerine araçta arama yapan polis, kâğıda sarılmış naylon poşetin içerisinde bir miktar bonzai maddesi ele geçirdi. Uyuşturucu maddenin etkisiyle kendinden geçen Mehmet Yıldırım, "Uyuşturucu kullandım. Kullandığım için pişmanım, ilk defa oluyor. Servis sürücüsüyüm" dedi. Polis memurunun telsizle haber merkezine bilgi vermesinin ardından sürücü araçtan indirildi. Polis aracına bindirilen sürücü, ifadesi alınmak üzere Kuştepe Polis Merkezi'ne götürüldü. Polis ekipleri, olayla ilgili inceleme başlattı.
308377
haber
İspanya'da sezonun en pahalı transferi Barca'ya giden Arda oldu
Arda Turan 41 milyon Euro'ya Atletico Madrid'den Barcelona'ya gitmişti
02 Eylül 2015 22:04 Toplam 20 takımın mücadele ettiği La Liga'da 2015-16 sezonunda transfere kulüpler toplamda 565 milyon Euro harcama yaptı. İspanya'da bu sezonun en pahalı transferi ise bonuslarla 41 milyon Euro'luk bonservis bedeli karşılığında Atletico Madrid'den Barcelona'ya geçen Arda Turan oldu. İspanyol basını, ülkenin yaşadığı ekonomik krizden çıkmaya başlamasının transfere yapılan rekor harcamayla bağlantısı olduğu değerlendirmesini yaptı. Ntvspor'daki habere göre, La Liga'da en çok harcamanın yapıldığı önceki rekor, Thierry Henry, Diego Forlan, Arjen Robben, Pepe gibi futbolcuların lige katıldığı 2007-08 sezonu olmuştu. Transfer şampiyonu Valencia Valencia, toplamda 142 milyon Euro ile transfere en çok yatırım yapan kulüp olarak dikkati çekti. İspanyol temsilcisi, bu sezon kadrosuna Rodrigo (30 milyon Euro), Negredo (30 milyon Euro), Abdennour (25 milyon Euro), Andre Gomes (15 milyon Euro), Cancelo (15 milyon Euro), Santi Mina (10 milyon Euro), Aderlan Santos (10 milyon Euro), ve Ryan'ı (7 milyon Euro) kattı. Arda Turan, Mario Mandzukic, Toby Alderweireld, Miranda, Raul Jimenez ve Raul Garcia gibi futbolcularını satarak kasasına 108 milyon Euro sokmasına rağmen 121 milyon Euro harcayan Atletico Madrid ise La Liga'da transfere en fazla bütçe ayıran ikinci kulüp olarak öne çıktı. İspanyol temsilcisi Jackson Martinez (35 milyon Euro), Vietto (20 milyon Euro), Carrasco (15 milyon Euro), Savic (12 milyon Euro+ Mario Suarez), Mensah (10 milyon Euro), Kranevitter (8 milyon Euro) ve Santos'u (5 milyon Euro) kadrosuna dahil etti. İspanya'da transferlere en çok harcama yapan diğer kulüpler ise Real Madrid (89 milyon Euro), transfer ettiği futbolcuyu ocak ayına kadar oynatma yasağı bulunan Barcelona (58 milyon Euro), Villarreal (42 milyon Euro), Real Sociedad (23,2 milyon Euro) ve Sevilla (20 milyon Euro) oldu. Rayo Vallecano, Eibar, Sporting Gijon ve Getafe gibi La Liga'nın ekonomik yönden zayıf kulüpleri ise transferlerinde 1 milyon Euro'nun üzerinde harcama yapamadı.
322,901
# İspanya'da sezonun en pahalı transferi Barca'ya giden Arda oldu ## Özet Arda Turan 41 milyon Euro'ya Atletico Madrid'den Barcelona'ya gitmişti ## İçerik 02 Eylül 2015 22:04 Toplam 20 takımın mücadele ettiği La Liga'da 2015-16 sezonunda transfere kulüpler toplamda 565 milyon Euro harcama yaptı. İspanya'da bu sezonun en pahalı transferi ise bonuslarla 41 milyon Euro'luk bonservis bedeli karşılığında Atletico Madrid'den Barcelona'ya geçen Arda Turan oldu. İspanyol basını, ülkenin yaşadığı ekonomik krizden çıkmaya başlamasının transfere yapılan rekor harcamayla bağlantısı olduğu değerlendirmesini yaptı. Ntvspor'daki habere göre, La Liga'da en çok harcamanın yapıldığı önceki rekor, Thierry Henry, Diego Forlan, Arjen Robben, Pepe gibi futbolcuların lige katıldığı 2007-08 sezonu olmuştu. Transfer şampiyonu Valencia Valencia, toplamda 142 milyon Euro ile transfere en çok yatırım yapan kulüp olarak dikkati çekti. İspanyol temsilcisi, bu sezon kadrosuna Rodrigo (30 milyon Euro), Negredo (30 milyon Euro), Abdennour (25 milyon Euro), Andre Gomes (15 milyon Euro), Cancelo (15 milyon Euro), Santi Mina (10 milyon Euro), Aderlan Santos (10 milyon Euro), ve Ryan'ı (7 milyon Euro) kattı. Arda Turan, Mario Mandzukic, Toby Alderweireld, Miranda, Raul Jimenez ve Raul Garcia gibi futbolcularını satarak kasasına 108 milyon Euro sokmasına rağmen 121 milyon Euro harcayan Atletico Madrid ise La Liga'da transfere en fazla bütçe ayıran ikinci kulüp olarak öne çıktı. İspanyol temsilcisi Jackson Martinez (35 milyon Euro), Vietto (20 milyon Euro), Carrasco (15 milyon Euro), Savic (12 milyon Euro+ Mario Suarez), Mensah (10 milyon Euro), Kranevitter (8 milyon Euro) ve Santos'u (5 milyon Euro) kadrosuna dahil etti. İspanya'da transferlere en çok harcama yapan diğer kulüpler ise Real Madrid (89 milyon Euro), transfer ettiği futbolcuyu ocak ayına kadar oynatma yasağı bulunan Barcelona (58 milyon Euro), Villarreal (42 milyon Euro), Real Sociedad (23,2 milyon Euro) ve Sevilla (20 milyon Euro) oldu. Rayo Vallecano, Eibar, Sporting Gijon ve Getafe gibi La Liga'nın ekonomik yönden zayıf kulüpleri ise transferlerinde 1 milyon Euro'nun üzerinde harcama yapamadı.
883562
haber
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada?
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada?
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusuna oranla yapılan sıralamada dünyada vaka sayısında 52'nci, can kaybı sayısında 41'inci sırada yer alıyor. Mutlak rakamlarda ise Türkiye, vaka sayısında 11'inci, can kaybında ise 17'nci sırada bulunuyor. Çeşitli konularda eş zamanlı istatistikler sağlayan Worldometers'ta paylaşılan küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs tanısı konanların ve virüs nedeniyle ölenlerin sayıları veriliyor. Sitedeki verilerle, nüfusa oranla salgının ülkelere göre yayılım ölçüleri izlenebiliyor. Küresel verilere göre Katar, vaka sayısında 1. sırada görünüyor. Katar'ı, San Marino, Vatikan, Andorra, Bahreyn, Mayotte, Kuveyt, Şili, Singapur, Lüksemburg izliyor. Küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sıralamasında 1. sırada San Marino görünüyor. San Marino'yu; Belçika, Andorra, Birleşik Krallık, İspanya İtalya, İsveç, Fransa, Hollanda, Sint Maarten izliyor. 83 milyon nüfuslu Türkiye, demografik veriler dikkate alındığında 173 bin 36 vaka ile dünyada 52'nci; 4 bin 746 ölüm ile 41'inci sırada bulunuyor. Sadece tanı ve can kaybı sayılarının dikkate alındığı nispi olmayan mutlak rakamlarda ise Türkiye dünyada vaka sayısında 11'inci, ölüm sayısında da 17'nci durumda görünüyor. Vaka sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle: ABD Brezilya Rusya Birleşik Krallık İspanya Hindistan İtalya Peru Almanya İran Türkiye Fransa Şili Meksika Pakistan Ölüm sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle:
185,680
# Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada? ## Özet Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada? ## İçerik Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusuna oranla yapılan sıralamada dünyada vaka sayısında 52'nci, can kaybı sayısında 41'inci sırada yer alıyor. Mutlak rakamlarda ise Türkiye, vaka sayısında 11'inci, can kaybında ise 17'nci sırada bulunuyor. Çeşitli konularda eş zamanlı istatistikler sağlayan Worldometers'ta paylaşılan küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs tanısı konanların ve virüs nedeniyle ölenlerin sayıları veriliyor. Sitedeki verilerle, nüfusa oranla salgının ülkelere göre yayılım ölçüleri izlenebiliyor. Küresel verilere göre Katar, vaka sayısında 1. sırada görünüyor. Katar'ı, San Marino, Vatikan, Andorra, Bahreyn, Mayotte, Kuveyt, Şili, Singapur, Lüksemburg izliyor. Küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sıralamasında 1. sırada San Marino görünüyor. San Marino'yu; Belçika, Andorra, Birleşik Krallık, İspanya İtalya, İsveç, Fransa, Hollanda, Sint Maarten izliyor. 83 milyon nüfuslu Türkiye, demografik veriler dikkate alındığında 173 bin 36 vaka ile dünyada 52'nci; 4 bin 746 ölüm ile 41'inci sırada bulunuyor. Sadece tanı ve can kaybı sayılarının dikkate alındığı nispi olmayan mutlak rakamlarda ise Türkiye dünyada vaka sayısında 11'inci, ölüm sayısında da 17'nci durumda görünüyor. Vaka sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle: ABD Brezilya Rusya Birleşik Krallık İspanya Hindistan İtalya Peru Almanya İran Türkiye Fransa Şili Meksika Pakistan Ölüm sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle:
135129
haber
"DİNLEME"NİN CEZASINI ARTIRAN TASARI KOMİSYONUNDAN GEÇTİ TBMM
"DİNLEME"NİN CEZASINI ARTIRAN TASARI KOMİSYONUNDAN GEÇTİ TBMM (A.A)
- - 25.03.2011 - Türk Ceza Kanununda değişiklik yapan tasarı, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edildi. Tasarıya göre, ''haberleşmenin gizliliğini ihlal'', ''kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması'' ve ''özel hayatın gizliliğini ihlal'' suçlarının cezaları artırılıyor. Bu suçlara konu bilgiler, ifşa edildikten sonra haber yapılırsa, suç oluşturmayacak. ''Soruşturma gizliliğinin ihlali'' suçunun kapsamı daraltılıyor, cezası paraya çevrilebilecek. ''Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs'' suçuna hapis cezası kaldırılıyor, adli para cezası verilecek.
190,807
# "DİNLEME"NİN CEZASINI ARTIRAN TASARI KOMİSYONUNDAN GEÇTİ TBMM ## Özet "DİNLEME"NİN CEZASINI ARTIRAN TASARI KOMİSYONUNDAN GEÇTİ TBMM (A.A) ## İçerik - - 25.03.2011 - Türk Ceza Kanununda değişiklik yapan tasarı, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edildi. Tasarıya göre, ''haberleşmenin gizliliğini ihlal'', ''kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması'' ve ''özel hayatın gizliliğini ihlal'' suçlarının cezaları artırılıyor. Bu suçlara konu bilgiler, ifşa edildikten sonra haber yapılırsa, suç oluşturmayacak. ''Soruşturma gizliliğinin ihlali'' suçunun kapsamı daraltılıyor, cezası paraya çevrilebilecek. ''Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs'' suçuna hapis cezası kaldırılıyor, adli para cezası verilecek.
337513
haber
Belediye hizmet binası inşaatında göçük; 3 işçi yaralı
Yaralanan işçilerden 1'inin hayati tehlikesi bulunuyor
Aydın'ın Koçarlı İlçe Belediyesi Hizmet Binası inşaatının ikinci katında table betonu atılırken meydana gelen göçükte 1'i ağır 3 işçi yaralandı. Yaralılardan birinin hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Doğan Haber Ajansı'ndan (DHA) Burhan Ceyhan'ın haberine göre, olay, dün saat 23.45 sıralarında Gündoğan Mahallesinde inşaatı süren Aydın Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının ikinci katının table betonu atılması sırasında meydana geldi. Kalıp desteklemesinin yetersiz gelmesi nedeniyle table çöktü. Çökme anındaki gürültü çevrede korkuya neden oldu. Çöken table ile betonların arasında kalan Durmuş Kocakaya, Osman Köse ve Aslan Meşer yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla Aydın Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan birinin hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Soruşturma sürdürülüyor.
281,119
# Belediye hizmet binası inşaatında göçük; 3 işçi yaralı ## Özet Yaralanan işçilerden 1'inin hayati tehlikesi bulunuyor ## İçerik Aydın'ın Koçarlı İlçe Belediyesi Hizmet Binası inşaatının ikinci katında table betonu atılırken meydana gelen göçükte 1'i ağır 3 işçi yaralandı. Yaralılardan birinin hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Doğan Haber Ajansı'ndan (DHA) Burhan Ceyhan'ın haberine göre, olay, dün saat 23.45 sıralarında Gündoğan Mahallesinde inşaatı süren Aydın Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının ikinci katının table betonu atılması sırasında meydana geldi. Kalıp desteklemesinin yetersiz gelmesi nedeniyle table çöktü. Çökme anındaki gürültü çevrede korkuya neden oldu. Çöken table ile betonların arasında kalan Durmuş Kocakaya, Osman Köse ve Aslan Meşer yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla Aydın Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan birinin hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Soruşturma sürdürülüyor.
506210
haber
'Biber tuzu' için marka tescili yaptırdı
Yaprak KOÇER/ÇARŞAMBA (Samsun), (DHA) - SAMSUN'da 600 üyesi olan Çarşamba Ev Hanımları Derneği Başkanı Saniye Şen, 'biber tuzu'nun patentini almak için geçen Mart ayında Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvuruda bulundu
06 Aralık 2017 15:57 . Şen ayrıca dernek üyesi kadınların 'biber tuzu'nu bir marka altında üretip satmasını sağlamak için marka tescili yaptırdı. Saniye Şen, dernek üyesi kadınların 'Çarşamba tipi biber tuzu'nu bir marka altında üretip satmasını sağlamak için Türk Patent ve Marka Kurumu'na kendi fotoğrafını logo olarak kullandığı 'Saniye Hanım' markasını oluşturarak marka tescilini yaptırdı. 'Biber Tuzu'nu ilçedeki kadınların çocuğunun evlerinde yapıp hem yemeklerinde hem de kahvaltılık olarak kullandıklarını söyleyen Şen, "Çarşamba kıl biberi, kişniş, sarımsak, tuz, çeşitli baharatlar içeren bir yiyeceğimiz. İçine ceviz ve fındık koyarak kahvaltılık olarak tüketebiliyoruz. Ayrıca yemeklere koyuyoruz. Biz istiyoruz ki tescil ettiğimiz marka ile kadınlarımızın evlerinde ürettikleri biber tuzundan para kazanmalarını istiyoruz. Ayrıca marka olarak kendi adımı logo olarak da fotoğrafımı kulandım" diyerek sözlerine şöyle devam etti: "Ev hanımlarımız üretsinler ekonomiye katılsınlar istiyoruz. Kadınlar evlerinde oturmasınlar iş hayatına katılsınlar istiyoruz. Biz biber tuzunu topyekun bir çalışma ile üretip satabilsek organize halde bunu yapabilsek ev hanımlarının iş sorunu yüzde 90 ortadan kalkar. Yurt dışında yöresel ürünlerin üretilip tanıtılıp dünyaya yayıldığını görüyoruz. Bunu neden biz başarmayalım. Sadece desteğe ihtiyacımız var. Biz ev hanımları olarak bu noktaya getirebildik. Devletimizden bize destek olmasını yol açmasını bekliyoruz. Ayrıca 'biber tuzu' ile ilgili coğrafi işaret de alınması gerektiğini düşünüyorum."
273,058
# 'Biber tuzu' için marka tescili yaptırdı ## Özet Yaprak KOÇER/ÇARŞAMBA (Samsun), (DHA) - SAMSUN'da 600 üyesi olan Çarşamba Ev Hanımları Derneği Başkanı Saniye Şen, 'biber tuzu'nun patentini almak için geçen Mart ayında Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvuruda bulundu ## İçerik 06 Aralık 2017 15:57 . Şen ayrıca dernek üyesi kadınların 'biber tuzu'nu bir marka altında üretip satmasını sağlamak için marka tescili yaptırdı. Saniye Şen, dernek üyesi kadınların 'Çarşamba tipi biber tuzu'nu bir marka altında üretip satmasını sağlamak için Türk Patent ve Marka Kurumu'na kendi fotoğrafını logo olarak kullandığı 'Saniye Hanım' markasını oluşturarak marka tescilini yaptırdı. 'Biber Tuzu'nu ilçedeki kadınların çocuğunun evlerinde yapıp hem yemeklerinde hem de kahvaltılık olarak kullandıklarını söyleyen Şen, "Çarşamba kıl biberi, kişniş, sarımsak, tuz, çeşitli baharatlar içeren bir yiyeceğimiz. İçine ceviz ve fındık koyarak kahvaltılık olarak tüketebiliyoruz. Ayrıca yemeklere koyuyoruz. Biz istiyoruz ki tescil ettiğimiz marka ile kadınlarımızın evlerinde ürettikleri biber tuzundan para kazanmalarını istiyoruz. Ayrıca marka olarak kendi adımı logo olarak da fotoğrafımı kulandım" diyerek sözlerine şöyle devam etti: "Ev hanımlarımız üretsinler ekonomiye katılsınlar istiyoruz. Kadınlar evlerinde oturmasınlar iş hayatına katılsınlar istiyoruz. Biz biber tuzunu topyekun bir çalışma ile üretip satabilsek organize halde bunu yapabilsek ev hanımlarının iş sorunu yüzde 90 ortadan kalkar. Yurt dışında yöresel ürünlerin üretilip tanıtılıp dünyaya yayıldığını görüyoruz. Bunu neden biz başarmayalım. Sadece desteğe ihtiyacımız var. Biz ev hanımları olarak bu noktaya getirebildik. Devletimizden bize destek olmasını yol açmasını bekliyoruz. Ayrıca 'biber tuzu' ile ilgili coğrafi işaret de alınması gerektiğini düşünüyorum."
760864
haber
4 çocuk babası kayıp
Murat SÖZERİ/MUT (Mersin), (DHA) - MERSİN’in Mut ilçesinde dün sabah evinden çıkan 4 çocuk babası Abdullah Aksaz (31) ortadan kayboldu
30 Kasım 2018 16:44 . İlçedeki bir firmada şoförlük yapan Abdullah Aksaz, dün sabah ilkokula giden oğlunu okula bıraktı. İşyerine gitmemesi üzerine işyeri sahipleri, Abdullah Aksaz’ın yakınlarını aradılar. Yapılan arama sonucu Aksaz'ın kullandığı otomobil, terk edilmiş halde bulundu. Araçta Aksaz’ın telefonu bulundu ancak kendisine ulaşılamadı. Polise kayıp başvurusunda bulunan Aksaz’ın kardeşi Elif Aksaz, "Ağabeyimin hayatından endişe ediyoruz" dedi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. FOTOĞRAFLI
145,804
# 4 çocuk babası kayıp ## Özet Murat SÖZERİ/MUT (Mersin), (DHA) - MERSİN’in Mut ilçesinde dün sabah evinden çıkan 4 çocuk babası Abdullah Aksaz (31) ortadan kayboldu ## İçerik 30 Kasım 2018 16:44 . İlçedeki bir firmada şoförlük yapan Abdullah Aksaz, dün sabah ilkokula giden oğlunu okula bıraktı. İşyerine gitmemesi üzerine işyeri sahipleri, Abdullah Aksaz’ın yakınlarını aradılar. Yapılan arama sonucu Aksaz'ın kullandığı otomobil, terk edilmiş halde bulundu. Araçta Aksaz’ın telefonu bulundu ancak kendisine ulaşılamadı. Polise kayıp başvurusunda bulunan Aksaz’ın kardeşi Elif Aksaz, "Ağabeyimin hayatından endişe ediyoruz" dedi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. FOTOĞRAFLI
310114
haber
AKP listesine Erdoğan etkisi tartışılırken Instagram'a imza koyan Davutoğlu'ndan 'benim listem' mesajı
null
18 Eylül 2015 21:02 Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, yakın çalışma arkadaşlarıyla 1 Kasım seçimine ilişkin milletvekili aday listesine son şeklini verdiği saatlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cuma namazını kılmak üzere Çankaya Köşkü’ne gitmesinin ardından Erdoğan'ın milletvekili listelerine müdahale ettiği iddiası kulisleri hareketlendirdi. İddiaların ardından Davutoğlu, Instagram hesabına koyduğu imza fotoğrafıyla 'benim listem' vurgusu yaptı. Ahmet Davutoğlu Insragram hesabından paylaştığı fotoğrafa, "1 Kasım seçimlerine girecek milletvekili aday listemizi imzaladım. İlk günkü aşkla #HaydiBismillah" notunu düştü. Davutoğlu'nun bu paylaşımı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milletvekili aday listelerine müdahale ettiği" yönündeki iddialara karşılık 'benim listem' vurgusu yapması olarak yorumlandı.
205,444
# AKP listesine Erdoğan etkisi tartışılırken Instagram'a imza koyan Davutoğlu'ndan 'benim listem' mesajı 18 Eylül 2015 21:02 Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, yakın çalışma arkadaşlarıyla 1 Kasım seçimine ilişkin milletvekili aday listesine son şeklini verdiği saatlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cuma namazını kılmak üzere Çankaya Köşkü’ne gitmesinin ardından Erdoğan'ın milletvekili listelerine müdahale ettiği iddiası kulisleri hareketlendirdi. İddiaların ardından Davutoğlu, Instagram hesabına koyduğu imza fotoğrafıyla 'benim listem' vurgusu yaptı. Ahmet Davutoğlu Insragram hesabından paylaştığı fotoğrafa, "1 Kasım seçimlerine girecek milletvekili aday listemizi imzaladım. İlk günkü aşkla #HaydiBismillah" notunu düştü. Davutoğlu'nun bu paylaşımı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milletvekili aday listelerine müdahale ettiği" yönündeki iddialara karşılık 'benim listem' vurgusu yapması olarak yorumlandı.
838917
haber
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Seçer'in konvoyunda kaza: 3 yaralı!
null
11 Eylül 2019 11:30 Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'in danışmanının içinde bulunduğu otomobil, başka bir araca çarpıp takla attı. Kazada danışman Yusuf Yusuf Sahici, şoför ve bir belediye personeli yaralandı. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, büyükşehir belediye başkanlarını daveti üzerine Ankara'ya gitmek için yola çıktı. Danışmanı Yusuf Sahıcı da (46) başka bir araçla Seçer'e eşlik etti. Sahici'nın içinde bulunduğu Mustafa Bereli (45) yönetimindeki 33 PKZ 35 plakalı otomobil, saat 10.00 sıralarında Aksaray- Ankara karayolunun 35'ınci kilometresinde Adem Altınsoy (70) idaresindeki 68 EF 508 plakalı otomobille çarpıştı. Çarpışmanın etkisiyle savrulan Bereli idaresindeki otomobil, şarampole devrilip takla attı. Kazada sürücü Bereli, danışman Sahici ile belediye personeli Zekeriya Özmüş (48) yaralandı. Yaralılar, ihbar üzerine çağrılan ambulanslarla Aksaray Eğitim ve Uygulama Hastanesine kaldırıldı. Tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Seçer de, danışmanı ve diğer personelinin durumlarının iyi olduğu öğrenmesi üzerine toplantıya katılmak için makam aracıyla yola devam etti.
293,879
# Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Seçer'in konvoyunda kaza: 3 yaralı! 11 Eylül 2019 11:30 Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'in danışmanının içinde bulunduğu otomobil, başka bir araca çarpıp takla attı. Kazada danışman Yusuf Yusuf Sahici, şoför ve bir belediye personeli yaralandı. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, büyükşehir belediye başkanlarını daveti üzerine Ankara'ya gitmek için yola çıktı. Danışmanı Yusuf Sahıcı da (46) başka bir araçla Seçer'e eşlik etti. Sahici'nın içinde bulunduğu Mustafa Bereli (45) yönetimindeki 33 PKZ 35 plakalı otomobil, saat 10.00 sıralarında Aksaray- Ankara karayolunun 35'ınci kilometresinde Adem Altınsoy (70) idaresindeki 68 EF 508 plakalı otomobille çarpıştı. Çarpışmanın etkisiyle savrulan Bereli idaresindeki otomobil, şarampole devrilip takla attı. Kazada sürücü Bereli, danışman Sahici ile belediye personeli Zekeriya Özmüş (48) yaralandı. Yaralılar, ihbar üzerine çağrılan ambulanslarla Aksaray Eğitim ve Uygulama Hastanesine kaldırıldı. Tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Seçer de, danışmanı ve diğer personelinin durumlarının iyi olduğu öğrenmesi üzerine toplantıya katılmak için makam aracıyla yola devam etti.
463477
haber
AK Parti Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk’ün acı günü
Erhan GÖĞEM/KIRIKKALE, (DHA)- AK Parti Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk’ün annesi 79 yaşındaki Fadime Öztürk’ün annesi hayatını kaybetti
Kırakkale Yüksek İhtisas Hastanesi’nde rahatsızlığı nedeniyle tedavi altındayken yaşamını yitiren 79 yaşındaki Fadime Öztürk için Kırıkkale Nur Camiin’deki öğle namazı sonrası cenaze namazı kılındı. Cenaze namazına eski Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı ve Van Milletvekili Beşir Atalay, KİT Komisyonu Başkanı Uğur Aydemir, AK Partili milletvekilleri Selçuk Özdağ, Fevzi Şanverdi, Tamer Dağlı, Oktay Çanak, Ramazan Can, Mehmet Demir, Orman ve Su işleri Bakan Yardımcısı Harun Tükekci, Genel Başkan Yardımcısı Harun Karaca, Vali Yardımcısı Osman Aktaş, Kırıkkale Belediye Başkanı Mehmet Saygılı, eski milletvekili Oğuzkaan Köksal, il müdürleri, ilçe kaymakamları, belediye başkanları ile kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. Fadime Öztürk Keskin İlçesi Aşağışıh Köyünde toprağa verildi.
330,421
# AK Parti Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk’ün acı günü ## Özet Erhan GÖĞEM/KIRIKKALE, (DHA)- AK Parti Kırıkkale Milletvekili Abdullah Öztürk’ün annesi 79 yaşındaki Fadime Öztürk’ün annesi hayatını kaybetti ## İçerik Kırakkale Yüksek İhtisas Hastanesi’nde rahatsızlığı nedeniyle tedavi altındayken yaşamını yitiren 79 yaşındaki Fadime Öztürk için Kırıkkale Nur Camiin’deki öğle namazı sonrası cenaze namazı kılındı. Cenaze namazına eski Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı ve Van Milletvekili Beşir Atalay, KİT Komisyonu Başkanı Uğur Aydemir, AK Partili milletvekilleri Selçuk Özdağ, Fevzi Şanverdi, Tamer Dağlı, Oktay Çanak, Ramazan Can, Mehmet Demir, Orman ve Su işleri Bakan Yardımcısı Harun Tükekci, Genel Başkan Yardımcısı Harun Karaca, Vali Yardımcısı Osman Aktaş, Kırıkkale Belediye Başkanı Mehmet Saygılı, eski milletvekili Oğuzkaan Köksal, il müdürleri, ilçe kaymakamları, belediye başkanları ile kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. Fadime Öztürk Keskin İlçesi Aşağışıh Köyünde toprağa verildi.
24342
yazarlar
Kuantum Dolanıklık: Işık hızı aşılmış mı oluyor?
Kuantum bilgi sistemlerinin temelini oluşturuyor "kuantum dolanıklık"... Kuantum kriptoloji, kuantum hesaplama, ışınlama gibi gelecek yaşamımızda etkin teknolojilerin temeli bize oldukça yabancı bu garip kurallara dayanıyor
Bugün kadınlar uzayda iş başındalar. İnsanın bilinmeyene yolculuğunda, onların ayak seslerinin uzayda yankılandığına tanık olmaktayız Manchester'da, elinde elma olan bir heykel vardır; bilgisayarın ve yapay zekanın babası, savaş kahramanı Alan Turing'in heykeli
278,958
# Kuantum Dolanıklık: Işık hızı aşılmış mı oluyor? ## Özet Kuantum bilgi sistemlerinin temelini oluşturuyor "kuantum dolanıklık"... Kuantum kriptoloji, kuantum hesaplama, ışınlama gibi gelecek yaşamımızda etkin teknolojilerin temeli bize oldukça yabancı bu garip kurallara dayanıyor ## İçerik Bugün kadınlar uzayda iş başındalar. İnsanın bilinmeyene yolculuğunda, onların ayak seslerinin uzayda yankılandığına tanık olmaktayız Manchester'da, elinde elma olan bir heykel vardır; bilgisayarın ve yapay zekanın babası, savaş kahramanı Alan Turing'in heykeli
626584
haber
Üsküdar'a "Mimar Sinan Meydanı" geliyor
Özgür Deniz KAYA / İSTANBUL (DHA) - İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Üsküdar'a yapılacak yeni meydanın detayları belli oldu
12 Mayıs 2018 15:06 . "Mimar Sinan Meydanı" adıyla yapılan, havadan da görüntülenen 27 bin metrekarelik alanın bin 400 metrekarelik kısmına dükkanları yıkılan esnaf için yeni bir çarşı inşa edilecek. Ayrıca tarihi eserlerin siluetini bozduğu için yıkılan 5 katlı çelik otopark yerine, 874 araçlık bir yer altı otoparkı yapılacak. Proje için Anıtlar Kurulu'ndan da onay çıktı. Tarihi Yarımada'nın karşısında bulunan Üsküdar'da yeni meydan inşası için düğmeye basıldı. Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerinde bulunan, eski belediye binası ve yapıların yıkılmasıyla gerçekleşecek yeni meydanın ismi "Mimar Sinan Meydanı" olarak belirlendi. Toplamda 8 bin 250 metrekare taban alanı bulunan yapıların yıkılmasıyla çalışmalar hız kazandı. ANITLAR KURULU'NDAN ONAY ALINDI Üsküdar Meydanı'nın yakınında bulanan yeni meydan, 27 bin metrekare alan üzerine inşa ediliyor. Bu alanın içinde bin 400 metrekarelik bölümde, dükkanları yıkılan esnaf için 3 katlı ve 151 adet dükkandan oluşan bir çarşı inşa edilecek. Ayrıca Üsküdar Mimar Sinan Meydanı, Hakimiyeti Milliye Çarşısı ve Zeminaltı Otopark Projesi için Anıtlar kurulundan da onay alındı. TARİHÎ YAPILARIN SİLUETINI BOZAN ÇELİK OTOPARK YIKILDI Öte yandan 750 araç kapasiteli 5 katlı çelik otopark da görüntü kirliliğine sebep olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Çelik otoparkın yerine, 874 araçlık yeni zemin altı otoparkı yapılacak. Böylece Mimar Sinan tarafından 1574-1583 yılları arasında hamam olarak inşa edilen, ancak günümüzde çarşı olarak hizmet veren "Mimar Sinan Çarşısı" ve 16. yüzyılın başlarında yaptırılan "Kara Davud Paşa Camii" gibi tarihi yapıların siluetinin bozulması da engellenecek. "AVM DEĞİL 3 KATLI ÇARŞI YAPILACAK" İBB'nin Projeler Daire Başkanlığı'na bağlı Alt Yapı Projeler Müdürü Fatih Duman, meydan düzenlemesi içinde bir alışveriş merkezi yapılmayacağını söyledi. Alanın bir bölümünde çarşı yapılacağını kaydeden Duman, "Bu meydanımız yeşil alan, dinlenme alanları, yürüyüş yolları ve rekreasyon alanları içeren 27 bin metrekarelik bir kent meydanı olacak. Korkmazlar Çarşısı olarak bilinen 151 adet bağımsız bölümün bulunduğu dükkanlar ve çarşı bölümü yıkıldı. Onun yerine meydanımızın hemen arka köşesine sığacak şekilde bir çarşı yapılacak. Bu çarşımız 1/1000'lik ve 1/5000'lik imar planlarımız ilçe ve büyükşehir belediyesinden geçti. Kurul onaylarımızı da aldık. İfade edildiği gibi bu bir AVM değil. Bin 400 metrekare oturum alanlı 3 katlı bir çarşı" dedi. 50 BİN METREKAREYE YAKIN BİNA YIKILDI Meydan inşası için toplam 50 bin metrekareye yakın bina yıkıldığını belirten Duman, "10 bin metrekare Üsküdar belediye binamız, 4 bin metrekare Korkmazlar Çarşısı, yaklaşık 13 bin metrekare civarında 5 katlı çelik otoparkımızı yıktık. Onu yer altı otoparkına çeviriyoruz. Toplamda 50 bin metrekare kapalı alanı olan binalarımızı yıktık. Bütün meydanımız 27 bin metrekare. Bunun yüzde 5'ine oturan, 3 katlı küçük bir çarşı yapıyoruz. Geri kalan tüm alan yeşil alan, meydan düzenlemesi ile halkımızın kullanımına açılacak" diye konuştu. YER ALTINA 874 ARAÇLIK OTOPARKI GELİYOR 750 araçlık 5 katlı çelik otoparkın da yıkıldığını sözlerine ekelyen Duman, "Halkımıza meydan kazandırmak için bunu yer altı otoparkına çeviriyoruz. Yeni otoparkımız 874 araçlık olacak. Yaklaşık yüzde 15-20 kapasitemizi artırıyoruz. Büyük bir yatırım yaparak halkımıza meydan kazandırmış oluyoruz" ifadelerini kullandı. (FOTOĞRAFLI)
129,556
# Üsküdar'a "Mimar Sinan Meydanı" geliyor ## Özet Özgür Deniz KAYA / İSTANBUL (DHA) - İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Üsküdar'a yapılacak yeni meydanın detayları belli oldu ## İçerik 12 Mayıs 2018 15:06 . "Mimar Sinan Meydanı" adıyla yapılan, havadan da görüntülenen 27 bin metrekarelik alanın bin 400 metrekarelik kısmına dükkanları yıkılan esnaf için yeni bir çarşı inşa edilecek. Ayrıca tarihi eserlerin siluetini bozduğu için yıkılan 5 katlı çelik otopark yerine, 874 araçlık bir yer altı otoparkı yapılacak. Proje için Anıtlar Kurulu'ndan da onay çıktı. Tarihi Yarımada'nın karşısında bulunan Üsküdar'da yeni meydan inşası için düğmeye basıldı. Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerinde bulunan, eski belediye binası ve yapıların yıkılmasıyla gerçekleşecek yeni meydanın ismi "Mimar Sinan Meydanı" olarak belirlendi. Toplamda 8 bin 250 metrekare taban alanı bulunan yapıların yıkılmasıyla çalışmalar hız kazandı. ANITLAR KURULU'NDAN ONAY ALINDI Üsküdar Meydanı'nın yakınında bulanan yeni meydan, 27 bin metrekare alan üzerine inşa ediliyor. Bu alanın içinde bin 400 metrekarelik bölümde, dükkanları yıkılan esnaf için 3 katlı ve 151 adet dükkandan oluşan bir çarşı inşa edilecek. Ayrıca Üsküdar Mimar Sinan Meydanı, Hakimiyeti Milliye Çarşısı ve Zeminaltı Otopark Projesi için Anıtlar kurulundan da onay alındı. TARİHÎ YAPILARIN SİLUETINI BOZAN ÇELİK OTOPARK YIKILDI Öte yandan 750 araç kapasiteli 5 katlı çelik otopark da görüntü kirliliğine sebep olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Çelik otoparkın yerine, 874 araçlık yeni zemin altı otoparkı yapılacak. Böylece Mimar Sinan tarafından 1574-1583 yılları arasında hamam olarak inşa edilen, ancak günümüzde çarşı olarak hizmet veren "Mimar Sinan Çarşısı" ve 16. yüzyılın başlarında yaptırılan "Kara Davud Paşa Camii" gibi tarihi yapıların siluetinin bozulması da engellenecek. "AVM DEĞİL 3 KATLI ÇARŞI YAPILACAK" İBB'nin Projeler Daire Başkanlığı'na bağlı Alt Yapı Projeler Müdürü Fatih Duman, meydan düzenlemesi içinde bir alışveriş merkezi yapılmayacağını söyledi. Alanın bir bölümünde çarşı yapılacağını kaydeden Duman, "Bu meydanımız yeşil alan, dinlenme alanları, yürüyüş yolları ve rekreasyon alanları içeren 27 bin metrekarelik bir kent meydanı olacak. Korkmazlar Çarşısı olarak bilinen 151 adet bağımsız bölümün bulunduğu dükkanlar ve çarşı bölümü yıkıldı. Onun yerine meydanımızın hemen arka köşesine sığacak şekilde bir çarşı yapılacak. Bu çarşımız 1/1000'lik ve 1/5000'lik imar planlarımız ilçe ve büyükşehir belediyesinden geçti. Kurul onaylarımızı da aldık. İfade edildiği gibi bu bir AVM değil. Bin 400 metrekare oturum alanlı 3 katlı bir çarşı" dedi. 50 BİN METREKAREYE YAKIN BİNA YIKILDI Meydan inşası için toplam 50 bin metrekareye yakın bina yıkıldığını belirten Duman, "10 bin metrekare Üsküdar belediye binamız, 4 bin metrekare Korkmazlar Çarşısı, yaklaşık 13 bin metrekare civarında 5 katlı çelik otoparkımızı yıktık. Onu yer altı otoparkına çeviriyoruz. Toplamda 50 bin metrekare kapalı alanı olan binalarımızı yıktık. Bütün meydanımız 27 bin metrekare. Bunun yüzde 5'ine oturan, 3 katlı küçük bir çarşı yapıyoruz. Geri kalan tüm alan yeşil alan, meydan düzenlemesi ile halkımızın kullanımına açılacak" diye konuştu. YER ALTINA 874 ARAÇLIK OTOPARKI GELİYOR 750 araçlık 5 katlı çelik otoparkın da yıkıldığını sözlerine ekelyen Duman, "Halkımıza meydan kazandırmak için bunu yer altı otoparkına çeviriyoruz. Yeni otoparkımız 874 araçlık olacak. Yaklaşık yüzde 15-20 kapasitemizi artırıyoruz. Büyük bir yatırım yaparak halkımıza meydan kazandırmış oluyoruz" ifadelerini kullandı. (FOTOĞRAFLI)
146977
haber
BEŞİKTAŞ TANJU KAYHAN İLE GÖRÜŞMELERE BAŞLADI İSTANBUL
BEŞİKTAŞ TANJU KAYHAN İLE GÖRÜŞMELERE BAŞLADI İSTANBUL (A.A)
- - 24.05.2011 - Yeni sezon için transfer çalışmalarını sürdüren Beşiktaş, Veli Kavlak ve Egemen Korkmaz'dan sonra, Avusturya'nın Rapid Wien takımında forma giyen 1989 doğumlu Türk asıllı savunma oyuncusu Tanju Kayhan'ın transferi için de görüşmelere başlandığını İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) bildirdi. Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den İMKB'ye yapılan açıklamada, ''Avusturya'nın Rapid Wien Kulübü oyuncusu Tanju Kayhan'ın transferi konusunda görüşmelere başlanmıştır'' denildi.
242,272
# BEŞİKTAŞ TANJU KAYHAN İLE GÖRÜŞMELERE BAŞLADI İSTANBUL ## Özet BEŞİKTAŞ TANJU KAYHAN İLE GÖRÜŞMELERE BAŞLADI İSTANBUL (A.A) ## İçerik - - 24.05.2011 - Yeni sezon için transfer çalışmalarını sürdüren Beşiktaş, Veli Kavlak ve Egemen Korkmaz'dan sonra, Avusturya'nın Rapid Wien takımında forma giyen 1989 doğumlu Türk asıllı savunma oyuncusu Tanju Kayhan'ın transferi için de görüşmelere başlandığını İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) bildirdi. Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den İMKB'ye yapılan açıklamada, ''Avusturya'nın Rapid Wien Kulübü oyuncusu Tanju Kayhan'ın transferi konusunda görüşmelere başlanmıştır'' denildi.
658912
haber
Engelli seçmen ambulansla oy kullanmaya gitti
Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)- ŞANLIURFA’nın Siverek ilçesinde 467 sandıkta 134 bin 935 seçmen oy kullanmaya başladı
24 Haziran 2018 15:13 . Oy kullanımına gidemeyen engelli ve hastalar sağlık ekipleri tarafından ambulanslarla sandık başına götürüldü ya da evlerine getirilen sandıklarda oy kullanması sağlandı. Şirinkuyu Mahallesinde oturan yürüme engelli Mahmut Bakşi (72) oy kullanmaya gidemeyince sağlık ekibinden yardım istedi. Ekipler tarafından evinden alınarak oy kullanacağı Hüsnü Özyeğin İlkokulu'na götürülen Bakşi, 1412 nolu sandıkta oyunu kullandı. İlçede raporlu ve yatalak olan 13 kişi de ilçe seçim kurula tarafından evlerine gönderilen seyyar sandıklarda oy kullandı.
32,390
# Engelli seçmen ambulansla oy kullanmaya gitti ## Özet Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)- ŞANLIURFA’nın Siverek ilçesinde 467 sandıkta 134 bin 935 seçmen oy kullanmaya başladı ## İçerik 24 Haziran 2018 15:13 . Oy kullanımına gidemeyen engelli ve hastalar sağlık ekipleri tarafından ambulanslarla sandık başına götürüldü ya da evlerine getirilen sandıklarda oy kullanması sağlandı. Şirinkuyu Mahallesinde oturan yürüme engelli Mahmut Bakşi (72) oy kullanmaya gidemeyince sağlık ekibinden yardım istedi. Ekipler tarafından evinden alınarak oy kullanacağı Hüsnü Özyeğin İlkokulu'na götürülen Bakşi, 1412 nolu sandıkta oyunu kullandı. İlçede raporlu ve yatalak olan 13 kişi de ilçe seçim kurula tarafından evlerine gönderilen seyyar sandıklarda oy kullandı.
1009268
haber
İsmail Saymaz: İki kaynaktan doğrulattım, affını isteyen isim TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’miş
null
"TÜİK'in yıllık enflasyon oranını yüzde 36 olarak açıklaması, Beştepe'de tepki çekmiş" 20 Ocak 2022 07:38 Gazeteci İsmail Saymaz, HaberTürk yazarı Fatih Altaylı’nın "Geçtiğimiz günlerde çok ama çok önemli bir istifa gerçekleşti. Üst makam da zaten istenilen bu istifayı aldı ve cebine koydu. Ne zaman açıklanır, nasıl açıklanır bilmiyorum. Ama bu istifa gerçek" dediği ve kim olduğunu açıklamadığı ismin kulislerde ismi geçen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Sait Erdal Dinçer olduğu iddiasını yazdı. Halk TV’deki köşesinde "Ankara kulislerini çalkalayan bu iddiayı iki kaynaktan doğrulattım" diyen Saymaz, "İddiaya göre ‘affını’ isteyen isim, TÜİK Başkanı Dinçer'miş. TÜİK'in yıllık enflasyon oranını yüzde 36 olarak açıklaması, Beştepe'de tepki çekmiş. Dinçer'in makamında sayılı günlerinin kaldığı söyleniyor. Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Türkiye’de son günlerde sık sık gündeme gelen bir kurumun başında yer alan ismin istifa ettiğini yazmıştı. Altaylı, istifanın henüz işleme konulmadığı için kurumun ismini vermediğini ifade ederek, "Bu istifanın kurumun bu ay göstereceği performansın bağlı olduğu kişi tarafından beğenilip beğenilmemesine bağlı olarak işleme koyulacağını veya koyulmayacağını zannediyorum" demişti.
77,191
# İsmail Saymaz: İki kaynaktan doğrulattım, affını isteyen isim TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’miş "TÜİK'in yıllık enflasyon oranını yüzde 36 olarak açıklaması, Beştepe'de tepki çekmiş" 20 Ocak 2022 07:38 Gazeteci İsmail Saymaz, HaberTürk yazarı Fatih Altaylı’nın "Geçtiğimiz günlerde çok ama çok önemli bir istifa gerçekleşti. Üst makam da zaten istenilen bu istifayı aldı ve cebine koydu. Ne zaman açıklanır, nasıl açıklanır bilmiyorum. Ama bu istifa gerçek" dediği ve kim olduğunu açıklamadığı ismin kulislerde ismi geçen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Sait Erdal Dinçer olduğu iddiasını yazdı. Halk TV’deki köşesinde "Ankara kulislerini çalkalayan bu iddiayı iki kaynaktan doğrulattım" diyen Saymaz, "İddiaya göre ‘affını’ isteyen isim, TÜİK Başkanı Dinçer'miş. TÜİK'in yıllık enflasyon oranını yüzde 36 olarak açıklaması, Beştepe'de tepki çekmiş. Dinçer'in makamında sayılı günlerinin kaldığı söyleniyor. Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Türkiye’de son günlerde sık sık gündeme gelen bir kurumun başında yer alan ismin istifa ettiğini yazmıştı. Altaylı, istifanın henüz işleme konulmadığı için kurumun ismini vermediğini ifade ederek, "Bu istifanın kurumun bu ay göstereceği performansın bağlı olduğu kişi tarafından beğenilip beğenilmemesine bağlı olarak işleme koyulacağını veya koyulmayacağını zannediyorum" demişti.
902660
haber
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada?
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada?
Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusuna oranla yapılan sıralamada dünyada vaka sayısında 84., can kaybı sayısında 66. sırada yer alıyor. Mutlak rakamlarda ise Türkiye, vaka sayısında 18'inci, can kaybında ise 23'üncü sırada bulunuyor. Çeşitli konularda eş zamanlı istatistikler sağlayan Worldometers'ta paylaşılan küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs tanısı konanların ve virüs nedeniyle ölenlerin sayıları veriliyor. Sitedeki verilerle, nüfusa oranla salgının ülkelere göre yayılım ölçüleri izlenebiliyor. Küresel verilere göre Katar, vaka sayısında 1. sırada görünüyor. Katar'ı, Bahreyn, Fransız Guyanası (French Guiana), Aruba, Panama, Şili, Kuveyt, Peru, San Marino, ABD izliyor. Küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sıralamasında 1. sırada San Marino görünüyor. San Marino'yu; Peru, Belçika, Andorra, İspanya, Şili, Bolivya, Birleşik Krallık, Brezilya, Ekvador izliyor. 83 milyon nüfuslu Türkiye, demografik veriler dikkate alındığında 288 bin 126 vaka ile dünyada 84., 6 bin 951 ölüm ile 66. sırada bulunuyor. Sadece tanı ve can kaybı sayılarının dikkate alındığı nispi olmayan mutlak rakamlarda ise Türkiye dünyada vaka sayısında 18'nci, ölüm sayısında da 23'üncü durumda görünüyor. Vaka sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle: ABD Hindistan Brezilya Rusya Peru Kolombiya Meksika Güney Afrika Cumhuriyeti İspanya Arjantin Şili İran Fransa Birleşik Krallık Bangladeş Ölüm sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle:
190,230
# Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada? ## Özet Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusa oranla ve mutlak rakamlarla dünyada kaçıncı sırada? ## İçerik Türkiye, Koronavirüs salgınında nüfusuna oranla yapılan sıralamada dünyada vaka sayısında 84., can kaybı sayısında 66. sırada yer alıyor. Mutlak rakamlarda ise Türkiye, vaka sayısında 18'inci, can kaybında ise 23'üncü sırada bulunuyor. Çeşitli konularda eş zamanlı istatistikler sağlayan Worldometers'ta paylaşılan küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs tanısı konanların ve virüs nedeniyle ölenlerin sayıları veriliyor. Sitedeki verilerle, nüfusa oranla salgının ülkelere göre yayılım ölçüleri izlenebiliyor. Küresel verilere göre Katar, vaka sayısında 1. sırada görünüyor. Katar'ı, Bahreyn, Fransız Guyanası (French Guiana), Aruba, Panama, Şili, Kuveyt, Peru, San Marino, ABD izliyor. Küresel verilerde, ülke ülke 1 milyon kişi içinde Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sıralamasında 1. sırada San Marino görünüyor. San Marino'yu; Peru, Belçika, Andorra, İspanya, Şili, Bolivya, Birleşik Krallık, Brezilya, Ekvador izliyor. 83 milyon nüfuslu Türkiye, demografik veriler dikkate alındığında 288 bin 126 vaka ile dünyada 84., 6 bin 951 ölüm ile 66. sırada bulunuyor. Sadece tanı ve can kaybı sayılarının dikkate alındığı nispi olmayan mutlak rakamlarda ise Türkiye dünyada vaka sayısında 18'nci, ölüm sayısında da 23'üncü durumda görünüyor. Vaka sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle: ABD Hindistan Brezilya Rusya Peru Kolombiya Meksika Güney Afrika Cumhuriyeti İspanya Arjantin Şili İran Fransa Birleşik Krallık Bangladeş Ölüm sayılarındaki mutlak sayı sıralamasında ilk 15 ülke şöyle:
487922
haber
Nilüfer Belediyespor - Seramiksan: 2-3
BURSA, (DHA) Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Seramiksan, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u zorlandığı karşılaşma sonrasında 3-2 yenerek ligdeki 3'üncü galibiyetini aldı
12 Kasım 2017 00:12 BURSA, (DHA) Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Seramiksan, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u zorlandığı karşılaşma sonrasında 3-2 yenerek ligdeki 3'üncü galibiyetini aldı. Vestel Venus Sultanlar Ligi 7'nci hafta mücadelesinde Nilüfer Belediyespor, Cengiz Göllü Voleybol Salonu'nda Seramiksan'ı ağırladı. Baştan sona çekişmeli geçen mücadelenin ilk setinde gülen taraf 25-21'lik skorla ev sahibi Nilüfer Belediyespor oldu. Ancak Seramiksan, ikinci sette file üzerindeki hakimiyeti ele geçirince bu bölümü 25-14 önde tamamlayarak setlere denge getirdi. Akabinde Nilüfer Belediyespor, üçüncü seti 25-16 kazanarak maçta yeniden öne geçse de konuk ekip, direnç göstererek dördüncü seti 25-19 kazandı ve maçı da final setine taşıdı. Her iki ekip de final setinde etkili bir oyun ortaya koyarken, son sayılara doğru hata yapmayan Seramiksan bu seti 15-9, maçı da 3-2 kazandı. Bu sonucun ardından Seramiksan ligdeki 3'üncü galibiyetini elde ederken, Nilüfer Belediyespor ise 5'inci mağlubiyetini aldı. FOTOĞRAFLI
117,606
# Nilüfer Belediyespor - Seramiksan: 2-3 ## Özet BURSA, (DHA) Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Seramiksan, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u zorlandığı karşılaşma sonrasında 3-2 yenerek ligdeki 3'üncü galibiyetini aldı ## İçerik 12 Kasım 2017 00:12 BURSA, (DHA) Vestel Venus Sultanlar Ligi'nde Seramiksan, deplasmanda Nilüfer Belediyespor'u zorlandığı karşılaşma sonrasında 3-2 yenerek ligdeki 3'üncü galibiyetini aldı. Vestel Venus Sultanlar Ligi 7'nci hafta mücadelesinde Nilüfer Belediyespor, Cengiz Göllü Voleybol Salonu'nda Seramiksan'ı ağırladı. Baştan sona çekişmeli geçen mücadelenin ilk setinde gülen taraf 25-21'lik skorla ev sahibi Nilüfer Belediyespor oldu. Ancak Seramiksan, ikinci sette file üzerindeki hakimiyeti ele geçirince bu bölümü 25-14 önde tamamlayarak setlere denge getirdi. Akabinde Nilüfer Belediyespor, üçüncü seti 25-16 kazanarak maçta yeniden öne geçse de konuk ekip, direnç göstererek dördüncü seti 25-19 kazandı ve maçı da final setine taşıdı. Her iki ekip de final setinde etkili bir oyun ortaya koyarken, son sayılara doğru hata yapmayan Seramiksan bu seti 15-9, maçı da 3-2 kazandı. Bu sonucun ardından Seramiksan ligdeki 3'üncü galibiyetini elde ederken, Nilüfer Belediyespor ise 5'inci mağlubiyetini aldı. FOTOĞRAFLI
887333
haber
HaberTürk yazarı Karaca: Bellini’nin tablosu neden bu kadar ucuz?
HaberTürk yazarı Karaca: Bellini’nin tablosu neden bu kadar ucuz?
HaberTürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Londra'daki açık artırmadan 770 bin sterline satın alınan 'Fatih Sultan Mehmet' portresine ilişkin, "Bazı ifadelerde geçen '15 yüzyılda Bellini’nin atölyesinden çıktığı bilinen tablo' cümlesindeki temkinli yaklaşım bir doğruyu ihtiva etmekte. Muhtemelen tablo Bellini’nin elinden çıkma değil, atölyesindeki takipçileri tarafından yapılmış bir resim. Ancak bu her hâlükârda iyi alışveriş." görüşünü savundu. Karaca, "2019 Mayıs ayında, İtalyan ressam Gentile Bellini’nin kendisinin değil takipçilerinden birinin yaptığı düşünülen Kanuni Sultan Süleyman portresi 6 milyon 195 bin Euro’ya satıldı. Yani bugünkü değeriyle 47 milyon 632 bin 434 TL’ye . Ekim 2019’da ise yıllarca Paris'te yaşlı bir kadının duvarında asılı duran tablonun Floransalı ünlü Rönesans öncesi ressamı Cimabue'nin 'İsa ile Alay' adlı eseri olduğu anlaşılmış ve eser açık artırmada 24 milyon Euro’ya alıcı bulmuştu. Bugünkü değeriyle yaklaşık 153 milyon TL’ye tekabül ediyordu bu para." ifadesini kullandı. Karaca yazısında şunları kaydetti: "Ünlü Rönesans dönemi Rafael üç yüzyıl boyunca hem de Roma’ya rağmen Floransa’yı yönetmiş Medici’lerin ‘ilerici’ bir evladı olmakla nam salan ‘Lorenzo Medici’nin portresini yapmıştı. Lorenzo Medici portresi 2007 yılında 18 milyon 500 bin sterline satıldı; bugünkü ederi yaklaşık 156 milyon 551 bin TL. Ama Allah var, İBB’nin satın aldığı Bellini’nin yaptığı iddia edilen Fatih tablosu, 16. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından resmedilen meşhur Mona Lisa tablosunun 17. yüzyılda yapılan replikası ile kıyaslandığında bir tık daha pahalı. Bu replika tablo, Fransa’nın başkenti Paris'teki açık artırmada 552 bin 500 avrodan alıcı bulmuştu. (4 milyon 300 bin TL) Mona Lisa’nın ‘kopyası’ yaklaşık 4 milyon 300 bin TL ederken, Bellini’nin elinden çıkma orijinal bir tablonun 770 bin sterlin (846 bin 828 avro) yaklaşık 6 milyon 500 bin tutması pek mantıklı gelmiyor. Bakın daha Rönesans dönemi ressamı filan olmayan bizim Osman Hamdi Bey’in "Kuran Okuyan Kız" tablosunun 2019’da 44 milyon 122 bin 230 TL'ye "Yeşil Cami Önü" tablosunun ise 2016’da 13 milyon 509 bin TL’ye satıldığından hiç bahsetmiyoruz. Bu rakamlar haliyle insanı düşündürüyor. Ya her Rönesans, -Rönesans öncesi/sonrası da olur- ressamının eseri aynı ölçüde ilgiye mazhar değil. Yani Gentile Bellini bizde olduğu kadar ‘tutan’ bir ressam değil. Ya da bazı ifadelerde geçen "15 yüzyılda Bellini’nin atölyesinden çıktığı bilinen tablo" cümlesindeki temkinli yaklaşım bir doğruyu ihtiva etmekte. Muhtemelen tablo Bellini’nin elinden çıkma değil, atölyesindeki takipçileri tarafından yapılmış bir resim. Ancak bu her hâlükârda iyi alışveriş. Dünya çapındaki ünlü müzayede evlerinin ve galerilerinin değer atfettiği bir Fatih Sultan Mehmet tablosunun artık İstanbul’da bulunması kısır siyasi rekabete kurban edilmemesi, gurur duyulması gereken bir şey. Hele Fatih’in karşısındakinin gerçekte kim olduğu/olabileceği tartışmaları çölde vaha gibi, hem bilgilendiriyor hem tarih zevki aşılıyor. Siyasi yanı ise şu: AK Parti, Osmanlı tarihine duyulan sevgiyi kendisi/ kendi dünya görüşü/ kendi partilisi dışında kimselerin giremeyeceği bir kamusal alan gibi dizayn ediyordu. İmamoğlu söz konusu tabloyu alarak, belediye adına bir bütçe ayırıp değer atfederek yasaklanmak istenen sahneye güçlü bir giriş yaptı. Söz konusu alışverişin çok eleştirilmesinin asıl sebebi bu."
161,116
# HaberTürk yazarı Karaca: Bellini’nin tablosu neden bu kadar ucuz? ## Özet HaberTürk yazarı Karaca: Bellini’nin tablosu neden bu kadar ucuz? ## İçerik HaberTürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Londra'daki açık artırmadan 770 bin sterline satın alınan 'Fatih Sultan Mehmet' portresine ilişkin, "Bazı ifadelerde geçen '15 yüzyılda Bellini’nin atölyesinden çıktığı bilinen tablo' cümlesindeki temkinli yaklaşım bir doğruyu ihtiva etmekte. Muhtemelen tablo Bellini’nin elinden çıkma değil, atölyesindeki takipçileri tarafından yapılmış bir resim. Ancak bu her hâlükârda iyi alışveriş." görüşünü savundu. Karaca, "2019 Mayıs ayında, İtalyan ressam Gentile Bellini’nin kendisinin değil takipçilerinden birinin yaptığı düşünülen Kanuni Sultan Süleyman portresi 6 milyon 195 bin Euro’ya satıldı. Yani bugünkü değeriyle 47 milyon 632 bin 434 TL’ye . Ekim 2019’da ise yıllarca Paris'te yaşlı bir kadının duvarında asılı duran tablonun Floransalı ünlü Rönesans öncesi ressamı Cimabue'nin 'İsa ile Alay' adlı eseri olduğu anlaşılmış ve eser açık artırmada 24 milyon Euro’ya alıcı bulmuştu. Bugünkü değeriyle yaklaşık 153 milyon TL’ye tekabül ediyordu bu para." ifadesini kullandı. Karaca yazısında şunları kaydetti: "Ünlü Rönesans dönemi Rafael üç yüzyıl boyunca hem de Roma’ya rağmen Floransa’yı yönetmiş Medici’lerin ‘ilerici’ bir evladı olmakla nam salan ‘Lorenzo Medici’nin portresini yapmıştı. Lorenzo Medici portresi 2007 yılında 18 milyon 500 bin sterline satıldı; bugünkü ederi yaklaşık 156 milyon 551 bin TL. Ama Allah var, İBB’nin satın aldığı Bellini’nin yaptığı iddia edilen Fatih tablosu, 16. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından resmedilen meşhur Mona Lisa tablosunun 17. yüzyılda yapılan replikası ile kıyaslandığında bir tık daha pahalı. Bu replika tablo, Fransa’nın başkenti Paris'teki açık artırmada 552 bin 500 avrodan alıcı bulmuştu. (4 milyon 300 bin TL) Mona Lisa’nın ‘kopyası’ yaklaşık 4 milyon 300 bin TL ederken, Bellini’nin elinden çıkma orijinal bir tablonun 770 bin sterlin (846 bin 828 avro) yaklaşık 6 milyon 500 bin tutması pek mantıklı gelmiyor. Bakın daha Rönesans dönemi ressamı filan olmayan bizim Osman Hamdi Bey’in "Kuran Okuyan Kız" tablosunun 2019’da 44 milyon 122 bin 230 TL'ye "Yeşil Cami Önü" tablosunun ise 2016’da 13 milyon 509 bin TL’ye satıldığından hiç bahsetmiyoruz. Bu rakamlar haliyle insanı düşündürüyor. Ya her Rönesans, -Rönesans öncesi/sonrası da olur- ressamının eseri aynı ölçüde ilgiye mazhar değil. Yani Gentile Bellini bizde olduğu kadar ‘tutan’ bir ressam değil. Ya da bazı ifadelerde geçen "15 yüzyılda Bellini’nin atölyesinden çıktığı bilinen tablo" cümlesindeki temkinli yaklaşım bir doğruyu ihtiva etmekte. Muhtemelen tablo Bellini’nin elinden çıkma değil, atölyesindeki takipçileri tarafından yapılmış bir resim. Ancak bu her hâlükârda iyi alışveriş. Dünya çapındaki ünlü müzayede evlerinin ve galerilerinin değer atfettiği bir Fatih Sultan Mehmet tablosunun artık İstanbul’da bulunması kısır siyasi rekabete kurban edilmemesi, gurur duyulması gereken bir şey. Hele Fatih’in karşısındakinin gerçekte kim olduğu/olabileceği tartışmaları çölde vaha gibi, hem bilgilendiriyor hem tarih zevki aşılıyor. Siyasi yanı ise şu: AK Parti, Osmanlı tarihine duyulan sevgiyi kendisi/ kendi dünya görüşü/ kendi partilisi dışında kimselerin giremeyeceği bir kamusal alan gibi dizayn ediyordu. İmamoğlu söz konusu tabloyu alarak, belediye adına bir bütçe ayırıp değer atfederek yasaklanmak istenen sahneye güçlü bir giriş yaptı. Söz konusu alışverişin çok eleştirilmesinin asıl sebebi bu."
621715
haber
Trabzonspor-Kasımpaşa maçının ardından
Spor Toto Süper Lig'in 32'nci haftasında sahasında Kasımpaşa'ya 5-2 mağlup olan Trabzonspor'da teknik direktör Rıza Çalımbay, böyle bir maçı beklemediklerini ve neticede mağlubiyeti hak ettiklerini söyledi
06 Mayıs 2018 01:13 . ÇALIMBAY: "MAĞLUBİYETİ HAK ETTİK" Çalımbay, maç sonrası yaptığı açıklamada şöyle konuştu: "Buraya geldiğimden bu yana ilk kez bu kadar bariz defans hatası gördük. Bu hatalar da pahalıya patladı. Rakip girdiği pozisyonların tamamına yakınını değerlendirdi, biz de yardım ettik. Ofans açısından çok net pozisyonlar yakalandı, değerlendiremedik. Böyle hatalar yapıldığı zaman karşı takım affetmez. Sivas maçı da öyleydi, çok pozisyon vardı. İlk yarı atamadık, sonra yaptığımız hatalardan dolayı goller yedik. Maça bakarken yaptığımız hatalardan dolayı inanılmaz derece üzüldüm. Sonra iki arkadaşımızın kırmızı kart görmesi çok kötü oldu ama her şey bitmiş değil. 5'inci sırada ligi bitirme iddiamız sürüyor. Elimizden gelen gayreti gösterip inşallah bu hedefimizi gerçekleştireceğiz." "KADROMUZ BELLİ" Kadrolarının belli olduğunu ve ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıklarını kaydeden Çalımbay, sakat ve cezalı oyuncuların oluşunun da kendilerini etkilediğini belirterek, "Maçtan önce oyuncularımla konuştum. Kasımpaşa oyuncularının yarısından fazlası benim oyuncularım. Benim kurduğum takım. Maç toplantılarında oyuncuların neler yapabileceğini anlattık. Anlattığımız halde goller yedik. Sakat ve cezalı oyuncular var, elimizdeki kadro bu. Eksik çıktığımızda sıkıntılar yaşıyoruz" diye konuştu. "DEFANS HATALARI UĞURCAN'A DA YAZIK ETTİ" Çalımbay, genç kaleci Uğurcan Çakır'ın performansına ve Estaban'ın sakatlığına ilişkin ise, "Bugün defans hataları Uğurcan'a da yazık etti. Fazla yapacağı bir şey yoktu. Esteban ve Uğurcan hangisi hazırsa oynatacağız. Uğurcan'ı kazanmak lazım. Hemen böyle goller yedi diye alıp bir kenara atmak doğru değil. Bu hatalarda kalecilerin yapacağı bir şey yok" ifadelerini kullandı. KEMAL ÖZDEŞ: "İYİ OYNAYARAK 3 PUAN KAZANDIK" Kasımpaşa Teknik Direktörü Kemal Özdeş ise yaptığı açıklamada zor bir deplasmanda kazandıkları için mutlu olduklarını belirterek, "Geçtiğimiz iki hafta kaybetmek belki hedef olarak belirlediğimiz ilk 5'ten bizi uzaklaştırmıştı. Sadece matematiksel bir iddiamız söz konusuydu. Bugün burada oyuna iyi başladık, istediğimiz oyunu oynadık, golü de bulduk. Önde kaybettiğimiz topta arkayı paylaşamamak golü yedirdi. Daha sonra 2 gol bulduk. Attığımız her golden sonra oyunumuz daha da bozuldu. İlk yarı belki de birkaç maçta vermediğimiz kadar pozisyonlar verdik. Devreye de berabere girebilirlerdi, net gol pozisyonlarını değerlendiremediler. Maçın ikinci yarısında topun bir o bir bu kalede Trabzonspor'un işine geleceğini oyuncularımla paylaştım. Topa sahip olarak oynamak ve takım boyunu kısa tutmak, her iki yöne eşit oynama çabası daha güvenli oynattı. İyi oynayarak 3 puan kazandık. Oyuncularımı kutluyorum, Trabzonspor'a da kalan maçlarında başarılar diliyorum" dedi. "TREZEGUET'İN SATIN ALMA OPSİYONU KULLANILACAK" Özdeş, Trezeguet'in satın alma opsiyonunun kullanılıp kullanılmayacağına yönelik sorulan soruya ilişkin olarak ise, "Satın alma opsiyonu bizde. Kulübümüz bu opsiyonu kullanacaktır. Süresi daha var" yanıtı verdi. Özdeş, hakem Ümit Öztürk ile ilgili olarak ise, "İki takım için de tartışılacak kararlar verdi. Ümit hocanın iyi niyetinden asla şüphe etmem. Geleceğin en iyi hakemlerinden biri olacak" diyerek açıklamalarını tamamladı.
259,762
# Trabzonspor-Kasımpaşa maçının ardından ## Özet Spor Toto Süper Lig'in 32'nci haftasında sahasında Kasımpaşa'ya 5-2 mağlup olan Trabzonspor'da teknik direktör Rıza Çalımbay, böyle bir maçı beklemediklerini ve neticede mağlubiyeti hak ettiklerini söyledi ## İçerik 06 Mayıs 2018 01:13 . ÇALIMBAY: "MAĞLUBİYETİ HAK ETTİK" Çalımbay, maç sonrası yaptığı açıklamada şöyle konuştu: "Buraya geldiğimden bu yana ilk kez bu kadar bariz defans hatası gördük. Bu hatalar da pahalıya patladı. Rakip girdiği pozisyonların tamamına yakınını değerlendirdi, biz de yardım ettik. Ofans açısından çok net pozisyonlar yakalandı, değerlendiremedik. Böyle hatalar yapıldığı zaman karşı takım affetmez. Sivas maçı da öyleydi, çok pozisyon vardı. İlk yarı atamadık, sonra yaptığımız hatalardan dolayı goller yedik. Maça bakarken yaptığımız hatalardan dolayı inanılmaz derece üzüldüm. Sonra iki arkadaşımızın kırmızı kart görmesi çok kötü oldu ama her şey bitmiş değil. 5'inci sırada ligi bitirme iddiamız sürüyor. Elimizden gelen gayreti gösterip inşallah bu hedefimizi gerçekleştireceğiz." "KADROMUZ BELLİ" Kadrolarının belli olduğunu ve ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıklarını kaydeden Çalımbay, sakat ve cezalı oyuncuların oluşunun da kendilerini etkilediğini belirterek, "Maçtan önce oyuncularımla konuştum. Kasımpaşa oyuncularının yarısından fazlası benim oyuncularım. Benim kurduğum takım. Maç toplantılarında oyuncuların neler yapabileceğini anlattık. Anlattığımız halde goller yedik. Sakat ve cezalı oyuncular var, elimizdeki kadro bu. Eksik çıktığımızda sıkıntılar yaşıyoruz" diye konuştu. "DEFANS HATALARI UĞURCAN'A DA YAZIK ETTİ" Çalımbay, genç kaleci Uğurcan Çakır'ın performansına ve Estaban'ın sakatlığına ilişkin ise, "Bugün defans hataları Uğurcan'a da yazık etti. Fazla yapacağı bir şey yoktu. Esteban ve Uğurcan hangisi hazırsa oynatacağız. Uğurcan'ı kazanmak lazım. Hemen böyle goller yedi diye alıp bir kenara atmak doğru değil. Bu hatalarda kalecilerin yapacağı bir şey yok" ifadelerini kullandı. KEMAL ÖZDEŞ: "İYİ OYNAYARAK 3 PUAN KAZANDIK" Kasımpaşa Teknik Direktörü Kemal Özdeş ise yaptığı açıklamada zor bir deplasmanda kazandıkları için mutlu olduklarını belirterek, "Geçtiğimiz iki hafta kaybetmek belki hedef olarak belirlediğimiz ilk 5'ten bizi uzaklaştırmıştı. Sadece matematiksel bir iddiamız söz konusuydu. Bugün burada oyuna iyi başladık, istediğimiz oyunu oynadık, golü de bulduk. Önde kaybettiğimiz topta arkayı paylaşamamak golü yedirdi. Daha sonra 2 gol bulduk. Attığımız her golden sonra oyunumuz daha da bozuldu. İlk yarı belki de birkaç maçta vermediğimiz kadar pozisyonlar verdik. Devreye de berabere girebilirlerdi, net gol pozisyonlarını değerlendiremediler. Maçın ikinci yarısında topun bir o bir bu kalede Trabzonspor'un işine geleceğini oyuncularımla paylaştım. Topa sahip olarak oynamak ve takım boyunu kısa tutmak, her iki yöne eşit oynama çabası daha güvenli oynattı. İyi oynayarak 3 puan kazandık. Oyuncularımı kutluyorum, Trabzonspor'a da kalan maçlarında başarılar diliyorum" dedi. "TREZEGUET'İN SATIN ALMA OPSİYONU KULLANILACAK" Özdeş, Trezeguet'in satın alma opsiyonunun kullanılıp kullanılmayacağına yönelik sorulan soruya ilişkin olarak ise, "Satın alma opsiyonu bizde. Kulübümüz bu opsiyonu kullanacaktır. Süresi daha var" yanıtı verdi. Özdeş, hakem Ümit Öztürk ile ilgili olarak ise, "İki takım için de tartışılacak kararlar verdi. Ümit hocanın iyi niyetinden asla şüphe etmem. Geleceğin en iyi hakemlerinden biri olacak" diyerek açıklamalarını tamamladı.
20291
yazarlar
İşte geldik gidiyoruz ama...
null
__Löngöz, Gökova, 10 Ağustos 2018__ Sabah vakti denizde, bir koyun ilahi sessizliğinde **Nâzım Hikmet** 'in sesi: *İşte geldik gidiyoruzhoşça kal kardeşim denizbiraz çakılından aldıkbiraz da masmavi tuzundansonsuzluğundan da birazışığından da birazcıkbirazcık da kederindenbir şeyler anlattın bizedenizliğin kaderindenbiraz daha umutluyuzbiraz daha adam oldukişte geldik gidiyoruzhoşça kal kardeşim deniz* Bana gelince... Ne kadar umutluyum, bilemiyorum. Elimde bir kitap dünyanın ve Türkiye'nin, demokrasi ve faşizmin hallerini düşünüyorum. Okuduklarım iç açıcı değil. Dünya kötüye gidiyor! Filozof **Slavoj Zizek**, '**eski** 'nin öldüğünü, '**yeni** 'nin henüz doğmadığını söylüyor. O **yeni ** olacak?.. Galiba kafası biraz karışık, benimkini de karıştırıyor, o kadar çok yan yollara sapıyor ki... Nisan ayında New York'ta satın aldığım yeni kitabında, dünyanın Birinci ve İkinci'den sonra şimdi de **Üçüncü Dünya Savaşı** 'na gidebileceğini belirtiyor. **Küresel kapitalizm** 'in güç merkezlerini şöyle sıralıyor: *Neo-liberal kapitalizmi temsilen ABD.* *Refah devletinden ne kaldıysa onu temsilen* **Avrupa**.*Asya değerleri kapitalizmini ya da* *otoriter kapitalizmi temsilen* **Çin**.*Popülist kapitalizmi temsilen* **Latin Amerika**.Zizek, eski (ABD) ve yeni süper güçlerin (Çin ve Rusya) birbirlerini küçük **taşeron devletler** aracılığıyla dünyanın değişik yerlerinde test ettiklerini, bu açıdan Birinci Dünya Savaşı öncesindeki **Balkanlar** 'ın yerini günümüzde **Ortadoğu** 'nun aldığını söylüyor. Dünyada Birinci Dünya Savaşı öncesinde benzer bir durum yaşandığına dikkati çekerken, o zamanlarda olduğu gibi, bugün de böyle bir dünya savaşının çıkabileceğine ihtimal verilmediğine değiniyor ve bunu çok tehlikeli buluyor: *Biz inanmasak da, Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi var, en ummadık zamanda patlayabilir.Böyle bir tehlikeyi büyük medya * *görmezlikten gelse de, kapalı kapılar arkasında bunun hazırlıklar var.* Bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosu on yılı aşkın süredir Bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosu on yılı aşkın süredir **Pentagon** 'un gündeminde; hatta Rusya'ya karşı operasyonal düzeyde bir askeri harekat bile düşünülüyor.Kapitalizmi gerçekten değiştirmek için, demokrasinin işleyişini de değiştirmemiz lazım Kitapta, dünyanın çok tehlikeli bir dünya olmaya başladığına dair bölümler ürkütücü... Dünyada demokrasinin halleri ve geleceği kitapta geniş yer tutuyor. Bu konuda Nobel İktisat Ödüllü **Joseph Stiglitz** 'in şu satırlarına rastlıyorum: *Eğer ekonomide oyunu **yeniden kuralına göre oynamaya ** başlarsak, geçen yüzyılın **ortalarında orta sınıf * *toplumlarını karakterize eden* *hızlı ve paylaşımcı ekonomik* *büyümeyi eskiden olduğu gibi yine* *yakalayabiliriz.* Bugün karşı Bugün karşı *karşıya olduğumuz sorun,* *sermaye**ile ilgili değil, bu* *yüzyılın sorunu '* **demokrasi** 'dir.Zizek, Stiglitz'e bir noktada hak veriyor: *Kapitalizmi gerçekten değiştirmek için, demokrasinin işleyişini de değiştirmemiz lazım.* Zizek, kitabının bir yerinde yaptığı uzun bir alıntıyla, evrensel ilerlemenin **Batı tipi sosyalizm veya kapitalizm ve demokrasi ** ile mümkün olacağına dair o düşüncenin eski çekiciliğini 21. Yüzyıl'da artık kaybettiğine işaret ediyor. Yaptığı alıntıda şu cümleler dikkati çekiyor: *Kökleri 19. Yüzyıl'a uzanan ve Batı tipi sosyalizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi evrensel ideoloji ve tekniklerin ilanihaye büyüme ve istikrar sağlayacağına ilişkin varsayımların fazla geçerliği yok artık...**Ahlaki ve entelektüel olduğu kadar, siyasal ve çevresel de olan bugünkü küresel kriz, bizim siyaset ve ekonomide Batı fikirlerine olan bağlılığımızı sorgular hale getirmiştir. **İster o felaket Irak ve Afganistan savaşları ya da Libya'ya askeri müdahale... **İster 2008 finans krizi... **İster Avrupa'da patlayan, çözümsüz gibi duran ve yaşlı kıtada aşırı sağ partilere iktidar yolunu açan işsizlik... **İster çözülemeyen Avro sorunu...**İster Avrupa ve Amerika'daki son derece sinsi gelir eşitsizlikleriyle büyük sermayenin demokratik süreçleri kirlettiğine dair güçlü inanç... **İster gittikçe saçmalayan, işlevini yitirmeye başlayan Amerikan siyasal sistemi...**İster Edward Snowden'ın (Amerikan) Ulusal Güvenlik Ajansı'yla ilgili ifşaatları...**Ya da ister geleceğe ilişkin güvenlerini yitiren genç insanlar...**İşte bütün bunlar, Batı'nın yalnız ahlaki üstünlüğünü ciddi olarak aşındırmakla kalmadı, aynı zamanda entelektüel hegemonyasını da zayıflattı.**Bu da, Batılı hayat tarzının en iyisi olduğuna dair güvence, dünyanın geri kalan kısımlarında eski geçerliğini kaybetti.**Batı tipi modernleşme artık 'normal' kabul edilmiyor. **Avrupalılar 19. ve 20. yüzyıllarda kendi özel tarihsel koşullarında kendi modernleşmelerini gerçekleştirdi. Diğerleri de o zamanlardan beri bu modernleşme modelini şu ya da bu ölçüde bir başarıyla taklit ettiler.Ama şunu not etmeliyim: * *Devlet, toplum, ekonomi ve güzel hayata açılan* **başka yollar** her*zaman vardı, bugün de var.* Küresel kapitalizmin bugün artık eşitlik, temel haklar, refah devleti gibi Batılı kültürel değerlere ihtiyacı yok Zizek, daha da ayrıntılı olan bu uzun alıntı sonrasında şu yargıya varmış: *Batı uygarlığının küresel bir model olarak başarısızlığını ve sömürgelikten kurtulmuş ulusların bu modeli uygulamaktaki başarısızlıklarını kabullenmek zorundayız.* Zizek, küresel kapitalizmin bugün artık ille de **Batı değerleri** ile değil, **Asya değerleri** ile de tıkır tıkır işlediğini yazıyor. Şu satırları ilginç: *Küresel kapitalizmin bugün artık eşitlik, temel haklar, refah devleti gibi Batılı kültürel değerlere ihtiyacı yok çarklarını döndürmek için. Bunun için ona, otoriter 'alternatif modernleşme' de yetiyor.* Bu açıdan kitapta en çok **Çin modeli** öne çıkıyor. Zizek, **solun çıkmazı ** diye bir bölüm de ayırmış kitabında: *Bugün solun en büyük problemi şu: 'Gerçek sosyalizm'le, refah devleti sosyal demokrasisinin çöküşü sonrasında ne yapacağını, toplumu yeniden nasıl organize edeceğine dair ciddi bir vizyondan yoksun kalmış durumda sol...* Zizek, günümüzde Yunanistan'dan Fransa'ya kadar **radikal solun kalıntıları **içinden yeni bir siyasal çizginin belirginleşmeye başladığına işaret ediyor ve bu **yeni ** çizginin adını koyuyor: *Güleryüzlü küresel kapitalizm çabalarına karşı milliyetçiliğin yeniden keşfi.**Fransa'daki Marine le Pen gibi göçmen düşmanı sağcı popülistlere karşı solcu popülizm.**Bu yeni solcu popülizm, eski tip işçi sınıfı anti-kapitalizminin ötesine geçerek, çevreden feminizme, bir işe sahip olma hakkından parasız eğitim ve sağlık hizmetine kadar, İspanya'daki Podemos* *hareketi gibi bir çizgide yol almak istiyor.* Zizek, Avrupa'daki göçmen düşmanı sağcı-popülist yeni hareketle gündeme gelen **yeni faşizm ** tehlikesine dikkati çekiyor; bu açıdan Polonya ve Macaristan örneklerini veriyor. Avrupa'da yaygınlaşmakta olan **yeni faşizm** akımında Müslümanların **yeni Yahudiler ** olarak görüldüğüne de işaret ediyor. Rahatsız edici bir nokta da şu: Kafası epeyce karışık, ne istediğini tam bilemeyen **Avrupa** 'nın her geçen gün **yeni faşizm ** tehlikesine doğru kaydığının altını çiziyor. Zizek kitabının sonunda, Donald Trump'ın Amerika'da başkan seçildiği 2016 seçimlerini **liberal demokrasinin nihai yenilgisi ** olarak niteliyor, Avrupa için de şunu yazıyor: *Amerika'yla Rusya arasında sıkışmış bir Avrupa ya kendini yeniden keşfedecek ya da batacak! * Avrupa'nın işi bitti, dünyamız çökertildi... Zizek'in bu cümlesini okuyunca **Stefan Zweig** 'ı anımsıyorum. Paris'in **Hitler orduları** tarafından 1940'da işgal edildiğinde günlüğüne şu notu düşer: *Eyfel Kulesinde gamalı haçlı bayraklar!Hayat artık yaşanmaya değmiyor.Neredeyse 59 yaşındayım.* *Önümdeki yıllar korkunç olacak. Bu aşağılanmalara neden katlanayım ki?* Bitti. Dünyamız çökertildi. İşte şimdi tam anlamıyla vatansızız. Bitti. **Avrupa'nın işi bitti.**Dünyamız çökertildi. İşte şimdi tam anlamıyla vatansızız. Bundan sonra Zweig'ın intiharı gelir. Zizek'in kitabını mavi yolculukta, Löngöz koylarında bitirdikten sonra kendi kendime düşündüm. Avrupa bu kez de **yeni faşizm** 'in pençesine düşebilir mi?.. Bilemiyorum. Ama filozof Zizek öyle bir dünya çiziyor ki, her şey o kadar umutsuz ki; iyisi mi, bu dünyayı bırakıp bir an önce bir başka diyara göçüp gitmek geliyor insanın içinden...
342,975
# İşte geldik gidiyoruz ama... __Löngöz, Gökova, 10 Ağustos 2018__ Sabah vakti denizde, bir koyun ilahi sessizliğinde **Nâzım Hikmet** 'in sesi: *İşte geldik gidiyoruzhoşça kal kardeşim denizbiraz çakılından aldıkbiraz da masmavi tuzundansonsuzluğundan da birazışığından da birazcıkbirazcık da kederindenbir şeyler anlattın bizedenizliğin kaderindenbiraz daha umutluyuzbiraz daha adam oldukişte geldik gidiyoruzhoşça kal kardeşim deniz* Bana gelince... Ne kadar umutluyum, bilemiyorum. Elimde bir kitap dünyanın ve Türkiye'nin, demokrasi ve faşizmin hallerini düşünüyorum. Okuduklarım iç açıcı değil. Dünya kötüye gidiyor! Filozof **Slavoj Zizek**, '**eski** 'nin öldüğünü, '**yeni** 'nin henüz doğmadığını söylüyor. O **yeni ** olacak?.. Galiba kafası biraz karışık, benimkini de karıştırıyor, o kadar çok yan yollara sapıyor ki... Nisan ayında New York'ta satın aldığım yeni kitabında, dünyanın Birinci ve İkinci'den sonra şimdi de **Üçüncü Dünya Savaşı** 'na gidebileceğini belirtiyor. **Küresel kapitalizm** 'in güç merkezlerini şöyle sıralıyor: *Neo-liberal kapitalizmi temsilen ABD.* *Refah devletinden ne kaldıysa onu temsilen* **Avrupa**.*Asya değerleri kapitalizmini ya da* *otoriter kapitalizmi temsilen* **Çin**.*Popülist kapitalizmi temsilen* **Latin Amerika**.Zizek, eski (ABD) ve yeni süper güçlerin (Çin ve Rusya) birbirlerini küçük **taşeron devletler** aracılığıyla dünyanın değişik yerlerinde test ettiklerini, bu açıdan Birinci Dünya Savaşı öncesindeki **Balkanlar** 'ın yerini günümüzde **Ortadoğu** 'nun aldığını söylüyor. Dünyada Birinci Dünya Savaşı öncesinde benzer bir durum yaşandığına dikkati çekerken, o zamanlarda olduğu gibi, bugün de böyle bir dünya savaşının çıkabileceğine ihtimal verilmediğine değiniyor ve bunu çok tehlikeli buluyor: *Biz inanmasak da, Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi var, en ummadık zamanda patlayabilir.Böyle bir tehlikeyi büyük medya * *görmezlikten gelse de, kapalı kapılar arkasında bunun hazırlıklar var.* Bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosu on yılı aşkın süredir Bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosu on yılı aşkın süredir **Pentagon** 'un gündeminde; hatta Rusya'ya karşı operasyonal düzeyde bir askeri harekat bile düşünülüyor.Kapitalizmi gerçekten değiştirmek için, demokrasinin işleyişini de değiştirmemiz lazım Kitapta, dünyanın çok tehlikeli bir dünya olmaya başladığına dair bölümler ürkütücü... Dünyada demokrasinin halleri ve geleceği kitapta geniş yer tutuyor. Bu konuda Nobel İktisat Ödüllü **Joseph Stiglitz** 'in şu satırlarına rastlıyorum: *Eğer ekonomide oyunu **yeniden kuralına göre oynamaya ** başlarsak, geçen yüzyılın **ortalarında orta sınıf * *toplumlarını karakterize eden* *hızlı ve paylaşımcı ekonomik* *büyümeyi eskiden olduğu gibi yine* *yakalayabiliriz.* Bugün karşı Bugün karşı *karşıya olduğumuz sorun,* *sermaye**ile ilgili değil, bu* *yüzyılın sorunu '* **demokrasi** 'dir.Zizek, Stiglitz'e bir noktada hak veriyor: *Kapitalizmi gerçekten değiştirmek için, demokrasinin işleyişini de değiştirmemiz lazım.* Zizek, kitabının bir yerinde yaptığı uzun bir alıntıyla, evrensel ilerlemenin **Batı tipi sosyalizm veya kapitalizm ve demokrasi ** ile mümkün olacağına dair o düşüncenin eski çekiciliğini 21. Yüzyıl'da artık kaybettiğine işaret ediyor. Yaptığı alıntıda şu cümleler dikkati çekiyor: *Kökleri 19. Yüzyıl'a uzanan ve Batı tipi sosyalizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi evrensel ideoloji ve tekniklerin ilanihaye büyüme ve istikrar sağlayacağına ilişkin varsayımların fazla geçerliği yok artık...**Ahlaki ve entelektüel olduğu kadar, siyasal ve çevresel de olan bugünkü küresel kriz, bizim siyaset ve ekonomide Batı fikirlerine olan bağlılığımızı sorgular hale getirmiştir. **İster o felaket Irak ve Afganistan savaşları ya da Libya'ya askeri müdahale... **İster 2008 finans krizi... **İster Avrupa'da patlayan, çözümsüz gibi duran ve yaşlı kıtada aşırı sağ partilere iktidar yolunu açan işsizlik... **İster çözülemeyen Avro sorunu...**İster Avrupa ve Amerika'daki son derece sinsi gelir eşitsizlikleriyle büyük sermayenin demokratik süreçleri kirlettiğine dair güçlü inanç... **İster gittikçe saçmalayan, işlevini yitirmeye başlayan Amerikan siyasal sistemi...**İster Edward Snowden'ın (Amerikan) Ulusal Güvenlik Ajansı'yla ilgili ifşaatları...**Ya da ister geleceğe ilişkin güvenlerini yitiren genç insanlar...**İşte bütün bunlar, Batı'nın yalnız ahlaki üstünlüğünü ciddi olarak aşındırmakla kalmadı, aynı zamanda entelektüel hegemonyasını da zayıflattı.**Bu da, Batılı hayat tarzının en iyisi olduğuna dair güvence, dünyanın geri kalan kısımlarında eski geçerliğini kaybetti.**Batı tipi modernleşme artık 'normal' kabul edilmiyor. **Avrupalılar 19. ve 20. yüzyıllarda kendi özel tarihsel koşullarında kendi modernleşmelerini gerçekleştirdi. Diğerleri de o zamanlardan beri bu modernleşme modelini şu ya da bu ölçüde bir başarıyla taklit ettiler.Ama şunu not etmeliyim: * *Devlet, toplum, ekonomi ve güzel hayata açılan* **başka yollar** her*zaman vardı, bugün de var.* Küresel kapitalizmin bugün artık eşitlik, temel haklar, refah devleti gibi Batılı kültürel değerlere ihtiyacı yok Zizek, daha da ayrıntılı olan bu uzun alıntı sonrasında şu yargıya varmış: *Batı uygarlığının küresel bir model olarak başarısızlığını ve sömürgelikten kurtulmuş ulusların bu modeli uygulamaktaki başarısızlıklarını kabullenmek zorundayız.* Zizek, küresel kapitalizmin bugün artık ille de **Batı değerleri** ile değil, **Asya değerleri** ile de tıkır tıkır işlediğini yazıyor. Şu satırları ilginç: *Küresel kapitalizmin bugün artık eşitlik, temel haklar, refah devleti gibi Batılı kültürel değerlere ihtiyacı yok çarklarını döndürmek için. Bunun için ona, otoriter 'alternatif modernleşme' de yetiyor.* Bu açıdan kitapta en çok **Çin modeli** öne çıkıyor. Zizek, **solun çıkmazı ** diye bir bölüm de ayırmış kitabında: *Bugün solun en büyük problemi şu: 'Gerçek sosyalizm'le, refah devleti sosyal demokrasisinin çöküşü sonrasında ne yapacağını, toplumu yeniden nasıl organize edeceğine dair ciddi bir vizyondan yoksun kalmış durumda sol...* Zizek, günümüzde Yunanistan'dan Fransa'ya kadar **radikal solun kalıntıları **içinden yeni bir siyasal çizginin belirginleşmeye başladığına işaret ediyor ve bu **yeni ** çizginin adını koyuyor: *Güleryüzlü küresel kapitalizm çabalarına karşı milliyetçiliğin yeniden keşfi.**Fransa'daki Marine le Pen gibi göçmen düşmanı sağcı popülistlere karşı solcu popülizm.**Bu yeni solcu popülizm, eski tip işçi sınıfı anti-kapitalizminin ötesine geçerek, çevreden feminizme, bir işe sahip olma hakkından parasız eğitim ve sağlık hizmetine kadar, İspanya'daki Podemos* *hareketi gibi bir çizgide yol almak istiyor.* Zizek, Avrupa'daki göçmen düşmanı sağcı-popülist yeni hareketle gündeme gelen **yeni faşizm ** tehlikesine dikkati çekiyor; bu açıdan Polonya ve Macaristan örneklerini veriyor. Avrupa'da yaygınlaşmakta olan **yeni faşizm** akımında Müslümanların **yeni Yahudiler ** olarak görüldüğüne de işaret ediyor. Rahatsız edici bir nokta da şu: Kafası epeyce karışık, ne istediğini tam bilemeyen **Avrupa** 'nın her geçen gün **yeni faşizm ** tehlikesine doğru kaydığının altını çiziyor. Zizek kitabının sonunda, Donald Trump'ın Amerika'da başkan seçildiği 2016 seçimlerini **liberal demokrasinin nihai yenilgisi ** olarak niteliyor, Avrupa için de şunu yazıyor: *Amerika'yla Rusya arasında sıkışmış bir Avrupa ya kendini yeniden keşfedecek ya da batacak! * Avrupa'nın işi bitti, dünyamız çökertildi... Zizek'in bu cümlesini okuyunca **Stefan Zweig** 'ı anımsıyorum. Paris'in **Hitler orduları** tarafından 1940'da işgal edildiğinde günlüğüne şu notu düşer: *Eyfel Kulesinde gamalı haçlı bayraklar!Hayat artık yaşanmaya değmiyor.Neredeyse 59 yaşındayım.* *Önümdeki yıllar korkunç olacak. Bu aşağılanmalara neden katlanayım ki?* Bitti. Dünyamız çökertildi. İşte şimdi tam anlamıyla vatansızız. Bitti. **Avrupa'nın işi bitti.**Dünyamız çökertildi. İşte şimdi tam anlamıyla vatansızız. Bundan sonra Zweig'ın intiharı gelir. Zizek'in kitabını mavi yolculukta, Löngöz koylarında bitirdikten sonra kendi kendime düşündüm. Avrupa bu kez de **yeni faşizm** 'in pençesine düşebilir mi?.. Bilemiyorum. Ama filozof Zizek öyle bir dünya çiziyor ki, her şey o kadar umutsuz ki; iyisi mi, bu dünyayı bırakıp bir an önce bir başka diyara göçüp gitmek geliyor insanın içinden...
23550
yazarlar
Elmas anne ve açık bırakılmış kapılar
Memleket, Elmas Eren'in çocuğunu aradığı 39 yıl boyunca zerre değiştirmemişti pratiklerini
Berfo Kırbayır, 12 Eylül generallerinin davasını da tekerlekli sandalye ile takip etti. Kenan Evren'e, "ver benim oğlumu" diye bağırdı. Ama nafile… Devlet, elindekini vermezdi Çocuklar ölüyor, evlerinde oturan kadınlar ölüyor, ilgisiz, sokakta yürüyen insanlar ölüyor ama ses çıkmıyor. Kim ağzını açsa, büyük bir koro tarafından susturulup, bir hendeğin içine atılıyor. Ve bu ortamda, akademiden de bir ses geliyor Çocuklar ölmüş, bebekler ölmüş, toplu mezara gömülmüş, o mezar hâlâ açılmamış, bazılarının kimliği bile yokmuş, bunlar ne ki!
