Id
stringlengths
0
7
Tag
stringclasses
3 values
Title
stringlengths
3
235
Summary
stringlengths
4
1.63k
Text
stringlengths
251
301k
__index_level_0__
int64
0
347k
text
stringlengths
278
301k
588462
haber
Türkiye ABD çelik pazarında oyun dışına mı itiliyor?
ABD'nin yürürlüğe koyduğu çelik ithalatına ek vergi düzenlemesinden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye. Uzmanlara göre Türkiye, ABD çelik pazarında oyun dışına itilme tehlikesi ile karşı karşıya.
23 Mart 2018 16:35 ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim sürecinde kendisine destek veren yerli çelik üreticilerini korumak için yürürlüğe koyduğu ek çelik ithalatı vergileri, 23 Mart itibarıyla yürürlükte. DW Türkçe’ye konuşan çelik üreticileri ve uzmanlar, vergi duvarından en çok zarar görecek ülkelerden birinin Türkiye olduğunu ifade ediyor. ABD'nin kararından geri adım atmaması halinde ise, Türkiye'nin ABD çelik pazarında oyun dışına itileceği beklentisi hakim. Çelik ithalatına ek vergi getirilmesini öngören yasa ile ilgili çalışmalar 2017 Nisan ayında başladı. ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, 2018’in Şubat ayında Başkan Trump’a üç seçenekli bir rapor sundu. Başkan’ın seçimi ise Meksika ve Kanada dışındaki tüm ülkelerden yapılan çelik ithalatına yüzde 25 vergi getirilmesi oldu. Gerekçe ise ABD’nin yoğun miktarda demir-çelik ve alüminyum ithal etmesinin, devletin ulusal güvenliğini tehdit etmesi olarak sunuldu. Hangi ülkeler muaf tutuldu? ABD, küresel çapta yükselen itirazlar karşısında Meksika ve Kanada dışında bazı ülkeleri de muafiyet kapsamına alma kararı verdi. Böylelikle yeni çelik ve alüminyum ithalat gümrük vergilerinden muaf olacak ülkelere Avrupa Birliği (AB) üyeleri ile Arjantin, Avustralya, Brezilya ve Güney Kore de eklendi. Ancak ABD ile yoğun çelik ticareti yapan Çin, Rusya, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Türkiye için yeni vergiler 23 Mart'tan itibaren uygulanmaya başladı. "En çok etkilenecek ülkelerden biri Türkiye" ABD’nin yeni uygulamasının küresel çelik sektörünü nasıl etkileyeceğini DW Türkçe’ye değerlendiren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Politika Analisti Ayşegül Taşöz Düşündere, "Çin seçili ürünlerdeki ihracatında Amerika yüzde 4,5 ile oldukça düşük bir pay alıyor. Pazar çeşitliliği de göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenlemeden en çok BAE ve Türkiye’nin negatif bir biçimde etkilenmesini beklemek gerekiyor" diyor. Türkiye'nin çelik ürünlerinde ABD’nin en büyük 13. ithalat partneri iken bu ticaretin 1,2 milyar dolarının ek vergi gelecek ürünlerde gerçekleştirildiğine dikkat çeken Düşündere, "Türkiye, mevcut ticaret hacmi ve pazar konsantrasyonu ile ek vergilerden en çok etkilenecek ülkelerden biri ve köşeli demir çubuk gibi kritik ürünler risk unsuru oluşturuyor" diye konuşuyor. "Trump, DTÖ’yü hiçe sayıyor" Türk çelik üreticileri de ABD'ye ihracata darbe vuracak bu karara sert tepki gösteriyor. Sektör temsilcilerine göre Donald Trump’ın yürürlüğe koyduğu korumacı önlemler hem dünya ticaretini hem de Amerikan ekonomisini olumsuz etkileyecek. Sektör temsilcileri, ABD’de çeliği hammadde olarak kullanan otomotiv, beyaz eşya, makine imalat, inşaat ve bunun gibi sektörlerin müşterisi olan halkın fiyatların artmasından dolayı zarar göreceği görüşünde. DW Türkçe’ye konuşan Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, "Dünya Ticaret Örgütü ve serbest ticaret kurallarını hiçe sayan bir tutumla karşı karşıyayız" diyor ve ekliyor: "ABD de bu kararı uzun süre uygulayamaz ve geri adım atar diye düşünüyorum." Peki ya Trump yönetimi bu kararından geri dönmezse? Ekinci’nin bu soruya verdiği yanıt ise şöyle: "ABD geri adım atmazsa, ticarette dengeler değişir, pazar kaymaları olur ve dünya genelinde korumacı duvarlar yükselir." "İhracat 2 ayda yüzde 60 düştü" Namık Ekinci’nin verdiği bilgilere göre, 2017 yılında ABD’nin toplam çelik ithalatı 36,9 milyon ton olarak kaydedildi. Aynı dönemde ABD'nin Türkiye'den çelik ithalatı ise miktarda 2 milyon 50 bin ton, değerde ise 1 milyar 180 milyon dolar olarak gerçekleşti. Çelik ithalatına yüksek vergi tedirginliğinin 2018 yılının ilk iki ayında ihracat rakamlarında sert bir gerilemeye neden olduğuna dikkat çeken Ekinci, "Birliğimiz verilerine göre söz konusu dönemde ABD’ye miktarda yüzde 60 azalışla 195 bin ton, değerde ise yüzde 45 düşüşle 134,6 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik" diyor. "Türkiye oyun dışına itilecek" ABD'nin çelik ithalatına yüzde 25 vergi getirmesinin tüm ülkelere eşit oranda uygulanması durumunda Türk çelik sektörünün zorlansa da ABD’ye ihracata devam edeceği, ABD pazarındaki küçülmeyi ise alternatif pazarlara yönelerek telafi edeceği öngörülüyor. Ancak zararın ne kadar büyük olacağı noktasında, Türkiye'nin bugüne kadar ek vergilerden muaf tutulacağı açıklanan ülkeler arasına alınıp alınmayacağı belirleyici olacak. Vergiden muaf tutulan ülkelerin sıfır gümrükle ABD’ye mal satarken Türkiye’nin yüzde 25 vergi ile mal satmasının mümkün olmadığını vurgulayan Namık Ekinci, "Bu uygulamanın geçerli olduğu süre boyunca Türkiye ABD pazarında oyun dışına itilecektir" diyor. Namık Ekinci, Türkiye'nin Donald Trump’ın vergiden muafiyet için işaret ettiği tüm şartları yerine getirdiğini, Ekonomi Bakanlığı’nın da bu konuda girişimlerde bulunduğunu belirtiyor. Ancak şu ana kadar yapılan görüşme taleplerine ABD tarafından yanıt verilmiş değil. Ekinci, "Çelik ithalatına yüzde 25 vergi 23 Mart’ta uygulanmaya başlıyor, ancak muafiyet görüşmeleri bu tarihten sonra da yapılabilir. Bu süreçte neler olacağını bekleyip göreceğiz" diye konuşuyor.
235,031
# Türkiye ABD çelik pazarında oyun dışına mı itiliyor? ## Özet ABD'nin yürürlüğe koyduğu çelik ithalatına ek vergi düzenlemesinden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye. Uzmanlara göre Türkiye, ABD çelik pazarında oyun dışına itilme tehlikesi ile karşı karşıya. ## İçerik 23 Mart 2018 16:35 ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim sürecinde kendisine destek veren yerli çelik üreticilerini korumak için yürürlüğe koyduğu ek çelik ithalatı vergileri, 23 Mart itibarıyla yürürlükte. DW Türkçe’ye konuşan çelik üreticileri ve uzmanlar, vergi duvarından en çok zarar görecek ülkelerden birinin Türkiye olduğunu ifade ediyor. ABD'nin kararından geri adım atmaması halinde ise, Türkiye'nin ABD çelik pazarında oyun dışına itileceği beklentisi hakim. Çelik ithalatına ek vergi getirilmesini öngören yasa ile ilgili çalışmalar 2017 Nisan ayında başladı. ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, 2018’in Şubat ayında Başkan Trump’a üç seçenekli bir rapor sundu. Başkan’ın seçimi ise Meksika ve Kanada dışındaki tüm ülkelerden yapılan çelik ithalatına yüzde 25 vergi getirilmesi oldu. Gerekçe ise ABD’nin yoğun miktarda demir-çelik ve alüminyum ithal etmesinin, devletin ulusal güvenliğini tehdit etmesi olarak sunuldu. Hangi ülkeler muaf tutuldu? ABD, küresel çapta yükselen itirazlar karşısında Meksika ve Kanada dışında bazı ülkeleri de muafiyet kapsamına alma kararı verdi. Böylelikle yeni çelik ve alüminyum ithalat gümrük vergilerinden muaf olacak ülkelere Avrupa Birliği (AB) üyeleri ile Arjantin, Avustralya, Brezilya ve Güney Kore de eklendi. Ancak ABD ile yoğun çelik ticareti yapan Çin, Rusya, Japonya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Türkiye için yeni vergiler 23 Mart'tan itibaren uygulanmaya başladı. "En çok etkilenecek ülkelerden biri Türkiye" ABD’nin yeni uygulamasının küresel çelik sektörünü nasıl etkileyeceğini DW Türkçe’ye değerlendiren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Politika Analisti Ayşegül Taşöz Düşündere, "Çin seçili ürünlerdeki ihracatında Amerika yüzde 4,5 ile oldukça düşük bir pay alıyor. Pazar çeşitliliği de göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenlemeden en çok BAE ve Türkiye’nin negatif bir biçimde etkilenmesini beklemek gerekiyor" diyor. Türkiye'nin çelik ürünlerinde ABD’nin en büyük 13. ithalat partneri iken bu ticaretin 1,2 milyar dolarının ek vergi gelecek ürünlerde gerçekleştirildiğine dikkat çeken Düşündere, "Türkiye, mevcut ticaret hacmi ve pazar konsantrasyonu ile ek vergilerden en çok etkilenecek ülkelerden biri ve köşeli demir çubuk gibi kritik ürünler risk unsuru oluşturuyor" diye konuşuyor. "Trump, DTÖ’yü hiçe sayıyor" Türk çelik üreticileri de ABD'ye ihracata darbe vuracak bu karara sert tepki gösteriyor. Sektör temsilcilerine göre Donald Trump’ın yürürlüğe koyduğu korumacı önlemler hem dünya ticaretini hem de Amerikan ekonomisini olumsuz etkileyecek. Sektör temsilcileri, ABD’de çeliği hammadde olarak kullanan otomotiv, beyaz eşya, makine imalat, inşaat ve bunun gibi sektörlerin müşterisi olan halkın fiyatların artmasından dolayı zarar göreceği görüşünde. DW Türkçe’ye konuşan Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, "Dünya Ticaret Örgütü ve serbest ticaret kurallarını hiçe sayan bir tutumla karşı karşıyayız" diyor ve ekliyor: "ABD de bu kararı uzun süre uygulayamaz ve geri adım atar diye düşünüyorum." Peki ya Trump yönetimi bu kararından geri dönmezse? Ekinci’nin bu soruya verdiği yanıt ise şöyle: "ABD geri adım atmazsa, ticarette dengeler değişir, pazar kaymaları olur ve dünya genelinde korumacı duvarlar yükselir." "İhracat 2 ayda yüzde 60 düştü" Namık Ekinci’nin verdiği bilgilere göre, 2017 yılında ABD’nin toplam çelik ithalatı 36,9 milyon ton olarak kaydedildi. Aynı dönemde ABD'nin Türkiye'den çelik ithalatı ise miktarda 2 milyon 50 bin ton, değerde ise 1 milyar 180 milyon dolar olarak gerçekleşti. Çelik ithalatına yüksek vergi tedirginliğinin 2018 yılının ilk iki ayında ihracat rakamlarında sert bir gerilemeye neden olduğuna dikkat çeken Ekinci, "Birliğimiz verilerine göre söz konusu dönemde ABD’ye miktarda yüzde 60 azalışla 195 bin ton, değerde ise yüzde 45 düşüşle 134,6 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik" diyor. "Türkiye oyun dışına itilecek" ABD'nin çelik ithalatına yüzde 25 vergi getirmesinin tüm ülkelere eşit oranda uygulanması durumunda Türk çelik sektörünün zorlansa da ABD’ye ihracata devam edeceği, ABD pazarındaki küçülmeyi ise alternatif pazarlara yönelerek telafi edeceği öngörülüyor. Ancak zararın ne kadar büyük olacağı noktasında, Türkiye'nin bugüne kadar ek vergilerden muaf tutulacağı açıklanan ülkeler arasına alınıp alınmayacağı belirleyici olacak. Vergiden muaf tutulan ülkelerin sıfır gümrükle ABD’ye mal satarken Türkiye’nin yüzde 25 vergi ile mal satmasının mümkün olmadığını vurgulayan Namık Ekinci, "Bu uygulamanın geçerli olduğu süre boyunca Türkiye ABD pazarında oyun dışına itilecektir" diyor. Namık Ekinci, Türkiye'nin Donald Trump’ın vergiden muafiyet için işaret ettiği tüm şartları yerine getirdiğini, Ekonomi Bakanlığı’nın da bu konuda girişimlerde bulunduğunu belirtiyor. Ancak şu ana kadar yapılan görüşme taleplerine ABD tarafından yanıt verilmiş değil. Ekinci, "Çelik ithalatına yüzde 25 vergi 23 Mart’ta uygulanmaya başlıyor, ancak muafiyet görüşmeleri bu tarihten sonra da yapılabilir. Bu süreçte neler olacağını bekleyip göreceğiz" diye konuşuyor.
242873
haber
CHP'li Dilek Akagün Yılmaz: BDP peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak
AKP’li vekillerin meclise türbanla girmek istemesini eleştiren Yılmaz, ‘Biri türbanla, biri Musevi Taksesiyle, BDP'liler peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak. Bunlar, toplumsal barışı bozar’ dedi
29 Ekim 2013 18:57 Hülya Karabağlı / ANKARA Ulusalcı kanattan Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, "Bülent Arınç, 2005 yılında, "Kamu görevlileri için dini sembollerin taşınması yasaklanmıştır diyor. 2008 yılında da Konya Milletvekiline kamuda türban istediği için uyarı cezası veriyorlar. AKP'nin iki yüzlülüklerini tek tek ortaya koyacağız" dedi. Meclis, AKP'li üç kadın milletvekilinin Genel Kurul Salonu'na türbanla gireceklerini açıklamasının ardından yarına kilitlendi. CHP, türbana karşı taktik belirlemek için toplantılar yapıyor. Yarın, kapalı gurup yapacak. Milletvekilerinin önerileri değerlendirilecek. Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun Hasdal'da nikah şahidi olması nedeniyle toplantıyı gurup başkanvekilleri yapacak. Ancak, CHP'de sesler giderek yükseliyor. 'Peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak?' Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Bülent Arınç'ın, Grup Başkanvekili Nurettin Canikli'nin kamuda türbanla ilgili daha bir kaç yıl önce 'Böyle bir gündemimiz yok’ açıklamalarını hatırlattı ve bu işin AİHM'in en son kararı ile Anayasa'ya aykırı olduğuna dikkat çekti. Yılmaz, "Biri türbanla, biri Musevi Taksesiyle, BDP'liler peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak. Bunlar, toplumsal barışı bozar" diye konuştu.
269,900
# CHP'li Dilek Akagün Yılmaz: BDP peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak ## Özet AKP’li vekillerin meclise türbanla girmek istemesini eleştiren Yılmaz, ‘Biri türbanla, biri Musevi Taksesiyle, BDP'liler peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak. Bunlar, toplumsal barışı bozar’ dedi ## İçerik 29 Ekim 2013 18:57 Hülya Karabağlı / ANKARA Ulusalcı kanattan Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, "Bülent Arınç, 2005 yılında, "Kamu görevlileri için dini sembollerin taşınması yasaklanmıştır diyor. 2008 yılında da Konya Milletvekiline kamuda türban istediği için uyarı cezası veriyorlar. AKP'nin iki yüzlülüklerini tek tek ortaya koyacağız" dedi. Meclis, AKP'li üç kadın milletvekilinin Genel Kurul Salonu'na türbanla gireceklerini açıklamasının ardından yarına kilitlendi. CHP, türbana karşı taktik belirlemek için toplantılar yapıyor. Yarın, kapalı gurup yapacak. Milletvekilerinin önerileri değerlendirilecek. Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun Hasdal'da nikah şahidi olması nedeniyle toplantıyı gurup başkanvekilleri yapacak. Ancak, CHP'de sesler giderek yükseliyor. 'Peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak?' Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, Bülent Arınç'ın, Grup Başkanvekili Nurettin Canikli'nin kamuda türbanla ilgili daha bir kaç yıl önce 'Böyle bir gündemimiz yok’ açıklamalarını hatırlattı ve bu işin AİHM'in en son kararı ile Anayasa'ya aykırı olduğuna dikkat çekti. Yılmaz, "Biri türbanla, biri Musevi Taksesiyle, BDP'liler peşmerge kıyafetiyle gelirse ne olacak. Bunlar, toplumsal barışı bozar" diye konuştu.
682328
haber
DHA YURT BÜLTENİ 13
Bayram iznine gelen uzman çavuş, kazada yaşamını yitirdi Kayseri'nin Develi ilçesine Kurban Bayramı iznini geçirmek için gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir (26), bulunduğu hafif ticari aracın takla atması sonucu yaşamını yitirdi
Kayseri'nin Develi ilçesine Kurban Bayramı iznini geçirmek için gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir (26), bulunduğu hafif ticari aracın takla atması sonucu yaşamını yitirdi. Kazada, 5 kişi de yaralandı. Kaza, Develi ilçesi Sindelhöyük Mahallesi'nde meydana geldi.Y.S. yönetimindeki 06 BE 5255 plakalı hafif ticari araç, sürücünün direksiyon kontrolünü yitirmesi sonucu takla attı. Kazada, Kurban Bayramı iznini geçirmek için Kırıkkale'den memleketi Kayseri'nin Develi ilçesine gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir yaşamını yitirdi. Sürücü Y.S. ile araçta bulunan E.S., O.S., V.S. ve A.K. de çeşitli yerlerinden yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Uzman Çavuş Seyit Tekir'in cansız bedeni de Develi Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Jandarma, kaza ile ilgili soruşturma başlattı. Görüntü Dökümü: -------------- - Kaza yerinden görüntüler Haber: Yasin DALKILIÇ-Kamera:Vatandaş Cep telefonu çekimi 1 dakika 28 saniye /5 MB GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ ============= 3 kişinin hayatını kaybettiği kaza güvenlik kamerasında ELAZIĞ-Bingöl karayolunda Kovancılar ilçesi yakınlarında bir aracın park halindeki bir TIR'a çarpması sonucu meydana gelen kazada 3 kişi yaşamını yitirdi. Kaza anı bölgedeki MOBESE kamerasına saniye yansıya yansıdı. Bingöl'den Elazığ istikametine gelen Feysel Başar yönetimindeki 34 VL 9789 plakalı otomobil dün gece saat 02.00 sıralarında Kovancılar ilçesi Saraybahçe köyü mevkiinde park halindeki 21 BB 019 plakalı TIR'a çarptı. Kazadan sonra çok sayıda sağlık ve jandarmla ekipleri kaza bölgesine sevk edilirken, yapılan incelemede kazada araç sürücüsü Başar ve adı öğrenilemeyen bir kişinin öldüğü tespit edilirken, ağır yaralanan başka bir kişi ise kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. KAZA ANI MOBESE KAMERASINDA Elazığ-Bingöl karayolunda dün gece meydana gelen ve 3 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan kaza anı MOBESE kamerasına yansıdı. Görüntüler de, yol kenarında duran bir TIR'a yoldan geçen aracın hızla gelip çarpması görüldü. Görünrüntü dökümü: -MOBESE kamerası -Aracın çarpması -Araçların geçmesi -Dumanların yükselmesi -Genel ve detay Haber-Kamera: Erkan BAY-ELAZIĞ,(DHA) GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ =============== Burdur'da kırmızı düdük uygulaması İÇİŞLERİ Bakanlığı'nın talimatıyla Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulan 'kırmızı düdük' projesi kapsamında Burdur- Antalya karayolunda durdurulan araçlardaki çocuklara kırmızı düdük verildi. Burdur Valisi Hasan Şıldak, İl Emniyet Müdür vekili Hakan Sırmacı, İl Jandarma Komutan vekili Albay Mehmet Çelik ile birlikte Organize Sanayi Bölgesi'ndeki uygulama noktasında Antalya istikametine giden otomobiller durdurulurken, çocuklara 'kırmızı düdük' dağıttı. Vali Hasan Şıldak, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Sürücülerimizin bilinç düzeyini ve trafik anlayışını daha da yükseltmek, derecesini geliştirmek ve özellikle araçlarda bulunan çocuklarımızın kampanya kapsamında velilerine, anne, babalarına direksiyon başında hata yapmaları, kurallara uymamaları halinde düdük çalarak ikazda bulunmak amacını taşıyan, temel felsefesi genç neslin bilinçlendirilmesi olan bu kampanyanın uygulamasını yaptık. Bu kampanyanın çok iyi sonuçlar getireceğini doğuracağını düşünüyorum" dedi. Burdur bölgesinde yoğun bir trafik akışı olduğunu aktaran Vali Şıldak, şunları söyledi: "Özellikle Ankara- Antalya- Fethiye yol güzergahında bulunmamız sebebiyle yoğun bir trafik akışı ile karşı karşıyayız. 17 Ağustos saat 17.30'dan itibaren saat 02.30'a kadar Antalya istikametine yaklaşık 7 bin, Muğla- Denizli güzergahına 5 bin araç geçişi söz konusu. 115 polis, 21 jandarma olmak üzere 136 personelle trafik tedbirlerini aldık. Toplam 61 polis, 11 jandarma olmak üzere 72 araç görevlendirildi. 3 jandarma bölgesinde, 3 polis bölgesinde olmak üzere 6 kameralı denetim aracı, 2 sabit noktada 7/24 esasına göre sürekli denetim halindeyiz. Bu itibarla ilimizde alınan bu tedbirler kapsamında 16 kaza meydana geldi ve 19 vatandaşımız yaralandı. Bir vatandaşımızı il merkezindeki kazada kaybettik. Bu tedbirler bayram süresi sonuna kadar devam edecek. Emniyet ve jandarma görevlilerimize teşekkür ediyor, başarılar diliyorum." Vali Şıldak, emniyet ve jandarma bölgemizde drone desteğiyle denetim yapılacağını da aktardı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------- - Vali Şıldak'ın çocuklara kırmızı düdük ve çeşitli hediyeler vermesi - Sürücülere projeyi anlatması - Valinin gazetecilere açıklama yapması - Detay HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,(DHA) ========== Erzurum'da sağanak ve dolu yağışı ERZURUM, (DHA)- ERZURUM'da 10 dakikalık sağanak ve dolu hayatı olumsuz etkiledi. Ev ve işyerleri su altında kalırken, yollar da göle döndü. Bugün 15.00 sarılarında aniden bastıran şiddetli yağmur ve dolu, kısa sürede cadde ve sokakları suyla doldurdu. Bazı ev ve iş yerlerini su bastı. İş yeri sahipleri ve çalışanları suyu tahliye etmeye çalıştı. Yağmura hazırlıksız yakalanan vatandaşlar ise iş yerleri ve saçak altlarında bekledi. Palandöken ilçesindeki Kayakla Atlama Kuleleri önündeki yol, suyla kaplanması nedeniyle yaklaşık 2 saat ulaşıma kapandı. Bir iş yeri sahibi dükkanın önüne pet şişeleri duvar gibi dizerek önlem almaya çalışırken, itfaiye ve belediye ekipleri de mağdur vatandaşların yardımına koştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Yağmur yağması -Vatandaşların işyerlerine sığınması -Bir işyeri sahibinin ped şişelerle işlyerinin önünde önlem alması -Esnafla röp -Suların içinde yürüyenler Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM, (DHA) ============= Zifte yapışan yavru köpekleri itfaiye kurtardı MAHMUDİYE,(Eskişehir),(DHA)- ESKİŞEHİR'in Mahmudiye ilçesinde, duvar kenarına dökülen zifte giren 2 yavru köpeği, itfaiye ekipleri kurtardı. Mahmudiye ilçe merkezinde meydana gelen olayda, vatandaşlar duvar kenarında zifte yapışmış olan 2 yavru köpeği görünce itfaiyeyi arayıp yardım istedi. Kısa sürede gelen itfaiye ekipleri, zifte yapışan yavru köpekleri çıkardı. Ziftten kurtarılan yavru köpeklere vatandaşlar yiyecek ve su verdi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Cep telefonuya çekilmiş görüntülerde; -Zifte yapışan köpeklerin kurtarılma çalışması -Köpeklerin kurtarıldıktan sonra çekilen görüntüsü Haber-Kamera: ESKİŞEHİR (DHA) ================ Artvin'de çevreciler piknikte buluştu ARTVİN'de madencilik faaliyetlerine karşı mücadele yürüten Yeşil Artvin Derneği ve çevre platformu üyeleri, 'Cerattepe için Artvin buluşması' adıyla 25 Ağustos'ta düzenlemek istediği konser ve söyleşi etkinliklerine Valilik tarafından izin verilmesi üzerine Kafkasör Yaylası’nda düzlenen piknikte bir araya geldi. Artvin Çevre Platformu’nun düzenlediği ve Yeşil Artvin Derneği’nin ev sahipliği yaptığı ‘Cerattepe için Artvin Buluşması’ etkinliği Kafkasör Yaylası’nda gerçekleşti. Artvin Valiliği’nin yaylada konser ve söyleşi etkinliğine izin alamayan çevreciler, yaylada piknik yaparak tepkilerini dile getirdi. Yaylaya ‘Madene hayır’ yazılı tişörtler giyinerek gelen çevreciler, yanlarına getirdikleri pasta, börek ve yöresel yemekleri de birbirlerine ikram etti. ‘Katil şirket Artvin’i ter et’ sloganı atan çevreciler, piknikte akordeon eşliğinde horon oynayarak tepkilerini gösterdi. ‘BENİ ÖLDÜRSÜNLER ARTVİN’İ RAHAT BIRAKSINLAR’ Cerattepe mücadelesinin simgesi haline gelen 95 yaşındaki Erzade Yalçıntaş da pikniğe katılarak, mücadelelerinin süreceğini söyledi. Yalçıntaş, "Cerattepe’de madene kesinlikle hayır diyorum. Memleketimizi çöl etmesinler, yeşilimizi soldurmasınlar. Arılarımızı balıklarımızı öldürmesinler doğamızı kirletmesinler. Desinler ki: ‘seni burada öldüreceğiz madeni de durduracağız’ Hemen yatarım bıçak altına. Beni öldürsünler yeter ki Artvin kurtulsunö dedi. ‘ÖNEMLİ BİR ETKİNLİK OLDU’ İstanbul’da bulunan Artvin STK ve Platformlar adına konuşan Mustafa Melek de, OHAL koşullarında doğa yanlısı mücadelenin zor olduğu dönemlerde Cerattepe mücadelesini Artvin dışına taşıyabilmek için çaba gösterdiklerini belirterek, önemi bir etkinliğe imza atıldığını ifade etti. ‘BİZ İNSANLARIN BAŞINA ZEHİR DÖKMÜYORUZ’ Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan valiliğin izin vermemesinin etkinliği bir piknik ve sohbet etkinliğine dönüştürdüğünü kaydederek şunları söyledi: "Esasında bugün burada bir forum yapılacaktı Çoruh Park’ta da bir konser düzenlenecekti. 25 Temmuz’da Artvin Valiliğine başvurduk. Ne yazık ki son 2 gün kala mesai bitimine doğru sudan bahanelerle etkinliğimizi valilik iptal etti. Bu yasaklamanın anlaşılabilir bir tarafı yok. Biz insanların başına zehir dökmüyoruz onlara zarar vermiyoruz biz sadece pikniğimizi yapıyoruz şu andaö ‘AMACIMIZ DOĞAYA SAHİP ÇIKMAK’ Avukat Bedrettin Kalın ise, amaçlarının doğaya sahip çıkmak olduğunu anlatarak, "Türkiye’nin birçok yerinden insanlar kalkıp buraya kadar geldiler. 24 saat yolculukları göze alarak gelmelerinin sebebi şudur; bu doğaya Artvin’ sahip çıkmak için buradalar Cerattepe’de ki bir madenciliğin çevresel etkilerinin ağır olacağını biz söylemiyoruz, bilim insanları söylüyor biz bu doğaya sahip çıkmanın gelecek nesillere aktarılmasının inancıyla bur işi yapıyoruz. 25 bin kişilik bir kent yaşamının tam üzerinde madencilik faaliyeti yapılmaya çalışıyor biz buna engel olmaya çalışıyoruzö ifadesinde bulundu. Etkinlik akordeon eşliğinde horan oynanması ile sona erdi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ Piknik görüntüsü Yayladan görüntler Horon oynanması Konuşmalar detaylar HABER KAMERA: Adem GÜNGÖR/ARTVİN-DHA
89,036
# DHA YURT BÜLTENİ 13 ## Özet Bayram iznine gelen uzman çavuş, kazada yaşamını yitirdi Kayseri'nin Develi ilçesine Kurban Bayramı iznini geçirmek için gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir (26), bulunduğu hafif ticari aracın takla atması sonucu yaşamını yitirdi ## İçerik Kayseri'nin Develi ilçesine Kurban Bayramı iznini geçirmek için gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir (26), bulunduğu hafif ticari aracın takla atması sonucu yaşamını yitirdi. Kazada, 5 kişi de yaralandı. Kaza, Develi ilçesi Sindelhöyük Mahallesi'nde meydana geldi.Y.S. yönetimindeki 06 BE 5255 plakalı hafif ticari araç, sürücünün direksiyon kontrolünü yitirmesi sonucu takla attı. Kazada, Kurban Bayramı iznini geçirmek için Kırıkkale'den memleketi Kayseri'nin Develi ilçesine gelen Jandarma Uzman Çavuş Seyit Tekir yaşamını yitirdi. Sürücü Y.S. ile araçta bulunan E.S., O.S., V.S. ve A.K. de çeşitli yerlerinden yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Uzman Çavuş Seyit Tekir'in cansız bedeni de Develi Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Jandarma, kaza ile ilgili soruşturma başlattı. Görüntü Dökümü: -------------- - Kaza yerinden görüntüler Haber: Yasin DALKILIÇ-Kamera:Vatandaş Cep telefonu çekimi 1 dakika 28 saniye /5 MB GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ ============= 3 kişinin hayatını kaybettiği kaza güvenlik kamerasında ELAZIĞ-Bingöl karayolunda Kovancılar ilçesi yakınlarında bir aracın park halindeki bir TIR'a çarpması sonucu meydana gelen kazada 3 kişi yaşamını yitirdi. Kaza anı bölgedeki MOBESE kamerasına saniye yansıya yansıdı. Bingöl'den Elazığ istikametine gelen Feysel Başar yönetimindeki 34 VL 9789 plakalı otomobil dün gece saat 02.00 sıralarında Kovancılar ilçesi Saraybahçe köyü mevkiinde park halindeki 21 BB 019 plakalı TIR'a çarptı. Kazadan sonra çok sayıda sağlık ve jandarmla ekipleri kaza bölgesine sevk edilirken, yapılan incelemede kazada araç sürücüsü Başar ve adı öğrenilemeyen bir kişinin öldüğü tespit edilirken, ağır yaralanan başka bir kişi ise kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. KAZA ANI MOBESE KAMERASINDA Elazığ-Bingöl karayolunda dün gece meydana gelen ve 3 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan kaza anı MOBESE kamerasına yansıdı. Görüntüler de, yol kenarında duran bir TIR'a yoldan geçen aracın hızla gelip çarpması görüldü. Görünrüntü dökümü: -MOBESE kamerası -Aracın çarpması -Araçların geçmesi -Dumanların yükselmesi -Genel ve detay Haber-Kamera: Erkan BAY-ELAZIĞ,(DHA) GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ =============== Burdur'da kırmızı düdük uygulaması İÇİŞLERİ Bakanlığı'nın talimatıyla Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulan 'kırmızı düdük' projesi kapsamında Burdur- Antalya karayolunda durdurulan araçlardaki çocuklara kırmızı düdük verildi. Burdur Valisi Hasan Şıldak, İl Emniyet Müdür vekili Hakan Sırmacı, İl Jandarma Komutan vekili Albay Mehmet Çelik ile birlikte Organize Sanayi Bölgesi'ndeki uygulama noktasında Antalya istikametine giden otomobiller durdurulurken, çocuklara 'kırmızı düdük' dağıttı. Vali Hasan Şıldak, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Sürücülerimizin bilinç düzeyini ve trafik anlayışını daha da yükseltmek, derecesini geliştirmek ve özellikle araçlarda bulunan çocuklarımızın kampanya kapsamında velilerine, anne, babalarına direksiyon başında hata yapmaları, kurallara uymamaları halinde düdük çalarak ikazda bulunmak amacını taşıyan, temel felsefesi genç neslin bilinçlendirilmesi olan bu kampanyanın uygulamasını yaptık. Bu kampanyanın çok iyi sonuçlar getireceğini doğuracağını düşünüyorum" dedi. Burdur bölgesinde yoğun bir trafik akışı olduğunu aktaran Vali Şıldak, şunları söyledi: "Özellikle Ankara- Antalya- Fethiye yol güzergahında bulunmamız sebebiyle yoğun bir trafik akışı ile karşı karşıyayız. 17 Ağustos saat 17.30'dan itibaren saat 02.30'a kadar Antalya istikametine yaklaşık 7 bin, Muğla- Denizli güzergahına 5 bin araç geçişi söz konusu. 115 polis, 21 jandarma olmak üzere 136 personelle trafik tedbirlerini aldık. Toplam 61 polis, 11 jandarma olmak üzere 72 araç görevlendirildi. 3 jandarma bölgesinde, 3 polis bölgesinde olmak üzere 6 kameralı denetim aracı, 2 sabit noktada 7/24 esasına göre sürekli denetim halindeyiz. Bu itibarla ilimizde alınan bu tedbirler kapsamında 16 kaza meydana geldi ve 19 vatandaşımız yaralandı. Bir vatandaşımızı il merkezindeki kazada kaybettik. Bu tedbirler bayram süresi sonuna kadar devam edecek. Emniyet ve jandarma görevlilerimize teşekkür ediyor, başarılar diliyorum." Vali Şıldak, emniyet ve jandarma bölgemizde drone desteğiyle denetim yapılacağını da aktardı. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------- - Vali Şıldak'ın çocuklara kırmızı düdük ve çeşitli hediyeler vermesi - Sürücülere projeyi anlatması - Valinin gazetecilere açıklama yapması - Detay HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,(DHA) ========== Erzurum'da sağanak ve dolu yağışı ERZURUM, (DHA)- ERZURUM'da 10 dakikalık sağanak ve dolu hayatı olumsuz etkiledi. Ev ve işyerleri su altında kalırken, yollar da göle döndü. Bugün 15.00 sarılarında aniden bastıran şiddetli yağmur ve dolu, kısa sürede cadde ve sokakları suyla doldurdu. Bazı ev ve iş yerlerini su bastı. İş yeri sahipleri ve çalışanları suyu tahliye etmeye çalıştı. Yağmura hazırlıksız yakalanan vatandaşlar ise iş yerleri ve saçak altlarında bekledi. Palandöken ilçesindeki Kayakla Atlama Kuleleri önündeki yol, suyla kaplanması nedeniyle yaklaşık 2 saat ulaşıma kapandı. Bir iş yeri sahibi dükkanın önüne pet şişeleri duvar gibi dizerek önlem almaya çalışırken, itfaiye ve belediye ekipleri de mağdur vatandaşların yardımına koştu. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Yağmur yağması -Vatandaşların işyerlerine sığınması -Bir işyeri sahibinin ped şişelerle işlyerinin önünde önlem alması -Esnafla röp -Suların içinde yürüyenler Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM, (DHA) ============= Zifte yapışan yavru köpekleri itfaiye kurtardı MAHMUDİYE,(Eskişehir),(DHA)- ESKİŞEHİR'in Mahmudiye ilçesinde, duvar kenarına dökülen zifte giren 2 yavru köpeği, itfaiye ekipleri kurtardı. Mahmudiye ilçe merkezinde meydana gelen olayda, vatandaşlar duvar kenarında zifte yapışmış olan 2 yavru köpeği görünce itfaiyeyi arayıp yardım istedi. Kısa sürede gelen itfaiye ekipleri, zifte yapışan yavru köpekleri çıkardı. Ziftten kurtarılan yavru köpeklere vatandaşlar yiyecek ve su verdi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Cep telefonuya çekilmiş görüntülerde; -Zifte yapışan köpeklerin kurtarılma çalışması -Köpeklerin kurtarıldıktan sonra çekilen görüntüsü Haber-Kamera: ESKİŞEHİR (DHA) ================ Artvin'de çevreciler piknikte buluştu ARTVİN'de madencilik faaliyetlerine karşı mücadele yürüten Yeşil Artvin Derneği ve çevre platformu üyeleri, 'Cerattepe için Artvin buluşması' adıyla 25 Ağustos'ta düzenlemek istediği konser ve söyleşi etkinliklerine Valilik tarafından izin verilmesi üzerine Kafkasör Yaylası’nda düzlenen piknikte bir araya geldi. Artvin Çevre Platformu’nun düzenlediği ve Yeşil Artvin Derneği’nin ev sahipliği yaptığı ‘Cerattepe için Artvin Buluşması’ etkinliği Kafkasör Yaylası’nda gerçekleşti. Artvin Valiliği’nin yaylada konser ve söyleşi etkinliğine izin alamayan çevreciler, yaylada piknik yaparak tepkilerini dile getirdi. Yaylaya ‘Madene hayır’ yazılı tişörtler giyinerek gelen çevreciler, yanlarına getirdikleri pasta, börek ve yöresel yemekleri de birbirlerine ikram etti. ‘Katil şirket Artvin’i ter et’ sloganı atan çevreciler, piknikte akordeon eşliğinde horon oynayarak tepkilerini gösterdi. ‘BENİ ÖLDÜRSÜNLER ARTVİN’İ RAHAT BIRAKSINLAR’ Cerattepe mücadelesinin simgesi haline gelen 95 yaşındaki Erzade Yalçıntaş da pikniğe katılarak, mücadelelerinin süreceğini söyledi. Yalçıntaş, "Cerattepe’de madene kesinlikle hayır diyorum. Memleketimizi çöl etmesinler, yeşilimizi soldurmasınlar. Arılarımızı balıklarımızı öldürmesinler doğamızı kirletmesinler. Desinler ki: ‘seni burada öldüreceğiz madeni de durduracağız’ Hemen yatarım bıçak altına. Beni öldürsünler yeter ki Artvin kurtulsunö dedi. ‘ÖNEMLİ BİR ETKİNLİK OLDU’ İstanbul’da bulunan Artvin STK ve Platformlar adına konuşan Mustafa Melek de, OHAL koşullarında doğa yanlısı mücadelenin zor olduğu dönemlerde Cerattepe mücadelesini Artvin dışına taşıyabilmek için çaba gösterdiklerini belirterek, önemi bir etkinliğe imza atıldığını ifade etti. ‘BİZ İNSANLARIN BAŞINA ZEHİR DÖKMÜYORUZ’ Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan valiliğin izin vermemesinin etkinliği bir piknik ve sohbet etkinliğine dönüştürdüğünü kaydederek şunları söyledi: "Esasında bugün burada bir forum yapılacaktı Çoruh Park’ta da bir konser düzenlenecekti. 25 Temmuz’da Artvin Valiliğine başvurduk. Ne yazık ki son 2 gün kala mesai bitimine doğru sudan bahanelerle etkinliğimizi valilik iptal etti. Bu yasaklamanın anlaşılabilir bir tarafı yok. Biz insanların başına zehir dökmüyoruz onlara zarar vermiyoruz biz sadece pikniğimizi yapıyoruz şu andaö ‘AMACIMIZ DOĞAYA SAHİP ÇIKMAK’ Avukat Bedrettin Kalın ise, amaçlarının doğaya sahip çıkmak olduğunu anlatarak, "Türkiye’nin birçok yerinden insanlar kalkıp buraya kadar geldiler. 24 saat yolculukları göze alarak gelmelerinin sebebi şudur; bu doğaya Artvin’ sahip çıkmak için buradalar Cerattepe’de ki bir madenciliğin çevresel etkilerinin ağır olacağını biz söylemiyoruz, bilim insanları söylüyor biz bu doğaya sahip çıkmanın gelecek nesillere aktarılmasının inancıyla bur işi yapıyoruz. 25 bin kişilik bir kent yaşamının tam üzerinde madencilik faaliyeti yapılmaya çalışıyor biz buna engel olmaya çalışıyoruzö ifadesinde bulundu. Etkinlik akordeon eşliğinde horan oynanması ile sona erdi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ Piknik görüntüsü Yayladan görüntler Horon oynanması Konuşmalar detaylar HABER KAMERA: Adem GÜNGÖR/ARTVİN-DHA
987052
haber
Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann istifa etti
Weismann, kişisel nedenlerden dolayı görevini bırakacağını açıkladı
20 Ekim 2021 13:00 Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Jens Weidmann, kişisel nedenlerden dolayı bu yıl sonunda görevini bırakacağını açıkladı. Weidmann, Bundesbank internet sitesinde yayınlanan açıklamasında, "Bundesbank'a ve aynı zamanda kendime yönelik yeni bir sayfa açmak için 10 yıldan fazla bir sürenin iyi bir zaman olduğu sonucuna vardım." ifadesini kullandı. Kişisel nedenlerle görevinden ayrılmak istediğini belirten Weidmann, Almanya Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'e kendisini 31 Aralık'ta görevden almasını istediğini belirtti. Aynı zamanda ECB Yönetim Konseyi Üyesi olan Jens Weidmann, Mayıs 2011'den beri Bundesbank başkanı olarak görev yapıyordu. Weidmann, 2011 yılından bu yana istifa eden dördüncü ECB Yönetim Konseyi üyesi olacak. Weidmann'ın merkez bankası başkanlığı görevi 1 Mayıs 2019’dan sonra 8 yıl daha uzatılmıştı. (AA)
56,365
# Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann istifa etti ## Özet Weismann, kişisel nedenlerden dolayı görevini bırakacağını açıkladı ## İçerik 20 Ekim 2021 13:00 Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Jens Weidmann, kişisel nedenlerden dolayı bu yıl sonunda görevini bırakacağını açıkladı. Weidmann, Bundesbank internet sitesinde yayınlanan açıklamasında, "Bundesbank'a ve aynı zamanda kendime yönelik yeni bir sayfa açmak için 10 yıldan fazla bir sürenin iyi bir zaman olduğu sonucuna vardım." ifadesini kullandı. Kişisel nedenlerle görevinden ayrılmak istediğini belirten Weidmann, Almanya Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'e kendisini 31 Aralık'ta görevden almasını istediğini belirtti. Aynı zamanda ECB Yönetim Konseyi Üyesi olan Jens Weidmann, Mayıs 2011'den beri Bundesbank başkanı olarak görev yapıyordu. Weidmann, 2011 yılından bu yana istifa eden dördüncü ECB Yönetim Konseyi üyesi olacak. Weidmann'ın merkez bankası başkanlığı görevi 1 Mayıs 2019’dan sonra 8 yıl daha uzatılmıştı. (AA)
218743
haber
Esenboğa'da yangın çıktı, hava trafiği 2 saat durdu!
Esenboğa Havalimanı'na elektrik veren kuvvet santralinde saat 08.00 sıralarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı
02 Aralık 2012 13:36 Ankara Esenboğa Havalimanı'nda enerji veren kuvvet santralinde sabah saatlerinde meydana gelen yangın nedeniyle hava trafiği durdu. Edinilen bilgiye göre, . Yangın nedeniyle Esenboğa Havalimanı radar ve diğer sistemleri durdu. Radar sistemlerinin durmasından dolayı Esenboğa Havalimanı'nda iniş ve kalkışlara izin verilmedi. Hava trafiğinin durmasından dolayı kalkış için sırada bekleyen uçaklar park yerine geri dönerken, yolcular terminallere alındı. Ankara'dan kalkış yapacak uçaklar da park pozisyonuna geri döndü. Uçuşlar saat 09.47'ten itibaren tekrar başladı. Pilotlar sürekli bilgi aldı Esenboğa Havalimanı'nda çıkan yangınla ilgili olarak pilotlar uzun bir süre Esenboğa Hava Trafik Kontrol Kulesi'nden bilgi aldı. İşte o konuşmalardan bazıları: KULE: Radarlarda arıza söz konusu, bana verilen bilgiye göre; bu nedenle bana verilen bilgiye göre; sizi kaldıramayacağız PİLOT: Geri dönelim mi efendim? KULE: Sizi tekrar arayacağım... KULE: Bana verilen bilgiye göre 102 numaralıya gitmeniz söylendi. PİLOT: Ne kadar bekleme süremiz muhtemelen? KULE: O konuda herhangi bir bilgi alamıyorum... PİLOT: Bize daha detaylı bilgi verir misiniz? Uçakta yolcu bekliyor, mesaimiz geceden devam ediyor. Ben detaylı bilgi almak konumundayım sizden. 1 saat sonra mı olur? 2 saat sonra mı olur? Aşağı yukarı biliyorlardır bunu... KULE: Efendim şöyle bir durum var burada. Kuvvet santralinde bir yangın çıktı. Yangına müdahele edilemiyor. Elektrik sistemleri şu an aküyle çalışıyor. Onun da bitmek üzere olduğu söylendi. Bize kalkış yapılamayacağı söylendi. Bize ne zaman düzeleceği hakkında net bir bilgi yok.