198,221
# Elmas anne ve açık bırakılmış kapılar ## Özet Memleket, Elmas Eren'in çocuğunu aradığı 39 yıl boyunca zerre değiştirmemişti pratiklerini ## İçerik Berfo Kırbayır, 12 Eylül generallerinin davasını da tekerlekli sandalye ile takip etti. Kenan Evren'e, "ver benim oğlumu" diye bağırdı. Ama nafile… Devlet, elindekini vermezdi Çocuklar ölüyor, evlerinde oturan kadınlar ölüyor, ilgisiz, sokakta yürüyen insanlar ölüyor ama ses çıkmıyor. Kim ağzını açsa, büyük bir koro tarafından susturulup, bir hendeğin içine atılıyor. Ve bu ortamda, akademiden de bir ses geliyor Çocuklar ölmüş, bebekler ölmüş, toplu mezara gömülmüş, o mezar hâlâ açılmamış, bazılarının kimliği bile yokmuş, bunlar ne ki!
30057
yazarlar
İktidarlar gelir, iktidarlar gider
Üniversitelere atanmışlar; iktidarla geldiniz iktidarla gideceksiniz demektir. Bu kabulünüzden ötürü ne geldiğiniz ve ne de gideceğiniz yol, yol değildir
"Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olabilen üniversitelerde akademik özgürlük, ancak ve ancak ifade özgürlüğü varsa; vardır" Her birey kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hakkına sahiptir. Kişisel veriler kanunda öngörülen açık hâllerde ve ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilir Avukatların bu alandaki asli rolleri göz önünde bulundurulduğunda kendilerinden adaletin iyi yönetimine ve kamu güveninin sürdürülmesine katkıda bulunmalarını beklemek meşru bir beklentidir
37,642
# İktidarlar gelir, iktidarlar gider ## Özet Üniversitelere atanmışlar; iktidarla geldiniz iktidarla gideceksiniz demektir. Bu kabulünüzden ötürü ne geldiğiniz ve ne de gideceğiniz yol, yol değildir ## İçerik "Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olabilen üniversitelerde akademik özgürlük, ancak ve ancak ifade özgürlüğü varsa; vardır" Her birey kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hakkına sahiptir. Kişisel veriler kanunda öngörülen açık hâllerde ve ancak kişinin açık rızasıyla işlenebilir Avukatların bu alandaki asli rolleri göz önünde bulundurulduğunda kendilerinden adaletin iyi yönetimine ve kamu güveninin sürdürülmesine katkıda bulunmalarını beklemek meşru bir beklentidir
229044
haber
ABD'de artesi gün hapında yaş sınırı 15’e düştü
Yeni düzenlemeyle bundan böyle ertesi gün hapları, prezervatif ve doğum kontrol haplarının yanındaki raflarda yerini alabilecek
ABD'de istenmeyen gebelikleri önlemek için cinsel ilişkiden sonraki 72 saat içerisinde alınan "ertesi gün" hapında yaş sınırı 15'e düşürüldü. ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) aldığı bu karardan önce hapı "reçetesiz" sadece 17 yaş ve üstü kadınlar satın alabiliyordu. Daha küçüklerin hapı alabilmesi için doktor izni gerekiyordu. Yeni düzenlemeden önce gebeliği önleme konusundaki güvenilirliği yüzde 89 olan haplar eczanelerde göz önüne konulamıyordu. Ancak yeni düzenlemeyle bundan böyle ertesi gün hapları, prezervatif ve doğum kontrol haplarının yanındaki raflarda yerini alacak. ABD'de federal bir yargıç 7 Nisan'da ertesi gün hapının ilacın her yaştan kızlara reçetesiz verilmesi gerektiğine hükmetmişti. ABD Bölge Yargıcı Edward Korman, 12 yıl önce başlatılan ve Obama yönetiminin muhafazakarları kızdırmamak için değiştirmediği bu politikanın sonlandırmasına karar vermişti. FDA ise aldıkları kararın, Başkan Barack Obama'yı yaş sınırını 17'de tuttukları için topa tutan Korman'ın hukuki mücadelesinden "bağımsız" olduğunu açıkladı. 'Yaş sınırı tamamen kaldırılsın' ntvmsnbc'nin Habertürk’e dayandırdığı haberine göre, yaş sınırının kaldırılması için mücadele eden kadın örgütleri FDA tarafından atılan adımın yeterli olmadığını, yaş sınırı olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını duyurdu. Muhafazakarlar ise kararı "Küçücük kızları cinselliğe itiyorlar" diyerek eleştirdi. Hapları almak isteyenlerin 15 yaş veya üzerinde olduklarını bir kimlik belgesiyle kanıtlaması gerekiyor. ABD'de kimlik yerine en çok kullanılan belge olan ehliyetlerin 16 yaşında çıkarılabilmesi de kadın örgütlerine göre sorun oluşturabilir. Ertesi gün hapı Türkiye'de de satılıyor. Sağlık Bakanlığı, devlet hastanelerinde genel ya da lokal anesteziyle yapılan kürtaja gerek kalmadan istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için çalışma başlatmıştı. Bakanlığın çalışmalar kapsamında istenmeyen gebelikler için ücretsiz ertesi gün hapı dağıtması gündeme gelmişti.
317,393
# ABD'de artesi gün hapında yaş sınırı 15’e düştü ## Özet Yeni düzenlemeyle bundan böyle ertesi gün hapları, prezervatif ve doğum kontrol haplarının yanındaki raflarda yerini alabilecek ## İçerik ABD'de istenmeyen gebelikleri önlemek için cinsel ilişkiden sonraki 72 saat içerisinde alınan "ertesi gün" hapında yaş sınırı 15'e düşürüldü. ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) aldığı bu karardan önce hapı "reçetesiz" sadece 17 yaş ve üstü kadınlar satın alabiliyordu. Daha küçüklerin hapı alabilmesi için doktor izni gerekiyordu. Yeni düzenlemeden önce gebeliği önleme konusundaki güvenilirliği yüzde 89 olan haplar eczanelerde göz önüne konulamıyordu. Ancak yeni düzenlemeyle bundan böyle ertesi gün hapları, prezervatif ve doğum kontrol haplarının yanındaki raflarda yerini alacak. ABD'de federal bir yargıç 7 Nisan'da ertesi gün hapının ilacın her yaştan kızlara reçetesiz verilmesi gerektiğine hükmetmişti. ABD Bölge Yargıcı Edward Korman, 12 yıl önce başlatılan ve Obama yönetiminin muhafazakarları kızdırmamak için değiştirmediği bu politikanın sonlandırmasına karar vermişti. FDA ise aldıkları kararın, Başkan Barack Obama'yı yaş sınırını 17'de tuttukları için topa tutan Korman'ın hukuki mücadelesinden "bağımsız" olduğunu açıkladı. 'Yaş sınırı tamamen kaldırılsın' ntvmsnbc'nin Habertürk’e dayandırdığı haberine göre, yaş sınırının kaldırılması için mücadele eden kadın örgütleri FDA tarafından atılan adımın yeterli olmadığını, yaş sınırı olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını duyurdu. Muhafazakarlar ise kararı "Küçücük kızları cinselliğe itiyorlar" diyerek eleştirdi. Hapları almak isteyenlerin 15 yaş veya üzerinde olduklarını bir kimlik belgesiyle kanıtlaması gerekiyor. ABD'de kimlik yerine en çok kullanılan belge olan ehliyetlerin 16 yaşında çıkarılabilmesi de kadın örgütlerine göre sorun oluşturabilir. Ertesi gün hapı Türkiye'de de satılıyor. Sağlık Bakanlığı, devlet hastanelerinde genel ya da lokal anesteziyle yapılan kürtaja gerek kalmadan istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için çalışma başlatmıştı. Bakanlığın çalışmalar kapsamında istenmeyen gebelikler için ücretsiz ertesi gün hapı dağıtması gündeme gelmişti.
1006114
haber
Milli Piyango Bayileri Odası Başkanı Poyraz: Sisal ve Demirören'e güven yok, bilet satışı dibe vurdu
Hüseyin Poyraz, Milli Piyango’nun Sisal Şans’a devrinin ardından 7 bin bayinin sözleşme yenilemediğini söyledi
06 Ocak 2022 11:18 Ankara Şans Oyunları ve Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası Başkanı Hüseyin Poyraz, Milli Piyango’nun Sisal Şans’a devrinin ardından 7 bin bayinin sözleşme yenilemediğini ve kalan bin bayiden sadece 460’nın yılbaşında satış yaptığını açıklayarak, "Bilet alma dibe vurdu. Sisal A.Ş.’ye hiçbir güven yok. Demirören şirketler topluluğuna güven yok" dedi. Milli Piyango İdaresi’ne bağlı şans oyunlarının Demirören Holding ve İtalyan Sisal ortaklığındaki Sisal Şans’a devrinin ardından, bayilerinin bilet satışlarından aldığı pay düşürülmüştü. Ankara Şans Oyunları ve Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası Başkanı Hüseyin Poyraz, bilet bayii komisyonunun yüzde 9,75’ten yüzde 4,25’e, sayısal bayii komisyonun da yüzde 7’den yüzde 3,75’e düşmesinin ardından Türkiye genelinde 8 bin olan bayi sayısının bine düştüğünü anımsatarak, yılbaşı çekilişinde bu bin bayiden sadece 460’nın bilet satışı yaptığını açıkladı. Poyraz, şunları söyledi: "Milli Piyango İdaresi’ndeyken büyük ikramiye 70 milyon liraydı. Çıktı, çıkmadı. Talihli Almanya’dan geldi. İçeride kaldı aslında. Milli Piyango İdaresi’ndeyken o dönemde. Çıkın bir açıklama yapın. Bilet satıldı mı gerçekten, talihlide mi kaldı? Doğru dürüst bir açıklama yapmadılar. O, zaman aşımından dolayı Milli Piyango İdaresi’nde kalmıştı. Bu sene aynı durum. Bakıyorsunuz, çekiliş yapıyor. Bu yılbaşında 120 milyon büyük ikramiye çeyrek bilete isabet etti. Biri İzmir’de satılmış, üçü içeride kalmış. Biz diyoruz ki bir sonraki çekilişlere devredilebilir." "Yurttaşın kazandığı bileti bayi sisteme okutamıyor" Vatandaşların çıkan ikramiyeyi almakta bile sorun yaşadığını belirten Poyraz, şöyle konuştu: "Bilet alma dibe vurdu. Sisal A.Ş.’ye hiçbir güven yok. Demirören şirketler topluluğuna güven yok. Bir taraftan ‘Yazılımı İtalyanlar yaptı’ diyorlar. İyi de şimdi Türkiye’de hiç mi yazılımı yapacak bilgi, birikim, teknoloji yok. Var. Yazılımda sıkıntı var. Bilet almış vatandaş bayiye geliyor, diyor ki ‘Okuttur da benim biletimi al’. Eskiden bayi alıyordu, veriyordu. Şimdi sistem merkezi düzeyde. Bayi okutmadan ödeme yapamıyor. Böyle olunca müşteri ile bizim piyangocu arkadaşımız karşı karşıya geliyor. Bilet almışsınız, ikramiye isabet etmiş. Bayiye geliyorsunuz, bayi onu okutmadan alamıyor. Çünkü onun hesabına geçiyor o para. Okutamadığı için hesabına geçmemiş oluyor ya cebinden ödemiş olacak. Yazılımdan kaynaklanan sıkıntıların giderilmesi gerekiyor." Kâr marjlarının yüzde 10’a yükseltilmesini talep eden Poyraz, yılbaşında sadece 460 bayinin satış yaptığını söyledi. Bayilerin düşük kâr marjı nedeniyle artık bilet satışına çıkmadığını kaydeden Poyraz, pandemiden kaynaklı sıkıntılar ve girdi maliyetlerine gelen zamlara da dikkat çekerek, "Hangi vicdan kabul eder 9,75’ten 4,25’e düşmesini. Bu kadar zam, pandemiden gelen sıkıntı varken esnaf sıkıntıyı çekiyor. Bir de üstelik bayinin oranını düşürüyorsun, vicdan mı bu" diye sordu. (ANKA)
49,557
# Milli Piyango Bayileri Odası Başkanı Poyraz: Sisal ve Demirören'e güven yok, bilet satışı dibe vurdu ## Özet Hüseyin Poyraz, Milli Piyango’nun Sisal Şans’a devrinin ardından 7 bin bayinin sözleşme yenilemediğini söyledi ## İçerik 06 Ocak 2022 11:18 Ankara Şans Oyunları ve Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası Başkanı Hüseyin Poyraz, Milli Piyango’nun Sisal Şans’a devrinin ardından 7 bin bayinin sözleşme yenilemediğini ve kalan bin bayiden sadece 460’nın yılbaşında satış yaptığını açıklayarak, "Bilet alma dibe vurdu. Sisal A.Ş.’ye hiçbir güven yok. Demirören şirketler topluluğuna güven yok" dedi. Milli Piyango İdaresi’ne bağlı şans oyunlarının Demirören Holding ve İtalyan Sisal ortaklığındaki Sisal Şans’a devrinin ardından, bayilerinin bilet satışlarından aldığı pay düşürülmüştü. Ankara Şans Oyunları ve Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası Başkanı Hüseyin Poyraz, bilet bayii komisyonunun yüzde 9,75’ten yüzde 4,25’e, sayısal bayii komisyonun da yüzde 7’den yüzde 3,75’e düşmesinin ardından Türkiye genelinde 8 bin olan bayi sayısının bine düştüğünü anımsatarak, yılbaşı çekilişinde bu bin bayiden sadece 460’nın bilet satışı yaptığını açıkladı. Poyraz, şunları söyledi: "Milli Piyango İdaresi’ndeyken büyük ikramiye 70 milyon liraydı. Çıktı, çıkmadı. Talihli Almanya’dan geldi. İçeride kaldı aslında. Milli Piyango İdaresi’ndeyken o dönemde. Çıkın bir açıklama yapın. Bilet satıldı mı gerçekten, talihlide mi kaldı? Doğru dürüst bir açıklama yapmadılar. O, zaman aşımından dolayı Milli Piyango İdaresi’nde kalmıştı. Bu sene aynı durum. Bakıyorsunuz, çekiliş yapıyor. Bu yılbaşında 120 milyon büyük ikramiye çeyrek bilete isabet etti. Biri İzmir’de satılmış, üçü içeride kalmış. Biz diyoruz ki bir sonraki çekilişlere devredilebilir." "Yurttaşın kazandığı bileti bayi sisteme okutamıyor" Vatandaşların çıkan ikramiyeyi almakta bile sorun yaşadığını belirten Poyraz, şöyle konuştu: "Bilet alma dibe vurdu. Sisal A.Ş.’ye hiçbir güven yok. Demirören şirketler topluluğuna güven yok. Bir taraftan ‘Yazılımı İtalyanlar yaptı’ diyorlar. İyi de şimdi Türkiye’de hiç mi yazılımı yapacak bilgi, birikim, teknoloji yok. Var. Yazılımda sıkıntı var. Bilet almış vatandaş bayiye geliyor, diyor ki ‘Okuttur da benim biletimi al’. Eskiden bayi alıyordu, veriyordu. Şimdi sistem merkezi düzeyde. Bayi okutmadan ödeme yapamıyor. Böyle olunca müşteri ile bizim piyangocu arkadaşımız karşı karşıya geliyor. Bilet almışsınız, ikramiye isabet etmiş. Bayiye geliyorsunuz, bayi onu okutmadan alamıyor. Çünkü onun hesabına geçiyor o para. Okutamadığı için hesabına geçmemiş oluyor ya cebinden ödemiş olacak. Yazılımdan kaynaklanan sıkıntıların giderilmesi gerekiyor." Kâr marjlarının yüzde 10’a yükseltilmesini talep eden Poyraz, yılbaşında sadece 460 bayinin satış yaptığını söyledi. Bayilerin düşük kâr marjı nedeniyle artık bilet satışına çıkmadığını kaydeden Poyraz, pandemiden kaynaklı sıkıntılar ve girdi maliyetlerine gelen zamlara da dikkat çekerek, "Hangi vicdan kabul eder 9,75’ten 4,25’e düşmesini. Bu kadar zam, pandemiden gelen sıkıntı varken esnaf sıkıntıyı çekiyor. Bir de üstelik bayinin oranını düşürüyorsun, vicdan mı bu" diye sordu. (ANKA)
618984
haber
12. Doğu'dan İstanbul'a kadın ele sergisi açıldı
null
Özgür Deniz KAYA-Alişan KOYUNCU-İSTANBUL,(DHA) İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM)'nin düzenlediği "12 02 Mayıs 2018 16:22 Özgür Deniz KAYA-Alişan KOYUNCU-İSTANBUL,(DHA) İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM)'nin düzenlediği "12. Doğu'dan İstanbul'a Kadın Eli Sergisi", Sultanahmet Meydanı'nda açıldı. 9 ilden ve 45 kadın merkezinden gelen kadınların el emeği ürünlerinin bulunduğu serginin açılış törenine İstanbul Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin, İBB Başkanı Başkanı Mevlüt Uysal ve eşi Hatice Uysal, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkan Yardımcısı Mehmet Açıkgöz ile çok sayıda davetli katıldı. Açılış öncesi bir konuşma yapan İstanbul Valisi Vasip Şahin, "Bugün burada bu medeniyetin bir izdüşümü olarak kadınlarımızın el emeği göz nuru ürünlerini biraz sonra hep birlikte ziyaret edeceğiz. ÇATOM, GAP bölgesel kalkınma planının bünyesinde oluşturulan ve özellikle evinde oturan, eğitim noktasında bulamadığı imkanlar nedeniyle ya da başka sebeplerle belli seviyenin üstüne çıkmamış, eğitim imkanı bulamamış hanımlarımızın kendine olan güvenini artırma, o özgüvenini yerine getirme ve iş gücüne katılım noktasında da onları cesaretlendirme fonksiyonu ifa ediyor" dedi. "TOPLUMUN YÜZDE 75'İNİN ÜRETİME KATILMASI LAZIM" Vali Şahin, Türkiye'nin hedeflerine ulaşması için istihdamın artırılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Bugün Türkiye 500 milyar dolarlık ihracat hedefine doğru, milli gelirini 2023'te 25 bin doların üzerine çıkarma hedefine doğru yürüyor. Ama bunu yaparken sadece belli bir kesimin iş gücüne katılması yetmiyor artık. Erkeklerimizin yanında kadınlarımızın da iş gücüne, üretime, o süreçlere katılımı elzem hale geldi. Çünkü en az toplumun yüzde 70-75'inin istihdama, üretime katılması lazım ki biz 25 bin doların üzerine çıkalım. Bu sadece üretim sayısı itibarıyla değil bu üretimin niteliğinin, kalitesinin de artırılması, özellikle ihraç edilecek malların niteliğinin, niceliğinden daha fazla artırılarak katma değerin sağlanması bakımından çok önemli. Dolayısıyla her bir bireyimizin, ferdimizin -erkek olsun, kadın olsun- daha nitelikli, becerili, maharetli olması lazım. Bunun da yolu bu tür kurslardan, eğitimlerden ve donanım imkanı sağlanan müesseselerden geçiyor." UYSAL: SERGİ RAMAZAN BOYUNCA DEVAM EDECEK İBB Başkanı Mevlüt Uysal ise Sultanahmet Meydanı'ndaki sergi için emeği geçenlere teşekkür ederek, serginin Ramazan ayı boyunca devam edeceğini söyledi. Konuşmaların sonrasında kadınlar, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin ile İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve eşi Hatice Uysal'a kendi ürettikleri ürünlerinden hediye takdim etti.
219,601
# 12. Doğu'dan İstanbul'a kadın ele sergisi açıldı Özgür Deniz KAYA-Alişan KOYUNCU-İSTANBUL,(DHA) İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM)'nin düzenlediği "12 02 Mayıs 2018 16:22 Özgür Deniz KAYA-Alişan KOYUNCU-İSTANBUL,(DHA) İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM)'nin düzenlediği "12. Doğu'dan İstanbul'a Kadın Eli Sergisi", Sultanahmet Meydanı'nda açıldı. 9 ilden ve 45 kadın merkezinden gelen kadınların el emeği ürünlerinin bulunduğu serginin açılış törenine İstanbul Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin, İBB Başkanı Başkanı Mevlüt Uysal ve eşi Hatice Uysal, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkan Yardımcısı Mehmet Açıkgöz ile çok sayıda davetli katıldı. Açılış öncesi bir konuşma yapan İstanbul Valisi Vasip Şahin, "Bugün burada bu medeniyetin bir izdüşümü olarak kadınlarımızın el emeği göz nuru ürünlerini biraz sonra hep birlikte ziyaret edeceğiz. ÇATOM, GAP bölgesel kalkınma planının bünyesinde oluşturulan ve özellikle evinde oturan, eğitim noktasında bulamadığı imkanlar nedeniyle ya da başka sebeplerle belli seviyenin üstüne çıkmamış, eğitim imkanı bulamamış hanımlarımızın kendine olan güvenini artırma, o özgüvenini yerine getirme ve iş gücüne katılım noktasında da onları cesaretlendirme fonksiyonu ifa ediyor" dedi. "TOPLUMUN YÜZDE 75'İNİN ÜRETİME KATILMASI LAZIM" Vali Şahin, Türkiye'nin hedeflerine ulaşması için istihdamın artırılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Bugün Türkiye 500 milyar dolarlık ihracat hedefine doğru, milli gelirini 2023'te 25 bin doların üzerine çıkarma hedefine doğru yürüyor. Ama bunu yaparken sadece belli bir kesimin iş gücüne katılması yetmiyor artık. Erkeklerimizin yanında kadınlarımızın da iş gücüne, üretime, o süreçlere katılımı elzem hale geldi. Çünkü en az toplumun yüzde 70-75'inin istihdama, üretime katılması lazım ki biz 25 bin doların üzerine çıkalım. Bu sadece üretim sayısı itibarıyla değil bu üretimin niteliğinin, kalitesinin de artırılması, özellikle ihraç edilecek malların niteliğinin, niceliğinden daha fazla artırılarak katma değerin sağlanması bakımından çok önemli. Dolayısıyla her bir bireyimizin, ferdimizin -erkek olsun, kadın olsun- daha nitelikli, becerili, maharetli olması lazım. Bunun da yolu bu tür kurslardan, eğitimlerden ve donanım imkanı sağlanan müesseselerden geçiyor." UYSAL: SERGİ RAMAZAN BOYUNCA DEVAM EDECEK İBB Başkanı Mevlüt Uysal ise Sultanahmet Meydanı'ndaki sergi için emeği geçenlere teşekkür ederek, serginin Ramazan ayı boyunca devam edeceğini söyledi. Konuşmaların sonrasında kadınlar, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin ile İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve eşi Hatice Uysal'a kendi ürettikleri ürünlerinden hediye takdim etti.
645199
haber
Çöp konteynerinde bebek cesedi bulundu
Erol POLAT/DARICA (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Darıca ilçesinde çöp konteynerine atılmış, göbeği yeni kesilen bebek cesedi bulundu
Darıca Kazım Karabekir Mahallesi Sokullu Caddesi Kudret Sokak'ta bulunan çöp konteynerine saat 15.00 sıralarında çöp atmaya giden bir inşaatta bekçilik yapan Mustafa Oğuz, çöp konteynerindeki bebeği görünce polisi aradı. Olay yerine polis ve 112 Acil ekibi geldi. 112 Acil ekibi bebeğin öldüğünü belirlerken, çıplak vaziyatteki kız bebeğin göbeğinin henüz yeni kesildiğini tespit etti. Cumhuriyet savcısının olay yerinde yaptığı incelemenin ardından bebeğin cesedi Darıca Farabi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Mustafa Oğuz, bekçiliğini yaptığı inşaatta biriken kağıtları atmak için çöp konteynerine geldiğini, bu sırada konteynerin içerisinde çıplak vaziyette yatan bebeği fark ettiğini söyledi. Bir an tereddüt yaşadığını ifade eden Mustafa Oğuz, durumu hemen polise bildirdiklerini belirtti. Darıca Belediyesi'ne bağlı temizlik işçilerinin saat 11.30 ile12.00 sıralarında çöpleri aldığı öğrenilirken, bebeğin bu saatlerden sonra bırakıldığı tahmin edildi. Polis, bebeği çöp konteynerine atan kişiyi tespit etmek için çalışma başlattı. FOTOĞRAFLI
296,146
# Çöp konteynerinde bebek cesedi bulundu ## Özet Erol POLAT/DARICA (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ'nin Darıca ilçesinde çöp konteynerine atılmış, göbeği yeni kesilen bebek cesedi bulundu ## İçerik Darıca Kazım Karabekir Mahallesi Sokullu Caddesi Kudret Sokak'ta bulunan çöp konteynerine saat 15.00 sıralarında çöp atmaya giden bir inşaatta bekçilik yapan Mustafa Oğuz, çöp konteynerindeki bebeği görünce polisi aradı. Olay yerine polis ve 112 Acil ekibi geldi. 112 Acil ekibi bebeğin öldüğünü belirlerken, çıplak vaziyatteki kız bebeğin göbeğinin henüz yeni kesildiğini tespit etti. Cumhuriyet savcısının olay yerinde yaptığı incelemenin ardından bebeğin cesedi Darıca Farabi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Mustafa Oğuz, bekçiliğini yaptığı inşaatta biriken kağıtları atmak için çöp konteynerine geldiğini, bu sırada konteynerin içerisinde çıplak vaziyette yatan bebeği fark ettiğini söyledi. Bir an tereddüt yaşadığını ifade eden Mustafa Oğuz, durumu hemen polise bildirdiklerini belirtti. Darıca Belediyesi'ne bağlı temizlik işçilerinin saat 11.30 ile12.00 sıralarında çöpleri aldığı öğrenilirken, bebeğin bu saatlerden sonra bırakıldığı tahmin edildi. Polis, bebeği çöp konteynerine atan kişiyi tespit etmek için çalışma başlattı. FOTOĞRAFLI
217025
haber
Kadın girişimcilere 60 milyon dolarlık rekor kredi
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Karadere: EBRD’den sağladığımız fon, Türkiye’de sadece kadın girişimcilere yönelik kullandırılan en yüksek kredi olma özelliğini taşıyor
09 Kasım 2012 19:25 Garanti Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD), kadın girişimcilere sunulacak yatırım ve işletme kredilerinin finansmanında kullanılmak üzere, 60 milyon ABD Doları tutarında, 5 yıl vadeli kredi aldığı bildirildi. Türkiye’de, kadın girişimcilere kullandırılmak üzere bugüne kadar alınan en yüksek kredi olma özelliğini taşıdığı belirtilen kaynakla, 1 kişiye en fazla 2 milyon ABD Doları tutarında kredi sağlanabileceği belirtildi. Kredi verilecek kadın girişimcilerde; yıllık cirosu en fazla 50, bilançosu en fazla 43 milyon Euro olan şirketinde 250’den az kişiyi çalıştırmak, şirketin %51 hissesine sahip olmak ya da en az %10-20 hissesiyle beraber yönetim kadrosunda görev almak şartının aranacağına dikkat çekildi. Konuyla ilgili konuşan Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, "Garanti Bankası olarak kadın girişimcilerin başarıları ve gelişimi için finansman ve eğitim desteği sağlıyor, ihtiyaç duydukları cesareti kazandırmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Onları bir adım daha ileriye taşımak amacıyla sürekli bir uğraş içindeyiz. EBRD’den sağladığımız fon, Türkiye’de sadece kadın girişimcilere yönelik kullandırılan en yüksek kredi olma özelliğini taşıyor. Bu başarıda, 2006 yılından bu yana yürüttüğümüz, uluslararası arenada örnek alınan ve ödüllerle takdir edilen, kadın girişimcilere yönelik bütüncül çalışmalarımızın da etkisi var. Garanti Bankası’nın yurtdışı borçlanma konusundaki üstün başarısı sayesinde, kadın girişimcilerin finansmana ulaşmasını kolaylaştırmaya devam edeceğiz." dedi. EBRD’nin Güney ve Goğu Akdeniz, Ukrayna ve Türkiye’den sorumlu Finansal Kurumlar Direktörü Francis Malige ise, söz konusu kaynak ile ilgili şunları kaydetti: "EBRD Garanti Bankası'nı stratejik bir ortak olarak görüyor. Sadece kadın girişimciler ve yönettikleri KOBİ'lere özel finansman sağlanması bakımından EBRD için bir ilk özelliği taşıyan bu kredi sözleşmesini imzalamaktan mutluluk duyuyoruz." Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası - European Bank for Reconstruction and Development (EBRD) Özel sektörün, Orta ve Doğu Avrupa ile eski Sovyet ülkelerinde demokratik bir ortamda yaratılması ve geliştirilmesi amacıyla 1991 yılında kuruldu. 61 ülke ve 2 devletlerarası kurum tarafından yönetilen EBRD'nin, Orta Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar piyasa ekonomilerini ve demokrasiyi hakim kılmak için çalıştığı belirtildi. Paydaşları kamu kesiminden olsa da, ticari kuruluşlarla ortaklık kurarak daha çok özel sektör girişimlerinde yer alan EBRD'nin, işlem yaptığı ülkelerde, küçük işletmelere yönelik 1 milyar dolarlık portföyüyle hizmet verdiği açıklandı.
296,818
# Kadın girişimcilere 60 milyon dolarlık rekor kredi ## Özet Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Karadere: EBRD’den sağladığımız fon, Türkiye’de sadece kadın girişimcilere yönelik kullandırılan en yüksek kredi olma özelliğini taşıyor ## İçerik 09 Kasım 2012 19:25 Garanti Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD), kadın girişimcilere sunulacak yatırım ve işletme kredilerinin finansmanında kullanılmak üzere, 60 milyon ABD Doları tutarında, 5 yıl vadeli kredi aldığı bildirildi. Türkiye’de, kadın girişimcilere kullandırılmak üzere bugüne kadar alınan en yüksek kredi olma özelliğini taşıdığı belirtilen kaynakla, 1 kişiye en fazla 2 milyon ABD Doları tutarında kredi sağlanabileceği belirtildi. Kredi verilecek kadın girişimcilerde; yıllık cirosu en fazla 50, bilançosu en fazla 43 milyon Euro olan şirketinde 250’den az kişiyi çalıştırmak, şirketin %51 hissesine sahip olmak ya da en az %10-20 hissesiyle beraber yönetim kadrosunda görev almak şartının aranacağına dikkat çekildi. Konuyla ilgili konuşan Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, "Garanti Bankası olarak kadın girişimcilerin başarıları ve gelişimi için finansman ve eğitim desteği sağlıyor, ihtiyaç duydukları cesareti kazandırmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Onları bir adım daha ileriye taşımak amacıyla sürekli bir uğraş içindeyiz. EBRD’den sağladığımız fon, Türkiye’de sadece kadın girişimcilere yönelik kullandırılan en yüksek kredi olma özelliğini taşıyor. Bu başarıda, 2006 yılından bu yana yürüttüğümüz, uluslararası arenada örnek alınan ve ödüllerle takdir edilen, kadın girişimcilere yönelik bütüncül çalışmalarımızın da etkisi var. Garanti Bankası’nın yurtdışı borçlanma konusundaki üstün başarısı sayesinde, kadın girişimcilerin finansmana ulaşmasını kolaylaştırmaya devam edeceğiz." dedi. EBRD’nin Güney ve Goğu Akdeniz, Ukrayna ve Türkiye’den sorumlu Finansal Kurumlar Direktörü Francis Malige ise, söz konusu kaynak ile ilgili şunları kaydetti: "EBRD Garanti Bankası'nı stratejik bir ortak olarak görüyor. Sadece kadın girişimciler ve yönettikleri KOBİ'lere özel finansman sağlanması bakımından EBRD için bir ilk özelliği taşıyan bu kredi sözleşmesini imzalamaktan mutluluk duyuyoruz." Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası - European Bank for Reconstruction and Development (EBRD) Özel sektörün, Orta ve Doğu Avrupa ile eski Sovyet ülkelerinde demokratik bir ortamda yaratılması ve geliştirilmesi amacıyla 1991 yılında kuruldu. 61 ülke ve 2 devletlerarası kurum tarafından yönetilen EBRD'nin, Orta Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar piyasa ekonomilerini ve demokrasiyi hakim kılmak için çalıştığı belirtildi. Paydaşları kamu kesiminden olsa da, ticari kuruluşlarla ortaklık kurarak daha çok özel sektör girişimlerinde yer alan EBRD'nin, işlem yaptığı ülkelerde, küçük işletmelere yönelik 1 milyar dolarlık portföyüyle hizmet verdiği açıklandı.
198948
haber
Yeni iPad ve Samsung Galaxy Note 10.1 karşılaştırması
Karşılaştırmada Samsung Galaxy Note 10.1 ile yeni iPad‘in teknik özellikler açısından birbirlerine oldukça yakın oldukları görülüyor.
09 Mart 2012 23:16 T24 - log.com.tr adlı internet sitesinde yer alan haber şöyle: Samsung’un, iPad’in karşısına koyduğu ürünü Galaxy Note’un büyük ekranlı modeli olan Galaxy Note 10.1. Yeni iPad, Samsung Galaxy Note 10.1 ile karşılaştırıldığında, Galaxy Note 10.1’e göre biraz daha ağır ve kalın. Samsung Galaxy Note 10.1′in, aynı anda iki farklı uygulama arasında geçiş ve iki farklı uygulamayı aynı anda kullanabilme özellikleri bulunuyor. Yazı yazmaya ve çizim yapmaya uygun hassasiyeti yeni iPad’e göre daha fazla. Kağıda yazar gibi yazı yazabilme, bir uygulamada okuma yaparken diğer uygulamada not alabilme ve yan yana iki uygulama arasında kopyala-yapıştır yapabilme gibi özelliklere sahip. Yeni iPad’in ekran çözünürlüğündeki üstünlüğü ise onu bir adım öne geçiriyor. Retina ekranıyla, eskisine oranla neredeyse dört kat çözünürlük sunan yeni iPad’in çift çekirdekli 1.2 GHz’lik işlemcisi, Galaxy Note’a göre biraz yavaş kalıyor. Galaxy Note’un dört çekirdekli 1,4 GHz hızında işlemcisi bulunuyor. Yeni iPad 4G bağlantısını desteklerken Samsung Galaxy Note, 3G bağlantısını destekliyor. İki model arasındaki farkları haberin devamındaki tabloda görebilirsiniz. Yeni iPad Samsung Galaxy Note 10.1 İşletim sistemi iOS 5 Android 4.0 Chipset Apple A5X - CPU Çift çekirdekli 1 GHz Cortex-A9 Dört çekirdekli 1,4 GHz GPU Dört çekirdekli PowerVR SGX543MP4 - RAM - 1 GB Ekran boyutu 9,7 inç 10,1 inç Ekran türü IPS TFT LPS TFT Ekran çözünürlüğü 2048×1536 piksel ~264 ppi 1280×800 piksel ~149 ppi Dahili hafıza 16/32/64 GB 16/32/64 GB Harici hafıza Yok microSD (32 GB maksimum) Arka kamera 5 megapiksel - otomatik odaklama dokunarak odaklama yüz tanıma
100,151
# Yeni iPad ve Samsung Galaxy Note 10.1 karşılaştırması ## Özet Karşılaştırmada Samsung Galaxy Note 10.1 ile yeni iPad‘in teknik özellikler açısından birbirlerine oldukça yakın oldukları görülüyor. ## İçerik 09 Mart 2012 23:16 T24 - log.com.tr adlı internet sitesinde yer alan haber şöyle: Samsung’un, iPad’in karşısına koyduğu ürünü Galaxy Note’un büyük ekranlı modeli olan Galaxy Note 10.1. Yeni iPad, Samsung Galaxy Note 10.1 ile karşılaştırıldığında, Galaxy Note 10.1’e göre biraz daha ağır ve kalın. Samsung Galaxy Note 10.1′in, aynı anda iki farklı uygulama arasında geçiş ve iki farklı uygulamayı aynı anda kullanabilme özellikleri bulunuyor. Yazı yazmaya ve çizim yapmaya uygun hassasiyeti yeni iPad’e göre daha fazla. Kağıda yazar gibi yazı yazabilme, bir uygulamada okuma yaparken diğer uygulamada not alabilme ve yan yana iki uygulama arasında kopyala-yapıştır yapabilme gibi özelliklere sahip. Yeni iPad’in ekran çözünürlüğündeki üstünlüğü ise onu bir adım öne geçiriyor. Retina ekranıyla, eskisine oranla neredeyse dört kat çözünürlük sunan yeni iPad’in çift çekirdekli 1.2 GHz’lik işlemcisi, Galaxy Note’a göre biraz yavaş kalıyor. Galaxy Note’un dört çekirdekli 1,4 GHz hızında işlemcisi bulunuyor. Yeni iPad 4G bağlantısını desteklerken Samsung Galaxy Note, 3G bağlantısını destekliyor. İki model arasındaki farkları haberin devamındaki tabloda görebilirsiniz. Yeni iPad Samsung Galaxy Note 10.1 İşletim sistemi iOS 5 Android 4.0 Chipset Apple A5X - CPU Çift çekirdekli 1 GHz Cortex-A9 Dört çekirdekli 1,4 GHz GPU Dört çekirdekli PowerVR SGX543MP4 - RAM - 1 GB Ekran boyutu 9,7 inç 10,1 inç Ekran türü IPS TFT LPS TFT Ekran çözünürlüğü 2048×1536 piksel ~264 ppi 1280×800 piksel ~149 ppi Dahili hafıza 16/32/64 GB 16/32/64 GB Harici hafıza Yok microSD (32 GB maksimum) Arka kamera 5 megapiksel - otomatik odaklama dokunarak odaklama yüz tanıma
756298
haber
Doç. Dr. Yavuz Dizdar'dan 'iyi yoğurt' için öneriler
Sinem ERYILMAZ - Özgür KUMANOVALI / İSTANBUL,(DHA) - Açık yoğurdun her zaman daha iyi olduğunun altını çizen Doç
25 Kasım 2018 13:08 . Dr. Yavuz Dizdar, sağlık için yoğurt yenmesinin şart olduğunu söyledi. Sofraların vazgeçilmez lezzeti yoğurdu sağlığımız için yememiz şart. Özellikle mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelen yoğurt, aynı zamanda sağlıklı beslenmeye de yardımcı oluyor. Bazı farklı düşünceler olsa da uzmanların genel görüşü evde yapılan yoğurdun daha sağlıklı olduğu yönünde. Bu anlamda ev yoğurdunun sağlık açısından önemini değerlendiren İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Onkolog Doç. Dr. Yavuz Dizdar, iyi bir yoğurdun insan vücudu için vazgeçilmez olduğunu ifade etti. İyi bir ev yoğurdunun nasıl yapılması gerektiğini anlatan Doç. Dr. Yavuz Dizdar öncelikle iyi bir süt bulunması gerektiğinin altını çizerek, "Ev yoğurdu dediğiniz zaman, bu süt açık süttür. Piyasadan günlük pastörize süt de alabilirsiniz ama onların hepsi belli bir işlemden geçiyor. Bu işlemlerde sütün yağını alıyorlar, biraz homojen hale getiriyorlar. Dolayısıyla sizin burada tutturduğunuz yoğurt bir miktar kıymet kaybediyor" dedi. "STANDART YOĞURT YOKTUR" İyi süt bulma şansının olduğunu söyleyen Doç. Dr. Dizdar tarifine şu şekilde devam etti: "Süt bir taşım kaynadıktan sonra ılındığı zaman, ki ev kadınları ve uğraşan insanlar iyi bilirler, süt parmağınızın değeceği sıcaklığa eriştiğinde mayalanıyor. Bu noktada insanların aklı karışıyor. Bir kısmı diyor ki 'hazır mayalar var, onlardan kullanalım'. Nohuttan da maya yapabilirsiniz, başka bir şeyden de maya yapabilirsiniz, bir yerden aldığınız yoğurdun mayasını da kullanabilirsiniz. Bunların her biri ayrı bir ekosisteme dönüşür. Yani standart yoğurt diye bir kavram yok." Havanın sıcaklığı, sütün özelliği ve hayvanın yediğine bağlı olarak yoğurdun içeriğinin, tadının, kıvamının değişiklik göstereceğini belirten Doç. Dr. Dizdar, "Gerçek yoğurt eğer manda sütünden yapılan değilse kaskatı olmaz. Endüstrinin işlemi o katılaşma işlemine neden oluyor. Gerçek yoğurt hafif sulanır. Suyu da besleyicidir. Çünkü o peynir altı suyundan oluşmakta. Ekşitirseniz daha başka bir şeye dönüşür. Yoğurt bebekler ve çocuklar için tatlı, erişkinler için ekşisinin daha makbul olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde açıklamada bulundu. "DETOKS YAPANLAR YOĞURTLA BESLENİYOR" Yoğurdun insan vücudu için özellikle yaşadığımız coğrafyada vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dizdar, "Bizim coğrafyamızda detoks işlemini yapan sistem yoğurtla besleniyor. Bakınız sütle değil, yoğurtla besleniyor. Ekşime ile birlikte detoks için gereken hammaddelerde daha fazla artış meydana geliyor. Siz de vücudunuzun eksiğini gidermek için bu coğrafyada bunu kullanıyorsunuz. Ama kışın boza da bunu kurtarabilir. Diğer gıdalarda bu özellik yok. Çünkü süt dediğiniz şey bir yaşam formudur. Süt bir besin maddesi değildir. Biz beslenme niyetiyle de kullanıyoruz ama akışkan yaşam formu bebeğin eksiğini tamamlamak üzere annenin dokusundan salgılanıyor. O yüzden de yaşam formu olduğu için peynir, yoğurt ya da kefire dönüştürebiliyorsunuz. Bunların her biri de insana farklı farklı kaynaklar sağlıyor" diye konuştu. "AÇIK YOĞURTLARA GÜVENEBİLİRSİNİZ" Açık yoğurdun her zaman için daha iyi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Dizdar sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Piyasadaki bütün ambalajlı ürünler bir homojenizasyon işleminden geçmek zorunda ki raf ömrü uzasın. Dolayısıyla bildiğiniz bir açık yoğurtçu varsa güvenle alabilirsiniz. Çünkü yoğurdun içinde bakteri üremez. Yoğurt zaten kendiliğinden de oluşan bir şey. Piyasadan içtiğiniz ayranla, aldığınız yoğurtla, kutulanmış ürünlerle eksiklerin karşılanması maalesef mümkün değil. İnsanlar bir hastalık söz konusu olduğunda 'içine bir şey mi katıyorlar' diye bir etken arıyor. Hayır! Bir şey katmıyorlar. Mevcut katma değeri ortadan kaldırırsanız bozulmamaya başlıyor. Ve bu sizin için vücudunuzda eksiklik demek. Bütün hastalıklar bir katığın ya da bir kimyasalın fazlalığıyla ortaya çıkmaz. Vücudunuzun savunmasını zayıflatırsak zaten sistem çöker. O zaman da hastalık ortaya çıkar. Dolayısıyla teraziyi yükseltmek istiyorsanız yoğurdu yiyeceksiniz."
60,465
# Doç. Dr. Yavuz Dizdar'dan 'iyi yoğurt' için öneriler ## Özet Sinem ERYILMAZ - Özgür KUMANOVALI / İSTANBUL,(DHA) - Açık yoğurdun her zaman daha iyi olduğunun altını çizen Doç ## İçerik 25 Kasım 2018 13:08 . Dr. Yavuz Dizdar, sağlık için yoğurt yenmesinin şart olduğunu söyledi. Sofraların vazgeçilmez lezzeti yoğurdu sağlığımız için yememiz şart. Özellikle mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelen yoğurt, aynı zamanda sağlıklı beslenmeye de yardımcı oluyor. Bazı farklı düşünceler olsa da uzmanların genel görüşü evde yapılan yoğurdun daha sağlıklı olduğu yönünde. Bu anlamda ev yoğurdunun sağlık açısından önemini değerlendiren İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Onkolog Doç. Dr. Yavuz Dizdar, iyi bir yoğurdun insan vücudu için vazgeçilmez olduğunu ifade etti. İyi bir ev yoğurdunun nasıl yapılması gerektiğini anlatan Doç. Dr. Yavuz Dizdar öncelikle iyi bir süt bulunması gerektiğinin altını çizerek, "Ev yoğurdu dediğiniz zaman, bu süt açık süttür. Piyasadan günlük pastörize süt de alabilirsiniz ama onların hepsi belli bir işlemden geçiyor. Bu işlemlerde sütün yağını alıyorlar, biraz homojen hale getiriyorlar. Dolayısıyla sizin burada tutturduğunuz yoğurt bir miktar kıymet kaybediyor" dedi. "STANDART YOĞURT YOKTUR" İyi süt bulma şansının olduğunu söyleyen Doç. Dr. Dizdar tarifine şu şekilde devam etti: "Süt bir taşım kaynadıktan sonra ılındığı zaman, ki ev kadınları ve uğraşan insanlar iyi bilirler, süt parmağınızın değeceği sıcaklığa eriştiğinde mayalanıyor. Bu noktada insanların aklı karışıyor. Bir kısmı diyor ki 'hazır mayalar var, onlardan kullanalım'. Nohuttan da maya yapabilirsiniz, başka bir şeyden de maya yapabilirsiniz, bir yerden aldığınız yoğurdun mayasını da kullanabilirsiniz. Bunların her biri ayrı bir ekosisteme dönüşür. Yani standart yoğurt diye bir kavram yok." Havanın sıcaklığı, sütün özelliği ve hayvanın yediğine bağlı olarak yoğurdun içeriğinin, tadının, kıvamının değişiklik göstereceğini belirten Doç. Dr. Dizdar, "Gerçek yoğurt eğer manda sütünden yapılan değilse kaskatı olmaz. Endüstrinin işlemi o katılaşma işlemine neden oluyor. Gerçek yoğurt hafif sulanır. Suyu da besleyicidir. Çünkü o peynir altı suyundan oluşmakta. Ekşitirseniz daha başka bir şeye dönüşür. Yoğurt bebekler ve çocuklar için tatlı, erişkinler için ekşisinin daha makbul olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde açıklamada bulundu. "DETOKS YAPANLAR YOĞURTLA BESLENİYOR" Yoğurdun insan vücudu için özellikle yaşadığımız coğrafyada vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dizdar, "Bizim coğrafyamızda detoks işlemini yapan sistem yoğurtla besleniyor. Bakınız sütle değil, yoğurtla besleniyor. Ekşime ile birlikte detoks için gereken hammaddelerde daha fazla artış meydana geliyor. Siz de vücudunuzun eksiğini gidermek için bu coğrafyada bunu kullanıyorsunuz. Ama kışın boza da bunu kurtarabilir. Diğer gıdalarda bu özellik yok. Çünkü süt dediğiniz şey bir yaşam formudur. Süt bir besin maddesi değildir. Biz beslenme niyetiyle de kullanıyoruz ama akışkan yaşam formu bebeğin eksiğini tamamlamak üzere annenin dokusundan salgılanıyor. O yüzden de yaşam formu olduğu için peynir, yoğurt ya da kefire dönüştürebiliyorsunuz. Bunların her biri de insana farklı farklı kaynaklar sağlıyor" diye konuştu. "AÇIK YOĞURTLARA GÜVENEBİLİRSİNİZ" Açık yoğurdun her zaman için daha iyi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Dizdar sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Piyasadaki bütün ambalajlı ürünler bir homojenizasyon işleminden geçmek zorunda ki raf ömrü uzasın. Dolayısıyla bildiğiniz bir açık yoğurtçu varsa güvenle alabilirsiniz. Çünkü yoğurdun içinde bakteri üremez. Yoğurt zaten kendiliğinden de oluşan bir şey. Piyasadan içtiğiniz ayranla, aldığınız yoğurtla, kutulanmış ürünlerle eksiklerin karşılanması maalesef mümkün değil. İnsanlar bir hastalık söz konusu olduğunda 'içine bir şey mi katıyorlar' diye bir etken arıyor. Hayır! Bir şey katmıyorlar. Mevcut katma değeri ortadan kaldırırsanız bozulmamaya başlıyor. Ve bu sizin için vücudunuzda eksiklik demek. Bütün hastalıklar bir katığın ya da bir kimyasalın fazlalığıyla ortaya çıkmaz. Vücudunuzun savunmasını zayıflatırsak zaten sistem çöker. O zaman da hastalık ortaya çıkar. Dolayısıyla teraziyi yükseltmek istiyorsanız yoğurdu yiyeceksiniz."
386144
haber
TSK: 231 DEAŞ hedefi vuruldu, 30 terörist etkisiz hale getirildi
null
31 Ocak 2017 13:52 Türk Silahlı Kuvvetlerince, Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik devam eden Fırat Kalkanı Harekâtı'nın 161'inci gününde, terör örgütü IŞİD'e ait 231 hedefin vurudluğu 30 teröristin de etkisiz hale getirildiği açıklandı.
213,119
# TSK: 231 DEAŞ hedefi vuruldu, 30 terörist etkisiz hale getirildi 31 Ocak 2017 13:52 Türk Silahlı Kuvvetlerince, Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik devam eden Fırat Kalkanı Harekâtı'nın 161'inci gününde, terör örgütü IŞİD'e ait 231 hedefin vurudluğu 30 teröristin de etkisiz hale getirildiği açıklandı.
802506
haber
Özhaseki: Baharla birlikte herkesin işi çok iyi olacak
Arda ERDOĞAN- Özgür ALTIN/ANKARA, (DHA)- AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki, "Bundan bir sene önceki Batı, Amerika yok
18 Ocak 2019 19:03 . Şimdi geldiğimiz noktada çok normalleşmiş bir ortam var. Biz dik durduk, ülkemizi, geleceğimizi kurtardık. Şimdi normal ilişkiler ve normal ekonomi dönemi başlıyor. Baharla birlikte herkesin işi çok daha iyi olacak" dedi. AK Parti'li Mehmet Özhaseki, OSTİM İdari Binası'nda, OSTİM OSB Yönetim Kurulu ve sanayicilerle bir araya geldi. Programa TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek, AK Parti eski Milletvekili Necati Çetinkaya ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım da katıldı. 'BÜYÜKŞEHİRLER EL DEĞİŞTİRİRSE TARTIŞMA BAŞLAYACAK' Programda ilk olarak MHP'li Yaşar Yıldırım konuştu. Cumhur İttifakı'nın yüzde 52'nin üzerine çıkması gerektiğini ifade eden Yıldırım, "Büyükşehirleri Cumhur İttifakı mutlaka almalıdır. Cumhur İttifakı'nın aldığı oy oranı Cumhurbaşkanlığı sistemine destek vermelidir. Aksi halde bir meşruiyet tartışması başlayacaktır ve başlamıştır da. 16 Nisan'dan itibaren CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun 10 konuşmasından 5'inde de şunu gördük; 'Hayır ailesi olarak 19 büyükşehirde birinci çıktık. Hayır ailesi olarak tek adam rejimini püskürtüp parlamenter sisteme geçmek için bu 19 büyükşehri alacağız. Yani meşruiyet tartışmasını başlatacağız.' Büyükşehirler el değiştirirse Türkiye'de bir tartışma başlayacaktır. Bizim için bu Cumhuriyetin 3'üncü evresi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin oturması, kurum ve kuruluşlarıyla birlikte devam etmesi için Cumhur İttifakı 31 Mart'ta beraber hareket edecektir" dedi. 'DEVLET BEY HEP YANIMIZDA OLDU' Türkiye'nin son dönemlerde FETÖ, PKK ve DEAŞ ile mücadele ettiğine dikkat çeken AK Partili Mehmet Özhaseki ise şunları söyledi: "Bu mücadele verilirken kolumuza ilk giren Devlet Bahçeli Bey oldu. Bu iş hakikaten bir beka meselesi. Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar belalarla boğuşmamıştık. 2 yıl öncesinde Bakanlar Kurulu'nda bütün brifingleri dinlemiş olarak söylüyorum; 'Biz bunları ihtilalle yıkamadık, PKK'lılarla yıkamadık, proje örgüt IŞİD'le de başlarına bela olamadık, ekonomik taarruza geçelim' diye karar verdiler. 2 yıldır sürdürüyorlar, birkaç ay öncesine kadarki operasyonlar da bunun bir parçası zaten. 'Yabancı sermaye Türkiye'ye gitmesin, neyiniz var neyiniz yok satın çıkın, terör devleti orası' diyerek en son hamlelerini de oynadılar. Yurt dışına giden parlamenter arkadaşlarımızı, bakanlarımızı konuşturmadılar, toplantılarına izin vermediler. Bütün kötülüklerin karşısında hükümet olarak tavrımızı ortaya koyduğumuz gibi bu işlerin de sonuna kadar Devlet Bey hep yanımızda oldu. Allah razı olsun, Cenabıhak bu birlikteliği sonuna kadar devam ettirsin diye dua ediyorum." 'SEÇMENLERİN İRADESİNE NASIL İPOTEK KOYUYORSUN?' PKK'ya veya FETÖ'ye müzahir kimsenin belediyelerin başına gelmemesi için Cumhur İttifakı'nın kurulduğunu söyleyen Özhaseki, "3 şehri sana verdim, 5 şehri ben aldım, demek seçmene de saygısızlık. Bazı partiler yapıyorlar; Şu şehirleri sana bıraktım. O şehirlerdeki seçmenlerin iradesine nasıl ipotek koyuyorsun sen? Sen bırakınca genel başkan, 'Emredersiniz, senin hatırın için oraya oy vereyim mi diyecek? Böyle bir şey yok. Haddinden fazla çirkinlik olur. Özellikle Güneydoğu'da ittifakımızı çok hızlı sürdüreceğiz" diye konuştu. 'NORMALLEŞİYOR HER ŞEY' Türkiye'nin normalleştiğini, ekonominin daha iyiye gittiğini belirten Mehmet Özhaseki, şunları söyledi: "İyiye gittikçe hepimizin işi daha da rahatlayacak. Bundan bir sene önceki Batı, Amerika yok. Şimdi geldiğimiz noktada çok normalleşmiş bir ortam var. Her gün Cumhurbaşkanımızla çalışan biri olarak söylüyorum; Her gün yurt dışından bir görüşme talebi, gelme isteği, davet var. Normalleşiyor her şey. Biz dik durduk, ülkemizi, geleceğimizi kurtardık. Şimdi normal ilişkiler ve normal ekonomi dönemi başlıyor. Baharla birlikte herkesin işi çok daha iyi olacak." 'İŞİN BAŞINDA İYİ NİYET LAZIM' Ankara için öngördüğü raylı sistem projelerinin 20 milyar liralık yatırım gerektirdiğini ifade eden Özhaseki, "Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin içerisinde yatırım bütçesi ne kadar? 2 milyardı, su fiyatları indirilince 1 milyara filan düştü. 20 senelik bütçe olursa sadece raylı sistemleri yapabilirsin. Barbaros Hayreddin Paşa diyor ki, 'Allah bir kuluna dert verecekse parayla giderilecek dert versin'. Para bir türlü bulunur arkadaşlar. Bunu da zamanında çok yaptım. Stat için baraj için hiç para harcamadım. İşin başında iyi niyet lazım, her işin bir yolu var. İyi niyet lazım; başarının sırrı burada. 'Ahmet efendiye bir şey verelim' diye çıkıyorsanız Allah sizi berbat eder, etsin de zaten. 'Bu işi yapacak adam alsın' derseniz bu doğru ve meşru bir karardır" dedi.
160,709
# Özhaseki: Baharla birlikte herkesin işi çok iyi olacak ## Özet Arda ERDOĞAN- Özgür ALTIN/ANKARA, (DHA)- AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki, "Bundan bir sene önceki Batı, Amerika yok ## İçerik 18 Ocak 2019 19:03 . Şimdi geldiğimiz noktada çok normalleşmiş bir ortam var. Biz dik durduk, ülkemizi, geleceğimizi kurtardık. Şimdi normal ilişkiler ve normal ekonomi dönemi başlıyor. Baharla birlikte herkesin işi çok daha iyi olacak" dedi. AK Parti'li Mehmet Özhaseki, OSTİM İdari Binası'nda, OSTİM OSB Yönetim Kurulu ve sanayicilerle bir araya geldi. Programa TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek, AK Parti eski Milletvekili Necati Çetinkaya ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım da katıldı. 'BÜYÜKŞEHİRLER EL DEĞİŞTİRİRSE TARTIŞMA BAŞLAYACAK' Programda ilk olarak MHP'li Yaşar Yıldırım konuştu. Cumhur İttifakı'nın yüzde 52'nin üzerine çıkması gerektiğini ifade eden Yıldırım, "Büyükşehirleri Cumhur İttifakı mutlaka almalıdır. Cumhur İttifakı'nın aldığı oy oranı Cumhurbaşkanlığı sistemine destek vermelidir. Aksi halde bir meşruiyet tartışması başlayacaktır ve başlamıştır da. 16 Nisan'dan itibaren CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun 10 konuşmasından 5'inde de şunu gördük; 'Hayır ailesi olarak 19 büyükşehirde birinci çıktık. Hayır ailesi olarak tek adam rejimini püskürtüp parlamenter sisteme geçmek için bu 19 büyükşehri alacağız. Yani meşruiyet tartışmasını başlatacağız.' Büyükşehirler el değiştirirse Türkiye'de bir tartışma başlayacaktır. Bizim için bu Cumhuriyetin 3'üncü evresi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin oturması, kurum ve kuruluşlarıyla birlikte devam etmesi için Cumhur İttifakı 31 Mart'ta beraber hareket edecektir" dedi. 'DEVLET BEY HEP YANIMIZDA OLDU' Türkiye'nin son dönemlerde FETÖ, PKK ve DEAŞ ile mücadele ettiğine dikkat çeken AK Partili Mehmet Özhaseki ise şunları söyledi: "Bu mücadele verilirken kolumuza ilk giren Devlet Bahçeli Bey oldu. Bu iş hakikaten bir beka meselesi. Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar belalarla boğuşmamıştık. 2 yıl öncesinde Bakanlar Kurulu'nda bütün brifingleri dinlemiş olarak söylüyorum; 'Biz bunları ihtilalle yıkamadık, PKK'lılarla yıkamadık, proje örgüt IŞİD'le de başlarına bela olamadık, ekonomik taarruza geçelim' diye karar verdiler. 2 yıldır sürdürüyorlar, birkaç ay öncesine kadarki operasyonlar da bunun bir parçası zaten. 'Yabancı sermaye Türkiye'ye gitmesin, neyiniz var neyiniz yok satın çıkın, terör devleti orası' diyerek en son hamlelerini de oynadılar. Yurt dışına giden parlamenter arkadaşlarımızı, bakanlarımızı konuşturmadılar, toplantılarına izin vermediler. Bütün kötülüklerin karşısında hükümet olarak tavrımızı ortaya koyduğumuz gibi bu işlerin de sonuna kadar Devlet Bey hep yanımızda oldu. Allah razı olsun, Cenabıhak bu birlikteliği sonuna kadar devam ettirsin diye dua ediyorum." 'SEÇMENLERİN İRADESİNE NASIL İPOTEK KOYUYORSUN?' PKK'ya veya FETÖ'ye müzahir kimsenin belediyelerin başına gelmemesi için Cumhur İttifakı'nın kurulduğunu söyleyen Özhaseki, "3 şehri sana verdim, 5 şehri ben aldım, demek seçmene de saygısızlık. Bazı partiler yapıyorlar; Şu şehirleri sana bıraktım. O şehirlerdeki seçmenlerin iradesine nasıl ipotek koyuyorsun sen? Sen bırakınca genel başkan, 'Emredersiniz, senin hatırın için oraya oy vereyim mi diyecek? Böyle bir şey yok. Haddinden fazla çirkinlik olur. Özellikle Güneydoğu'da ittifakımızı çok hızlı sürdüreceğiz" diye konuştu. 'NORMALLEŞİYOR HER ŞEY' Türkiye'nin normalleştiğini, ekonominin daha iyiye gittiğini belirten Mehmet Özhaseki, şunları söyledi: "İyiye gittikçe hepimizin işi daha da rahatlayacak. Bundan bir sene önceki Batı, Amerika yok. Şimdi geldiğimiz noktada çok normalleşmiş bir ortam var. Her gün Cumhurbaşkanımızla çalışan biri olarak söylüyorum; Her gün yurt dışından bir görüşme talebi, gelme isteği, davet var. Normalleşiyor her şey. Biz dik durduk, ülkemizi, geleceğimizi kurtardık. Şimdi normal ilişkiler ve normal ekonomi dönemi başlıyor. Baharla birlikte herkesin işi çok daha iyi olacak." 'İŞİN BAŞINDA İYİ NİYET LAZIM' Ankara için öngördüğü raylı sistem projelerinin 20 milyar liralık yatırım gerektirdiğini ifade eden Özhaseki, "Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin içerisinde yatırım bütçesi ne kadar? 2 milyardı, su fiyatları indirilince 1 milyara filan düştü. 20 senelik bütçe olursa sadece raylı sistemleri yapabilirsin. Barbaros Hayreddin Paşa diyor ki, 'Allah bir kuluna dert verecekse parayla giderilecek dert versin'. Para bir türlü bulunur arkadaşlar. Bunu da zamanında çok yaptım. Stat için baraj için hiç para harcamadım. İşin başında iyi niyet lazım, her işin bir yolu var. İyi niyet lazım; başarının sırrı burada. 'Ahmet efendiye bir şey verelim' diye çıkıyorsanız Allah sizi berbat eder, etsin de zaten. 'Bu işi yapacak adam alsın' derseniz bu doğru ve meşru bir karardır" dedi.
25502
yazarlar
92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı
Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım
Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik Yönetmen Sorak çifti, 1963’de başlayan öykülerini 2010’lu yıllara taşıyarak dönemsel gelgitler arasında sinema dilinin olanaklarını başarıyla kullanarak anlatıyor
60,765
# 92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı ## Özet Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım ## İçerik Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik Yönetmen Sorak çifti, 1963’de başlayan öykülerini 2010’lu yıllara taşıyarak dönemsel gelgitler arasında sinema dilinin olanaklarını başarıyla kullanarak anlatıyor
786242
haber
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'ndan köprü geçişlerine 'Af' açıklaması
ANKARA (DHA) - ULAŞTIRMA ve Altyapı Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan açıklamaya göre, İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçen sürücülere uygulanan cezalara af getiren 'Karayolları Trafi
31 Aralık 2018 13:24 k Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlandığını belirterek, söz konusu cezalar kapsamında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tahsilatların 28 Şubat 2019 tarihine kadar başvurulması halinde 29 Mart 2019 tarihine kadar ret ve iade edileceğini, bu maddenin 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe gireceğini bildirdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden geçişine izin verilen araç sınıf ve modellerin belirtildiği 02.11.2016 gün ve 2016/8-1 sayılı UKOME kararı gereği 6001 sayılı kanunun 30/2 maddesi gereği uygulanan cezai yaptırımlar; 28.12.2018 tarih ve 30639 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7159 Kanun No.lu 'Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' ile yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu yasada; '02.11.2016 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, araç sınıfları itibarıyla kullanılması yasak olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçilmesi nedeniyle 30'uncu maddenin ikinci fıkrası uyarınca idari para cezası verilmez, verilmiş olanlar tebliğ edilmez, tebliğ edilmişlerin tahsilatından vazgeçilir, varsa yapılmış itirazlar veya açılmış davalar hakkında resen karar verilmesine yer olmadığına karar verilir, yargılama ve takip gideri taraflar üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretine hükmedilmez. Söz konusu cezalar kapsamında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tahsilatlar 28.02.2019 tarihine kadar başvurulması halinde 29.03.2019 tarihine kadar red ve iade edilir.' denilmekte olup, bu madde 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. Ayrıca; Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde geçişine izin verilen araçlar yeni alınan UKOME kararı ile revize edilmiştir. Güncel UKOME kararına göre; - Tüm 1. Sınıf araçlar Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü kullanabilecektir. - 2. Sınıf Araç olup, ruhsatında Kamyonet veya Otomobil yazan araçlar ise sadece Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü kullanabilecektir. Bu araçların 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü kullanmalarındaki yasak devam etmektedir. - 2. Sınıf, 3. Sınıf, 4. Sınıf ve 5. Sınıf olup, ruhsatında Kamyon, Otobüs (Tüm yolcu servis araçları, Toplu Taşıma Araçları, Turizm, Okul, İETT ve Özel Halk Otobüsü, Otobüs A.Ş., Taksi dolmuş, Karavan vb. hariç) Tır ve Çekici yazan araçlara Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde uygulanan yasaklar devam etmektedir. Bu araçların Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü kullanma zorunluluğu bulunmaktadır."
168,324
# Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'ndan köprü geçişlerine 'Af' açıklaması ## Özet ANKARA (DHA) - ULAŞTIRMA ve Altyapı Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan açıklamaya göre, İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçen sürücülere uygulanan cezalara af getiren 'Karayolları Trafi ## İçerik 31 Aralık 2018 13:24 k Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlandığını belirterek, söz konusu cezalar kapsamında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tahsilatların 28 Şubat 2019 tarihine kadar başvurulması halinde 29 Mart 2019 tarihine kadar ret ve iade edileceğini, bu maddenin 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe gireceğini bildirdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden geçişine izin verilen araç sınıf ve modellerin belirtildiği 02.11.2016 gün ve 2016/8-1 sayılı UKOME kararı gereği 6001 sayılı kanunun 30/2 maddesi gereği uygulanan cezai yaptırımlar; 28.12.2018 tarih ve 30639 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7159 Kanun No.lu 'Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' ile yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu yasada; '02.11.2016 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar, araç sınıfları itibarıyla kullanılması yasak olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçilmesi nedeniyle 30'uncu maddenin ikinci fıkrası uyarınca idari para cezası verilmez, verilmiş olanlar tebliğ edilmez, tebliğ edilmişlerin tahsilatından vazgeçilir, varsa yapılmış itirazlar veya açılmış davalar hakkında resen karar verilmesine yer olmadığına karar verilir, yargılama ve takip gideri taraflar üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretine hükmedilmez. Söz konusu cezalar kapsamında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tahsilatlar 28.02.2019 tarihine kadar başvurulması halinde 29.03.2019 tarihine kadar red ve iade edilir.' denilmekte olup, bu madde 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. Ayrıca; Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde geçişine izin verilen araçlar yeni alınan UKOME kararı ile revize edilmiştir. Güncel UKOME kararına göre; - Tüm 1. Sınıf araçlar Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü kullanabilecektir. - 2. Sınıf Araç olup, ruhsatında Kamyonet veya Otomobil yazan araçlar ise sadece Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü kullanabilecektir. Bu araçların 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü kullanmalarındaki yasak devam etmektedir. - 2. Sınıf, 3. Sınıf, 4. Sınıf ve 5. Sınıf olup, ruhsatında Kamyon, Otobüs (Tüm yolcu servis araçları, Toplu Taşıma Araçları, Turizm, Okul, İETT ve Özel Halk Otobüsü, Otobüs A.Ş., Taksi dolmuş, Karavan vb. hariç) Tır ve Çekici yazan araçlara Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde uygulanan yasaklar devam etmektedir. Bu araçların Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü kullanma zorunluluğu bulunmaktadır."
78078
haber
Masaya Tayyip Bey’i bekleyeceğim
CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyan, kamuoyunun ve partinin büyük desteğini alan Kılıçdaroğlu, önemli mesajlar verdi.
Adaylığınız, CHP’de çatlak yarattı mı, Baykal’a rağmen mi aday oldunuz? Sayın Genel Başkan, ‘uzlaşın’ mesajı vermişti. Ben de bunun için çaba harcadım. ‘Partinin kurmaylarıyla görüşün’ demişti. Sayın Selvi, Sayın Sav ve MYK üyeleriyle, başkan vekilleriyle görüştüm. Ortaya Deniz Bey’in, arzu ettiği, geniş uzlaşma yelpazesinin sağlandığı bir tablo çıktı. Önemli olan bunu sürdürmek. Sadece genel başkan değişimi değil, ilk seçimlerde iktidar olmanın çabasını harcamak zorundayız. Bu nedenle, kurultay sonrası içe değil, dışa dönük, halka dönük, üniversite, sendikalara dönük çalışılmalı. Değişiklik, CHP’nin ulaşamadığı kesimlere ulaşmasını sağlayacak mı, planınız var mı? Genel Başkan seçilirsem, Türkiye yürüyüşü başlatacağız. Çalmaya çırpmaya, yolsuzluğa, işsizliğe umutsuzluğa çözüm yaratan bir Türkiye anlayışını yaratmak zorundayız. Halka güven veren çözümlerle halka gitmemiz lazım. Bunu kararlılıkla ifade edeceğiz. Yurttaş kararlılığı gözünüzden anlayacak. Siyasal yaşamın her noktasında, halka hesap vermeyi onurlu bir görev bileceğiz. Türkiye yürüyüşünde, her gün bir ile giderseniz, 81 gün ediyor. Takvim kısa. Gecekondular, köylüler, çiftçiler, işçiler. Sonraki aşamalarda parti içi çalışmalar yapılabilir. Demokratikleşme, örgütün daha fazla yetkiyle donatılması, demokrasinin gereği olarak seçimlerde fazla sesin çıkması. Zamana bağlı bunlar. Bunu yapacağız. İhanet sözcükleri partide olmamalı Baykal’dan yana içiniz rahat mı? Genel Başkan’ı arkadan hançerlemek, ihanet gibi kavramlar konuşuluyor. Kendisiyle görüştüğünüzde adaylığınız netleşti mi? Ben ihanet, arkadan bıçaklama gibi sözcükleri demokrasinin yerleştiğine inandığım bir partide kullanılmaması gereken sözcükler olarak görüyorum. Ben Sayın Baykal ile görüştüm. Bana, uzlaşma sağlanırsa, adaylar anlaşırsa, kendisinin de destek vereceğini söyledi. Ben de o söylemden hareketle girişimlerde bulundum. Girişimlerin Sayın Baykal’ın beklentilerine uygun olarak geliştiğini görüyorum. İl başkanları toplantısı da Baykal’ın düşüncelerinin gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Görüşmeden çıkarken kafam netleşti demiştiniz? Evet, evet. ‘Kapı aralık ama uzlaşmayı sağla’ mesajı almıştım. Kafam o zaman netleşti. Sayın Baykal’ın bahsettiği uzlaşmanın gerçekleştiğine inanıyorum. Baykal ismimi söylemiş Mustafa Özyürek’in isminizi erken zikretmesi, önünüzün kesilmek istendiği yorumlarına yol açtı, siz nasıl değerlendirdiniz? Açıklamayı duyunca önce şaşırdım. Televizyonda alt yazı olarak gördüm. Ama daha sonra Sayın Baykal ile yaptığım görüşmede, ismimin dile getirildiğini öğrendim. Baykal, CHP’li kurmaylara, ‘aranızda uzlaşın, mesela işte Kemal Bey’in ismi medyada dillendiriliyor’ diye kendisi ifade etmiş. Sonradan Özyürek’in açıklamalarının doğru olmadığı ifade edildi ama işin gerçeği bu. Küsmek, kapıları kapatmak yanlış Solda birlik yaratmayı, küskünleri partiye çekmeyi düşünüyor musunuz? ‘Şu küstü gitti, ona artık kapıları kapattık’ gibi bir anlayışın yanlış olduğuna inanıyorum. Her kesimi kucaklama isteğimiz varken, elbette partiye emek vermiş insanları da kucaklamamız gerekiyor. Ama ‘Partiye geliyorum’ denilirse, Türkiye çıkarları için gelinmeli. Partinin gençleşmesini, yenilenmesini, umut vaad etmesini istiyorum. Gelen kişiler ‘bana şurayı ver, burayı ver’, yani pazarlık olursa bu süreç baştan tıkanmış olur. Parti içi demokratikleşme vurgusu yaptınız. Nasıl bir liste oluşuyor kafanızda? Kafamda elbette isimler var ama bugünden liste çalışması yapmak doğru değil. İlla yönetimde görev yapmak gerekmiyor. Partinin dışında daha özgür düşünce üreten kişi ve kuruluşlardan da biz görüş ve destek alacağız. Baykal zaten onursal başkan Baykal’ın konumu ne olacak, onursal genel başkanlık düşünceniz var mı? Baykal’la ilgili bir öneri getireceksek, önce rızasını almak durumundayız. Sayın Baykal, toplumu aydınlatan bir lider. Aday olmak isterse, elbette saygı duyacağız. Ama, aday olmaz ve destek verirse, mutluluk duyarız. Karar kendisine ait. Böyle bir paye verilmese de bence Sayın Baykal, bütün sosyal demokratların gönlünde zaten onursal genel başkandır. Deniz Bey’e haksızlık yapıldığını herkes kabul etti. Siyasal iktidar, komplonun faillerini ortaya çıkartmak zorundadır. Aksi takdirde hükümet bunun bir parçası olur. Bunu her yerde söyleyeceğiz ve takip edeceğiz. Takipçisi olacak mısınız? Belki CHP iktidarında bunları ortaya çıkartmak daha da kolay olacak. Uluslararası siber suçlarla ilgili bir sözleşme var. İnternetin yarattığı olanaklardan yararlanarak, başka ülkelerin üzerinden geçirilip Türkiye’de insanları vurmaya kalkıyorsanız, o zaman bu anlaşmayı bugüne kadar niye getirip parlamentodan geçirmediniz. Sizi o anlaşmayı uygulamamaya zorlayan etken nedir? Genel başkanlığımda da Deniz Bey’in verdiği bu mücadeleyi sürdüreceğim. Hükümet yaptı diye eleştirmek yanlıştır İran konusundaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin uluslararası sorunlarda bir hakem konumuna gelmiş olması güzel bir şey. Hükümet yaptı diye her şeyi eleştirmek doğru değil. Hükümetin doğru yaptıklarına doğru diyeceğiz. Ama, ben Rusya’yla yapılan nükleer santral anlaşmasının parlamentodaki görüşmelerinde farklı ve ciddi seslerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Siz nükleer santral yapıyorsanız, nükleer teknolojininin de aşama aşama Türkiye’de gerçekleşmesine de olanak sağlayacaksınız. Tayyip Bey’i bekleyeceğim Türkiye yürüyüşünüzde, olası referandumla ilgili çalışmanız olacak mı? Hem seçim, hem referandum için kendimizi anlatacağız. Gittiğimiz yerde şu sözü vereceğiz: ‘Daha demokratik anayasayı AKP yapamaz, biz yapacağız’, onun sözünü vereceğiz. Bu anayasa oy verirlerse bu anayasa 12 Eylül anayasasının sivil versiyonu. Biz ikisini de reddediyoruz. Doğrusu batı standartlarında yeni anayasayı getirmek. Onun sözünü vereceğiz. Her kesimle uzlaşarak yapacağız. AKP de uzlaşma sürecine dahil olacaktır. AB konusunda, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığı eleştirileri var? AB, önemli bir süreç Türkiye açısından. Bugüne kadar gelen her hükümetin kararlılıkla sürdürdüğü süreç. Ama, Türkiye’de ve dünyada dengeler değişiyor. Bir tarafta Amerika ve Avrupa var, öbür tarafta Çin, Hindistan ve Rusya gerçeği var. Bu coğrafyaya ekonomik olarak açılmanız lazım. AB ile siyasal entegrasyon var ama öbür tarafta ciddi ekonomik boş alan var. Genel başkan olursanız, yolsuzluk dosyaları, tartışmalar sürecek mi? Masaya Tayyip Bey’i bekleyeceğim. İki günde hayatınızda neler değişti? Sadece eve biraz daha geç gidiyorum. Baştan beri ailem karşı siyasete. Biraz da suratı asıldı eşimin adaylığı duyunca. Gandi lakabından memnun musunuz? Gandi’ye benzemek sadece ve sadece bana onur verir. Gandi önemli siyasi lider aslında, şiddete başvurmadan bir ülkenin bağımsızlığını sağlayan önemli bir hareketin lideri. Onun yaptıklarını keşke yapabilsek. Bütün sosyal demokrat liderleri örnek alacağız, dünyadaki sosyal demokrat liderleri örnek alacağız. Gandi olabileceği gibi Willy Brandt da olabilir, Olof Palme de, Bülent Ecevit, Deniz Baykal da olabilir. Fenerbahçe-Trabzon maçını izlediniz mi? Fenerbahçeliyim. İzledim. Trabzon kalecisine tebriklerimi yolladım. Anonsa da üzüldüm. Tekin, başarısını ortaya koydu Deniz beyin cumhurbaşkanı adayı olabileceği belirtiliyor? Keşke. Keşke. Yani, Deniz Bey’in cumhurbaşkanı olması Türkiye’nin çıkarlarını çok daha net, çok daha somut, topluma ve dünyaya duyurması demektir. Deniz Bey birikimiyle ve deneyimiyle de bunu çok daha fazla hakeden bir siyaset adamıdır. Siz aday gösterir misiniz? Bugünden şöyle ya da böyle olacak demek çok zor. Koşullar uygun olursa, Deniz Bey de kabul ederse niçin olmasın. Gürsel Tekin’i genel merkezde görecek miyiz? Ben kollektif çalışmayı seven bir insanım. Uzmanlıkların yönetime yansıması lazım. Gürsel Bey halkla iletişimde çok başarılı. Halk gibi konuşan, davranan, sıcak diyalog kuran bir başkan. Başarısını da ortaya koydu. Ama şimdiden şu gelecek, bu gelecek diye yorum yapmamalıyız. Katı devlet Türkiye’yi tıkar Çok devletçi bir düşünce yapınız olduğu söyleniyor, ekonomiye de yansır mı bu? Katı devlet anlayışı Türkiye’nin önünü tıkar, tam tersine üreten sanayicinin önünü açmamız lazım. Varsa engeller, bu engelleri kaldırmamız lazım ve sağlıklı hukuk yorumları oluşturarak, üreten Türkiye’yi yaratmamız lazım. Bürokrasiye boğulan bir yönetim anlayışı sadece Türkiye’de değil dünyanın hiçbir tarafında başarılı olamaz. Türkiye’yi yeniden üreten Türkiye konumuna getirmek istiyoruz. Üreten ve ihracat yapan. Gelir dağılımını adil bölüşen, bölgeler arası dengesizliği olabildiğince gideren bir Türkiye. Türkiye’de teslim olmaları güzel Terör politikanız var mı? Türkiye’nin barış ortamına ihtiyacı var. Bunun yolu barış gelsin demekle olmuyor. Önce bölgenin ekonomik olarak kalkınmasına olanak sağlamak lazım. Eğer, çalışan üreten bir Türkiye yaratıyorsak, terörü zaten marjinalleştirirsiniz. Ama, insanlar aç, işsiz ya da yoksulsa, şu ya da bu şekilde ya dağa çıkacak veya mafyanın elemanı olacak. Demokratik açılım süreci Habur’la kesintiye uğradı, bunu nasıl değerlendirdiniz? O yanlıştır. Tepki doğurdu. Hükümet geri adım attı. Samim söylüyorum, açılımdan hükümetin neyi kastettiğini ve neyi öngördüğünü, şu ana kadar anlamış değilim ama, terör örgütü üyelerinin gelip Türkiye’de teslim olmaları elbette güzel bir olay. Ama, o tablo, geri adıma yol açtı.
106,576
# Masaya Tayyip Bey’i bekleyeceğim ## Özet CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyan, kamuoyunun ve partinin büyük desteğini alan Kılıçdaroğlu, önemli mesajlar verdi. ## İçerik Adaylığınız, CHP’de çatlak yarattı mı, Baykal’a rağmen mi aday oldunuz? Sayın Genel Başkan, ‘uzlaşın’ mesajı vermişti. Ben de bunun için çaba harcadım. ‘Partinin kurmaylarıyla görüşün’ demişti. Sayın Selvi, Sayın Sav ve MYK üyeleriyle, başkan vekilleriyle görüştüm. Ortaya Deniz Bey’in, arzu ettiği, geniş uzlaşma yelpazesinin sağlandığı bir tablo çıktı. Önemli olan bunu sürdürmek. Sadece genel başkan değişimi değil, ilk seçimlerde iktidar olmanın çabasını harcamak zorundayız. Bu nedenle, kurultay sonrası içe değil, dışa dönük, halka dönük, üniversite, sendikalara dönük çalışılmalı. Değişiklik, CHP’nin ulaşamadığı kesimlere ulaşmasını sağlayacak mı, planınız var mı? Genel Başkan seçilirsem, Türkiye yürüyüşü başlatacağız. Çalmaya çırpmaya, yolsuzluğa, işsizliğe umutsuzluğa çözüm yaratan bir Türkiye anlayışını yaratmak zorundayız. Halka güven veren çözümlerle halka gitmemiz lazım. Bunu kararlılıkla ifade edeceğiz. Yurttaş kararlılığı gözünüzden anlayacak. Siyasal yaşamın her noktasında, halka hesap vermeyi onurlu bir görev bileceğiz. Türkiye yürüyüşünde, her gün bir ile giderseniz, 81 gün ediyor. Takvim kısa. Gecekondular, köylüler, çiftçiler, işçiler. Sonraki aşamalarda parti içi çalışmalar yapılabilir. Demokratikleşme, örgütün daha fazla yetkiyle donatılması, demokrasinin gereği olarak seçimlerde fazla sesin çıkması. Zamana bağlı bunlar. Bunu yapacağız. İhanet sözcükleri partide olmamalı Baykal’dan yana içiniz rahat mı? Genel Başkan’ı arkadan hançerlemek, ihanet gibi kavramlar konuşuluyor. Kendisiyle görüştüğünüzde adaylığınız netleşti mi? Ben ihanet, arkadan bıçaklama gibi sözcükleri demokrasinin yerleştiğine inandığım bir partide kullanılmaması gereken sözcükler olarak görüyorum. Ben Sayın Baykal ile görüştüm. Bana, uzlaşma sağlanırsa, adaylar anlaşırsa, kendisinin de destek vereceğini söyledi. Ben de o söylemden hareketle girişimlerde bulundum. Girişimlerin Sayın Baykal’ın beklentilerine uygun olarak geliştiğini görüyorum. İl başkanları toplantısı da Baykal’ın düşüncelerinin gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Görüşmeden çıkarken kafam netleşti demiştiniz? Evet, evet. ‘Kapı aralık ama uzlaşmayı sağla’ mesajı almıştım. Kafam o zaman netleşti. Sayın Baykal’ın bahsettiği uzlaşmanın gerçekleştiğine inanıyorum. Baykal ismimi söylemiş Mustafa Özyürek’in isminizi erken zikretmesi, önünüzün kesilmek istendiği yorumlarına yol açtı, siz nasıl değerlendirdiniz? Açıklamayı duyunca önce şaşırdım. Televizyonda alt yazı olarak gördüm. Ama daha sonra Sayın Baykal ile yaptığım görüşmede, ismimin dile getirildiğini öğrendim. Baykal, CHP’li kurmaylara, ‘aranızda uzlaşın, mesela işte Kemal Bey’in ismi medyada dillendiriliyor’ diye kendisi ifade etmiş. Sonradan Özyürek’in açıklamalarının doğru olmadığı ifade edildi ama işin gerçeği bu. Küsmek, kapıları kapatmak yanlış Solda birlik yaratmayı, küskünleri partiye çekmeyi düşünüyor musunuz? ‘Şu küstü gitti, ona artık kapıları kapattık’ gibi bir anlayışın yanlış olduğuna inanıyorum. Her kesimi kucaklama isteğimiz varken, elbette partiye emek vermiş insanları da kucaklamamız gerekiyor. Ama ‘Partiye geliyorum’ denilirse, Türkiye çıkarları için gelinmeli. Partinin gençleşmesini, yenilenmesini, umut vaad etmesini istiyorum. Gelen kişiler ‘bana şurayı ver, burayı ver’, yani pazarlık olursa bu süreç baştan tıkanmış olur. Parti içi demokratikleşme vurgusu yaptınız. Nasıl bir liste oluşuyor kafanızda? Kafamda elbette isimler var ama bugünden liste çalışması yapmak doğru değil. İlla yönetimde görev yapmak gerekmiyor. Partinin dışında daha özgür düşünce üreten kişi ve kuruluşlardan da biz görüş ve destek alacağız. Baykal zaten onursal başkan Baykal’ın konumu ne olacak, onursal genel başkanlık düşünceniz var mı? Baykal’la ilgili bir öneri getireceksek, önce rızasını almak durumundayız. Sayın Baykal, toplumu aydınlatan bir lider. Aday olmak isterse, elbette saygı duyacağız. Ama, aday olmaz ve destek verirse, mutluluk duyarız. Karar kendisine ait. Böyle bir paye verilmese de bence Sayın Baykal, bütün sosyal demokratların gönlünde zaten onursal genel başkandır. Deniz Bey’e haksızlık yapıldığını herkes kabul etti. Siyasal iktidar, komplonun faillerini ortaya çıkartmak zorundadır. Aksi takdirde hükümet bunun bir parçası olur. Bunu her yerde söyleyeceğiz ve takip edeceğiz. Takipçisi olacak mısınız? Belki CHP iktidarında bunları ortaya çıkartmak daha da kolay olacak. Uluslararası siber suçlarla ilgili bir sözleşme var. İnternetin yarattığı olanaklardan yararlanarak, başka ülkelerin üzerinden geçirilip Türkiye’de insanları vurmaya kalkıyorsanız, o zaman bu anlaşmayı bugüne kadar niye getirip parlamentodan geçirmediniz. Sizi o anlaşmayı uygulamamaya zorlayan etken nedir? Genel başkanlığımda da Deniz Bey’in verdiği bu mücadeleyi sürdüreceğim. Hükümet yaptı diye eleştirmek yanlıştır İran konusundaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin uluslararası sorunlarda bir hakem konumuna gelmiş olması güzel bir şey. Hükümet yaptı diye her şeyi eleştirmek doğru değil. Hükümetin doğru yaptıklarına doğru diyeceğiz. Ama, ben Rusya’yla yapılan nükleer santral anlaşmasının parlamentodaki görüşmelerinde farklı ve ciddi seslerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Siz nükleer santral yapıyorsanız, nükleer teknolojininin de aşama aşama Türkiye’de gerçekleşmesine de olanak sağlayacaksınız. Tayyip Bey’i bekleyeceğim Türkiye yürüyüşünüzde, olası referandumla ilgili çalışmanız olacak mı? Hem seçim, hem referandum için kendimizi anlatacağız. Gittiğimiz yerde şu sözü vereceğiz: ‘Daha demokratik anayasayı AKP yapamaz, biz yapacağız’, onun sözünü vereceğiz. Bu anayasa oy verirlerse bu anayasa 12 Eylül anayasasının sivil versiyonu. Biz ikisini de reddediyoruz. Doğrusu batı standartlarında yeni anayasayı getirmek. Onun sözünü vereceğiz. Her kesimle uzlaşarak yapacağız. AKP de uzlaşma sürecine dahil olacaktır. AB konusunda, Türkiye’nin eksen kayması yaşadığı eleştirileri var? AB, önemli bir süreç Türkiye açısından. Bugüne kadar gelen her hükümetin kararlılıkla sürdürdüğü süreç. Ama, Türkiye’de ve dünyada dengeler değişiyor. Bir tarafta Amerika ve Avrupa var, öbür tarafta Çin, Hindistan ve Rusya gerçeği var. Bu coğrafyaya ekonomik olarak açılmanız lazım. AB ile siyasal entegrasyon var ama öbür tarafta ciddi ekonomik boş alan var. Genel başkan olursanız, yolsuzluk dosyaları, tartışmalar sürecek mi? Masaya Tayyip Bey’i bekleyeceğim. İki günde hayatınızda neler değişti? Sadece eve biraz daha geç gidiyorum. Baştan beri ailem karşı siyasete. Biraz da suratı asıldı eşimin adaylığı duyunca. Gandi lakabından memnun musunuz? Gandi’ye benzemek sadece ve sadece bana onur verir. Gandi önemli siyasi lider aslında, şiddete başvurmadan bir ülkenin bağımsızlığını sağlayan önemli bir hareketin lideri. Onun yaptıklarını keşke yapabilsek. Bütün sosyal demokrat liderleri örnek alacağız, dünyadaki sosyal demokrat liderleri örnek alacağız. Gandi olabileceği gibi Willy Brandt da olabilir, Olof Palme de, Bülent Ecevit, Deniz Baykal da olabilir. Fenerbahçe-Trabzon maçını izlediniz mi? Fenerbahçeliyim. İzledim. Trabzon kalecisine tebriklerimi yolladım. Anonsa da üzüldüm. Tekin, başarısını ortaya koydu Deniz beyin cumhurbaşkanı adayı olabileceği belirtiliyor? Keşke. Keşke. Yani, Deniz Bey’in cumhurbaşkanı olması Türkiye’nin çıkarlarını çok daha net, çok daha somut, topluma ve dünyaya duyurması demektir. Deniz Bey birikimiyle ve deneyimiyle de bunu çok daha fazla hakeden bir siyaset adamıdır. Siz aday gösterir misiniz? Bugünden şöyle ya da böyle olacak demek çok zor. Koşullar uygun olursa, Deniz Bey de kabul ederse niçin olmasın. Gürsel Tekin’i genel merkezde görecek miyiz? Ben kollektif çalışmayı seven bir insanım. Uzmanlıkların yönetime yansıması lazım. Gürsel Bey halkla iletişimde çok başarılı. Halk gibi konuşan, davranan, sıcak diyalog kuran bir başkan. Başarısını da ortaya koydu. Ama şimdiden şu gelecek, bu gelecek diye yorum yapmamalıyız. Katı devlet Türkiye’yi tıkar Çok devletçi bir düşünce yapınız olduğu söyleniyor, ekonomiye de yansır mı bu? Katı devlet anlayışı Türkiye’nin önünü tıkar, tam tersine üreten sanayicinin önünü açmamız lazım. Varsa engeller, bu engelleri kaldırmamız lazım ve sağlıklı hukuk yorumları oluşturarak, üreten Türkiye’yi yaratmamız lazım. Bürokrasiye boğulan bir yönetim anlayışı sadece Türkiye’de değil dünyanın hiçbir tarafında başarılı olamaz. Türkiye’yi yeniden üreten Türkiye konumuna getirmek istiyoruz. Üreten ve ihracat yapan. Gelir dağılımını adil bölüşen, bölgeler arası dengesizliği olabildiğince gideren bir Türkiye. Türkiye’de teslim olmaları güzel Terör politikanız var mı? Türkiye’nin barış ortamına ihtiyacı var. Bunun yolu barış gelsin demekle olmuyor. Önce bölgenin ekonomik olarak kalkınmasına olanak sağlamak lazım. Eğer, çalışan üreten bir Türkiye yaratıyorsak, terörü zaten marjinalleştirirsiniz. Ama, insanlar aç, işsiz ya da yoksulsa, şu ya da bu şekilde ya dağa çıkacak veya mafyanın elemanı olacak. Demokratik açılım süreci Habur’la kesintiye uğradı, bunu nasıl değerlendirdiniz? O yanlıştır. Tepki doğurdu. Hükümet geri adım attı. Samim söylüyorum, açılımdan hükümetin neyi kastettiğini ve neyi öngördüğünü, şu ana kadar anlamış değilim ama, terör örgütü üyelerinin gelip Türkiye’de teslim olmaları elbette güzel bir olay. Ama, o tablo, geri adıma yol açtı.
10640
haber
DTP'nin canlı kalkan yürüyüşü iptal
DTP’nin Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde, operasyonların durdurulması talebi ile yapacağı 'canlı kalkan yürüyüşü' iptal edildi.
DTP, bugün Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yapacağı "Canlı kalkan yürüyüşünü iptal etti. Yürüyüşün, Diyarbakır’da Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksek Okulu’nda çalışan görevli polis memurlarını taşıyan servis aracına yapılan saldırı sonrası gelişebilecek olası provokasyonlar nedeniyle iptal edildiği öğrenildi. DTP’liler bugün, operasyonların durdurulması talebiyle Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ndeki tarihi Bırkleyn Mağaraları’na kadar yürüyüş gerçekleştirmeyi, burada bir gece kaldıktan sonra, basın açıklaması yaparak eylemi bitirmeyi planlıyorlardı.
228,178
# DTP'nin canlı kalkan yürüyüşü iptal ## Özet DTP’nin Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde, operasyonların durdurulması talebi ile yapacağı 'canlı kalkan yürüyüşü' iptal edildi. ## İçerik DTP, bugün Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yapacağı "Canlı kalkan yürüyüşünü iptal etti. Yürüyüşün, Diyarbakır’da Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksek Okulu’nda çalışan görevli polis memurlarını taşıyan servis aracına yapılan saldırı sonrası gelişebilecek olası provokasyonlar nedeniyle iptal edildiği öğrenildi. DTP’liler bugün, operasyonların durdurulması talebiyle Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ndeki tarihi Bırkleyn Mağaraları’na kadar yürüyüş gerçekleştirmeyi, burada bir gece kaldıktan sonra, basın açıklaması yaparak eylemi bitirmeyi planlıyorlardı.
448762
haber
Emniyet şeridinde ters yöndeki traktörle çarpışan motosiklet sürücüsü öldü
null
25 Eylül 2017 01:19 . Kaza akşam saatlerinde, D-100 Karayolu Uzuntarla mevkiinde meydana geldi. Ali Rıza Öz idaresindeki 41 BZ 136 plakalı motosiklet, Eşme Mahallesi'ne gitmek için tali yoldan emniyet şeridine ters yönde giren sürücüsü belirlenemeyen traktör ile kafa kafaya çarpıştı. Motosiklet sürücüsü Ali Rıza Öz olay yerinde yaşamını yitirdi. Traktör sürücüsü aracıyla olay yerinden kaçtı. Polis traktör sürücüsünü yakalamak için çalışma başlattı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
246,848
# Emniyet şeridinde ters yöndeki traktörle çarpışan motosiklet sürücüsü öldü 25 Eylül 2017 01:19 . Kaza akşam saatlerinde, D-100 Karayolu Uzuntarla mevkiinde meydana geldi. Ali Rıza Öz idaresindeki 41 BZ 136 plakalı motosiklet, Eşme Mahallesi'ne gitmek için tali yoldan emniyet şeridine ters yönde giren sürücüsü belirlenemeyen traktör ile kafa kafaya çarpıştı. Motosiklet sürücüsü Ali Rıza Öz olay yerinde yaşamını yitirdi. Traktör sürücüsü aracıyla olay yerinden kaçtı. Polis traktör sürücüsünü yakalamak için çalışma başlattı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
299469
haber
LeBron James, kafasını yardı
LeBron James başı yarılmasına karşın 20 sayı, 12 ribaund, 8 asist ile maçı tamamladı
NBA Finalleri'nde Cleveland Cavaliers forması ile Golden State Warriors'a karşı şampiyonluk mücadelesi veren LeBron James, bu sabaha karşı oynanan maçta başını kameraya çarparak yardı. James, başı yarılmasına karşın 20 sayı, 12 ribaund, 8 asist ile maçı tamamladı. Cleveland Cavaliers'ı 103-82 yenen Golden State Warriors, seriyi 2-2'ye getirdi.