283,232
# Esenboğa'da yangın çıktı, hava trafiği 2 saat durdu! ## Özet Esenboğa Havalimanı'na elektrik veren kuvvet santralinde saat 08.00 sıralarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı ## İçerik 02 Aralık 2012 13:36 Ankara Esenboğa Havalimanı'nda enerji veren kuvvet santralinde sabah saatlerinde meydana gelen yangın nedeniyle hava trafiği durdu. Edinilen bilgiye göre, . Yangın nedeniyle Esenboğa Havalimanı radar ve diğer sistemleri durdu. Radar sistemlerinin durmasından dolayı Esenboğa Havalimanı'nda iniş ve kalkışlara izin verilmedi. Hava trafiğinin durmasından dolayı kalkış için sırada bekleyen uçaklar park yerine geri dönerken, yolcular terminallere alındı. Ankara'dan kalkış yapacak uçaklar da park pozisyonuna geri döndü. Uçuşlar saat 09.47'ten itibaren tekrar başladı. Pilotlar sürekli bilgi aldı Esenboğa Havalimanı'nda çıkan yangınla ilgili olarak pilotlar uzun bir süre Esenboğa Hava Trafik Kontrol Kulesi'nden bilgi aldı. İşte o konuşmalardan bazıları: KULE: Radarlarda arıza söz konusu, bana verilen bilgiye göre; bu nedenle bana verilen bilgiye göre; sizi kaldıramayacağız PİLOT: Geri dönelim mi efendim? KULE: Sizi tekrar arayacağım... KULE: Bana verilen bilgiye göre 102 numaralıya gitmeniz söylendi. PİLOT: Ne kadar bekleme süremiz muhtemelen? KULE: O konuda herhangi bir bilgi alamıyorum... PİLOT: Bize daha detaylı bilgi verir misiniz? Uçakta yolcu bekliyor, mesaimiz geceden devam ediyor. Ben detaylı bilgi almak konumundayım sizden. 1 saat sonra mı olur? 2 saat sonra mı olur? Aşağı yukarı biliyorlardır bunu... KULE: Efendim şöyle bir durum var burada. Kuvvet santralinde bir yangın çıktı. Yangına müdahele edilemiyor. Elektrik sistemleri şu an aküyle çalışıyor. Onun da bitmek üzere olduğu söylendi. Bize kalkış yapılamayacağı söylendi. Bize ne zaman düzeleceği hakkında net bir bilgi yok.
445126
haber
Ulaştırma Bakanı'ndan Mavi Balina oyunu açıklaması
"Kişiler, direk link oluşturdukları için müdahale edip yasaklayamıyoruz"
20 Eylül 2017 15:43 Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan tartışma yaratan Mavi Balina oyunu hakkında, "Tabi bu oyunu, diğer zararlı içeriğe sahip oyunları yasaklayabiliyoruz. Yayınını durdurabiliyoruz. Ancak bunun diğerlerinden farkı şu, kişiler birbiriyle irtibat kurup direkt link oluşturup oynadıkları için müdahile edip yasaklayamıyorsunuz" ifadelerini kullandı. Arslan, ebeveyinleri bu oyun hakkında uyararak, "bu tip oyunların herhangi bir kurumda oynatıldığını duyarlarsa bu konuda gerekli bildirimleri yapsınlar" açıklamasında bulundu. Arslan konu hakkında şunları söyledi: Özellikle Mavi balina oyununu zararlı içerikler içerdiğini, bunu oynayanların zarar gördüğünü, çocukların psikolojilerinin bozulması dahil birçok olumsuz sonuçlar doğurduğunu biliyoruz. Tabi bu oyunu, diğer zararlı içeriğe sahip oyunları yasaklayabiliyoruz. Yayınını durdurabiliyoruz. Ancak bunun diğerlerinden farkı şu, kişiler birbiriyle irtibat kurup direkt link oluşturup oynadıkları için müdahile edip yasaklayamıyorsunuz. Ancak bu servisi sağlayan özellikle toplu olarak bu hizmeti sağlayan internet servis sağlayıcıların bu tip zararlı içerik içeren oyunları oynatmaması bu hizmeti vermemesi adına zaten düzenlemelerimiz var. Bu konuda onları tekrar uyardık. Ancak daha da önemlisi fiilen sahada bunu nasıl engelleyebiliriz konusunda gerek BTK kurul başkanlığımız gerekse İçişleri bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğümüz şu an birlikte bir çalışma yapıyorlar. Amacımız bu tip oyunlarla karşılaşacak çocuklarımızın servis sağlayıcılarından başlayarak bu oyunu oynamalarının engellenmesi. Ve yine bu konuda velilerimizden istirhamımız, bu tip oyunların herhangi bir kurumda oynatıldığını duyarlarsa bu konuda gerekli bildirimler yaparlarsa bun tip zararlı içeriğe sahip oyunları engellemiş oluruz. Gençler arasında yayılan ve dünya çapında yüzlerce intihar olayıyla bağdaştırılan Mavi Balina isimli oyunda, oyuncularından çoğu şiddet içeren 50 talimatı yerine getirmesi isteniyor. 50 günlük bir süreyi kapsayan bu komutlar arasında derin olmayacak şekliyle kol ve bacakların kesilmesi, belirli bir süre boyunca kimse ile görüşülmemesi, yüksek sesli olarak müzik dinlenilmesi gibi aşamalar yer alıyor. 50. günün sonunda kişiye son aşama olan "yüksekten atlayarak ya da kendini asarak" intihar etme komutu veriliyor. Uzmanlar bu konuda ebeveyinleri uyarıyor. NLP Uzmanları Dernek Başkanı Mustafa Kılınç'ın oyunla ilgili, "Özellikle gece 03.00’ten sonra kalkıp oyun oynuyor ya da korku filmi izliyorsa, ‘suskunluk’ ve ‘yalnızlık’ orucuna girdiyse, size ya da arkadaşlarına karşı zarar verme gibi eylemleri varsa, yaptıklarının resmini çekme ve kanıtlama çabası içindeyse, elinde, kollarında, kasıklarında ya da herhangi bir yerinde hayvansal figürler varsa, vücuduna kesici aletlerle zarar vermişse, odasında yaşamaya başladıysa çocuğunuz için alarm zilleri çalmaya başladı demektir. Bu bağımlılıktan çocuğun bilinçaltı programının yeniden yapılandırılmasıyla kurtulmak mümkün" sözlerini sarf etmişti.
298,842
# Ulaştırma Bakanı'ndan Mavi Balina oyunu açıklaması ## Özet "Kişiler, direk link oluşturdukları için müdahale edip yasaklayamıyoruz" ## İçerik 20 Eylül 2017 15:43 Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan tartışma yaratan Mavi Balina oyunu hakkında, "Tabi bu oyunu, diğer zararlı içeriğe sahip oyunları yasaklayabiliyoruz. Yayınını durdurabiliyoruz. Ancak bunun diğerlerinden farkı şu, kişiler birbiriyle irtibat kurup direkt link oluşturup oynadıkları için müdahile edip yasaklayamıyorsunuz" ifadelerini kullandı. Arslan, ebeveyinleri bu oyun hakkında uyararak, "bu tip oyunların herhangi bir kurumda oynatıldığını duyarlarsa bu konuda gerekli bildirimleri yapsınlar" açıklamasında bulundu. Arslan konu hakkında şunları söyledi: Özellikle Mavi balina oyununu zararlı içerikler içerdiğini, bunu oynayanların zarar gördüğünü, çocukların psikolojilerinin bozulması dahil birçok olumsuz sonuçlar doğurduğunu biliyoruz. Tabi bu oyunu, diğer zararlı içeriğe sahip oyunları yasaklayabiliyoruz. Yayınını durdurabiliyoruz. Ancak bunun diğerlerinden farkı şu, kişiler birbiriyle irtibat kurup direkt link oluşturup oynadıkları için müdahile edip yasaklayamıyorsunuz. Ancak bu servisi sağlayan özellikle toplu olarak bu hizmeti sağlayan internet servis sağlayıcıların bu tip zararlı içerik içeren oyunları oynatmaması bu hizmeti vermemesi adına zaten düzenlemelerimiz var. Bu konuda onları tekrar uyardık. Ancak daha da önemlisi fiilen sahada bunu nasıl engelleyebiliriz konusunda gerek BTK kurul başkanlığımız gerekse İçişleri bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğümüz şu an birlikte bir çalışma yapıyorlar. Amacımız bu tip oyunlarla karşılaşacak çocuklarımızın servis sağlayıcılarından başlayarak bu oyunu oynamalarının engellenmesi. Ve yine bu konuda velilerimizden istirhamımız, bu tip oyunların herhangi bir kurumda oynatıldığını duyarlarsa bu konuda gerekli bildirimler yaparlarsa bun tip zararlı içeriğe sahip oyunları engellemiş oluruz. Gençler arasında yayılan ve dünya çapında yüzlerce intihar olayıyla bağdaştırılan Mavi Balina isimli oyunda, oyuncularından çoğu şiddet içeren 50 talimatı yerine getirmesi isteniyor. 50 günlük bir süreyi kapsayan bu komutlar arasında derin olmayacak şekliyle kol ve bacakların kesilmesi, belirli bir süre boyunca kimse ile görüşülmemesi, yüksek sesli olarak müzik dinlenilmesi gibi aşamalar yer alıyor. 50. günün sonunda kişiye son aşama olan "yüksekten atlayarak ya da kendini asarak" intihar etme komutu veriliyor. Uzmanlar bu konuda ebeveyinleri uyarıyor. NLP Uzmanları Dernek Başkanı Mustafa Kılınç'ın oyunla ilgili, "Özellikle gece 03.00’ten sonra kalkıp oyun oynuyor ya da korku filmi izliyorsa, ‘suskunluk’ ve ‘yalnızlık’ orucuna girdiyse, size ya da arkadaşlarına karşı zarar verme gibi eylemleri varsa, yaptıklarının resmini çekme ve kanıtlama çabası içindeyse, elinde, kollarında, kasıklarında ya da herhangi bir yerinde hayvansal figürler varsa, vücuduna kesici aletlerle zarar vermişse, odasında yaşamaya başladıysa çocuğunuz için alarm zilleri çalmaya başladı demektir. Bu bağımlılıktan çocuğun bilinçaltı programının yeniden yapılandırılmasıyla kurtulmak mümkün" sözlerini sarf etmişti.
8226
haber
Yargıdan bağımsızlık isyanı
HSYK'nın yeni Başkanvekili Kadir Özbek, 'Yargının bağımsızlığını gölgeliyor' diye makam odasından Adalet Bakanlığı amblemli flamayı kaldırttı
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekilliği'ni Mahmut Acar’dan devralan Kadir Özbek, yıllardır dile getirilen "HSYK’nin tam bağımsız bir kurum olması gerektiği" mesajını, sembolik bir tepki ile ortaya koydu. Özbek, görevi devraldığı gün ilk iş olarak makam odasındaki "Adalet Bakanlığı" amblemli flamayı yargı bağımsızlığını gölgelediği için kaldırdığını söyledi. 12 EYLÜL ÖNCESİNİ ARIYORUZ Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın doğal üye olduğu HSYK’nin bugünkü yapısını, "12 Eylül’den önceki Yüksek Kurulu arıyoruz" sözleriyle eleştiren Özbek, hakimler ve savcılar hakkındaki soruşturmaları yürüten Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın, 12 Eylül’den önce Yüksek Hakimler Kurulu’na bağlı olduğunu hatırlattı. Özbek, "Bugün bakanlık izin vermezse HSYK olarak, ‘Soruşturma açın’ deme yetkimiz bile yok" diye konuştu. Anayasadakİ üç erk yasama, yürütme ve yargı. Yürütme ve yasamaya bağımsız diyemeyiz. Adeta üvey evlat konumundaki yargı ise bağımsız olmak için yıllardır çırpınıyor. Siyasi iktidarlar yargıdan gelen eleştirileri adeta duymazdan gelip, "Yargı elimin içinde olsun" anlayışıyla hareket etti. 12 Eylül’den önceki Yüksek Hakimler Kurulu’nu arıyoruz. 11 kişiden oluşan bu kurul bugünkü HSYK ile oranlanamayacak ölçüde bağımsızdı. Bugünkü HSYK’nin sekreteryası bile Adalet Bakanlığı’na bağlı. Yazı yazdıracak katibimiz bile yok. TAVRIM ŞAHİN’E DEĞİL HSYK üyeleri, Adalet Bakanlığı’nın bürokratı veya adamı değil. Ancak fotoğrafa bakıldığında tam aksi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu görüntüyü kısmen de olsa silmek için sembolik girişimlerde bulundum. Göreve başladığım ilk gün makam odamdaki "Adalet Bakanlığı" amblemli flamayı kaldırdım. Sayın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’le herhangi bir sorunumuz yok. Bu tavır Sayın Şahin’e değil, sisteme yönelik bir tepkidir. Kurul toplantılarının yapıldığı odadaki bakanlık filamasını ise toplantılara bakan başkanlık yaptığı için nezaketen kaldırmadık. ÖZEL AMBLEMİMİZ OLACAK HSYK’nın kendisine ait bir web sayfası yok. HSYK hakkında bilgi edinmek isteyenler Adalet Bakanlığı’nın internet sitesi kanalıyla bu bilgiye ulaşabiliyorlar. Bu görüntü bile Kurul’un bağımsızlığını zedeliyor. Seçilerek gelen HSYK üyesi arkadaşlarla görüşüp, özel bir sayfa hazırlanması için çalışma başlattık. Ayrıca HSYK’ye özel bir amblem hazırlatıyoruz. DEMOKRASİ KONUŞMAKLA OLMUYOR Herkesin dilinde "demokrasi" sözcüğü var. Demokrasi, bu sözcüğü ifade etmekle oluşmuyor. İnsanların bundan söz ederken önce kendilerinin demokrasiyi benimsemeleri lazım. Yargı bağımsızlığı, demokraside olmazsa olmaz bir kuraldır. Yargının da kendi içinde bağımsız olması gerekir. Bir hakimin, önce kendisine karşı bağımsız olması şart. Dışarının etkilerine karşı kendisini korumalı ve her zaman "Acaba yaptıklarım doğru mu, birilerinin etkisinde kaldım mı, adalet duygusundan uzaklaştım mı?" sorusunu sormalıdır. KİMLİĞİMİZ DE YOK HSYK üyelerinin maalesef kimlikleri de yok. Çünkü yıllardır Adalet Bakanlığı’nın birimi gibi algılanmış. Bu yanlış algıyı silmek ve Kurul’un bağımsız olduğunu göstermek için ilk kez HSYK kimlikleri hazırlatacağız. Sembolik bu tepkilerin amacı, "HSYK’nin tam bağımsız bir kurum olması gerektiği" mesajını vermektir. MÜFETTİŞLER AJAN GİBİ ALGILANIYOR Hakim ve savcılar hakkında yapılan şikayetler Adalet Bakanı’nın izin vermesi durumunda, Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından soruşturuluyor. Teftiş Kurulu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanı, siyasi bir partinin temsilcisi. Böyle olunca, Teftiş Kurulu Başkanlığı siyasi iradeye bağlı bir kurum, müfettişler de bakanlığın ajanı gibi algılanıyor. Teftiş Kurulu’nun, HSYK’ye bağlanması gerekir. ‘SORUŞTURMA AÇ’ DİYEMİYORUZ Teftiş Kurulu Başkanlığı 12 Eylül’den önce Yüksek Hakimler Kurulu’na bağlıydı. O dönemde hakim ve savcılar hakkındaki şikayetlerde soruşturma için bakanın izni aranmazdı. Bugün bakanlık izin vermezse "Soruşturma aç" deme yetkimiz bile yok. HSYK’ya ulaşan şikayetleri, üst yazı ile bakanlığa gönderiyor ve sonucunun bildirilmesini istiyoruz." (Akşam)
253,177
# Yargıdan bağımsızlık isyanı ## Özet HSYK'nın yeni Başkanvekili Kadir Özbek, 'Yargının bağımsızlığını gölgeliyor' diye makam odasından Adalet Bakanlığı amblemli flamayı kaldırttı ## İçerik Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekilliği'ni Mahmut Acar’dan devralan Kadir Özbek, yıllardır dile getirilen "HSYK’nin tam bağımsız bir kurum olması gerektiği" mesajını, sembolik bir tepki ile ortaya koydu. Özbek, görevi devraldığı gün ilk iş olarak makam odasındaki "Adalet Bakanlığı" amblemli flamayı yargı bağımsızlığını gölgelediği için kaldırdığını söyledi. 12 EYLÜL ÖNCESİNİ ARIYORUZ Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın doğal üye olduğu HSYK’nin bugünkü yapısını, "12 Eylül’den önceki Yüksek Kurulu arıyoruz" sözleriyle eleştiren Özbek, hakimler ve savcılar hakkındaki soruşturmaları yürüten Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın, 12 Eylül’den önce Yüksek Hakimler Kurulu’na bağlı olduğunu hatırlattı. Özbek, "Bugün bakanlık izin vermezse HSYK olarak, ‘Soruşturma açın’ deme yetkimiz bile yok" diye konuştu. Anayasadakİ üç erk yasama, yürütme ve yargı. Yürütme ve yasamaya bağımsız diyemeyiz. Adeta üvey evlat konumundaki yargı ise bağımsız olmak için yıllardır çırpınıyor. Siyasi iktidarlar yargıdan gelen eleştirileri adeta duymazdan gelip, "Yargı elimin içinde olsun" anlayışıyla hareket etti. 12 Eylül’den önceki Yüksek Hakimler Kurulu’nu arıyoruz. 11 kişiden oluşan bu kurul bugünkü HSYK ile oranlanamayacak ölçüde bağımsızdı. Bugünkü HSYK’nin sekreteryası bile Adalet Bakanlığı’na bağlı. Yazı yazdıracak katibimiz bile yok. TAVRIM ŞAHİN’E DEĞİL HSYK üyeleri, Adalet Bakanlığı’nın bürokratı veya adamı değil. Ancak fotoğrafa bakıldığında tam aksi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu görüntüyü kısmen de olsa silmek için sembolik girişimlerde bulundum. Göreve başladığım ilk gün makam odamdaki "Adalet Bakanlığı" amblemli flamayı kaldırdım. Sayın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’le herhangi bir sorunumuz yok. Bu tavır Sayın Şahin’e değil, sisteme yönelik bir tepkidir. Kurul toplantılarının yapıldığı odadaki bakanlık filamasını ise toplantılara bakan başkanlık yaptığı için nezaketen kaldırmadık. ÖZEL AMBLEMİMİZ OLACAK HSYK’nın kendisine ait bir web sayfası yok. HSYK hakkında bilgi edinmek isteyenler Adalet Bakanlığı’nın internet sitesi kanalıyla bu bilgiye ulaşabiliyorlar. Bu görüntü bile Kurul’un bağımsızlığını zedeliyor. Seçilerek gelen HSYK üyesi arkadaşlarla görüşüp, özel bir sayfa hazırlanması için çalışma başlattık. Ayrıca HSYK’ye özel bir amblem hazırlatıyoruz. DEMOKRASİ KONUŞMAKLA OLMUYOR Herkesin dilinde "demokrasi" sözcüğü var. Demokrasi, bu sözcüğü ifade etmekle oluşmuyor. İnsanların bundan söz ederken önce kendilerinin demokrasiyi benimsemeleri lazım. Yargı bağımsızlığı, demokraside olmazsa olmaz bir kuraldır. Yargının da kendi içinde bağımsız olması gerekir. Bir hakimin, önce kendisine karşı bağımsız olması şart. Dışarının etkilerine karşı kendisini korumalı ve her zaman "Acaba yaptıklarım doğru mu, birilerinin etkisinde kaldım mı, adalet duygusundan uzaklaştım mı?" sorusunu sormalıdır. KİMLİĞİMİZ DE YOK HSYK üyelerinin maalesef kimlikleri de yok. Çünkü yıllardır Adalet Bakanlığı’nın birimi gibi algılanmış. Bu yanlış algıyı silmek ve Kurul’un bağımsız olduğunu göstermek için ilk kez HSYK kimlikleri hazırlatacağız. Sembolik bu tepkilerin amacı, "HSYK’nin tam bağımsız bir kurum olması gerektiği" mesajını vermektir. MÜFETTİŞLER AJAN GİBİ ALGILANIYOR Hakim ve savcılar hakkında yapılan şikayetler Adalet Bakanı’nın izin vermesi durumunda, Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri tarafından soruşturuluyor. Teftiş Kurulu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanı, siyasi bir partinin temsilcisi. Böyle olunca, Teftiş Kurulu Başkanlığı siyasi iradeye bağlı bir kurum, müfettişler de bakanlığın ajanı gibi algılanıyor. Teftiş Kurulu’nun, HSYK’ye bağlanması gerekir. ‘SORUŞTURMA AÇ’ DİYEMİYORUZ Teftiş Kurulu Başkanlığı 12 Eylül’den önce Yüksek Hakimler Kurulu’na bağlıydı. O dönemde hakim ve savcılar hakkındaki şikayetlerde soruşturma için bakanın izni aranmazdı. Bugün bakanlık izin vermezse "Soruşturma aç" deme yetkimiz bile yok. HSYK’ya ulaşan şikayetleri, üst yazı ile bakanlığa gönderiyor ve sonucunun bildirilmesini istiyoruz." (Akşam)
41227
haber
Ergenekon'da 6 kişi serbest
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra adliyeye çıkarılan 6 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen zanlılar sağlık kontrolünün ardından savcılarca sorgulanmaya başladı. Bu zanlılardan 6 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Dün de 8 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest kalmıştı. 19 kişinin sorgusu ise devam ediyor. Serbest bırakılanlar arasında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Zeytinburnu Şube Başkanı Sevtap Sema Murat da var.
175,402
# Ergenekon'da 6 kişi serbest ## Özet Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra adliyeye çıkarılan 6 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. ## İçerik Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen zanlılar sağlık kontrolünün ardından savcılarca sorgulanmaya başladı. Bu zanlılardan 6 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Dün de 8 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest kalmıştı. 19 kişinin sorgusu ise devam ediyor. Serbest bırakılanlar arasında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Zeytinburnu Şube Başkanı Sevtap Sema Murat da var.
663589
haber
Saadet Partisi'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a toplantı çağrısı
"Toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek en başta ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır"
29 Haziran 2018 22:31 Saadet Partisi'nden "toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek" için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tüm siyasi parti liderleri ile toplantı çağrısı yapıldı. Saadet Partisi'nden yapılan yazılı açıklamada, "Son günlerde birbiri ardına yapılan bazı talihsiz açıklamalar milletimizi endişeye sevk edecek niteliktedir. Özellikle ülkenin huzur ve güveninden sorumlu olan bazı makamların yaptığı açıklamalar bu endişeleri azaltmak yerine daha da arttırmaktadır" denildi. "Sayın Cumhurbaşkanı’nın, tüm Siyasi Parti Liderlerinin katılımıyla gerçekleştireceği bir "İstişare Toplantısı"nın, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine olumlu katkı yapacağına inanıyoruz" denilen açıklamada, iktidar mensupları başta olmak üzere herkesin akl-ı selim ve sağduyuyla hareket etmesi istendi. Saadet Partisi'nden yapılan yazılı açıklama şöyle: "Ülkemizin en önemli ihtiyacı barış, huzur ve kardeşlik ortamının biran evvel gerçekleştirilmesidir. Ancak son günlerde birbiri ardına yapılan bazı talihsiz açıklamalar milletimizi endişeye sevk edecek niteliktedir. Özellikle ülkenin huzur ve güveninden sorumlu olan bazı makamların yaptığı açıklamalar bu endişeleri azaltmak yerine daha da arttırmaktadır. Devleti diğer unsurlardan ayıran en önemli ölçüt; Hak ve Adalete dayalı bir hukuk düzenine sahip olmasıdır. Dolayısıyla hiç kimse hukuka ve kanunlara dayanmayan suç ihdas edemez. Toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek en başta ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Türkiye’nin biran evvel huzura kavuşması için iktidar mensupları başta olmak üzere herkesin akl-ı selim ve sağduyu ile hareket etmesi bir zarurettir. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’nın, tüm Siyasi Parti Liderlerinin katılımıyla gerçekleştireceği bir "İstişare Toplantısı"nın, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine olumlu katkı yapacağına inanıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle kamuoyuna saygıyla arz ederiz. "
211,990
# Saadet Partisi'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a toplantı çağrısı ## Özet "Toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek en başta ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır" ## İçerik 29 Haziran 2018 22:31 Saadet Partisi'nden "toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek" için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tüm siyasi parti liderleri ile toplantı çağrısı yapıldı. Saadet Partisi'nden yapılan yazılı açıklamada, "Son günlerde birbiri ardına yapılan bazı talihsiz açıklamalar milletimizi endişeye sevk edecek niteliktedir. Özellikle ülkenin huzur ve güveninden sorumlu olan bazı makamların yaptığı açıklamalar bu endişeleri azaltmak yerine daha da arttırmaktadır" denildi. "Sayın Cumhurbaşkanı’nın, tüm Siyasi Parti Liderlerinin katılımıyla gerçekleştireceği bir "İstişare Toplantısı"nın, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine olumlu katkı yapacağına inanıyoruz" denilen açıklamada, iktidar mensupları başta olmak üzere herkesin akl-ı selim ve sağduyuyla hareket etmesi istendi. Saadet Partisi'nden yapılan yazılı açıklama şöyle: "Ülkemizin en önemli ihtiyacı barış, huzur ve kardeşlik ortamının biran evvel gerçekleştirilmesidir. Ancak son günlerde birbiri ardına yapılan bazı talihsiz açıklamalar milletimizi endişeye sevk edecek niteliktedir. Özellikle ülkenin huzur ve güveninden sorumlu olan bazı makamların yaptığı açıklamalar bu endişeleri azaltmak yerine daha da arttırmaktadır. Devleti diğer unsurlardan ayıran en önemli ölçüt; Hak ve Adalete dayalı bir hukuk düzenine sahip olmasıdır. Dolayısıyla hiç kimse hukuka ve kanunlara dayanmayan suç ihdas edemez. Toplumda giderek artan gerilim ve kaygıyı gidermek en başta ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Türkiye’nin biran evvel huzura kavuşması için iktidar mensupları başta olmak üzere herkesin akl-ı selim ve sağduyu ile hareket etmesi bir zarurettir. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’nın, tüm Siyasi Parti Liderlerinin katılımıyla gerçekleştireceği bir "İstişare Toplantısı"nın, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine olumlu katkı yapacağına inanıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle kamuoyuna saygıyla arz ederiz. "
673486
haber
Hürriyet, Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel'in 'Brunson pazarlığı' yazısını kaldırdı
Çamlıbel'in ABD-Türkiye krizine ilişkin olarak yazdığı yazı Hürriyet'in internet sitesinden kaldırıldı
04 Ağustos 2018 03:06 Hürriyet, Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel'in, dün "Yanlış anlaşılma mı, Halkbank mı?" başlığıyla yayımlanan (3 Ağustos 2018) yazısını siteden kaldırdı. Çamlıbel, Ankara’nın ABD’li rahip Andrew Brunson karşılığında Halkbank’ı hedef alan 2 yeni soruşturmanın sonlandırılmasını talep ettiğini yazdı. Çamlıbel yazısında, İsrail'de tutuklu bulunan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın çağrısıyla serbest bırakılan Ebru Özkan'a karşılık, ABD tarafının Türkiye'de tutuklu bulunan rahip Andrew Brunson'ın serbest bırakılmasını ümit ettiğini, ancak Brunson'ın tutukluluk halinin ev hapsine çevrilmesiyle Trump'ın "devrelerinin yandığını" aktardı. ABD yönetiminin iki Türk bakana yaptırım uygulama kararı Washington’daki siyasi süreçleri yakından izleyen kimse için sürpriz olmadı. FETÖ davasından tutuklu Amerikalı din adamı Pastör Andrew Brunson’ın 24 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra serbest bırakılmaması durumunda ABD’nin Ankara üzerinde baskıyı arttıracak ileri bir adıma hazırlandığı sır değildi. Ankara ile Washington arasında temmuz ayı boyunca devam eden pazarlık süreci tam da bu yüzden başladı. Amerikan tarafının talebi son derece netti; ‘siyasi bir rehine’ olarak gördükleri Pastör Brunson aleyhindeki ‘uydurma’ iddialar düşürülerek 18 Temmuz’daki duruşmanın ardından ülkesine gönderilmeliydi. Türk tarafının ABD’den genel beklentiler listesi aslında çok uzun olsa da bu tür bir pazarlıkta somut bir karşı talebin masaya konulması gerekiyordu. Ankara tercihini - yine kimseye sürpriz olmayan bir hamleyle - kısa vadede Türkiye’ye ekonomik anlamda büyük zarar verme potansiyeli taşıyan Halkbank dosyasından yana kullandı. Halkbank dosyasını bu tür bir pazarlığa elverişli hale getiren en önemli unsur kuşkusuz eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın aylarca bir Amerikan mahkemesinde yargılanarak hüküm giymiş olmasıydı. Ankara kendisinden yargıya müdahale bekleyen ABD yönetimine ‘benden talep ettiğini sen de yap’ diyordu. Hakan Atilla’nın kalan cezasını çekmek için Türkiye’ye gönderilmesi paketin Ankara’yı kamuoyundaki görüntü açısından kurtaracak bir unsuru olacaktı. Tersten okunduğunda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül 2017’de ‘Fetullah Gülen’e karşılık Brunson’ diye formüle ettiği ‘ver papazı, al papazı’ takası sonunda başka bir konfigürasyonla da olsa gerçek olacaktı. Amerikan tarafı pazarlıklar sırasında Brunson’a karşılık Atilla’nın Türkiye’ye gönderilmesi fikrine yeşil ışık yaktı. Hatta ABD’nin Zarrab’la başlayan Atilla’yla nihayetlenen dava nedeniyle Halkbank’a kesilmesi muhtemel cezayı en düşük sınırda tutma yönünde bir takım garantiler verdiği de anlaşılıyor. Ancak Washington’ın bu iki kuvvetli adımı atması dahi Ankara’nın Halkbank konusundaki baş ağrısını çözemeyecekti. Zira Halkbank dosyasının henüz kamuoyunda bilinmeyen boyutu şuydu; İran’a yönelik yaptırımların delinmesi iddiasıyla Halkbank yeniden soruşturma altındaydı. Hem de ABD’de Halkbank’ı hedef alan sadece bir değil, iki yeni soruşturma yürüyordu. Birinci soruşturma, iki gün önce Başkan Trump’ın talimatıyla Adalet Bakanı Gül ile İçişleri Bakanı Soylu’yu yaptırım listesine alan ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından yürütülüyordu. İkinci soruşturmanın adresi daha da tanıdıktı; Zarrab ve Atilla davalarını başlatan New York Güney Bölgesi Başsavcılığı! Ankara, Brunson’ın salıverilmesi karşılığındaki anlaşma paketine söz konusu iki soruşturmanın da düşürülmesinin eklenmesi konusunda ısrarlıydı. Siyasi talimatla iş yapan OFAC gibi bir kurumun soruşturmadan vazgeçmesi elbette teknik olarak mümkündü. Ankara’nın talebini Trump yönetimi açısından daha sıkıntılı hale getiren ise New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nda süren Halkbank soruşturmasıydı. Trump’ın kişisel avukatı Michael Cohen’i 2016’daki başkanlık seçiminin hemen öncesinde Trump’la ilişki yaşadığını açıklamaması için porno yıldızı Stormy Daniels’a para verdiği için tutuklayan savcılıktan bahsediyoruz. Türk tarafının, ABD Başkanı Trump’ın kendi kişisel avukatını tutuklamaktan imtina etmemiş bir savcılık nezdinde Amerikan kamuoyundaki imajı malum olan Türk hükümeti lehine müdahalede bulunması beklentisi belli ki Brunson pazarlığının sarpa sarmasında önemli bir faktör oldu. Yine de iki başkent arasındaki uzlaşma arayışı hemen çökmeyebilirdi. Ne de olsa karşı tarafın maksimalist taleplerini kabul edilebilir bir zemine çekme mesleği olan diplomasi tam da bu günler için var. Yani eğer içinden Ebru Özkan geçen yol kazası yaşanmasıydı Ankara ile Washington Brunson pazarlığı bugün hala başka bir boyutta sürüyor olabilirdi. Tabii eğer ABD Başkanı Trump, Brüksel’de 11 Temmuz’da NATO zirvesi marjında yaptıkları görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o sırada hala Tel Aviv’de tutuklu olan Özkan için devreye girmesi yönündeki ricasını Brunson’a karşılık bir takas talebi olarak algılamasaydı. Sonrası malum... Ebru Özkan’ın salıverilmesi için İsrail Başbakanı Netenyahu’ya telkinde bulunan Trump, Türkiye’nin de karşılığında Pastör Brunson’ı salıvermesini beklerken ev hapsi kararıyla karşılaşınca devreleri yandı. O güne kadar sürekli Trump’ın ‘benim için çok özelsiniz’ türünden güzellemelerine muhatap olan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Ankara’da pazarlık sürecine müdahil olan herkesi şoka uğratan o yaptırım tweet’i vardığımız dramatik noktanın başlama vuruşu oldu. Trump’ın muhatabının kendisinin ya da ülkesinin kudretini test ettiğine inandığı zamanlarda yırtıcı bir kuş gibi pençe gösterdiğine dünya defalarca tanık oldu. Ancak Washington ile Ankara’nın bu son vakada birbirini bu ölçüde yanlış anlamasının tek sebebi Trump’ın fevriliği ya da dosyalara tam hakim olmaması olamaz elbette. Evanjelist Başkan Yardımcısı Mike Pence’in gazına geldiği tezine de şahsen mesafeliyim. Kalın-Bolton, Çavuşoğlu-Pompeo arasında devam eden resmi kanallar dışında ‘dost’ sıfatıyla uzlaştırma topuna giren Amerikalılar ve Türkler olduğu biliniyor. Farklı kanalların mesaj kirliliği yarattığını konuya müdahil pek çok kaynağımdan dinledim. Arka kapı diplomasisine teşne olanların sayısı arttıkça pazarlık iyice dallanıp budaklanmış. ‘Krizin sebebi yanlış anlaşılma mı, yeni bir Halkbank iddianamesi olasılığı mı, gayri resmi kanallardan arabuluculuğa soyunanların mesajları bulandırması mı?’ diye sorarsanız, ‘hepsi’ derim. Gelinen noktada artık Ankara’nın Pastör Brunson’ı serbest bırakması çok daha zor. Öte yandan Washington’da konuşulan Brunson bırakılmadığı takdirde devreye sokulacak yeni yaptırım kararlarının Başkan Trump’ın masasında imza beklediği. İşin kötüsü uzun zamandır ilk defa Beyaz Saray, ABD Dışişleri ve Kongre Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunda aynı sayfada.
161,605
# Hürriyet, Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel'in 'Brunson pazarlığı' yazısını kaldırdı ## Özet Çamlıbel'in ABD-Türkiye krizine ilişkin olarak yazdığı yazı Hürriyet'in internet sitesinden kaldırıldı ## İçerik 04 Ağustos 2018 03:06 Hürriyet, Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel'in, dün "Yanlış anlaşılma mı, Halkbank mı?" başlığıyla yayımlanan (3 Ağustos 2018) yazısını siteden kaldırdı. Çamlıbel, Ankara’nın ABD’li rahip Andrew Brunson karşılığında Halkbank’ı hedef alan 2 yeni soruşturmanın sonlandırılmasını talep ettiğini yazdı. Çamlıbel yazısında, İsrail'de tutuklu bulunan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın çağrısıyla serbest bırakılan Ebru Özkan'a karşılık, ABD tarafının Türkiye'de tutuklu bulunan rahip Andrew Brunson'ın serbest bırakılmasını ümit ettiğini, ancak Brunson'ın tutukluluk halinin ev hapsine çevrilmesiyle Trump'ın "devrelerinin yandığını" aktardı. ABD yönetiminin iki Türk bakana yaptırım uygulama kararı Washington’daki siyasi süreçleri yakından izleyen kimse için sürpriz olmadı. FETÖ davasından tutuklu Amerikalı din adamı Pastör Andrew Brunson’ın 24 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra serbest bırakılmaması durumunda ABD’nin Ankara üzerinde baskıyı arttıracak ileri bir adıma hazırlandığı sır değildi. Ankara ile Washington arasında temmuz ayı boyunca devam eden pazarlık süreci tam da bu yüzden başladı. Amerikan tarafının talebi son derece netti; ‘siyasi bir rehine’ olarak gördükleri Pastör Brunson aleyhindeki ‘uydurma’ iddialar düşürülerek 18 Temmuz’daki duruşmanın ardından ülkesine gönderilmeliydi. Türk tarafının ABD’den genel beklentiler listesi aslında çok uzun olsa da bu tür bir pazarlıkta somut bir karşı talebin masaya konulması gerekiyordu. Ankara tercihini - yine kimseye sürpriz olmayan bir hamleyle - kısa vadede Türkiye’ye ekonomik anlamda büyük zarar verme potansiyeli taşıyan Halkbank dosyasından yana kullandı. Halkbank dosyasını bu tür bir pazarlığa elverişli hale getiren en önemli unsur kuşkusuz eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın aylarca bir Amerikan mahkemesinde yargılanarak hüküm giymiş olmasıydı. Ankara kendisinden yargıya müdahale bekleyen ABD yönetimine ‘benden talep ettiğini sen de yap’ diyordu. Hakan Atilla’nın kalan cezasını çekmek için Türkiye’ye gönderilmesi paketin Ankara’yı kamuoyundaki görüntü açısından kurtaracak bir unsuru olacaktı. Tersten okunduğunda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül 2017’de ‘Fetullah Gülen’e karşılık Brunson’ diye formüle ettiği ‘ver papazı, al papazı’ takası sonunda başka bir konfigürasyonla da olsa gerçek olacaktı. Amerikan tarafı pazarlıklar sırasında Brunson’a karşılık Atilla’nın Türkiye’ye gönderilmesi fikrine yeşil ışık yaktı. Hatta ABD’nin Zarrab’la başlayan Atilla’yla nihayetlenen dava nedeniyle Halkbank’a kesilmesi muhtemel cezayı en düşük sınırda tutma yönünde bir takım garantiler verdiği de anlaşılıyor. Ancak Washington’ın bu iki kuvvetli adımı atması dahi Ankara’nın Halkbank konusundaki baş ağrısını çözemeyecekti. Zira Halkbank dosyasının henüz kamuoyunda bilinmeyen boyutu şuydu; İran’a yönelik yaptırımların delinmesi iddiasıyla Halkbank yeniden soruşturma altındaydı. Hem de ABD’de Halkbank’ı hedef alan sadece bir değil, iki yeni soruşturma yürüyordu. Birinci soruşturma, iki gün önce Başkan Trump’ın talimatıyla Adalet Bakanı Gül ile İçişleri Bakanı Soylu’yu yaptırım listesine alan ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından yürütülüyordu. İkinci soruşturmanın adresi daha da tanıdıktı; Zarrab ve Atilla davalarını başlatan New York Güney Bölgesi Başsavcılığı! Ankara, Brunson’ın salıverilmesi karşılığındaki anlaşma paketine söz konusu iki soruşturmanın da düşürülmesinin eklenmesi konusunda ısrarlıydı. Siyasi talimatla iş yapan OFAC gibi bir kurumun soruşturmadan vazgeçmesi elbette teknik olarak mümkündü. Ankara’nın talebini Trump yönetimi açısından daha sıkıntılı hale getiren ise New York Güney Bölgesi Başsavcılığı’nda süren Halkbank soruşturmasıydı. Trump’ın kişisel avukatı Michael Cohen’i 2016’daki başkanlık seçiminin hemen öncesinde Trump’la ilişki yaşadığını açıklamaması için porno yıldızı Stormy Daniels’a para verdiği için tutuklayan savcılıktan bahsediyoruz. Türk tarafının, ABD Başkanı Trump’ın kendi kişisel avukatını tutuklamaktan imtina etmemiş bir savcılık nezdinde Amerikan kamuoyundaki imajı malum olan Türk hükümeti lehine müdahalede bulunması beklentisi belli ki Brunson pazarlığının sarpa sarmasında önemli bir faktör oldu. Yine de iki başkent arasındaki uzlaşma arayışı hemen çökmeyebilirdi. Ne de olsa karşı tarafın maksimalist taleplerini kabul edilebilir bir zemine çekme mesleği olan diplomasi tam da bu günler için var. Yani eğer içinden Ebru Özkan geçen yol kazası yaşanmasıydı Ankara ile Washington Brunson pazarlığı bugün hala başka bir boyutta sürüyor olabilirdi. Tabii eğer ABD Başkanı Trump, Brüksel’de 11 Temmuz’da NATO zirvesi marjında yaptıkları görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o sırada hala Tel Aviv’de tutuklu olan Özkan için devreye girmesi yönündeki ricasını Brunson’a karşılık bir takas talebi olarak algılamasaydı. Sonrası malum... Ebru Özkan’ın salıverilmesi için İsrail Başbakanı Netenyahu’ya telkinde bulunan Trump, Türkiye’nin de karşılığında Pastör Brunson’ı salıvermesini beklerken ev hapsi kararıyla karşılaşınca devreleri yandı. O güne kadar sürekli Trump’ın ‘benim için çok özelsiniz’ türünden güzellemelerine muhatap olan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Ankara’da pazarlık sürecine müdahil olan herkesi şoka uğratan o yaptırım tweet’i vardığımız dramatik noktanın başlama vuruşu oldu. Trump’ın muhatabının kendisinin ya da ülkesinin kudretini test ettiğine inandığı zamanlarda yırtıcı bir kuş gibi pençe gösterdiğine dünya defalarca tanık oldu. Ancak Washington ile Ankara’nın bu son vakada birbirini bu ölçüde yanlış anlamasının tek sebebi Trump’ın fevriliği ya da dosyalara tam hakim olmaması olamaz elbette. Evanjelist Başkan Yardımcısı Mike Pence’in gazına geldiği tezine de şahsen mesafeliyim. Kalın-Bolton, Çavuşoğlu-Pompeo arasında devam eden resmi kanallar dışında ‘dost’ sıfatıyla uzlaştırma topuna giren Amerikalılar ve Türkler olduğu biliniyor. Farklı kanalların mesaj kirliliği yarattığını konuya müdahil pek çok kaynağımdan dinledim. Arka kapı diplomasisine teşne olanların sayısı arttıkça pazarlık iyice dallanıp budaklanmış. ‘Krizin sebebi yanlış anlaşılma mı, yeni bir Halkbank iddianamesi olasılığı mı, gayri resmi kanallardan arabuluculuğa soyunanların mesajları bulandırması mı?’ diye sorarsanız, ‘hepsi’ derim. Gelinen noktada artık Ankara’nın Pastör Brunson’ı serbest bırakması çok daha zor. Öte yandan Washington’da konuşulan Brunson bırakılmadığı takdirde devreye sokulacak yeni yaptırım kararlarının Başkan Trump’ın masasında imza beklediği. İşin kötüsü uzun zamandır ilk defa Beyaz Saray, ABD Dışişleri ve Kongre Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunda aynı sayfada.
370004
haber
ABD'de bir ilk; başörtülü vekil Ilhan Omar meclise girdi
null
## 34 yaşındaki Somali göçmeni Omer, Minnesota'dan seçildi 45. başkanlık yarışının tamamlandığı ve anket sonuçlarına karşın sürpriz olarak **Donald Trump** 'ın başkan olarak seçildiği ABD'de bir ilk yaşandı. 34 yaşındaki Somali göçmeni **Ilhan Omar** Temsilciler Meclisi'ne giren ilk başörtülü vekil oldu. Omer, Minnesota'dan seçildi. ### İlhan Omar kimdir? 1982 senesinde dünyaya gelen Ilhan Omar aslen Somalilidir. North Dakota State üniversite mezunu olan Ilhan Omar 2009 yılında Ahmed Nur Said Elmi evlenmiştir. Siyasete Demokratik Parti ile atılan Omar ABD tarihinde Temsilciler Meclisi'ne giren ilk başörtülü vekil olmuştur.
345,393
# ABD'de bir ilk; başörtülü vekil Ilhan Omar meclise girdi ## 34 yaşındaki Somali göçmeni Omer, Minnesota'dan seçildi 45. başkanlık yarışının tamamlandığı ve anket sonuçlarına karşın sürpriz olarak **Donald Trump** 'ın başkan olarak seçildiği ABD'de bir ilk yaşandı. 34 yaşındaki Somali göçmeni **Ilhan Omar** Temsilciler Meclisi'ne giren ilk başörtülü vekil oldu. Omer, Minnesota'dan seçildi. ## İlhan Omar kimdir? 1982 senesinde dünyaya gelen Ilhan Omar aslen Somalilidir. North Dakota State üniversite mezunu olan Ilhan Omar 2009 yılında Ahmed Nur Said Elmi evlenmiştir. Siyasete Demokratik Parti ile atılan Omar ABD tarihinde Temsilciler Meclisi'ne giren ilk başörtülü vekil olmuştur.
906967
haber
Ali Koç döneminde 44 futbolcu transfer edildi
Ali Koç döneminde 44 futbolcu transfer edildi
Fenerbahçe'de Ali Koç'un başkanlığı gelmesinin ardından son 3 sezonda 44 futbolcu transfer edildi. Transfermarkt verilerine göre 19 futbolcu toplam 48.97 milyon Euro bonservis bedeli karşılığında transfer edilirken, satılan 7 oyuncudan 63.32 milyon Euro gelir elde edildi. Ali Koç, 2018-19 sezonunda 15 futbolcu transfer ederken, Aziz Yıldırım döneminden kalan 13 oyuncuyla yollarını ayırdı. Gönderilen isimlerden Josef, Giuliano ve Fernandao’yu toplam 25 milyon 50 bin Euro’ya satan Koç, buna karşın Jailson, Zajc, Harun, Frey, Berke, Barış Alıcı, Sadık ve Ferdi’nin bonservislerine 23,14 milyon Euro harcadı. Aynı sezon Slimani, Moses, Ayew ve Benzia’yı kiralık olarak kadrosuna katan Fenerbahçe, Serdar Aziz, Tolga ve Diego Reyes’i ise bedelsiz olarak renklerine bağladı. 2019-20 sezonunda 14 futbolcu geldi, 17'si gitti 2019-20 sezonunda 14 oyuncu alıp 17 ismi gönderen Fenerbahçe, 18,51 milyon Euro’luk bonservis harcamasına karşılık, 16,27 milyon Euro’yu kasasına koydu. Gustavo’ya 6, Muriç’e 5.6 milyon Euro ödeyen sarı lacivertliler, Deniz, Zanka, Altay, Allahyar ve alıp hemen Kayserispor’a sattığı Yasir Subaşı’nı da çeşitli miktarlarda bonservis ücretiyle transfer etti. Emre Belözoğlu, Murat Sağlam, Kruse, Mevlüt ve Rami’yi bedelsiz alan Fenerbahçe, Rodrigues ve Falette’le de kiralık anlaşma yaptı. İlk iki sezonunda hayal kırıklığı yaşayan Ali Koç, 2020-21 sezonunda garantici davranıp, tecrübeli isimlerin ağırlıkta olduğu transferler yaptı. Bu sezon 15 transfer yapıldı Gökhan, Caner, Sosa, Novak, Mert Hakan, Sinan’ın yanı sıra Valencia, Cisse, Thiam, Barış Sungur bedelsiz olarak kadroya dahil edildi. Tisserand, Sangare, Lemos ve İsmail Yüksek ise bonservis bedeli karşılığında alındı, Samatta da satın alma opsiyonlu olarak kiralandı. (Fanatik)
146,581
# Ali Koç döneminde 44 futbolcu transfer edildi ## Özet Ali Koç döneminde 44 futbolcu transfer edildi ## İçerik Fenerbahçe'de Ali Koç'un başkanlığı gelmesinin ardından son 3 sezonda 44 futbolcu transfer edildi. Transfermarkt verilerine göre 19 futbolcu toplam 48.97 milyon Euro bonservis bedeli karşılığında transfer edilirken, satılan 7 oyuncudan 63.32 milyon Euro gelir elde edildi. Ali Koç, 2018-19 sezonunda 15 futbolcu transfer ederken, Aziz Yıldırım döneminden kalan 13 oyuncuyla yollarını ayırdı. Gönderilen isimlerden Josef, Giuliano ve Fernandao’yu toplam 25 milyon 50 bin Euro’ya satan Koç, buna karşın Jailson, Zajc, Harun, Frey, Berke, Barış Alıcı, Sadık ve Ferdi’nin bonservislerine 23,14 milyon Euro harcadı. Aynı sezon Slimani, Moses, Ayew ve Benzia’yı kiralık olarak kadrosuna katan Fenerbahçe, Serdar Aziz, Tolga ve Diego Reyes’i ise bedelsiz olarak renklerine bağladı. 2019-20 sezonunda 14 futbolcu geldi, 17'si gitti 2019-20 sezonunda 14 oyuncu alıp 17 ismi gönderen Fenerbahçe, 18,51 milyon Euro’luk bonservis harcamasına karşılık, 16,27 milyon Euro’yu kasasına koydu. Gustavo’ya 6, Muriç’e 5.6 milyon Euro ödeyen sarı lacivertliler, Deniz, Zanka, Altay, Allahyar ve alıp hemen Kayserispor’a sattığı Yasir Subaşı’nı da çeşitli miktarlarda bonservis ücretiyle transfer etti. Emre Belözoğlu, Murat Sağlam, Kruse, Mevlüt ve Rami’yi bedelsiz alan Fenerbahçe, Rodrigues ve Falette’le de kiralık anlaşma yaptı. İlk iki sezonunda hayal kırıklığı yaşayan Ali Koç, 2020-21 sezonunda garantici davranıp, tecrübeli isimlerin ağırlıkta olduğu transferler yaptı. Bu sezon 15 transfer yapıldı Gökhan, Caner, Sosa, Novak, Mert Hakan, Sinan’ın yanı sıra Valencia, Cisse, Thiam, Barış Sungur bedelsiz olarak kadroya dahil edildi. Tisserand, Sangare, Lemos ve İsmail Yüksek ise bonservis bedeli karşılığında alındı, Samatta da satın alma opsiyonlu olarak kiralandı. (Fanatik)
944933
haber
Aydem Enerji'nin halka arz tarihi 29 Nisan olarak belirlendi
null
10 Nisan 2021 12:47 Enerji sektöründe faaliyet gösteren Aydem Yenilenebilir Enerji AŞ'nin borsada halka arzı için yaptığı başvuru, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından onaylandı. Halka arz için talep toplama tarihleri 19-22 Nisan olarak açıklanırken, hisse başı fiyat aralığı 8,50 - 9,90 olarak belirlendi. Halka arzın borsada başlama tarihi ise 29 Nisan olarak öngörüldü. Halka arzın büyüklüğü ek pay satışı da dahil edilerek toplam 1,1 milyar TL - 1,3 milyar TL aralığında olacak şirketin, halka açıklık oranı da, ek pay satışıyla toplam yüzde 18,44 olacak. Şirketin konsorsiyum liderliğini ise Garanti Yatırım, İş Yatırım, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ile Yapı Kredi Yatırım üstlendi. Halka arz, sermaye artırımı ve ortak satış yoluyla gerçekleştirilecek. Halka arzın oransal dağıtım yöntemiyle gerçekleştirileceği açıklanırken, işleme konsorsiyum liderleri ve aracı kurumlar da dahil olmak üzere toplam 32 kurumun iştirak edeceği belirtildi. Şirketin 130.000.000 nominal değerli payının halka arz edileceği belirtildi. 700.000.000 TL sermayesi bulunan şirkete 5.000.000 TL eklenerek sermayenin 705.000.000 TL'ye çıkarılacağı açıklandı.
147,181
# Aydem Enerji'nin halka arz tarihi 29 Nisan olarak belirlendi 10 Nisan 2021 12:47 Enerji sektöründe faaliyet gösteren Aydem Yenilenebilir Enerji AŞ'nin borsada halka arzı için yaptığı başvuru, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından onaylandı. Halka arz için talep toplama tarihleri 19-22 Nisan olarak açıklanırken, hisse başı fiyat aralığı 8,50 - 9,90 olarak belirlendi. Halka arzın borsada başlama tarihi ise 29 Nisan olarak öngörüldü. Halka arzın büyüklüğü ek pay satışı da dahil edilerek toplam 1,1 milyar TL - 1,3 milyar TL aralığında olacak şirketin, halka açıklık oranı da, ek pay satışıyla toplam yüzde 18,44 olacak. Şirketin konsorsiyum liderliğini ise Garanti Yatırım, İş Yatırım, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ile Yapı Kredi Yatırım üstlendi. Halka arz, sermaye artırımı ve ortak satış yoluyla gerçekleştirilecek. Halka arzın oransal dağıtım yöntemiyle gerçekleştirileceği açıklanırken, işleme konsorsiyum liderleri ve aracı kurumlar da dahil olmak üzere toplam 32 kurumun iştirak edeceği belirtildi. Şirketin 130.000.000 nominal değerli payının halka arz edileceği belirtildi. 700.000.000 TL sermayesi bulunan şirkete 5.000.000 TL eklenerek sermayenin 705.000.000 TL'ye çıkarılacağı açıklandı.
1148193
haber
Instagram, genç kullanıcıların uygulamada geçirdiği süreyi sınırlayacak: "Ara verme zamanı gelmedi mi?"
Instagram, genç kullanıcıların uygulamada geçirdiği süreyi sınırlayacak: "Ara verme zamanı gelmedi mi?"
Sosyal medya uygulaması Instagram, genç kullanıcıların geç saatlerde uygulamada geçirdiği süreyi azaltmak için yeni bir özelliği devreye aldığını duyurdu. Instagram, gençleri hedefleyen en son "farkındalık özelliğini" duyurdu. Bu özellik, belli bir yaşın altındaki bir kullanıcı Reels’te veya doğrudan mesajlarında 10 dakikadan fazla gezindiğinde, uygulamayı kapatmasını ve yatmasını önerecek. Instagram, kullanıcılara "Ara verme zamanı gelmedi mi?" bildiriminin ardından "Geç oluyor, Instagram’ı kapatmayı düşünmelisin" gibi bir mesaj gönderecek. Bu bildirim, akşam saat 22.00’den sonra otomatik olarak gösterilecek. Özellik, varsayılan olarak açık olacak. Genç kullanıcıların özelliği kapatmaları veya bu uyarı mesajlarını görmemeleri için bir seçenek sunulmayacak. Instagram, özelliğin tüm gençler için mi yoksa yalnızca 18 yaşın altındakiler için mi otomatik olarak etkinleştirileceğine dair henüz bir açıklama yapmadı.
33,260
# Instagram, genç kullanıcıların uygulamada geçirdiği süreyi sınırlayacak: "Ara verme zamanı gelmedi mi?" ## Özet Instagram, genç kullanıcıların uygulamada geçirdiği süreyi sınırlayacak: "Ara verme zamanı gelmedi mi?" ## İçerik Sosyal medya uygulaması Instagram, genç kullanıcıların geç saatlerde uygulamada geçirdiği süreyi azaltmak için yeni bir özelliği devreye aldığını duyurdu. Instagram, gençleri hedefleyen en son "farkındalık özelliğini" duyurdu. Bu özellik, belli bir yaşın altındaki bir kullanıcı Reels’te veya doğrudan mesajlarında 10 dakikadan fazla gezindiğinde, uygulamayı kapatmasını ve yatmasını önerecek. Instagram, kullanıcılara "Ara verme zamanı gelmedi mi?" bildiriminin ardından "Geç oluyor, Instagram’ı kapatmayı düşünmelisin" gibi bir mesaj gönderecek. Bu bildirim, akşam saat 22.00’den sonra otomatik olarak gösterilecek. Özellik, varsayılan olarak açık olacak. Genç kullanıcıların özelliği kapatmaları veya bu uyarı mesajlarını görmemeleri için bir seçenek sunulmayacak. Instagram, özelliğin tüm gençler için mi yoksa yalnızca 18 yaşın altındakiler için mi otomatik olarak etkinleştirileceğine dair henüz bir açıklama yapmadı.
738693
haber
‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var' projesi 6 yaşına girdi
Ankara'da Eğitim-Bir-Sen, İnsani Yardım Vakfı (İHH), Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı paydaşlığında 5 yıldır yürütülen, ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var-İyilikte Yarışan Sınıflar Projesi’nin protokolü yeniden imzalanarak süresi uzatıl
02 Kasım 2018 18:33 dı. Eğitim-Bir-Sen, İnsani Yardım Vakfı (İHH), Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı paydaşlığında 5 yıldır gönüllülük esası ile yürütülen, 2018 eğitim dönemi sonu itibariyle Türkiye ve dünya genelinde 20 bini aşkın yetim çocuğun, 1 milyonu aşkın öğrenci tarafından desteklenen, "Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var" projesinin protokolü yeniden uzatıldı. Protokol imza töreni için Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezinde tören düzenlendi. Törende konuşan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, projenin 6’ıncı yılında olduklarını söyleyerek, "Yardımlaşmayı arttırmak, toplumdaki acıları paylaşmak ve umudu daha da yüceltmek adına İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşler Başkanlığı olmak üzere birlikte çalışmanın içerisinde bulunduk. Dünyada çeşitli acılar ve savaşlar yaşanıyor. İnsanların hayatlarını kaybettiği bir atmosferde 100 yıl içerisinde yaşanan insani kayıplarda rakamlar 100 milyonun üzerinde konuşuluyor. Dünyada yeteri kadar kötülük var. Ancak yeteri kadar iyiliğin olması için beraber kurumsal anlamada bir gayret gösteriyoruz. Hayata farklı açılardan bakabiliriz. Hayata bakış açılarımız farklı olsa da acılarımız aynıdır. Beraber güç birliği yaparak Türkiye’nin dünyadaki saygınlığına yakışır şekilde kapasitemizi bu anlamda birleştiriyoruz" dedi. ‘BU PROJEYİ SON DERECE ÖNEMSİYORUZ’ Eğitim sendikası olarak Türkiye’nin özgürleşmesi, temel hak ve hürriyetlerinin gelişmesi konusunda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını belirten Yalçın, şöyle devam etti: "Dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa ‘benim sesim duyulmuyor’ diyorsa ve o ses bize ulaşmış ise, onun sesi soluğu olmaya da yönelikte çalışmamız var. Bizim bu anlamda yardım elimizi uzatmamız anlamında en önemli paydaşlarımızdan birisi İHH’dır. Yardım kuruluşlarıyla çoğu zaman bir araya geliyoruz. Bu açıdan İHH ile birlikte Arakan’dan, Filistin’e, Suriye’den, Mısır’a, Bosna’dan, Orta Afrika’ya, Somali’ye varan kadar Suriye’de devam eden iç savaş ve trajediye her anlamda bir yardım seferberliği düzenledik. Bu bizim örgütlülüğümüzün zekâtıdır. Biz örgüt bir kitle olarak Türkiye’de 450 bine yaklaşan üye sayısıyla bir eğitim sendikasıyız. Çocuklarda karakter eğitimi anlamında en önemlisi infak ve yardımlaşma duygusunun arttırılmasıdır. Bu projeyi son derece önemsiyoruz. İnfak insanlarla alakalı değil insanlarla alakalıdır. Bizim medeniyetimizde insanlar kardeşi için yaşar, kardeşinin mutluluğuna koşar. Bizde örgütlülüğümüzün zekâtı olarak bu kıymetli çalışmada devam etmeyi son derece önemsiyoruz. İyilikte istikrar için tekrar devam ediyoruz." BÜLENT YARDIM: İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ÇOCUĞUN ELİNDEN TUTMAK BÜTÜN GÖRÜŞLERİN ORTAK DEĞERİDİR 6 yıldır Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İHH olarak yaptıkları Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var-İyilikte Yarışan Sınıflar’ projesi ile milyonlarca gence ulaştıklarını vurgulayan İnsani Yardım Vakfı (İHH)Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise, şunları söyledi: "Dünyada 400 milyon yetimle ilgili bir pencere açıldı. Şuanda bu yetim çocuklar dünyada yokluğa mahkûm ya da çeşitli suç örgütlerinin hedefleri arasında yer alıyorlar. İHH ve benzeri kuruluşlar bu çocukların hepsiyle ilgilenirken, başka bir ajanda ortaya koymuyor. Sadece onların ihtiyaçlarını görmek, hayatta kalabilmelerini ve hayata tutunabilmelerini sağlamak, büyüdükleri zamanda insanlığa faydalı olup eğitim süreçlerini devam ettirmek istiyorlar. Bu çerçevede biz sadece yetimlerin ihtiyaçlarını görmüyoruz. Bugün itibariyle ortalama her yıl 1.5 milyon çocuk bu projede yer aldı. Eğitim-Bir-Sen’e çok teşekkür ediyorum. Türkiye’de her görüşten insan var. Çok kültürlü bir yaşam tarzı içerisindeyiz. Ama ihtiyaç sahibi bir çocuğun elinden tutmak bütün görüşlerin ortak değeridir. Şuanda 400 milyondan fazla yardım bekleyen çok çocuğumuz var. Biz bu proje ile bu çocuklara ulaşma gayreti içerisindeyiz." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın açıklama -İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım açıklama -Protokolün imzalanması -Detaylar Haber-Kamera: Gizem KARADAĞ/ANKARA, (DHA)
179,517
# ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var' projesi 6 yaşına girdi ## Özet Ankara'da Eğitim-Bir-Sen, İnsani Yardım Vakfı (İHH), Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı paydaşlığında 5 yıldır yürütülen, ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var-İyilikte Yarışan Sınıflar Projesi’nin protokolü yeniden imzalanarak süresi uzatıl ## İçerik 02 Kasım 2018 18:33 dı. Eğitim-Bir-Sen, İnsani Yardım Vakfı (İHH), Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı paydaşlığında 5 yıldır gönüllülük esası ile yürütülen, 2018 eğitim dönemi sonu itibariyle Türkiye ve dünya genelinde 20 bini aşkın yetim çocuğun, 1 milyonu aşkın öğrenci tarafından desteklenen, "Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var" projesinin protokolü yeniden uzatıldı. Protokol imza töreni için Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezinde tören düzenlendi. Törende konuşan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, projenin 6’ıncı yılında olduklarını söyleyerek, "Yardımlaşmayı arttırmak, toplumdaki acıları paylaşmak ve umudu daha da yüceltmek adına İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşler Başkanlığı olmak üzere birlikte çalışmanın içerisinde bulunduk. Dünyada çeşitli acılar ve savaşlar yaşanıyor. İnsanların hayatlarını kaybettiği bir atmosferde 100 yıl içerisinde yaşanan insani kayıplarda rakamlar 100 milyonun üzerinde konuşuluyor. Dünyada yeteri kadar kötülük var. Ancak yeteri kadar iyiliğin olması için beraber kurumsal anlamada bir gayret gösteriyoruz. Hayata farklı açılardan bakabiliriz. Hayata bakış açılarımız farklı olsa da acılarımız aynıdır. Beraber güç birliği yaparak Türkiye’nin dünyadaki saygınlığına yakışır şekilde kapasitemizi bu anlamda birleştiriyoruz" dedi. ‘BU PROJEYİ SON DERECE ÖNEMSİYORUZ’ Eğitim sendikası olarak Türkiye’nin özgürleşmesi, temel hak ve hürriyetlerinin gelişmesi konusunda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını belirten Yalçın, şöyle devam etti: "Dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa ‘benim sesim duyulmuyor’ diyorsa ve o ses bize ulaşmış ise, onun sesi soluğu olmaya da yönelikte çalışmamız var. Bizim bu anlamda yardım elimizi uzatmamız anlamında en önemli paydaşlarımızdan birisi İHH’dır. Yardım kuruluşlarıyla çoğu zaman bir araya geliyoruz. Bu açıdan İHH ile birlikte Arakan’dan, Filistin’e, Suriye’den, Mısır’a, Bosna’dan, Orta Afrika’ya, Somali’ye varan kadar Suriye’de devam eden iç savaş ve trajediye her anlamda bir yardım seferberliği düzenledik. Bu bizim örgütlülüğümüzün zekâtıdır. Biz örgüt bir kitle olarak Türkiye’de 450 bine yaklaşan üye sayısıyla bir eğitim sendikasıyız. Çocuklarda karakter eğitimi anlamında en önemlisi infak ve yardımlaşma duygusunun arttırılmasıdır. Bu projeyi son derece önemsiyoruz. İnfak insanlarla alakalı değil insanlarla alakalıdır. Bizim medeniyetimizde insanlar kardeşi için yaşar, kardeşinin mutluluğuna koşar. Bizde örgütlülüğümüzün zekâtı olarak bu kıymetli çalışmada devam etmeyi son derece önemsiyoruz. İyilikte istikrar için tekrar devam ediyoruz." BÜLENT YARDIM: İHTİYAÇ SAHİBİ BİR ÇOCUĞUN ELİNDEN TUTMAK BÜTÜN GÖRÜŞLERİN ORTAK DEĞERİDİR 6 yıldır Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İHH olarak yaptıkları Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var-İyilikte Yarışan Sınıflar’ projesi ile milyonlarca gence ulaştıklarını vurgulayan İnsani Yardım Vakfı (İHH)Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise, şunları söyledi: "Dünyada 400 milyon yetimle ilgili bir pencere açıldı. Şuanda bu yetim çocuklar dünyada yokluğa mahkûm ya da çeşitli suç örgütlerinin hedefleri arasında yer alıyorlar. İHH ve benzeri kuruluşlar bu çocukların hepsiyle ilgilenirken, başka bir ajanda ortaya koymuyor. Sadece onların ihtiyaçlarını görmek, hayatta kalabilmelerini ve hayata tutunabilmelerini sağlamak, büyüdükleri zamanda insanlığa faydalı olup eğitim süreçlerini devam ettirmek istiyorlar. Bu çerçevede biz sadece yetimlerin ihtiyaçlarını görmüyoruz. Bugün itibariyle ortalama her yıl 1.5 milyon çocuk bu projede yer aldı. Eğitim-Bir-Sen’e çok teşekkür ediyorum. Türkiye’de her görüşten insan var. Çok kültürlü bir yaşam tarzı içerisindeyiz. Ama ihtiyaç sahibi bir çocuğun elinden tutmak bütün görüşlerin ortak değeridir. Şuanda 400 milyondan fazla yardım bekleyen çok çocuğumuz var. Biz bu proje ile bu çocuklara ulaşma gayreti içerisindeyiz." GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın açıklama -İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım açıklama -Protokolün imzalanması -Detaylar Haber-Kamera: Gizem KARADAĞ/ANKARA, (DHA)
22291
yazarlar
Washington'da sokak lambaları
Sahi onca adam neden Amerika’daydı ve ne istiyorlardı?.. Yoksa birisi beni ve ailemi koruyun, istediğiniz her şeyi vereceğim mi diyordu?
Eli bıçaklı genç, "Ben burada doğdum" diyerek siyah kepini başından çıkarıp yere attıktan sonra, "Bak, Alman polisine göre ben Schwarzkopf ('Karakafa'yım) bu yüzden bıçak taşıyorum" diyor Uğurkan Erez'in tabiriyle, giymeyin Kardeşim! Kumaşa göre model olur, modele göre kumaş olmaz derler ya, sağdan soldan bulduğunuz o polyester karışımı taklit dokulardan vazgeçin!.. Tüm ömrünü arşiv ve sanata vakfetmiş Sanat Güneşi’nin mirası bağışlanmıştı TEV ve Mehmetçik vakıflarına… Bir de baktık ki iki yıllık mahkeme sonucu elde avuçta kalan Fatih Ürek ve Kuşum Aydın üzerinde Star TV ekranlarında!..
204,742
# Washington'da sokak lambaları ## Özet Sahi onca adam neden Amerika’daydı ve ne istiyorlardı?.. Yoksa birisi beni ve ailemi koruyun, istediğiniz her şeyi vereceğim mi diyordu? ## İçerik Eli bıçaklı genç, "Ben burada doğdum" diyerek siyah kepini başından çıkarıp yere attıktan sonra, "Bak, Alman polisine göre ben Schwarzkopf ('Karakafa'yım) bu yüzden bıçak taşıyorum" diyor Uğurkan Erez'in tabiriyle, giymeyin Kardeşim! Kumaşa göre model olur, modele göre kumaş olmaz derler ya, sağdan soldan bulduğunuz o polyester karışımı taklit dokulardan vazgeçin!.. Tüm ömrünü arşiv ve sanata vakfetmiş Sanat Güneşi’nin mirası bağışlanmıştı TEV ve Mehmetçik vakıflarına… Bir de baktık ki iki yıllık mahkeme sonucu elde avuçta kalan Fatih Ürek ve Kuşum Aydın üzerinde Star TV ekranlarında!..
554064
haber
Yeni acil servis düzenlemesi: Paran yoksa 24 saatin var
null
## Özel hastanelerde "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu yeni düzenleme ile kaldırıldı SGK Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişikliğe göre; acile başvuru yapan hastalar, 24 saat içinde "acil hali sona ererek" ya ilgili kliniğe yatırılacak ya da başka bir hastaneye sevk edilecek. İlk 24 saat tamamlandığı anda hastalardan ilave ücret alınacak. Böylelikle parası olmayan yurttaşlar, devlet hastanesine sevkini isteyecek. Resmi Gazete’de yayımlanan düzenlemeyle birlikte özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu da kaldırıldı. Bu durumda kendilerinden fazla ücret alınan hastaların bu ücreti kanıtlama olanağı da kalmadı. Cumhuriyet'te yer alan habere göre değişiklikle acil durumdaki hastalardan özel hastaneye başvurudan taburcu olması için yapılan işlemlere kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ücret alınmaması düzenlenmesinde değişikliğe gidildi. ### İlave ücret alınacak Başvuru yapan hastanın taburcu edilmesi yerine acil servislerde "24 saat içinde stabilizasyon" esası getirildi. Başvurudan itibaren 24 saat içinde ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle "acil hali sona eren" hastalar, bu 24 saat için ilave ücret ödemeyecek. Ancak ilk 24 saat tamamlandığı anda hasta veya yakınına acil halin sona erdiği ile ilgili yazılı bilgi verilerek ilave ücret alınacak. Böylelikle ilave ücret ödeme durumu olmayan yurttaşlar, 24 saat sonra devlet hastanelerine sevk edilecek. Özel sağlık kurum ve kuruluşları, ilave ücret aldıkları durumlarda "Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge" de tarihe karıştı. Özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu yeni düzenleme ile kaldırıldı. Bu durumda ayakta tedavi gören hastalar, kendilerinden fazla ücret alındığı takdirde bu ücreti görme veya kanıtlama olanağı da kalmadı. ### Parası olmayana hizmet yok Parası olmayanlar özel hastanelerin aciline bile gidemeyeceğini belirten E. Mülkiye Başmüfettişi **Mahmut Esen,** "Acil servislerdeki başvuru sayısının çokluğunun; acil durumların yanı sıra, acil dışındaki muayeneler için vatandaşların 6- 5 lira arasında değişen muayene katkı ödemelerini gerektiren ekonomik nedenlerden kaynaklandığı göz ardı edildiği anlaşılmaktadır" dedi.
342,538
# Yeni acil servis düzenlemesi: Paran yoksa 24 saatin var ## Özel hastanelerde "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu yeni düzenleme ile kaldırıldı SGK Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişikliğe göre; acile başvuru yapan hastalar, 24 saat içinde "acil hali sona ererek" ya ilgili kliniğe yatırılacak ya da başka bir hastaneye sevk edilecek. İlk 24 saat tamamlandığı anda hastalardan ilave ücret alınacak. Böylelikle parası olmayan yurttaşlar, devlet hastanesine sevkini isteyecek. Resmi Gazete’de yayımlanan düzenlemeyle birlikte özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu da kaldırıldı. Bu durumda kendilerinden fazla ücret alınan hastaların bu ücreti kanıtlama olanağı da kalmadı. Cumhuriyet'te yer alan habere göre değişiklikle acil durumdaki hastalardan özel hastaneye başvurudan taburcu olması için yapılan işlemlere kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ücret alınmaması düzenlenmesinde değişikliğe gidildi. ## İlave ücret alınacak Başvuru yapan hastanın taburcu edilmesi yerine acil servislerde "24 saat içinde stabilizasyon" esası getirildi. Başvurudan itibaren 24 saat içinde ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle "acil hali sona eren" hastalar, bu 24 saat için ilave ücret ödemeyecek. Ancak ilk 24 saat tamamlandığı anda hasta veya yakınına acil halin sona erdiği ile ilgili yazılı bilgi verilerek ilave ücret alınacak. Böylelikle ilave ücret ödeme durumu olmayan yurttaşlar, 24 saat sonra devlet hastanelerine sevk edilecek. Özel sağlık kurum ve kuruluşları, ilave ücret aldıkları durumlarda "Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge" de tarihe karıştı. Özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları "ilave ücretleri gösterir belge verme" zorunluluğu yeni düzenleme ile kaldırıldı. Bu durumda ayakta tedavi gören hastalar, kendilerinden fazla ücret alındığı takdirde bu ücreti görme veya kanıtlama olanağı da kalmadı. ## Parası olmayana hizmet yok Parası olmayanlar özel hastanelerin aciline bile gidemeyeceğini belirten E. Mülkiye Başmüfettişi **Mahmut Esen,** "Acil servislerdeki başvuru sayısının çokluğunun; acil durumların yanı sıra, acil dışındaki muayeneler için vatandaşların 6- 5 lira arasında değişen muayene katkı ödemelerini gerektiren ekonomik nedenlerden kaynaklandığı göz ardı edildiği anlaşılmaktadır" dedi.
857523
haber
Hollanda, Amsterdam'da düşen THY uçağı hakkında Boeing'in CEO'sunu ifadeye çağırdı
Hollanda Temsilciler Meclisi, Türk Hava Yolları'na (THY) ait Boeing 737 - 800 NG tipi uçağın Amsterdam'da düşmesi ile ilgili olarak, Boeing firmasının kazadaki sorumluluğunun, ABD makamlarının baskısı sonucu gizlendiği iddialarını araştırma kararı aldı
24 Ocak 2020 15:18 . Meclis, ABD2li New York Times gazetesinde yer alan iddiaları araştırmak için bir komisyon oluşturdu. Komisyon, iddialara ilişikin olarak 10 yıl önceki kazada yetkili konumda olan tarafları da dinleyecek. Bu bağlamda 6 Şubat'ta yapılacak özel oturuma Boeing firmasının Başkanı ve CEO'su David Callhoun da çağrıldı. Özel oturumda, "THY uçağının düşüşünde, Boeing'in sistemsel tasarım hatalarının da etkili olduğu" yönünde hazırladığı raporun sümen altı edildiğini iddia eden Prof. Dr. Sidney Dekker de dinlenecek. Dr. Sidney Dekker, New York Times'ın haberinin kaynaklarından biriydi. Komisyon, meclisteki oturuma, dönemin Hollanda Güvenlik Kurulu (OVV) Başkanı Pieter van Vollenhoven ve şimdiki başkan Jeroen Dijsselbloem'u da çağırdı. 'Baskı sonucu Boeing'in sorumluluğu rapora girmedi' New York Times gazetesi, 20 Ocak'ta, kaza araştırmasının sonuçlarının, bütünüyle kamuoyuna açıklanmadığını iddia eden bir haber yayımladı. Haberde, Hollandalı yetkililerin raporunda iddia edildiği gibi, kazanın, 'başlı başına pilot hatası' nedeniyle değil, 'riskli tasarım seçimleri ve hatalı güvenlik değerlendirmeleri" etkisiyle de gerçekleştiği iddia ediliyordu. Bu iddiayla ilgili gazeteye konuşan isimse Hollandalı yetkililerin, 2009'daki kaza ile ilgili rapor hazırlamasını istediği uçuş güvenliği uzmanı Prof. Dr. Sidney Dekker'di. Gazeteye göre, Hollanda Güvenlik Kurulu Dekker'in raporunu, Boeing'den ve ABD Federal Havacılık Müfettişleri'nden gelen baskı sonucu sümen altı etti ve üretici firmaya sorumluluk yüklemekten kaçındı. Dr. Sidney Dekker'in iddiasına göre, 2009 yılında yaşanan kaza, peş peşe düşen Boeing 737 Max'lerdeki sistem hatasına ilişkin de ilk emareleri ortaya koyuyordu. 2009'da düşen Boeing 737 tipi uçağın son modeli olan 737 Max'ın üretimi, Endonezya ve Etiyopya'da toplam 346 kişinin öldüğü iki kazanın ardından geçen yıl durdurulmuştu. New York Times'ın ulaştığı, bazıları daha önceden gizli olan bulgular, Türk Hava Yolları kazasıyla son kazalar arasında paralellikler olduğunu gösteriyor. Toplamda 346 kişinin öldüğü 737 Max kazalarına ilişkin soruşturmalarda, uçağın burnunun başarısız bir güvenlik sitemi tarafından aşağı itildiği belirlendi. Boeing, pilotların böyle bir soruna müdahale etmesine yardımcı olacak bilgileri vermedi. Kazadan sonra OVV tarafından görevlendirilen havacılık güvenliği uzmanı Dr. Sidney Dekker da, Boeing'in, 737 Max yazılımı konusunda pilotları hiçbir zaman uyarmadığını söylemişti. Hollandalı uzman, Boeing uçaklarındaki tasarım hatasının yıkıcı sonuçları konusundaki raporunun da kamuoyundan gizlendiğini öne sürmüştü.
208,459
# Hollanda, Amsterdam'da düşen THY uçağı hakkında Boeing'in CEO'sunu ifadeye çağırdı ## Özet Hollanda Temsilciler Meclisi, Türk Hava Yolları'na (THY) ait Boeing 737 - 800 NG tipi uçağın Amsterdam'da düşmesi ile ilgili olarak, Boeing firmasının kazadaki sorumluluğunun, ABD makamlarının baskısı sonucu gizlendiği iddialarını araştırma kararı aldı ## İçerik 24 Ocak 2020 15:18 . Meclis, ABD2li New York Times gazetesinde yer alan iddiaları araştırmak için bir komisyon oluşturdu. Komisyon, iddialara ilişikin olarak 10 yıl önceki kazada yetkili konumda olan tarafları da dinleyecek. Bu bağlamda 6 Şubat'ta yapılacak özel oturuma Boeing firmasının Başkanı ve CEO'su David Callhoun da çağrıldı. Özel oturumda, "THY uçağının düşüşünde, Boeing'in sistemsel tasarım hatalarının da etkili olduğu" yönünde hazırladığı raporun sümen altı edildiğini iddia eden Prof. Dr. Sidney Dekker de dinlenecek. Dr. Sidney Dekker, New York Times'ın haberinin kaynaklarından biriydi. Komisyon, meclisteki oturuma, dönemin Hollanda Güvenlik Kurulu (OVV) Başkanı Pieter van Vollenhoven ve şimdiki başkan Jeroen Dijsselbloem'u da çağırdı. 'Baskı sonucu Boeing'in sorumluluğu rapora girmedi' New York Times gazetesi, 20 Ocak'ta, kaza araştırmasının sonuçlarının, bütünüyle kamuoyuna açıklanmadığını iddia eden bir haber yayımladı. Haberde, Hollandalı yetkililerin raporunda iddia edildiği gibi, kazanın, 'başlı başına pilot hatası' nedeniyle değil, 'riskli tasarım seçimleri ve hatalı güvenlik değerlendirmeleri" etkisiyle de gerçekleştiği iddia ediliyordu. Bu iddiayla ilgili gazeteye konuşan isimse Hollandalı yetkililerin, 2009'daki kaza ile ilgili rapor hazırlamasını istediği uçuş güvenliği uzmanı Prof. Dr. Sidney Dekker'di. Gazeteye göre, Hollanda Güvenlik Kurulu Dekker'in raporunu, Boeing'den ve ABD Federal Havacılık Müfettişleri'nden gelen baskı sonucu sümen altı etti ve üretici firmaya sorumluluk yüklemekten kaçındı. Dr. Sidney Dekker'in iddiasına göre, 2009 yılında yaşanan kaza, peş peşe düşen Boeing 737 Max'lerdeki sistem hatasına ilişkin de ilk emareleri ortaya koyuyordu. 2009'da düşen Boeing 737 tipi uçağın son modeli olan 737 Max'ın üretimi, Endonezya ve Etiyopya'da toplam 346 kişinin öldüğü iki kazanın ardından geçen yıl durdurulmuştu. New York Times'ın ulaştığı, bazıları daha önceden gizli olan bulgular, Türk Hava Yolları kazasıyla son kazalar arasında paralellikler olduğunu gösteriyor. Toplamda 346 kişinin öldüğü 737 Max kazalarına ilişkin soruşturmalarda, uçağın burnunun başarısız bir güvenlik sitemi tarafından aşağı itildiği belirlendi. Boeing, pilotların böyle bir soruna müdahale etmesine yardımcı olacak bilgileri vermedi. Kazadan sonra OVV tarafından görevlendirilen havacılık güvenliği uzmanı Dr. Sidney Dekker da, Boeing'in, 737 Max yazılımı konusunda pilotları hiçbir zaman uyarmadığını söylemişti. Hollandalı uzman, Boeing uçaklarındaki tasarım hatasının yıkıcı sonuçları konusundaki raporunun da kamuoyundan gizlendiğini öne sürmüştü.
278500
haber
Banvit, Marko Ivkovic'i unutmadı, Sırpların acısını paylaştı
Banvit, Eurocup'ta Sırbistan temsilcisi Partizan'la oynayacağı maç öncesi Sırpların acısını paylaştı
Banvit, Eurocup'ta karşılaşacağı Sırbistan temsilcisi Partizan'ı önce çiçeklerle havaalanında karşıladı, daha sonra da maç öncesi Sırpların acısını paylaştı. Galatasaray-Kızılyıldız maçı öncesinde, Sırp taraftar Marko Ivkovic'in bıçaklanarak öldürülmesi iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırmıştı. Ntvspor'da yer alan habere göre; Bandırmalı sporseverler, salonda maçı izleyen eski basketbolcuları Miroslav Radosevic için, "Seni seviyoruz Radosevic" pankartı açtı. Daha sonra ise Banvitli basketbolcular, İstanbul 'da bıçaklanarak hayatını kaybeden Marko Ivkovic için "Kaybınız için üzgünüz" yazılı pankart açtı. Ivkovic için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
241,890
# Banvit, Marko Ivkovic'i unutmadı, Sırpların acısını paylaştı ## Özet Banvit, Eurocup'ta Sırbistan temsilcisi Partizan'la oynayacağı maç öncesi Sırpların acısını paylaştı ## İçerik Banvit, Eurocup'ta karşılaşacağı Sırbistan temsilcisi Partizan'ı önce çiçeklerle havaalanında karşıladı, daha sonra da maç öncesi Sırpların acısını paylaştı. Galatasaray-Kızılyıldız maçı öncesinde, Sırp taraftar Marko Ivkovic'in bıçaklanarak öldürülmesi iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırmıştı. Ntvspor'da yer alan habere göre; Bandırmalı sporseverler, salonda maçı izleyen eski basketbolcuları Miroslav Radosevic için, "Seni seviyoruz Radosevic" pankartı açtı. Daha sonra ise Banvitli basketbolcular, İstanbul 'da bıçaklanarak hayatını kaybeden Marko Ivkovic için "Kaybınız için üzgünüz" yazılı pankart açtı. Ivkovic için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
241897
haber
Davutoğlu, El Nusra konusunda Esad'ı ve BM'yi suçladı
El Nusra Cephesi gibi gruplara Türkiye'nin destek vermediğini, sorumluların Suriye hükümeti ve Birleşmiş Milletler olduğunu iddia etti
14 Ekim 2013 21:12 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsviçre'nin Neue Zürcher Zeitung (NZZ) gazetesine konuştu. Verdiği demeçte Suriye konusuna değinen ve BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunu bloke etmesini eleştiren Davutoğlu, Cenevre'de yapılması planlanan Suryie Konferansı'nın başarısız geçebileceğini söyledi. "Mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz yok" Uluslararası camiayı Suriye krizinin insani yönünü gözönünde bulundurmamakla suçlayan Davutoğlu, Suriye'de bugüne kadar 120 bin insanın öldüğünü, 2 milyondan fazla insanın komşu ülkelere kaçtığını, Türkiye'nin bugüne kadar mülteciler için 2 milyar dolar harcadığını hatırlattı. Davutoğlu, "Okullarımız, hastanelerimiz ve alt yapımız yıpranıyor. Ayrıca mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz de yok" dedi. "Suriye halkı Esad'ı o masada istemez" Türkiye'nin katılımı olmadan Cenevre'de toplanacak konferansın manasız kalacağını söyleyen Davutoğlu, "Suriye halkının da Esad'ı o masada isteyeceğini düşünmediğini" söyledi. Davutoğlu, şunları söyledi: "Türkiye'nin de dahil olduğu Suriye'nin Dostları Grubu, kimin katılacağına karar verecek. Esad rejiminin yaptıklarına karşı hepimizin pozisyonu aynı. 114'e yakın ülke bizimle aynı düşünceyi paylaşıyor. Bu rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. 1400'ten fazla insan kimyasal silah kullanımından dolayı yaşamını yitirdi. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli. Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar." "El Kaide'nin Suriye'de olmasının sorumlusu Esad rejimi" El Kaide bağlantılı Suriye'deki El Nusra Cephesi'ne ilişkin görüşü de sorulan Davutoğlu, "Size açıkça şunu söyleyeyim: Türkiye, dünyanın hiçbir yerindeki terör örgütünü desteklemiyor, radikal güçleri de desteklemiyor. Fakat şu sıralar Suriye'de radikal grupların olmasından sorumlu olan Esad rejimidir" dedi. "Suriye'deki radikal gruplardan BM Güvenlik Konseyi de sorumlu" "Suriye'deki kargaşanın oluşmasının sebebinin Esad'ın yaptıkları" olduğunu dile getiren Davutoğlu, Suriye'deki radikal örgütlerle ilgili uluslararası kuruluşları da suçladı. Davutoğlu, şöyle konuştu: "Ayrıca uluslararası örgütler de bu konuda sorumlular. Özellikle BM Güvenlik Konseyi. Böyle bir şey oluşunca da orada radikal gruplar konuşlandı. Daha 2 yıl öncesine kadar burada bu tür gruplar yoktu. Geçen yıla kadar birkaç yüz radikal grup vardı. Bu yıl ise binlerce savaşçı oraya yerleşti. Eğer radikalleşmeyi önlemek istiyorsak, Suriye için çözüm bulmamız gerekiyor. Ulusal Koalisyon'a her türlü muhalif grup üye. Bu koalisyon güçlenirse buradaki vakumda doldurulmuş olur." "Katar ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Esad'ın propagandası" Gazetenin "Suriye'de aktif olan cihatçılar, Türkiye için de sorun haline geldi. Peki bu örgütlerin para vereni Suudi Arabistan ve Katar'a niye müdahale etmiyorsunuz?" sorusuna ise Davutoğlu, "Böyle bir desteğin olduğuna dair, kesin bir hüküm çıkarılmamalı. Bu, Esad rejiminin bir propagandası. Suriye halkından oluşan meşru ve ılımlı muhalefetin kimler tarafından desteklendiği konusuyla da karıştırlmamalı. Diğer radikal örgütlerin kimler tarafından desteklendiğini bilmiyoruz. Fakat burada Irak'taki Ebu Garip Hapishanesi'nden kaçan savaşçıların da olduğunu biliyoruz" şeklinde cevap verdi. "Sıfır sorun' iflas etmedi" Mülakatta "komşularla sıfır sorun" politikasına ilişkin soruları da yanıtlayan Davutoğlu, "Mısır'ın, Türkiye'nin bölgedeki ülkelerle 'sıfır sorun' politikasının çöktüğünü gösteren ülke olduğunu" reddederek, "Sıfır sorun politikası, bizim ilkesel programımız. Bizim sadece bir iki komşumuz yok. Son 10 yılda Ukrayna ve Yunanistan ile çok önemli ilişkiler geliştirdik. Rusya ile vize muafiyeti sözleşmesi imzaladık" dedi. Davutoğlu, Ermenistan ve Kıbrıs konusuna ilşkin ise, Ermenistan ile ilişkilerin 10 yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu, Kıbrıs Rum yönetimiyle ilgili sorunun da kendilerinden kaynaklanmadığını söyledi.