222,205
# LeBron James, kafasını yardı ## Özet LeBron James başı yarılmasına karşın 20 sayı, 12 ribaund, 8 asist ile maçı tamamladı ## İçerik NBA Finalleri'nde Cleveland Cavaliers forması ile Golden State Warriors'a karşı şampiyonluk mücadelesi veren LeBron James, bu sabaha karşı oynanan maçta başını kameraya çarparak yardı. James, başı yarılmasına karşın 20 sayı, 12 ribaund, 8 asist ile maçı tamamladı. Cleveland Cavaliers'ı 103-82 yenen Golden State Warriors, seriyi 2-2'ye getirdi.
828903
haber
Sigara ve alkole zam geldi
ÖTV üzerinden KDV de alındığı için vergi tutarı 55 kuruş arttı
Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre, yapılan ÖTV değişikliği ile yılbaşında zam yapılan sigaranın ÖTV'si yeniden artırıldı. Sigara şirketleri yılbaşında yapılan 4 liralık ÖTV zammının 2 lirasını fiyatlarına henüz yansıtmışken bu kez 46 kuruşluk fiyat artışı daha yapmak zorunda kalacaklar. Yapılan değişiklik ile sigara başına 0.2676 liradan olan asgari maktu vergi 0,2895 liraya yükseltildi. Böylece paket başına asgari maktu vergi 5 lira 35 kuruştan 5 lira 77 kuruşa çıktı. Maktu vergi tutarı da 0.42 liradan 0.4539 liraya yükseltildi. Böylece 1 paket sigaradaki ÖTV oranı 5.79 liradan 6.24 liraya tırmandı. . 70'lik rakı 142 lira Üç sayılı listede yapılan değişiklik ile biranın ÖTV'si 1.7694 liradan 1.9125 liraya çıktı. Biranın vergisi hesaplanırken bu tutar biranın alkol oranına bölünüyor. Yani yüzde 5 ile çarpılıyor. 50'lik biranın ÖTV'si böylece 4.42 liradan 4.78 liraya çıkıyor. KDV de eklendiğinde vergi 42 kuruş artarak 5.21 liradan 5.64 liraya tırmanıyor. Şarapta ise 1 litrenin ÖTV'si 8,69 liradan 9,40 liraya çıkarıldı. Böylece 70 cl'lik şarabın vergisi KDV ile birlikte 7.18 liradan 7.77 liraya ulaştı. 70'lik rakıda ise ÖTV ve fiyat yüksek olduğu için artış daha yüksek oldu. Rakı, Cin, votka ve viski gibi ürünlerde ÖTV 241,73 lira yerine 261,28 oldu. Bu artış litre ve tam alkolün fiyatı olduğu için rakam örneğin yüzde 45 olan rakının alkol derecesi ve 70 cl'ye bölündüğünde toplam vergi KDV ile birlikte 89,8 lira yerine 97.12 lira oldu. Başka bir değişle 7.27 lira arttı. 70'lik rakının fiyatı da böylece 142.5 liradan 150 liraya dayandı.
298,524
# Sigara ve alkole zam geldi ## Özet ÖTV üzerinden KDV de alındığı için vergi tutarı 55 kuruş arttı ## İçerik Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre, yapılan ÖTV değişikliği ile yılbaşında zam yapılan sigaranın ÖTV'si yeniden artırıldı. Sigara şirketleri yılbaşında yapılan 4 liralık ÖTV zammının 2 lirasını fiyatlarına henüz yansıtmışken bu kez 46 kuruşluk fiyat artışı daha yapmak zorunda kalacaklar. Yapılan değişiklik ile sigara başına 0.2676 liradan olan asgari maktu vergi 0,2895 liraya yükseltildi. Böylece paket başına asgari maktu vergi 5 lira 35 kuruştan 5 lira 77 kuruşa çıktı. Maktu vergi tutarı da 0.42 liradan 0.4539 liraya yükseltildi. Böylece 1 paket sigaradaki ÖTV oranı 5.79 liradan 6.24 liraya tırmandı. . 70'lik rakı 142 lira Üç sayılı listede yapılan değişiklik ile biranın ÖTV'si 1.7694 liradan 1.9125 liraya çıktı. Biranın vergisi hesaplanırken bu tutar biranın alkol oranına bölünüyor. Yani yüzde 5 ile çarpılıyor. 50'lik biranın ÖTV'si böylece 4.42 liradan 4.78 liraya çıkıyor. KDV de eklendiğinde vergi 42 kuruş artarak 5.21 liradan 5.64 liraya tırmanıyor. Şarapta ise 1 litrenin ÖTV'si 8,69 liradan 9,40 liraya çıkarıldı. Böylece 70 cl'lik şarabın vergisi KDV ile birlikte 7.18 liradan 7.77 liraya ulaştı. 70'lik rakıda ise ÖTV ve fiyat yüksek olduğu için artış daha yüksek oldu. Rakı, Cin, votka ve viski gibi ürünlerde ÖTV 241,73 lira yerine 261,28 oldu. Bu artış litre ve tam alkolün fiyatı olduğu için rakam örneğin yüzde 45 olan rakının alkol derecesi ve 70 cl'ye bölündüğünde toplam vergi KDV ile birlikte 89,8 lira yerine 97.12 lira oldu. Başka bir değişle 7.27 lira arttı. 70'lik rakının fiyatı da böylece 142.5 liradan 150 liraya dayandı.
52969
haber
'En büyük tutar Doğan Yayın Grubuna ait değil'
Doğan Yayın Grubu'na kesilen vergi cezasıyla ilgili Maliye Bakanlığı'ndan sert bir açıklama geldi...
Doğan Yayın Grubu'na kesilen vergi cezasıyla ilgili Maliye Bakanlığı'ndan açıklama geldi... Maliye Bakanlığı, Doğan Yayın Grubu'na dahil şirketler hakkındaki vergi incelemesi işleminin, sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibaret olduğunu bildirdi.Maliye Bakanlığının açıklamasında ''bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz'' denildi. 'Sadece ülke menfaati için çalışıyoruz' Maliye Bakanlığı tarafından, bakanlığın merkezi denetim birimlerinden Gelirler Kontrolörleri tarafından yapılan vergi incelemeleri neticesinde, Doğan Yayın Grubuna dahil şirketler hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarına ilişkin, yazılı ve görsel basında son günlerde yer alan haberlerle ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek, yanlış yönlendirmeleri önlemek amacıyla yazılı bir açıklama yapıldı. Maliye Bakanlığının bütün mensuplarının, görevlerini, geçmişten gelen sağlam gelenekleri doğrultusunda, kanunların emrettiği ölçüler içerisinde yürüttüğü belirtilen açıklamada, Bakanlık mensuplarının sahip olduğu bu geleneklerin temelinde adalet ve vicdan ölçüsü yattığı, tüm personelin sadece ülke ve milletin menfaati için çalıştığı ifade edildi. Açıklamada, ilgili mevzuat uyarınca mükelleflerin eksik vergi ödediğinin tespit edilmesi halinde vergi zıyaı cezasının söz konusu olduğuna işaret edilen açıklamada, bu nedenle, söz konusu incelemeler sonucunda tarh edilen verginin sadece ceza olarak nitelendirilmesinin hukuka uygun olmadığı belirtildi. Yapılan işlemin sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibaret olduğuna işaret edilen açıklamada, ''Bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz'' denildi. 'Çirkin iddia ve istinatlarda bulunuluyor' Açıklamada, bazı basın yayın organlarında Doğan Yayın Grubu'nun özellikle incelendiği, bu incelemelerin siyasi düşünce veya taleple yapıldığı, denetimin siyasallaştığı yönünde iddiaların yeraldığına dikkat çekilerek, ''denetim elemanlarına yönelik çirkin iddia ve isnatlarda bulunulduğu görülmekte, bu yayınlardan ciddi rahatsızlık duyulmaktadır'' denildi. Maliye Bakanlığının bütün mensuplarının, görevlerini, geçmişten gelen sağlam gelenekleri doğrultusunda, kanunların emrettiği ölçüler içerisinde yürüttüğü belirtilen açıklamada, bakanlık mensuplarının sahip olduğu bu geleneklerin temelinde adalet ve vicdan ölçüsü yattığı, tüm personelin sadece ülke ve milletin menfaati için çalıştığı ifade edildi. ''Bütün mensuplarımız üstlendikleri yasal sorumlulukları yerine getirmekte tereddüt etmez ve etmeyecektir'' denilen açıklamada, vergi inceleme elemanlarının, görevlerini tarafsız, bağımsız ve vergi kanunları çerçevesinde gerçekleştirdiği vurgulandı. Denetim birimlerinin uzun yıllardan beri oluşmuş çalışma sisteminin, ilgili yasa ve yönetmeliklerin de dışarıdan her hangi bir müdahaleye kesinlikle imkan tanımadığına işaret edilen açıklamada, vergi incelemesinin Vergi Usul Kanunu gereğince ödenmesi gereken verginin doğruluğunu tespit etmek amacıyla vergi inceleme elemanlarınca gerçekleştirildiği hatırlatıldı. Gelirler kontrolörlerinden oluşan beş kişilik bir ekip tarafından yapılan incelemeler neticesinde hazırlanan raporların, yine mesleklerinde belli deneyim ve birikime sahip denetim elemanlarından oluşan rapor okuma komisyonlarınca mevzuata ve uygulamalara uygunluğu değerlendirildikten sonra işleme konduğuna dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: ''Nitekim basında yer alan raporlar da bu süreçten geçtikten sonra işleme konulmuş ve ilgili mükelleflere tebliğ edilmiştir.Ayrıca, ilgili mevzuat uyarınca mükelleflerin eksik vergi ödediğinin tespit edilmesi halinde 'vergi zıyaı cezası' söz konusu olmaktadır. Bu nedenle, söz konusu incelemeler sonucunda tarh edilen verginin sadece ceza olarak nitelendirilmesi hukuka uygun değildir. Yapılan işlem, sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibarettir. Bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz.Düzenlenen raporlarda önerilen vergi tarhiyatlarına ilişkin olarak, bütün mükellefler, Vergi Usul Kanununda yer alan uzlaşma ve indirim müesseselerinden yararlanabilecekleri gibi dava açma hakkından da yararlanma imkanları bulunmaktadır. Dava açma hakkının kullanılması halinde ise yüce Türk adaletine güvenimiz tamdır.'' 'Sadece Doğan Yayın Grubu incelenmedi' Hazırlanan inceleme raporlarında eleştirilen hususlarla ilgili olarak mükelleflerin itirazlarının alışılagelmiş bir durum olduğu belirtilen açıklamada, ancak bu itiraz hakkının, gerek inceleme görevini yerine getirenleri, gerekse idareyi baskı altına almak amacıyla, basın yayın organları vasıtasıyla ''sistemli bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışıldığı''nın gözlemlendiği ifade edildi. Gelirler Kontrolörleri tarafından yapılan incelemelerde sadece Doğan Yayın Grubuna ait şirketlerin incelenmediğine, medya sektörünün büyük çoğunluğu incelemeye tabi tutulduğuna veya tutulmakta olduğuna işaret edilen açıklamada, yine son dönemlerde yapılan incelemelerde Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı mükelleflerin yüzde 40,6'sının vergi incelemesine tabi tutulduğu ve tutulmaya devam edildiği kaydedildi. ''En büyük tutar Doğan Yayın Grubu'na ait değil' Bu çerçevede, bir kısmı kamuoyunun bilgisine girmiş bulunan birçok kaçakçılık ve kayıt dışılıkla mücadele çalışmalarında da bulunulduğu bildirilen açıklamada, bu mükellefler içinde Türkiye'nin önde gelen birçok holding ve şirketler grubunun da bulunduğuna dikkat çekildi. ''Kaldı ki Gelirler Kontrolörleri tarafından bir mükellefe yazılan en büyük tutar da Doğan Yayın Grubuna ait değildir'' denilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Gelirler Kontrolörlerinin, yaptıkları vergi incelemeleri sonucu 2008 yılında toplam 190 milyar lira, 2009 Ağustos sonu itibariyle söz konusu Gruba yazılan hariç 63 milyar lira matrah farkı bulunulmuş olup söz konusu matrah farkına ilişkin vergi tarhiyatı yapılmıştır. Bazı basın yayın organlarında Doğan Yayın Grubunun özellikle incelendiği, bu incelemelerin siyasi düşünce veya taleple yapıldığı, denetimin siyasallaştığı yönünde iddialarla birlikte denetim elemanlarına yönelik çirkin iddia ve isnatlarda bulunulduğu görülmekte, bu yayınlardan ciddi rahatsızlık duyulmaktadır. Söz konusu mesnetsiz yayınlar, inceleme sürecini etkileme ve kamuoyunu yanlış yönlendirme çabası olarak değerlendirilmektedir.Yasalarla güvence altına alınan vergi mahremiyeti nedeniyle yapılan incelemeler hakkında bilgi verme imkanımız bulunmamaktadır. Dolayısıyla yapılan asılsız ve mesnetsiz haberlerle köklü bir kurumsal kültüre sahip birimlerimizi ve mensuplarımızı yıpratma çabaları hayret ve esefle izlenmekte olup; yapılan işlemlerde yasa-dışı bir kastın varlığını ima veya iddia edenlerin bu iddialarını ispatla mükellef oldukları herkesçe malumdur.
42,495
# 'En büyük tutar Doğan Yayın Grubuna ait değil' ## Özet Doğan Yayın Grubu'na kesilen vergi cezasıyla ilgili Maliye Bakanlığı'ndan sert bir açıklama geldi... ## İçerik Doğan Yayın Grubu'na kesilen vergi cezasıyla ilgili Maliye Bakanlığı'ndan açıklama geldi... Maliye Bakanlığı, Doğan Yayın Grubu'na dahil şirketler hakkındaki vergi incelemesi işleminin, sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibaret olduğunu bildirdi.Maliye Bakanlığının açıklamasında ''bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz'' denildi. 'Sadece ülke menfaati için çalışıyoruz' Maliye Bakanlığı tarafından, bakanlığın merkezi denetim birimlerinden Gelirler Kontrolörleri tarafından yapılan vergi incelemeleri neticesinde, Doğan Yayın Grubuna dahil şirketler hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarına ilişkin, yazılı ve görsel basında son günlerde yer alan haberlerle ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek, yanlış yönlendirmeleri önlemek amacıyla yazılı bir açıklama yapıldı. Maliye Bakanlığının bütün mensuplarının, görevlerini, geçmişten gelen sağlam gelenekleri doğrultusunda, kanunların emrettiği ölçüler içerisinde yürüttüğü belirtilen açıklamada, Bakanlık mensuplarının sahip olduğu bu geleneklerin temelinde adalet ve vicdan ölçüsü yattığı, tüm personelin sadece ülke ve milletin menfaati için çalıştığı ifade edildi. Açıklamada, ilgili mevzuat uyarınca mükelleflerin eksik vergi ödediğinin tespit edilmesi halinde vergi zıyaı cezasının söz konusu olduğuna işaret edilen açıklamada, bu nedenle, söz konusu incelemeler sonucunda tarh edilen verginin sadece ceza olarak nitelendirilmesinin hukuka uygun olmadığı belirtildi. Yapılan işlemin sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibaret olduğuna işaret edilen açıklamada, ''Bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz'' denildi. 'Çirkin iddia ve istinatlarda bulunuluyor' Açıklamada, bazı basın yayın organlarında Doğan Yayın Grubu'nun özellikle incelendiği, bu incelemelerin siyasi düşünce veya taleple yapıldığı, denetimin siyasallaştığı yönünde iddiaların yeraldığına dikkat çekilerek, ''denetim elemanlarına yönelik çirkin iddia ve isnatlarda bulunulduğu görülmekte, bu yayınlardan ciddi rahatsızlık duyulmaktadır'' denildi. Maliye Bakanlığının bütün mensuplarının, görevlerini, geçmişten gelen sağlam gelenekleri doğrultusunda, kanunların emrettiği ölçüler içerisinde yürüttüğü belirtilen açıklamada, bakanlık mensuplarının sahip olduğu bu geleneklerin temelinde adalet ve vicdan ölçüsü yattığı, tüm personelin sadece ülke ve milletin menfaati için çalıştığı ifade edildi. ''Bütün mensuplarımız üstlendikleri yasal sorumlulukları yerine getirmekte tereddüt etmez ve etmeyecektir'' denilen açıklamada, vergi inceleme elemanlarının, görevlerini tarafsız, bağımsız ve vergi kanunları çerçevesinde gerçekleştirdiği vurgulandı. Denetim birimlerinin uzun yıllardan beri oluşmuş çalışma sisteminin, ilgili yasa ve yönetmeliklerin de dışarıdan her hangi bir müdahaleye kesinlikle imkan tanımadığına işaret edilen açıklamada, vergi incelemesinin Vergi Usul Kanunu gereğince ödenmesi gereken verginin doğruluğunu tespit etmek amacıyla vergi inceleme elemanlarınca gerçekleştirildiği hatırlatıldı. Gelirler kontrolörlerinden oluşan beş kişilik bir ekip tarafından yapılan incelemeler neticesinde hazırlanan raporların, yine mesleklerinde belli deneyim ve birikime sahip denetim elemanlarından oluşan rapor okuma komisyonlarınca mevzuata ve uygulamalara uygunluğu değerlendirildikten sonra işleme konduğuna dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: ''Nitekim basında yer alan raporlar da bu süreçten geçtikten sonra işleme konulmuş ve ilgili mükelleflere tebliğ edilmiştir.Ayrıca, ilgili mevzuat uyarınca mükelleflerin eksik vergi ödediğinin tespit edilmesi halinde 'vergi zıyaı cezası' söz konusu olmaktadır. Bu nedenle, söz konusu incelemeler sonucunda tarh edilen verginin sadece ceza olarak nitelendirilmesi hukuka uygun değildir. Yapılan işlem, sadece zamanında tam olarak ödenmeyen verginin ilgili şirketten talep edilmesinden ibarettir. Bununla birlikte hiçbir mükellefe, sektöre veya kişiye özel uygulama yapılması asla söz konusu olamaz.Düzenlenen raporlarda önerilen vergi tarhiyatlarına ilişkin olarak, bütün mükellefler, Vergi Usul Kanununda yer alan uzlaşma ve indirim müesseselerinden yararlanabilecekleri gibi dava açma hakkından da yararlanma imkanları bulunmaktadır. Dava açma hakkının kullanılması halinde ise yüce Türk adaletine güvenimiz tamdır.'' 'Sadece Doğan Yayın Grubu incelenmedi' Hazırlanan inceleme raporlarında eleştirilen hususlarla ilgili olarak mükelleflerin itirazlarının alışılagelmiş bir durum olduğu belirtilen açıklamada, ancak bu itiraz hakkının, gerek inceleme görevini yerine getirenleri, gerekse idareyi baskı altına almak amacıyla, basın yayın organları vasıtasıyla ''sistemli bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışıldığı''nın gözlemlendiği ifade edildi. Gelirler Kontrolörleri tarafından yapılan incelemelerde sadece Doğan Yayın Grubuna ait şirketlerin incelenmediğine, medya sektörünün büyük çoğunluğu incelemeye tabi tutulduğuna veya tutulmakta olduğuna işaret edilen açıklamada, yine son dönemlerde yapılan incelemelerde Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı mükelleflerin yüzde 40,6'sının vergi incelemesine tabi tutulduğu ve tutulmaya devam edildiği kaydedildi. ''En büyük tutar Doğan Yayın Grubu'na ait değil' Bu çerçevede, bir kısmı kamuoyunun bilgisine girmiş bulunan birçok kaçakçılık ve kayıt dışılıkla mücadele çalışmalarında da bulunulduğu bildirilen açıklamada, bu mükellefler içinde Türkiye'nin önde gelen birçok holding ve şirketler grubunun da bulunduğuna dikkat çekildi. ''Kaldı ki Gelirler Kontrolörleri tarafından bir mükellefe yazılan en büyük tutar da Doğan Yayın Grubuna ait değildir'' denilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Gelirler Kontrolörlerinin, yaptıkları vergi incelemeleri sonucu 2008 yılında toplam 190 milyar lira, 2009 Ağustos sonu itibariyle söz konusu Gruba yazılan hariç 63 milyar lira matrah farkı bulunulmuş olup söz konusu matrah farkına ilişkin vergi tarhiyatı yapılmıştır. Bazı basın yayın organlarında Doğan Yayın Grubunun özellikle incelendiği, bu incelemelerin siyasi düşünce veya taleple yapıldığı, denetimin siyasallaştığı yönünde iddialarla birlikte denetim elemanlarına yönelik çirkin iddia ve isnatlarda bulunulduğu görülmekte, bu yayınlardan ciddi rahatsızlık duyulmaktadır. Söz konusu mesnetsiz yayınlar, inceleme sürecini etkileme ve kamuoyunu yanlış yönlendirme çabası olarak değerlendirilmektedir.Yasalarla güvence altına alınan vergi mahremiyeti nedeniyle yapılan incelemeler hakkında bilgi verme imkanımız bulunmamaktadır. Dolayısıyla yapılan asılsız ve mesnetsiz haberlerle köklü bir kurumsal kültüre sahip birimlerimizi ve mensuplarımızı yıpratma çabaları hayret ve esefle izlenmekte olup; yapılan işlemlerde yasa-dışı bir kastın varlığını ima veya iddia edenlerin bu iddialarını ispatla mükellef oldukları herkesçe malumdur.
547110
haber
Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu: Fırat'ın doğusuna el atmadan olmaz; ABD ile uzlaşmamız gerekiyor
null
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı 10'uncu gününe girerken NATO ve Birleşmiş Milletler’de de görev yapan Emekli Tuğgeneral **Naim Babüroğlu**, operasyonları değerlendirdi. "5-10 yıl sonra, Türkiye’nin zayıf olduğu bir anda, Fırat’ın doğusunu kontrol eden bir PKK’ya, özerk/federe bir yapı, sonra da bağımsızlık verilebilir" yorumunda bulunan Tuğgeneral Babüroğlu, Fırat'ın doğusunu alınmaksızın PKK'nın etkisiz hâle getirilemeyeceğini savunarak, "Böylr bir operasyon için öncelikle, orada yaklaşık 13 tane üssü olan ABD ile uzlaşmanız gerekiyor" dedi. TSK nasıl ilerleyecek, yolda hangi risklerle karşılaşacak, atılması gereken adımlar neler? Hürriyet'ten **İpek Özbey** 'in sorularını yanıtlayan, Babüroğlu şunları söyledi: **Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’deki Zeytin Dalı operasyonuyla terör odaklarına nasıl bir darbe vurmuş olacak?** Fırat’ın batısında, Kilis ve Hatay sınırındaki PKK terör örgütünün Afrin’den temizlenmesiyle, teröristlerin Amanoslar’a giriş çıkışları engellenecek. Dolayısıyla, PKK orada büyük bir üssünü kaybetmiş olacak. Giriş-çıkışın önlenmesiyle, Kilis ve Hatay’ın emniyeti sağlanacak. Amanoslar’da bulunan teröristler için de gerekli lojistik destek kesintiye uğratılacak. Fırat Kalkanı ile kontrol edilen alanın batıdan emniyeti alınmış olacak. Bu arada Fırat’ın batısındaki Afrin’in kontrol altına alınmasıyla Fırat’ın doğusundan batıya doğru uzanan terör koridorunun bir halkası da kopmuş olacak. Bu bölgede oturan sığınmacıların evlerine dönmesi sağlanacak. Ayrıca, Türkiye’nin Arap coğrafyasıyla olan bağlantısının kesilme riski yok edilecek. **Ya diğer halkalar?** Stratejide ve savaş sanatında, askeri hedef belirlenmeden önce harekatın siyasi hedefleri ortaya konulur. Suriye’de yapılan operasyonlara ilişkin Türkiye’nin üç siyasi hedefi vardır. Birincisi, beka sorunu oluşturan ve 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırında yerleşen PKK-PYD terör örgütünü etkisiz duruma getirmek. İkinci hedef, 911 kilometrelik Suriye sınırından Doğu Akdeniz’e ulaşan terör koridorunu engellemek. Üçüncü hedef, Suriye’nin coğrafi bütünlüğünü sağlamaktır. Siyasi hedefleri karşılayacak askeri hedeflerden birincisi, Fırat Kalkanı harekâtıyla El Bab kontrol altına alındı. El Bab’ın kontrolü, Fırat’ın batısında terör koridorunu kısmen önledi. Ama Fırat Kalkanı, PKK-PYD terör örgütünü Suriye’de tamamen etkisiz duruma getiremedi. **Afrin temizlenince güvenlik tümüyle sağlanmış sayılacak mı?** Afrin’deki PKK-PYD terör örgütü Fırat’ın doğusuna kaçacak. Menbiç ve özellikle Fırat’ın doğusu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından etkisiz duruma getirilmediği veya kontrol edilmediği sürece bu üç siyasi hedefimiz gerçekleştirilemeyecektir. Fırat’ın doğusu, 550-600 kilometre uzunluğunda bir sınırdır. O sınırda ABD, PKK-PYD terör örgütünü eğitti, donattı, danışmanlık hizmeti yaptı ve oraya yerleştirdi. **Fırat’ın doğusunu El Bab, Afrin, hatta Menbiç’ten daha önemli kılan ne?** Fırat’ın doğusunda ABD, PKK-PYD terör örgütüne, Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 30’unu; Suriye enerji kaynaklarının da yaklaşık yüzde 50’sini teslim etti. Orada şu anda eğitimli 60 bin PKK-PYD’li terörist var. Afrin’de 8-10 bin terörist olduğu kabul edilirse, en az sekiz katı diyebiliriz. **Diyelim ki; TSK, Fırat’ın Doğusu’nda operasyona başladı. Sonra?** Suriye iç savaşından önce, her yıl yapılan PKK tehdit değerlendirmesinde; yurt dışında 3500-4000, yurt içinde 1800-2000, İran’da 350-400 terörist mevcudu ortaya çıkardı. Toplam terörist sayısı yaklaşık 6-7 bindi. Suriye’deki 60 bin kişilik PKK-PYD dikkate alındığında, tehdit 10 kat arttı. Suriye’de, PKK’ya göre daha modern silahlarla donatılan bir PYD var. IŞİD’e karşı mücadele ettiğinden, özellikle batı ülkeleri tarafından meşru bir örgüt olarak görülen bir PYD var. Sonuçta, Türkiye’nin tehdit değerlendirmesi de değişmiş oldu. ABD’nin hedefi, PKK-PYD gücünü 100 bin kişiye çıkarmak. O zaman, tehdit 15 kat artmış olacak. İşte, Fırat’ın doğusu bu yüzden harekatın ağırlık merkezidir ve bu nedenle, ancak Fırat’ın doğusuna el atıldığında, harekatın siyasi hedefi karşılanmış olacaktır. **Peki; Irak sınırına doğru gidilmedi; harita nasıl şekillenir?** PKK terör örgütü, Fırat’ın doğusunda 550-600 kilometrelik sınırda sizin komşunuz olur. Daha fazla güçlenir. Ve Türkiye’ye güneyden baskı yapar. Güneydoğu Anadolu’daki PKK unsurlarıyla koordineli olarak sizi sürekli rahatsız eder. Savaş stratejisi yönünden iç hat durumuna, yani dezavantajlı bir konuma düşersiniz. Coğrafi derinlik kazanmış olur. Bu nedenle, Türkiye Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD oluşumunu etkisiz duruma getirmek zorundadır. 5-10 yıl sonra, Türkiye’nin zayıf olduğu bir anda, Fırat’ın doğusunu kontrol eden bir PKK’ya, özerk/federe bir yapı sonra da bağımsızlık verilebilir. Doğu Akdeniz’e koridor tekrar gündeme gelebilir. Demek ki Fırat’ın doğusuna el atmadan, ne PKK’yı etkisiz hale getirebiliyoruz, ne de koridoru da tam olarak önleyebiliyoruz. Fırat’ın doğusunda bir operasyon için öncelikle, orada yaklaşık 13 tane üssü olan ABD ile uzlaşmanız gerekiyor. **ABD’nin Menbiç açıklamaları bunu olanaklı kılıyor mu?** Yapılacak görüşmeler sonucunda Fırat’ın doğusuna yaklaşmamanız şartıyla Menbiç’e onay verebilir. Ama Fırat’ın doğusu için yeşil ışık yakmayacaktır. O zaman Türkiye, kendi göbeğini kendisi kesecektir. Türkiye riskleri dikkate alarak, Fırat’ın doğusunda ABD’ye, NATO’ya, diğer ülkelere ve ambargoya rağmen operasyon yapmalıdır. Rusya ve İran’la yapılan işbirliği gibi, PKK-PYD terör örgütünü, ABD’yle işbirliği yaptığı gerekçesiyle düşman kabul eden Suriye ile de doğrudan işbirliği yapılmalıdır. Bu üç ülkenin hedefi Amerika’nın buradan çekilmesidir. ABD’nin buradan çekilmesi, Türkiye’nin de dile getirdiği bir konu. ABD, Suriye’den çekilmediği sürece, PKK-PYD kökleşecek ve Türkiye’ye olan tehdit artacaktır. **Risklere rağmen dediniz; nedir o riskler?** NATO’ya, ambargoya rağmen yapmak! Sonuçta, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, BEKA sorunuyla karşı karşıya kalan bir Türkiye var. ABD askeriyle çatışma riskinin olduğunu varsayalım. Bu durumda, Türkiye’nin oynayabileceği satranç taşları var. Türkiye, Rusya’yı ve İran’ı kaybetmeden, Suriye rejimiyle işbirliği hatta ittifak yaparak ABD’ye karşı önemli bir hamle atmış olur. Rusya’nın da desteğiyle Suriye’yle yapılacak ittifak sonucu, Suriye rejimi, "Türkiye’yi Suriye’ye davet ederse", ABD’nin etkisi azalır. Ama bu stratejik hamleden önce Türkiye’nin atması gereken önemli bir adım var. ABD’nin Türkiye’de bulunan üs ve tesislerinin tümünü kapatması lâzım. Bunu bir günde, Bakanlar Kurulu kararıyla yapabilir. **Nitekim bunun örneğini Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında yaşamadık mı?** 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Ecevit’in Başbakan olduğu koalisyon hükümeti döneminde NATO’ya, ABD’ye, hatta TSK’nın o zamanki donatım yetersizliğine rağmen başarıyla yapıldı. Kıbrıs’ta bulunan soydaşlarımız zulümden kurtarıldı ve kendi topraklarında özgür yaşama olanağı sağlandı. Bunun üzerine, ABD ambargo uyguladı. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bir yıl sonra, 25 Temmuz 1975’te ambargoyu kaldırmadığından dolayı, Demirel’in koalisyon hükümeti İncirlik dâhil Türkiye’de bulunan ABD’nin 21 üs ve tesisini kapattı. O dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinde bugünkü kadar derin uçurum yoktu. Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD terör örgütünün etkisiz duruma getirilmesi için, ABD ile uzlaşma sağlanamadığı takdirde, Türkiye bu üsleri kapatmalıdır. **Kapatmayı kaçınılmaz mı görüyorsunuz?** Menbiç ve Fırat’ın doğusuna TSK’nın operasyonu gündeme geldiğinde, ABD’yle uzlaşmaya varılamayacağını düşünüyorum. Bu durumda Türkiye, ABD’nin üs ve tesislerini kapatmak zorunda kalacaktır, kapatmalıdır. Bununla beraber, diplomatik çabalar ve girişimler sonuna kadar sürdürülmelidir. Menbiç’in doğusunda, Fırat’ın kenarında, sınırdan 37 kilometre derinlikte Süleyman Şah Türbesi vardı. Türbe, Türk toprağıdır. Birleşmiş Milletler 51.maddesi gereği Türkiye’nin Türbe’yi koruma hakkı, meşru müdafaa hakkı vardır. 22 Şubat 2015’te orada, PKK-PYD terör örgütü değil sadece IŞİD vardı. PKK-PYD, Menbiç ve civarını ABD desteğiyle IŞİD’ten alınca, Süleyman Şah Türbesi’nin konuşlu olduğu yer, PKK tarafından işgal edildi. 37 kilometre derinlikteki Süleyman Şah Türbesi, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkı kapsamında Tel Abyad, Menbiç istikametinde yapılacak bir operasyonla eski yerine konuşlandırmalı. Buna kimse bir şey diyemez, Türkiye’nin meşru hakkıdır. **Konuşlandırınca ne elde edeceğiz?** Süleyman Şah Türbesi’nin emniyetinin alınması, Türkiye’nin en doğal hakkı. Birinci adım, Fırat’ın doğusunda PKK-PYD’nin işgal ettiği coğrafyada, Tel Abyad’tan Fırat’a kadar olan bölge ile Tel Abyad’tan yaklaşık 20 kilometre doğuya kadar olan alan kontrol altına alınmalıdır. İkinci adımda, bu alandan, 37 kilometre güneydeki Süleyman Şah Türbesi’ne intikal ve lojistik ihtiyaçlar için bir şerit açılmalı. Böylece, Fırat’ın batısında olduğu gibi Fırat’ın doğusundaki koridor da önlenmiş olur. **Klasik oyalama taktiklerinden biri de ‘Afrin’le ilgim yok’ mesajı mıydı? Bu ‘Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istiyor’ diye yorumlandı. Ne diyorsunuz?** Doğrudur, ancak operasyon, Rusya ile koordine edilerek başlatılınca, ABD’nin oyunu bozuldu. Rusya da, NATO üyesi olan Türkiye’yi kendi tarafına çekmeyi başardı ve ABD’yi yalnız bıraktı. Bu arada, ABD’nin Suriye’de savruluşu, Rusya için büyük bir başarıdır. Bakın, ABD’nin savunma bütçesi yıllık yaklaşık 700 milyar dolar. Rusya’nın ise yaklaşık 85-100 milyar dolar. Savunmaya ABD’nin sekizde biri kadar harcayan bir ülke; stratejinin kuvvet, zaman, mekân faktörlerini kullanarak satrancı iyi oynadı. Bu Putin için önemli bir başarıdır, Amerika içinse başarısızlık. Hamurda maya ne ise stratejide lider odur. Putin, iyi bir satranç oyuncusu; az maliyetle stratejik sonuçlar alan biri. **Türkiye için…** Şu anda Türkiye, Irak, İran ve Rusya ile işbirliği yaparak doğru bir stratejik adım atmıştır. Suriye’de siyasi hedefleri uygun şekilde belirlemiştir. Ancak, stratejik bir adım daha atmalı ve Suriye rejimiyle doğrudan işbirliği yapmalıdır. Türkiye, böyle bir adım attığı takdirde Suriye’deki gücü üç-dört kat artacaktır. Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar olmadığı gibi ebedi düşmanlıklar da yoktur, esas olan ulusal çıkarlardır. Beka sorunu yaşayan bir ülkenin bu adımı atması yaşamsal önemde. **Bir de 30 kilometrelik güvenlik kuşağı teklifi var. Bir tuzak mı, oyalamaca mı, yoksa kabul edilebilir bir öneri mi?** Güvenlik kuşağının, öteden beri Türkiye’ye kurulan bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Daha önce de Türkiye teklif etmişti. Ben hep karşı çıktım. 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra, Kuzey Irak’taki Kürtleri o zamanki Irak lideri Saddam Hüseyin’e karşı korumak için ABD liderliğinde İngiliz, Fransız uçak ve helikopterlerinden oluşan kuvvet, İncirlik ve Diyarbakır’daki Pirinçlik üzerinden ‘Çekiç Güç’ denilen harekâtı gerçekleştirdi. 1991 yılında, Irak Hava Sahası’nda 36’ncı paralelin kuzeyiyle 32’nci paralelin güneyi ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edildi. Bu bölge, Irak hava kuvvetlerine yasaklandı. Bu uygulama, ABD işgalinin başladığı 2003 yılına kadar sürdü. 12 yıl boyunca ‘Çekiç Güç’, Kuzey Irak’taki Kürt devletinin kurulmasına şemsiye oldu. PKK’nın canlanmasına uygun ortamı sağladı. ‘Çekiç Güç’ten dolayı Türkiye pişman oldu; sonra bilindiği gibi Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapıldı ve Türkiye başarılı bir diplomasi atağıyla bunu önledi. **‘Bugün de aynı sonuç çıkar’ kaygısını mı taşıyorsunuz?** Diyelim Afrin’in kuzeyinde ve Fırat’ın doğusunda 30 kilometrelik bir güvenlik kuşağı ilan edildi. Bununla kalınmaz, ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edilir. Böylece, Suriye ve Rusya hava kuvvetlerinin orada uçması engellenir. ABD teklif ettiğine göre, güvenlik kuşağını ABD, İngiltere, Fransa gibi koalisyon ülkeleri koruyacak. Uçaklar, yine Türkiye’deki üslerden kalkacak. Bu da, Kuzey Irak’ta ‘Çekiç Güç’ harekatında olduğu gibi, 30 kilometrelik şeritte PKK-PYD terör örgütünün daha da palazlanmasına ve orada adım adım bir devletçik oluşturmasına neden olacak. Türkiye, ‘Çekiç Güç’ten aldığı dersle bu tuzağa düşmeyecektir, düşmemelidir. Tarih, ulusların tarlasıdır ne ekerseniz onu biçerseniz. Cevabımız şu olmalı: Bir, Fırat’ın doğusu ve Menbiç’te bulunan 60 bin kişilik PKK-PYD terör örgütünü dağıtın. İki, IŞİD yeteri kadar zayıflatıldı, Suriye’den çekilin. Üç, PYD’yi terör örgütü listesine dahil edin, silah, eğitim ve danışmanlık desteği vermeyi kesin. **Ki tüm bunlar söyleniyor da. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Ulusal Güvenlik Danışmanı’yla görüştü. Silah verilmeyeceği hususu teyit edildi. Ne diyorsunuz?** Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster, Aralık 2017’de Washington'da yaptığı konuşmada, "Katar ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler gibi aşırıcı örgütlerin sponsorluğunu yaptıklarını" iddia etmişti. Şimdi, PYD/YPG’ye silah verilmeyeceği hususunu teyit etmiş. Korgeneral rütbesine gelmiş ABD’li bir generalin, 60 bin kişilik güce getirdikleri PYD/YPG’ye silah desteğini kesemeyeceklerini bilmesi lazım. PYD/YPG’ye silah desteğini kesmek, ABD’nin Suriye’den çıkması demektir. ABD samimi ise, öncelikle PYD’yi terör örgütleri listesine alsın. Suriye’den de çekilsin, çünkü IŞİD yeteri kadar zayıflatıldı. Ben Mc Master’in bu açıklamasını samimi bulmuyorum. Zaman kazanma ve oyalama taktiğinin bir parçası. **Bir görüşe göre de "Sınırımızdaki terör odaklarına verilen bu desteğin asıl amacı İsrail’in hedefindeki İran’ı kıstırmak." Doğru mu?** ABD’nin tehdit algılamasında önceliği hiçbir zaman Ortadoğu olmadı. Önceliği Çin, yani Pasifik’tir. Çin, hızla güçleniyor ve jeopolitik etki alanlarını genişletiyor. Ortadoğu’ya gelirsek; ABD’nin bir pençesi Afganistan’da, diğer pençesi Irak-Suriye’de olacak ve bundan vazgeçmeyecek. Bunun birinci amacı, petrol ve enerji kaynaklarının kontrolüdür. İkincisi İsrail’in güvenliğini sağlamak; üçüncüsü Irak’ın ve Suriye’nin bölünmesiyle beraber bu bölgede PKK-PYD terör örgütünün de içinde yer aldığı sözde bir Kürt devletini kurmaktır. Bu üç hedefe, arada aksaklıklar olmasına rağmen, hızla ilerlediğini Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı’ndan görüyoruz. İsrail’e karşı çıkan Irak ve Libya parçalandı. Suriye de fiilen bölündü. PKK’yla bağlantısını bildiği halde, PYD’ye yardımı sürdürüyor. Neden, çünkü, sırada İran ve Türkiye var. Şimdi Türkiye’de basında az yer bulan ve önemsenmeyen iki önemli husustan bahsedeceğim. **Nedir?** Birincisi, ABD Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde Temmuz 2017’de NATO müttefiki bir ülkeye yakışmayacak şekilde, 2017-2027 yılları arasında Türkiye’de bir iç çatışma yaşanacağı senaryosu üzerinde çalışıldı. İkincisi, İsrail ve Suudi Arabistan temsilcileri, 4 Haziran 2015’te ABD’de Washington’da CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) adlı düşünce kuruluşunda Türkiye’nin de bir bölümünü içine alacak bir Kürt devleti kurulması yönünde anlaştıklarını açıkladılar. İsrail’in Suudi Arabistan’la anlaşması demek, ABD’nin anlaşması demektir. Bu iki olayı ele aldığımızda, Türkiye’nin dile getirdiği BEKA sorununu önemsemek gerekir. ABD neden bu kadar silahı terör örgütüne verdi? Efendim, IŞİD ile mücadele için. Türk hükümeti, zaten "Biz IŞİD’le birlikte mücadeleye hazırız" dedi, ABD neden kabul etmedi? Amaç belli. ABD, hedeflerine ilerlemeye devam ediyor. Oyalama, yanıltma, bazen yerinde sayma taktikleri uyguluyor, fakat stratejik istikamette sapma yok. **Bu senaryo çalışmasında bir ülkenin ismiyle cismiyle hedef gösterilmesi olağan mı?** Bakın, NATO’da görev almış biri olarak şunu söyleyebilirim; NATO’da senaryo çalışmalarında, hiçbir zaman gerçek ülke ismi kullanılmaz. Gerçek coğrafya adı yazılmaz. Jenerik harita kullanılır. Türkiye’de 10 yıl içerisinde çatışma senaryosu üzerinde çalışan böyle bir müttefik samimi olabilir mi? Fırat’ın doğusundaki 550-600 kilometrelik hat kaldığı sürece Türkiye’ye yönelen ana tehdit devam eder. **Batı terörist PKK örgütünü IŞİD’le savaşan bir örgüt olarak görüyor. Bu işimizi ne kadar zorlaştırıyor?** Bazen ayrıntıları kaçırıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Fransa ziyareti oldu. Bu ziyaretten bir gün önce 4 Ocak 2018’de, Fransa hükümet sözcüsü şu açıklamayı yaptı: "Suriye’de PYD elinde bulunan IŞİD’çi Fransız vatandaşlarının PYD mahkemeleri tarafından yargılanmasını saygıyla karşılıyoruz" dedi. Bu ne demek; Fransa Suriye’deki PYD’yi devlet gibi görüyor, yargısını kabul ediyor demek. **Peki aynı Batı, Afrin’deki IŞİD’liyi kendi saflarında savaşmak üzere serbest bırakan PKK’ya niçin bir şey demiyor?** Bu onlar için önemli bir delil olmalıydı. Ancak, Batı, PKK-PYD terör örgütünü destekler durumda. Terör örgütü temsilcilerinin Fransa Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kaç kez kabul edildiğini gördük. Dolayısıyla, Batı’nın bu tutumu sürpriz değil. 14 Ocak 1992 yılında biz bölgede görev yaparken, Cudi dağında sıkıştırılan PKK teöristlerine gıda yardımını, bölgede bulunan ABD helikopterleri yapıyordu. Bu bir sır değil, Genelkurmay kayıtlarında var. Yanlışlıkla atmışlardı! Şu anda da, sehven çok yanlışlık yapıyorlar! **Soçi Zirvesi bugün… Suriye’deki savaşa ve çözüme etkisine ilişkin görüşleriniz?** Soçi çok önemlidir. Bu zirvede Türkiye’nin, Suriye’deki varlığından da kaynaklanan bir ağırlığı var. Dolayısıyla, karar alma sürecinde Türkiye’nin etkisi ortaya çıkıyor. PYD terör örgütünün zirveye katılmasını engelleyebiliyor. Ben bir adım daha atıyorum ve şunu söylüyorum Türkiye’ye: Stratejik bir adım atın ve Suriye rejimini masaya siz davet edin. O zaman hem Suriye’de hem de masada ağırlığımız artacaktır. Bu adım, Türkiye açısından olumlu yönde stratejik sonuçlar oluşturacaktır. **Suriye "Türkiye'nin işgaline karşı hava savunma sistemlerimiz hazır" diye uyarıyor. Ciddiye alınacak bir çıkış mı?** Sayın Başbakan, "Biz bu operasyonla ilgili alt düzeyde Suriye ile görüştük" dedi. Ayrıca, Zeytin Dalı Operasyonu yazıyla Suriye’ye bildirildi. Rusya ve İran’la koordineli hareket etmek demek dolaylı olarak Suriye’yle işbirliği demektir. Fırat’ın batısındaki hava sahasının kontrol ve yönetimi, Rusya’nın elindedir. Hava sahasının açılmasına yeşil ışık yakan Rusya olunca, elbette Esad yönetimi de dolaylı olarak kabullenmiş oluyor. Suriye, şu anda Birleşmiş Milletler’de resmi bir devlet. Bu devlet; davet etmediği bir ülkenin askerlerinin kendi topraklarında operasyon yapmasına tepki gösterdiğini kendi halkına ve dış kamuoyuna bu tür demeçlerle anlatmak zorundadır. Dikkate alınacak bir tepki değildir. Rusya’nın ne dediği önemlidir. ABD’nin düştüğü durumdan, Rusya’nın, özellikle Putin’in çok mutlu olduğu kesin. Terör örgütü sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla, ABD danışmanlığında bir algı operasyonu yürütüyor. PKK-PYD terör örgütü, sivilleri, çocukları kalkan yaparak, TSK’nın sivil halka zarar verdiği imajını oluşturmaya çalışıyor. TSK, operasyonun başlangıcından beri sivillere zarar vermemek için her türlü önlemin alındığını her safhada hep dile getiriyor. ABD danışmanlığı ile yürütülen bu algı operasyonu sürecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti kamu diplomasisiyle bu algı yönetimini bozmalıdır. Fotoğraflarla, videolarla kamuoyu aydınlatılmalıdır. Operasyon, düzenli medya brifingleriyle desteklenmelidir. İkincisi Afrin’den, Tel Abyad’dan ve diğer bölgelerden PKK’dan kaçıp Türkiye’ye göç eden Kürt sığınmacılar var. Yaklaşık 350 bin Kürt vatandaşı Türkiye’de sığınmacı. Peki acaba, Tel Abyad, Afrin ve diğer kentlerin sınır hattında, Kürt sığınmacıları, ¨evlerimize dönmek istiyoruz, PYD evimizi aldı, toprağımızı işgal etti¨ sloganlarıyla gösteri yapsa dünya kamuoyunun dikkatini çekmez mi? Bölgeyi işgal eden, demografik yapıyı değiştiren PKK-PYD terör örgütünden zarar gören sığınmacılar var. Türkiye’nin bu tür eylemleri organize edecek kamu diplomasisine ihtiyacı var. 1981’de Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun oldu. Piyade Okulu, 1992’de Kara Harp Akademisi, 1995’te Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda tugay komutanlığına kadar yükseldi.. 1996-1997’de Kuveyt ve Irak’ta, Birleşmiş Milletler’de Askeri Gözlemci olarak çalıştı. 1998-2001’de NATO’da görev yaptı. Avrupa, Kafkasya ve Balkan ülkelerinde ikili ve çokuluslu toplantıların başkanlığını yürüttü. 2004-2006’da Van Hudut Alay Komutanlığı görevinden sonra, tuğgeneralliğe yükseltildi. 2011’de emekli oldu. ABD Oklahoma Üniversitesi’nde İnsan İlişkileri-İnsan Kaynakları konusunda; Türkiye’de Uluslararası İlişkiler ve Ulusal Güvenlik alanında yüksek lisans yaptı. Doktora çalışmasını, Cumhuriyet Tarihi bilim dalında tamamladı. Çok sayıda kitabı bulunan Naim Babüroğlu Birleşmiş Milletler Madalyası sahibidir.