282,186
# Davutoğlu, El Nusra konusunda Esad'ı ve BM'yi suçladı ## Özet El Nusra Cephesi gibi gruplara Türkiye'nin destek vermediğini, sorumluların Suriye hükümeti ve Birleşmiş Milletler olduğunu iddia etti ## İçerik 14 Ekim 2013 21:12 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsviçre'nin Neue Zürcher Zeitung (NZZ) gazetesine konuştu. Verdiği demeçte Suriye konusuna değinen ve BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunu bloke etmesini eleştiren Davutoğlu, Cenevre'de yapılması planlanan Suryie Konferansı'nın başarısız geçebileceğini söyledi. "Mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz yok" Uluslararası camiayı Suriye krizinin insani yönünü gözönünde bulundurmamakla suçlayan Davutoğlu, Suriye'de bugüne kadar 120 bin insanın öldüğünü, 2 milyondan fazla insanın komşu ülkelere kaçtığını, Türkiye'nin bugüne kadar mülteciler için 2 milyar dolar harcadığını hatırlattı. Davutoğlu, "Okullarımız, hastanelerimiz ve alt yapımız yıpranıyor. Ayrıca mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz de yok" dedi. "Suriye halkı Esad'ı o masada istemez" Türkiye'nin katılımı olmadan Cenevre'de toplanacak konferansın manasız kalacağını söyleyen Davutoğlu, "Suriye halkının da Esad'ı o masada isteyeceğini düşünmediğini" söyledi. Davutoğlu, şunları söyledi: "Türkiye'nin de dahil olduğu Suriye'nin Dostları Grubu, kimin katılacağına karar verecek. Esad rejiminin yaptıklarına karşı hepimizin pozisyonu aynı. 114'e yakın ülke bizimle aynı düşünceyi paylaşıyor. Bu rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. 1400'ten fazla insan kimyasal silah kullanımından dolayı yaşamını yitirdi. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli. Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar." "El Kaide'nin Suriye'de olmasının sorumlusu Esad rejimi" El Kaide bağlantılı Suriye'deki El Nusra Cephesi'ne ilişkin görüşü de sorulan Davutoğlu, "Size açıkça şunu söyleyeyim: Türkiye, dünyanın hiçbir yerindeki terör örgütünü desteklemiyor, radikal güçleri de desteklemiyor. Fakat şu sıralar Suriye'de radikal grupların olmasından sorumlu olan Esad rejimidir" dedi. "Suriye'deki radikal gruplardan BM Güvenlik Konseyi de sorumlu" "Suriye'deki kargaşanın oluşmasının sebebinin Esad'ın yaptıkları" olduğunu dile getiren Davutoğlu, Suriye'deki radikal örgütlerle ilgili uluslararası kuruluşları da suçladı. Davutoğlu, şöyle konuştu: "Ayrıca uluslararası örgütler de bu konuda sorumlular. Özellikle BM Güvenlik Konseyi. Böyle bir şey oluşunca da orada radikal gruplar konuşlandı. Daha 2 yıl öncesine kadar burada bu tür gruplar yoktu. Geçen yıla kadar birkaç yüz radikal grup vardı. Bu yıl ise binlerce savaşçı oraya yerleşti. Eğer radikalleşmeyi önlemek istiyorsak, Suriye için çözüm bulmamız gerekiyor. Ulusal Koalisyon'a her türlü muhalif grup üye. Bu koalisyon güçlenirse buradaki vakumda doldurulmuş olur." "Katar ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Esad'ın propagandası" Gazetenin "Suriye'de aktif olan cihatçılar, Türkiye için de sorun haline geldi. Peki bu örgütlerin para vereni Suudi Arabistan ve Katar'a niye müdahale etmiyorsunuz?" sorusuna ise Davutoğlu, "Böyle bir desteğin olduğuna dair, kesin bir hüküm çıkarılmamalı. Bu, Esad rejiminin bir propagandası. Suriye halkından oluşan meşru ve ılımlı muhalefetin kimler tarafından desteklendiği konusuyla da karıştırlmamalı. Diğer radikal örgütlerin kimler tarafından desteklendiğini bilmiyoruz. Fakat burada Irak'taki Ebu Garip Hapishanesi'nden kaçan savaşçıların da olduğunu biliyoruz" şeklinde cevap verdi. "Sıfır sorun' iflas etmedi" Mülakatta "komşularla sıfır sorun" politikasına ilişkin soruları da yanıtlayan Davutoğlu, "Mısır'ın, Türkiye'nin bölgedeki ülkelerle 'sıfır sorun' politikasının çöktüğünü gösteren ülke olduğunu" reddederek, "Sıfır sorun politikası, bizim ilkesel programımız. Bizim sadece bir iki komşumuz yok. Son 10 yılda Ukrayna ve Yunanistan ile çok önemli ilişkiler geliştirdik. Rusya ile vize muafiyeti sözleşmesi imzaladık" dedi. Davutoğlu, Ermenistan ve Kıbrıs konusuna ilşkin ise, Ermenistan ile ilişkilerin 10 yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu, Kıbrıs Rum yönetimiyle ilgili sorunun da kendilerinden kaynaklanmadığını söyledi.
222108
haber
Gazeteciye işkencede 4 polise 8'er yıl hapis istendi
Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan'a, gözaltına alındığı 2001'de işkence yaptığı ileri sürülen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde (TEM) görevli 4 polisin 8'er yıla kadar hapsi istendi
22 Ocak 2013 18:35 Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan'a işkence ettikleri için daha önce 1 yıl 1 ay hapis cezası verilen 4 polisin yeniden görülen davasında savcı 8 yıl hapis istedi. . Yargıtay'ın, haklarındaki mahkumiyet hükmünü usul yönünden bozmasının ardından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi 'nde tekrar görülmeye başlanan duruşmaya sanıklardan Atanur Arslan ve Gürah Ayhan ile sanık ve müdahil avukatları katıldı. Duruşmada, Yargıtay'ın bozma gerekçesi olarak gösterdiği, Gürkan'a ait adli tıp raporunun aslının, daha önce yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nden getirtilerek incelendiği bildirildi. Sanıkların avukatlarından Orhan Çelen, önemli bazı hususların araştırılmadığını ifade etti ve buna ilişkin daha önce verdiği dilekçe doğrultusunda kovuşturmanın genişletilmesini istedi. Müdahil Gürkan'ın avukatı Kenan Arslan ise Yargıtay'ın usul yönünden bozma kararı verdiğini anımsatarak, araştırılacak bir husus olmadığını ifade etti. Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi talebini, cumhuriyet savcısının da talebi doğrultusunda reddetti. Savcı sekizer yıl hapis istedi Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Şaban Yavuz, "suç tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memurlarının, yasa dışı örgüt üyesi olduğundan bahisle gözaltına alınan Gürkan'a, cürmü söyletmek için raporda yazılı olduğu şekilde başını duvara çarpma, tazyikli su altında tutma gibi işkence yaptıklarının sübuta erdiğini" ifade etti. Yavuz, bu nedenle suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıkların lehine olan 765 sayılı TCK'nın "Hükümet memurları tarafından efrada karşı yapılacak sui muameleler" başlıklı 243/1. maddesi uyarınca 8'er yıla kadar mahkumiyetlerini istedi. Gürkan'ın avukatı görüşe katıldığını bildirdiği duruşma, sanıklar ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre verilerek ertelendi. Hüküm üç kez Yargıtay'dan döndü Sanıkların da aralarında bulunduğu TEM'de görevli 9 polise, Gürkan'a, gözaltına alındığı 2001'de işkence yaptıkları iddiasıyla dava açıldı. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2004'te sanıklardan Tekin Taşlıova, Atanur Arslan, Gürah Ayhan ve Ahmet Horoz'u 1 yıl 1 ay 10'ar gün hapis cezasına çarptırırken, 4 sanığın beraatına karar verdi. Yargılama sırasında ölen bir sanık hakkındaki kamu davası ise ortadan kaldırılmıştı. Ancak bu karar, Yargıtay'ca 2005'te bozuldu. Bozma kararında, mahkumiyetlere ilişkin hükmün 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'ya göre değerlendirilmesi istenmişti. Bozmanın ardından bir kez daha karara bağlanan davada, aynı cezalara hükmedildi. Yargıtay, bu kararı da hükümden sonra yürürlüğe giren CMK'nın 231. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi için bozdu. Mahkeme, 2009'daki son kararında ise 4 sanığı "cürmü söyletmek için işkence yapmak" suçundan yine 1 yıl 1 ay 10'ar gün hapse mahkûm ederken, cezaların ertelenmesine hükmetmişti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, "hükme dayanak alınan, Gürkan'a ait adli raporun onaysız fotokopi olması nedeniyle" mahkumiyet hükmünün usul yönünden bozulmasına karar vermişti.
74,007
# Gazeteciye işkencede 4 polise 8'er yıl hapis istendi ## Özet Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan'a, gözaltına alındığı 2001'de işkence yaptığı ileri sürülen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde (TEM) görevli 4 polisin 8'er yıla kadar hapsi istendi ## İçerik 22 Ocak 2013 18:35 Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan'a işkence ettikleri için daha önce 1 yıl 1 ay hapis cezası verilen 4 polisin yeniden görülen davasında savcı 8 yıl hapis istedi. . Yargıtay'ın, haklarındaki mahkumiyet hükmünü usul yönünden bozmasının ardından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi 'nde tekrar görülmeye başlanan duruşmaya sanıklardan Atanur Arslan ve Gürah Ayhan ile sanık ve müdahil avukatları katıldı. Duruşmada, Yargıtay'ın bozma gerekçesi olarak gösterdiği, Gürkan'a ait adli tıp raporunun aslının, daha önce yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nden getirtilerek incelendiği bildirildi. Sanıkların avukatlarından Orhan Çelen, önemli bazı hususların araştırılmadığını ifade etti ve buna ilişkin daha önce verdiği dilekçe doğrultusunda kovuşturmanın genişletilmesini istedi. Müdahil Gürkan'ın avukatı Kenan Arslan ise Yargıtay'ın usul yönünden bozma kararı verdiğini anımsatarak, araştırılacak bir husus olmadığını ifade etti. Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi talebini, cumhuriyet savcısının da talebi doğrultusunda reddetti. Savcı sekizer yıl hapis istedi Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Şaban Yavuz, "suç tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memurlarının, yasa dışı örgüt üyesi olduğundan bahisle gözaltına alınan Gürkan'a, cürmü söyletmek için raporda yazılı olduğu şekilde başını duvara çarpma, tazyikli su altında tutma gibi işkence yaptıklarının sübuta erdiğini" ifade etti. Yavuz, bu nedenle suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıkların lehine olan 765 sayılı TCK'nın "Hükümet memurları tarafından efrada karşı yapılacak sui muameleler" başlıklı 243/1. maddesi uyarınca 8'er yıla kadar mahkumiyetlerini istedi. Gürkan'ın avukatı görüşe katıldığını bildirdiği duruşma, sanıklar ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre verilerek ertelendi. Hüküm üç kez Yargıtay'dan döndü Sanıkların da aralarında bulunduğu TEM'de görevli 9 polise, Gürkan'a, gözaltına alındığı 2001'de işkence yaptıkları iddiasıyla dava açıldı. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2004'te sanıklardan Tekin Taşlıova, Atanur Arslan, Gürah Ayhan ve Ahmet Horoz'u 1 yıl 1 ay 10'ar gün hapis cezasına çarptırırken, 4 sanığın beraatına karar verdi. Yargılama sırasında ölen bir sanık hakkındaki kamu davası ise ortadan kaldırılmıştı. Ancak bu karar, Yargıtay'ca 2005'te bozuldu. Bozma kararında, mahkumiyetlere ilişkin hükmün 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'ya göre değerlendirilmesi istenmişti. Bozmanın ardından bir kez daha karara bağlanan davada, aynı cezalara hükmedildi. Yargıtay, bu kararı da hükümden sonra yürürlüğe giren CMK'nın 231. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi için bozdu. Mahkeme, 2009'daki son kararında ise 4 sanığı "cürmü söyletmek için işkence yapmak" suçundan yine 1 yıl 1 ay 10'ar gün hapse mahkûm ederken, cezaların ertelenmesine hükmetmişti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, "hükme dayanak alınan, Gürkan'a ait adli raporun onaysız fotokopi olması nedeniyle" mahkumiyet hükmünün usul yönünden bozulmasına karar vermişti.
41750
yazarlar
Yeni demir perde
Eski demir perdeyi diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkeler inşa etmişti. Günümüzdeki yeni demir perdenin mimarları ise demokrasiler
Özgür olmayan, yani demokrasi olmayan otoriter bir rejimde seçimler ile hükümet değişikliği olabilir mi? Sanırım bugünün Türkiye'sinde yanıt bekleyen en önemli sorulardan birisi bu Trump karşıtlarının tam bir seferberlik içine girdiği bu seçim Demokratlara yeterli bir oy fazlası sağlayacak mı göreceğiz. Ancak şurası bir gerçek ki, ABD'yi sancılı bir seçim sonrası dönemi bekliyor. Sonuçta, siyaset bilimcilerin ve birçok vatandaşın haklı olarak sorduğu soru şu: "eğer oyların çoğunu alan aday Başkan olamıyor ise, o zaman neden seçim yapıyoruz?" Meğer gençlik masumiyetten kaçış, yaşlanmak ise masumiyete dönüş imiş...
38,387
# Yeni demir perde ## Özet Eski demir perdeyi diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkeler inşa etmişti. Günümüzdeki yeni demir perdenin mimarları ise demokrasiler ## İçerik Özgür olmayan, yani demokrasi olmayan otoriter bir rejimde seçimler ile hükümet değişikliği olabilir mi? Sanırım bugünün Türkiye'sinde yanıt bekleyen en önemli sorulardan birisi bu Trump karşıtlarının tam bir seferberlik içine girdiği bu seçim Demokratlara yeterli bir oy fazlası sağlayacak mı göreceğiz. Ancak şurası bir gerçek ki, ABD'yi sancılı bir seçim sonrası dönemi bekliyor. Sonuçta, siyaset bilimcilerin ve birçok vatandaşın haklı olarak sorduğu soru şu: "eğer oyların çoğunu alan aday Başkan olamıyor ise, o zaman neden seçim yapıyoruz?" Meğer gençlik masumiyetten kaçış, yaşlanmak ise masumiyete dönüş imiş...
310152
haber
Yargıtay, Erdoğan'ın 'Ucube' nitelemesine 'eleştiri' diyerek tazminat kararını bozdu
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kars'taki 'İnsanlık Anıtı'na 'Ucube' dediği için tazminat ödemesine karar verilmişti
19 Eylül 2015 11:36 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Kars’ta yaptığı ‘İnsanlık Anıtı’ heykeline ‘Ucube’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın heykeltraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL tazminat ödemesine ilişkin kararı 3 aylık bir jet kararla bozdu. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bozma ilamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ucube" sözcüğünün genel bir eleştiri ve değerlendirmeye ilişkin olduğunu öne sürdü. Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'un haberine göre, Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, "Yargıtay Hukuk Dairesi'nde sayısız dosyamız var. Her biri 1,5-2 yıl sonra incelenmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan söylediği her sözde özgür olduğu için Türkiye'de bu karara şaşırmak asıl şaşılması gerekendir" dedi. Dava önümüzdeki günlerde yeniden görülecek. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın heykeltıraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL manevi tazminat ödemesini kararlaştırmıştı. Karar bunun ardından temyiz edilmişti. Temyizi değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bozma ilamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kars Mitingi sırasında heykeltraş Aksoy'un eseri hakkında kullandığı "ucube" sözcüğünün genel bir eleştiri ve değerlendirmeye ilişkin olduğunu öne sürdü. Genel beyan ve yorum niteliğindeki bu açıklamaların Aksoy'un kişiliğine yönelik olmadığı kaydedilen ilamda, Erdoğan'ın söylemlerinin Aksoy'un kişiliğine yönelik bir saldırı oluşturmadığı belirtildi. 'Eleştiriye açık olmaları gerekir' İlamda, sanatçıların ve siyasi kimliğe sahip kişilerin eleştirilere açık olması gerektiği kaydedilerek, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği ifade edilerek kararın oy çokluğuyla bozulmasına hükmedildi. 'Kararda isabetsizlik yok' Kararın bozulmasına karşı oy kullanan üye Ayşe Tartıcı Çevikbaş ise şerhinde, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerle, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğini kaydetti. Çevikbaş, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğunu belirtti. 'Hiçbir örneği yok' Bozma ilamını değerlendiren Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, böyle bir bozma kararının hiçbir örneği olmadığının altını çizerek, "Yargıtay Hukuk Dairesi'nde sayısız dosyamız var. Her biri 1,5-2 yıl sonra incelenmektedir. Çoğunluğu da onama kararıdır. Bozmayı gerektiren dosyalar daha uzun bir incelemeyi gerektirir" dedi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapsa yeridir. Sadece eleştirmek yasaktır" eleştirisinde bulunan Kazan, "Cumhurbaşkanı söylediği her sözde özgür olduğu için Türkiye'de bu karara şaşılması asıl şaşılması gerekendir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı'na hakaret davası Heykeltraş Mehmet Aksoy hakkında karar sonrası "Haram parayı heykele yatırmam" açıklaması nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Aksoy'un bu davası da önümüzdeki günlerde görülmeye başlanacak.
278,509
# Yargıtay, Erdoğan'ın 'Ucube' nitelemesine 'eleştiri' diyerek tazminat kararını bozdu ## Özet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kars'taki 'İnsanlık Anıtı'na 'Ucube' dediği için tazminat ödemesine karar verilmişti ## İçerik 19 Eylül 2015 11:36 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Kars’ta yaptığı ‘İnsanlık Anıtı’ heykeline ‘Ucube’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın heykeltraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL tazminat ödemesine ilişkin kararı 3 aylık bir jet kararla bozdu. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bozma ilamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ucube" sözcüğünün genel bir eleştiri ve değerlendirmeye ilişkin olduğunu öne sürdü. Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'un haberine göre, Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, "Yargıtay Hukuk Dairesi'nde sayısız dosyamız var. Her biri 1,5-2 yıl sonra incelenmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan söylediği her sözde özgür olduğu için Türkiye'de bu karara şaşırmak asıl şaşılması gerekendir" dedi. Dava önümüzdeki günlerde yeniden görülecek. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın heykeltıraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL manevi tazminat ödemesini kararlaştırmıştı. Karar bunun ardından temyiz edilmişti. Temyizi değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bozma ilamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kars Mitingi sırasında heykeltraş Aksoy'un eseri hakkında kullandığı "ucube" sözcüğünün genel bir eleştiri ve değerlendirmeye ilişkin olduğunu öne sürdü. Genel beyan ve yorum niteliğindeki bu açıklamaların Aksoy'un kişiliğine yönelik olmadığı kaydedilen ilamda, Erdoğan'ın söylemlerinin Aksoy'un kişiliğine yönelik bir saldırı oluşturmadığı belirtildi. 'Eleştiriye açık olmaları gerekir' İlamda, sanatçıların ve siyasi kimliğe sahip kişilerin eleştirilere açık olması gerektiği kaydedilerek, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği ifade edilerek kararın oy çokluğuyla bozulmasına hükmedildi. 'Kararda isabetsizlik yok' Kararın bozulmasına karşı oy kullanan üye Ayşe Tartıcı Çevikbaş ise şerhinde, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerle, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğini kaydetti. Çevikbaş, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğunu belirtti. 'Hiçbir örneği yok' Bozma ilamını değerlendiren Aksoy'un avukatı Turgut Kazan, böyle bir bozma kararının hiçbir örneği olmadığının altını çizerek, "Yargıtay Hukuk Dairesi'nde sayısız dosyamız var. Her biri 1,5-2 yıl sonra incelenmektedir. Çoğunluğu da onama kararıdır. Bozmayı gerektiren dosyalar daha uzun bir incelemeyi gerektirir" dedi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapsa yeridir. Sadece eleştirmek yasaktır" eleştirisinde bulunan Kazan, "Cumhurbaşkanı söylediği her sözde özgür olduğu için Türkiye'de bu karara şaşılması asıl şaşılması gerekendir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı'na hakaret davası Heykeltraş Mehmet Aksoy hakkında karar sonrası "Haram parayı heykele yatırmam" açıklaması nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Aksoy'un bu davası da önümüzdeki günlerde görülmeye başlanacak.
182885
haber
Pakistan hükümeti ve Taliban barışı görüşüyor DERA İSMAİL HAN
Pakistan hükümeti ve Taliban barışı görüşüyor DERA İSMAİL HAN (A.A)
- - 21.11.2011 - Pakistan hükümeti ile ülkedeki Taliban arasında barış için ön görüşmeler yapılıyor. Pakistan istihbaratının üst düzey yetkilileri, görüşmeye katılan heyette eski sivil ve emekli askeri yetkililerle aşiret liderlerinin bulunduğunu belirtti. Pakistan'daki Taliban lideri Hakimullah Mesud'a yakın bir Taliban komutanı da görüşmelerin altı aydır sürdüğünü söyledi. Pakistan Talibanı'nın barış koşullarının başında, ordunun Güney Veziristan'daki aşiret bölgesinden çekilmesinin geldiği bildirildi. Müzakere edilen diğer konununsa tutuklu değişimi olduğu kaydedildi. Pakistan ordusu, Taliban'a karşı Güney Veziristan'da 2009 yılından bu yana operasyonlar düzenliyor.
276,299
# Pakistan hükümeti ve Taliban barışı görüşüyor DERA İSMAİL HAN ## Özet Pakistan hükümeti ve Taliban barışı görüşüyor DERA İSMAİL HAN (A.A) ## İçerik - - 21.11.2011 - Pakistan hükümeti ile ülkedeki Taliban arasında barış için ön görüşmeler yapılıyor. Pakistan istihbaratının üst düzey yetkilileri, görüşmeye katılan heyette eski sivil ve emekli askeri yetkililerle aşiret liderlerinin bulunduğunu belirtti. Pakistan'daki Taliban lideri Hakimullah Mesud'a yakın bir Taliban komutanı da görüşmelerin altı aydır sürdüğünü söyledi. Pakistan Talibanı'nın barış koşullarının başında, ordunun Güney Veziristan'daki aşiret bölgesinden çekilmesinin geldiği bildirildi. Müzakere edilen diğer konununsa tutuklu değişimi olduğu kaydedildi. Pakistan ordusu, Taliban'a karşı Güney Veziristan'da 2009 yılından bu yana operasyonlar düzenliyor.
894836
haber
‘Açık öğretim psikoloji’ raporu Erdoğan’a sunuldu
Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, uzaktan psikoloji eğitimi verilmesinin uygun olmadığı görüşünde
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın psikoloji lisans eğitimi ve açık öğretim programının da açılması tartışmaları ile ilgili toplanması talimatını verdiği Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, dün toplandı. Kurul toplantısında YÖK’ün ve bazı psikologların görüşleri değerlendirildi. Kurul, uzaktan psikoloji eğitimi verilmesinin uygun olmadığı yönde eğilim gösterirken, atılması gereken adımlara ilişkin detaylı raporunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu. Son kararı Erdoğan’ın açıklaması beklenirken açık öğretimde psikoloji programına kayıtların durdurulması bekleniyor.
131,287
# ‘Açık öğretim psikoloji’ raporu Erdoğan’a sunuldu ## Özet Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, uzaktan psikoloji eğitimi verilmesinin uygun olmadığı görüşünde ## İçerik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın psikoloji lisans eğitimi ve açık öğretim programının da açılması tartışmaları ile ilgili toplanması talimatını verdiği Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, dün toplandı. Kurul toplantısında YÖK’ün ve bazı psikologların görüşleri değerlendirildi. Kurul, uzaktan psikoloji eğitimi verilmesinin uygun olmadığı yönde eğilim gösterirken, atılması gereken adımlara ilişkin detaylı raporunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu. Son kararı Erdoğan’ın açıklaması beklenirken açık öğretimde psikoloji programına kayıtların durdurulması bekleniyor.
527004
haber
Karamollaoğlu: Seçimi kazanmak için aday göstereceğiz
Ümit KOZAN-Mustafa TURAPOĞLU/ANKARA, (DHA)- SAADET Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partileri için 'Abdullah Gül' isminin henüz erken olduğunu belirterek, "Biz sadece 'bir aday' çıkaracağız dedik
03 Ocak 2018 19:45 . Biz sadece ‘bir aday gösterelim’ diye değil, seçimi kazanmak için aday göstereceğiz" dedi. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara'da medya temsilcileri ile bir araya gelerek gündeme dair açıklamalarda bulundu. Medya temsilcilerinin sorularını da yanıtlayan Karamollaoğlu, son yayınlanan KHK sonrası Abdullah Gül ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan karşılıklı açıklamaların hatırlatılması üzerine, "Ben buna 'bir bardak suda fırtına koparmak' derim. Hadise o kadar basit. Sonuçta iki taraf da aynı fikirleri söylüyor. Eğer eski bir Cumhurbaşkanı kendisinin bağlı olduğu bir siyasi parti kanun çıkardığında endişesini yerine getirmiş, 'bir tereddüt var' dediyse bunu hainlikle itham etmek, ona karşı bir kampanya başlatmak yanlış olur" dedi. 'CEPHELEŞMEYE KARŞIYIZ' 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cepheleşmeye karşı olduklarını söyleyen Karamollaoğlu, "Biz başlangıçta cepheleşmeye karşı olduğumuzu söyledik. Çünkü aynı kulvarda koşanlar bile yeri geldiği zaman rakip olabilir. Onun içinde cepheleşmeye karşıyız. Gözüken o ki bugün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olacak. Bunun karşısında başka adaylar çıkabilir mi? Meral hanım 'çıkacağım' dedi. Mecliste grubu bulunan partiler aday çıkarabilir. Biz de bir aday çıkaracağız. Şimdi bunu cepheleşme gibi görmek yanlış" diye konuştu. 'SEÇİMİ KAZANMAK İÇİN ADAY GÖSTERECEĞİZ' Karamollaoğlu, 'Sayın Abdullah Gül'ü partinizden Cumhurbaşkanı adayı göstermeyi düşünüyor musunuz?' sorusuna ise, "Biz bunun çok erken olduğu kanaatindeyiz. Biz sadece 'bir aday çıkaracağız' dedik. Ama kim aday olacak, şunu ifade edeyim. Kim olursa olsun biz kendi siyasi kadromuz içerisinde değerlendirmeye tutacağız. Kadrolarımız arasında uygun görülen kişinin, kamuoyunda nasıl karşılık bulacağı konusunda bir çalışma yapacağız. Biz sadece ‘bir aday gösterelim’ diye değil, seçimi kazanmak için aday göstereceğiz" şeklinde yanıt verdi. 'ONUN İÇİN BİRAZ ERKEN' Karamollaoğlu, bir gazetecinin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, 'Demokrat Parti, Saadet Partisi gibi partilerle bir ittifak yapmayı arzularım' sözünü hatırlatması üzerine, "Tabi onun için erken biraz" diye cevap verdi. SİLAHLI EĞİTİM KAMPLARI Karamollaoğlu yine Meral Akşener'in 'Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine şöyle konuştu: "Böyle bir şeyin olmayacağını ümit ediyorum. İktidarın böyle bir şeye ihtiyacı yok. Hükümetin kesinlikle bu gelişmeye izin vermeyeceğini düşünüyorum. Akıl almaz bir tavır olur. Çok yanlış bir adım olur. Hükümetin polis, asker, istihbarat örgütleri gibi resmi güçleri var." '15 TEMMUZ BİR SEÇİM TARİHİ OLABİLİR' 'Saadet Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı merak ediliyor. Sizin adaylığınız var mı?' sorusuna Karamollaoğlu, "Ben kendi inisiyatifimle aday olmam. Biz Saadet Partisi olarak kazanabilecek en güçlü adayı göstermeyi arzu ediyoruz. Çok farklı isimler ortaya çıkabilir" diye cevap verdi. Karamollaoğlu ayrıca, 15 Temmuz 2018'in erken bir seçim tarihi olabileceğini kaydederek, "Şimdi biz tahminde bulunuyoruz. Kararı Cumhurbaşkanı verecek. Biz gidişata bakıyoruz. 15 Temmuz bir seçim tarihi olabilir" dedi.
44,971
# Karamollaoğlu: Seçimi kazanmak için aday göstereceğiz ## Özet Ümit KOZAN-Mustafa TURAPOĞLU/ANKARA, (DHA)- SAADET Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partileri için 'Abdullah Gül' isminin henüz erken olduğunu belirterek, "Biz sadece 'bir aday' çıkaracağız dedik ## İçerik 03 Ocak 2018 19:45 . Biz sadece ‘bir aday gösterelim’ diye değil, seçimi kazanmak için aday göstereceğiz" dedi. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara'da medya temsilcileri ile bir araya gelerek gündeme dair açıklamalarda bulundu. Medya temsilcilerinin sorularını da yanıtlayan Karamollaoğlu, son yayınlanan KHK sonrası Abdullah Gül ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan karşılıklı açıklamaların hatırlatılması üzerine, "Ben buna 'bir bardak suda fırtına koparmak' derim. Hadise o kadar basit. Sonuçta iki taraf da aynı fikirleri söylüyor. Eğer eski bir Cumhurbaşkanı kendisinin bağlı olduğu bir siyasi parti kanun çıkardığında endişesini yerine getirmiş, 'bir tereddüt var' dediyse bunu hainlikle itham etmek, ona karşı bir kampanya başlatmak yanlış olur" dedi. 'CEPHELEŞMEYE KARŞIYIZ' 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cepheleşmeye karşı olduklarını söyleyen Karamollaoğlu, "Biz başlangıçta cepheleşmeye karşı olduğumuzu söyledik. Çünkü aynı kulvarda koşanlar bile yeri geldiği zaman rakip olabilir. Onun içinde cepheleşmeye karşıyız. Gözüken o ki bugün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olacak. Bunun karşısında başka adaylar çıkabilir mi? Meral hanım 'çıkacağım' dedi. Mecliste grubu bulunan partiler aday çıkarabilir. Biz de bir aday çıkaracağız. Şimdi bunu cepheleşme gibi görmek yanlış" diye konuştu. 'SEÇİMİ KAZANMAK İÇİN ADAY GÖSTERECEĞİZ' Karamollaoğlu, 'Sayın Abdullah Gül'ü partinizden Cumhurbaşkanı adayı göstermeyi düşünüyor musunuz?' sorusuna ise, "Biz bunun çok erken olduğu kanaatindeyiz. Biz sadece 'bir aday çıkaracağız' dedik. Ama kim aday olacak, şunu ifade edeyim. Kim olursa olsun biz kendi siyasi kadromuz içerisinde değerlendirmeye tutacağız. Kadrolarımız arasında uygun görülen kişinin, kamuoyunda nasıl karşılık bulacağı konusunda bir çalışma yapacağız. Biz sadece ‘bir aday gösterelim’ diye değil, seçimi kazanmak için aday göstereceğiz" şeklinde yanıt verdi. 'ONUN İÇİN BİRAZ ERKEN' Karamollaoğlu, bir gazetecinin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, 'Demokrat Parti, Saadet Partisi gibi partilerle bir ittifak yapmayı arzularım' sözünü hatırlatması üzerine, "Tabi onun için erken biraz" diye cevap verdi. SİLAHLI EĞİTİM KAMPLARI Karamollaoğlu yine Meral Akşener'in 'Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine şöyle konuştu: "Böyle bir şeyin olmayacağını ümit ediyorum. İktidarın böyle bir şeye ihtiyacı yok. Hükümetin kesinlikle bu gelişmeye izin vermeyeceğini düşünüyorum. Akıl almaz bir tavır olur. Çok yanlış bir adım olur. Hükümetin polis, asker, istihbarat örgütleri gibi resmi güçleri var." '15 TEMMUZ BİR SEÇİM TARİHİ OLABİLİR' 'Saadet Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı merak ediliyor. Sizin adaylığınız var mı?' sorusuna Karamollaoğlu, "Ben kendi inisiyatifimle aday olmam. Biz Saadet Partisi olarak kazanabilecek en güçlü adayı göstermeyi arzu ediyoruz. Çok farklı isimler ortaya çıkabilir" diye cevap verdi. Karamollaoğlu ayrıca, 15 Temmuz 2018'in erken bir seçim tarihi olabileceğini kaydederek, "Şimdi biz tahminde bulunuyoruz. Kararı Cumhurbaşkanı verecek. Biz gidişata bakıyoruz. 15 Temmuz bir seçim tarihi olabilir" dedi.
855959
haber
Çiftlik Bank mağdurları dedektif tuttu
null
Hürriyet'ten İdris Emen'in haberine göre, yüksek kâr payı vaadiyle 80 bin kişiden topladığı 500 milyon TL üzeri parayla kayıplara karışan 'Tosuncuk' lakaplı Mehmet Aydın'ı arama çalışmaları sürüyor. Aydın, en son Uruguay'da lüks bir otomobil içinde görüntülenmiş daha sonra da hakkında Ukrayna'da olduğu iddiaları çıkmıştı. Çiftlik Bank kullanarak dolandırılan mağdurlar Aydın'ı bulmak için bir dedektifle anlaştı. Dedektif Mehmet Uzuner çalışmalarını şöyle anlattı: "Yaklaşık bir ay önce çalışma başlattık. 2003 yılından beri özel dedektifim. Uluslararası Özel Dedektif Birliği’ne üyeyim. Birliğe üye Latin Amerikalı bir dedektif firmasıyla iş birliği yapıyorum. Mehmet Aydın’ın intihar ettiği veya Ukrayna’da olduğu doğru değil. Aydın’ın Brezilya’da olduğunu biliyoruz. Aydın Brezilya, Paraguay ve Uruguay üçgeninde rahat bir şekilde hareket ediyor.
227,218
# Çiftlik Bank mağdurları dedektif tuttu Hürriyet'ten İdris Emen'in haberine göre, yüksek kâr payı vaadiyle 80 bin kişiden topladığı 500 milyon TL üzeri parayla kayıplara karışan 'Tosuncuk' lakaplı Mehmet Aydın'ı arama çalışmaları sürüyor. Aydın, en son Uruguay'da lüks bir otomobil içinde görüntülenmiş daha sonra da hakkında Ukrayna'da olduğu iddiaları çıkmıştı. Çiftlik Bank kullanarak dolandırılan mağdurlar Aydın'ı bulmak için bir dedektifle anlaştı. Dedektif Mehmet Uzuner çalışmalarını şöyle anlattı: "Yaklaşık bir ay önce çalışma başlattık. 2003 yılından beri özel dedektifim. Uluslararası Özel Dedektif Birliği’ne üyeyim. Birliğe üye Latin Amerikalı bir dedektif firmasıyla iş birliği yapıyorum. Mehmet Aydın’ın intihar ettiği veya Ukrayna’da olduğu doğru değil. Aydın’ın Brezilya’da olduğunu biliyoruz. Aydın Brezilya, Paraguay ve Uruguay üçgeninde rahat bir şekilde hareket ediyor.
299426
haber
Kuyt: Aklım Sneijder'in golünde kaldı...
null
Fenerbahçe ile yollarını ayıran Dirk Kuyt, şampiyonluğu saha dışı faktörler nedeniyle kaybettiklerini savundu. 3 sezonluk Türkiye kariyerini noktalayan Kuyt, Fanatik gazetesine açıklamalar yaptı. Sneijder’in Gençlerbirliği’ne attığı gole dikkat çeken Kuyt, "Hollanda’dan arkadaşlarım arayıp 'Türkiye’de neler oluyor?' diye soruyorlar" dedi. Kuyt, "Bu sezon hakemleri nasıl buldun?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Biliyorsunuz ben hakemler hakkında fazla konuşmayı seven biri değilim. Zaten genel olarak Türkiye’de bana göre hakemler görevlerini çok iyi yapıyor. Az hata yapıyorlar ama bazı şeyleri de görüyorsunuz, kanıtlayamıyorsunuz. Bizim 4 kırmızı kart gördüğümüz maça bakın. Hepsi doğru muydu, yoksa o maçta başka durumlar mı vardı. Mesela Sneijder’in Gençlerbirliği’ne attığı gol. Beni hâlâ Hollanda’dan arkadaşlarım arıyor.. Ve soruyorlar: Dirk Türkiye’de neler oluyor? Ben burada onun suçu, bunun suçu var demek istemiyorum. Ama biz çok zarar gördük. Bazı takımlar ise limitte olmasına rağmen kart konusunda çok ‘şanslıydılar’ İşte bu nedenle diyorum ki, Türk Futbolu daha iyisini hak ediyor!" Kuyt'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: "Hocam gayet güzel bir jestle beni son dakikada oyundan aldı. Seyirciler alkışladı. Bu tabii ki hoşuma gitti. Ancak açıkça belirtmeliyim ki, daha iyi bir veda olabilirdi..." "Bence bu sezon en iyi güç gösterisini ortaya koyan Beşiktaş’tı. Gerçekten onları takdir ediyorum çünkü zaman zaman müthiş bir performans ortaya koydular. Onlar da sona gelince beklenmedik puanlar kaybetti. Yoksa bizim gibi, Galatasaray gibi onlar da şampiyonluğu hak ediyordu..." "Gençlerbirliği yenilgisi bizi çok hırpaladı. Bir de Eskişehir karşısında alınan 1-1’lik beraberlik. Son dakika yediğimiz gol. Takım olarak bir hayli üzülmüştük. Ama herkes de biliyor ki, bizi asıl önemli bir şekilde etkileyen, Rizespor maçından sonra otobüsümüze yapılan silahlı saldırıydı. Ondan sonra gerçekten de sadece biz değil, çevremiz ailemiz çok etkilendi..." "Açık söylemeliyim; Ben Aziz Yıldırım başkana büyük hayranlık duyuyorum. Bir çok kesim tarafından tepki görebilir. Agresif olduğu söylenebilir ancak bizlere karşı çok nazikti. Geriye bakıldığında onun yaşadıklarını göz önünde bulundurursak, kimse onun yaptığını yapamaz. Hiç pes etmedi. Büyük zorluklarla boğuştu ama Fenerbahçe sevgisinden hiçbir şey kaybetmedi..."
222,179
# Kuyt: Aklım Sneijder'in golünde kaldı... Fenerbahçe ile yollarını ayıran Dirk Kuyt, şampiyonluğu saha dışı faktörler nedeniyle kaybettiklerini savundu. 3 sezonluk Türkiye kariyerini noktalayan Kuyt, Fanatik gazetesine açıklamalar yaptı. Sneijder’in Gençlerbirliği’ne attığı gole dikkat çeken Kuyt, "Hollanda’dan arkadaşlarım arayıp 'Türkiye’de neler oluyor?' diye soruyorlar" dedi. Kuyt, "Bu sezon hakemleri nasıl buldun?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Biliyorsunuz ben hakemler hakkında fazla konuşmayı seven biri değilim. Zaten genel olarak Türkiye’de bana göre hakemler görevlerini çok iyi yapıyor. Az hata yapıyorlar ama bazı şeyleri de görüyorsunuz, kanıtlayamıyorsunuz. Bizim 4 kırmızı kart gördüğümüz maça bakın. Hepsi doğru muydu, yoksa o maçta başka durumlar mı vardı. Mesela Sneijder’in Gençlerbirliği’ne attığı gol. Beni hâlâ Hollanda’dan arkadaşlarım arıyor.. Ve soruyorlar: Dirk Türkiye’de neler oluyor? Ben burada onun suçu, bunun suçu var demek istemiyorum. Ama biz çok zarar gördük. Bazı takımlar ise limitte olmasına rağmen kart konusunda çok ‘şanslıydılar’ İşte bu nedenle diyorum ki, Türk Futbolu daha iyisini hak ediyor!" Kuyt'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: "Hocam gayet güzel bir jestle beni son dakikada oyundan aldı. Seyirciler alkışladı. Bu tabii ki hoşuma gitti. Ancak açıkça belirtmeliyim ki, daha iyi bir veda olabilirdi..." "Bence bu sezon en iyi güç gösterisini ortaya koyan Beşiktaş’tı. Gerçekten onları takdir ediyorum çünkü zaman zaman müthiş bir performans ortaya koydular. Onlar da sona gelince beklenmedik puanlar kaybetti. Yoksa bizim gibi, Galatasaray gibi onlar da şampiyonluğu hak ediyordu..." "Gençlerbirliği yenilgisi bizi çok hırpaladı. Bir de Eskişehir karşısında alınan 1-1’lik beraberlik. Son dakika yediğimiz gol. Takım olarak bir hayli üzülmüştük. Ama herkes de biliyor ki, bizi asıl önemli bir şekilde etkileyen, Rizespor maçından sonra otobüsümüze yapılan silahlı saldırıydı. Ondan sonra gerçekten de sadece biz değil, çevremiz ailemiz çok etkilendi..." "Açık söylemeliyim; Ben Aziz Yıldırım başkana büyük hayranlık duyuyorum. Bir çok kesim tarafından tepki görebilir. Agresif olduğu söylenebilir ancak bizlere karşı çok nazikti. Geriye bakıldığında onun yaşadıklarını göz önünde bulundurursak, kimse onun yaptığını yapamaz. Hiç pes etmedi. Büyük zorluklarla boğuştu ama Fenerbahçe sevgisinden hiçbir şey kaybetmedi..."
28808
haber
2 bin 600 yıllık mumya poz verdi!
Mısır’ın baş arkeoloğu, 2 bin 600 yıl önce Firavun döneminden kalma, kireç taşı bir lahit içinde hiç bozulmamış mumyayı tanıttı
Mısır’ın baş arkeoloğu, 2 bin 600 yıl önce Firavun döneminden kalma, kireç taşı bir lahit içinde bulunan hiç bozulmamış bir mumyayı tanıttı. Düzenlenen basın toplantısında yetkililer, lahdin kapağını kaldırarak mumyayı basının karşısına çıkardı. Mumya, 3 hafta önce, Kahire’nin güneyindeki büyük Sakkara mezarlığında, 11 metrelik bir kuyunun dibinde bulunan ve Mısır’ın son bağımsız krallığı olan 26. Hanedan dönemine ait olduğu belirtilen mumyalardan biri. (aa)
121,104
# 2 bin 600 yıllık mumya poz verdi! ## Özet Mısır’ın baş arkeoloğu, 2 bin 600 yıl önce Firavun döneminden kalma, kireç taşı bir lahit içinde hiç bozulmamış mumyayı tanıttı ## İçerik Mısır’ın baş arkeoloğu, 2 bin 600 yıl önce Firavun döneminden kalma, kireç taşı bir lahit içinde bulunan hiç bozulmamış bir mumyayı tanıttı. Düzenlenen basın toplantısında yetkililer, lahdin kapağını kaldırarak mumyayı basının karşısına çıkardı. Mumya, 3 hafta önce, Kahire’nin güneyindeki büyük Sakkara mezarlığında, 11 metrelik bir kuyunun dibinde bulunan ve Mısır’ın son bağımsız krallığı olan 26. Hanedan dönemine ait olduğu belirtilen mumyalardan biri. (aa)
254727
haber
FEMEN'den İstanbul'da seçim eylemi
Femen üyeleri İstanbul Üsküdar'da eylem yaptı
Yaptıkları eylemlerle kendilerinden sıkça söz ettiren FEMEN, Erdoğan'ın daha önceki yıllarda oy kullandığı okulda eylem yaptı. Dünyaca ünlü FEMEN grubu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki yıllarda oy kullandığı Burhaniye İlköğretim Okulu'nda eylem yaptı. Vücutlarına "Ban Erdoğan" yazan iki FEMEN üyesi kadın yaka paça gözaltına alındı. 2148 numaralı sandığın bulunduğu odaya oy kullanacakmış gibi giren kadınlar oy pusulalarının bulunduğu masaların üzerine çıkarak Erdoğan'ı protesto ettii.
283,428
# FEMEN'den İstanbul'da seçim eylemi ## Özet Femen üyeleri İstanbul Üsküdar'da eylem yaptı ## İçerik Yaptıkları eylemlerle kendilerinden sıkça söz ettiren FEMEN, Erdoğan'ın daha önceki yıllarda oy kullandığı okulda eylem yaptı. Dünyaca ünlü FEMEN grubu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki yıllarda oy kullandığı Burhaniye İlköğretim Okulu'nda eylem yaptı. Vücutlarına "Ban Erdoğan" yazan iki FEMEN üyesi kadın yaka paça gözaltına alındı. 2148 numaralı sandığın bulunduğu odaya oy kullanacakmış gibi giren kadınlar oy pusulalarının bulunduğu masaların üzerine çıkarak Erdoğan'ı protesto ettii.
1166491
haber
Gazze'de kayıp 13 bin kişiye ne oldu?