329,550
# Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu: Fırat'ın doğusuna el atmadan olmaz; ABD ile uzlaşmamız gerekiyor Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı 10'uncu gününe girerken NATO ve Birleşmiş Milletler’de de görev yapan Emekli Tuğgeneral **Naim Babüroğlu**, operasyonları değerlendirdi. "5-10 yıl sonra, Türkiye’nin zayıf olduğu bir anda, Fırat’ın doğusunu kontrol eden bir PKK’ya, özerk/federe bir yapı, sonra da bağımsızlık verilebilir" yorumunda bulunan Tuğgeneral Babüroğlu, Fırat'ın doğusunu alınmaksızın PKK'nın etkisiz hâle getirilemeyeceğini savunarak, "Böylr bir operasyon için öncelikle, orada yaklaşık 13 tane üssü olan ABD ile uzlaşmanız gerekiyor" dedi. TSK nasıl ilerleyecek, yolda hangi risklerle karşılaşacak, atılması gereken adımlar neler? Hürriyet'ten **İpek Özbey** 'in sorularını yanıtlayan, Babüroğlu şunları söyledi: **Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’deki Zeytin Dalı operasyonuyla terör odaklarına nasıl bir darbe vurmuş olacak?** Fırat’ın batısında, Kilis ve Hatay sınırındaki PKK terör örgütünün Afrin’den temizlenmesiyle, teröristlerin Amanoslar’a giriş çıkışları engellenecek. Dolayısıyla, PKK orada büyük bir üssünü kaybetmiş olacak. Giriş-çıkışın önlenmesiyle, Kilis ve Hatay’ın emniyeti sağlanacak. Amanoslar’da bulunan teröristler için de gerekli lojistik destek kesintiye uğratılacak. Fırat Kalkanı ile kontrol edilen alanın batıdan emniyeti alınmış olacak. Bu arada Fırat’ın batısındaki Afrin’in kontrol altına alınmasıyla Fırat’ın doğusundan batıya doğru uzanan terör koridorunun bir halkası da kopmuş olacak. Bu bölgede oturan sığınmacıların evlerine dönmesi sağlanacak. Ayrıca, Türkiye’nin Arap coğrafyasıyla olan bağlantısının kesilme riski yok edilecek. **Ya diğer halkalar?** Stratejide ve savaş sanatında, askeri hedef belirlenmeden önce harekatın siyasi hedefleri ortaya konulur. Suriye’de yapılan operasyonlara ilişkin Türkiye’nin üç siyasi hedefi vardır. Birincisi, beka sorunu oluşturan ve 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırında yerleşen PKK-PYD terör örgütünü etkisiz duruma getirmek. İkinci hedef, 911 kilometrelik Suriye sınırından Doğu Akdeniz’e ulaşan terör koridorunu engellemek. Üçüncü hedef, Suriye’nin coğrafi bütünlüğünü sağlamaktır. Siyasi hedefleri karşılayacak askeri hedeflerden birincisi, Fırat Kalkanı harekâtıyla El Bab kontrol altına alındı. El Bab’ın kontrolü, Fırat’ın batısında terör koridorunu kısmen önledi. Ama Fırat Kalkanı, PKK-PYD terör örgütünü Suriye’de tamamen etkisiz duruma getiremedi. **Afrin temizlenince güvenlik tümüyle sağlanmış sayılacak mı?** Afrin’deki PKK-PYD terör örgütü Fırat’ın doğusuna kaçacak. Menbiç ve özellikle Fırat’ın doğusu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından etkisiz duruma getirilmediği veya kontrol edilmediği sürece bu üç siyasi hedefimiz gerçekleştirilemeyecektir. Fırat’ın doğusu, 550-600 kilometre uzunluğunda bir sınırdır. O sınırda ABD, PKK-PYD terör örgütünü eğitti, donattı, danışmanlık hizmeti yaptı ve oraya yerleştirdi. **Fırat’ın doğusunu El Bab, Afrin, hatta Menbiç’ten daha önemli kılan ne?** Fırat’ın doğusunda ABD, PKK-PYD terör örgütüne, Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 30’unu; Suriye enerji kaynaklarının da yaklaşık yüzde 50’sini teslim etti. Orada şu anda eğitimli 60 bin PKK-PYD’li terörist var. Afrin’de 8-10 bin terörist olduğu kabul edilirse, en az sekiz katı diyebiliriz. **Diyelim ki; TSK, Fırat’ın Doğusu’nda operasyona başladı. Sonra?** Suriye iç savaşından önce, her yıl yapılan PKK tehdit değerlendirmesinde; yurt dışında 3500-4000, yurt içinde 1800-2000, İran’da 350-400 terörist mevcudu ortaya çıkardı. Toplam terörist sayısı yaklaşık 6-7 bindi. Suriye’deki 60 bin kişilik PKK-PYD dikkate alındığında, tehdit 10 kat arttı. Suriye’de, PKK’ya göre daha modern silahlarla donatılan bir PYD var. IŞİD’e karşı mücadele ettiğinden, özellikle batı ülkeleri tarafından meşru bir örgüt olarak görülen bir PYD var. Sonuçta, Türkiye’nin tehdit değerlendirmesi de değişmiş oldu. ABD’nin hedefi, PKK-PYD gücünü 100 bin kişiye çıkarmak. O zaman, tehdit 15 kat artmış olacak. İşte, Fırat’ın doğusu bu yüzden harekatın ağırlık merkezidir ve bu nedenle, ancak Fırat’ın doğusuna el atıldığında, harekatın siyasi hedefi karşılanmış olacaktır. **Peki; Irak sınırına doğru gidilmedi; harita nasıl şekillenir?** PKK terör örgütü, Fırat’ın doğusunda 550-600 kilometrelik sınırda sizin komşunuz olur. Daha fazla güçlenir. Ve Türkiye’ye güneyden baskı yapar. Güneydoğu Anadolu’daki PKK unsurlarıyla koordineli olarak sizi sürekli rahatsız eder. Savaş stratejisi yönünden iç hat durumuna, yani dezavantajlı bir konuma düşersiniz. Coğrafi derinlik kazanmış olur. Bu nedenle, Türkiye Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD oluşumunu etkisiz duruma getirmek zorundadır. 5-10 yıl sonra, Türkiye’nin zayıf olduğu bir anda, Fırat’ın doğusunu kontrol eden bir PKK’ya, özerk/federe bir yapı sonra da bağımsızlık verilebilir. Doğu Akdeniz’e koridor tekrar gündeme gelebilir. Demek ki Fırat’ın doğusuna el atmadan, ne PKK’yı etkisiz hale getirebiliyoruz, ne de koridoru da tam olarak önleyebiliyoruz. Fırat’ın doğusunda bir operasyon için öncelikle, orada yaklaşık 13 tane üssü olan ABD ile uzlaşmanız gerekiyor. **ABD’nin Menbiç açıklamaları bunu olanaklı kılıyor mu?** Yapılacak görüşmeler sonucunda Fırat’ın doğusuna yaklaşmamanız şartıyla Menbiç’e onay verebilir. Ama Fırat’ın doğusu için yeşil ışık yakmayacaktır. O zaman Türkiye, kendi göbeğini kendisi kesecektir. Türkiye riskleri dikkate alarak, Fırat’ın doğusunda ABD’ye, NATO’ya, diğer ülkelere ve ambargoya rağmen operasyon yapmalıdır. Rusya ve İran’la yapılan işbirliği gibi, PKK-PYD terör örgütünü, ABD’yle işbirliği yaptığı gerekçesiyle düşman kabul eden Suriye ile de doğrudan işbirliği yapılmalıdır. Bu üç ülkenin hedefi Amerika’nın buradan çekilmesidir. ABD’nin buradan çekilmesi, Türkiye’nin de dile getirdiği bir konu. ABD, Suriye’den çekilmediği sürece, PKK-PYD kökleşecek ve Türkiye’ye olan tehdit artacaktır. **Risklere rağmen dediniz; nedir o riskler?** NATO’ya, ambargoya rağmen yapmak! Sonuçta, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, BEKA sorunuyla karşı karşıya kalan bir Türkiye var. ABD askeriyle çatışma riskinin olduğunu varsayalım. Bu durumda, Türkiye’nin oynayabileceği satranç taşları var. Türkiye, Rusya’yı ve İran’ı kaybetmeden, Suriye rejimiyle işbirliği hatta ittifak yaparak ABD’ye karşı önemli bir hamle atmış olur. Rusya’nın da desteğiyle Suriye’yle yapılacak ittifak sonucu, Suriye rejimi, "Türkiye’yi Suriye’ye davet ederse", ABD’nin etkisi azalır. Ama bu stratejik hamleden önce Türkiye’nin atması gereken önemli bir adım var. ABD’nin Türkiye’de bulunan üs ve tesislerinin tümünü kapatması lâzım. Bunu bir günde, Bakanlar Kurulu kararıyla yapabilir. **Nitekim bunun örneğini Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında yaşamadık mı?** 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Ecevit’in Başbakan olduğu koalisyon hükümeti döneminde NATO’ya, ABD’ye, hatta TSK’nın o zamanki donatım yetersizliğine rağmen başarıyla yapıldı. Kıbrıs’ta bulunan soydaşlarımız zulümden kurtarıldı ve kendi topraklarında özgür yaşama olanağı sağlandı. Bunun üzerine, ABD ambargo uyguladı. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bir yıl sonra, 25 Temmuz 1975’te ambargoyu kaldırmadığından dolayı, Demirel’in koalisyon hükümeti İncirlik dâhil Türkiye’de bulunan ABD’nin 21 üs ve tesisini kapattı. O dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinde bugünkü kadar derin uçurum yoktu. Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD terör örgütünün etkisiz duruma getirilmesi için, ABD ile uzlaşma sağlanamadığı takdirde, Türkiye bu üsleri kapatmalıdır. **Kapatmayı kaçınılmaz mı görüyorsunuz?** Menbiç ve Fırat’ın doğusuna TSK’nın operasyonu gündeme geldiğinde, ABD’yle uzlaşmaya varılamayacağını düşünüyorum. Bu durumda Türkiye, ABD’nin üs ve tesislerini kapatmak zorunda kalacaktır, kapatmalıdır. Bununla beraber, diplomatik çabalar ve girişimler sonuna kadar sürdürülmelidir. Menbiç’in doğusunda, Fırat’ın kenarında, sınırdan 37 kilometre derinlikte Süleyman Şah Türbesi vardı. Türbe, Türk toprağıdır. Birleşmiş Milletler 51.maddesi gereği Türkiye’nin Türbe’yi koruma hakkı, meşru müdafaa hakkı vardır. 22 Şubat 2015’te orada, PKK-PYD terör örgütü değil sadece IŞİD vardı. PKK-PYD, Menbiç ve civarını ABD desteğiyle IŞİD’ten alınca, Süleyman Şah Türbesi’nin konuşlu olduğu yer, PKK tarafından işgal edildi. 37 kilometre derinlikteki Süleyman Şah Türbesi, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkı kapsamında Tel Abyad, Menbiç istikametinde yapılacak bir operasyonla eski yerine konuşlandırmalı. Buna kimse bir şey diyemez, Türkiye’nin meşru hakkıdır. **Konuşlandırınca ne elde edeceğiz?** Süleyman Şah Türbesi’nin emniyetinin alınması, Türkiye’nin en doğal hakkı. Birinci adım, Fırat’ın doğusunda PKK-PYD’nin işgal ettiği coğrafyada, Tel Abyad’tan Fırat’a kadar olan bölge ile Tel Abyad’tan yaklaşık 20 kilometre doğuya kadar olan alan kontrol altına alınmalıdır. İkinci adımda, bu alandan, 37 kilometre güneydeki Süleyman Şah Türbesi’ne intikal ve lojistik ihtiyaçlar için bir şerit açılmalı. Böylece, Fırat’ın batısında olduğu gibi Fırat’ın doğusundaki koridor da önlenmiş olur. **Klasik oyalama taktiklerinden biri de ‘Afrin’le ilgim yok’ mesajı mıydı? Bu ‘Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istiyor’ diye yorumlandı. Ne diyorsunuz?** Doğrudur, ancak operasyon, Rusya ile koordine edilerek başlatılınca, ABD’nin oyunu bozuldu. Rusya da, NATO üyesi olan Türkiye’yi kendi tarafına çekmeyi başardı ve ABD’yi yalnız bıraktı. Bu arada, ABD’nin Suriye’de savruluşu, Rusya için büyük bir başarıdır. Bakın, ABD’nin savunma bütçesi yıllık yaklaşık 700 milyar dolar. Rusya’nın ise yaklaşık 85-100 milyar dolar. Savunmaya ABD’nin sekizde biri kadar harcayan bir ülke; stratejinin kuvvet, zaman, mekân faktörlerini kullanarak satrancı iyi oynadı. Bu Putin için önemli bir başarıdır, Amerika içinse başarısızlık. Hamurda maya ne ise stratejide lider odur. Putin, iyi bir satranç oyuncusu; az maliyetle stratejik sonuçlar alan biri. **Türkiye için…** Şu anda Türkiye, Irak, İran ve Rusya ile işbirliği yaparak doğru bir stratejik adım atmıştır. Suriye’de siyasi hedefleri uygun şekilde belirlemiştir. Ancak, stratejik bir adım daha atmalı ve Suriye rejimiyle doğrudan işbirliği yapmalıdır. Türkiye, böyle bir adım attığı takdirde Suriye’deki gücü üç-dört kat artacaktır. Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar olmadığı gibi ebedi düşmanlıklar da yoktur, esas olan ulusal çıkarlardır. Beka sorunu yaşayan bir ülkenin bu adımı atması yaşamsal önemde. **Bir de 30 kilometrelik güvenlik kuşağı teklifi var. Bir tuzak mı, oyalamaca mı, yoksa kabul edilebilir bir öneri mi?** Güvenlik kuşağının, öteden beri Türkiye’ye kurulan bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Daha önce de Türkiye teklif etmişti. Ben hep karşı çıktım. 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra, Kuzey Irak’taki Kürtleri o zamanki Irak lideri Saddam Hüseyin’e karşı korumak için ABD liderliğinde İngiliz, Fransız uçak ve helikopterlerinden oluşan kuvvet, İncirlik ve Diyarbakır’daki Pirinçlik üzerinden ‘Çekiç Güç’ denilen harekâtı gerçekleştirdi. 1991 yılında, Irak Hava Sahası’nda 36’ncı paralelin kuzeyiyle 32’nci paralelin güneyi ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edildi. Bu bölge, Irak hava kuvvetlerine yasaklandı. Bu uygulama, ABD işgalinin başladığı 2003 yılına kadar sürdü. 12 yıl boyunca ‘Çekiç Güç’, Kuzey Irak’taki Kürt devletinin kurulmasına şemsiye oldu. PKK’nın canlanmasına uygun ortamı sağladı. ‘Çekiç Güç’ten dolayı Türkiye pişman oldu; sonra bilindiği gibi Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapıldı ve Türkiye başarılı bir diplomasi atağıyla bunu önledi. **‘Bugün de aynı sonuç çıkar’ kaygısını mı taşıyorsunuz?** Diyelim Afrin’in kuzeyinde ve Fırat’ın doğusunda 30 kilometrelik bir güvenlik kuşağı ilan edildi. Bununla kalınmaz, ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edilir. Böylece, Suriye ve Rusya hava kuvvetlerinin orada uçması engellenir. ABD teklif ettiğine göre, güvenlik kuşağını ABD, İngiltere, Fransa gibi koalisyon ülkeleri koruyacak. Uçaklar, yine Türkiye’deki üslerden kalkacak. Bu da, Kuzey Irak’ta ‘Çekiç Güç’ harekatında olduğu gibi, 30 kilometrelik şeritte PKK-PYD terör örgütünün daha da palazlanmasına ve orada adım adım bir devletçik oluşturmasına neden olacak. Türkiye, ‘Çekiç Güç’ten aldığı dersle bu tuzağa düşmeyecektir, düşmemelidir. Tarih, ulusların tarlasıdır ne ekerseniz onu biçerseniz. Cevabımız şu olmalı: Bir, Fırat’ın doğusu ve Menbiç’te bulunan 60 bin kişilik PKK-PYD terör örgütünü dağıtın. İki, IŞİD yeteri kadar zayıflatıldı, Suriye’den çekilin. Üç, PYD’yi terör örgütü listesine dahil edin, silah, eğitim ve danışmanlık desteği vermeyi kesin. **Ki tüm bunlar söyleniyor da. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Ulusal Güvenlik Danışmanı’yla görüştü. Silah verilmeyeceği hususu teyit edildi. Ne diyorsunuz?** Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster, Aralık 2017’de Washington'da yaptığı konuşmada, "Katar ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler gibi aşırıcı örgütlerin sponsorluğunu yaptıklarını" iddia etmişti. Şimdi, PYD/YPG’ye silah verilmeyeceği hususunu teyit etmiş. Korgeneral rütbesine gelmiş ABD’li bir generalin, 60 bin kişilik güce getirdikleri PYD/YPG’ye silah desteğini kesemeyeceklerini bilmesi lazım. PYD/YPG’ye silah desteğini kesmek, ABD’nin Suriye’den çıkması demektir. ABD samimi ise, öncelikle PYD’yi terör örgütleri listesine alsın. Suriye’den de çekilsin, çünkü IŞİD yeteri kadar zayıflatıldı. Ben Mc Master’in bu açıklamasını samimi bulmuyorum. Zaman kazanma ve oyalama taktiğinin bir parçası. **Bir görüşe göre de "Sınırımızdaki terör odaklarına verilen bu desteğin asıl amacı İsrail’in hedefindeki İran’ı kıstırmak." Doğru mu?** ABD’nin tehdit algılamasında önceliği hiçbir zaman Ortadoğu olmadı. Önceliği Çin, yani Pasifik’tir. Çin, hızla güçleniyor ve jeopolitik etki alanlarını genişletiyor. Ortadoğu’ya gelirsek; ABD’nin bir pençesi Afganistan’da, diğer pençesi Irak-Suriye’de olacak ve bundan vazgeçmeyecek. Bunun birinci amacı, petrol ve enerji kaynaklarının kontrolüdür. İkincisi İsrail’in güvenliğini sağlamak; üçüncüsü Irak’ın ve Suriye’nin bölünmesiyle beraber bu bölgede PKK-PYD terör örgütünün de içinde yer aldığı sözde bir Kürt devletini kurmaktır. Bu üç hedefe, arada aksaklıklar olmasına rağmen, hızla ilerlediğini Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı’ndan görüyoruz. İsrail’e karşı çıkan Irak ve Libya parçalandı. Suriye de fiilen bölündü. PKK’yla bağlantısını bildiği halde, PYD’ye yardımı sürdürüyor. Neden, çünkü, sırada İran ve Türkiye var. Şimdi Türkiye’de basında az yer bulan ve önemsenmeyen iki önemli husustan bahsedeceğim. **Nedir?** Birincisi, ABD Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde Temmuz 2017’de NATO müttefiki bir ülkeye yakışmayacak şekilde, 2017-2027 yılları arasında Türkiye’de bir iç çatışma yaşanacağı senaryosu üzerinde çalışıldı. İkincisi, İsrail ve Suudi Arabistan temsilcileri, 4 Haziran 2015’te ABD’de Washington’da CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) adlı düşünce kuruluşunda Türkiye’nin de bir bölümünü içine alacak bir Kürt devleti kurulması yönünde anlaştıklarını açıkladılar. İsrail’in Suudi Arabistan’la anlaşması demek, ABD’nin anlaşması demektir. Bu iki olayı ele aldığımızda, Türkiye’nin dile getirdiği BEKA sorununu önemsemek gerekir. ABD neden bu kadar silahı terör örgütüne verdi? Efendim, IŞİD ile mücadele için. Türk hükümeti, zaten "Biz IŞİD’le birlikte mücadeleye hazırız" dedi, ABD neden kabul etmedi? Amaç belli. ABD, hedeflerine ilerlemeye devam ediyor. Oyalama, yanıltma, bazen yerinde sayma taktikleri uyguluyor, fakat stratejik istikamette sapma yok. **Bu senaryo çalışmasında bir ülkenin ismiyle cismiyle hedef gösterilmesi olağan mı?** Bakın, NATO’da görev almış biri olarak şunu söyleyebilirim; NATO’da senaryo çalışmalarında, hiçbir zaman gerçek ülke ismi kullanılmaz. Gerçek coğrafya adı yazılmaz. Jenerik harita kullanılır. Türkiye’de 10 yıl içerisinde çatışma senaryosu üzerinde çalışan böyle bir müttefik samimi olabilir mi? Fırat’ın doğusundaki 550-600 kilometrelik hat kaldığı sürece Türkiye’ye yönelen ana tehdit devam eder. **Batı terörist PKK örgütünü IŞİD’le savaşan bir örgüt olarak görüyor. Bu işimizi ne kadar zorlaştırıyor?** Bazen ayrıntıları kaçırıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Fransa ziyareti oldu. Bu ziyaretten bir gün önce 4 Ocak 2018’de, Fransa hükümet sözcüsü şu açıklamayı yaptı: "Suriye’de PYD elinde bulunan IŞİD’çi Fransız vatandaşlarının PYD mahkemeleri tarafından yargılanmasını saygıyla karşılıyoruz" dedi. Bu ne demek; Fransa Suriye’deki PYD’yi devlet gibi görüyor, yargısını kabul ediyor demek. **Peki aynı Batı, Afrin’deki IŞİD’liyi kendi saflarında savaşmak üzere serbest bırakan PKK’ya niçin bir şey demiyor?** Bu onlar için önemli bir delil olmalıydı. Ancak, Batı, PKK-PYD terör örgütünü destekler durumda. Terör örgütü temsilcilerinin Fransa Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kaç kez kabul edildiğini gördük. Dolayısıyla, Batı’nın bu tutumu sürpriz değil. 14 Ocak 1992 yılında biz bölgede görev yaparken, Cudi dağında sıkıştırılan PKK teöristlerine gıda yardımını, bölgede bulunan ABD helikopterleri yapıyordu. Bu bir sır değil, Genelkurmay kayıtlarında var. Yanlışlıkla atmışlardı! Şu anda da, sehven çok yanlışlık yapıyorlar! **Soçi Zirvesi bugün… Suriye’deki savaşa ve çözüme etkisine ilişkin görüşleriniz?** Soçi çok önemlidir. Bu zirvede Türkiye’nin, Suriye’deki varlığından da kaynaklanan bir ağırlığı var. Dolayısıyla, karar alma sürecinde Türkiye’nin etkisi ortaya çıkıyor. PYD terör örgütünün zirveye katılmasını engelleyebiliyor. Ben bir adım daha atıyorum ve şunu söylüyorum Türkiye’ye: Stratejik bir adım atın ve Suriye rejimini masaya siz davet edin. O zaman hem Suriye’de hem de masada ağırlığımız artacaktır. Bu adım, Türkiye açısından olumlu yönde stratejik sonuçlar oluşturacaktır. **Suriye "Türkiye'nin işgaline karşı hava savunma sistemlerimiz hazır" diye uyarıyor. Ciddiye alınacak bir çıkış mı?** Sayın Başbakan, "Biz bu operasyonla ilgili alt düzeyde Suriye ile görüştük" dedi. Ayrıca, Zeytin Dalı Operasyonu yazıyla Suriye’ye bildirildi. Rusya ve İran’la koordineli hareket etmek demek dolaylı olarak Suriye’yle işbirliği demektir. Fırat’ın batısındaki hava sahasının kontrol ve yönetimi, Rusya’nın elindedir. Hava sahasının açılmasına yeşil ışık yakan Rusya olunca, elbette Esad yönetimi de dolaylı olarak kabullenmiş oluyor. Suriye, şu anda Birleşmiş Milletler’de resmi bir devlet. Bu devlet; davet etmediği bir ülkenin askerlerinin kendi topraklarında operasyon yapmasına tepki gösterdiğini kendi halkına ve dış kamuoyuna bu tür demeçlerle anlatmak zorundadır. Dikkate alınacak bir tepki değildir. Rusya’nın ne dediği önemlidir. ABD’nin düştüğü durumdan, Rusya’nın, özellikle Putin’in çok mutlu olduğu kesin. Terör örgütü sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarla, ABD danışmanlığında bir algı operasyonu yürütüyor. PKK-PYD terör örgütü, sivilleri, çocukları kalkan yaparak, TSK’nın sivil halka zarar verdiği imajını oluşturmaya çalışıyor. TSK, operasyonun başlangıcından beri sivillere zarar vermemek için her türlü önlemin alındığını her safhada hep dile getiriyor. ABD danışmanlığı ile yürütülen bu algı operasyonu sürecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti kamu diplomasisiyle bu algı yönetimini bozmalıdır. Fotoğraflarla, videolarla kamuoyu aydınlatılmalıdır. Operasyon, düzenli medya brifingleriyle desteklenmelidir. İkincisi Afrin’den, Tel Abyad’dan ve diğer bölgelerden PKK’dan kaçıp Türkiye’ye göç eden Kürt sığınmacılar var. Yaklaşık 350 bin Kürt vatandaşı Türkiye’de sığınmacı. Peki acaba, Tel Abyad, Afrin ve diğer kentlerin sınır hattında, Kürt sığınmacıları, ¨evlerimize dönmek istiyoruz, PYD evimizi aldı, toprağımızı işgal etti¨ sloganlarıyla gösteri yapsa dünya kamuoyunun dikkatini çekmez mi? Bölgeyi işgal eden, demografik yapıyı değiştiren PKK-PYD terör örgütünden zarar gören sığınmacılar var. Türkiye’nin bu tür eylemleri organize edecek kamu diplomasisine ihtiyacı var. 1981’de Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun oldu. Piyade Okulu, 1992’de Kara Harp Akademisi, 1995’te Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda tugay komutanlığına kadar yükseldi.. 1996-1997’de Kuveyt ve Irak’ta, Birleşmiş Milletler’de Askeri Gözlemci olarak çalıştı. 1998-2001’de NATO’da görev yaptı. Avrupa, Kafkasya ve Balkan ülkelerinde ikili ve çokuluslu toplantıların başkanlığını yürüttü. 2004-2006’da Van Hudut Alay Komutanlığı görevinden sonra, tuğgeneralliğe yükseltildi. 2011’de emekli oldu. ABD Oklahoma Üniversitesi’nde İnsan İlişkileri-İnsan Kaynakları konusunda; Türkiye’de Uluslararası İlişkiler ve Ulusal Güvenlik alanında yüksek lisans yaptı. Doktora çalışmasını, Cumhuriyet Tarihi bilim dalında tamamladı. Çok sayıda kitabı bulunan Naim Babüroğlu Birleşmiş Milletler Madalyası sahibidir.
1043652
haber
Babasının tabancasıyla oynayan çocuk, kazara 15 yaşındaki kardeşini vurarak öldürdü
Babasının tabancasıyla oynayan çocuk, kazara 15 yaşındaki kardeşini vurarak öldürdü
Ordu Çaybaşı'nda babasına ait tabanca ile oynayan T.A. (17), kazara kardeşi Emirhan A.'yı (15) başından vurarak öldürdü. Olay, saat 09.00 sıralarında, ilçeye bağlı Köklük Mahallesi'nde meydana geldi. T.A. ile Emirhan A. kardeşler, iddiaya göre, babalarına ait tabancayla oynamaya başladı. T.A.'nın elindeki silah, bir anda ateş aldı. Tabancadan çıkan kurşun, Emirhan A.'nın başına isabet etti. Silah sesini duyan aile yakınları, Emirhan A.'yı kanlar içinde buldu. İhbarla olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri, sevk edildi. Sağlık ekibi, Emirhan A.'nın hayatını kaybettiğini belirledi. Emirhan A.'nın cansız bedeni, otopsi için Ünye Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. T.A. da jandarma karakoluna götürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
57,235
# Babasının tabancasıyla oynayan çocuk, kazara 15 yaşındaki kardeşini vurarak öldürdü ## Özet Babasının tabancasıyla oynayan çocuk, kazara 15 yaşındaki kardeşini vurarak öldürdü ## İçerik Ordu Çaybaşı'nda babasına ait tabanca ile oynayan T.A. (17), kazara kardeşi Emirhan A.'yı (15) başından vurarak öldürdü. Olay, saat 09.00 sıralarında, ilçeye bağlı Köklük Mahallesi'nde meydana geldi. T.A. ile Emirhan A. kardeşler, iddiaya göre, babalarına ait tabancayla oynamaya başladı. T.A.'nın elindeki silah, bir anda ateş aldı. Tabancadan çıkan kurşun, Emirhan A.'nın başına isabet etti. Silah sesini duyan aile yakınları, Emirhan A.'yı kanlar içinde buldu. İhbarla olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri, sevk edildi. Sağlık ekibi, Emirhan A.'nın hayatını kaybettiğini belirledi. Emirhan A.'nın cansız bedeni, otopsi için Ünye Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. T.A. da jandarma karakoluna götürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
934410
haber
Sabah yazarı: Muhalefet partileri HDP'yi kendi deyimleriyle "Türkiyelileşme" siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır
Sabah yazarı: Muhalefet partileri HDP'yi kendi deyimleriyle "Türkiyelileşme" siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır
Sabah yazarı Mahmut Övür, bugünkü yazısında, Millet İttifakı’nın farkında olmadan HDP-PKK hattının tuzağına düştüğünü belirterek, "Oysa bu muhalefet partileri tam tersi bir siyaset izleseler ve HDP'yi kendi deyimleriyle ‘Türkiyelileşme’ siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır" dedi. "Bugün eğer AK Parti o bölgede siyaset yapmasa bambaşka bir tablo ortaya çıkar" Diyarbakır, Gaziantep, Batman ve Şanlıurfa'nın da aralarında olduğu 9 ilde CHP'nin oyunun yüzde 6.9, İyi Parti'nin yüzde 3.5, AKP’nin yüzde 40, MHP ise yüzde 7.10 olduğuna dikkati çeken Övür, "Anlayacağınız, bölgede Türkiye'nin çimentosu AK Parti ve Başkan Erdoğan... Bugün eğer AK Parti o bölgede siyaset yapmasa bambaşka bir tablo ortaya çıkar. Benzer bir durum Doğu Anadolu için de geçerli... Ortada tek bir Türkiye partisi var. Diğerleri bölge veya iller düzeyinde varlar. Bu tabloya bakınca, uzun bir süredir dış güçlerin neden 'Erdoğan'sız bir Türkiye' istedikleri anlaşılmıyor mu?" ifadelerini kullandı. "Millet İttifakı partileri HDP'ye açık bir destek verip motive etmeseler HDP içinde ciddi bir iç hesaplaşma yaşanırdı" Övür devamında da, "Eğer bu partiler, son dönemde HDP'ye açık bir destek verip motive etmeseler, HDP içinde çok daha önce Ayhan Bilgen örneğinde görüldüğü gibi ciddi bir iç hesaplaşma yaşanırdı. Hatta bu süreç gerçekleşse Kürt siyasi aktörlerle hiçbir karşılıkları olmayan marjinal sol partilerin HDP'deki egemenliği de sonlanır" diye yazdı.
143,160
# Sabah yazarı: Muhalefet partileri HDP'yi kendi deyimleriyle "Türkiyelileşme" siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır ## Özet Sabah yazarı: Muhalefet partileri HDP'yi kendi deyimleriyle "Türkiyelileşme" siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır ## İçerik Sabah yazarı Mahmut Övür, bugünkü yazısında, Millet İttifakı’nın farkında olmadan HDP-PKK hattının tuzağına düştüğünü belirterek, "Oysa bu muhalefet partileri tam tersi bir siyaset izleseler ve HDP'yi kendi deyimleriyle ‘Türkiyelileşme’ siyasetine çekseler kendileri de memleket de kazanır" dedi. "Bugün eğer AK Parti o bölgede siyaset yapmasa bambaşka bir tablo ortaya çıkar" Diyarbakır, Gaziantep, Batman ve Şanlıurfa'nın da aralarında olduğu 9 ilde CHP'nin oyunun yüzde 6.9, İyi Parti'nin yüzde 3.5, AKP’nin yüzde 40, MHP ise yüzde 7.10 olduğuna dikkati çeken Övür, "Anlayacağınız, bölgede Türkiye'nin çimentosu AK Parti ve Başkan Erdoğan... Bugün eğer AK Parti o bölgede siyaset yapmasa bambaşka bir tablo ortaya çıkar. Benzer bir durum Doğu Anadolu için de geçerli... Ortada tek bir Türkiye partisi var. Diğerleri bölge veya iller düzeyinde varlar. Bu tabloya bakınca, uzun bir süredir dış güçlerin neden 'Erdoğan'sız bir Türkiye' istedikleri anlaşılmıyor mu?" ifadelerini kullandı. "Millet İttifakı partileri HDP'ye açık bir destek verip motive etmeseler HDP içinde ciddi bir iç hesaplaşma yaşanırdı" Övür devamında da, "Eğer bu partiler, son dönemde HDP'ye açık bir destek verip motive etmeseler, HDP içinde çok daha önce Ayhan Bilgen örneğinde görüldüğü gibi ciddi bir iç hesaplaşma yaşanırdı. Hatta bu süreç gerçekleşse Kürt siyasi aktörlerle hiçbir karşılıkları olmayan marjinal sol partilerin HDP'deki egemenliği de sonlanır" diye yazdı.
861895
haber
FETÖ hakkında ilk davayı açan eski DGM Başsavcısı Yüksel: Özeleştiri vermek yetmez, gerekirse Erdoğan yargılanmalı
FETÖ hakkında ilk davayı açan eski DGM Başsavcısı Yüksel: Özeleştiri vermek yetmez, gerekirse Erdoğan yargılanmalı
Eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, 'FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmasını değerlendirdi, "Siyasi ayak şüphesiz var tabii. Mücadele devam ediyor. Ama mücadele netice alacak şekilde yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona tam karar veremiyorum" dedi. Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde, Gülen yapılanmasına karşın yürüttüğü soruşturma sırasında herhangi bir baskı ile karşılaşmadığını anlatan Yüksel, "Ecevit'i kandırdılar. Ecevit, onların adamıydı. Fethullah Gülen'in adamıydı" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın FETÖ'nün siyasi ayağı olduğuna yönelik iddialara ilişkin olarak da, konuşan Yüksel, "Öz eleştiri yetmez. Gerekirse yargılanmalı" ifadesini kullandı. Yüksel, iktidarla muhalefet arasındaki 'FETÖ' suçlamaları için de, "Herkes kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. Bunlar içinde samimi olmayanlar var. Vaktinde FETÖ'yü destekleyenler, büyütenler var. Özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün gerçek yüzü ortaya çıkınca korkanlar var. Ama şunu söylemek isterim; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor" diye konuştu. 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden gündeme getirdiği siyasi ayak tartışması sürüyor. Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'FETÖ'cü açıklamaları da karşılıklı olarak devam ediyor. 2000 yılında Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkaran ve aynı yıl Hizmet Hareketi olarak adlandırılan cemaate 'Terör örgütü' davası açıp, o süreçte seks kasedinin sızdırılmasının ardından görevinden alınan eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasına ilişkin olarak İndependent'tan Can Bursalı'ya değerlendirdi. Yüksel'in açıklamaları şöyle: "Bülent Ecevit kandırılmıştı" Siz Fethullah Gülen ve yapılanmasına yönelik ilk davayı açtığınızda 'siyasi ayak'la karşılaştınız mı? Benim dava açtığım dönemde siyasi ayak söylentisi yoktu ama daha sonra siyasi ayağı olduğu ortaya çıktı. Örgütün şemasını çizdiğinizde siyasi partilerle temasını gözlemlememiş miydiniz? Dava açtığım dönemde, sadece devletin içine sızma vardı. Milli Eğitim, Silahlı Kuvvetler ve Mülkiye'deki çabalarını gözlemlemiştik. Nasıl yayılmaya başladıklarını tespit etmiştik. Özellikle Emniyet'in içinde çok hızlı yayıldı. Orada taraftarları çoktu. Bu yapı size göre neden devletin içine sızıyordu? Devleti ele geçirme faaliyeti yürütüyorlardı. Özellikle bu nedenle Silahlı Kuvvetler'e ve Mülkiye'ye girdiler. O dönem adı Fethullah Gülen Cemaati olan bu yapıyla ilgili Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde soruşturmayı yürüttünüz. Bir siyasi baskı gördünüz mü? İddianameyi hazırlamaya başladığım tarihlerde FETÖ çok güçlüydü. Benim arkadaşlarım bile 'Bu işe girme' diyorlardı. O dönemde meşru görülüyorlardı. Hatta ve hatta Fethullahçılık, devlet içinde, siyaset içinde, ticaret içinde yükselme aracıydı. İnsanlar kariyerleri için Fethullahçı oluyordu. Ama ben soruşturmamı gayet rahat yürüttüm. Bir baskı olmadı. Ama Fethullahçıların çok sinsi faaliyetleri vardı. Adama yaklaşmasını, elde etmeyi çok iyi bilirler. Bizi ve mahkeme heyetini etkileyemediler. Ama şunu da söyleyeyim. O dönem davayı örgütten açtım. Onu yanlış yaptım. Şimdi olsa, 'Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten' açardım. Bunların amacı buydu. Bülent Ecevit, kendisi açıkça söyledi; "Rahşan bak ne kadar çok okulumuz oldu" diyerek naralar attı. Ecevit'i kandırdılar, Ecevit onların adamıydı. Fethullah Gülen'in adamıydı. "Yine kazanırlardı" 'Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs' suçundan dava açmış olsaydınız ve ceza verilseydi, toplumdaki meşruiyetleri azalır mıydı? Yine kazanırlardı. Çok pervasızlardı. Bizim faaliyetimiz ve mahkemenin kararı bile onları durdurmadı. "Harp Okulu'nda eğitim almış insan sümüklü Fethullah'ın yanına nasıl gider, aklım almıyor" Geçmişi anlattınız. Bugünkü 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Siyasi ayak şüphesiz var tabii. İlker Başbuğ, yaptığı çıkışta haklı. Ama ben Türk Ordusu'nun içinde FETÖ'nün nasıl yuvalandığına inanamıyorum. Harp Okulu'nda eğitim almış bir insan, o sümüklü Fethullah'ın yanına nasıl gider, aklım almıyor. Ama 15 Temmuz olayı çok önemli. Bir müsibet, bin nasihatten daha iyidir diye düşünebiliriz. 15 Temmuz'da iyi niyetli insanları uyandırdı. Yoksa şimdiye kadar çok insan Fethullah'ın elini bırakıp ayağını öperdi. Kim bu iyi niyetli insanlar? FETÖ'nün örgüt yapılanması içinde olduğunu görüp dönen insanlar var. Ama hâlâ, Fethullahçılar da var. Mücadele devam ediyor. Ama mücadele netice alacak şekilde yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona tam karar veremiyorum. "içinde samimi olmayanlar var; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor" Cumhurbaşkanı CHP'yi, CHP Cumhurbaşkanı'nı FETÖ'nün siyasi ayağı olmakla suçluyor... Herkes kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. Bunlar içinde samimi olmayanlar var. Vaktinde FETÖ'yü destekleyenler, büyütenler var. Özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün gerçek yüzü ortaya çıkınca korkanlar var. Ama şunu söylemek isterim; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor. "Gerekirse Cumhurbaşkanı yargılanmalı" FETÖ'nün siyasi ayağı varsa, bu hangi yolla ortaya çıkarılmalı? Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz'dan sonra "Allah affetsin, kandırıldık" demişti. Ne olmalı? Yargılanmaları gerekiyor. Özeleştiri yetmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da mı yargılanması gerekiyor?
18,757
# FETÖ hakkında ilk davayı açan eski DGM Başsavcısı Yüksel: Özeleştiri vermek yetmez, gerekirse Erdoğan yargılanmalı ## Özet FETÖ hakkında ilk davayı açan eski DGM Başsavcısı Yüksel: Özeleştiri vermek yetmez, gerekirse Erdoğan yargılanmalı ## İçerik Eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, 'FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmasını değerlendirdi, "Siyasi ayak şüphesiz var tabii. Mücadele devam ediyor. Ama mücadele netice alacak şekilde yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona tam karar veremiyorum" dedi. Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde, Gülen yapılanmasına karşın yürüttüğü soruşturma sırasında herhangi bir baskı ile karşılaşmadığını anlatan Yüksel, "Ecevit'i kandırdılar. Ecevit, onların adamıydı. Fethullah Gülen'in adamıydı" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın FETÖ'nün siyasi ayağı olduğuna yönelik iddialara ilişkin olarak da, konuşan Yüksel, "Öz eleştiri yetmez. Gerekirse yargılanmalı" ifadesini kullandı. Yüksel, iktidarla muhalefet arasındaki 'FETÖ' suçlamaları için de, "Herkes kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. Bunlar içinde samimi olmayanlar var. Vaktinde FETÖ'yü destekleyenler, büyütenler var. Özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün gerçek yüzü ortaya çıkınca korkanlar var. Ama şunu söylemek isterim; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor" diye konuştu. 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden gündeme getirdiği siyasi ayak tartışması sürüyor. Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'FETÖ'cü açıklamaları da karşılıklı olarak devam ediyor. 2000 yılında Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkaran ve aynı yıl Hizmet Hareketi olarak adlandırılan cemaate 'Terör örgütü' davası açıp, o süreçte seks kasedinin sızdırılmasının ardından görevinden alınan eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasına ilişkin olarak İndependent'tan Can Bursalı'ya değerlendirdi. Yüksel'in açıklamaları şöyle: "Bülent Ecevit kandırılmıştı" Siz Fethullah Gülen ve yapılanmasına yönelik ilk davayı açtığınızda 'siyasi ayak'la karşılaştınız mı? Benim dava açtığım dönemde siyasi ayak söylentisi yoktu ama daha sonra siyasi ayağı olduğu ortaya çıktı. Örgütün şemasını çizdiğinizde siyasi partilerle temasını gözlemlememiş miydiniz? Dava açtığım dönemde, sadece devletin içine sızma vardı. Milli Eğitim, Silahlı Kuvvetler ve Mülkiye'deki çabalarını gözlemlemiştik. Nasıl yayılmaya başladıklarını tespit etmiştik. Özellikle Emniyet'in içinde çok hızlı yayıldı. Orada taraftarları çoktu. Bu yapı size göre neden devletin içine sızıyordu? Devleti ele geçirme faaliyeti yürütüyorlardı. Özellikle bu nedenle Silahlı Kuvvetler'e ve Mülkiye'ye girdiler. O dönem adı Fethullah Gülen Cemaati olan bu yapıyla ilgili Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde soruşturmayı yürüttünüz. Bir siyasi baskı gördünüz mü? İddianameyi hazırlamaya başladığım tarihlerde FETÖ çok güçlüydü. Benim arkadaşlarım bile 'Bu işe girme' diyorlardı. O dönemde meşru görülüyorlardı. Hatta ve hatta Fethullahçılık, devlet içinde, siyaset içinde, ticaret içinde yükselme aracıydı. İnsanlar kariyerleri için Fethullahçı oluyordu. Ama ben soruşturmamı gayet rahat yürüttüm. Bir baskı olmadı. Ama Fethullahçıların çok sinsi faaliyetleri vardı. Adama yaklaşmasını, elde etmeyi çok iyi bilirler. Bizi ve mahkeme heyetini etkileyemediler. Ama şunu da söyleyeyim. O dönem davayı örgütten açtım. Onu yanlış yaptım. Şimdi olsa, 'Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten' açardım. Bunların amacı buydu. Bülent Ecevit, kendisi açıkça söyledi; "Rahşan bak ne kadar çok okulumuz oldu" diyerek naralar attı. Ecevit'i kandırdılar, Ecevit onların adamıydı. Fethullah Gülen'in adamıydı. "Yine kazanırlardı" 'Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs' suçundan dava açmış olsaydınız ve ceza verilseydi, toplumdaki meşruiyetleri azalır mıydı? Yine kazanırlardı. Çok pervasızlardı. Bizim faaliyetimiz ve mahkemenin kararı bile onları durdurmadı. "Harp Okulu'nda eğitim almış insan sümüklü Fethullah'ın yanına nasıl gider, aklım almıyor" Geçmişi anlattınız. Bugünkü 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Siyasi ayak şüphesiz var tabii. İlker Başbuğ, yaptığı çıkışta haklı. Ama ben Türk Ordusu'nun içinde FETÖ'nün nasıl yuvalandığına inanamıyorum. Harp Okulu'nda eğitim almış bir insan, o sümüklü Fethullah'ın yanına nasıl gider, aklım almıyor. Ama 15 Temmuz olayı çok önemli. Bir müsibet, bin nasihatten daha iyidir diye düşünebiliriz. 15 Temmuz'da iyi niyetli insanları uyandırdı. Yoksa şimdiye kadar çok insan Fethullah'ın elini bırakıp ayağını öperdi. Kim bu iyi niyetli insanlar? FETÖ'nün örgüt yapılanması içinde olduğunu görüp dönen insanlar var. Ama hâlâ, Fethullahçılar da var. Mücadele devam ediyor. Ama mücadele netice alacak şekilde yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona tam karar veremiyorum. "içinde samimi olmayanlar var; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor" Cumhurbaşkanı CHP'yi, CHP Cumhurbaşkanı'nı FETÖ'nün siyasi ayağı olmakla suçluyor... Herkes kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. Bunlar içinde samimi olmayanlar var. Vaktinde FETÖ'yü destekleyenler, büyütenler var. Özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün gerçek yüzü ortaya çıkınca korkanlar var. Ama şunu söylemek isterim; FETÖ'cülük hâlâ yürüyor. "Gerekirse Cumhurbaşkanı yargılanmalı" FETÖ'nün siyasi ayağı varsa, bu hangi yolla ortaya çıkarılmalı? Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz'dan sonra "Allah affetsin, kandırıldık" demişti. Ne olmalı? Yargılanmaları gerekiyor. Özeleştiri yetmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da mı yargılanması gerekiyor?
136867
haber
TRT, Efsun'u 'kışkırtıcı' diye sansürledi
TRT Denetim Kurulu, rockçı Efsun'un şarkısını kışkırtıcı olduğu gerekçesiyle yasakladı
Radikal'e röportaj veren şarkıcı, eline resmi bir şey de geçmediğini ancak yazılmamış kitapların bile sansürlendiği bir ülkede böyle bir galeyana gelinmesinin de normal olduğunu söyledi. "Sözler öyle duygular içermiyor" diye bir şey de söylemiyorum. Sadece savunulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum" diyen rockçı, "İki şarkıda da sansürlenecek hiçbir şey yok" dedi. Bir şarkının cinsel anlamlar içerebileceğini, bunun hayatın bir parçası olduğunu anlatan Efsun, yasağın sadece cinselliği hedef almadığını 50'li yaşlarda bir adamla evlendirilen 14 yaşındaki bir kızın hikayesini anlatan 'Duy Sesimi' adlı şarkısının da sansürlendiğini iddia etti.
157,210
# TRT, Efsun'u 'kışkırtıcı' diye sansürledi ## Özet TRT Denetim Kurulu, rockçı Efsun'un şarkısını kışkırtıcı olduğu gerekçesiyle yasakladı ## İçerik Radikal'e röportaj veren şarkıcı, eline resmi bir şey de geçmediğini ancak yazılmamış kitapların bile sansürlendiği bir ülkede böyle bir galeyana gelinmesinin de normal olduğunu söyledi. "Sözler öyle duygular içermiyor" diye bir şey de söylemiyorum. Sadece savunulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum" diyen rockçı, "İki şarkıda da sansürlenecek hiçbir şey yok" dedi. Bir şarkının cinsel anlamlar içerebileceğini, bunun hayatın bir parçası olduğunu anlatan Efsun, yasağın sadece cinselliği hedef almadığını 50'li yaşlarda bir adamla evlendirilen 14 yaşındaki bir kızın hikayesini anlatan 'Duy Sesimi' adlı şarkısının da sansürlendiğini iddia etti.
680891
haber
DHA YURT:KAPIKULE'DE GURBETÇİ KUYRUĞU, SIRA GÜMRÜĞÜN DIŞINA TAŞTI
YAZ tatillerini Türkiye'de geçiren gurbetçilerin dönüş yolcuğuna Kurban bayramı da eklenince sınır kapılarında yoğunluğa arttı
17 Ağustos 2018 18:33 . Kapıkule Sınır Kapısı'ndan çıkış yapmak isteyen gurbetçilerin araçlarıyla oluşturduğu kuyruk gümrüğün dışına kadar taşarak 5 kilometreyi buldu. Son 48 saatte 4 bin 261 araç giriş yaparken, 8 bin 255 aracında çıkışı yapıldı. Avrupa'da yaşayan Türklerin yaz tatillerini geçirmek için yurda gelişleri sürerken, izinleri bitenler ise dönüş devam ediyor. Kurban Bayramı tatili nedeniyle yurt dışına çıkmak isteyenlerinde eklendiği kuyruk Kapıkule Sınır Kapısı'nda gümrüğün dışına kadar uzandı. Karayoluyla gelerek dönüş için Kapıkule'yi tercih eden gurbetçiler yaklaşık çift sıra 5 kilometrelik araç kuyruğu oluşturdu. Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü yetkilileri, saatte en az 150 aracın çıkış işleminin yapıldığını ve perşembe ile pazar günleri arasında yoğunluk yaşandığını ifade etti. Dönüş yapacak gurbetçilerin diğer günleri tercih ederek daha rahat geçiş gerçekleştirebilecekleri hatırlatıldı. Almanya'ya gitmek için dönüş yolculuğuna çıkan gurbetçilerden İzzet Yavuz, her yıl kuyrukta beklemek zorunda kaldıklarını söyledi. Türkiye'ye gelirken gümrüklerde çok beklemediklerini kaydeden Yavuz, "İzin bitti, şimdi dönüşe geçtik ama sınırda çok kuyruk var. Yetkililerin bu kuyrukları kısa zamanda eritmesini bekliyoruz. Gümrüğün dışında 3 saattir bekliyoruz. Bundan sonra daha yolumuz uzun, ne kadar zamanda Almanya'ya döneceğiz hiç bilmiyorum" dedi. Hollanda da yaşayan Vehbi Işık, her yıl böyle sıkıntılar yaşandığını belirterek, "Hollanda'ya geri dönüyoruz, bürokrasiden beklediğimiz bu zamanlarda Bulgaristan ile birlikte bir çözüm getirmeleri. İnsanlar her yaz bu sıkıntıları çekiyor. Biz 4-5 saattir bekliyoruz, ne kadar bekleyeceğimiz belli değil. Bundan sonra daha yolumuz var. Bulgaristan'dan sonra Sırbistan, Macaristan var. Ondan sonra yolumuz rahatlar diye düşünüyorum. Gelirken 36 saatte İstanbul'a geldim. Böyle devam ederse dönüş 50 saati geçecek" şeklinde konuştu. BULGAR'A GEÇİNCİ KİMSE TEPKİ GÖSTERMİYOR" Kapıkule girişinde zaman zaman araç sürücüleri arasında kuyruk nedeniyle tartışma çıkarken, kuyrukları bazı sürücüler normal buluyor, bazıları ise araç kornalarıyla tepki gösteriyor. Almanya'da yaşayan Ahmet Kara da gurbetçilerin sadece Türk gümrüklerinde isyan ettiğine dikkat çekerek, "Berlin'e dönüyoruz. Gelirken de bekledik, şimdi giderken de bekliyoruz. Bu son derece normal. Bu kadar tepki gösteren insanlar, Bulgaristan'da hiç tepki göstermiyor. Sadece sözümüz Türkiye'ye geçiyor. Neden? Burada tepki gösterebiliyoruz ama Bulgar'a geçince kimse sesini çıkarmıyor. Bizim memlekette herkes tepki gösteriyor." ifadelerini kullandı. 48 SAATTE 10 BİN KİŞİ ÇIKIŞ YAPTI Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü verilerine göre, son 48 saatte sadece Kapıkule Sınır Kapısı'ndan 4 bin 261 aracın girişi yapılırken, 8 bin 255 araçta 9 bin 182 kişinin çıkış işlemi yapıldı. Türk ve Bulgar gümrüğü yoğunluğu eritmek için 9'ar peronda pasaport ve gümrük kontrollerini gerçekleştiriyor. Ayrıca Trakya Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü ve Edirne Valiliği tarafından kuyrukta bekleyen gurbetçiler için seyyar tuvaletler kuruldu. Görüntü Dökümü: -------------------- -Kuyruktaki aralar -Sürücüler -Sırada bekleyenler -Kapıkule tabelası ve sıra -Çift sıra araçlar -Araçlarda ve yol kenarında bekleyenler -Gurbetçi kuyruğu havadan görüntü -Gümrüklerdeki kuyruk ve yoğunluk -Gurbetçilerle röp. -Seyyar tuvaletler -Genel görüntüler Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Ali Can ZERAY/EDİRNE,(DHA)-
217,804
# DHA YURT:KAPIKULE'DE GURBETÇİ KUYRUĞU, SIRA GÜMRÜĞÜN DIŞINA TAŞTI ## Özet YAZ tatillerini Türkiye'de geçiren gurbetçilerin dönüş yolcuğuna Kurban bayramı da eklenince sınır kapılarında yoğunluğa arttı ## İçerik 17 Ağustos 2018 18:33 . Kapıkule Sınır Kapısı'ndan çıkış yapmak isteyen gurbetçilerin araçlarıyla oluşturduğu kuyruk gümrüğün dışına kadar taşarak 5 kilometreyi buldu. Son 48 saatte 4 bin 261 araç giriş yaparken, 8 bin 255 aracında çıkışı yapıldı. Avrupa'da yaşayan Türklerin yaz tatillerini geçirmek için yurda gelişleri sürerken, izinleri bitenler ise dönüş devam ediyor. Kurban Bayramı tatili nedeniyle yurt dışına çıkmak isteyenlerinde eklendiği kuyruk Kapıkule Sınır Kapısı'nda gümrüğün dışına kadar uzandı. Karayoluyla gelerek dönüş için Kapıkule'yi tercih eden gurbetçiler yaklaşık çift sıra 5 kilometrelik araç kuyruğu oluşturdu. Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü yetkilileri, saatte en az 150 aracın çıkış işleminin yapıldığını ve perşembe ile pazar günleri arasında yoğunluk yaşandığını ifade etti. Dönüş yapacak gurbetçilerin diğer günleri tercih ederek daha rahat geçiş gerçekleştirebilecekleri hatırlatıldı. Almanya'ya gitmek için dönüş yolculuğuna çıkan gurbetçilerden İzzet Yavuz, her yıl kuyrukta beklemek zorunda kaldıklarını söyledi. Türkiye'ye gelirken gümrüklerde çok beklemediklerini kaydeden Yavuz, "İzin bitti, şimdi dönüşe geçtik ama sınırda çok kuyruk var. Yetkililerin bu kuyrukları kısa zamanda eritmesini bekliyoruz. Gümrüğün dışında 3 saattir bekliyoruz. Bundan sonra daha yolumuz uzun, ne kadar zamanda Almanya'ya döneceğiz hiç bilmiyorum" dedi. Hollanda da yaşayan Vehbi Işık, her yıl böyle sıkıntılar yaşandığını belirterek, "Hollanda'ya geri dönüyoruz, bürokrasiden beklediğimiz bu zamanlarda Bulgaristan ile birlikte bir çözüm getirmeleri. İnsanlar her yaz bu sıkıntıları çekiyor. Biz 4-5 saattir bekliyoruz, ne kadar bekleyeceğimiz belli değil. Bundan sonra daha yolumuz var. Bulgaristan'dan sonra Sırbistan, Macaristan var. Ondan sonra yolumuz rahatlar diye düşünüyorum. Gelirken 36 saatte İstanbul'a geldim. Böyle devam ederse dönüş 50 saati geçecek" şeklinde konuştu. BULGAR'A GEÇİNCİ KİMSE TEPKİ GÖSTERMİYOR" Kapıkule girişinde zaman zaman araç sürücüleri arasında kuyruk nedeniyle tartışma çıkarken, kuyrukları bazı sürücüler normal buluyor, bazıları ise araç kornalarıyla tepki gösteriyor. Almanya'da yaşayan Ahmet Kara da gurbetçilerin sadece Türk gümrüklerinde isyan ettiğine dikkat çekerek, "Berlin'e dönüyoruz. Gelirken de bekledik, şimdi giderken de bekliyoruz. Bu son derece normal. Bu kadar tepki gösteren insanlar, Bulgaristan'da hiç tepki göstermiyor. Sadece sözümüz Türkiye'ye geçiyor. Neden? Burada tepki gösterebiliyoruz ama Bulgar'a geçince kimse sesini çıkarmıyor. Bizim memlekette herkes tepki gösteriyor." ifadelerini kullandı. 48 SAATTE 10 BİN KİŞİ ÇIKIŞ YAPTI Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü verilerine göre, son 48 saatte sadece Kapıkule Sınır Kapısı'ndan 4 bin 261 aracın girişi yapılırken, 8 bin 255 araçta 9 bin 182 kişinin çıkış işlemi yapıldı. Türk ve Bulgar gümrüğü yoğunluğu eritmek için 9'ar peronda pasaport ve gümrük kontrollerini gerçekleştiriyor. Ayrıca Trakya Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü ve Edirne Valiliği tarafından kuyrukta bekleyen gurbetçiler için seyyar tuvaletler kuruldu. Görüntü Dökümü: -------------------- -Kuyruktaki aralar -Sürücüler -Sırada bekleyenler -Kapıkule tabelası ve sıra -Çift sıra araçlar -Araçlarda ve yol kenarında bekleyenler -Gurbetçi kuyruğu havadan görüntü -Gümrüklerdeki kuyruk ve yoğunluk -Gurbetçilerle röp. -Seyyar tuvaletler -Genel görüntüler Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Ali Can ZERAY/EDİRNE,(DHA)-
951952
haber
Karar yazarı Elif Çakır: Sedat Peker'in anlattıkları korkunç; ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır, bir tanesi bile harekete geçmiyor
Karar yazarı Elif Çakır: Sedat Peker'in anlattıkları korkunç; ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır, bir tanesi bile harekete geçmiyor
Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı videolarda ortaya attığı iddialara ilişkin olarak "Şimdiye kadar anlattıkları bile korkunç, yerin yerinden oynaması gerekiyor. Ama herkes suskun. Ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır? Bir tanesi bile harekete geçmiyor? Herhangi bir soruşturma başlatılmıyor." değerlendirmesinde bulundu. Muhalefet partisi liderlerinin, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bu ithamlar karşısında neden sessiz kaldığını sorduklarına işaret eden Çakır, "Sedat Peker hadisesinin AK Parti iktidarı açısından ortaya koyduğu şöyle bir gerçek var: Türkiye’yi 2002 şartlarına kavuşturma konusunda kararlı. Nasıl bir Türkiye devraldıysa aynısı!" ifadelerini kullandı.
116,108
# Karar yazarı Elif Çakır: Sedat Peker'in anlattıkları korkunç; ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır, bir tanesi bile harekete geçmiyor ## Özet Karar yazarı Elif Çakır: Sedat Peker'in anlattıkları korkunç; ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır, bir tanesi bile harekete geçmiyor ## İçerik Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı videolarda ortaya attığı iddialara ilişkin olarak "Şimdiye kadar anlattıkları bile korkunç, yerin yerinden oynaması gerekiyor. Ama herkes suskun. Ülkemizde kaç bin Cumhuriyet Savcısı vardır? Bir tanesi bile harekete geçmiyor? Herhangi bir soruşturma başlatılmıyor." değerlendirmesinde bulundu. Muhalefet partisi liderlerinin, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bu ithamlar karşısında neden sessiz kaldığını sorduklarına işaret eden Çakır, "Sedat Peker hadisesinin AK Parti iktidarı açısından ortaya koyduğu şöyle bir gerçek var: Türkiye’yi 2002 şartlarına kavuşturma konusunda kararlı. Nasıl bir Türkiye devraldıysa aynısı!" ifadelerini kullandı.
610359
haber
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu KKTC'de
Ali Ruhluel / Lefkoşa, 20 Nisan (DHA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununda önümüzdeki dönemde atılabilecek adımlarla ilişkin değerlendirmelerde bulunmak üzere bu gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) geldi
20 Nisan 2018 19:17 . Türkiye Cumhuriyeti'ne ait özel uçakla saat 12.15'te KKTC'ye gelen Çavuşoğlu'nu Ercan Havalimanı’nda KKTC Başbakan Yardımcısı ve KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay karşıladı. Karşılamada Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay da hazır bulundu. Çavuşoğlu’nun KKTC’deki temasları çerçevesinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa akıncı ve KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde temsil edilen siyasi parti başkalarıyla bir araya gelecek. Çavuşoğlu ile Akıncı'nın, görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı yapmaları bekleniyor. Çavuşoğlu daha sonra KKTC Dışişleri Bakanı Kutret Özersay' ın onuruna verdiği yemeğe katılacak. (Fotoğraflı)
193,968
# Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu KKTC'de ## Özet Ali Ruhluel / Lefkoşa, 20 Nisan (DHA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununda önümüzdeki dönemde atılabilecek adımlarla ilişkin değerlendirmelerde bulunmak üzere bu gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) geldi ## İçerik 20 Nisan 2018 19:17 . Türkiye Cumhuriyeti'ne ait özel uçakla saat 12.15'te KKTC'ye gelen Çavuşoğlu'nu Ercan Havalimanı’nda KKTC Başbakan Yardımcısı ve KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay karşıladı. Karşılamada Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay da hazır bulundu. Çavuşoğlu’nun KKTC’deki temasları çerçevesinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa akıncı ve KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde temsil edilen siyasi parti başkalarıyla bir araya gelecek. Çavuşoğlu ile Akıncı'nın, görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı yapmaları bekleniyor. Çavuşoğlu daha sonra KKTC Dışişleri Bakanı Kutret Özersay' ın onuruna verdiği yemeğe katılacak. (Fotoğraflı)
437668
haber
Maliye Bakanı: KDV'de düz orana geçilecek
"Bize yüzde 10’unu ver, tek tek faturalarla biz de uğraşmayalım, sen de uğraşma"
Maliye Bakanı **Naci Ağbal**, sayıları 1 milyona ulaşan mükellefte "düz oranlı flate rate" KDV sistemine geçileceğini söyledi. Ağbal, üretim aşamasında KDV ödemelerinin sahte belge trafiğine yol açabildiğini belirterek, mükellefi belgelendirme külfetinden kurtarıp satıştan yüzde 10 KDV isteyeceklerini belirtti. Habertürk'ten **Ahmet Kıvanç** 'ın sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Naci Ağbal, KDV reformuyla ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi. İngiltere’deki KDV sistemini yerinde inceleyip analiz ettiklerini, sektörden önerileri topladıklarını belirten Ağbal, birkaç hafta içinde konuyu Ekonomik Koordinasyon Kurulu’na (EKK) ve ardından da Bakanlar Kurulu’na getireceklerini anlattı. KDV reformuyla işletmeler için kolaylık getireceklerini belirten Ağbal, İngiltere’de KOBİ’lere başarılı bir şekilde uygulanan "flate rate" olarak adlandırılan, düz oranlı vergi sistemini Türkiye’de uygulayacaklarını söyledi. Ağbal, yaklaşık 1 milyon mükellefi ilgilendiren düzenleme uyarınca, yüzde 18 KDV’ye tabi satış yapan mükelleflerden yüzde 10 oranında vergi alacaklarını belirtti. Ağbal, mevcut uygulamada işletmelerin, satışlarından yüzde 18 oranında KDV toplamışsa, alışları dolayısıyla ödedikleri vergileri düştükten sonra kalan KDV’yi Maliye’ye aktardığını vurguladı. Ağbal, bunun yerine getirecekleri sistemi şöyle anlattı: "Normalde yüzde 18 KDV toplayan mükellefe, ‘Bize yüzde 10’unu ver, tek tek faturalarla biz de uğraşmayalım, sen de uğraşma. Hasılatının yüzde 10’unu KDV olarak öde’ diyeceğiz. Mükellef faturalarını gene toplayacak. Özellikle KOBİ’lerde bu uygulama, sistemi basitleştiriyor. İşletmeler bazı giderleri faturalaştıramıyorlar. O zaman yüksek KDV ile karşılaşmamak için başka yollara yöneliyorlar. Bu düzenlemeyle Maliye açısından denetim ihtiyacı azalacak. Açık söylemek gerekirse zaman zaman sahte belge trafiğini doğuran önemli faktörlerden biri budur. İşletmeler belgeleyemedikleri harcamaları belgelemek için sahte veya muhteviyatı yanıltıcı belge kullanabiliyor." Ağbal, yasayla bakanlık olarak genel yetki alacaklarını, hasılatı belli tutarın altındaki işletmeler için bu düzenlemeyi getireceklerini söyledi. Ağbal, ulaştırma sektörü gibi özellikle hasılatı kayıtlı sektörlerde başlayacaklarını belirtti. Bu uygulamanın mükellefin tercihine bırakılacağını vurgulayan Ağbal, isteyen mükellefin eski sistemle devam edebileceğini ifade etti. Yapılacak düzenlemeyle yatırım, üretim ve ihracat üzerinde KDV’nin yük olmaktan çıkarılacağını kaydeden Ağbal, devreden KDV uygulamasına son vereceklerini belirtti. Mevcut uygulamada yatırım veya üretim aşamasında 100 TL KDV ödeyen mükelleflerin, yaptıkları satışlarda topladıkları KDV’yi bu rakamdan indirdiklerini anlatan Ağbal, indirilemeyen vergi dolayısıyla devletin biriken KDV borcunun 140 milyar liraya ulaştığını anlattı. Ağbal, bunun 30 milyarının belediyeler ve diğer kamu kurumlarına ait olduğunu, işletmelerin indirilemeyen KDV alacağının ise 70-80 milyar lira dolayında bulunduğunu söyledi. Ağbal, yeni sistemde, indirilemeyen KDV’nin belli periyotlarla nakit olarak iade edileceğini ifade etti. Geçen sene 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ekonomiyi canlandırmak için birçok tedbir aldıklarına dikkat çeken Ağbal, "Ekonomi 15 Temmuz’un yaralarını sardı. Artık geçici vergi indirimlerine Türkiye’nin ihtiyacı kalmadı. Başka sektörlerle ilgili olarak da geçici vergi indirimi düşünmüyoruz" dedi. Ağbal, Türkiye’de halen yüzde 1, 8 ve 18 oranında KDV uygulandığını, bazı mal ve hizmetlere ise KDV istisnası tanındığını belirterek, özellikle yüzde 18 oranındaki vergide indirim öngörmediklerini söyledi. Ağbal, İngiltere’de bazı sektörlerde vergi istisnası yerine yüzde sıfır oranı uygulandığını, bu konuda bir çalışma yaptırdığını anlattı. Geçen yıl toplam 103 milyar liralık KDV tahakkukuna karşılık tahsilat oranı, 53.9 milyar lirayla yüzde 52 seviyesinde kaldı. Ağbal, ihracatçı ile yerli üretici arasındaki KDV farkını da ortadan kaldıracaklarını söyledi. İthal edilen aynı mal için her aşamada yüzde 8 KDV ödendiğini belirten Ağbal, bu tür mallarda ithalatçıların daha sonra iade alacaklarını söyledi. Maliye Bakanı Ağbal, beyaz eşyada, mobilyada ve konutta geçen yıl eylül ayında yapılan ve mart ayında uzatılan geçici vergi indiriminin süresinin 30 Eylül’de dolacağını anımsatarak, vergi indirimi süresini uzatmayacaklarını söyledi. Ağbal, o zaman bu lokomotif sektörler vasıtasıyla ekonomiyi canlandırmak için vergi indirimi yaptıklarını vurgulayarak şöyle konuştu: "Maliye olarak yaptığımız çalışmalara göre uzatmamızı gerektirecek ihtiyaç kalmadı. Bunlar geçici vergi indirimleriydi. Şu ana kadarki uygulama gösteriyor ki, hedeflediğimiz amaca ulaştık. Tüketici bunu kampanya olarak gördü. Önümüze çıkan rakamlar, kampanyamızın fonksiyonunu başarıyla gerçekleştirdiğini, amacı sağladığını, artık uzatmanın gerekli olmadığını ortaya koyuyor. Bu mallar normal satış trendine girdi. Hatta TÜİK’in rakamlarına göre beyaz eşyada normalin üzerinde fiyat artışı var. 2009 yılında da martta başladık eylülde sonlandırdık. Sonraki aylarda da satış grafiği devam etti." Bakan Ağbal, bu yıl sonuna kadar TBMM’de yasalaştırmayı hedefledikleri Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’na eklenecek esnaf ve serbest meslek erbabının şahsi harcamalarının kazançlardan indirilmesine ilişkin düzenlemenin detayları hakkında da bilgi verdi. Mevcut vergi sisteminin, esnaf ve serbest meslek erbabının iş için yaptığı giyim, ulaşım, yemek gibi şahsi harcamaların kazançtan indirilmesine imkân vermediğini, oysa başka ülkelerde bu imkânın bulunduğunu kaydeden Ağbal, şöyle konuştu: "Tasarıda, küçük esnaf ve serbest meslek erbabımızın gerçekten yaptığı ve işin doğasına uygun olan şahsi giderlerini kazancından düşebilmesine imkân vereceğiz. Bu, evindeki mutfak masrafını veya tüp harcamasını yapması anlamına gelmiyor. Yanlış kullanımın önüne geçmek için ister istemez bir tavan getirilecek. Kazancının belli bir oranı belirlenecek."
332,391
# Maliye Bakanı: KDV'de düz orana geçilecek ## Özet "Bize yüzde 10’unu ver, tek tek faturalarla biz de uğraşmayalım, sen de uğraşma" ## İçerik Maliye Bakanı **Naci Ağbal**, sayıları 1 milyona ulaşan mükellefte "düz oranlı flate rate" KDV sistemine geçileceğini söyledi. Ağbal, üretim aşamasında KDV ödemelerinin sahte belge trafiğine yol açabildiğini belirterek, mükellefi belgelendirme külfetinden kurtarıp satıştan yüzde 10 KDV isteyeceklerini belirtti. Habertürk'ten **Ahmet Kıvanç** 'ın sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Naci Ağbal, KDV reformuyla ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi. İngiltere’deki KDV sistemini yerinde inceleyip analiz ettiklerini, sektörden önerileri topladıklarını belirten Ağbal, birkaç hafta içinde konuyu Ekonomik Koordinasyon Kurulu’na (EKK) ve ardından da Bakanlar Kurulu’na getireceklerini anlattı. KDV reformuyla işletmeler için kolaylık getireceklerini belirten Ağbal, İngiltere’de KOBİ’lere başarılı bir şekilde uygulanan "flate rate" olarak adlandırılan, düz oranlı vergi sistemini Türkiye’de uygulayacaklarını söyledi. Ağbal, yaklaşık 1 milyon mükellefi ilgilendiren düzenleme uyarınca, yüzde 18 KDV’ye tabi satış yapan mükelleflerden yüzde 10 oranında vergi alacaklarını belirtti. Ağbal, mevcut uygulamada işletmelerin, satışlarından yüzde 18 oranında KDV toplamışsa, alışları dolayısıyla ödedikleri vergileri düştükten sonra kalan KDV’yi Maliye’ye aktardığını vurguladı. Ağbal, bunun yerine getirecekleri sistemi şöyle anlattı: "Normalde yüzde 18 KDV toplayan mükellefe, ‘Bize yüzde 10’unu ver, tek tek faturalarla biz de uğraşmayalım, sen de uğraşma. Hasılatının yüzde 10’unu KDV olarak öde’ diyeceğiz. Mükellef faturalarını gene toplayacak. Özellikle KOBİ’lerde bu uygulama, sistemi basitleştiriyor. İşletmeler bazı giderleri faturalaştıramıyorlar. O zaman yüksek KDV ile karşılaşmamak için başka yollara yöneliyorlar. Bu düzenlemeyle Maliye açısından denetim ihtiyacı azalacak. Açık söylemek gerekirse zaman zaman sahte belge trafiğini doğuran önemli faktörlerden biri budur. İşletmeler belgeleyemedikleri harcamaları belgelemek için sahte veya muhteviyatı yanıltıcı belge kullanabiliyor." Ağbal, yasayla bakanlık olarak genel yetki alacaklarını, hasılatı belli tutarın altındaki işletmeler için bu düzenlemeyi getireceklerini söyledi. Ağbal, ulaştırma sektörü gibi özellikle hasılatı kayıtlı sektörlerde başlayacaklarını belirtti. Bu uygulamanın mükellefin tercihine bırakılacağını vurgulayan Ağbal, isteyen mükellefin eski sistemle devam edebileceğini ifade etti. Yapılacak düzenlemeyle yatırım, üretim ve ihracat üzerinde KDV’nin yük olmaktan çıkarılacağını kaydeden Ağbal, devreden KDV uygulamasına son vereceklerini belirtti. Mevcut uygulamada yatırım veya üretim aşamasında 100 TL KDV ödeyen mükelleflerin, yaptıkları satışlarda topladıkları KDV’yi bu rakamdan indirdiklerini anlatan Ağbal, indirilemeyen vergi dolayısıyla devletin biriken KDV borcunun 140 milyar liraya ulaştığını anlattı. Ağbal, bunun 30 milyarının belediyeler ve diğer kamu kurumlarına ait olduğunu, işletmelerin indirilemeyen KDV alacağının ise 70-80 milyar lira dolayında bulunduğunu söyledi. Ağbal, yeni sistemde, indirilemeyen KDV’nin belli periyotlarla nakit olarak iade edileceğini ifade etti. Geçen sene 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ekonomiyi canlandırmak için birçok tedbir aldıklarına dikkat çeken Ağbal, "Ekonomi 15 Temmuz’un yaralarını sardı. Artık geçici vergi indirimlerine Türkiye’nin ihtiyacı kalmadı. Başka sektörlerle ilgili olarak da geçici vergi indirimi düşünmüyoruz" dedi. Ağbal, Türkiye’de halen yüzde 1, 8 ve 18 oranında KDV uygulandığını, bazı mal ve hizmetlere ise KDV istisnası tanındığını belirterek, özellikle yüzde 18 oranındaki vergide indirim öngörmediklerini söyledi. Ağbal, İngiltere’de bazı sektörlerde vergi istisnası yerine yüzde sıfır oranı uygulandığını, bu konuda bir çalışma yaptırdığını anlattı. Geçen yıl toplam 103 milyar liralık KDV tahakkukuna karşılık tahsilat oranı, 53.9 milyar lirayla yüzde 52 seviyesinde kaldı. Ağbal, ihracatçı ile yerli üretici arasındaki KDV farkını da ortadan kaldıracaklarını söyledi. İthal edilen aynı mal için her aşamada yüzde 8 KDV ödendiğini belirten Ağbal, bu tür mallarda ithalatçıların daha sonra iade alacaklarını söyledi. Maliye Bakanı Ağbal, beyaz eşyada, mobilyada ve konutta geçen yıl eylül ayında yapılan ve mart ayında uzatılan geçici vergi indiriminin süresinin 30 Eylül’de dolacağını anımsatarak, vergi indirimi süresini uzatmayacaklarını söyledi. Ağbal, o zaman bu lokomotif sektörler vasıtasıyla ekonomiyi canlandırmak için vergi indirimi yaptıklarını vurgulayarak şöyle konuştu: "Maliye olarak yaptığımız çalışmalara göre uzatmamızı gerektirecek ihtiyaç kalmadı. Bunlar geçici vergi indirimleriydi. Şu ana kadarki uygulama gösteriyor ki, hedeflediğimiz amaca ulaştık. Tüketici bunu kampanya olarak gördü. Önümüze çıkan rakamlar, kampanyamızın fonksiyonunu başarıyla gerçekleştirdiğini, amacı sağladığını, artık uzatmanın gerekli olmadığını ortaya koyuyor. Bu mallar normal satış trendine girdi. Hatta TÜİK’in rakamlarına göre beyaz eşyada normalin üzerinde fiyat artışı var. 2009 yılında da martta başladık eylülde sonlandırdık. Sonraki aylarda da satış grafiği devam etti." Bakan Ağbal, bu yıl sonuna kadar TBMM’de yasalaştırmayı hedefledikleri Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’na eklenecek esnaf ve serbest meslek erbabının şahsi harcamalarının kazançlardan indirilmesine ilişkin düzenlemenin detayları hakkında da bilgi verdi. Mevcut vergi sisteminin, esnaf ve serbest meslek erbabının iş için yaptığı giyim, ulaşım, yemek gibi şahsi harcamaların kazançtan indirilmesine imkân vermediğini, oysa başka ülkelerde bu imkânın bulunduğunu kaydeden Ağbal, şöyle konuştu: "Tasarıda, küçük esnaf ve serbest meslek erbabımızın gerçekten yaptığı ve işin doğasına uygun olan şahsi giderlerini kazancından düşebilmesine imkân vereceğiz. Bu, evindeki mutfak masrafını veya tüp harcamasını yapması anlamına gelmiyor. Yanlış kullanımın önüne geçmek için ister istemez bir tavan getirilecek. Kazancının belli bir oranı belirlenecek."
899884
haber
Kıyılarda ‘beach işgali'; giriş ücreti 300 liraya kadar çıkıyor!
Kıyılarda ‘beach işgali'; giriş ücreti 300 liraya kadar çıkıyor!
Halkın kullanımına açık olan kumsallar, özel beachlerin eline teslim edilmiş durumda. Yurttaşların ücretsiz kullanamadığı plajlara giriş fiyatı 300 liraya kadar çıkabiliyor. Plaja havlu konulsa dahi para alınıyor. Turizm açısından Türkiye’nin en önemli bölgeleri arasında yer alan Ege kıyıları, özel işletmeler tarafından ticarileştiriliyor. Anayasa ve kıyı kanununa göre halkın kullanımına açık olması gereken plajlar özel işletmeler tarafından kiralanarak veya işgal edilerek halkın ücretsiz kullanımına kapatılıyor. BirGün'den Aycan Karadağ ve Berkay Sağol'un haberine göre Çeşme Çiftlikköy’de bulunan Pırlanta Plajı iki farklı özel şirket tarafından işletiliyor. Ortada kalan 100 metrelik bölüm ise ücretsiz olarak kullanılabiliyor. Ancak ücretsiz bölümde tuvalet, kabin gibi ihtiyaçlar karşılanmıyor. Özel işletmenin bulunduğu kısımdaki şezlongların önüne havlu atıldığında görevliler giriş ücreti olarak 30 TL istiyor. Çeşme Altınkum’da ise 3-4 ‘beach’ bir bölgeyi tamamen kapatmış durumda. Bu bölgedeki ‘beach’lerin giriş ücretleri 100 lira’dan 300 liraya kadar değişebiliyor. Otopark ücreti için de ek olarak 25 lira isteniyor. Girişte fiyatları yüksek bulan yurttaşlar tepkilerini, "Çeşme artık gelinmez bir yer oldu. Ücretsiz ve iyi hizmet alacağımız plaj bulmakta zorlanıyoruz. Yazıktır, günahtır" diye gösteriyor. İçeriden çıkan yurttaşlar ise "Berbat hizmet, yüksek fiyatlar, kaba personel, paramızla rezil oluyoruz" diyor. Çeşme’den ayrılıp Karaburun’a doğru yola çıkıyoruz. Karaburun’da da durum pek farklı değil. Birçok plajın belli bölümlerini ‘beach’ler alırken bazıları ise tamamen özelleşmiş. Kuyucuk Plajı’nda daha önce her yere havlu atıp güneşlendiğini söyleyen yurttaşlar, son dönemde plajın bir bölümünün özel bir işletme tarafından 'işgal edildiğini' vurguluyor. Yurttaşlar, "Artık gideceğimiz plaj kalmadı" ifadelerini kullanıyor. "Yurttaşlar şikâyet etmeli" Özelleştirilmiş kumsallara ilişkin çalışmalar yapan Avukat Berna Babaoğlu Ulutaş, kıyıların halka açık olması gerektiğine dikkat çekiyor. Halkın sahilleri kullanmasının engellenemeyeceğine vurgu yapan Ulutaş, şunları söylüyor: "Giriş ücretini şezlong ya da içecek üzerinden alıyorlar. Bu yanlış. Yurttaşların takip edip şikâyetçi olması gerekir. Kıyılar kamunun elinde."
180,017
# Kıyılarda ‘beach işgali'; giriş ücreti 300 liraya kadar çıkıyor! ## Özet Kıyılarda ‘beach işgali'; giriş ücreti 300 liraya kadar çıkıyor! ## İçerik Halkın kullanımına açık olan kumsallar, özel beachlerin eline teslim edilmiş durumda. Yurttaşların ücretsiz kullanamadığı plajlara giriş fiyatı 300 liraya kadar çıkabiliyor. Plaja havlu konulsa dahi para alınıyor. Turizm açısından Türkiye’nin en önemli bölgeleri arasında yer alan Ege kıyıları, özel işletmeler tarafından ticarileştiriliyor. Anayasa ve kıyı kanununa göre halkın kullanımına açık olması gereken plajlar özel işletmeler tarafından kiralanarak veya işgal edilerek halkın ücretsiz kullanımına kapatılıyor. BirGün'den Aycan Karadağ ve Berkay Sağol'un haberine göre Çeşme Çiftlikköy’de bulunan Pırlanta Plajı iki farklı özel şirket tarafından işletiliyor. Ortada kalan 100 metrelik bölüm ise ücretsiz olarak kullanılabiliyor. Ancak ücretsiz bölümde tuvalet, kabin gibi ihtiyaçlar karşılanmıyor. Özel işletmenin bulunduğu kısımdaki şezlongların önüne havlu atıldığında görevliler giriş ücreti olarak 30 TL istiyor. Çeşme Altınkum’da ise 3-4 ‘beach’ bir bölgeyi tamamen kapatmış durumda. Bu bölgedeki ‘beach’lerin giriş ücretleri 100 lira’dan 300 liraya kadar değişebiliyor. Otopark ücreti için de ek olarak 25 lira isteniyor. Girişte fiyatları yüksek bulan yurttaşlar tepkilerini, "Çeşme artık gelinmez bir yer oldu. Ücretsiz ve iyi hizmet alacağımız plaj bulmakta zorlanıyoruz. Yazıktır, günahtır" diye gösteriyor. İçeriden çıkan yurttaşlar ise "Berbat hizmet, yüksek fiyatlar, kaba personel, paramızla rezil oluyoruz" diyor. Çeşme’den ayrılıp Karaburun’a doğru yola çıkıyoruz. Karaburun’da da durum pek farklı değil. Birçok plajın belli bölümlerini ‘beach’ler alırken bazıları ise tamamen özelleşmiş. Kuyucuk Plajı’nda daha önce her yere havlu atıp güneşlendiğini söyleyen yurttaşlar, son dönemde plajın bir bölümünün özel bir işletme tarafından 'işgal edildiğini' vurguluyor. Yurttaşlar, "Artık gideceğimiz plaj kalmadı" ifadelerini kullanıyor. "Yurttaşlar şikâyet etmeli" Özelleştirilmiş kumsallara ilişkin çalışmalar yapan Avukat Berna Babaoğlu Ulutaş, kıyıların halka açık olması gerektiğine dikkat çekiyor. Halkın sahilleri kullanmasının engellenemeyeceğine vurgu yapan Ulutaş, şunları söylüyor: "Giriş ücretini şezlong ya da içecek üzerinden alıyorlar. Bu yanlış. Yurttaşların takip edip şikâyetçi olması gerekir. Kıyılar kamunun elinde."
218932
haber
MazlumDer'in İnsan Hakları Gecesi'nde Tara Jaff konseri
MazlumDer, "2012 İnsan Hakları Ödülleri"ni 8 Aralık, Cumartesi günü sahiplerine takdim edecek. Ankara'daki etkinlikte Tara Jaff ve Taj konser verecek
04 Aralık 2012 20:17 İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MazlumDer), "2012 İnsan Hakları Ödülleri"ni 8 Aralık, Cumartesi günü sahiplerine takdim edecek. MazlumDer'in Ankara'da düzenleyeceği etkinlikte Tara Jaff ve Taj konser verecek. MazlumDer'in internet sitesinde "8 Aralık MazlumDer Geleneksel İnsan Hakları Gecesi'ne Davetlisiniz" başlığıyla duyurulan etkinliğin akışı şöyle: * Açılış Konuşması * İnsan Hakları Sinevizyonu * Şiir Dinletisi: Abdurrahim Semavi & Sıtkı CANEY * 2012 İnsan Hakları Ödüllerinin Takdimi * Tara JAFF & Taj Konseri Yer/Tarih 08/Aralık/2012, Saat 18:00, Kocatepe Kültür Merkezi, ANKARA
262,231
# MazlumDer'in İnsan Hakları Gecesi'nde Tara Jaff konseri ## Özet MazlumDer, "2012 İnsan Hakları Ödülleri"ni 8 Aralık, Cumartesi günü sahiplerine takdim edecek. Ankara'daki etkinlikte Tara Jaff ve Taj konser verecek ## İçerik 04 Aralık 2012 20:17 İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MazlumDer), "2012 İnsan Hakları Ödülleri"ni 8 Aralık, Cumartesi günü sahiplerine takdim edecek. MazlumDer'in Ankara'da düzenleyeceği etkinlikte Tara Jaff ve Taj konser verecek. MazlumDer'in internet sitesinde "8 Aralık MazlumDer Geleneksel İnsan Hakları Gecesi'ne Davetlisiniz" başlığıyla duyurulan etkinliğin akışı şöyle: * Açılış Konuşması * İnsan Hakları Sinevizyonu * Şiir Dinletisi: Abdurrahim Semavi & Sıtkı CANEY * 2012 İnsan Hakları Ödüllerinin Takdimi * Tara JAFF & Taj Konseri Yer/Tarih 08/Aralık/2012, Saat 18:00, Kocatepe Kültür Merkezi, ANKARA
372346
haber
İkinci Dünya Savaşı yıllarında ‘İroni ve Gerilim’
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 70. yıldönümü etkinlikleri kapsamında hazırlanan ‘İroni ve Gerilim’ başlıklı sergi,
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 70. yıldönümü etkinlikleri kapsamında hazırlanan ‘İroni ve Gerilim, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da ve Ankara’da Savaş Algısı’ sergisi, 5 Aralık’a kadar Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ziyaret edilebilecek. ‘İroni ve Gerilim’ başlıklı dönemsel arşiv sergisi, Avrupa, Büyük Britanya, ABD ve Japonya’da 2016 sonuna kadar devam eden sergiler dizisinin Türkiye ayağını oluşturuyor. Kültür Servisi'nde yer alan habere göre, Koç Üniversitesi VEKAM ve Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi işbirliğiyle düzenlenen Serginin küratörlüğü ve yayın editörlüğünü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Sinan Niyazioğlu gerçekleştiriyor. 'İroni ve Gerilim', İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’deki savaş algısını ve bu algının İstanbul ve Ankara’da nasıl ayrıştığını, dönemin propaganda ürünlerinin görsel rehberliğinde okuyor. Savaş yıllarında tek parti rejiminin kitle algısını nasıl yönettiğini, basılan askeri albümler, resmî bültenler, halkevi yayınları, posta pulları, popüler kültür ve karikatür dergilerinin yüzeylerinde yer alan propaganda imgelerinin bütünsel yapısında ve eklektik kurgusunda inceliyor. Sergi savaşın kendisinden öte, savaşa girmeyen Türkiye’deki savaş algısına odaklanan sergi, Ankara’nın aktif tarafsızlık politikasıyla İstanbul’daki savaş psikolojisi arasındaki ilişkiyi çözülme sürecini yansıtan propaganda ürünleriyle ele alıyor. Kapak görseli: Solda, Ramiz Gökçe’nin 'Karikatür' dergisinde yayımlanan Stalin Portresi, 1944. Sağda, savaş yıllarında iç ve dış propaganda yayınlarında kullanılan Milli Şef İsmet İnönü Portresi.
260,733
# İkinci Dünya Savaşı yıllarında ‘İroni ve Gerilim’ ## Özet İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 70. yıldönümü etkinlikleri kapsamında hazırlanan ‘İroni ve Gerilim’ başlıklı sergi, ## İçerik İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 70. yıldönümü etkinlikleri kapsamında hazırlanan ‘İroni ve Gerilim, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da ve Ankara’da Savaş Algısı’ sergisi, 5 Aralık’a kadar Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ziyaret edilebilecek. ‘İroni ve Gerilim’ başlıklı dönemsel arşiv sergisi, Avrupa, Büyük Britanya, ABD ve Japonya’da 2016 sonuna kadar devam eden sergiler dizisinin Türkiye ayağını oluşturuyor. Kültür Servisi'nde yer alan habere göre, Koç Üniversitesi VEKAM ve Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi işbirliğiyle düzenlenen Serginin küratörlüğü ve yayın editörlüğünü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Sinan Niyazioğlu gerçekleştiriyor. 'İroni ve Gerilim', İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’deki savaş algısını ve bu algının İstanbul ve Ankara’da nasıl ayrıştığını, dönemin propaganda ürünlerinin görsel rehberliğinde okuyor. Savaş yıllarında tek parti rejiminin kitle algısını nasıl yönettiğini, basılan askeri albümler, resmî bültenler, halkevi yayınları, posta pulları, popüler kültür ve karikatür dergilerinin yüzeylerinde yer alan propaganda imgelerinin bütünsel yapısında ve eklektik kurgusunda inceliyor. Sergi savaşın kendisinden öte, savaşa girmeyen Türkiye’deki savaş algısına odaklanan sergi, Ankara’nın aktif tarafsızlık politikasıyla İstanbul’daki savaş psikolojisi arasındaki ilişkiyi çözülme sürecini yansıtan propaganda ürünleriyle ele alıyor. Kapak görseli: Solda, Ramiz Gökçe’nin 'Karikatür' dergisinde yayımlanan Stalin Portresi, 1944. Sağda, savaş yıllarında iç ve dış propaganda yayınlarında kullanılan Milli Şef İsmet İnönü Portresi.
285819
haber
Agos nedir, ne işe yarar?
Agos'ta anlatılan, sadece Ermenilerin meseleleri değil, hepimizin hikâyesidir. Nasıl bir toplum olabilirdik, nasıl bir hayatımız olabilirdi, nasıl bir ülkede yaşıyor olabilirdik...
Hrant Dink'in gazetesidir; bu kadarını biliyorsunuz. Gerisini de çarçabuk, kısacık yoldan söyleyebilirim: Esas Türkiye'nin belgesidir. Eski Türkiye, Yeni Türkiye değil, "Türkiye aslında neydi?"deki Türkiye. Agos okumuyorsanız, yaşadığınız ülke hakkındaki fikriniz güdük, kavrayışınız sığ kalır. Anadolu şehirlerinin kanı çekilmişliğini, hayatımızda eksik olan hayatî birtakım madde ve duyguları, ruhsal bozukluklarımızın kaynaklarını, bazı soruların niye sorulamadığını, sorulsa niye hep cevapsız kaldığını bilmezsiniz. Belki en önemlisi, nasıl büyük bir zenginliği elimizin tersiyle ittiğimizi... Sadece kaçırılmış imkânlara hayıflanma değildir Agos; yeni imkânlar arama önerisidir. Hrant'ın özgünlüğü buradaydı. Korkunç bir acının insanı felç eden teessüründen sıyrılıp, suçu ve acıyı inkâr etmeden, tam tersine, onunla yüzleşerek geleceğe kapı açma derdindeydi. Agos'u öncelikle bunun için Türkçe çıkarmıştı. Türk toplumu, Ermeni meselesini kendisine dışarıdan dayatılmış bir fuzulî mesele olarak görme, bu toprakların hepimizden eski sâkinleri olan Ermenileri, Rumları şuursuzca "yabancı" diye niteleme eğilimindedir. Agos okursanız, "hepimiz" diye bir kavram geliştirirsiniz, zenginleşirsiniz. Her şeyin aslında nasıl da tam bağrımızda, bünyemizde olup bittiğini, "dışarıdan" dediğiniz şeyin kökünün bu topraklarda olduğunu, söküp atmaya kalktığınız şeyin basbayağı sizin kalbiniz veya yüreğiniz olduğunu kolayca, rahatça, bir çırpıda kavrayıverirsiniz. Ölürken, böyle bir fırsatım olursa, en çok övüneceğim şey, Agos'un çıkışına katkıda bulunmuş olmaktır. Hrant'ı koruyamamış olmanın utancı izin verirse, elbette. Agos'ta bir görev devir teslimi yapıldı. Rober Koptaş, gazetenin yönetimini Yetvart Danzikyan'a devretti. Rober dostum, Yeto yakın arkadaşım. Rober'in gazeteyi güzel yönettiğini, onun döneminde Agos'un eldeki imkânlara göre hayli kaliteli bir yayın yaptığını düşünüyorum. Tebriki hak ediyor. Hayatı adını Yozgat, Edirne, Trakya... diye kodlayarak geçen Yetvart'ın başarılı olmasını da çok istiyorum. Bu işi hakkıyla yapacağına güveniyorum. Agos Türkiye'nin yazı-çizi hayatında başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir kaynak, bir değerdir. Aynı zamanda, başta kısaca anlatmaya çalıştığım gibi, başka hiçbir yerden edinemeyeceğiniz zihinsel besin kaynakları ihtiva eder. Rober'e, şimdi neler yapmayı planlıyorsa o işlerde, Yetvart'a Agos'un başında başarılar dilerim.