Son yedi aydır Mustafa’nın ailesi gibi sevdiklerinin nerede olduğunu bilmeyen çok sayıda kişi var
Ahmed Ebuduk, kardeşi Mustafa’yı aylardır arıyor. Aile, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi’nin bahçesine sığınmıştı. Yakında bulunan evlerinin yandığını duyunca emekli ambulans şoförü olan Mustafa ne halde olduğuna bakmaya gitti; ancak bir daha gelmedi. Ahmed, ellerinden geldikçe her yeri, etraftaki binaları, yıkılan apartmanları ve enkazları aradıklarını anlatıyor. Aynı zamanda enkazlardan çıkarılan cesetlerin arasında ve toplu mezarlarda da Mustafa’yı aramışlar. Ahmed, "Halen hastaneye giren her ambulansta onu bulacağımızı düşünüyoruz" diyor. Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığı Gazze’de 35 bin kişinin öldüğünü belirtiyor. Ancak bu sadece hastanelerde hayatını kaybedenlere dair bir rakam. . Cenevre merkezli Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, 13 bin kişinin hiçbir iz olmadan ortadan kaybolduğunu belirtiyor. Bu, siviller ile Hamas savaşçıları arasında ayrım yapmaksızın hesaplanan bir istatistik. Gazze’nin sivil savunma birimi 10 bin kişinin yıkılan binaların altında kalmış olabileceğini tahmin ediyor. 37 bin ton moloz Birleşmiş Milletler’e göre Gazze’de 37 bin ton moloz var. Bu molozların altında cesetlerin olduğu gibi patlamamış savaş malzemelerinin de olduğu düşünülüyor; bu da arama ve kurtarma ekipleri için fazladan tehlike yaratıyor. Gazze’nin sivil savunma birimi, gönüllüleriyle kurtarma çalışmalarını yürütüyor; ancak ellerinde çok basit araç gereçler var ve cesetlere ulaşması kimi zaman çok güç. Yaz mevsimi yaklaşırken bulunamamış cesetlerin sağlık sorununa yol açmasından da endişe ediliyor. Abdulrahman Yaghi de akrabalarını enkaz altından çıkarmakta zorlanan kişilerden. 22 Şubat’ta içinde ailesinden 36 kişi varken yıkılan binadan sadece 17 kişinin cesedi çıkarılabilmiş; bulunan vücut parçalarının ise kimliği tespit edilememiş. Yaghi, "Evdeki çocukların çoğunun cesedini çıkaramadık" diyor. Bu yüzden de Gazze’nin sivil savunma birimi uluslararası örgütlerden enkazlarda çalışma yapmak için bir an önce yardım talep ediyor. Aynı şekilde ağır iş makinelerinin aramalarda kullanılmak üzere Gazze’ye sokulması için İsrail’e baskı yapılması talebinde bulunuyor. Muhammed Ali, İsrail ordusunun okul baskınından beri kayıp Uluslararası Af Örgütü ise kaybolan kimi kişilerin ailelerinin bilgisi olmadan İsrail ordusu tarafından alıkonulduğunu belirterek, bunu da "zorunlu kaybedilme" olarak tanımlıyor. Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, yüzlerce Filistinli’nin İsrail ordusu tarafından yakınlarına haber verilmeden alıkonulduğunu belirtiyor. İsrail’in de imzacısı olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne göre ülkelerin alıkoyduğu sivillerin kimliği ve yerini bildirme yükümlülüğü var. İsrail, 7 Ekim saldırılarının ardından gözaltı merkezlerine Kızıl Haç’ın uluslararası komitesinin girmesini yasakladı. Hamas da aynı şekilde İsrailli rehinelerin ziyaret edilmesine izin vermiyor. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, "İsrail Gazze’de tutulan rehinelerle ilgili bilgi edinene kadar Kızıl Haç’ın gözaltına alınan Hamas savaşçılarıyla ilgili bilgi alamayacağını" açıkladı. Gazze’nin merkezinde Muhammed Ali’nin ailesi de oğullarının "zorla kaybedilenler" arasında olabileceği endişesiyle fotoğrafını ellerinde tutarak bilgiye ulaşmaya çalışıyor. Aileye bilgi veren bazı görgü tanıkları, Muhammed Ali’nin İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığını; en son gördüklerinde canlı olduğunu ancak akıbetinin ne olduğunu bilemeyeceklerini söyledi. Yoğun bombalamalar sırasında ailenin bir sığınağa saklandığı 23 Aralık tarihinden beri Muhammed Ali kayıp. Muhammed Ali’nin eşi, İsrailli askerlerin sığınağın olduğu okula girdiğini ve kadınlar ile çocukların terk etmesi emrini verdiğini anlatıyor. O gece okulda olan tüm erkekler ailelerine geri dönerken Muhammed Ali’nin nerede olduğu halen bilinmiyor. Hamas’ın kontrolündeki sağlık bakanlığının oluşturduğu bir internet sitesinden aileler kayıplarına dair bildirimde bulunabiliyor.
19,291
# Gazze'de kayıp 13 bin kişiye ne oldu? ## Özet Son yedi aydır Mustafa’nın ailesi gibi sevdiklerinin nerede olduğunu bilmeyen çok sayıda kişi var ## İçerik Ahmed Ebuduk, kardeşi Mustafa’yı aylardır arıyor. Aile, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi’nin bahçesine sığınmıştı. Yakında bulunan evlerinin yandığını duyunca emekli ambulans şoförü olan Mustafa ne halde olduğuna bakmaya gitti; ancak bir daha gelmedi. Ahmed, ellerinden geldikçe her yeri, etraftaki binaları, yıkılan apartmanları ve enkazları aradıklarını anlatıyor. Aynı zamanda enkazlardan çıkarılan cesetlerin arasında ve toplu mezarlarda da Mustafa’yı aramışlar. Ahmed, "Halen hastaneye giren her ambulansta onu bulacağımızı düşünüyoruz" diyor. Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığı Gazze’de 35 bin kişinin öldüğünü belirtiyor. Ancak bu sadece hastanelerde hayatını kaybedenlere dair bir rakam. . Cenevre merkezli Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, 13 bin kişinin hiçbir iz olmadan ortadan kaybolduğunu belirtiyor. Bu, siviller ile Hamas savaşçıları arasında ayrım yapmaksızın hesaplanan bir istatistik. Gazze’nin sivil savunma birimi 10 bin kişinin yıkılan binaların altında kalmış olabileceğini tahmin ediyor. 37 bin ton moloz Birleşmiş Milletler’e göre Gazze’de 37 bin ton moloz var. Bu molozların altında cesetlerin olduğu gibi patlamamış savaş malzemelerinin de olduğu düşünülüyor; bu da arama ve kurtarma ekipleri için fazladan tehlike yaratıyor. Gazze’nin sivil savunma birimi, gönüllüleriyle kurtarma çalışmalarını yürütüyor; ancak ellerinde çok basit araç gereçler var ve cesetlere ulaşması kimi zaman çok güç. Yaz mevsimi yaklaşırken bulunamamış cesetlerin sağlık sorununa yol açmasından da endişe ediliyor. Abdulrahman Yaghi de akrabalarını enkaz altından çıkarmakta zorlanan kişilerden. 22 Şubat’ta içinde ailesinden 36 kişi varken yıkılan binadan sadece 17 kişinin cesedi çıkarılabilmiş; bulunan vücut parçalarının ise kimliği tespit edilememiş. Yaghi, "Evdeki çocukların çoğunun cesedini çıkaramadık" diyor. Bu yüzden de Gazze’nin sivil savunma birimi uluslararası örgütlerden enkazlarda çalışma yapmak için bir an önce yardım talep ediyor. Aynı şekilde ağır iş makinelerinin aramalarda kullanılmak üzere Gazze’ye sokulması için İsrail’e baskı yapılması talebinde bulunuyor. Muhammed Ali, İsrail ordusunun okul baskınından beri kayıp Uluslararası Af Örgütü ise kaybolan kimi kişilerin ailelerinin bilgisi olmadan İsrail ordusu tarafından alıkonulduğunu belirterek, bunu da "zorunlu kaybedilme" olarak tanımlıyor. Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, yüzlerce Filistinli’nin İsrail ordusu tarafından yakınlarına haber verilmeden alıkonulduğunu belirtiyor. İsrail’in de imzacısı olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne göre ülkelerin alıkoyduğu sivillerin kimliği ve yerini bildirme yükümlülüğü var. İsrail, 7 Ekim saldırılarının ardından gözaltı merkezlerine Kızıl Haç’ın uluslararası komitesinin girmesini yasakladı. Hamas da aynı şekilde İsrailli rehinelerin ziyaret edilmesine izin vermiyor. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, "İsrail Gazze’de tutulan rehinelerle ilgili bilgi edinene kadar Kızıl Haç’ın gözaltına alınan Hamas savaşçılarıyla ilgili bilgi alamayacağını" açıkladı. Gazze’nin merkezinde Muhammed Ali’nin ailesi de oğullarının "zorla kaybedilenler" arasında olabileceği endişesiyle fotoğrafını ellerinde tutarak bilgiye ulaşmaya çalışıyor. Aileye bilgi veren bazı görgü tanıkları, Muhammed Ali’nin İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığını; en son gördüklerinde canlı olduğunu ancak akıbetinin ne olduğunu bilemeyeceklerini söyledi. Yoğun bombalamalar sırasında ailenin bir sığınağa saklandığı 23 Aralık tarihinden beri Muhammed Ali kayıp. Muhammed Ali’nin eşi, İsrailli askerlerin sığınağın olduğu okula girdiğini ve kadınlar ile çocukların terk etmesi emrini verdiğini anlatıyor. O gece okulda olan tüm erkekler ailelerine geri dönerken Muhammed Ali’nin nerede olduğu halen bilinmiyor. Hamas’ın kontrolündeki sağlık bakanlığının oluşturduğu bir internet sitesinden aileler kayıplarına dair bildirimde bulunabiliyor.
995670
haber
Cem Uzan: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir
Cem Uzan: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir
Döviz kurunun rekor artışı sonrası Cem Uzan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir" dedi. Türkiye'deki mal varlıklarına ve şirketlerine el konulan Cem Uzan'ın döviz kurundaki yükselişle ilgili yaptığı paylaşım kısa sürede sosyal medyada gündem oldu. Son olarak doların 13 TL'yi aşmasını yorumlayan Uzan, "Doların 10 TL'yi 15 TL'yi aşacağını söylemiştim. Şunu da söyleyeyim: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir. Türk Lirası'nı daha da değersizleştirecekler" ifadelerine yer verdi.
58,841
# Cem Uzan: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir ## Özet Cem Uzan: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir ## İçerik Döviz kurunun rekor artışı sonrası Cem Uzan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir" dedi. Türkiye'deki mal varlıklarına ve şirketlerine el konulan Cem Uzan'ın döviz kurundaki yükselişle ilgili yaptığı paylaşım kısa sürede sosyal medyada gündem oldu. Son olarak doların 13 TL'yi aşmasını yorumlayan Uzan, "Doların 10 TL'yi 15 TL'yi aşacağını söylemiştim. Şunu da söyleyeyim: Çok yakında giysi-gıda takası başlayabilir. Türk Lirası'nı daha da değersizleştirecekler" ifadelerine yer verdi.
818034
haber
27 yıl komada kalan kadın uyandı
"Hiç pes etmedim çünkü bir gün onun komadan çıkacağını biliyordum"
Munira Abdulla kaza sırasında 32 yaşındaydı ve oğlunu okuldan almıştı. İçlerinde bulundukları araç bir otobüse çarptı. Oğluyla birlikte arka koltukta oturan Munira 4 yaşındaki oğlunun üstüne kapanarak onu korudu. Omar Webair annesinin bu hareketi sayesinde kazayı sadece ufak bir morlukla atlattı ancak Munira Abdulla ağır yaralandı. Munira kafasına aldığı darbe nedeniyle komaya girdi ve 27 yıl boyunca durumunda ciddi bir değişiklik olmadı. Ta ki 2018'e kadar. Munira Abdulla geçen yıl Almanya'da kaldığı hastanede birdenbire komadan uyandı. Omar kazayı ve annesinin komada geçirdiği 27 yılı BAE gazetesi The National'a anlattı. "Ümidinizi kesmeyin" Omar gazeteye yaptığı açıklamada "Hiç pes etmedim çünkü içimde hep onun bir gün uyanacağına dair bir his vardı" dedi ve başlarından geçenleri gazeteye anlatmasının nedenini şöyle açıkladı: "Annemin hikayesini paylaşıyorum çünkü benzer durumda olan insanlar sevdiklerinden ümitlerini kesmemeli; onları ölmüş gibi görmemeli". Kazada oğlunun üzerine kapanarak onun hayatını kurtaran Munira, kazanın ardından saatlerce yardım bekledi. En sonunda hastaneye kaldırılan Munira, daha sonra Londra'da bir hastaneye sevk edildi. The National'ın haberine göre Londra'daki hastanede Munira'nın bitkisel hayatta olduğu, acıyı hissedebildiği ancak tepki veremeyeceği söylendi. Munira daha sonra BAE'ye geri götürüldü ve El Ayn kentinde bir hastaneye yatırıldı. Daha sonra sağlık sigortasının gerekliliklerinden ötürü birkaç kez hastane değiştirmek zorunda kalındı. Burada Munira'yı hortumlarla besleyerek hayatta tutmayı başardılar. Aynı zamanda kaslarının hareketsizlikten zayıflamaması için fizyoterapi uygulandı. Bir dizi ameliyat geçirdi 2017 yılında BAE hükümetinin sağladığı bir fonla ailesi Munira'yı Almanya'ya götürdü. Munira orada bir dizi ameliyat geçirdi. Hareketsizlikten kısalan kol ve bacak kasları onarıldı, beyinsel durumunu iyileştirmek için ilaç tedavisi uygulandı. Almanya'ya götürülmesinin üzerinden 1 yıl geçmişti ki oğlu Omar, annesinin kaldığı hastane odasında görevlilerle bir tartışmaya girdi ve sesler yükseldi. Omar yaşananları şöyle anlatıyor: "Annem garip sesler çıkarıyordu ve ona bakmaları için doktorları çağırıp onu muayene etmelerini istedim. Bana her şeyin normal olduğunu söylediler. "3 gün sonra birinin ismimi söylediğini duydum ve uyandım. İsmimi söyleyen kişi annemdi. Evet, annem. Mutluluktan havalara uçtum. Yıllardır bu anın hayalini kuruyordum ve uyanınca ilk söylediği şey ismim oldu. Omar hastane odasında yaşanan tartışma sırasında annesinin kendisinin tehlikede olduğunu hissettiğini, bunun annesinde şok etkisi yarattığını ve uyanmasında bunun tetikleyici olduğunu belirtiyor. 27 yıllık komadan uyanan Munira zamanla daha fazla tepki verebilmeye başladı. Şu an acıyı hissedebiliyor ve kısa diyaloglara girebiliyor. Şu an Abu Dabi'de kaslarını güçlendirmek ve duruşunu düzeltmek için fizik tedavi ve çeşitli rehabilitasyonlar görüyor. "Munira gibi vakalar çok nadir" Uzun yıllar komada kaldıktan sonra bilinci açılan hasta sayısı çok az. Uyanabilseler bile iyileşme süreçleri çok uzun ve zorlu oluyor. İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri, bilinci kapalı bir hastanın durumunda yaşanan değişiklikleri saptayabilmenin çok zor olduğuna dikkat çekiyor. Koma sonrası bilinci açılan kişilerin çoğu, beyinlerine aldıkları hasar nedeniyle, hayatlarına ciddi sakatlıklarla devam etmek zorunda kalıyor. En bilindik iyileşme hikayelerinden biri 19 yaşında trafik kazası geçiren Amerikalı Terry Wallis'inki. Wallis 19 yıl bitkisel hayata yakın bir durumda kaldıktan sonra iyileşmişti. Wallis'in beyninin koma süresince yeni hücre üretmeyi sürdürdüğü tahmin ediliyor. Eski Formula 1 şampiyonu Michael Schumacher ise 2013'te Fransa'da kayak yaparken geçirdiği kazada kafasından yaralanmıştı. Schumacher altı ay yapay komada tutulduktan sonra İsviçre'deki evine sevk edildi. Tedavisine evde devam ediliyor.
145,695
# 27 yıl komada kalan kadın uyandı ## Özet "Hiç pes etmedim çünkü bir gün onun komadan çıkacağını biliyordum" ## İçerik Munira Abdulla kaza sırasında 32 yaşındaydı ve oğlunu okuldan almıştı. İçlerinde bulundukları araç bir otobüse çarptı. Oğluyla birlikte arka koltukta oturan Munira 4 yaşındaki oğlunun üstüne kapanarak onu korudu. Omar Webair annesinin bu hareketi sayesinde kazayı sadece ufak bir morlukla atlattı ancak Munira Abdulla ağır yaralandı. Munira kafasına aldığı darbe nedeniyle komaya girdi ve 27 yıl boyunca durumunda ciddi bir değişiklik olmadı. Ta ki 2018'e kadar. Munira Abdulla geçen yıl Almanya'da kaldığı hastanede birdenbire komadan uyandı. Omar kazayı ve annesinin komada geçirdiği 27 yılı BAE gazetesi The National'a anlattı. "Ümidinizi kesmeyin" Omar gazeteye yaptığı açıklamada "Hiç pes etmedim çünkü içimde hep onun bir gün uyanacağına dair bir his vardı" dedi ve başlarından geçenleri gazeteye anlatmasının nedenini şöyle açıkladı: "Annemin hikayesini paylaşıyorum çünkü benzer durumda olan insanlar sevdiklerinden ümitlerini kesmemeli; onları ölmüş gibi görmemeli". Kazada oğlunun üzerine kapanarak onun hayatını kurtaran Munira, kazanın ardından saatlerce yardım bekledi. En sonunda hastaneye kaldırılan Munira, daha sonra Londra'da bir hastaneye sevk edildi. The National'ın haberine göre Londra'daki hastanede Munira'nın bitkisel hayatta olduğu, acıyı hissedebildiği ancak tepki veremeyeceği söylendi. Munira daha sonra BAE'ye geri götürüldü ve El Ayn kentinde bir hastaneye yatırıldı. Daha sonra sağlık sigortasının gerekliliklerinden ötürü birkaç kez hastane değiştirmek zorunda kalındı. Burada Munira'yı hortumlarla besleyerek hayatta tutmayı başardılar. Aynı zamanda kaslarının hareketsizlikten zayıflamaması için fizyoterapi uygulandı. Bir dizi ameliyat geçirdi 2017 yılında BAE hükümetinin sağladığı bir fonla ailesi Munira'yı Almanya'ya götürdü. Munira orada bir dizi ameliyat geçirdi. Hareketsizlikten kısalan kol ve bacak kasları onarıldı, beyinsel durumunu iyileştirmek için ilaç tedavisi uygulandı. Almanya'ya götürülmesinin üzerinden 1 yıl geçmişti ki oğlu Omar, annesinin kaldığı hastane odasında görevlilerle bir tartışmaya girdi ve sesler yükseldi. Omar yaşananları şöyle anlatıyor: "Annem garip sesler çıkarıyordu ve ona bakmaları için doktorları çağırıp onu muayene etmelerini istedim. Bana her şeyin normal olduğunu söylediler. "3 gün sonra birinin ismimi söylediğini duydum ve uyandım. İsmimi söyleyen kişi annemdi. Evet, annem. Mutluluktan havalara uçtum. Yıllardır bu anın hayalini kuruyordum ve uyanınca ilk söylediği şey ismim oldu. Omar hastane odasında yaşanan tartışma sırasında annesinin kendisinin tehlikede olduğunu hissettiğini, bunun annesinde şok etkisi yarattığını ve uyanmasında bunun tetikleyici olduğunu belirtiyor. 27 yıllık komadan uyanan Munira zamanla daha fazla tepki verebilmeye başladı. Şu an acıyı hissedebiliyor ve kısa diyaloglara girebiliyor. Şu an Abu Dabi'de kaslarını güçlendirmek ve duruşunu düzeltmek için fizik tedavi ve çeşitli rehabilitasyonlar görüyor. "Munira gibi vakalar çok nadir" Uzun yıllar komada kaldıktan sonra bilinci açılan hasta sayısı çok az. Uyanabilseler bile iyileşme süreçleri çok uzun ve zorlu oluyor. İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri, bilinci kapalı bir hastanın durumunda yaşanan değişiklikleri saptayabilmenin çok zor olduğuna dikkat çekiyor. Koma sonrası bilinci açılan kişilerin çoğu, beyinlerine aldıkları hasar nedeniyle, hayatlarına ciddi sakatlıklarla devam etmek zorunda kalıyor. En bilindik iyileşme hikayelerinden biri 19 yaşında trafik kazası geçiren Amerikalı Terry Wallis'inki. Wallis 19 yıl bitkisel hayata yakın bir durumda kaldıktan sonra iyileşmişti. Wallis'in beyninin koma süresince yeni hücre üretmeyi sürdürdüğü tahmin ediliyor. Eski Formula 1 şampiyonu Michael Schumacher ise 2013'te Fransa'da kayak yaparken geçirdiği kazada kafasından yaralanmıştı. Schumacher altı ay yapay komada tutulduktan sonra İsviçre'deki evine sevk edildi. Tedavisine evde devam ediliyor.
108437
haber
ERDOĞAN'IN ARMAĞAN HALISI "HEDİYE LİSTESİNDE" LONDRA
ERDOĞAN'IN ARMAĞAN HALISI "HEDİYE LİSTESİNDE" LONDRA (A.A)
- - 30.10.2010 - İngiltere Başbakanlığı, Başbakan David Cameron'a 13 Mayıs-31 Temmuz 2010 tarihleri arasında hediye edilen eşyaların listesini açıkladı. Değeri 140 sterlinden (yaklaşık 320 TL) fazla olan hediyeler arasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İngiliz mevkidaşına hediye ettiği halı da bulunuyor. Hükümetin şeffaflık politikası çerçevesinde, Mayıs ayında yapılan genel seçimin ardından Cameron'a gönderilen hediyeler arasında Başbakan Erdoğan'ın hediyesinin yanı sıra, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin gönderdiği tenis raketleri, şarap ve kalem seti ve İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin gönderdiği kravatlar da yer alıyor. Cameron'a ayrıca ABD Başkanı Barack Obama tablo, Bahreyn Kralı mücevher ve saat, New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg de ipad hediye etmiş. İngiliz yasalarına göre Başbakan, değeri 140 sterlini geçen bir hediyeyi kullanmak isterse, satın almak zorunda. Cameron'a hediye elinen tüm eşyalar, Başbakanlığın himayesinde tutuluyor. Başbakanlık, Cameron'ın yaptığı resmi yurtdışı ziyaretinin maliyetini de açıkladı. Buna göre İngiltere Başbakanının 26-30 Ağustos tarihlerinde Ankara ve Delhi'yi kapsayan arka arkaya yaptığı Hindistan ve Türkiye ziyaretlerinin maliyeti 173 bin sterlini (yaklaşık 400 bin TL) buldu.
135,605
# ERDOĞAN'IN ARMAĞAN HALISI "HEDİYE LİSTESİNDE" LONDRA ## Özet ERDOĞAN'IN ARMAĞAN HALISI "HEDİYE LİSTESİNDE" LONDRA (A.A) ## İçerik - - 30.10.2010 - İngiltere Başbakanlığı, Başbakan David Cameron'a 13 Mayıs-31 Temmuz 2010 tarihleri arasında hediye edilen eşyaların listesini açıkladı. Değeri 140 sterlinden (yaklaşık 320 TL) fazla olan hediyeler arasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İngiliz mevkidaşına hediye ettiği halı da bulunuyor. Hükümetin şeffaflık politikası çerçevesinde, Mayıs ayında yapılan genel seçimin ardından Cameron'a gönderilen hediyeler arasında Başbakan Erdoğan'ın hediyesinin yanı sıra, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin gönderdiği tenis raketleri, şarap ve kalem seti ve İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin gönderdiği kravatlar da yer alıyor. Cameron'a ayrıca ABD Başkanı Barack Obama tablo, Bahreyn Kralı mücevher ve saat, New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg de ipad hediye etmiş. İngiliz yasalarına göre Başbakan, değeri 140 sterlini geçen bir hediyeyi kullanmak isterse, satın almak zorunda. Cameron'a hediye elinen tüm eşyalar, Başbakanlığın himayesinde tutuluyor. Başbakanlık, Cameron'ın yaptığı resmi yurtdışı ziyaretinin maliyetini de açıkladı. Buna göre İngiltere Başbakanının 26-30 Ağustos tarihlerinde Ankara ve Delhi'yi kapsayan arka arkaya yaptığı Hindistan ve Türkiye ziyaretlerinin maliyeti 173 bin sterlini (yaklaşık 400 bin TL) buldu.
360899
haber
Başbakan Yıldırım: 15 Temmuz'da şehit olanların hepsinin ismi bir yerlere verilecek
null
21 Eylül 2016 16:23 Başbakan Binali Yıldırım, "15 Temmuz'da şehit olanların hepsinin isminin bir yerlere verilerek ölümsüzleştireceğini" söyledi. "İstanbul’da, Ankara’da birer şehitlik yapıyoruz" diyen Yıldırım, "Geride bıraktıkları emanet de bizim emanetimizdir. Hükümetimiz bütün imkanları seferber etmektedir" ifadesini kullandı. AKP Genel Merkezi'nde düzenlenen 15 Temmuz Şehitler Köşesi açılışında konuşanYıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle: "Allah bizlere şehitlerimizle komşu olmayı nasip eylesin. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyoruz. 15 Temmuz şehitlerimiz asla ve asla bu millet tarafından unutulmayacak, unutturulmayacak. Çünkü 15 Temmuz, Türkiye’nin 2. kurtuluş mücadelesinin adıdır. Kimseye nasip olmayan büyük bir kahramanlık destanını bu yiğitlerimiz yazdı. Cumhurbaşkanı’na sahip çıktı, hükümetine sahip çıktı, ülkesine, bayrağına sahip çıktı. Karşılarında toplar, tanklar, uçaklar vardı, ağır silahlar vardı. Onların nesi vardı, Allah’ı vardı, imanı vardı, inancı vardı ve elinde de ay yıldızlı bayrağı vardı. Onun için, onların hatırasını yaşatmak, emanetlerine sahip çıkmak bizim en asli görevimizdir. Aziz şehitlerimiz, emanetiniz, emanetimizdir. Rahat uyuyun. Ben çok teşekkür ediyorum. Genel başkan yardımcımızın mütevazi ama bir o kadar da anlamlı bu faaliyetinden dolayı tebrik ediyorum. Şehitlerimizin hatırasını her yerde yaşatacağız. Hepsinin ismi bir yere verilecek. Hepsinin ismi ölümsüzleştirilecek çünkü bunu fazlasıyla hak ettiler. Bunun çalışması devam ediyor ve İstanbul’da, Ankara’da birer şehitlik yapıyoruz. Geride bıraktıkları emanet de bizim emanetimizdir. Hükümetimiz bütün imkanları seferber etmektedir. Gerek FETÖ’yle, gerek bölücü terör örgütüyle mücadelede hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Sizlerin bugün gösterdiğiniz sahiplenme ve dayanışma duygusu Türkiye’nin en büyük gücüdür, kaynağıdır, en büyük teminatımızdır. Bütün şehitlerimizin ruhuna el Fatiha."
29,689
# Başbakan Yıldırım: 15 Temmuz'da şehit olanların hepsinin ismi bir yerlere verilecek 21 Eylül 2016 16:23 Başbakan Binali Yıldırım, "15 Temmuz'da şehit olanların hepsinin isminin bir yerlere verilerek ölümsüzleştireceğini" söyledi. "İstanbul’da, Ankara’da birer şehitlik yapıyoruz" diyen Yıldırım, "Geride bıraktıkları emanet de bizim emanetimizdir. Hükümetimiz bütün imkanları seferber etmektedir" ifadesini kullandı. AKP Genel Merkezi'nde düzenlenen 15 Temmuz Şehitler Köşesi açılışında konuşanYıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle: "Allah bizlere şehitlerimizle komşu olmayı nasip eylesin. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyoruz. 15 Temmuz şehitlerimiz asla ve asla bu millet tarafından unutulmayacak, unutturulmayacak. Çünkü 15 Temmuz, Türkiye’nin 2. kurtuluş mücadelesinin adıdır. Kimseye nasip olmayan büyük bir kahramanlık destanını bu yiğitlerimiz yazdı. Cumhurbaşkanı’na sahip çıktı, hükümetine sahip çıktı, ülkesine, bayrağına sahip çıktı. Karşılarında toplar, tanklar, uçaklar vardı, ağır silahlar vardı. Onların nesi vardı, Allah’ı vardı, imanı vardı, inancı vardı ve elinde de ay yıldızlı bayrağı vardı. Onun için, onların hatırasını yaşatmak, emanetlerine sahip çıkmak bizim en asli görevimizdir. Aziz şehitlerimiz, emanetiniz, emanetimizdir. Rahat uyuyun. Ben çok teşekkür ediyorum. Genel başkan yardımcımızın mütevazi ama bir o kadar da anlamlı bu faaliyetinden dolayı tebrik ediyorum. Şehitlerimizin hatırasını her yerde yaşatacağız. Hepsinin ismi bir yere verilecek. Hepsinin ismi ölümsüzleştirilecek çünkü bunu fazlasıyla hak ettiler. Bunun çalışması devam ediyor ve İstanbul’da, Ankara’da birer şehitlik yapıyoruz. Geride bıraktıkları emanet de bizim emanetimizdir. Hükümetimiz bütün imkanları seferber etmektedir. Gerek FETÖ’yle, gerek bölücü terör örgütüyle mücadelede hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Sizlerin bugün gösterdiğiniz sahiplenme ve dayanışma duygusu Türkiye’nin en büyük gücüdür, kaynağıdır, en büyük teminatımızdır. Bütün şehitlerimizin ruhuna el Fatiha."
439598
haber
Harran'daki 15 Temmuz Anıtı'ndan Erdoğan heykeli kaldırıldı
null
## Heykelin yerine 15 Temmuz'u unutmadık, unutturmayacağız yazılı tabela konuldu Şanlıurfa Harran İlçe Belediyesi tarafından yaptırılan 15 Temmuz Anıtı'nda yer alan Cumhurbaşkanı **Tayyip Erdoğan** 'ın tanka eliyle 'dur' işareti yaptığı heykeli kaldırıldı. Harran Belediyesi, ilçe girişine halkın darbecilerden ele geçirip üzerinde bayrak açtığı tank ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eliyle ‘dur’ işareti yaptığı heykelden oluşan anıt yaptırmıştı. Anıtta bulunan Erdoğan heykeli, bu sabah yerinden kaldırıldı. Kaldırılan heykelin yerine ise '15 Temmuz'u unutmadık, unutturmayacağız' yazılı tabela konuldu. Tank ve insan figürlerinin halen yerinde olduğu anıttaki Erdoğan heykelinin kaldırılmasıyla ilgili belediyeden açıklama yapılmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün ATO Congresium'da gerçekleştirilen Belediye Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Bazı belediyelerimiz şahsımın heykel veya benzer görsellerini yapmışlar. Tabii bunu duyunca ben çok çok üzüldüm. Bu bizim değerlerimize terstir. Ben ne heykelimin dikilmesini istiyorum, ne masklar yapılmasını istiyorum, ne bu tür görseller yapılmasını istiyorum" açıklamasında bulunmuştu.
343,637
# Harran'daki 15 Temmuz Anıtı'ndan Erdoğan heykeli kaldırıldı ## Heykelin yerine 15 Temmuz'u unutmadık, unutturmayacağız yazılı tabela konuldu Şanlıurfa Harran İlçe Belediyesi tarafından yaptırılan 15 Temmuz Anıtı'nda yer alan Cumhurbaşkanı **Tayyip Erdoğan** 'ın tanka eliyle 'dur' işareti yaptığı heykeli kaldırıldı. Harran Belediyesi, ilçe girişine halkın darbecilerden ele geçirip üzerinde bayrak açtığı tank ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eliyle ‘dur’ işareti yaptığı heykelden oluşan anıt yaptırmıştı. Anıtta bulunan Erdoğan heykeli, bu sabah yerinden kaldırıldı. Kaldırılan heykelin yerine ise '15 Temmuz'u unutmadık, unutturmayacağız' yazılı tabela konuldu. Tank ve insan figürlerinin halen yerinde olduğu anıttaki Erdoğan heykelinin kaldırılmasıyla ilgili belediyeden açıklama yapılmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün ATO Congresium'da gerçekleştirilen Belediye Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Bazı belediyelerimiz şahsımın heykel veya benzer görsellerini yapmışlar. Tabii bunu duyunca ben çok çok üzüldüm. Bu bizim değerlerimize terstir. Ben ne heykelimin dikilmesini istiyorum, ne masklar yapılmasını istiyorum, ne bu tür görseller yapılmasını istiyorum" açıklamasında bulunmuştu.
15175
yazarlar
Köln, Berlin, Brüksel’i; Sivas, Konya, Kayseri gibi görmek...
null
Avrupa ülkelerindeki Türkler artık 4. kuşağa ulaştı... 60’lı yılların başında Türkiye’den Avrupa’ya göçenlerin çoğu artık yaşamıyor... Onların çocukları, torunları, hatta torunlarının çocuklarının önemli kısmı bulundukları ülkelerin vatandaşlığını aldı... Aralarından çok sayıda doktor, profesör, bürokrat, milletvekili, sanatçı, belediye meclisi üyesi, başkanı çıkmaya başladı... Çok sayıda işyeri kurdular, işveren oldular... Artık onlar Türk kökenli Alman, Hollandalı, Belçikalı, Avusturyalı, Fransız’a dönüştüler... Ama biz onları hâlâ Türk olarak görüyor, her konuda Türk gibi davranmalarını, Türk gibi tepki vermelerini bekliyoruz... Daha doğrusu Türkiye’deki iktidar kendi uzantısı gibi hareket etmelerini istiyor, bu doğrultuda yönlendiriyor... Ve böyle davranarak onlara kötülük yapıyor... Elbette, kendi din, kültür ve geleneklerini koruyorlar... Çok da iyi ediyorlar... Ama onları Türkiye’deki gerilimin, kutuplaşmanın içine çekmek, daha doğrusu onlara Avrupa’da Türkiye’yi yaşatmak, işte bu çok yanlış... Düşünebiliyor musunuz? Ceplerinde Alman, Belçika, Fransız pasaportu taşıyan ya da taşımayan ama orada doğmuş Türkler, yaşadıkları ülkelerin gündemiyle hiç ilgilenmeyip, sürekli Türkiye’nin sorunlarıyla haşır neşirler ve tepkilerini de Köln’de, Brüksel’de meydanlarda, sokaklarda dışa vurmaya başladılar... Darbe karşıtı gösteriler anlaşılabilir ancak her seçim öncesinde kampanyaları Avrupa şehirlerine taşımak bir alışkanlık haline geldi. Bu da, onlarla bulundukları ülkelerin toplumu ve yönetimiyle arasını açmaya başladı... İktidarlar, eskiden Türklere daha kolay verdikleri vatandaşlığı daha zorlu koşullara bağlamaya yöneldiler... Dil sınavından iyi derecede geçmek, belli bir süre çalışmış olmak, uyum kurslarını başarmak gibi... Uyum kursları... Anlamı açık... Türkler 4 kuşak geçse de bize uyum sağlamıyor, demek bu... Türkiye’ye seyahat edenler azaldığı gibi, Avrupa’daki Türk lokantalarına, marketlerine gidenlerin sayısı da ciddi şekilde düşmeye başladı... Ayrıca, bu noktada çelişkili bir durum da söz konusu... Sen Türkiye’de eleştirel bir gösteriye gazlarla TOMA’larla çok sert tepki gösterirken, Avrupa ülkelerini sana gösteri ve toplanma hakkını tanımamakla eleştirmek tuhaf kaçıyor doğrusu... Avrupa ülkelerini, Türkiye’nin içişlerine karışmakla suçlayıp, o ülkelerin vatandaşlığına geçmiş Türklerle sanki Konya, Sivas ve Kayseri’de miting yapar gibi, Köln, Brüksel, Viyana’da toplantı yapmayı istemek de bir başka tuhaflık... Şu anda Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı, tüm Avrupa ülkelerindeki Türklerle neredeyse aynı... Vatandaşlık vermeyi düşündüğünüz Suriyeliler yarın Türkiye’de Suriye’deki gibi yaşamaya başlayıp, oranın gündemini ülkemize taşısalar ve Suriye’den yönlendirilecek büyük mitingler yapmaya kalksalar hoşumuza gider mi? İzin vermediniz diyelim... Bundan ben her yerde istediğimi yaparım, ama Türkiye’de sadece benim istediğim ve izin verdiğim kadarı olur, anlamı çıkmaz mı?
346,490
# Köln, Berlin, Brüksel’i; Sivas, Konya, Kayseri gibi görmek... Avrupa ülkelerindeki Türkler artık 4. kuşağa ulaştı... 60’lı yılların başında Türkiye’den Avrupa’ya göçenlerin çoğu artık yaşamıyor... Onların çocukları, torunları, hatta torunlarının çocuklarının önemli kısmı bulundukları ülkelerin vatandaşlığını aldı... Aralarından çok sayıda doktor, profesör, bürokrat, milletvekili, sanatçı, belediye meclisi üyesi, başkanı çıkmaya başladı... Çok sayıda işyeri kurdular, işveren oldular... Artık onlar Türk kökenli Alman, Hollandalı, Belçikalı, Avusturyalı, Fransız’a dönüştüler... Ama biz onları hâlâ Türk olarak görüyor, her konuda Türk gibi davranmalarını, Türk gibi tepki vermelerini bekliyoruz... Daha doğrusu Türkiye’deki iktidar kendi uzantısı gibi hareket etmelerini istiyor, bu doğrultuda yönlendiriyor... Ve böyle davranarak onlara kötülük yapıyor... Elbette, kendi din, kültür ve geleneklerini koruyorlar... Çok da iyi ediyorlar... Ama onları Türkiye’deki gerilimin, kutuplaşmanın içine çekmek, daha doğrusu onlara Avrupa’da Türkiye’yi yaşatmak, işte bu çok yanlış... Düşünebiliyor musunuz? Ceplerinde Alman, Belçika, Fransız pasaportu taşıyan ya da taşımayan ama orada doğmuş Türkler, yaşadıkları ülkelerin gündemiyle hiç ilgilenmeyip, sürekli Türkiye’nin sorunlarıyla haşır neşirler ve tepkilerini de Köln’de, Brüksel’de meydanlarda, sokaklarda dışa vurmaya başladılar... Darbe karşıtı gösteriler anlaşılabilir ancak her seçim öncesinde kampanyaları Avrupa şehirlerine taşımak bir alışkanlık haline geldi. Bu da, onlarla bulundukları ülkelerin toplumu ve yönetimiyle arasını açmaya başladı... İktidarlar, eskiden Türklere daha kolay verdikleri vatandaşlığı daha zorlu koşullara bağlamaya yöneldiler... Dil sınavından iyi derecede geçmek, belli bir süre çalışmış olmak, uyum kurslarını başarmak gibi... Uyum kursları... Anlamı açık... Türkler 4 kuşak geçse de bize uyum sağlamıyor, demek bu... Türkiye’ye seyahat edenler azaldığı gibi, Avrupa’daki Türk lokantalarına, marketlerine gidenlerin sayısı da ciddi şekilde düşmeye başladı... Ayrıca, bu noktada çelişkili bir durum da söz konusu... Sen Türkiye’de eleştirel bir gösteriye gazlarla TOMA’larla çok sert tepki gösterirken, Avrupa ülkelerini sana gösteri ve toplanma hakkını tanımamakla eleştirmek tuhaf kaçıyor doğrusu... Avrupa ülkelerini, Türkiye’nin içişlerine karışmakla suçlayıp, o ülkelerin vatandaşlığına geçmiş Türklerle sanki Konya, Sivas ve Kayseri’de miting yapar gibi, Köln, Brüksel, Viyana’da toplantı yapmayı istemek de bir başka tuhaflık... Şu anda Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı, tüm Avrupa ülkelerindeki Türklerle neredeyse aynı... Vatandaşlık vermeyi düşündüğünüz Suriyeliler yarın Türkiye’de Suriye’deki gibi yaşamaya başlayıp, oranın gündemini ülkemize taşısalar ve Suriye’den yönlendirilecek büyük mitingler yapmaya kalksalar hoşumuza gider mi? İzin vermediniz diyelim... Bundan ben her yerde istediğimi yaparım, ama Türkiye’de sadece benim istediğim ve izin verdiğim kadarı olur, anlamı çıkmaz mı?
830702
haber
Djokovic-Federer finali 'unutulmazlar' arasına girdi
null
15 Temmuz 2019 16:52 Wimbledon tarihinin en uzun finalinin ardından tek erkeklerde 2 numaralı seribaşı Roger Federer'i 3-2 mağlup ederek şampiyonluğa ulaşan dünya 1 numarası Novak Djokovic, kariyerindeki 16. grand slam şampiyonluğunun sevincini yaşıyor. İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen sezonun üçüncü grand slam turnuvası Wimbledon, "unutulmazlar" arasına giren tek erkekler final maçıyla adından sıkça söz ettirdi. Elde ettiği 8 şampiyonlukla Wimbledon tarihinin en başarılı erkek tenisçisi konumundaki İsviçreli Federer'i 4 saat 57 dakikalık süresiyle turnuva tarihinin en uzun finalinin ardından 7-6, 1-6, 7-6, 4-6 ve 13-12'lik setlerle 3-2 mağlup etmeyi başaran Sırp Djokovic, maçın ardından büyük mutluluk yaşadı. Finalin ardından duygularını dile getiren Djokovic, "İlk 3'e girdiğinden kesinlikle emin olmakla birlikte, büyük ihtimalle kariyerim boyunca oynadığım en heyecanlı ve çekişmeli final maçıydı. Bu maçı, tüm zamanların en iyi tenisçilerinden Roger'a karşı oynadığım için mutluyum." değerlendirmesinde bulundu. İki tarafın da maçı kazanacak şansları elde ettiğini hatırlatan 32 yaşındaki Djokovic, "Ne yazık ki, bu maçlarda birisi kaybetmek zorunda. Roger'in bana karşı maç puanları atması ve bunları karşılayarak final setini kazanmam, gerçeküstü bir durum oldu. Roger, 37 yaşındaki performansıyla insanlara umut vermek istediğini söyledi ve bunu başardı. Azmiyle beni etkilediğinden eminim." ifadelerini kullandı. Rakibini tebrik eden Federer ise "Bu finali unutmaya çalışacağım, ama harika bir maç oldu. Çok uzun sürdü ve elimden geleni yaptım. İkimiz de kazanabilirdik. Performansımdan memnunum. Tebrikler Novak, bu inanılmaz bir maçtı." şeklinde konuştu. Djokovic'ten Federer'e karşı büyük üstünlük Üst üste ikinci kez Wimbledon'dan zaferle ayrılan ve 2 milyon 350 bin sterlin (16,9 milyon lira) para ödülünün de sahibi olan Novak Djokovic, elde ettiği galibiyetle Federer'e karşı oynadığı grand slam finallerdeki üstünlüğünü de perçinledi. İki taraf arasındaki ilk grand-slam finali, 2007'de ABD Açık'ta yaşandı. Söz konusu maçı 7-6, 7-6 ve 6-4'lük setlerle 3-0 kazanan İsviçreli Federer, o günden bu yana oynadığı diğer 4 grand-slam finalinde ise rakibine kaybetti. 2014 Wimbledon finalinde karşılaşan ikiliden Djokovic, 6-7, 6-4, 7-6, 5-7 ve 6-4'lük setlerle rakibini 3-2 mağlup ederek şampiyonluğu ulaştı. Aynı turnuvanın 2015 finalindeki mücadeleyi de Sırp tenisçi, 7-6, 6-7, 6-4 ve 6-3'lük setlerle 3-1 kazandı. İkili arasındaki diğer grand slam finali ise 2015 ABD Açık'ta yaşandı. Djokovic, bu maçı da 6-4, 5-7, 6-4 ve 6-4'lük setlerle 3-1 kazanarak önemli bir başarıya imza attı. Federer ile toplamda 48 maça çıkan 32 yaşındaki Djokovic, elde ettiği son zaferle rakibi karşısında 26. kez galibiyet sevinci yaşadı. Federer birçok rekoru kaçırdı Finali kaybeden Federer, bu turnuvadan 9 kez zaferle ayrılarak en çok kazanan sporcu konumundaki ABD'li kadın tenisçi Martina Navratilova'nın rekoruna ortak olma şansını kaçırdı. İsviçreli tenisçi, 37 yaş 340 günle Wimbledon'da kupa kaldıran en yaşlı erkek tenisçi olarak tarihe geçme fırsatını da değerlendiremedi. Londra'da 2003-2007 yıllarında üst üste 5 şampiyonluk yaşayan Roger Federer, 2009, 2012 ve son olarak 2017 yıllarında turnuvadan zaferle ayrılmayı başarmıştı. Federer, finali kaybederek dünya sırlamasında 2 numarada yer alan ezeli rakiplerinden İspanyol Rafael Nadal'ın üstüne çıkma şansını da kullanamadı. 16. grand slam şampiyonluğu Avustralya Açık'ı 7 kez kazanmayı başaran tek erkek tenisçi konumundaki Novak Djokovic, Fransa Açık'ı 1, Wimbledon'ı 5 ve ABD Açık'ı 3 kez olmak üzere kariyerindeki 16. grand slam şampiyonluğunu yaşadı. En çok grand slam kazanan erkek tenisçiler sıralamasında Federer 20, Nadal ise 18 şampiyonlukla ilk iki sırada yer alırken, Djokovic ise 16 şampiyonlukla takibini sürdürüyor.