191,081
# Agos nedir, ne işe yarar? ## Özet Agos'ta anlatılan, sadece Ermenilerin meseleleri değil, hepimizin hikâyesidir. Nasıl bir toplum olabilirdik, nasıl bir hayatımız olabilirdi, nasıl bir ülkede yaşıyor olabilirdik... ## İçerik Hrant Dink'in gazetesidir; bu kadarını biliyorsunuz. Gerisini de çarçabuk, kısacık yoldan söyleyebilirim: Esas Türkiye'nin belgesidir. Eski Türkiye, Yeni Türkiye değil, "Türkiye aslında neydi?"deki Türkiye. Agos okumuyorsanız, yaşadığınız ülke hakkındaki fikriniz güdük, kavrayışınız sığ kalır. Anadolu şehirlerinin kanı çekilmişliğini, hayatımızda eksik olan hayatî birtakım madde ve duyguları, ruhsal bozukluklarımızın kaynaklarını, bazı soruların niye sorulamadığını, sorulsa niye hep cevapsız kaldığını bilmezsiniz. Belki en önemlisi, nasıl büyük bir zenginliği elimizin tersiyle ittiğimizi... Sadece kaçırılmış imkânlara hayıflanma değildir Agos; yeni imkânlar arama önerisidir. Hrant'ın özgünlüğü buradaydı. Korkunç bir acının insanı felç eden teessüründen sıyrılıp, suçu ve acıyı inkâr etmeden, tam tersine, onunla yüzleşerek geleceğe kapı açma derdindeydi. Agos'u öncelikle bunun için Türkçe çıkarmıştı. Türk toplumu, Ermeni meselesini kendisine dışarıdan dayatılmış bir fuzulî mesele olarak görme, bu toprakların hepimizden eski sâkinleri olan Ermenileri, Rumları şuursuzca "yabancı" diye niteleme eğilimindedir. Agos okursanız, "hepimiz" diye bir kavram geliştirirsiniz, zenginleşirsiniz. Her şeyin aslında nasıl da tam bağrımızda, bünyemizde olup bittiğini, "dışarıdan" dediğiniz şeyin kökünün bu topraklarda olduğunu, söküp atmaya kalktığınız şeyin basbayağı sizin kalbiniz veya yüreğiniz olduğunu kolayca, rahatça, bir çırpıda kavrayıverirsiniz. Ölürken, böyle bir fırsatım olursa, en çok övüneceğim şey, Agos'un çıkışına katkıda bulunmuş olmaktır. Hrant'ı koruyamamış olmanın utancı izin verirse, elbette. Agos'ta bir görev devir teslimi yapıldı. Rober Koptaş, gazetenin yönetimini Yetvart Danzikyan'a devretti. Rober dostum, Yeto yakın arkadaşım. Rober'in gazeteyi güzel yönettiğini, onun döneminde Agos'un eldeki imkânlara göre hayli kaliteli bir yayın yaptığını düşünüyorum. Tebriki hak ediyor. Hayatı adını Yozgat, Edirne, Trakya... diye kodlayarak geçen Yetvart'ın başarılı olmasını da çok istiyorum. Bu işi hakkıyla yapacağına güveniyorum. Agos Türkiye'nin yazı-çizi hayatında başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir kaynak, bir değerdir. Aynı zamanda, başta kısaca anlatmaya çalıştığım gibi, başka hiçbir yerden edinemeyeceğiniz zihinsel besin kaynakları ihtiva eder. Rober'e, şimdi neler yapmayı planlıyorsa o işlerde, Yetvart'a Agos'un başında başarılar dilerim.
90566
haber
SUDAN BBC RADYOSUNUN YAYININI DURDURDU HARTUM
SUDAN BBC RADYOSUNUN YAYININI DURDURDU HARTUM (A.A)
- - 09.08.2010 - Sudan hükümeti, İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin ülkenin kuzeyindeki Arapça radyo servisini durdurdu. Hükümet, BBC'nin anlaşma koşullarını ihlal ettiğini bildirdi. Hükümetten yapılan açıklamada, BBC çalışanlarının, canlı yayın yapabilmek için uydu aletlerini ülkeye yasa dışı sokarak, hükümetten onay almadan ülkenin güneyinde yayına başladığı belirtildi. Bu durumun, Sudan hükümetiyle BBC arasında 1999'da yapılan anlaşmayı ihlal anlamına geldiği, hükümetin, kararını ilerde tekrar değerlendirebileceği ifade edildi. BBC Arapça radyosunun bugünden itibaren ülkenin kuzeyinde yayın yapamayacağı kaydedildi. Sudan, 1999'da yapılan anlaşmayla BBC'ye ülkenin kuzeyindeki Hartum, Port Sudan, Medeni ve El Ubeyd kentlerinde yayın yapma izni vermişti. Haberle ilgili olarak BBC'den henüz yorum gelmedi.
7,353
# SUDAN BBC RADYOSUNUN YAYININI DURDURDU HARTUM ## Özet SUDAN BBC RADYOSUNUN YAYININI DURDURDU HARTUM (A.A) ## İçerik - - 09.08.2010 - Sudan hükümeti, İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin ülkenin kuzeyindeki Arapça radyo servisini durdurdu. Hükümet, BBC'nin anlaşma koşullarını ihlal ettiğini bildirdi. Hükümetten yapılan açıklamada, BBC çalışanlarının, canlı yayın yapabilmek için uydu aletlerini ülkeye yasa dışı sokarak, hükümetten onay almadan ülkenin güneyinde yayına başladığı belirtildi. Bu durumun, Sudan hükümetiyle BBC arasında 1999'da yapılan anlaşmayı ihlal anlamına geldiği, hükümetin, kararını ilerde tekrar değerlendirebileceği ifade edildi. BBC Arapça radyosunun bugünden itibaren ülkenin kuzeyinde yayın yapamayacağı kaydedildi. Sudan, 1999'da yapılan anlaşmayla BBC'ye ülkenin kuzeyindeki Hartum, Port Sudan, Medeni ve El Ubeyd kentlerinde yayın yapma izni vermişti. Haberle ilgili olarak BBC'den henüz yorum gelmedi.
335030
haber
"Maliye Bakanlığı, Türkiye’den 101 şirketin bulunduğu Panama Belgeleri’ni edinecek mi?"
HDP'li Paylan, Maliye Bakanı Ağbal'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi
06 Nisan 2016 00:45 HDP İstanbul Milletvekili GaroPaylan, kamuoyunda çok tartışılan 'Panama Belgeleri'ni TBMM gündemine taşıdı. HDP'li Paylan, Maliye Bakanı NaciAğbal'a, Türkiye'den 101 şirketin ve 10 müşterinin de belgelerde yer aldığı iddialarına ilişkin "Türkiye hükümeti Panama Belgeleri'ni edinmek için bir girişimde bulunacak mı?" dedi. Sputnik’in haberine göre, HDP'li Garo Paylan, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği yazılı soru önergesinde Panama merkezli hukuk firması Mossack Fonseca'ya ait, 40 yıllık 11.5 milyon özel belgenin "Panama Belgeleri" adıyla geçen yıl Süddeutsche Zeitung gazetesiyle paylaşıldığını ve 4 Nisan 2016 tarihinde belgelerle ilgili haberler basına yansıdığını hatırlattı. Bu belgelerde ülkelerinden vergi ve para kaçıranların bilgilerinin yer aldığını kaydeden Paylan, önergesinde şunları kaydetti: "Süddeutsche Zeitung gazetesi, belgeleri Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'yla (ICIJ) paylaşmış, Konsorsiyum da belgeleri BBC, Guardian ve Le Monde gibi gazete ve televizyonlara incelemeleri için göndermiştir. Toplamda 78 ülkede çoğu gazete ve televizyon olmak üzere 107 medya kuruluşuyla paylaşılan belgeler yaklaşık bir yıl boyunca 370 gazeteciye doğrulatılmaya çalışılmıştır. Belgelere göre, offshore hesaplarla vergi kaçıranlar arasında 12 devlet lideri ve 143 politikacı olduğu iddia edilmektedir. Belgelerin ortaya çıkmasının ardından, Almanya'nın belgeleri satın aldığı ve ABD ile İngiltere hükümetleriyle paylaştığı çıkan haberler arasındadır. Ayrıca, henüz isimleri açıklanmamış olsa da Türkiye'den 101 şirketin ve 10 müşterinin de belgelerde yer aldığı iddialar arasında yer almaktadır. Belgeler açıklandıktan sonra birçok ülkede soruşturmalar başlatılmıştır, örnek olarak Avustralya belgede adı geçen 800 vatandaş ve şirket hakkında soruşturma açmıştır." HDP'li Paylan, basına yansıyan bu bilgiler çerçevesinde Maliye Bakanı Naci Ağbal'a, "Türkiye hükümeti Panama Belgeleri'ni edinmek için bir girişimde bulunacak mıdır? Bahsi geçen 101 şirketin ortakları veya şahıslar arasında siyasetçiler var mıdır? Belgelerde adı geçen Türkiyeli şirketler ve şahıslar hakkında soruşturma başlatılacak mıdır? Yurt dışındaki offshore hesaplarda Türkiye'den kaç kişinin hesabı olduğu, bu hesaplardaki meblağ ve bu meblağların vergilendirilmiş kazanç olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılmış mıdır?" diye sordu.
116,931
# "Maliye Bakanlığı, Türkiye’den 101 şirketin bulunduğu Panama Belgeleri’ni edinecek mi?" ## Özet HDP'li Paylan, Maliye Bakanı Ağbal'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi ## İçerik 06 Nisan 2016 00:45 HDP İstanbul Milletvekili GaroPaylan, kamuoyunda çok tartışılan 'Panama Belgeleri'ni TBMM gündemine taşıdı. HDP'li Paylan, Maliye Bakanı NaciAğbal'a, Türkiye'den 101 şirketin ve 10 müşterinin de belgelerde yer aldığı iddialarına ilişkin "Türkiye hükümeti Panama Belgeleri'ni edinmek için bir girişimde bulunacak mı?" dedi. Sputnik’in haberine göre, HDP'li Garo Paylan, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği yazılı soru önergesinde Panama merkezli hukuk firması Mossack Fonseca'ya ait, 40 yıllık 11.5 milyon özel belgenin "Panama Belgeleri" adıyla geçen yıl Süddeutsche Zeitung gazetesiyle paylaşıldığını ve 4 Nisan 2016 tarihinde belgelerle ilgili haberler basına yansıdığını hatırlattı. Bu belgelerde ülkelerinden vergi ve para kaçıranların bilgilerinin yer aldığını kaydeden Paylan, önergesinde şunları kaydetti: "Süddeutsche Zeitung gazetesi, belgeleri Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'yla (ICIJ) paylaşmış, Konsorsiyum da belgeleri BBC, Guardian ve Le Monde gibi gazete ve televizyonlara incelemeleri için göndermiştir. Toplamda 78 ülkede çoğu gazete ve televizyon olmak üzere 107 medya kuruluşuyla paylaşılan belgeler yaklaşık bir yıl boyunca 370 gazeteciye doğrulatılmaya çalışılmıştır. Belgelere göre, offshore hesaplarla vergi kaçıranlar arasında 12 devlet lideri ve 143 politikacı olduğu iddia edilmektedir. Belgelerin ortaya çıkmasının ardından, Almanya'nın belgeleri satın aldığı ve ABD ile İngiltere hükümetleriyle paylaştığı çıkan haberler arasındadır. Ayrıca, henüz isimleri açıklanmamış olsa da Türkiye'den 101 şirketin ve 10 müşterinin de belgelerde yer aldığı iddialar arasında yer almaktadır. Belgeler açıklandıktan sonra birçok ülkede soruşturmalar başlatılmıştır, örnek olarak Avustralya belgede adı geçen 800 vatandaş ve şirket hakkında soruşturma açmıştır." HDP'li Paylan, basına yansıyan bu bilgiler çerçevesinde Maliye Bakanı Naci Ağbal'a, "Türkiye hükümeti Panama Belgeleri'ni edinmek için bir girişimde bulunacak mıdır? Bahsi geçen 101 şirketin ortakları veya şahıslar arasında siyasetçiler var mıdır? Belgelerde adı geçen Türkiyeli şirketler ve şahıslar hakkında soruşturma başlatılacak mıdır? Yurt dışındaki offshore hesaplarda Türkiye'den kaç kişinin hesabı olduğu, bu hesaplardaki meblağ ve bu meblağların vergilendirilmiş kazanç olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılmış mıdır?" diye sordu.
973711
haber
Erdoğan: MEB'e bağlı pansiyonlarda personel sayısını artırma kararı aldık
"Pansiyonlarımıza 5 bin 872 yeni aşçı ve yardımcı destek personeli alınacak"
22 Ağustos 2021 13:11 Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı pansiyonlarda personel sayısını artırma kararı alındığını duyurdu. Erdoğan Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı pansiyonlarda kalan öğrencilerimizin daha iyi hizmet alabilmeleri için personel sayısını artırma kararı aldık. Pansiyonlarımıza 5 bin 872 yeni aşçı ve yardımcı destek personeli alınacaktır. Hayırlı uğurlu olsun." ifadesini kullandı.
97,792
# Erdoğan: MEB'e bağlı pansiyonlarda personel sayısını artırma kararı aldık ## Özet "Pansiyonlarımıza 5 bin 872 yeni aşçı ve yardımcı destek personeli alınacak" ## İçerik 22 Ağustos 2021 13:11 Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı pansiyonlarda personel sayısını artırma kararı alındığını duyurdu. Erdoğan Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı pansiyonlarda kalan öğrencilerimizin daha iyi hizmet alabilmeleri için personel sayısını artırma kararı aldık. Pansiyonlarımıza 5 bin 872 yeni aşçı ve yardımcı destek personeli alınacaktır. Hayırlı uğurlu olsun." ifadesini kullandı.
234925
haber
'Koca Arıyorum'
Yüzüklerin Efendisi serisinde Gandalf ve X-Men filmlerinde Magneto rolüyle tanınan ünlü oyuncu Ian McKellan, Comic-Con çizgi roman fuarında katılıdğı oturuma damgasını vurdu
Her sene Kaliforniya eyaleti'nin San Diego şehrinde düzenlenen ve Amerika'nın dört bir yanından gelen çizgi roman hayranlarının akınına uğrayan Comic-Con, çizgi roman fuarında 20th Century Fox yapım şirketinin oturumuna katılan, eşcinsel İngiliz oyuncu Ian McKellan yaptığı açıklamada 'koa arıyorum' diyerek fuara damgasını vurdu. Huffington Post'un haberine göre, Kaliforniya eyaletindeki San Diego şehrinde gerçekleşen fuarın cumartesi günkü oturumunda, X-Men: Days of Future Past filminin oyuncuları bir aradaydı. Filmde Magneto karakterini canlandıran Ian McKellen, önce Kaliforniya eyaletinde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti, ardından da eşcinsel evlilikleri yasaklayan yasanın kalkmasından duyduğu sevinci dile getirdi. "Proposition 8’den (eşcinsel evlilikleri yasaklayan yasa) kurtulduğunuz için çok mutluyum. Artık bir koca arıyorum" diyen McKellen, ardından filmde Magneto’nun gençliğini canlandıran Michael Fassbender’a dönerek "Seninle tanışmak çok güzel Michael" dedi. Salon kahkahalara boğulurken, Fassbender’ın bu söz üzerine kızardığı görüldü.
235,105
# 'Koca Arıyorum' ## Özet Yüzüklerin Efendisi serisinde Gandalf ve X-Men filmlerinde Magneto rolüyle tanınan ünlü oyuncu Ian McKellan, Comic-Con çizgi roman fuarında katılıdğı oturuma damgasını vurdu ## İçerik Her sene Kaliforniya eyaleti'nin San Diego şehrinde düzenlenen ve Amerika'nın dört bir yanından gelen çizgi roman hayranlarının akınına uğrayan Comic-Con, çizgi roman fuarında 20th Century Fox yapım şirketinin oturumuna katılan, eşcinsel İngiliz oyuncu Ian McKellan yaptığı açıklamada 'koa arıyorum' diyerek fuara damgasını vurdu. Huffington Post'un haberine göre, Kaliforniya eyaletindeki San Diego şehrinde gerçekleşen fuarın cumartesi günkü oturumunda, X-Men: Days of Future Past filminin oyuncuları bir aradaydı. Filmde Magneto karakterini canlandıran Ian McKellen, önce Kaliforniya eyaletinde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti, ardından da eşcinsel evlilikleri yasaklayan yasanın kalkmasından duyduğu sevinci dile getirdi. "Proposition 8’den (eşcinsel evlilikleri yasaklayan yasa) kurtulduğunuz için çok mutluyum. Artık bir koca arıyorum" diyen McKellen, ardından filmde Magneto’nun gençliğini canlandıran Michael Fassbender’a dönerek "Seninle tanışmak çok güzel Michael" dedi. Salon kahkahalara boğulurken, Fassbender’ın bu söz üzerine kızardığı görüldü.
1075636
haber
Hayata Destek Derneği, 50 çalışanını işten çıkardı!
Hayata Destek Derneği, 50 çalışanını işten çıkardı!
Başta mülteciler olmak üzere afetlerden etkilenen topluluklara insani yardım sağlayan Hayata Destek Derneği, Avrupa Birliği’nden aldığı fon miktarının azalmasını gerekçe göstererek 50 çalışanını işten çıkardı. Avrupa Birliği Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonları (ECHO), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), UNICEF, Danimarka Mülteci Konseyi (DRC) gibi kurumlardan fon alan Hayata Destek Derneği geçen hafta bir gün içinde 50’den fazla çalışanının iş akdini feshetti. Dernek işten çıkarma kararını Mersin, Mardin, Batman, Diyarbakır, İstanbul ve Şanlıurfa’da bulunan ofislerindeki çalışanlarına yazılı ve sözlü olarak bildirdi. Daha önce ECHO’nun verdiği fonla devam eden projenin 2023’ün Şubat ayına kadar devam edeceğini çalışanlarına duyuran dernek ani bir karar alarak işten çıkarmaların aralık ayı sonunda tamamlanacağını duyurdu. Derneğin direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu'nun, çalışanlara yaptığı açıklamada 2023’teki faaliyetlerini yarıya düşürmeye karar verdiklerini duyurduğu öğrenildi. Bu kapsamda işten çıkarılanlar arasında sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, avukatlar, eğitmenler, tercümanlar, bilgi hattı çalışanları, saha çalışanları ve şoförler bulunuyor. Doğum izninde olan çalışan da işten çıkarıldı ECHO’nun verdiği fon desteğinin devam edeceğinin kendilerine duyurulduğunu belirten dernek çalışanları işten çıkarıldıkları için kaygılı. Çalışanlara göre işten çıkarmalar aralık ayına denk getirilerek ocak ayında yapılacak kıdem tazminatı tavan ücretindeki artıştan yararlanamayacaklar. İşten çıkarılanlar neye göre seçildiklerini ise bilmediklerini söylüyor. İş akdi feshedilenler arasında doğum iznin de olanlar da olduğu belirtiliyor. Devam eden ağır ekonomik krizde işten çıkarılanlar hukuki yollara başvurmaya hazırlanıyor. İşten çıkarmalarla ilgili T24'e açıklama yapan Hayata Destek Derneği yetkilisi "Biz proje bazlı çalışan bir derneğiz. Proje bittiğinde ya da projeye yeni fon alamadığımızda bu tür durumlar yaşanabiliyor. Keşke kendi bağımsız kaynağımızı yaratabilsek. Ama fon alamayınca küçülme olabiliyor, bu işin doğası" dedi. Hayata Destek Derneği'nin açıklaması Hayata Destek Derneği olarak 2005 yılından beri insanlık, ayrım gözetmeme, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle Acil Yardım, Mülteci Destek, Çocuk Koruma ve Sivil Toplumu Güçlendirme ve Koordinasyon çalışmaları yürütüyoruz. Son derece zor bir konu üzerinde çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak gelir kaynaklarımız ne yazık ki sadece ulusal ve uluslararası yardım fonlarından oluşuyor. Dolayısıyla geliştirdiğimiz projeler bu fonlar tarafından sunulan desteklerle ancak hayata geçirilebiliyor. Aynı zamanda bu fonlar sayesinde istihdam yaratabiliyoruz. Hayata geçirdiğimiz projelerin takvimini ise destekleyici kurumlar ile birlikte belirliyoruz. Bu takvim esas alınarak yarattığımız geçici ya da kalıcı istihdam olanaklarının devamlılığı, ilgili fonun devamlılığıyla doğrudan ilişkili olduğu da aşikar. Ekiplerimizin büyüklüğü ve çalışma süreleri de birçok sivil toplum kuruluşunda olduğu gibi projelerin sürelerine bağlı olarak değişebiliyor. Haberinize konu olan durum da ilgili projenin ve projeye ait fonun 31 Aralık 2022 tarihinde sona erecek olmasından kaynaklanan doğal bir süreçtir. Bahsi geçen projenin 2023 Şubat ayında sonlanacağına dair herhangi bir resmi beyan derneğimiz yönetimi tarafından yapılmamıştır. Gerekli bilgilendirme, yasal süre içinde çalışma arkadaşlarımıza iletilmiş, iş kanunu kapsamında çalışma sürelerinden doğan yasal haklarının kendilerine teslim edileceği taahhüt edilmiştir. Çalışan esenliğine değer veren ve içeride çalışanın hakkını gözeten; babalık izni, regl döneminde esnek çalışma izni, mekan bağımsız çalışma pratiği, cumaları yarım gün mesai, çalışanlara psikolojik danışmanlık hizmeti sağlanması gibi yenilikçi pek çok uygulamayı hayata geçişmiş bir kurumuz. Böyle bir yaklaşım ve kültürle bu gibi bütçe küçülmelerini yönetmekte elimizden geldiğince titiz davranıyoruz; bu süreçte tüm paydaşların en az hasara uğraması için uğraşıyoruz. Proje fonları ve kaynak geliştirme operasyonlarımızla elde ettiğimiz kaynakları, istihdam ettiğimiz çalışma arkadaşlarımız için en etkin şekilde kullanmak öncelikli hedefimizdir. Paylaşımcı bir kurum olma misyonumuzla kurulduğumuz günden bu yana, benzer küçülme dönemlerinin ardından işe alımlarda önceliğimizi daha önce birlikte çalıştığımız çalışanlarımıza verdiğimizi de önemle belirtmek isteriz. Kurum kültürü haline getirdiğimiz bu uygulamamız, 31 Aralık 2022 itibarıyla yollarımızı ayırmak zorunda kaldığımız çalışma arkadaşlarımız için de geçerli olacaktır. Takdir edersiniz ki sivil toplum alanında yetişmiş, tecrübeli ekip arkadaşları bulmak hiç de kolay değil. Onları muhafaza edememek ise en büyük gönül yaramız. Yeni fonlar buldukça onları yeniden aramıza katmamız ise teselli kaynağımız.
594
# Hayata Destek Derneği, 50 çalışanını işten çıkardı! ## Özet Hayata Destek Derneği, 50 çalışanını işten çıkardı! ## İçerik Başta mülteciler olmak üzere afetlerden etkilenen topluluklara insani yardım sağlayan Hayata Destek Derneği, Avrupa Birliği’nden aldığı fon miktarının azalmasını gerekçe göstererek 50 çalışanını işten çıkardı. Avrupa Birliği Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonları (ECHO), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), UNICEF, Danimarka Mülteci Konseyi (DRC) gibi kurumlardan fon alan Hayata Destek Derneği geçen hafta bir gün içinde 50’den fazla çalışanının iş akdini feshetti. Dernek işten çıkarma kararını Mersin, Mardin, Batman, Diyarbakır, İstanbul ve Şanlıurfa’da bulunan ofislerindeki çalışanlarına yazılı ve sözlü olarak bildirdi. Daha önce ECHO’nun verdiği fonla devam eden projenin 2023’ün Şubat ayına kadar devam edeceğini çalışanlarına duyuran dernek ani bir karar alarak işten çıkarmaların aralık ayı sonunda tamamlanacağını duyurdu. Derneğin direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu'nun, çalışanlara yaptığı açıklamada 2023’teki faaliyetlerini yarıya düşürmeye karar verdiklerini duyurduğu öğrenildi. Bu kapsamda işten çıkarılanlar arasında sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, avukatlar, eğitmenler, tercümanlar, bilgi hattı çalışanları, saha çalışanları ve şoförler bulunuyor. Doğum izninde olan çalışan da işten çıkarıldı ECHO’nun verdiği fon desteğinin devam edeceğinin kendilerine duyurulduğunu belirten dernek çalışanları işten çıkarıldıkları için kaygılı. Çalışanlara göre işten çıkarmalar aralık ayına denk getirilerek ocak ayında yapılacak kıdem tazminatı tavan ücretindeki artıştan yararlanamayacaklar. İşten çıkarılanlar neye göre seçildiklerini ise bilmediklerini söylüyor. İş akdi feshedilenler arasında doğum iznin de olanlar da olduğu belirtiliyor. Devam eden ağır ekonomik krizde işten çıkarılanlar hukuki yollara başvurmaya hazırlanıyor. İşten çıkarmalarla ilgili T24'e açıklama yapan Hayata Destek Derneği yetkilisi "Biz proje bazlı çalışan bir derneğiz. Proje bittiğinde ya da projeye yeni fon alamadığımızda bu tür durumlar yaşanabiliyor. Keşke kendi bağımsız kaynağımızı yaratabilsek. Ama fon alamayınca küçülme olabiliyor, bu işin doğası" dedi. Hayata Destek Derneği'nin açıklaması Hayata Destek Derneği olarak 2005 yılından beri insanlık, ayrım gözetmeme, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle Acil Yardım, Mülteci Destek, Çocuk Koruma ve Sivil Toplumu Güçlendirme ve Koordinasyon çalışmaları yürütüyoruz. Son derece zor bir konu üzerinde çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak gelir kaynaklarımız ne yazık ki sadece ulusal ve uluslararası yardım fonlarından oluşuyor. Dolayısıyla geliştirdiğimiz projeler bu fonlar tarafından sunulan desteklerle ancak hayata geçirilebiliyor. Aynı zamanda bu fonlar sayesinde istihdam yaratabiliyoruz. Hayata geçirdiğimiz projelerin takvimini ise destekleyici kurumlar ile birlikte belirliyoruz. Bu takvim esas alınarak yarattığımız geçici ya da kalıcı istihdam olanaklarının devamlılığı, ilgili fonun devamlılığıyla doğrudan ilişkili olduğu da aşikar. Ekiplerimizin büyüklüğü ve çalışma süreleri de birçok sivil toplum kuruluşunda olduğu gibi projelerin sürelerine bağlı olarak değişebiliyor. Haberinize konu olan durum da ilgili projenin ve projeye ait fonun 31 Aralık 2022 tarihinde sona erecek olmasından kaynaklanan doğal bir süreçtir. Bahsi geçen projenin 2023 Şubat ayında sonlanacağına dair herhangi bir resmi beyan derneğimiz yönetimi tarafından yapılmamıştır. Gerekli bilgilendirme, yasal süre içinde çalışma arkadaşlarımıza iletilmiş, iş kanunu kapsamında çalışma sürelerinden doğan yasal haklarının kendilerine teslim edileceği taahhüt edilmiştir. Çalışan esenliğine değer veren ve içeride çalışanın hakkını gözeten; babalık izni, regl döneminde esnek çalışma izni, mekan bağımsız çalışma pratiği, cumaları yarım gün mesai, çalışanlara psikolojik danışmanlık hizmeti sağlanması gibi yenilikçi pek çok uygulamayı hayata geçişmiş bir kurumuz. Böyle bir yaklaşım ve kültürle bu gibi bütçe küçülmelerini yönetmekte elimizden geldiğince titiz davranıyoruz; bu süreçte tüm paydaşların en az hasara uğraması için uğraşıyoruz. Proje fonları ve kaynak geliştirme operasyonlarımızla elde ettiğimiz kaynakları, istihdam ettiğimiz çalışma arkadaşlarımız için en etkin şekilde kullanmak öncelikli hedefimizdir. Paylaşımcı bir kurum olma misyonumuzla kurulduğumuz günden bu yana, benzer küçülme dönemlerinin ardından işe alımlarda önceliğimizi daha önce birlikte çalıştığımız çalışanlarımıza verdiğimizi de önemle belirtmek isteriz. Kurum kültürü haline getirdiğimiz bu uygulamamız, 31 Aralık 2022 itibarıyla yollarımızı ayırmak zorunda kaldığımız çalışma arkadaşlarımız için de geçerli olacaktır. Takdir edersiniz ki sivil toplum alanında yetişmiş, tecrübeli ekip arkadaşları bulmak hiç de kolay değil. Onları muhafaza edememek ise en büyük gönül yaramız. Yeni fonlar buldukça onları yeniden aramıza katmamız ise teselli kaynağımız.
766088
haber
Gaybubet ev operasyonunda tutuklu sayısı 19'a yükseldi
KAYSERİ, (DHA) - KAYSERİ merkezli yapılan FETÖ/PDY'nin gaybubet evlerine yönelik gerçekleşen operasyonda gözaltına alınıp, adliyeye sevk edilerek tutuklanarak örgüt üyesi sayısı 19'a yükseldi
07 Aralık 2018 13:10 . Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekipleri, 3 gün önce FETÖ/PDY'nin gaybubet evlerine operasyon düzenledi. Kayseri, Ankara, Adana, Eskişehir, İzmir, Muğla ve Mardin'de önceden belirlenen adreslere eş zamanlı baskınlar yapıldı. Operasyonda gözaltına alınan 37 kişiden 11'i sorgularının ardından dün mahkemeye gönderildi. Savcılıkta verdikleri ifadenin ardından 2 kişi adliye kontrol şartı ile serbest kalırken 9'u tutuklandı. 2 gün içinde adliye çıkarılan ve tutuklanan örgüt üyesi sayısı 19 olurken, 6 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı, 12 kişi ise dış illere teslim edildi. FOTOĞRAFLI
113,384
# Gaybubet ev operasyonunda tutuklu sayısı 19'a yükseldi ## Özet KAYSERİ, (DHA) - KAYSERİ merkezli yapılan FETÖ/PDY'nin gaybubet evlerine yönelik gerçekleşen operasyonda gözaltına alınıp, adliyeye sevk edilerek tutuklanarak örgüt üyesi sayısı 19'a yükseldi ## İçerik 07 Aralık 2018 13:10 . Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekipleri, 3 gün önce FETÖ/PDY'nin gaybubet evlerine operasyon düzenledi. Kayseri, Ankara, Adana, Eskişehir, İzmir, Muğla ve Mardin'de önceden belirlenen adreslere eş zamanlı baskınlar yapıldı. Operasyonda gözaltına alınan 37 kişiden 11'i sorgularının ardından dün mahkemeye gönderildi. Savcılıkta verdikleri ifadenin ardından 2 kişi adliye kontrol şartı ile serbest kalırken 9'u tutuklandı. 2 gün içinde adliye çıkarılan ve tutuklanan örgüt üyesi sayısı 19 olurken, 6 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı, 12 kişi ise dış illere teslim edildi. FOTOĞRAFLI
428280
haber
​"Altın Şafak ABD'li ırkçılara talimat gönderiyor" iddiası​
Altın Şafak Partisi, Charlotteville'deki ırkçılık karşıtlarına yönelik yapılan saldırı eylemini, "yasadışı göçe karşı dinamik bir gösteri" diye nitelendirdi
28 Ağustos 2017 18:25 Yunanistan'ın aşırı sağcı siyasi partisi Altın Şafak'ın, ABD'deki ırkçı örgütlenmelerle yakın temas hâlinde olduğu belirtiliyor. ABD’nin Virginia eyaletindeki Charlottesville kentinde düzenlenen ırkçı saldırı ve Başkan Donald Trump’ın ırkçılara "dolaylı destek" olarak yorumlanan ifadeleri konuşulmaya devam ederken, Yunanistan’ın "ırkçı ve yabancı düşmanı" olarak değerlendirilen siyasi partisi Altın Şafak’ın Amerikalı aşırı sağcıları "yönlendirdiği" iddia edildi. Son gelişmeleri değerlendiren Yunan uzmanlar, Altın Şafak ile diğer ırkçı örgütler arasındaki ilişkilerin zamanla değiştiğine işaret etti. Buna göre Altın Şafak'ın geçmişte Amerikalı ve Avrupalı ırkçı ve paramiliter örgütleri takip etmeye çalışırken, şimdilerde yurt dışına talimat gönderen bir örgüt hâline geldiği belirtildi. Duvar'dan Nikolaos Stelya'nın haberine göre Altın Şafak'ın, Charlotteville’de beyazların üstünlüğünü savunan bir grubun düzenlediği eylemi ve ırkçılık karşıtlarının üzerine bir 'aşırı sağcı' tarafından araba sürülmesini desteklediği konuşulmuştu. Altın Şafak’ın yayımladığı mesajda, beyazların üstünlüğünü savunan grubun eylemi, "yasadışı göçe karşı dinamik bir gösteri" diye nitelenmiş; bir kişinin öldürüldüğü saldırının sorumluluğu da faşizm karşıtlarına yüklenmişti. Kıbrıs'ta Altın şafak endişesi Öte yandan, Altın Şafak’ın yurtdışı bağlarının ABD ve Avrupa ile sınırlı olmadığı; örgütün hâlihazırda Kıbrıs’ta da faaliyet gösterdiği iddialar arasında yer alıyor. Son olarak bir grup ırkçının, Güney Kıbrıs’ın önde gelen futbol takımı APOEL’in Şampiyonlar Ligi’ne kaldığı 23 Ağustos gecesinin ilerleyen saatlerinde, takımın Lefkoşa’daki yerleşkesinin önünde , Kıbrıslı Türk’ün kullandığı ticari araca saldırdığı yönünde haberler yapıldı. Aynı taraftar grubunun aynı bölgede başka Kıbrıslı Türklere de saldırı düzenlediği kaydedildi.
205,582
# ​"Altın Şafak ABD'li ırkçılara talimat gönderiyor" iddiası​ ## Özet Altın Şafak Partisi, Charlotteville'deki ırkçılık karşıtlarına yönelik yapılan saldırı eylemini, "yasadışı göçe karşı dinamik bir gösteri" diye nitelendirdi ## İçerik 28 Ağustos 2017 18:25 Yunanistan'ın aşırı sağcı siyasi partisi Altın Şafak'ın, ABD'deki ırkçı örgütlenmelerle yakın temas hâlinde olduğu belirtiliyor. ABD’nin Virginia eyaletindeki Charlottesville kentinde düzenlenen ırkçı saldırı ve Başkan Donald Trump’ın ırkçılara "dolaylı destek" olarak yorumlanan ifadeleri konuşulmaya devam ederken, Yunanistan’ın "ırkçı ve yabancı düşmanı" olarak değerlendirilen siyasi partisi Altın Şafak’ın Amerikalı aşırı sağcıları "yönlendirdiği" iddia edildi. Son gelişmeleri değerlendiren Yunan uzmanlar, Altın Şafak ile diğer ırkçı örgütler arasındaki ilişkilerin zamanla değiştiğine işaret etti. Buna göre Altın Şafak'ın geçmişte Amerikalı ve Avrupalı ırkçı ve paramiliter örgütleri takip etmeye çalışırken, şimdilerde yurt dışına talimat gönderen bir örgüt hâline geldiği belirtildi. Duvar'dan Nikolaos Stelya'nın haberine göre Altın Şafak'ın, Charlotteville’de beyazların üstünlüğünü savunan bir grubun düzenlediği eylemi ve ırkçılık karşıtlarının üzerine bir 'aşırı sağcı' tarafından araba sürülmesini desteklediği konuşulmuştu. Altın Şafak’ın yayımladığı mesajda, beyazların üstünlüğünü savunan grubun eylemi, "yasadışı göçe karşı dinamik bir gösteri" diye nitelenmiş; bir kişinin öldürüldüğü saldırının sorumluluğu da faşizm karşıtlarına yüklenmişti. Kıbrıs'ta Altın şafak endişesi Öte yandan, Altın Şafak’ın yurtdışı bağlarının ABD ve Avrupa ile sınırlı olmadığı; örgütün hâlihazırda Kıbrıs’ta da faaliyet gösterdiği iddialar arasında yer alıyor. Son olarak bir grup ırkçının, Güney Kıbrıs’ın önde gelen futbol takımı APOEL’in Şampiyonlar Ligi’ne kaldığı 23 Ağustos gecesinin ilerleyen saatlerinde, takımın Lefkoşa’daki yerleşkesinin önünde , Kıbrıslı Türk’ün kullandığı ticari araca saldırdığı yönünde haberler yapıldı. Aynı taraftar grubunun aynı bölgede başka Kıbrıslı Türklere de saldırı düzenlediği kaydedildi.
758077
haber
Yapay zeka ile parmak izi taklit etmek mümkün
Merve DUNDAR- Özgür KUMANOVALI / İSTANBUL, (DHA)- Günümüzde cep telefonlarının, tabletlerin ekran kilidini açmak için de kullanılan parmak izi, kişiye özgü biyometrik özellikler arasında yer alıyor
27 Kasım 2018 15:56 . Her insanda farklı olduğu bilinen parmak iziyle ilgili New York Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ise yapay zeka ile parmak izinin taklit edilme ihtimalini ortaya çıkardı. İhtimali değerlendiren siber güvenlik uzmanı Ahmet Naci Ünal, "Güçlü bir bilgisayarla yapılacak kuvvetli bir yapay zeka yazılımı ile parmak izi taklit edilebilir" dedi. New York Üniversitesi geçtiğimiz günlerde yapay zeka ile ilgili bir araştırma yaptı. Araştırmada, üniversite tarafından geliştirilen bir programla gerçek bir insanın parmak izinin taklit edilebileceği ortaya kondu. Bu ihtimali değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Ahmet Naci Ünal, "Biyometrik özellikler her insanda bulunan belli noktalardaki karakteristik özelliklerdir. Parmak izi, göz retinası, göze rengini veren iris tabakası veya ses her insanda farklılık gösterir ve biyometrik sistem olarak adlandırılır. Parmak izi her şahsa münhasır olan özellikler arasında yer alır. Ancak güçlü bir bilgisayar yardımıyla yapılacak kuvvetli bir yapay zeka yazılımı ile bir insanın parmak izi taklit edilebilir. Ancak bu herkesin yapabileceği kolay bir iş değildir" diye konuştu. "UYGULAMALARI İNDİRİRKEN UYARILARI DETAYLI OKUYUN" Cep telefonlarının kilidini açmak için kullanılan parmak izi okutma, yüz tarama gibi yöntemlerin güvenilirliğine de değinen Ünal, "Bu programları güvenliğimiz için yapan insanlar olduğu gibi kötü niyetli insanların var olduğunu biliyoruz.Eğer siz belli bir bilgi sistemi kullanarak bunları kaydediyorsanız kötü niyetli insanlar da bu bilgilere ulaşıp sizin adınıza bu bilgileri başka yerlerde kullanabilirler. Örneğin cep telefonunuz bu kişilerin eline geçtiğinde telefonunuzu rahatça açabilirler. Şu anda gidip birine boş kağıt versek ve 'İmza atar mısınız?' diye sorsak hemen hemen herkes 'Atmam' diyecektir. Ama herhangi bir bilgi sistemine biyometrik özelliklerimizi kendi isteğimizle giriyoruz ve o sistemler bunu güvenli bir şekilde kodlayıp, saklıyor. Cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi sosyal medya ile etkileşimde olan teknolojileri düşündüğümüzde ise sadece bu güvenlik sistemleri değil indirdiğimiz uygulamaları da düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bu uygulamaları indirirken de belli yerlere erişim konusunda izin veriyoruz ve bu izni verirken çoğu zaman uyarıları detaylı bir şekilde okumuyoruz. Dolayısıyla bu durumda güvenlik anlamında kullanılan verilere erişilmesine de farkında olmadan izin vermiş olabiliriz. Ya da kötü niyetli kişilerin bizim izin verdiğimiz erişim noktalarından başka kanallar yoluyla bu bilgilere erişmesine olanak sağlamış olabiliriz. Asıl tehlike de o zaman başlar" diyerek sözlerini sürdürdü. "PARMAK İZİ YERİNE ŞİFRELEME YOLUNU KULLANIN" Kişinin bilgilerine ulaşılması, şifresinin kırılması gibi siber uzayda yaşanabilecek sıkıntıları çözmek için profesyonel bir yardımın gerekli olduğunu dile getiren Ünal, "Güvenlik noktasında tavsiyem parmak izi gibi şifre açma yöntemlerini kullanmasınlar. Alfanümerik kodlar dediğimiz yani rakamlar, büyük-küçük harfler, ünlem-soru işareti gibi çeşitli ascii kodları içeren işaretleri kullanarak ve bunları büyüklü küçüklü dizilimlerle yaparak olabildiğince uzun ve her uygulama için farklı bir şifre kullanmamız daha güvenli olacaktır. Bu işlemlerden sonra da şifreleri bir kağıda yazmak veya fotoğraflarını çekip telefonda saklamak da yapılacak bir diğer uyarı olabilir" ifadelerinde bulundu.
194,467
# Yapay zeka ile parmak izi taklit etmek mümkün ## Özet Merve DUNDAR- Özgür KUMANOVALI / İSTANBUL, (DHA)- Günümüzde cep telefonlarının, tabletlerin ekran kilidini açmak için de kullanılan parmak izi, kişiye özgü biyometrik özellikler arasında yer alıyor ## İçerik 27 Kasım 2018 15:56 . Her insanda farklı olduğu bilinen parmak iziyle ilgili New York Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ise yapay zeka ile parmak izinin taklit edilme ihtimalini ortaya çıkardı. İhtimali değerlendiren siber güvenlik uzmanı Ahmet Naci Ünal, "Güçlü bir bilgisayarla yapılacak kuvvetli bir yapay zeka yazılımı ile parmak izi taklit edilebilir" dedi. New York Üniversitesi geçtiğimiz günlerde yapay zeka ile ilgili bir araştırma yaptı. Araştırmada, üniversite tarafından geliştirilen bir programla gerçek bir insanın parmak izinin taklit edilebileceği ortaya kondu. Bu ihtimali değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Ahmet Naci Ünal, "Biyometrik özellikler her insanda bulunan belli noktalardaki karakteristik özelliklerdir. Parmak izi, göz retinası, göze rengini veren iris tabakası veya ses her insanda farklılık gösterir ve biyometrik sistem olarak adlandırılır. Parmak izi her şahsa münhasır olan özellikler arasında yer alır. Ancak güçlü bir bilgisayar yardımıyla yapılacak kuvvetli bir yapay zeka yazılımı ile bir insanın parmak izi taklit edilebilir. Ancak bu herkesin yapabileceği kolay bir iş değildir" diye konuştu. "UYGULAMALARI İNDİRİRKEN UYARILARI DETAYLI OKUYUN" Cep telefonlarının kilidini açmak için kullanılan parmak izi okutma, yüz tarama gibi yöntemlerin güvenilirliğine de değinen Ünal, "Bu programları güvenliğimiz için yapan insanlar olduğu gibi kötü niyetli insanların var olduğunu biliyoruz.Eğer siz belli bir bilgi sistemi kullanarak bunları kaydediyorsanız kötü niyetli insanlar da bu bilgilere ulaşıp sizin adınıza bu bilgileri başka yerlerde kullanabilirler. Örneğin cep telefonunuz bu kişilerin eline geçtiğinde telefonunuzu rahatça açabilirler. Şu anda gidip birine boş kağıt versek ve 'İmza atar mısınız?' diye sorsak hemen hemen herkes 'Atmam' diyecektir. Ama herhangi bir bilgi sistemine biyometrik özelliklerimizi kendi isteğimizle giriyoruz ve o sistemler bunu güvenli bir şekilde kodlayıp, saklıyor. Cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi sosyal medya ile etkileşimde olan teknolojileri düşündüğümüzde ise sadece bu güvenlik sistemleri değil indirdiğimiz uygulamaları da düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bu uygulamaları indirirken de belli yerlere erişim konusunda izin veriyoruz ve bu izni verirken çoğu zaman uyarıları detaylı bir şekilde okumuyoruz. Dolayısıyla bu durumda güvenlik anlamında kullanılan verilere erişilmesine de farkında olmadan izin vermiş olabiliriz. Ya da kötü niyetli kişilerin bizim izin verdiğimiz erişim noktalarından başka kanallar yoluyla bu bilgilere erişmesine olanak sağlamış olabiliriz. Asıl tehlike de o zaman başlar" diyerek sözlerini sürdürdü. "PARMAK İZİ YERİNE ŞİFRELEME YOLUNU KULLANIN" Kişinin bilgilerine ulaşılması, şifresinin kırılması gibi siber uzayda yaşanabilecek sıkıntıları çözmek için profesyonel bir yardımın gerekli olduğunu dile getiren Ünal, "Güvenlik noktasında tavsiyem parmak izi gibi şifre açma yöntemlerini kullanmasınlar. Alfanümerik kodlar dediğimiz yani rakamlar, büyük-küçük harfler, ünlem-soru işareti gibi çeşitli ascii kodları içeren işaretleri kullanarak ve bunları büyüklü küçüklü dizilimlerle yaparak olabildiğince uzun ve her uygulama için farklı bir şifre kullanmamız daha güvenli olacaktır. Bu işlemlerden sonra da şifreleri bir kağıda yazmak veya fotoğraflarını çekip telefonda saklamak da yapılacak bir diğer uyarı olabilir" ifadelerinde bulundu.