31,078
# Djokovic-Federer finali 'unutulmazlar' arasına girdi 15 Temmuz 2019 16:52 Wimbledon tarihinin en uzun finalinin ardından tek erkeklerde 2 numaralı seribaşı Roger Federer'i 3-2 mağlup ederek şampiyonluğa ulaşan dünya 1 numarası Novak Djokovic, kariyerindeki 16. grand slam şampiyonluğunun sevincini yaşıyor. İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen sezonun üçüncü grand slam turnuvası Wimbledon, "unutulmazlar" arasına giren tek erkekler final maçıyla adından sıkça söz ettirdi. Elde ettiği 8 şampiyonlukla Wimbledon tarihinin en başarılı erkek tenisçisi konumundaki İsviçreli Federer'i 4 saat 57 dakikalık süresiyle turnuva tarihinin en uzun finalinin ardından 7-6, 1-6, 7-6, 4-6 ve 13-12'lik setlerle 3-2 mağlup etmeyi başaran Sırp Djokovic, maçın ardından büyük mutluluk yaşadı. Finalin ardından duygularını dile getiren Djokovic, "İlk 3'e girdiğinden kesinlikle emin olmakla birlikte, büyük ihtimalle kariyerim boyunca oynadığım en heyecanlı ve çekişmeli final maçıydı. Bu maçı, tüm zamanların en iyi tenisçilerinden Roger'a karşı oynadığım için mutluyum." değerlendirmesinde bulundu. İki tarafın da maçı kazanacak şansları elde ettiğini hatırlatan 32 yaşındaki Djokovic, "Ne yazık ki, bu maçlarda birisi kaybetmek zorunda. Roger'in bana karşı maç puanları atması ve bunları karşılayarak final setini kazanmam, gerçeküstü bir durum oldu. Roger, 37 yaşındaki performansıyla insanlara umut vermek istediğini söyledi ve bunu başardı. Azmiyle beni etkilediğinden eminim." ifadelerini kullandı. Rakibini tebrik eden Federer ise "Bu finali unutmaya çalışacağım, ama harika bir maç oldu. Çok uzun sürdü ve elimden geleni yaptım. İkimiz de kazanabilirdik. Performansımdan memnunum. Tebrikler Novak, bu inanılmaz bir maçtı." şeklinde konuştu. Djokovic'ten Federer'e karşı büyük üstünlük Üst üste ikinci kez Wimbledon'dan zaferle ayrılan ve 2 milyon 350 bin sterlin (16,9 milyon lira) para ödülünün de sahibi olan Novak Djokovic, elde ettiği galibiyetle Federer'e karşı oynadığı grand slam finallerdeki üstünlüğünü de perçinledi. İki taraf arasındaki ilk grand-slam finali, 2007'de ABD Açık'ta yaşandı. Söz konusu maçı 7-6, 7-6 ve 6-4'lük setlerle 3-0 kazanan İsviçreli Federer, o günden bu yana oynadığı diğer 4 grand-slam finalinde ise rakibine kaybetti. 2014 Wimbledon finalinde karşılaşan ikiliden Djokovic, 6-7, 6-4, 7-6, 5-7 ve 6-4'lük setlerle rakibini 3-2 mağlup ederek şampiyonluğu ulaştı. Aynı turnuvanın 2015 finalindeki mücadeleyi de Sırp tenisçi, 7-6, 6-7, 6-4 ve 6-3'lük setlerle 3-1 kazandı. İkili arasındaki diğer grand slam finali ise 2015 ABD Açık'ta yaşandı. Djokovic, bu maçı da 6-4, 5-7, 6-4 ve 6-4'lük setlerle 3-1 kazanarak önemli bir başarıya imza attı. Federer ile toplamda 48 maça çıkan 32 yaşındaki Djokovic, elde ettiği son zaferle rakibi karşısında 26. kez galibiyet sevinci yaşadı. Federer birçok rekoru kaçırdı Finali kaybeden Federer, bu turnuvadan 9 kez zaferle ayrılarak en çok kazanan sporcu konumundaki ABD'li kadın tenisçi Martina Navratilova'nın rekoruna ortak olma şansını kaçırdı. İsviçreli tenisçi, 37 yaş 340 günle Wimbledon'da kupa kaldıran en yaşlı erkek tenisçi olarak tarihe geçme fırsatını da değerlendiremedi. Londra'da 2003-2007 yıllarında üst üste 5 şampiyonluk yaşayan Roger Federer, 2009, 2012 ve son olarak 2017 yıllarında turnuvadan zaferle ayrılmayı başarmıştı. Federer, finali kaybederek dünya sırlamasında 2 numarada yer alan ezeli rakiplerinden İspanyol Rafael Nadal'ın üstüne çıkma şansını da kullanamadı. 16. grand slam şampiyonluğu Avustralya Açık'ı 7 kez kazanmayı başaran tek erkek tenisçi konumundaki Novak Djokovic, Fransa Açık'ı 1, Wimbledon'ı 5 ve ABD Açık'ı 3 kez olmak üzere kariyerindeki 16. grand slam şampiyonluğunu yaşadı. En çok grand slam kazanan erkek tenisçiler sıralamasında Federer 20, Nadal ise 18 şampiyonlukla ilk iki sırada yer alırken, Djokovic ise 16 şampiyonlukla takibini sürdürüyor.
627942
haber
Bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın renklerine boyadı
Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı
Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı 14 Mayıs 2018 15:40 Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı. Evin duvarına Ay-Yıldız yapıp, Atatürk'ün kalpaklı portresini çizen ve takımın amblemini asan Yılmaz, "İnşallah 21'inci şampiyonluğumuzu kutlayacağız. Her şey Galatasaray için" dedi. Sarıgöl'de üzüm üreticiliği yapan, evli ve 2 çocuk sahibi İbrahim Yılmaz, Galatasaray sevgisini bağ evine yansıttı. Çocukluğundan beri Galatasaray taraftarı olduğunu belirten Yılmaz, bağ evi ile üzüm bağındaki 60 beton direği, takımının sarı-kırmızı renklerine boyadı. Yaklaşık 1 hafta süren çalışmaları sonucu Yılmaz, evin duvarına Ay-Yıldız yapıp, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kalpaklı portresini çizdi. Takımın amblemini de asan Yılmaz, duvara 'Cim Bom Bom' yazdı. Galatasaray sevgisinin anlatılamaz bir duygu olduğunu belirten İbrahim Yılmaz, "Bu yıl, inşallah 21'inci şampiyonluğumuzu kutlayacağız. Bu nedenle bağ evimi Galatasaray'ın renklerine boyadım. Bağ evinin ön cepheye bakan duvarına Galatasaray amblemi, Atatürk portresi, bugüne kadar kazanılan 20 şampiyonluğu temsil eden 4 yıldız ile 'Cim Bom Bom' yazısı da ekledim. Bağ evine bir de direk dikip, takımının bayrağını dalgalandırmaya başladım. Her şey Galatasaray için. Tek masrafım, boya parası oldu" dedi. Sarı- kırmızı bağ evi görenlerin de ilgisini çekti.
321,217
# Bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın renklerine boyadı ## Özet Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı ## İçerik Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı 14 Mayıs 2018 15:40 Vehbi SARIHAN / SARIGÖL (Manisa),(DHA) - Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde yaşayan üzüm üreticisi İbrahim Yılmaz (40), bağ evini taraftarı olduğu Galatasaray'ın sarı- kırmızı renklerine boyadı. Evin duvarına Ay-Yıldız yapıp, Atatürk'ün kalpaklı portresini çizen ve takımın amblemini asan Yılmaz, "İnşallah 21'inci şampiyonluğumuzu kutlayacağız. Her şey Galatasaray için" dedi. Sarıgöl'de üzüm üreticiliği yapan, evli ve 2 çocuk sahibi İbrahim Yılmaz, Galatasaray sevgisini bağ evine yansıttı. Çocukluğundan beri Galatasaray taraftarı olduğunu belirten Yılmaz, bağ evi ile üzüm bağındaki 60 beton direği, takımının sarı-kırmızı renklerine boyadı. Yaklaşık 1 hafta süren çalışmaları sonucu Yılmaz, evin duvarına Ay-Yıldız yapıp, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kalpaklı portresini çizdi. Takımın amblemini de asan Yılmaz, duvara 'Cim Bom Bom' yazdı. Galatasaray sevgisinin anlatılamaz bir duygu olduğunu belirten İbrahim Yılmaz, "Bu yıl, inşallah 21'inci şampiyonluğumuzu kutlayacağız. Bu nedenle bağ evimi Galatasaray'ın renklerine boyadım. Bağ evinin ön cepheye bakan duvarına Galatasaray amblemi, Atatürk portresi, bugüne kadar kazanılan 20 şampiyonluğu temsil eden 4 yıldız ile 'Cim Bom Bom' yazısı da ekledim. Bağ evine bir de direk dikip, takımının bayrağını dalgalandırmaya başladım. Her şey Galatasaray için. Tek masrafım, boya parası oldu" dedi. Sarı- kırmızı bağ evi görenlerin de ilgisini çekti.
205243
haber
Polis Dergisi’nden: Burnunun ucunda gamzesi olan, daha şehvetli
Polis Dergisi’nin internet sitesinde “Kişilik Analizi ve Yüz Okuma” başlıklı ilginç bir makale yayımlandı
Polis Dergisi’nin internet sitesinde "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı ilginç bir makale yayımlandı 31 Mayıs 2012 20:38 Polis Dergisi’nin internet sitesinde "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı bir makale yayımlandı. Abdülaziz Tazegül ve Murat Polat imzalı makalede "Burun ucunda yer alan gamzenin, şehvet arzusunun diğer insanlara göre daha fazla olduğuna", "yanakta var olan benin, kişinin otorite eksikliğine işaret ettiği" tespitleri yer aldı. İşte "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı makalenin tam metni: İnsanlık tarihinde, İlm-i Sima’nın yani yüz okumanın kişilik analizinde kullanılmaya başlanması çok eski çağlara dayanmaktadır. Babil zamanında, beden dili ve yüz okumayla ilgili yorumlar yapan ve bunlarla geçimini sürdüren insanların varlığından bahsedilmekte ve bu insanlar ucuz hizmet verdikleri için de toplum tarafından çok tercih edildikleri bilinmektedir. Aristo gibi diğer toplum bilimciler zamanında ise, bazı kişilerin hayvan ile insan yüzünü karşılaştırması ve bu benzetme yaklaşımları ile hayvan davranışlarını insan davranışlarına uyarlamaya çalıştıkları da bir gerçektir. Ayrıca yüz okuma tekniğinin eski zamanlarda Çin’de de ilgi duyulan bir alan olduğu ve insan yüzüne bakarak kişiliklerini tespit etmeye çalıştıkları söylenmektedir. Bu teknik ile insanoğlunun başarılı olup olmayacağı üzerinde yorum yapabilmeleri ve kişilerin yüzlerine bakarak kişilik tespiti yapabilmeleri için on iki alandan sadece beş alana; ‘kaş, göz, kulak, burun ve ağız’’ kısımlarına odaklanmışlardır. Diğer yedi alanla –çene, yüz çizgileri, kaşlar, baş tipleri, benler, gamzeler ve alın- ile pek ilgilenmemişlerdir. Yani binlerce yıllık gözlemler, literatürdeki istatistikî çalışma ve araştırmalar neticesinde kişilik ve suçlu profilleri ile insanları tanımayı ve bu tekniği kullanan kişiye de, karşısındaki kişi ile ilgili gerçek bazı ipuçları sağlayan bir sanattır yüz okuma… Erzurumlu İbrahim Efendiye göre, Yüce Mevla insanı en güzel şekilde süslemiş ve onu şekil ve kişilik olarak çeşitlendirmiştir. Yani insanın şekli, kişiliğini yansıtmaktadır. İnsan bunu bilerek çatlakları onarmalıdır. İnsanın çevresiyle başarılı iletişim kurabilmesi için ilm-i kıyafeti bilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bedenin dili, yapısı ve mesajı insanoğlunun yüzüne daha etkin bir şekilde yansımaktadır. Yüz, insanın beyin ekranıdır. Düşüncelerin, duyguların, hislerin ilk olarak yüze yansıdığı bu ekranda yüz hatları bir harita gibi netleşir ve bazı ifadelerle kendisini ele verir. Dolayısıyla insanların yüz ifadesiyle karakter analizi yapılabilmektedir. İnsanın taşıdığı beden, ruhunun bir giysisidir. Dolayısıyla bedenimizin ruhumuz için seçilmiş bir giysi olması, insan bedeninin onun karakterinden ve kişiliğinden özellikler taşıdığını gösterir. İnsan bedeninin, kişinin karakterinden ve kişiliğinden özellikler taşıdığından hareketle 10-15.01.2011 tarihleri arasında Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen Polis Eğiticileri Eğitimi (PEE) kursunda 19 kişi üzerinde yapılan yüz ve kişilik taramasında % 85-90 oranında doğru çıkan sonuçlar, yüz okuma tekniğinin karakter analizinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Çalışmaya katılan personele, inceleme yapılacak konularda kendilerine ait bilgileri yazmaları ve çalışma tamamlanana kadar kendilerinde kalması istenmiştir. Çalışma bitiminde sonuçların karşılaştırması birebir yapılmış ve % 85-90 oranında isabet sağlandığı ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmadan bazı örnekler aracılığı ile genel anlamda yüz okumayla ilgili kişisel özellikleri şu şekilde - Burun ucunda yer alan gamzenin, şehvet arzusunun diğer insanlara göre daha fazla olduğunu, - Yanakta var olan benin ise, kişinin otorite eksikliğini gösteren doğal güzellik noktasını, - Yuvarlak çene yapısı, enerji dolu ve çevresindekilere yardım etme hevesini, - Geriye doğru eğimli alın yapısı, genel olarak görsel hafızanın kuvvetli, yavaş, akıllı ve sabırlı olduklarını, kendilerine odaklı yapılarının olduğunu, takım halinde çalışmaktan ziyade bireysel çalışmaya yatkın olduklarını ifade ettiği söylenebilir… - Geniş alın yapısı düşünmeyi çok seven bir bedeni işaret etmek ile birlikte, okumaya ve dinlemeye yatkınlıkları nedeni ile ağırbaşlı ve efendi kişiliği, - Kulakların kap ve çıkıntısının belirgin olması ise, duygu ve mantık dengesini, dengeli ve seviyeli kişiler olduğunu, - Gözlerdeki mavi renk ise cesur ve güvenilir bir kişi olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir… - Çenede yer alan gamze, arkadaş canlısı, şakacı, maceracı ve samimi olduklarını, bu özellikleri taşıyan kişilerle geçinmenin kolay olduğunu, Her hangi bir konuya odaklanma noktasında sıkıntı çekmediklerini, - Ağız kenarına yakın benin varlığı ise ileri ki yaşlarda sindirim sistemi bozukluğu çekeceğine işarettir. - Ayrıca kemerli burun yapısı faydacı ve orijinal fikirleri ile etrafındakileri şaşırtıcı, aynı zamanda açık fikirli olduklarını gösterir. Zaman zaman kurnazlık yaparlar ve kemerli burunlu kişilerin en olumsuz özelliği de kin tutmalarıdır.Çabuk sinirlenirler, kendilerini yetiştirirlerse şair ruhları ile başarılı olabilirler. Anlaşılan odur ki, bu çalışmalar toplum içerisinde insanların birbirini daha iyi anlamasını sağlamak ile birlikte teşkilat içerisinde suç ve suçlu profilinin ortaya çıkarılmasında, özellikle suçların aydınlatılmasına yönelik Terör, Asayiş, Kaçakçılık ve Toplum Destekli Polislik alanlarında kullanılması ile fayda sağlayacağı aşikârdır.
276,476
# Polis Dergisi’nden: Burnunun ucunda gamzesi olan, daha şehvetli ## Özet Polis Dergisi’nin internet sitesinde “Kişilik Analizi ve Yüz Okuma” başlıklı ilginç bir makale yayımlandı ## İçerik Polis Dergisi’nin internet sitesinde "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı ilginç bir makale yayımlandı 31 Mayıs 2012 20:38 Polis Dergisi’nin internet sitesinde "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı bir makale yayımlandı. Abdülaziz Tazegül ve Murat Polat imzalı makalede "Burun ucunda yer alan gamzenin, şehvet arzusunun diğer insanlara göre daha fazla olduğuna", "yanakta var olan benin, kişinin otorite eksikliğine işaret ettiği" tespitleri yer aldı. İşte "Kişilik Analizi ve Yüz Okuma" başlıklı makalenin tam metni: İnsanlık tarihinde, İlm-i Sima’nın yani yüz okumanın kişilik analizinde kullanılmaya başlanması çok eski çağlara dayanmaktadır. Babil zamanında, beden dili ve yüz okumayla ilgili yorumlar yapan ve bunlarla geçimini sürdüren insanların varlığından bahsedilmekte ve bu insanlar ucuz hizmet verdikleri için de toplum tarafından çok tercih edildikleri bilinmektedir. Aristo gibi diğer toplum bilimciler zamanında ise, bazı kişilerin hayvan ile insan yüzünü karşılaştırması ve bu benzetme yaklaşımları ile hayvan davranışlarını insan davranışlarına uyarlamaya çalıştıkları da bir gerçektir. Ayrıca yüz okuma tekniğinin eski zamanlarda Çin’de de ilgi duyulan bir alan olduğu ve insan yüzüne bakarak kişiliklerini tespit etmeye çalıştıkları söylenmektedir. Bu teknik ile insanoğlunun başarılı olup olmayacağı üzerinde yorum yapabilmeleri ve kişilerin yüzlerine bakarak kişilik tespiti yapabilmeleri için on iki alandan sadece beş alana; ‘kaş, göz, kulak, burun ve ağız’’ kısımlarına odaklanmışlardır. Diğer yedi alanla –çene, yüz çizgileri, kaşlar, baş tipleri, benler, gamzeler ve alın- ile pek ilgilenmemişlerdir. Yani binlerce yıllık gözlemler, literatürdeki istatistikî çalışma ve araştırmalar neticesinde kişilik ve suçlu profilleri ile insanları tanımayı ve bu tekniği kullanan kişiye de, karşısındaki kişi ile ilgili gerçek bazı ipuçları sağlayan bir sanattır yüz okuma… Erzurumlu İbrahim Efendiye göre, Yüce Mevla insanı en güzel şekilde süslemiş ve onu şekil ve kişilik olarak çeşitlendirmiştir. Yani insanın şekli, kişiliğini yansıtmaktadır. İnsan bunu bilerek çatlakları onarmalıdır. İnsanın çevresiyle başarılı iletişim kurabilmesi için ilm-i kıyafeti bilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bedenin dili, yapısı ve mesajı insanoğlunun yüzüne daha etkin bir şekilde yansımaktadır. Yüz, insanın beyin ekranıdır. Düşüncelerin, duyguların, hislerin ilk olarak yüze yansıdığı bu ekranda yüz hatları bir harita gibi netleşir ve bazı ifadelerle kendisini ele verir. Dolayısıyla insanların yüz ifadesiyle karakter analizi yapılabilmektedir. İnsanın taşıdığı beden, ruhunun bir giysisidir. Dolayısıyla bedenimizin ruhumuz için seçilmiş bir giysi olması, insan bedeninin onun karakterinden ve kişiliğinden özellikler taşıdığını gösterir. İnsan bedeninin, kişinin karakterinden ve kişiliğinden özellikler taşıdığından hareketle 10-15.01.2011 tarihleri arasında Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen Polis Eğiticileri Eğitimi (PEE) kursunda 19 kişi üzerinde yapılan yüz ve kişilik taramasında % 85-90 oranında doğru çıkan sonuçlar, yüz okuma tekniğinin karakter analizinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Çalışmaya katılan personele, inceleme yapılacak konularda kendilerine ait bilgileri yazmaları ve çalışma tamamlanana kadar kendilerinde kalması istenmiştir. Çalışma bitiminde sonuçların karşılaştırması birebir yapılmış ve % 85-90 oranında isabet sağlandığı ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmadan bazı örnekler aracılığı ile genel anlamda yüz okumayla ilgili kişisel özellikleri şu şekilde - Burun ucunda yer alan gamzenin, şehvet arzusunun diğer insanlara göre daha fazla olduğunu, - Yanakta var olan benin ise, kişinin otorite eksikliğini gösteren doğal güzellik noktasını, - Yuvarlak çene yapısı, enerji dolu ve çevresindekilere yardım etme hevesini, - Geriye doğru eğimli alın yapısı, genel olarak görsel hafızanın kuvvetli, yavaş, akıllı ve sabırlı olduklarını, kendilerine odaklı yapılarının olduğunu, takım halinde çalışmaktan ziyade bireysel çalışmaya yatkın olduklarını ifade ettiği söylenebilir… - Geniş alın yapısı düşünmeyi çok seven bir bedeni işaret etmek ile birlikte, okumaya ve dinlemeye yatkınlıkları nedeni ile ağırbaşlı ve efendi kişiliği, - Kulakların kap ve çıkıntısının belirgin olması ise, duygu ve mantık dengesini, dengeli ve seviyeli kişiler olduğunu, - Gözlerdeki mavi renk ise cesur ve güvenilir bir kişi olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir… - Çenede yer alan gamze, arkadaş canlısı, şakacı, maceracı ve samimi olduklarını, bu özellikleri taşıyan kişilerle geçinmenin kolay olduğunu, Her hangi bir konuya odaklanma noktasında sıkıntı çekmediklerini, - Ağız kenarına yakın benin varlığı ise ileri ki yaşlarda sindirim sistemi bozukluğu çekeceğine işarettir. - Ayrıca kemerli burun yapısı faydacı ve orijinal fikirleri ile etrafındakileri şaşırtıcı, aynı zamanda açık fikirli olduklarını gösterir. Zaman zaman kurnazlık yaparlar ve kemerli burunlu kişilerin en olumsuz özelliği de kin tutmalarıdır.Çabuk sinirlenirler, kendilerini yetiştirirlerse şair ruhları ile başarılı olabilirler. Anlaşılan odur ki, bu çalışmalar toplum içerisinde insanların birbirini daha iyi anlamasını sağlamak ile birlikte teşkilat içerisinde suç ve suçlu profilinin ortaya çıkarılmasında, özellikle suçların aydınlatılmasına yönelik Terör, Asayiş, Kaçakçılık ve Toplum Destekli Polislik alanlarında kullanılması ile fayda sağlayacağı aşikârdır.
452356
haber
Kılıçdaroğlu: Çiftçi milletin efendisi değil neredeyse kölesi olacak
null
29 Eylül 2017 10:40 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Manisa’daki ‘Üzüm Mitingi’nde yaptığı konuşmada "126 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Her şeye gelince para var çiftçiye gelince ‘para yok’. CHP iktidarında çiftçiye para olacak. Yandaşa, hortumcuya para yok, çiftçiye para var, emekçiye para var" dedi. Kılıçdaroğlu, Manisa’nın Alaşehir ilçesinde TARİŞ Üzüm İşletmesi’nde işçilerle dün öğle yemeği yedikten sonra Alaşehir Meslek Yüksekokulu’ndaki Üzüm Çalıştayı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, ardından da Alaşehir Cumhuriyet Meydanı’ndaki ‘Üzüm Mitingi’nde halka hitap etti. "Çiftçi milletin neredeyse kölesi" CHP Lideri, "Üzüm üreticisi neden alın terinin hakkını alamıyor? Senin hakkını teslim etmek benim boynumun borcudur. Üreten insanı baş tacı yapmamız lazım. Geldiğimiz noktada çiftçi milletin efendisi değil neredeyse kölesi olacak. Elinden ekmeğini ağzından lokmasını aldılar. Size sözüm söz Kılıçdaroğlu sözü; çiftçiyi bu milletin efendisi yapacağız efendisi" diye konuştu. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Batsın sizin adaletiniz" "Senin hakkını teslim etmek benim boynumun borcudur. ‘Üzümü 4 TL’den alacağız’ diyen hükümete sesleniyorum. Böyle bir adaletsizliği kabul edecek misiniz? Eğer insansak vicdanımız kabul etmez. Batsın sizin adaletiniz. Tütünü yok ettiler, sigaraları yok ettiler. Meşhur, dünyada bilinen tütünü yok ettiler. Sıra üzüme geliyor. Üzümü yok edecekler. Hep birlikte olacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. 126 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Mercimek, nohut, saman, et, canlı hayvan ithal edilir mi? Bunların tamamını ithal ettiler. Her şeye gelince para var çiftçiye gelince ‘para yok’. Çiftçi ‘Üzüm fiyatı 6 lira olsun’ diyor. ‘Alınterimin karşılığını ver’ diyor. CHP iktidarında çiftiçiye para olacak, yandaşa, hortumcuya para yok, çiftçiye para var, emekçiye para var. "Huzur içinde yaşamak istiyoruz" Biz huzur içinde yaşamak istiyoruz. Her vatandaşımın işi olsun, aşı olsun. Biz kimseyi dışlamayız. Terörü sen 15 yılda bitiremedin. Terör yoktu, 3 terör örgütünü başımıza bela ettin. İktidarımın ilk 4 yılında terörü bitireceğim. Bana ‘Sen kimsin?’ diyor. Asıl sen kimsin? Ben bu ülkenin refahı için, huzuru için mücadele eden bir kişiyim. Bu ülkede kardeşçe, birlikte, huzur içinde yaşayacağız." "Oğlan askerde" Kılıçdaroğlu, Atatürk’ü İzmir ve Alaşehir’de 4 kez gören 104 yaşındaki Ayşe Şencan’ı ziyaret ederek elini öptü. Yaşayan tarih Ayşe Şencan’ın, çocuklarını sorması üzerine Kılıçdaroğlu, "Oğlan askerde, diğerleri de çalışıyor, işlerinde güçlerindeler" diye yanıt verdi. Manisa ziyareti sırasında bağa girip üzüm kesen CHP Lideri, TARİŞ’te de işçilerle yemek yedi. (DHA)
78,541
# Kılıçdaroğlu: Çiftçi milletin efendisi değil neredeyse kölesi olacak 29 Eylül 2017 10:40 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Manisa’daki ‘Üzüm Mitingi’nde yaptığı konuşmada "126 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Her şeye gelince para var çiftçiye gelince ‘para yok’. CHP iktidarında çiftçiye para olacak. Yandaşa, hortumcuya para yok, çiftçiye para var, emekçiye para var" dedi. Kılıçdaroğlu, Manisa’nın Alaşehir ilçesinde TARİŞ Üzüm İşletmesi’nde işçilerle dün öğle yemeği yedikten sonra Alaşehir Meslek Yüksekokulu’ndaki Üzüm Çalıştayı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, ardından da Alaşehir Cumhuriyet Meydanı’ndaki ‘Üzüm Mitingi’nde halka hitap etti. "Çiftçi milletin neredeyse kölesi" CHP Lideri, "Üzüm üreticisi neden alın terinin hakkını alamıyor? Senin hakkını teslim etmek benim boynumun borcudur. Üreten insanı baş tacı yapmamız lazım. Geldiğimiz noktada çiftçi milletin efendisi değil neredeyse kölesi olacak. Elinden ekmeğini ağzından lokmasını aldılar. Size sözüm söz Kılıçdaroğlu sözü; çiftçiyi bu milletin efendisi yapacağız efendisi" diye konuştu. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Batsın sizin adaletiniz" "Senin hakkını teslim etmek benim boynumun borcudur. ‘Üzümü 4 TL’den alacağız’ diyen hükümete sesleniyorum. Böyle bir adaletsizliği kabul edecek misiniz? Eğer insansak vicdanımız kabul etmez. Batsın sizin adaletiniz. Tütünü yok ettiler, sigaraları yok ettiler. Meşhur, dünyada bilinen tütünü yok ettiler. Sıra üzüme geliyor. Üzümü yok edecekler. Hep birlikte olacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. 126 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Mercimek, nohut, saman, et, canlı hayvan ithal edilir mi? Bunların tamamını ithal ettiler. Her şeye gelince para var çiftçiye gelince ‘para yok’. Çiftçi ‘Üzüm fiyatı 6 lira olsun’ diyor. ‘Alınterimin karşılığını ver’ diyor. CHP iktidarında çiftiçiye para olacak, yandaşa, hortumcuya para yok, çiftçiye para var, emekçiye para var. "Huzur içinde yaşamak istiyoruz" Biz huzur içinde yaşamak istiyoruz. Her vatandaşımın işi olsun, aşı olsun. Biz kimseyi dışlamayız. Terörü sen 15 yılda bitiremedin. Terör yoktu, 3 terör örgütünü başımıza bela ettin. İktidarımın ilk 4 yılında terörü bitireceğim. Bana ‘Sen kimsin?’ diyor. Asıl sen kimsin? Ben bu ülkenin refahı için, huzuru için mücadele eden bir kişiyim. Bu ülkede kardeşçe, birlikte, huzur içinde yaşayacağız." "Oğlan askerde" Kılıçdaroğlu, Atatürk’ü İzmir ve Alaşehir’de 4 kez gören 104 yaşındaki Ayşe Şencan’ı ziyaret ederek elini öptü. Yaşayan tarih Ayşe Şencan’ın, çocuklarını sorması üzerine Kılıçdaroğlu, "Oğlan askerde, diğerleri de çalışıyor, işlerinde güçlerindeler" diye yanıt verdi. Manisa ziyareti sırasında bağa girip üzüm kesen CHP Lideri, TARİŞ’te de işçilerle yemek yedi. (DHA)
526855
haber
Maliye Bakanlığı: Kamu, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 5.69 zam
İstanbul, 3 Ocak (DHA) - Enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından, Maliye Bakanlığı da, kamu çalışanları ve emeklileri ile SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına Ocak ayında yapılacak zamları açıkladı
03 Ocak 2018 17:45 . Maliye Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "2018 yılında kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında yapılan artışlar, Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme ile belirlendiği anımsatıldı ve şöyle denildi: "2018 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere, kamu görevlileri ile memur emeklilerinin tamamının maaş ve ücretlerinde yüzde 4 artış öngörülmüştü; 2017 yılı ikinci altı aylık döneminde enflasyon yüzde 5.69 gerçekleşti. "Gerçekleşen bu enflasyon oranından kaynaklı olarak ilave yüzde 1.69 artış ile birlikte kamu çalışanlarının aylık ve ücretlerinde Ocak ayından geçerli olmak üzere toplamda yüzde 5.69 artış yapıldı. "Bu çerçevede aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 2 bin 721 liradan, 2 bin 893 liraya yükseldi. "Ocak ayında memur emeklilerinin aylıklarında da enflasyon zammı dahil yüzde 5.69 artış yapıldı ve en düşük memur emekli aylığı 1,871 liradan, 1,978 liraya yükseldi. "Bu dönemde SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarında ise yüzde 5.69 artış sağlandı. "Böylece en düşük SSK emekli aylığı 1,485 liradan, 1,570 liraya, en düşük esnaf Bağ-Kur emekli aylığı ise 1,330 liradan, 1.405 liraya yükseldi." (Tablo)
48,966
# Maliye Bakanlığı: Kamu, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 5.69 zam ## Özet İstanbul, 3 Ocak (DHA) - Enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından, Maliye Bakanlığı da, kamu çalışanları ve emeklileri ile SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına Ocak ayında yapılacak zamları açıkladı ## İçerik 03 Ocak 2018 17:45 . Maliye Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "2018 yılında kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında yapılan artışlar, Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme ile belirlendiği anımsatıldı ve şöyle denildi: "2018 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere, kamu görevlileri ile memur emeklilerinin tamamının maaş ve ücretlerinde yüzde 4 artış öngörülmüştü; 2017 yılı ikinci altı aylık döneminde enflasyon yüzde 5.69 gerçekleşti. "Gerçekleşen bu enflasyon oranından kaynaklı olarak ilave yüzde 1.69 artış ile birlikte kamu çalışanlarının aylık ve ücretlerinde Ocak ayından geçerli olmak üzere toplamda yüzde 5.69 artış yapıldı. "Bu çerçevede aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 2 bin 721 liradan, 2 bin 893 liraya yükseldi. "Ocak ayında memur emeklilerinin aylıklarında da enflasyon zammı dahil yüzde 5.69 artış yapıldı ve en düşük memur emekli aylığı 1,871 liradan, 1,978 liraya yükseldi. "Bu dönemde SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarında ise yüzde 5.69 artış sağlandı. "Böylece en düşük SSK emekli aylığı 1,485 liradan, 1,570 liraya, en düşük esnaf Bağ-Kur emekli aylığı ise 1,330 liradan, 1.405 liraya yükseldi." (Tablo)
204566
haber
Adalet Bakanlığı'ndan memuruna 'alkol kokma' cezası
Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, “Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura” 1 yıl kademe durdurma cezası verdi.
Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, "Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura" 1 yıl kademe durdurma cezası verdi. 23 Mayıs 2012 09:36 Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, "Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura" 1 yıl kademe durdurma cezası verdi. Hürriyet'te yayımlanan habere göre, Bakanlık web sitesinde isim, kurum ve tarih bilgilerine yer verilmeden yayınlanan ilginç kararlar özetle şöyle: Adalet Bakanlığı Denetimli Serbestlik Bürosu’nda çalışan bir memur, sabah 08.00’de büroya gelen mesai arkadaşları tarafından "yoğun alkol koktuğu" ve "yüzünde şişlikler ve morluklar bulunduğu" gerekçesiyle şikayet edildi. Memur, Kurum müdürü ve mesai arkadaşı ile tartıştıktan sonra alkol testi yaptırmadan izin dilekçesi bırakarak ayrıldı. Tutanak tutuldu ve alkol testi yapılamamasına rağmen tanık beyanları doğrultusunda soruşturma açıldı. Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu Başkanlığı, oybirliğiyle memurun kademe ilerlemesini 1 yıl durdurdu. Cezaevini denetleyen başsavcı, nöbetçi memurun sarhoş olduğunu tespit etti. Memur "Görevine gelmeden alkol aldığını" kabul etti. İlçede kan testi yapılamaması ve alkolmetre bulunmaması nedeniyle kaç promil alkollü olduğu anlaşılamayan memurun "ayakta zor duracak şekilde sarhoş olduğu" tespiti kayda geçti. Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu Başkanlığı oybirliğiyle, memura 2 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verdi. Gece bekçisine de ceza Adliyede gece bekçiliği yapan memur, nöbeti sırasında alkol aldı. Alkol testinde bekçi 2.08 promil alkollü çıktı. Disiplin Kurulu, memurun 1 yıl süreyle kademe ilerlemesini durdurdu. Kurul, cezanın alt sınırdan uygulanması talebini ise bekçi, "17 yıllık memur olmasına rağmen bu şekilde disiplinsiz davrandığı" için reddetti. Tutanak yoksa ceza da yok Bir infaz koruma memuru hakkında cezaevine alkollü geldiği şikayeti yapılınca, soruşturma açıldı. Disiplin Kurulu, bu memurun göreve alkollü geldiği gün için hakkında herhangi bir tutanak tutulmadığı ve alkol ölçümü yapılmadığı gerekçesiyle, ceza verilmesine gerek olmadığına karar verdi.
254,509
# Adalet Bakanlığı'ndan memuruna 'alkol kokma' cezası ## Özet Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, “Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura” 1 yıl kademe durdurma cezası verdi. ## İçerik Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, "Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura" 1 yıl kademe durdurma cezası verdi. 23 Mayıs 2012 09:36 Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu, "Yoğun alkol kokan ve yüzü şiş memura" 1 yıl kademe durdurma cezası verdi. Hürriyet'te yayımlanan habere göre, Bakanlık web sitesinde isim, kurum ve tarih bilgilerine yer verilmeden yayınlanan ilginç kararlar özetle şöyle: Adalet Bakanlığı Denetimli Serbestlik Bürosu’nda çalışan bir memur, sabah 08.00’de büroya gelen mesai arkadaşları tarafından "yoğun alkol koktuğu" ve "yüzünde şişlikler ve morluklar bulunduğu" gerekçesiyle şikayet edildi. Memur, Kurum müdürü ve mesai arkadaşı ile tartıştıktan sonra alkol testi yaptırmadan izin dilekçesi bırakarak ayrıldı. Tutanak tutuldu ve alkol testi yapılamamasına rağmen tanık beyanları doğrultusunda soruşturma açıldı. Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu Başkanlığı, oybirliğiyle memurun kademe ilerlemesini 1 yıl durdurdu. Cezaevini denetleyen başsavcı, nöbetçi memurun sarhoş olduğunu tespit etti. Memur "Görevine gelmeden alkol aldığını" kabul etti. İlçede kan testi yapılamaması ve alkolmetre bulunmaması nedeniyle kaç promil alkollü olduğu anlaşılamayan memurun "ayakta zor duracak şekilde sarhoş olduğu" tespiti kayda geçti. Adalet Bakanlığı Disiplin Kurulu Başkanlığı oybirliğiyle, memura 2 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verdi. Gece bekçisine de ceza Adliyede gece bekçiliği yapan memur, nöbeti sırasında alkol aldı. Alkol testinde bekçi 2.08 promil alkollü çıktı. Disiplin Kurulu, memurun 1 yıl süreyle kademe ilerlemesini durdurdu. Kurul, cezanın alt sınırdan uygulanması talebini ise bekçi, "17 yıllık memur olmasına rağmen bu şekilde disiplinsiz davrandığı" için reddetti. Tutanak yoksa ceza da yok Bir infaz koruma memuru hakkında cezaevine alkollü geldiği şikayeti yapılınca, soruşturma açıldı. Disiplin Kurulu, bu memurun göreve alkollü geldiği gün için hakkında herhangi bir tutanak tutulmadığı ve alkol ölçümü yapılmadığı gerekçesiyle, ceza verilmesine gerek olmadığına karar verdi.
1009178
haber
Avrupa Birliği, "Sığınma Ajansı" kurdu
Ajansın temel haklar, çocuk koruma garantileri, kabul koşulları gibi alanları kontrol etmesi planlanıyor
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, Komisyon'un yeni göç ve iltica paketi dahilindeki yeni ajans, Avrupa İltica Destek Ofisi'nin yerine geçiyor ve söz konusu kuruluşu, tam yetkili bir ajansa dönüştürüyor. Ajans, sığınma kararlarının hızlı ve adil bir şekilde alınmasına ve üye ülkelerin kabul standartları ile sığınma sistemleri arasında uyum sağlanmasına yardımcı olacak. Ayrıca, Ajans üye ülkelere istemeleri durumunda üçüncü ülke vatandaşlarının kimliklerinin tespit edilmesi ve kayıt edilmeleri gibi konularda destek sunacak. "Temel Haklar Sorumlusu" adında bir pozisyon oluşturacak Ajans, bu kişinin Ajans'ın eylemleri sırasında göçmenlerin temel haklarına riayet edip etmediğini kontrol edecek. Ajansın kendi ekibi dışında en az 500 kişilik bir sığınma uzmanı kadrosu olacak ve bu grup, sahada üye ülkelere operasyonel destek verecek. Ajansın 31 Aralık 2023'ten itibaren, AB'nin ortak sığınma sistemini nasıl uyguladıkları konusunda üye ülkeleri denetlemeye başlaması bekleniyor. . Buna ilişkin ilk teklif, 2016'daki göçmen krizi sırasında sunulmuştu. Ajansın kurulması, AB'nin göç konusunda çokça eleştirilen uygulamalarına yönelik attığı ilk somut adım olarak nitelendiriliyor.
86,675
# Avrupa Birliği, "Sığınma Ajansı" kurdu ## Özet Ajansın temel haklar, çocuk koruma garantileri, kabul koşulları gibi alanları kontrol etmesi planlanıyor ## İçerik Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, Komisyon'un yeni göç ve iltica paketi dahilindeki yeni ajans, Avrupa İltica Destek Ofisi'nin yerine geçiyor ve söz konusu kuruluşu, tam yetkili bir ajansa dönüştürüyor. Ajans, sığınma kararlarının hızlı ve adil bir şekilde alınmasına ve üye ülkelerin kabul standartları ile sığınma sistemleri arasında uyum sağlanmasına yardımcı olacak. Ayrıca, Ajans üye ülkelere istemeleri durumunda üçüncü ülke vatandaşlarının kimliklerinin tespit edilmesi ve kayıt edilmeleri gibi konularda destek sunacak. "Temel Haklar Sorumlusu" adında bir pozisyon oluşturacak Ajans, bu kişinin Ajans'ın eylemleri sırasında göçmenlerin temel haklarına riayet edip etmediğini kontrol edecek. Ajansın kendi ekibi dışında en az 500 kişilik bir sığınma uzmanı kadrosu olacak ve bu grup, sahada üye ülkelere operasyonel destek verecek. Ajansın 31 Aralık 2023'ten itibaren, AB'nin ortak sığınma sistemini nasıl uyguladıkları konusunda üye ülkeleri denetlemeye başlaması bekleniyor. . Buna ilişkin ilk teklif, 2016'daki göçmen krizi sırasında sunulmuştu. Ajansın kurulması, AB'nin göç konusunda çokça eleştirilen uygulamalarına yönelik attığı ilk somut adım olarak nitelendiriliyor.
927372
haber
Fenerbahçe'den yayıncı kuruluşa ilginç tepki!
Fenerbahçe'den yayıncı kuruluşa ilginç tepki!
Fenerbahçe, Ankaragücü ile oynanan maçta ''Rejiye ve yönetmene müdahale istemiyoruz'' yazılı reklam panosuyla yayıncı kuruluşa tepki gösterdi. Fenerbahçe ve Süper Lig'in yayıncı kuruluşu beIN Sports arasındaki gerginlik devam ediyor. Geçen hafta Erzurumspor maçının sonrasında hem oyuncular hem de Ali Koç, yayıncı kuruluşu eleştiren açıklamalarda bulunmuştu. Fenerbahçe'nin bu tepkisi Ankaragücü ile oynanan maçta da devam etti. Ülker Stadı'nın reklam panolarında Beinsports'un logosunu andıracak şekilde mor ve beyaz renklerden oluşan bir görselle ''Rejiye ve yönetmene müdahale istemiyoruz.'' sözleri kullanıldı.
175,849
# Fenerbahçe'den yayıncı kuruluşa ilginç tepki! ## Özet Fenerbahçe'den yayıncı kuruluşa ilginç tepki! ## İçerik Fenerbahçe, Ankaragücü ile oynanan maçta ''Rejiye ve yönetmene müdahale istemiyoruz'' yazılı reklam panosuyla yayıncı kuruluşa tepki gösterdi. Fenerbahçe ve Süper Lig'in yayıncı kuruluşu beIN Sports arasındaki gerginlik devam ediyor. Geçen hafta Erzurumspor maçının sonrasında hem oyuncular hem de Ali Koç, yayıncı kuruluşu eleştiren açıklamalarda bulunmuştu. Fenerbahçe'nin bu tepkisi Ankaragücü ile oynanan maçta da devam etti. Ülker Stadı'nın reklam panolarında Beinsports'un logosunu andıracak şekilde mor ve beyaz renklerden oluşan bir görselle ''Rejiye ve yönetmene müdahale istemiyoruz.'' sözleri kullanıldı.
428152
haber
Polis kayıtları göre Vatan Şaşmaz böyle öldürüldü
null
POLİS KAYITLARINA GÖRE OLAYIN ÖZETİ İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından olayla ilgili hazırlanan bilgi notunda ise Vatan Şaşmaz ile Filiz Aker'in 2009 yılında birliktelik yaşadıkları, aralarında anlaşmazlık çıktığı ve ayrıldıkları belirtildi. Ancak Filiz Aker'in platonik aşkına devam ettiği ve takıntı haline getirdiği belirtildi.Filiz Aker'in yeğenine sürekli Vatan Şaşmaz'ı çok sevdiğini, evlenmek istediğini söylediği ayrıca zaman zaman da intihar etmek istediğini söylediği belirtildi. Olayın özet kısmında ayrıca Filiz Aker'in 2011 yılında ilaç ederek intihara teşebbüs ettiği yazıldı. Olayın bilgi notunda 1,5 aydır otelde kaldığı otele 27 Ağustos 2017 günü yeğeni ve eşini davet eden Filiz Aker'in onlarla saat 12.30'da otelin cafeteryasında buluştuğu belirtilirken, bir süre sonra Filiz Aker'in alkol almaya başladığı yazıldı. Saat 17.00 sıralarında misafirinin geleceğini söyleyerek Filiz Aker'in yeğeni ve kocasının yanından ayrıldığı, giderken "Beni burada bekleyin yarım saat sonra geleceğim" dediği polis kayıtlarına geçti. Ancak Filiz Aker'in geri dönmemesi üzerine otel görevlileri ile birlikte içeri giren tanıkların cesetleri bulduğu tespit edildi. Olayla ilgili hazırlanan bilgi notunda içeri girildiğinde Vatan Şaşmaz kapı önünde yüzüstü yatar vaziyette kanlar içinde bulunduğu yapılan inceleme sonucunda 4 kurşunla vurulduğu anlaşılmıştır yazarken, Filiz Aker'in ise yatak üzerinde kanlar içinde bulunduğu belirtildi. Filiz Aker'in elinde tabanca bulunduğu yazıda yer aldı.
210,151
# Polis kayıtları göre Vatan Şaşmaz böyle öldürüldü POLİS KAYITLARINA GÖRE OLAYIN ÖZETİ İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından olayla ilgili hazırlanan bilgi notunda ise Vatan Şaşmaz ile Filiz Aker'in 2009 yılında birliktelik yaşadıkları, aralarında anlaşmazlık çıktığı ve ayrıldıkları belirtildi. Ancak Filiz Aker'in platonik aşkına devam ettiği ve takıntı haline getirdiği belirtildi.Filiz Aker'in yeğenine sürekli Vatan Şaşmaz'ı çok sevdiğini, evlenmek istediğini söylediği ayrıca zaman zaman da intihar etmek istediğini söylediği belirtildi. Olayın özet kısmında ayrıca Filiz Aker'in 2011 yılında ilaç ederek intihara teşebbüs ettiği yazıldı. Olayın bilgi notunda 1,5 aydır otelde kaldığı otele 27 Ağustos 2017 günü yeğeni ve eşini davet eden Filiz Aker'in onlarla saat 12.30'da otelin cafeteryasında buluştuğu belirtilirken, bir süre sonra Filiz Aker'in alkol almaya başladığı yazıldı. Saat 17.00 sıralarında misafirinin geleceğini söyleyerek Filiz Aker'in yeğeni ve kocasının yanından ayrıldığı, giderken "Beni burada bekleyin yarım saat sonra geleceğim" dediği polis kayıtlarına geçti. Ancak Filiz Aker'in geri dönmemesi üzerine otel görevlileri ile birlikte içeri giren tanıkların cesetleri bulduğu tespit edildi. Olayla ilgili hazırlanan bilgi notunda içeri girildiğinde Vatan Şaşmaz kapı önünde yüzüstü yatar vaziyette kanlar içinde bulunduğu yapılan inceleme sonucunda 4 kurşunla vurulduğu anlaşılmıştır yazarken, Filiz Aker'in ise yatak üzerinde kanlar içinde bulunduğu belirtildi. Filiz Aker'in elinde tabanca bulunduğu yazıda yer aldı.
874487
haber
İçişleri Bakanlığı: Sosyal mesafe kuralını ihlal eden 3 bin 205 kişi hakkında işlem yapıldı
null
23 Nisan 2020 11:54 İçişleri Bakanlığı, sokağa çıkma kısıtlaması öncesindeki denetimlerde, sosyal mesafe kuralını ihlal eden 3 bin 205 kişi hakkında idari/adli işlem uygulandığını duyurdu. Bakanlık'tan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: ''52 bin 220 personelin katıldığı uygulamada; marketler/süpermarketler, pazar yerleri, fırınlar ile vatandaşların yoğun olarak bulunduğu cadde ve sokaklarda Koronavirüs tedbirleri ve sosyal mesafe denetimleri gerçekleştirildi. Denetimlerde, sosyal mesafe kuralını ihlalden 3.205 şahsa, sokağa çıkma kısıtlamasına tabi 20 yaş altı 2.424 şahsa ve 65 yaş üstü 805 şahıs olmak üzere toplam 6.434 şahsa idari ve adli işlem uygulandı. Uygulamada 9.932 park-bahçe, 2.950 mesire-yürüyüş alanı ile 99.965 iş yeri kontrol edildi. Bu kontrollerde süresiz kapatılma kuralını ihlal eden 24, belirlenen çalışma saatleri dışında faaliyet yürüten 186 ve sosyal mesafe kuralını uygulamayan 116 olmak üzere toplam 326 iş yeri sahibine/ işletmecisine idari ve adli işlem uygulandı. İçişleri Bakanlığı 23-26 Nisan tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması ve Ramazan ayı öncesi 31 il başta olmak üzere ülke genelinde dün 15.00-24.00 saatleri arasında market, pazar yeri, alış veriş merkezleri ile vatadaşların toplu halde bulundukları cadde ve sokaklarda eş zamanlı Türkiye Güven Huzur uygulaması gerçekleştirdi. Uygulamaya 30 bin 930 emniyet, 20 bin 608 jandarma ve 682 sahil güvenlik personeli olmak üzere toplam 52 bin 220 personel ve 219 dedektör köpek katıldı. Önceden tespit edilmiş 3.321 noktada gerçekleştirilen uygulama, alınan kararlar doğrultusunda süresiz kapatılan işyerlerinin kapalı olup olmadığı, çalışma saatleri yeniden düzenlenen işyerlerinin belirlenen saatlerde faaliyet gösterip göstermediği ve kapanış saatlerine riayet edip etmediği kontrol edildi. Semt pazarları, marketler, fırınlar, petrol istasyonları vb. işyerlerinde 10m²’ye 1 kişi düşecek şekilde müşteri kabulü ve dışarıda sıra bekleyen şahısların sosyal mesafe kuralı ile sokağa çıkma kısıtlamasına tabii tutulan 20 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlar ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların kısıtlamaya uyup uymadığı denetlendi. Denetimlerde ayrıca, toplu taşıma ve ticari taksilerin yolcu kapasiteleri, plaka kısıtlamaları, araç içerisinde maske kullanımı ve diğer kurallar ile ilgili alınan tedbirlere uyup uymadığına bakıldı. Türkiye Güven Huzur uygulaması denetimlerinde; 291.871 şahıs sorgulandı, 399 aranan şahıs tespit edildi. 25 şahıs gözaltına alındı. Sosyal mesafe kuralına uymayanlara idari ve adli işlem uygulandı Sosyal mesafe kuralını ihlalden 3.205 şahsa, sokağa çıkma kısıtlamasına tabi 20 yaş altı 2.424 şahsa ve 65 yaş üstü 805 şahıs olmak üzere toplam 6.434 şahsa idari ve adli işlem uygulandı. Uygulamada 224.554 araç kontrol edildi.Kontrol edilen araçlardan 406 toplu taşımaya, 140 ticari taksiye ve 2.982 diğer araçlara olmak üzere toplam 3.528 araç sahibine/ sürücüsüne idari para cezası verildi. Ülke genelinde eş zamanlı gerçekleşen uygulamada 9.932 park-bahçe, 2.950 mesire-yürüyüş alanı ile 99.965 iş yeri denetlenirken, süresiz kapatılma kuralını ihlal eden 24, belirlenen çalışma saatleri dışında faaliyet yürüten 186 ve sosyal mesafe kuralını uygulamayan 116 olmak üzere toplam 326 iş yeri işletmecisine/ sahibine idari ve adli işlem gerçekleştirildi.''
24,415
# İçişleri Bakanlığı: Sosyal mesafe kuralını ihlal eden 3 bin 205 kişi hakkında işlem yapıldı 23 Nisan 2020 11:54 İçişleri Bakanlığı, sokağa çıkma kısıtlaması öncesindeki denetimlerde, sosyal mesafe kuralını ihlal eden 3 bin 205 kişi hakkında idari/adli işlem uygulandığını duyurdu. Bakanlık'tan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: ''52 bin 220 personelin katıldığı uygulamada; marketler/süpermarketler, pazar yerleri, fırınlar ile vatandaşların yoğun olarak bulunduğu cadde ve sokaklarda Koronavirüs tedbirleri ve sosyal mesafe denetimleri gerçekleştirildi. Denetimlerde, sosyal mesafe kuralını ihlalden 3.205 şahsa, sokağa çıkma kısıtlamasına tabi 20 yaş altı 2.424 şahsa ve 65 yaş üstü 805 şahıs olmak üzere toplam 6.434 şahsa idari ve adli işlem uygulandı. Uygulamada 9.932 park-bahçe, 2.950 mesire-yürüyüş alanı ile 99.965 iş yeri kontrol edildi. Bu kontrollerde süresiz kapatılma kuralını ihlal eden 24, belirlenen çalışma saatleri dışında faaliyet yürüten 186 ve sosyal mesafe kuralını uygulamayan 116 olmak üzere toplam 326 iş yeri sahibine/ işletmecisine idari ve adli işlem uygulandı. İçişleri Bakanlığı 23-26 Nisan tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması ve Ramazan ayı öncesi 31 il başta olmak üzere ülke genelinde dün 15.00-24.00 saatleri arasında market, pazar yeri, alış veriş merkezleri ile vatadaşların toplu halde bulundukları cadde ve sokaklarda eş zamanlı Türkiye Güven Huzur uygulaması gerçekleştirdi. Uygulamaya 30 bin 930 emniyet, 20 bin 608 jandarma ve 682 sahil güvenlik personeli olmak üzere toplam 52 bin 220 personel ve 219 dedektör köpek katıldı. Önceden tespit edilmiş 3.321 noktada gerçekleştirilen uygulama, alınan kararlar doğrultusunda süresiz kapatılan işyerlerinin kapalı olup olmadığı, çalışma saatleri yeniden düzenlenen işyerlerinin belirlenen saatlerde faaliyet gösterip göstermediği ve kapanış saatlerine riayet edip etmediği kontrol edildi. Semt pazarları, marketler, fırınlar, petrol istasyonları vb. işyerlerinde 10m²’ye 1 kişi düşecek şekilde müşteri kabulü ve dışarıda sıra bekleyen şahısların sosyal mesafe kuralı ile sokağa çıkma kısıtlamasına tabii tutulan 20 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlar ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların kısıtlamaya uyup uymadığı denetlendi. Denetimlerde ayrıca, toplu taşıma ve ticari taksilerin yolcu kapasiteleri, plaka kısıtlamaları, araç içerisinde maske kullanımı ve diğer kurallar ile ilgili alınan tedbirlere uyup uymadığına bakıldı. Türkiye Güven Huzur uygulaması denetimlerinde; 291.871 şahıs sorgulandı, 399 aranan şahıs tespit edildi. 25 şahıs gözaltına alındı. Sosyal mesafe kuralına uymayanlara idari ve adli işlem uygulandı Sosyal mesafe kuralını ihlalden 3.205 şahsa, sokağa çıkma kısıtlamasına tabi 20 yaş altı 2.424 şahsa ve 65 yaş üstü 805 şahıs olmak üzere toplam 6.434 şahsa idari ve adli işlem uygulandı. Uygulamada 224.554 araç kontrol edildi.Kontrol edilen araçlardan 406 toplu taşımaya, 140 ticari taksiye ve 2.982 diğer araçlara olmak üzere toplam 3.528 araç sahibine/ sürücüsüne idari para cezası verildi. Ülke genelinde eş zamanlı gerçekleşen uygulamada 9.932 park-bahçe, 2.950 mesire-yürüyüş alanı ile 99.965 iş yeri denetlenirken, süresiz kapatılma kuralını ihlal eden 24, belirlenen çalışma saatleri dışında faaliyet yürüten 186 ve sosyal mesafe kuralını uygulamayan 116 olmak üzere toplam 326 iş yeri işletmecisine/ sahibine idari ve adli işlem gerçekleştirildi.''
877936
haber
Bilim Kurulu üyesi Prof. Özlü: Evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz; gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar
Bilim Kurulu üyesi Prof. Özlü: Evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz; gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü, Koronavirüs süresince atılan adımlarla birlikte, karantina süresince evde kalmanın önemi hakkında açıklamalarda bulundu. Özlü, ""Evi hapishane gibi düşünmemek lazım, en önemlisi evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Ev, keyifli, huzur veren, rahat edilen, mutlu olunabilecek şekilde düzenlenmeli. Herkes kendi evini bu hale getirmeli çünkü gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar. En güvenli yer evimiz..." ifadelerini kullandı. Türkiye’nin normalleşme için attığı adımları ve salgının hayatımızı nasıl değiştirdiğini Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na değerlendirdi. Prof. Tevfik Özlü Koronavirüsün hayatımızı nasıl değiştirdiğine ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: ''Koronavirüs tüketici taleplerini değiştirdi ve daha da değiştirecek. Bugüne kadar dışarıda yemek yiyelim, ya da kahve içmeye gidelim vakit geçirelim diye düşünüyorduk ama bundan sonra bu talep azalabilir. İnsanlar kendilerini güvende hissetmeyebilir, evde olmayı tercih edebilirler. "Evde kalmak dört duvar arasında kalmak değildir" Evde keyifli vakit geçirebiliriz. Hane halkı için keyifli ve verimli etkinlikler yapılabilir. Dijital dünyayı kullanabiliriz, bizi evdeyken dünyaya açıyor. İnternet üzerinden dünyanın herhangi bir şehrini, müzelerini gezebilirsiniz, canlı konser dinleyebilir, dizi, film izleyebilirsiniz. Evde kalmak demek dört duvar arasında kalmak demek değildir. Bu süreçte evde mutlu olmayı öğrenirsek, evde kalmaktan o kadar da bunalmayız. Evi hapishane gibi düşünmemek lazım. İnsanlar evlerinde mutlu olabilir ya da mutlu olmayı öğrenmeliyiz. "Çiçek yetiştirip evcil hayvan beslenebilir" Evi daha yaşanılabilir hale getirmek için plan yapabilirler. Ev, keyifli, huzur veren, rahat edilen, mutlu olunabilecek şekilde düzenlenmeli. Herkes kendi evini bu hale getirmeli çünkü gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar. İleri ki zamanlarda daha bireysel olup evde yaşamayı öğrenecekler. Sadece koronavirüs için değil bundan sonra buna benzer salgınlar söz konusu olabilir. Güvenli olan yer evimiz, bunu hep beraber anlamış olduk. Çiçek yetiştirmeyi öneriyorum. Evcil hayvan beslenebilir’’.
199,576
# Bilim Kurulu üyesi Prof. Özlü: Evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz; gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar ## Özet Bilim Kurulu üyesi Prof. Özlü: Evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz; gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar ## İçerik Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü, Koronavirüs süresince atılan adımlarla birlikte, karantina süresince evde kalmanın önemi hakkında açıklamalarda bulundu. Özlü, ""Evi hapishane gibi düşünmemek lazım, en önemlisi evimizde mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Ev, keyifli, huzur veren, rahat edilen, mutlu olunabilecek şekilde düzenlenmeli. Herkes kendi evini bu hale getirmeli çünkü gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar. En güvenli yer evimiz..." ifadelerini kullandı. Türkiye’nin normalleşme için attığı adımları ve salgının hayatımızı nasıl değiştirdiğini Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na değerlendirdi. Prof. Tevfik Özlü Koronavirüsün hayatımızı nasıl değiştirdiğine ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: ''Koronavirüs tüketici taleplerini değiştirdi ve daha da değiştirecek. Bugüne kadar dışarıda yemek yiyelim, ya da kahve içmeye gidelim vakit geçirelim diye düşünüyorduk ama bundan sonra bu talep azalabilir. İnsanlar kendilerini güvende hissetmeyebilir, evde olmayı tercih edebilirler. "Evde kalmak dört duvar arasında kalmak değildir" Evde keyifli vakit geçirebiliriz. Hane halkı için keyifli ve verimli etkinlikler yapılabilir. Dijital dünyayı kullanabiliriz, bizi evdeyken dünyaya açıyor. İnternet üzerinden dünyanın herhangi bir şehrini, müzelerini gezebilirsiniz, canlı konser dinleyebilir, dizi, film izleyebilirsiniz. Evde kalmak demek dört duvar arasında kalmak demek değildir. Bu süreçte evde mutlu olmayı öğrenirsek, evde kalmaktan o kadar da bunalmayız. Evi hapishane gibi düşünmemek lazım. İnsanlar evlerinde mutlu olabilir ya da mutlu olmayı öğrenmeliyiz. "Çiçek yetiştirip evcil hayvan beslenebilir" Evi daha yaşanılabilir hale getirmek için plan yapabilirler. Ev, keyifli, huzur veren, rahat edilen, mutlu olunabilecek şekilde düzenlenmeli. Herkes kendi evini bu hale getirmeli çünkü gelecekte insanlar daha az sosyal olacaklar. İleri ki zamanlarda daha bireysel olup evde yaşamayı öğrenecekler. Sadece koronavirüs için değil bundan sonra buna benzer salgınlar söz konusu olabilir. Güvenli olan yer evimiz, bunu hep beraber anlamış olduk. Çiçek yetiştirmeyi öneriyorum. Evcil hayvan beslenebilir’’.
512
haber
Sylva'da pürüz çıktı
Trabzonspor kulübü, ön sözleşme imzaladığı Tony Sylva'nın transferini askıya aldığını açıkladı.
Sylva ile bonservis sorununu kendisinin halletmesi şartıyla anlaşma yaptıklarını belirten kulüp asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, ''Sylva, Fransız kulübünden alacağına karşılık, bonservisini alacaktı. Ancak, Fransız kulübü Sylva'nın alacağının daha az olduğunu iddia ediyor ve futbolcudan bonservisine karşılık bir bedel istiyor. Bu nedenle aralarında itilaf çıktı'' dedi. Trabzonspor'un FIFA'da geçmişten kalan birçok dosyası bulunduğunu dile getiren Hacısalihoğlu, ''Bu nedenle böyle itilaflı bir oyuncuyu almayız. Sylva, sorunu çözerse transfer olur. Aksi takdirde bu transferden vazgeçeriz. Bu nedenle bu transferi şu anda beklemeye aldık'' diye konuştu. ZAFER YELEN DOSYASI Hacısalihoğlu, Hansa Rostok takımından kadroya dahil etmek istedikleri Zafer Yelen'in transferine ilişkin olarak ise ''Alman kulübüne bir teklif sunduk. Şartlarımız belli. Eğer Trabzonspor'un şartlarını kabul ederlerse bu transfer gerçekleşir'' dedi. (Spor Servisi)
156,935
# Sylva'da pürüz çıktı ## Özet Trabzonspor kulübü, ön sözleşme imzaladığı Tony Sylva'nın transferini askıya aldığını açıkladı. ## İçerik Sylva ile bonservis sorununu kendisinin halletmesi şartıyla anlaşma yaptıklarını belirten kulüp asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, ''Sylva, Fransız kulübünden alacağına karşılık, bonservisini alacaktı. Ancak, Fransız kulübü Sylva'nın alacağının daha az olduğunu iddia ediyor ve futbolcudan bonservisine karşılık bir bedel istiyor. Bu nedenle aralarında itilaf çıktı'' dedi. Trabzonspor'un FIFA'da geçmişten kalan birçok dosyası bulunduğunu dile getiren Hacısalihoğlu, ''Bu nedenle böyle itilaflı bir oyuncuyu almayız. Sylva, sorunu çözerse transfer olur. Aksi takdirde bu transferden vazgeçeriz. Bu nedenle bu transferi şu anda beklemeye aldık'' diye konuştu. ZAFER YELEN DOSYASI Hacısalihoğlu, Hansa Rostok takımından kadroya dahil etmek istedikleri Zafer Yelen'in transferine ilişkin olarak ise ''Alman kulübüne bir teklif sunduk. Şartlarımız belli. Eğer Trabzonspor'un şartlarını kabul ederlerse bu transfer gerçekleşir'' dedi. (Spor Servisi)
486303
haber
Bakan Özlü: Türkiye'nin tek açığı var o da teknoloji
Burhan CEYHAN/AYDIN, (DHA)- BİLİM ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Akademik Yılı açılışında yaptığı konuşmada, üniversitelerin teknolojiyle ilerleyecek olmasına değinerek, "Türkiye'nin tek açığı var o da teknoloj
09 Kasım 2017 20:57 i" dedi. Bilim ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, ADÜ Akademik Yılı ve Teknopark açılış törenine katıldı. ADÜ Atatürk Kongre Merkezi Toplantı Salonu'nda yapılan törene; Bakan Özlü'nün yanı sıra AK Parti Aydın Milletvekili Mehmet Erdem, Aydın Valisi Yavuz Selim Köşger, ADÜ Rektörü Cavit Bircan, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habib Asan ve öğrenciler de yer aldı. Törende ilk konuşmayı ADÜ Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan yaparak, ADÜ'nün 1990'da kurulduğunu ve 56 bin öğrenci kapasitesine ulaştığını söyledi. Başarılı bir üniversite olduğunu vurgulayan Bircan, çalışmalara devam edeceklerini vurguladı. 'TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ DEĞİL, TEKNOLOJİ ÜRETMEYİ KONUŞMAMIZ GEREKİYOR' Ülkenin güvenlik konusunun sürekli konuşulduğunu, her oyunu mutlaka bozacaklarını söyleyen Bakan Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu da katma değer üreterek marka yaparak çözeceğiz. Bunun yolu da araştırma, geliştirme ve teknolojiden geçiyor. Aslında ülkemizin tek bir açığı var. O da teknoloji açığıdır. Tarımda da teknoloji kullanmak zorundayız. Bize üstünlük sağlayacak tek alan teknolojidir. Biz üstünlüğümüzü bilgi üretmekle, teknoloji üretmekle ve bunu da sanayide kullanarak daha fazla üreterek ve kullanarak ekonomimizi büyüterek sağlayacağız. Türkiye bugün ekonomisi büyüyen bir ülkedir. TBMM'de bizi eleştirenler oluyor. Eğer bu eleştirileri dikkate alırsanız Türkiye'nin artı 5.1 büyümesi değil, eksi 5.1 küçülmesi lazım. Türkiye büyüyor ama yeterli değil daha fazlası gerekiyor. En iyi teknolojinin transferi mümkün değildir. En iyi teknoloji sahibine üstünlük sağlar. Teknolojiyi kimse bedava vermiyor onu para vererek alıyoruz. Ürün ithal etmekle, teknoloji ithal etmek arasında hiçbir fark yoktur. Dolaysıyla teknoloji transferini değil, teknoloji üretmeyi konuşmamız gerekiyor. Bu nedenle üniversitelerimizin bilgi ve teknoloji üretmesi gerekiyor. Biz de bakanlık olarak her zaman sizlere destek olmaya çalışacağız. Bilgi üreten üniversiteler istiyoruz." 'SİZ BÜYÜK MİSYONUN TAŞIYICILARISINIZ' Göreve geldiği günden itibaren üniversitelerin yüksek öğretim kurullarıyla yakın çalışmaya özen gösterdiğini söyleyen Bakan Özlü, "18 fakülte, 3 enstitü, bir konservatuvar, 5 yüksek okul, 18 meslek yüksekokulu 26 uygulama ve araştırma merkeziyle, toplam 71 akademik birimde eğitim veren ADÜ'nün yeni eğitim öğretim yılında da başarıların devamını diliyorum. 25 yılda, yani çeyrek asırda, 56 bin öğrenciye ulaşmaktır. 1700 personele ulaşmak çok büyük bir başarıdır. Her üniversite farklı coğrafyalarda olsalar da ortak bir misyon taşırlar. Adnan Menderes Üniversitesi gibi çok önemli misyon üreten üniversitelerimiz de var. O misyon size ismini andığımız demokrasi şehidimiz Adnan Menderes'ten mirastır. Adnan Menderes sadece bir isim değil, çok daha fazlasını temsil eden bir değerler bütünüdür. Adnan Menderes'in temsil ettiği şey ülkemize hizmettir. Bu millet ve devlet için çalışarak canı pahası da olsa geri dönmemektir. Sizi o büyük misyonun taşıyıcıları olarak görüyorum. Bu millet ve bu devlet için çalışanlara ne gibi zorluklar çıkarıldığını merhum Adnan Menderes'ten biliyoruz" dedi. '150 MİLYARI, 300 MİLYARA ÇIKARACAĞIZ' Otomobil projesine de değinen Bakan Özlü, "Sadece teknolojik bir ürün değil, arkasından ticari aklın ve küresel farkındalığın olduğu bir otomobil olacak. Yerli marka otomobilimizin arkasında sanayi 4-0 olacak. Dijital teknoloji ve üst düzey yazılımlar olacak. Türkiye'nin otomobili Türk sanayisinin gelişimini ve vizyonunu genişletecek. Türkiye'nin kalkınması için 5 ana sektöre odaklanırsak, önümüzdeki 10 yıl içerisinde Türkiye'nin imalat sanayi şu anda 150 milyar liraya yakın bir seviyede bunu 300 milyarın üstüne çıkartabiliyoruz" dedi. Bakan Özlü, yeni temeli atılan ve yapımına başlanılan teknopark içinde gerekli destekleri vereceklerini de söyledi. Bakan Özlü ve diğer protokol üyeleri, törende Teknopark'ın açılışını yaptı.
104,015
# Bakan Özlü: Türkiye'nin tek açığı var o da teknoloji ## Özet Burhan CEYHAN/AYDIN, (DHA)- BİLİM ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Akademik Yılı açılışında yaptığı konuşmada, üniversitelerin teknolojiyle ilerleyecek olmasına değinerek, "Türkiye'nin tek açığı var o da teknoloj ## İçerik 09 Kasım 2017 20:57 i" dedi. Bilim ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, ADÜ Akademik Yılı ve Teknopark açılış törenine katıldı. ADÜ Atatürk Kongre Merkezi Toplantı Salonu'nda yapılan törene; Bakan Özlü'nün yanı sıra AK Parti Aydın Milletvekili Mehmet Erdem, Aydın Valisi Yavuz Selim Köşger, ADÜ Rektörü Cavit Bircan, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habib Asan ve öğrenciler de yer aldı. Törende ilk konuşmayı ADÜ Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan yaparak, ADÜ'nün 1990'da kurulduğunu ve 56 bin öğrenci kapasitesine ulaştığını söyledi. Başarılı bir üniversite olduğunu vurgulayan Bircan, çalışmalara devam edeceklerini vurguladı. 'TEKNOLOJİ TRANSFERİNİ DEĞİL, TEKNOLOJİ ÜRETMEYİ KONUŞMAMIZ GEREKİYOR' Ülkenin güvenlik konusunun sürekli konuşulduğunu, her oyunu mutlaka bozacaklarını söyleyen Bakan Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu da katma değer üreterek marka yaparak çözeceğiz. Bunun yolu da araştırma, geliştirme ve teknolojiden geçiyor. Aslında ülkemizin tek bir açığı var. O da teknoloji açığıdır. Tarımda da teknoloji kullanmak zorundayız. Bize üstünlük sağlayacak tek alan teknolojidir. Biz üstünlüğümüzü bilgi üretmekle, teknoloji üretmekle ve bunu da sanayide kullanarak daha fazla üreterek ve kullanarak ekonomimizi büyüterek sağlayacağız. Türkiye bugün ekonomisi büyüyen bir ülkedir. TBMM'de bizi eleştirenler oluyor. Eğer bu eleştirileri dikkate alırsanız Türkiye'nin artı 5.1 büyümesi değil, eksi 5.1 küçülmesi lazım. Türkiye büyüyor ama yeterli değil daha fazlası gerekiyor. En iyi teknolojinin transferi mümkün değildir. En iyi teknoloji sahibine üstünlük sağlar. Teknolojiyi kimse bedava vermiyor onu para vererek alıyoruz. Ürün ithal etmekle, teknoloji ithal etmek arasında hiçbir fark yoktur. Dolaysıyla teknoloji transferini değil, teknoloji üretmeyi konuşmamız gerekiyor. Bu nedenle üniversitelerimizin bilgi ve teknoloji üretmesi gerekiyor. Biz de bakanlık olarak her zaman sizlere destek olmaya çalışacağız. Bilgi üreten üniversiteler istiyoruz." 'SİZ BÜYÜK MİSYONUN TAŞIYICILARISINIZ' Göreve geldiği günden itibaren üniversitelerin yüksek öğretim kurullarıyla yakın çalışmaya özen gösterdiğini söyleyen Bakan Özlü, "18 fakülte, 3 enstitü, bir konservatuvar, 5 yüksek okul, 18 meslek yüksekokulu 26 uygulama ve araştırma merkeziyle, toplam 71 akademik birimde eğitim veren ADÜ'nün yeni eğitim öğretim yılında da başarıların devamını diliyorum. 25 yılda, yani çeyrek asırda, 56 bin öğrenciye ulaşmaktır. 1700 personele ulaşmak çok büyük bir başarıdır. Her üniversite farklı coğrafyalarda olsalar da ortak bir misyon taşırlar. Adnan Menderes Üniversitesi gibi çok önemli misyon üreten üniversitelerimiz de var. O misyon size ismini andığımız demokrasi şehidimiz Adnan Menderes'ten mirastır. Adnan Menderes sadece bir isim değil, çok daha fazlasını temsil eden bir değerler bütünüdür. Adnan Menderes'in temsil ettiği şey ülkemize hizmettir. Bu millet ve devlet için çalışarak canı pahası da olsa geri dönmemektir. Sizi o büyük misyonun taşıyıcıları olarak görüyorum. Bu millet ve bu devlet için çalışanlara ne gibi zorluklar çıkarıldığını merhum Adnan Menderes'ten biliyoruz" dedi. '150 MİLYARI, 300 MİLYARA ÇIKARACAĞIZ' Otomobil projesine de değinen Bakan Özlü, "Sadece teknolojik bir ürün değil, arkasından ticari aklın ve küresel farkındalığın olduğu bir otomobil olacak. Yerli marka otomobilimizin arkasında sanayi 4-0 olacak. Dijital teknoloji ve üst düzey yazılımlar olacak. Türkiye'nin otomobili Türk sanayisinin gelişimini ve vizyonunu genişletecek. Türkiye'nin kalkınması için 5 ana sektöre odaklanırsak, önümüzdeki 10 yıl içerisinde Türkiye'nin imalat sanayi şu anda 150 milyar liraya yakın bir seviyede bunu 300 milyarın üstüne çıkartabiliyoruz" dedi. Bakan Özlü, yeni temeli atılan ve yapımına başlanılan teknopark içinde gerekli destekleri vereceklerini de söyledi. Bakan Özlü ve diğer protokol üyeleri, törende Teknopark'ın açılışını yaptı.
1040503
haber
Uluslar Ligi | Türkiye - Litvanya maçı ne zaman, saat kaçta, hangi kanalda?
Türkiye, Uluslar Ligi'ndeki başarılı grafiğini sürdürme hedefinde. C Ligi 1. Grup'ta 3'te 3 yapan A Milli Takım, dördüncü maçında Litvanya'yı konuk ediyor.
14 Haziran 2022 13:21 A Milli Takım, UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup'taki dördüncü maçında bugün Litvanya'yı konuk edecek. İzmir'de Gürsel Aksel Stadı'nda oynanacak mücadele, saat 21.45'te başlayacak. Mücadele, TRT 1'den naklen yayımlanacak. Müsabakada, Fransa Futbol Federasyonundan kadın hakem Stephanie Frappart düdük çalacak. Frappart'ın yardımcılıklarını aynı ülkeden Mikael Berchebru ve Cyril Mugnier yapacak. Karşılaşmanın dördüncü hakemi ise Mikael Lesage olacak. Ay-yıldızlı ekipte Rıdvan Yılmaz, sakatlığı nedeniyle aday kadrodan çıkarıldı. Milli takımda sakatlığı bulunan Enes Ünal'ın durumu maç saatinde netlik kazanacak. Gruptaki ilk maçında Faroe Adaları'nı 4-0, ikinci karşılaşmasında deplasmanda Litvanya'yı 6-0 ve son mücadelesinde Lüksemburg'u 2-0 mağlup eden milli takım, 9 puanla lider durumda bulunuyor. Litvanya ise henüz puanla tanışamadı. Gruptaki diğer maçta ise Lüksemburg, Faroe Adaları'nı konuk edecek. Stefan Kuntz ile 10. maç Türkiye, Alman teknik adam Stefan Kuntz yönetiminde 10. maçına Litvanya karşısında çıkacak. Milli takım, Kuntz ile çıktığı 9 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet yaşarken, rakip fileleri 26 kez havalandırıp, kalesinde 9 gol gördü. Kuntz idaresinde oynadığı ilk maçta İstanbul'da Norveç ile 1-1 berabere kalan ay-yıldızlı ekip, ikinci müsabakasında deplasmanda Letonya'yı 2-1, üçüncü karşılaşmasında da sahasında Cebelitarık'ı 6-0 yendi. Milli takım, Stefan Kuntz'la 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu'nda dördüncü maçında ise deplasmanda Karadağ'ı 2-1 mağlup ederek play-off yarı finaline katılma hakkı elde etti. Ay-yıldızlı ekip, play-off yarı finalinde Portekiz'e deplasmanda 3-1 mağlup olarak Dünya Kupası'na katılma şansını kaybetti. Milliler, hazırlık maçında Konya'da konuk ettiği İtalya'ya ise 3-2 yenildi. A Milli Takım, Alman teknik adam yönetiminde çıktığı UEFA Uluslar C Ligi'ndeki ilk maçında İstanbul'da Faroe Adaları'nı 4-0, ikinci karşılaşmasında deplasmanda Litvanya'yı 6-0 ve son mücadelesinde Lüksemburg'u 2-0 mağlup etti. 2022'deki altıncı maç Milliler, Litvanya mücadelesiyle 2022 yılındaki altıncı maçını oynayacak. Ay-yıldızlı ekip, bu yıl oynadığı 5 maçta 15 gol atarken, kalesinde ise 6 gol gördü. Milli takım, bu yıl oynadığı ilk maçta deplasmanda Portekiz'e 3-1 mağlup olmuştu. Milli takımın tek golü Burak Yılmaz'dan gelmişti. Bu seneki ikinci mücadelesinde İtalya ile hazırlık maçında karşı karşıya gelen ay-yıldızlılar, rakibine 3-2 yenildi. Millilerin, bu müsabakadaki gollerini Cengiz Ünder ve Serdar Dursun kaydetti. Milli takım, bu yıl çıktığı üçüncü maçta ise Faroe Adaları'nı Cengiz Ünder, Halil Dervişoğlu, Serdar Dursun ve Merih Demiral'ın golleriyle 4-0 yendi. Milliler, dördüncü maçında ise Litvanya'yı Doğukan Sinik (2), Serdar Dursun (2), Yunus Akgün ve Halil Dervişoğlu'nun golleriyle 6-0 mağlup ederken, son mücadelesinde Lüksemburg'u Hakan Çalhanoğlu ve Serdar Dursun'un golleriyle yendi. Ay-yıldızlı ekip, geçen yıl oynadığı 16 karşılaşmada 8 galibiyet, 4 beraberlik ve 4 yenilgi yaşarken, bu maçlarda 32 gol atıp, kalesinde 25 gole engel olamadı. Türkiye 608. maçına çıkıyor A Milli Futbol Takımı, Litvanya maçıyla tarihinde 608. kez sahaya çıkacak. Ay-yıldızlılar, 99 yıllık tarihinde 330'u resmi, 277'si özel 607 maç oynayıp, biri hükmen olmak üzere 233 galibiyet, 144 beraberlik ve 230 yenilgi yaşadı. Milli takım, 260'ı deplasmanda, 264'ü evinde, 83'ü de tarafsız sahada çıktığı maçlarda, 3'ü hükmen galibiyetten toplam 822 gol attı, kalesinde 868 gol gördü. Bugüne kadar 91 farklı ülke milli takımıyla mücadele eden milliler, 607 karşılaşmanın 524'ünü Avrupa, 33'ünü Asya, 23'ünü Amerika, 24'ünü Afrika, 3'ünü de Okyanusya temsilcileriyle yaptı. Milliler, 607 maçta tek hükmen galibiyeti Yunanistan karşısında aldı. Türkiye ile Yunanistan arasında 17 Kasım 2015'te Başakşehir Fatih Terim Stadı'nda yapılan özel müsabaka 0-0 sona erdi. Bu müsabakadan 6 ay sonra FIFA, Yunanistan'ın kural dışı futbolcu oynattığı gerekçesiyle karşılaşmayı Türkiye lehine 3-0 tescil etti. Öte yandan, Türkiye'nin 21 Mayıs 2014'te deplasmanda Kosova ile yaptığı ve 6-1 kazandığı özel maç, söz konusu tarihte Kosova'nın UEFA ve FIFA üyesi olmaması nedeniyle değerlendirmeye alınmadı. Litvanya ile ikinci maç A Milli Futbol Takımı, bugünkü rakibi Litvanya ile tarihinde ikinci kez karşı karşıya gelecek. Ay-yıldızlı ekip, rakibiyle ilk maçını 6 gün önce deplasmanda oynadı ve sahadan 6-0 galip ayrıldı. Aday kadro A Milli Takım'ın aday kadrosunda şu isimler yer alıyor: Kaleci: Altay Bayındır (Fenerbahçe), Doğan Alemdar (Rennes), Uğurcan Çakır (Trabzonspor)
53,813
# Uluslar Ligi | Türkiye - Litvanya maçı ne zaman, saat kaçta, hangi kanalda? ## Özet Türkiye, Uluslar Ligi'ndeki başarılı grafiğini sürdürme hedefinde. C Ligi 1. Grup'ta 3'te 3 yapan A Milli Takım, dördüncü maçında Litvanya'yı konuk ediyor. ## İçerik 14 Haziran 2022 13:21 A Milli Takım, UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup'taki dördüncü maçında bugün Litvanya'yı konuk edecek. İzmir'de Gürsel Aksel Stadı'nda oynanacak mücadele, saat 21.45'te başlayacak. Mücadele, TRT 1'den naklen yayımlanacak. Müsabakada, Fransa Futbol Federasyonundan kadın hakem Stephanie Frappart düdük çalacak. Frappart'ın yardımcılıklarını aynı ülkeden Mikael Berchebru ve Cyril Mugnier yapacak. Karşılaşmanın dördüncü hakemi ise Mikael Lesage olacak. Ay-yıldızlı ekipte Rıdvan Yılmaz, sakatlığı nedeniyle aday kadrodan çıkarıldı. Milli takımda sakatlığı bulunan Enes Ünal'ın durumu maç saatinde netlik kazanacak. Gruptaki ilk maçında Faroe Adaları'nı 4-0, ikinci karşılaşmasında deplasmanda Litvanya'yı 6-0 ve son mücadelesinde Lüksemburg'u 2-0 mağlup eden milli takım, 9 puanla lider durumda bulunuyor. Litvanya ise henüz puanla tanışamadı. Gruptaki diğer maçta ise Lüksemburg, Faroe Adaları'nı konuk edecek. Stefan Kuntz ile 10. maç Türkiye, Alman teknik adam Stefan Kuntz yönetiminde 10. maçına Litvanya karşısında çıkacak. Milli takım, Kuntz ile çıktığı 9 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet yaşarken, rakip fileleri 26 kez havalandırıp, kalesinde 9 gol gördü. Kuntz idaresinde oynadığı ilk maçta İstanbul'da Norveç ile 1-1 berabere kalan ay-yıldızlı ekip, ikinci müsabakasında deplasmanda Letonya'yı 2-1, üçüncü karşılaşmasında da sahasında Cebelitarık'ı 6-0 yendi. Milli takım, Stefan Kuntz'la 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu'nda dördüncü maçında ise deplasmanda Karadağ'ı 2-1 mağlup ederek play-off yarı finaline katılma hakkı elde etti. Ay-yıldızlı ekip, play-off yarı finalinde Portekiz'e deplasmanda 3-1 mağlup olarak Dünya Kupası'na katılma şansını kaybetti. Milliler, hazırlık maçında Konya'da konuk ettiği İtalya'ya ise 3-2 yenildi. A Milli Takım, Alman teknik adam yönetiminde çıktığı UEFA Uluslar C Ligi'ndeki ilk maçında İstanbul'da Faroe Adaları'nı 4-0, ikinci karşılaşmasında deplasmanda Litvanya'yı 6-0 ve son mücadelesinde Lüksemburg'u 2-0 mağlup etti. 2022'deki altıncı maç Milliler, Litvanya mücadelesiyle 2022 yılındaki altıncı maçını oynayacak. Ay-yıldızlı ekip, bu yıl oynadığı 5 maçta 15 gol atarken, kalesinde ise 6 gol gördü. Milli takım, bu yıl oynadığı ilk maçta deplasmanda Portekiz'e 3-1 mağlup olmuştu. Milli takımın tek golü Burak Yılmaz'dan gelmişti. Bu seneki ikinci mücadelesinde İtalya ile hazırlık maçında karşı karşıya gelen ay-yıldızlılar, rakibine 3-2 yenildi. Millilerin, bu müsabakadaki gollerini Cengiz Ünder ve Serdar Dursun kaydetti. Milli takım, bu yıl çıktığı üçüncü maçta ise Faroe Adaları'nı Cengiz Ünder, Halil Dervişoğlu, Serdar Dursun ve Merih Demiral'ın golleriyle 4-0 yendi. Milliler, dördüncü maçında ise Litvanya'yı Doğukan Sinik (2), Serdar Dursun (2), Yunus Akgün ve Halil Dervişoğlu'nun golleriyle 6-0 mağlup ederken, son mücadelesinde Lüksemburg'u Hakan Çalhanoğlu ve Serdar Dursun'un golleriyle yendi. Ay-yıldızlı ekip, geçen yıl oynadığı 16 karşılaşmada 8 galibiyet, 4 beraberlik ve 4 yenilgi yaşarken, bu maçlarda 32 gol atıp, kalesinde 25 gole engel olamadı. Türkiye 608. maçına çıkıyor A Milli Futbol Takımı, Litvanya maçıyla tarihinde 608. kez sahaya çıkacak. Ay-yıldızlılar, 99 yıllık tarihinde 330'u resmi, 277'si özel 607 maç oynayıp, biri hükmen olmak üzere 233 galibiyet, 144 beraberlik ve 230 yenilgi yaşadı. Milli takım, 260'ı deplasmanda, 264'ü evinde, 83'ü de tarafsız sahada çıktığı maçlarda, 3'ü hükmen galibiyetten toplam 822 gol attı, kalesinde 868 gol gördü. Bugüne kadar 91 farklı ülke milli takımıyla mücadele eden milliler, 607 karşılaşmanın 524'ünü Avrupa, 33'ünü Asya, 23'ünü Amerika, 24'ünü Afrika, 3'ünü de Okyanusya temsilcileriyle yaptı. Milliler, 607 maçta tek hükmen galibiyeti Yunanistan karşısında aldı. Türkiye ile Yunanistan arasında 17 Kasım 2015'te Başakşehir Fatih Terim Stadı'nda yapılan özel müsabaka 0-0 sona erdi. Bu müsabakadan 6 ay sonra FIFA, Yunanistan'ın kural dışı futbolcu oynattığı gerekçesiyle karşılaşmayı Türkiye lehine 3-0 tescil etti. Öte yandan, Türkiye'nin 21 Mayıs 2014'te deplasmanda Kosova ile yaptığı ve 6-1 kazandığı özel maç, söz konusu tarihte Kosova'nın UEFA ve FIFA üyesi olmaması nedeniyle değerlendirmeye alınmadı. Litvanya ile ikinci maç A Milli Futbol Takımı, bugünkü rakibi Litvanya ile tarihinde ikinci kez karşı karşıya gelecek. Ay-yıldızlı ekip, rakibiyle ilk maçını 6 gün önce deplasmanda oynadı ve sahadan 6-0 galip ayrıldı. Aday kadro A Milli Takım'ın aday kadrosunda şu isimler yer alıyor: Kaleci: Altay Bayındır (Fenerbahçe), Doğan Alemdar (Rennes), Uğurcan Çakır (Trabzonspor)
714242
haber
Şampiyonlar Ligi'nde günün maçları tamamlandı
- Cengiz attı, Roma kazandı - CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi
- CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi 03 Ekim 2018 03:00 - Cengiz attı, Roma kazandı - CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi. Milli oyuncu Cengiz Ünder'in formasını giydiği İtalya'nın Roma takımı, G Grubu ikinci hafta karşılaşmasında Çekya ekibi Viktoria Plzen'i 5-0 mağlup etti. Cengiz Ünder karşılaşmaya Roma formasıyla ilk 11'de başlarken, 40'ıncı dakikada Edin Dzeko'nun attığı golün asistini yaptı, 64'üncü dakikada ise fileleri sarstı. Günün flaş sonucu Rusya temsilcisi CSKA Moskova'dan geldi. CSKA Moskova, G Grubu ikinci hafta karşılaşmasında kupanın favori ekiplerinden Real Madrid'i 2'nci dakikada Nikola Vlasic'in kaydettiği golle 1-0 yenmeyi başardı. Öte yandan kupanın bir diğer favorisi Manchester City ise deplasmanda Almanya'nın Hoffenheim takımını 1'inci dakikada 1-0 geriye düşmesine rağmen 87'nci dakikada David Silva'nın kaydettiği golle 2-1 mağlup ederek önemli bir galibiyete imza attı. Günün maçlarında alınan sonuçlar şu şekilde: - E Grubu - AEK Atina - Benfica: 2-3 Bayern Münih - Ajax: 1-1 - F Grubu - Hoffenheim - Manchester City: 1-2 Lyon - Shakhtar Donetsk: 2-2 - G Grubu - CSKA Moskova - Real Madrid: 1-0 Roma - Viktoria Plzen: 5-0 - H Grubu - Juventus - Young Boys: 3-0 Manchester United - Valencia: 0-0
251,371
# Şampiyonlar Ligi'nde günün maçları tamamlandı ## Özet - Cengiz attı, Roma kazandı - CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi ## İçerik - CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi 03 Ekim 2018 03:00 - Cengiz attı, Roma kazandı - CSKA Moskova, Real Madrid'i devirdi - Manchester City son dakikalarda güldü İSTANBUL (DHA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde günün karşılaşmaları sona erdi. Milli oyuncu Cengiz Ünder'in formasını giydiği İtalya'nın Roma takımı, G Grubu ikinci hafta karşılaşmasında Çekya ekibi Viktoria Plzen'i 5-0 mağlup etti. Cengiz Ünder karşılaşmaya Roma formasıyla ilk 11'de başlarken, 40'ıncı dakikada Edin Dzeko'nun attığı golün asistini yaptı, 64'üncü dakikada ise fileleri sarstı. Günün flaş sonucu Rusya temsilcisi CSKA Moskova'dan geldi. CSKA Moskova, G Grubu ikinci hafta karşılaşmasında kupanın favori ekiplerinden Real Madrid'i 2'nci dakikada Nikola Vlasic'in kaydettiği golle 1-0 yenmeyi başardı. Öte yandan kupanın bir diğer favorisi Manchester City ise deplasmanda Almanya'nın Hoffenheim takımını 1'inci dakikada 1-0 geriye düşmesine rağmen 87'nci dakikada David Silva'nın kaydettiği golle 2-1 mağlup ederek önemli bir galibiyete imza attı. Günün maçlarında alınan sonuçlar şu şekilde: - E Grubu - AEK Atina - Benfica: 2-3 Bayern Münih - Ajax: 1-1 - F Grubu - Hoffenheim - Manchester City: 1-2 Lyon - Shakhtar Donetsk: 2-2 - G Grubu - CSKA Moskova - Real Madrid: 1-0 Roma - Viktoria Plzen: 5-0 - H Grubu - Juventus - Young Boys: 3-0 Manchester United - Valencia: 0-0
985864
haber
Attila Szalai'ye İspanya'dan bir talip daha
Attila Szalai'ye İspanya'dan bir talip daha
Fenerbahçe'de performansı ile dikkat çeken Attila Szalai'ye Sevilla'nın ardından Atletico Madrid de talip oldu. Mundo Deportivo gazetesi, Sevilla'nın uzun vadeli bir savunmacı aradığını ve Attila Szalai'yi gözüne kestirdiğini yazmıştı. Bu iddianın ardından oyuncuya La Liga'dan bir talip daha geldi. AS gazetesinin iddiasına göre Sevilla'nın ardından La Liga'nın son şampiyonu Atletico Madrid de Szalai'ye ilgi gösteriyor. Ali Koç: 20 milyon Euro'nun altını konuşmam Fenerbahçe'nin Ocak 2021'de Güney Kıbrıs Rum Kesimi ekibi Apollon Limassol'dan 2 milyon Ero'ya renklerine bağladığı Attila Szalai, Haziran 2025'e kadar sözleşme imzaladı. Yaz transfer döneminde de ismi çeşitli takımlarla anılan Szalai için Ali Koç, Haziran ayında Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda, "Attila Szalai için 20 milyon Euro'nun altı konuşulmaz bile" ifadelerini kullanmıştı.
92,797
# Attila Szalai'ye İspanya'dan bir talip daha ## Özet Attila Szalai'ye İspanya'dan bir talip daha ## İçerik Fenerbahçe'de performansı ile dikkat çeken Attila Szalai'ye Sevilla'nın ardından Atletico Madrid de talip oldu. Mundo Deportivo gazetesi, Sevilla'nın uzun vadeli bir savunmacı aradığını ve Attila Szalai'yi gözüne kestirdiğini yazmıştı. Bu iddianın ardından oyuncuya La Liga'dan bir talip daha geldi. AS gazetesinin iddiasına göre Sevilla'nın ardından La Liga'nın son şampiyonu Atletico Madrid de Szalai'ye ilgi gösteriyor. Ali Koç: 20 milyon Euro'nun altını konuşmam Fenerbahçe'nin Ocak 2021'de Güney Kıbrıs Rum Kesimi ekibi Apollon Limassol'dan 2 milyon Ero'ya renklerine bağladığı Attila Szalai, Haziran 2025'e kadar sözleşme imzaladı. Yaz transfer döneminde de ismi çeşitli takımlarla anılan Szalai için Ali Koç, Haziran ayında Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda, "Attila Szalai için 20 milyon Euro'nun altı konuşulmaz bile" ifadelerini kullanmıştı.
422119
haber
Karabük'te uyuşturucu operasyonu: 9 gözaltı
Bülent DİKTEPE/KARABÜK, (DHA) - KARABÜK'te, uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyonda gözaltına alınan 9 kişi adliyeye sevk edildi
İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube ekipleri, uyuşturucu satıcılarına yönelik eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda A.O.D., B.A., S.Ö., K.D., Ö.Y., O.A., Y.E.P., H.K. ve C.E. gözaltına alındı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda bir miktar bonzai ele geçirildi. Emniyette işlemleri tamamlanan şüpheliler, ‘Uyuşturucu temin ve ticareti’ iddiasıyla adliyeye sevk edildi.
289,304
# Karabük'te uyuşturucu operasyonu: 9 gözaltı ## Özet Bülent DİKTEPE/KARABÜK, (DHA) - KARABÜK'te, uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyonda gözaltına alınan 9 kişi adliyeye sevk edildi ## İçerik İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube ekipleri, uyuşturucu satıcılarına yönelik eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda A.O.D., B.A., S.Ö., K.D., Ö.Y., O.A., Y.E.P., H.K. ve C.E. gözaltına alındı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda bir miktar bonzai ele geçirildi. Emniyette işlemleri tamamlanan şüpheliler, ‘Uyuşturucu temin ve ticareti’ iddiasıyla adliyeye sevk edildi.
9935
haber
Timsah Aslan'ı yuttu
Sarı-kırmızılı takım, Bursospor karşısında 2-0 mağlup oldu. Galatasaray’ın hocası Skibbe yenilgiyi sakat oyunculara bağladı.
Turkcell Süper Lig'de 6. haftanın önemli maçında gülen taraf Bursaspor oldu. Ligin ilk 5 haftasında aldığı 4 galibiyetle dikkatleri üzerine çeken yeşil-beyazlılar, 6. haftada karşılaştığı şampiyonluk adaylarından Galatasaray'ı da 2-1 mağlup etti. İlk 5 haftada 2 beraberlik alan Galatasaray bu sonuçla sezonun ilk yenilgisiyle tanışırken, Bursaspor 6. haftada 5. galibiyetini aldı. Bursa Atatürk Stadı'nda tamamen dolu tribünler önünde oynanan maça ev sahibi etkili başladı. Yusuf'un liderliğinde hızlı ataklar geliştiren Bursaspor, ilk 25 dakikada Adriano ve Sercan'la net fırsatları harcadı. Yeşil-beyazlılar oyundaki üstünlüğünü 38. dakikada Mustafa Sarp'ın golüyle skora da taşıdı: 1-0. Yenik duruma düştükten sonra toparlanan Galatasaray, son bölümlerde Arda ve Baros'la yarattığı tehlikelerden sonuç alamadı. Bursaspor ikinci yarıya da golle başladı. Yusuf'un başlattığı hızlı atakta Adriano'nun kaleciden dönen topunu tamamlayan genç golcü Sercan, 48. dakikada ligdeki 5. golünü atarak takımını 2 farkla öne taşıdı. Konuk ekip bu gole 8 dakika sonra Arda ile cevap vererek farkı tekrar 1'e indirdi. Golden sonra morallenen Galatasaray, sert esen rüzgarı da arkasına alarak oyundaki hakimiyeti eline geçirse de, etkili kontrataklar geliştiren Bursaspor oldu. Son bölümlerde Aydın ve Yaser gibi genç oyuncularını sahaya süren Galatasaray 83'te Baros'la önemli bir pozisyonu harcarken, kalan sürede skor tabelası değişmedi. Galatasasaray 2008-2009 sezonunun ilk mağlubiyetini 2-1'lik skorla tadarken, 11 puanda kaldı. Ev sahibi ekip ise 15 puanla ikinci sıradaki yerini korudu. BURSASPOR: 2 - GALATASARAY: 1 Stat: Atatürk Hakemler: Hüseyin Göçek xx, Alper Ulusoy xx, Aleks Tasçioglu xx Bursaspor: Ivankov xx, Veli xxx, Ömer Erdoğan xxx, İbrahim Öztürk xxx, Mustafa Keçeli xx, Sercan Yıldırım xxx (Dk. 84 Volkan Şen x), Bekir Ozan xxx, Mustafa Sarp xxx, Romaschenko xx (Dk. 66 Fabricio x), Yusuf Şimşek xxx, Adriano xx (Dk. 64 Gökhan x) Galatasaray: Sanctis x, Sabri x, Meira x, Servet xx, Volkan Yaman xx, Arda xx, Ayhan x, Lincoln x, Hakan Balta xx (Dk. 71 Aydın Yılmaz x), Nonda x (Dk. 80 Yaser), Baros x Goller: Dk. 38 Mustafa Sarp, Dk. 48 Sercan Yıldırım (Bursaspor), Dk. 56 Arda (Galatasaray) Sarı Kartlar: Dk. 63 Veli (Bursaspor), Dk. 60 Sabri, Dk. 76 Baros (Galatasaray) MAÇTAN DAKİKALAR 11. dakikada Bursaspor, net bir gol pozisyonundan yararlanamadı. Orta alandan hareketlenen Yusuf Şimşek, topu ceza sahasına giren Adriano Melo'nun önüne aktardı. Müsait pozisyonda kaleci Sanctis ile karşı karşıya kalan Brezilyalı futbolcunun kötü vuruşunda top, yandan auta çıktı. 20. dakikada Busaspor atağında Adriano, sol kanattan Romaschenko'dan gelen pası kafayla sol çaprazdan ceza sahasına giren Sercan Yıldırım'ın önüne aktardı. Sercan Yıldırım'ın gelişine sert vuruşunda top, kalecide kaldı. 28. dakikada Yusuf' Şimşek'in pasıyla sağ kanattan hareketlenen Veli, topu yerden kale alanı içine ortaladı. Pozisyonu iyi takip eden Sercan Yıldırım'ın plase vuruşunda top, az farkla yandan auta çıktı. 38. dakikada Bursaspor, üstünlük golünü buldu. Galatasaray defansını az kişiyle yakalayan Bursaspor'dan Yusuf Şimşek, topu hızla ceza sahasına giren Mustafa Sarp'ın önüne aktardı. Tecrübeli futbolcu, topu karşı karşıya kaldığı kaleci Sanctis'in yanından filelere gönderdi: 1-0 42. dakikada Galatasaray atağında Hakan Balta'nın ceza sahası dışından sert şutunda top, az farkla üstten auta çıktı. İkinci yarıya da hızlı başlayan Bursaspor, 48. dakikada skoru 2-0 yaptı. Orta alandan hareketlenen Yusuf Şimşek, topu soldan ceza sahasına giren Adriano Melo'nun önüne aktardı. Brezilyalı oyuncunun yerden sert şutunda kaleci Sanctis, topu son anda tokatladı. Pozisyonu iyi takip eden Sercan Yıldırım, önüne düşen topu plase bir vuruşla filelere göndererek, takımını 2 farklı öne geçiren golü attı. 56. dakikada Galatasaray farkı 1'e indirdi. Sağ kanattan hareketlenen Baros, topu yerden kale alanı içine doğru ortaladı. Pozisyonu iyi takip eden Arda, plase bir vuruşla topu filelere gönderdi: 2-1 59. dakikada sağ kanattan kazanılan korner atışını kullanan Yusuf Şimşek, topu ön direğe doğru ortaladı. Ömer Erdoğan'ın kafa vuruşunda arka direğin dibinden kaleye giden topu Sabri, son anda çizgi üzerinden uzaklaştırdı. 83. dakikada Galatasaray net bir pozisyondan yararlanamadı. Geriden hızla hareketlenen Meira, topu ceza sahasına hareketlenen Baros'un önüne aktardı. Baros'un penaltı noktası üzerinden vuruşunda kaleyi zamanında terk eden Ivankov, sert gelen topa 2 hamlede sahip oldu.
8,011
# Timsah Aslan'ı yuttu ## Özet Sarı-kırmızılı takım, Bursospor karşısında 2-0 mağlup oldu. Galatasaray’ın hocası Skibbe yenilgiyi sakat oyunculara bağladı. ## İçerik Turkcell Süper Lig'de 6. haftanın önemli maçında gülen taraf Bursaspor oldu. Ligin ilk 5 haftasında aldığı 4 galibiyetle dikkatleri üzerine çeken yeşil-beyazlılar, 6. haftada karşılaştığı şampiyonluk adaylarından Galatasaray'ı da 2-1 mağlup etti. İlk 5 haftada 2 beraberlik alan Galatasaray bu sonuçla sezonun ilk yenilgisiyle tanışırken, Bursaspor 6. haftada 5. galibiyetini aldı. Bursa Atatürk Stadı'nda tamamen dolu tribünler önünde oynanan maça ev sahibi etkili başladı. Yusuf'un liderliğinde hızlı ataklar geliştiren Bursaspor, ilk 25 dakikada Adriano ve Sercan'la net fırsatları harcadı. Yeşil-beyazlılar oyundaki üstünlüğünü 38. dakikada Mustafa Sarp'ın golüyle skora da taşıdı: 1-0. Yenik duruma düştükten sonra toparlanan Galatasaray, son bölümlerde Arda ve Baros'la yarattığı tehlikelerden sonuç alamadı. Bursaspor ikinci yarıya da golle başladı. Yusuf'un başlattığı hızlı atakta Adriano'nun kaleciden dönen topunu tamamlayan genç golcü Sercan, 48. dakikada ligdeki 5. golünü atarak takımını 2 farkla öne taşıdı. Konuk ekip bu gole 8 dakika sonra Arda ile cevap vererek farkı tekrar 1'e indirdi. Golden sonra morallenen Galatasaray, sert esen rüzgarı da arkasına alarak oyundaki hakimiyeti eline geçirse de, etkili kontrataklar geliştiren Bursaspor oldu. Son bölümlerde Aydın ve Yaser gibi genç oyuncularını sahaya süren Galatasaray 83'te Baros'la önemli bir pozisyonu harcarken, kalan sürede skor tabelası değişmedi. Galatasasaray 2008-2009 sezonunun ilk mağlubiyetini 2-1'lik skorla tadarken, 11 puanda kaldı. Ev sahibi ekip ise 15 puanla ikinci sıradaki yerini korudu. BURSASPOR: 2 - GALATASARAY: 1 Stat: Atatürk Hakemler: Hüseyin Göçek xx, Alper Ulusoy xx, Aleks Tasçioglu xx Bursaspor: Ivankov xx, Veli xxx, Ömer Erdoğan xxx, İbrahim Öztürk xxx, Mustafa Keçeli xx, Sercan Yıldırım xxx (Dk. 84 Volkan Şen x), Bekir Ozan xxx, Mustafa Sarp xxx, Romaschenko xx (Dk. 66 Fabricio x), Yusuf Şimşek xxx, Adriano xx (Dk. 64 Gökhan x) Galatasaray: Sanctis x, Sabri x, Meira x, Servet xx, Volkan Yaman xx, Arda xx, Ayhan x, Lincoln x, Hakan Balta xx (Dk. 71 Aydın Yılmaz x), Nonda x (Dk. 80 Yaser), Baros x Goller: Dk. 38 Mustafa Sarp, Dk. 48 Sercan Yıldırım (Bursaspor), Dk. 56 Arda (Galatasaray) Sarı Kartlar: Dk. 63 Veli (Bursaspor), Dk. 60 Sabri, Dk. 76 Baros (Galatasaray) MAÇTAN DAKİKALAR 11. dakikada Bursaspor, net bir gol pozisyonundan yararlanamadı. Orta alandan hareketlenen Yusuf Şimşek, topu ceza sahasına giren Adriano Melo'nun önüne aktardı. Müsait pozisyonda kaleci Sanctis ile karşı karşıya kalan Brezilyalı futbolcunun kötü vuruşunda top, yandan auta çıktı. 20. dakikada Busaspor atağında Adriano, sol kanattan Romaschenko'dan gelen pası kafayla sol çaprazdan ceza sahasına giren Sercan Yıldırım'ın önüne aktardı. Sercan Yıldırım'ın gelişine sert vuruşunda top, kalecide kaldı. 28. dakikada Yusuf' Şimşek'in pasıyla sağ kanattan hareketlenen Veli, topu yerden kale alanı içine ortaladı. Pozisyonu iyi takip eden Sercan Yıldırım'ın plase vuruşunda top, az farkla yandan auta çıktı. 38. dakikada Bursaspor, üstünlük golünü buldu. Galatasaray defansını az kişiyle yakalayan Bursaspor'dan Yusuf Şimşek, topu hızla ceza sahasına giren Mustafa Sarp'ın önüne aktardı. Tecrübeli futbolcu, topu karşı karşıya kaldığı kaleci Sanctis'in yanından filelere gönderdi: 1-0 42. dakikada Galatasaray atağında Hakan Balta'nın ceza sahası dışından sert şutunda top, az farkla üstten auta çıktı. İkinci yarıya da hızlı başlayan Bursaspor, 48. dakikada skoru 2-0 yaptı. Orta alandan hareketlenen Yusuf Şimşek, topu soldan ceza sahasına giren Adriano Melo'nun önüne aktardı. Brezilyalı oyuncunun yerden sert şutunda kaleci Sanctis, topu son anda tokatladı. Pozisyonu iyi takip eden Sercan Yıldırım, önüne düşen topu plase bir vuruşla filelere göndererek, takımını 2 farklı öne geçiren golü attı. 56. dakikada Galatasaray farkı 1'e indirdi. Sağ kanattan hareketlenen Baros, topu yerden kale alanı içine doğru ortaladı. Pozisyonu iyi takip eden Arda, plase bir vuruşla topu filelere gönderdi: 2-1 59. dakikada sağ kanattan kazanılan korner atışını kullanan Yusuf Şimşek, topu ön direğe doğru ortaladı. Ömer Erdoğan'ın kafa vuruşunda arka direğin dibinden kaleye giden topu Sabri, son anda çizgi üzerinden uzaklaştırdı. 83. dakikada Galatasaray net bir pozisyondan yararlanamadı. Geriden hızla hareketlenen Meira, topu ceza sahasına hareketlenen Baros'un önüne aktardı. Baros'un penaltı noktası üzerinden vuruşunda kaleyi zamanında terk eden Ivankov, sert gelen topa 2 hamlede sahip oldu.
756099
haber
Tunceli'de Öğretmenler Günü'ne buruk kutlama
Ferit DEMİR/TUNCELİ (DHA)- TÜRKİYE'de görev başındayken birçok öğretmenin şehit edildiği Tunceli'de, 24 Kasım Öğretmenler Günü, buruk kutlandı
24 Kasım 2018 20:43 . 24 Kasım Öğremenler Günü nedeniyle Tunceli Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu'nda Vali ve Belediye Başkan Vekili Tuncay Sonel, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Vedat Çolak, İl Jandarma Komutanı Albay Sinan Şen'in yanı sıra kamu kurum yönecileri ile çok sayıda öğretmenin katımılıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Buruk bir ortamda yapılan programda bir konuşma yapan Tunceli Valisi Tuncay Sonel, 1994 yılında Mazgirt’e bağlı Darıkent köyünde şehit edilen 6 öğretmen ile Tunceli-Erzincan karayolunda teröristelerce şehit edilen Necmettin Yılmaz ve Batman’da şehit edilen Şenay Aybüke Yalçın öğretmenin isimlerini tek tek okuyarak konuşmasına başladı. Vali Sonel, şunları söyledi: "Vedat İnan, Mustafa Kaynarca, Ali İhsan Çetinkaya, Büminhan Temizkan, Rüstem Şen, Metin Kaynar 1994 yılında Mazgirt’e bağlı köyünde alçak teröristlerce şehit edilen öğretmenlerimiz. Son olarak Şenay Aybüke Yalçın öğretmenimiz Batman’ın Kozluk ilçesinde ve Necmettin Yılmaz öğretmenimiz ise Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde görev yaparken memleketi Gümüşhane’ye gitmek için kullandığı Tunceli- Pülümür-Erzincan yolunda şehit edildi. Bunun gibi daha nice şehit öğretmenimiz var. Öğretmenlerimizi şehit eden teröristler güvenlik güçlerimizce tek tek etkisiz hale getirildi. Kahraman güvenlik güçlerimize çok teşekkür ediyorum. Tunceli artık huzur şehri. Vatandaşlarımız gece geç saatlere kadar dışarıda vakit geçiriyor. Huzur şehri olunca, başta eğitim olmak üzere her alanda kalite yükseliyor. Eğitimde başarıyı getiren bütün unsurlar Tunceli’de var. Eğitimde başarı çıtasını yükselten öğretmenlerimize de çok teşekkür ediyorum" Vali Sonel, konuşmasında Tunceli'nin eğitimine destek sağlamak amacıyla okul yaptıran iş insanları Ali Büyükdağ ile Kazım Güntaş'a teşekkürlerini iletti. Konuşmaların ardından, öğretmen ve öğrenciler tarafından günün anlam ve önemine ilişkin şiirler okundu, skeç gösterileri sunuldu. Etkinlik kapsamında stajyerliği tamamlayan öğretmenler yemin ederek öğretmenlik mesleğine başladı. FOTOĞRAFLI
211,063
# Tunceli'de Öğretmenler Günü'ne buruk kutlama ## Özet Ferit DEMİR/TUNCELİ (DHA)- TÜRKİYE'de görev başındayken birçok öğretmenin şehit edildiği Tunceli'de, 24 Kasım Öğretmenler Günü, buruk kutlandı ## İçerik 24 Kasım 2018 20:43 . 24 Kasım Öğremenler Günü nedeniyle Tunceli Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu'nda Vali ve Belediye Başkan Vekili Tuncay Sonel, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Vedat Çolak, İl Jandarma Komutanı Albay Sinan Şen'in yanı sıra kamu kurum yönecileri ile çok sayıda öğretmenin katımılıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Buruk bir ortamda yapılan programda bir konuşma yapan Tunceli Valisi Tuncay Sonel, 1994 yılında Mazgirt’e bağlı Darıkent köyünde şehit edilen 6 öğretmen ile Tunceli-Erzincan karayolunda teröristelerce şehit edilen Necmettin Yılmaz ve Batman’da şehit edilen Şenay Aybüke Yalçın öğretmenin isimlerini tek tek okuyarak konuşmasına başladı. Vali Sonel, şunları söyledi: "Vedat İnan, Mustafa Kaynarca, Ali İhsan Çetinkaya, Büminhan Temizkan, Rüstem Şen, Metin Kaynar 1994 yılında Mazgirt’e bağlı köyünde alçak teröristlerce şehit edilen öğretmenlerimiz. Son olarak Şenay Aybüke Yalçın öğretmenimiz Batman’ın Kozluk ilçesinde ve Necmettin Yılmaz öğretmenimiz ise Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde görev yaparken memleketi Gümüşhane’ye gitmek için kullandığı Tunceli- Pülümür-Erzincan yolunda şehit edildi. Bunun gibi daha nice şehit öğretmenimiz var. Öğretmenlerimizi şehit eden teröristler güvenlik güçlerimizce tek tek etkisiz hale getirildi. Kahraman güvenlik güçlerimize çok teşekkür ediyorum. Tunceli artık huzur şehri. Vatandaşlarımız gece geç saatlere kadar dışarıda vakit geçiriyor. Huzur şehri olunca, başta eğitim olmak üzere her alanda kalite yükseliyor. Eğitimde başarıyı getiren bütün unsurlar Tunceli’de var. Eğitimde başarı çıtasını yükselten öğretmenlerimize de çok teşekkür ediyorum" Vali Sonel, konuşmasında Tunceli'nin eğitimine destek sağlamak amacıyla okul yaptıran iş insanları Ali Büyükdağ ile Kazım Güntaş'a teşekkürlerini iletti. Konuşmaların ardından, öğretmen ve öğrenciler tarafından günün anlam ve önemine ilişkin şiirler okundu, skeç gösterileri sunuldu. Etkinlik kapsamında stajyerliği tamamlayan öğretmenler yemin ederek öğretmenlik mesleğine başladı. FOTOĞRAFLI
810676
haber
"ABD, S-400'ler konusunda Türkiye'ye baskısını artıracak"
"ABD Temmuz ayına kadar Türkiye’den S-400 satışını iptal etmesini bekliyor"
03 Mart 2019 17:53 Gazeteci, yazar Murat Yetkin, S-400'ler konusunda ABD'nin Türkiye'ye baskısını artıracağını söyledi. ABD yönetiminin Türkiye'den S-400'lerle ilgili anlaşmayı 2019 Temmuz ayına kadar iptal etme beklentisi içinde olduğunu aktaran Yetkin, "Amerikalılar S-400 konusunda Türkiye’yi sıkıştırmaya, baskıyı artırmaya devam edecek gibi görünüyorlar. Bunun bir son tarihi de var: ABD yönetimi F-35’lerin teslim tarihi gelip çatıncaya, yani Temmuz ayına kadar Türkiye’den S-400 satışını iptal etmesini bekliyor. (Bu durumda ABD askerlerinin en az bu süre dolana dek Suriye’den tamamıyla ayrılmayacağını varsaymak mümkün.) NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in önerdiği ara formül konusunda ise ne Türk, ne Amerikalı yetkililer olumlu bir yorumda bulunuyor. Stoltenberg, Türkiye’nin mutlaka almak istiyorsa S-400leri alması ama hiç kullanmamasının risk oluşturmayacağını söylüyor; yani paketi bile açılmayacak, dolayısıyla F-35’lerin sırlarını "öğrenemeyecek" diye yazdı. ABD ile Türkiye arasında karşılıklı güvenin olmadığını vurgulayan Yetkin, "Tük-Amerikan ilişkilerinin artık olumlu, güvenilir ve önceden kestirilebilir bir rotaya girmesi isteniyorsa, sorunlara değil, eğer kaldıysa ortak çıkarlara odaklanmanın zamanıdır" değerlendirmesinde bulundu. Yetkin, "ABD, S-400 baskısını artırıyor: şimdi de "son tarih" verilmesi konuşuluyor" başlıklı yazısının tamamını okumak için tıklayın
240,322
# "ABD, S-400'ler konusunda Türkiye'ye baskısını artıracak" ## Özet "ABD Temmuz ayına kadar Türkiye’den S-400 satışını iptal etmesini bekliyor" ## İçerik 03 Mart 2019 17:53 Gazeteci, yazar Murat Yetkin, S-400'ler konusunda ABD'nin Türkiye'ye baskısını artıracağını söyledi. ABD yönetiminin Türkiye'den S-400'lerle ilgili anlaşmayı 2019 Temmuz ayına kadar iptal etme beklentisi içinde olduğunu aktaran Yetkin, "Amerikalılar S-400 konusunda Türkiye’yi sıkıştırmaya, baskıyı artırmaya devam edecek gibi görünüyorlar. Bunun bir son tarihi de var: ABD yönetimi F-35’lerin teslim tarihi gelip çatıncaya, yani Temmuz ayına kadar Türkiye’den S-400 satışını iptal etmesini bekliyor. (Bu durumda ABD askerlerinin en az bu süre dolana dek Suriye’den tamamıyla ayrılmayacağını varsaymak mümkün.) NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in önerdiği ara formül konusunda ise ne Türk, ne Amerikalı yetkililer olumlu bir yorumda bulunuyor. Stoltenberg, Türkiye’nin mutlaka almak istiyorsa S-400leri alması ama hiç kullanmamasının risk oluşturmayacağını söylüyor; yani paketi bile açılmayacak, dolayısıyla F-35’lerin sırlarını "öğrenemeyecek" diye yazdı. ABD ile Türkiye arasında karşılıklı güvenin olmadığını vurgulayan Yetkin, "Tük-Amerikan ilişkilerinin artık olumlu, güvenilir ve önceden kestirilebilir bir rotaya girmesi isteniyorsa, sorunlara değil, eğer kaldıysa ortak çıkarlara odaklanmanın zamanıdır" değerlendirmesinde bulundu. Yetkin, "ABD, S-400 baskısını artırıyor: şimdi de "son tarih" verilmesi konuşuluyor" başlıklı yazısının tamamını okumak için tıklayın
614435
haber
Kadıköy'de trafik kazası
Cengiz ÇOBAN/ İSTANBUL, ( DHA) KADIKÖY'de e kaza yapan aracın sürücüsü yaralandı
26 Nisan 2018 16:34 . Bostancı Şemsettin Günalyay Caddesi'ndeki kaza saat 11.00 sıralarında meydana geldi. Maltepe'den Kadıköy'e ilerleyen İlfan Erdem (66) direksiyon hakimiyetini kaybetti. Kontrolden çıkan araç park halindeki araca çarptıktan sonra yan yattı. Kazayı gören çevredeki vatandaşlar itfaiye ve sağlık ekiplerine verdi. İtfaiye ekipleri kısa sürede yaralı kadını araçtan çıkardı. Ambulansla hastaneye kaldırılan yaralının hayati tehlikesinin olmadığı öğrenildi.
247,034
# Kadıköy'de trafik kazası ## Özet Cengiz ÇOBAN/ İSTANBUL, ( DHA) KADIKÖY'de e kaza yapan aracın sürücüsü yaralandı ## İçerik 26 Nisan 2018 16:34 . Bostancı Şemsettin Günalyay Caddesi'ndeki kaza saat 11.00 sıralarında meydana geldi. Maltepe'den Kadıköy'e ilerleyen İlfan Erdem (66) direksiyon hakimiyetini kaybetti. Kontrolden çıkan araç park halindeki araca çarptıktan sonra yan yattı. Kazayı gören çevredeki vatandaşlar itfaiye ve sağlık ekiplerine verdi. İtfaiye ekipleri kısa sürede yaralı kadını araçtan çıkardı. Ambulansla hastaneye kaldırılan yaralının hayati tehlikesinin olmadığı öğrenildi.
304313
haber
Demirtaş: Suruç katliamını Saray'a bağlı özel gladyo örgütü yaptı!
null
## 'Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak, Türk ölecek Kürt ölecek, asker polis ölecek PKK’lılar ölecek...' HDP Eş Genel Başkanı **Selahattin Demirtaş**, grup toplantısında çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. "Suruç katliamını özel gladyo örgütünün gerçekleştirdiğini" söyleyen Demirtaş, "PKK'nın silah bırakmasını ise Cumhurbaşkanı **Recep Tayyip Erdoğan** 'ın engellediğini" öne sürdü. **Demirtaş'ın açıklamasından satır başları şöyle:** ### ‘Tek suçumuz yüzde 13 oy almak’ "Bize atfedilebilecek tek bir suç yok, tek suçumuz %13 oy almaktır. Dolmabahçe mutabakatı ile Türkiye toplumuna barış sözü verdik, bir hafta sonra bundan döndüler ve Cumhurbaşkanı meseleyi "Kürt sorunu yoktur" noktasına getirdi. ### ‘Erdoğan darbesi yapıldı’ 7 Haziran sonrasında bir RECEP TAYYİP ERDOĞAN darbesi yapılmıştır. Nereden alıyorlar yetkilerini? Şu anda ülkeyi savaşa götürecek kararların yetkisini nerden alıyorlar? 7 Haziran’da bu yetki elinizden alındı. Artık siz tek başına iktidar değilsiniz. Bunu yapanlar 7 haziran sandık sonuçlarına darbe yapmışlardır. ### ‘Bilal’i istiyordunuz hilal’ı verdiniz’ Darbenin bir de kuyrukçuları vardır. Kendilerine milliyetçi diyenler bu darbeye şakşakçılık yapıyorlar. Saraya gideni partiden atarım diyorlardı. Dün sarayda el pençe divan durdular. Bilal’i istiyordunuz. Bilal’i alamadınız ama hilali verdiniz. Dolmabahçe açıklaması Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin en önemli siyasi işlerinden birisidir. Çok saygın çok ahlaki bir iştir. O metin açıklanana kadar katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Çünkü barışın anahtarını Türkiye toplumunu teslim ettiler. ### ‘Hep birlikte ibretle izledik’ Dolmabahçe açıklaması budur. Vatanda ihanet bölünme parçalanma beyannamesi değildir. Dolmabahçe mutabakatından 1 hafta sonra nasıl vazgeçtiklerini ibretle hep birlikte izledik. Sayın Cumhurbaşkanı masanın olmadığını olamayacağını, hatta Kürt sorunu yoktur noktasına getirdi meseleyi. Onu anlayabiliyorum. Bir sarayı var. İçini döşetmiş. Hevesi var iktidarı koltuğu parayı seviyor. Dolayısıyla çözüm barış demokrasi demek bunların kaybedilmesi demek. ### ‘Neden sahip çıkmadılar’ Bizzat o masada oturanları ben anlayamıyorum. Onlar neden sahip çıkmadılar. Bizim kadar siz de uğraştınız. Ahlaksız gayri meşru bir şey yapmadık. Ve bir hafta sonra bu iş bitiyordu. Bize deklarasyon çağrısı yapan AKP cenahına Dolmabahçe mutabakatını hatırlatmak istiyorum. ### ‘Çözüme 1 hafta kalmıştı neden vazgeçtiniz’ 40 yıllık sorunun çözümüne 1 hafta kalmıştı. Neden vazgeçtiniz. Dağdaki örgütünü lideri 1 hafta sonra kongre toplanması için çağrı yapacağım silahlar bırakılacak artık diyor. Biz bundan büyük memnuniyet duyduk. Siz neden bundan paniklediniz. Sayın Cumhurbaşkanı PKK silah bırakacak diye neden paniklediniz. Öyle görünüyor ki bugün PKK’lılar dağdan inse önüne geçecek aman inmeyin diyecek. Bunu ülkenin cumhurbaşkanı PKK’nin silahsızlanmasını engellemiştir. Bütün süreci bitirmiştir. ### ‘Bütün inançlarım kutsallarım üzerine yemin ederek…’ Çünkü önüne gelen anketler bu sürecin ona başkanlık getirmeyeceğini ortaya koymuştur. Bunu bütün inançlarım kutsallarım üzerine yemin ederek söylüyorum. Ortada ülkenin bölünmesi tehdidi yok. PKK denilen örgüt ülkenin bölünmesi stratejisinden 20 yıl önce vazgeçmiş. ### ‘Türkive ve PKK, IŞİD’e karşı savaşabilirdi’ PKK silah bıraksaydı nasıl nefes alırdı Türkiye düşünebiliyor musunuz? IŞİD’e karşı mı savaşılacak? O zaman Türkiye ve PKK, IŞİD’e karşı beraber savaşabilirdi. ### ‘Tek birinin ölümünden asla…’ Evladını askere yollamış annelerim evladı polis olan annelerimiz onların babaları. Bunlar bizim evlatlarımız. Bizim kardeşlerimiz. Biz tek birinin ölümünden asla ve asla üzüntü ve kahrolma dışında bir şey hissetmeyiz. Ama bu evlatlarımızı vatan savunması için ölüme göndermiyorlar. Saray savunması için bu çocukların cenazeleri Türk Bayrağına sarılı geliyor. Vatan savunması ise el ele hep birlikte vatanımızı savunalım. Tarihte bunu defalarca yaptık. Bugün yine yapalım birlikte vatan savunmasını. ### ‘Kimse evlatlarımızı kurban vermemizi istemesin’ Ama kimse bize bir partinin çıkarları hele hele bir kişinin çıkarları için evlatlarımızı kurban vermemizi istemesin. Bu çocuklar kolay yetişmiyor. Onları sarayın çıkarlarına kurban vermeyelim. Ortadan bir vatan savunması yok. ### ‘Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak’ Cenazeler maalesef geliyor. Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak, Türk ölecek Kürt ölecek, asker polis ölecek PKK’lılar ölecek. Ve bütün bu kanlar HDP’nin üzerine akacak. Hesap kirli tezgah bu. ### ‘Kendi özel örgütünü kullanıyor’ Saraya bağlı gladyo örgütüyle kirli, bir savaş yürütüyorlar. Bütün devletle kirli işler yapar ama bu devleti de kullanmıyor. Kendi özel örgütünü kullanıyor. İstihbarat MİT’in tutanaklarına değil doğrudan kendine akıyor. Ona bağlı yargı, medya troller var maaşla çalışan. HDP’ye karşı tezgah yapıyorlar. ### ‘Suruç katliamını özel gladyo örgütü yaptı’ Bunu startı nerede verildi biliyor musunuz Suruç katliamında. Suruç katliamını yapan bu özel gladyo örgütüydü. IŞİD’in içine sokulmuş kendilerine çalışan bir zavallı aracılığı ile Türkiye’nin pırıl pırıl evlatları katledildi.
339,531
# Demirtaş: Suruç katliamını Saray'a bağlı özel gladyo örgütü yaptı! ## 'Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak, Türk ölecek Kürt ölecek, asker polis ölecek PKK’lılar ölecek...' HDP Eş Genel Başkanı **Selahattin Demirtaş**, grup toplantısında çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. "Suruç katliamını özel gladyo örgütünün gerçekleştirdiğini" söyleyen Demirtaş, "PKK'nın silah bırakmasını ise Cumhurbaşkanı **Recep Tayyip Erdoğan** 'ın engellediğini" öne sürdü. **Demirtaş'ın açıklamasından satır başları şöyle:** ## ‘Tek suçumuz yüzde 13 oy almak’ "Bize atfedilebilecek tek bir suç yok, tek suçumuz %13 oy almaktır. Dolmabahçe mutabakatı ile Türkiye toplumuna barış sözü verdik, bir hafta sonra bundan döndüler ve Cumhurbaşkanı meseleyi "Kürt sorunu yoktur" noktasına getirdi. ## ‘Erdoğan darbesi yapıldı’ 7 Haziran sonrasında bir RECEP TAYYİP ERDOĞAN darbesi yapılmıştır. Nereden alıyorlar yetkilerini? Şu anda ülkeyi savaşa götürecek kararların yetkisini nerden alıyorlar? 7 Haziran’da bu yetki elinizden alındı. Artık siz tek başına iktidar değilsiniz. Bunu yapanlar 7 haziran sandık sonuçlarına darbe yapmışlardır. ## ‘Bilal’i istiyordunuz hilal’ı verdiniz’ Darbenin bir de kuyrukçuları vardır. Kendilerine milliyetçi diyenler bu darbeye şakşakçılık yapıyorlar. Saraya gideni partiden atarım diyorlardı. Dün sarayda el pençe divan durdular. Bilal’i istiyordunuz. Bilal’i alamadınız ama hilali verdiniz. Dolmabahçe açıklaması Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin en önemli siyasi işlerinden birisidir. Çok saygın çok ahlaki bir iştir. O metin açıklanana kadar katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Çünkü barışın anahtarını Türkiye toplumunu teslim ettiler. ## ‘Hep birlikte ibretle izledik’ Dolmabahçe açıklaması budur. Vatanda ihanet bölünme parçalanma beyannamesi değildir. Dolmabahçe mutabakatından 1 hafta sonra nasıl vazgeçtiklerini ibretle hep birlikte izledik. Sayın Cumhurbaşkanı masanın olmadığını olamayacağını, hatta Kürt sorunu yoktur noktasına getirdi meseleyi. Onu anlayabiliyorum. Bir sarayı var. İçini döşetmiş. Hevesi var iktidarı koltuğu parayı seviyor. Dolayısıyla çözüm barış demokrasi demek bunların kaybedilmesi demek. ## ‘Neden sahip çıkmadılar’ Bizzat o masada oturanları ben anlayamıyorum. Onlar neden sahip çıkmadılar. Bizim kadar siz de uğraştınız. Ahlaksız gayri meşru bir şey yapmadık. Ve bir hafta sonra bu iş bitiyordu. Bize deklarasyon çağrısı yapan AKP cenahına Dolmabahçe mutabakatını hatırlatmak istiyorum. ## ‘Çözüme 1 hafta kalmıştı neden vazgeçtiniz’ 40 yıllık sorunun çözümüne 1 hafta kalmıştı. Neden vazgeçtiniz. Dağdaki örgütünü lideri 1 hafta sonra kongre toplanması için çağrı yapacağım silahlar bırakılacak artık diyor. Biz bundan büyük memnuniyet duyduk. Siz neden bundan paniklediniz. Sayın Cumhurbaşkanı PKK silah bırakacak diye neden paniklediniz. Öyle görünüyor ki bugün PKK’lılar dağdan inse önüne geçecek aman inmeyin diyecek. Bunu ülkenin cumhurbaşkanı PKK’nin silahsızlanmasını engellemiştir. Bütün süreci bitirmiştir. ## ‘Bütün inançlarım kutsallarım üzerine yemin ederek…’ Çünkü önüne gelen anketler bu sürecin ona başkanlık getirmeyeceğini ortaya koymuştur. Bunu bütün inançlarım kutsallarım üzerine yemin ederek söylüyorum. Ortada ülkenin bölünmesi tehdidi yok. PKK denilen örgüt ülkenin bölünmesi stratejisinden 20 yıl önce vazgeçmiş. ## ‘Türkive ve PKK, IŞİD’e karşı savaşabilirdi’ PKK silah bıraksaydı nasıl nefes alırdı Türkiye düşünebiliyor musunuz? IŞİD’e karşı mı savaşılacak? O zaman Türkiye ve PKK, IŞİD’e karşı beraber savaşabilirdi. ## ‘Tek birinin ölümünden asla…’ Evladını askere yollamış annelerim evladı polis olan annelerimiz onların babaları. Bunlar bizim evlatlarımız. Bizim kardeşlerimiz. Biz tek birinin ölümünden asla ve asla üzüntü ve kahrolma dışında bir şey hissetmeyiz. Ama bu evlatlarımızı vatan savunması için ölüme göndermiyorlar. Saray savunması için bu çocukların cenazeleri Türk Bayrağına sarılı geliyor. Vatan savunması ise el ele hep birlikte vatanımızı savunalım. Tarihte bunu defalarca yaptık. Bugün yine yapalım birlikte vatan savunmasını. ## ‘Kimse evlatlarımızı kurban vermemizi istemesin’ Ama kimse bize bir partinin çıkarları hele hele bir kişinin çıkarları için evlatlarımızı kurban vermemizi istemesin. Bu çocuklar kolay yetişmiyor. Onları sarayın çıkarlarına kurban vermeyelim. Ortadan bir vatan savunması yok. ## ‘Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak’ Cenazeler maalesef geliyor. Tezgah öyle kurulmuş ki kan akacak, Türk ölecek Kürt ölecek, asker polis ölecek PKK’lılar ölecek. Ve bütün bu kanlar HDP’nin üzerine akacak. Hesap kirli tezgah bu. ## ‘Kendi özel örgütünü kullanıyor’ Saraya bağlı gladyo örgütüyle kirli, bir savaş yürütüyorlar. Bütün devletle kirli işler yapar ama bu devleti de kullanmıyor. Kendi özel örgütünü kullanıyor. İstihbarat MİT’in tutanaklarına değil doğrudan kendine akıyor. Ona bağlı yargı, medya troller var maaşla çalışan. HDP’ye karşı tezgah yapıyorlar. ## ‘Suruç katliamını özel gladyo örgütü yaptı’ Bunu startı nerede verildi biliyor musunuz Suruç katliamında. Suruç katliamını yapan bu özel gladyo örgütüydü. IŞİD’in içine sokulmuş kendilerine çalışan bir zavallı aracılığı ile Türkiye’nin pırıl pırıl evlatları katledildi.
391731
haber
İzmir’de 8 Mart’a tuhaf yasak
"Dünya Kadınlar Günü 8 Mart’ta, 5 Mart’ta etkinlik yapılamaz”
İzmir Valiliği, 8 Mart Dünya Kadınlar günü etkinliklerinin yapılmasına izin vermedi. Valilik, etkinlikleri yasaklarken "Dünya Kadınlar Günü 8 Mart’ta. 5 Mart’ta etkinlik yapılamaz" gerekçesini sundu. BirGün’de yer alan habere göre, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde İzmir’de 5 Mart Pazar günü yapılması planlanan etkinliklere Valilik onay vermedi. OHAL’i gerekçe gösteren valilik, pazar günü Konak’taki Cumhuriyet Meydanı’nda toplanılarak Gündoğdu Meydanı’na yapılması planlanan etkinliğin yapılamayacağını açıkladı. OHAL kapsamında istenirse etkinlikleri iptal edebileceğini öne süren valilik, Dünya Kadınlar gününü tatil günü olduğu için 5 Mart’ta kutlamak isteyen kadınlara izin verilmeyeceğini açıkladı. Gerekçede ayrıca il emniyet müdürlüğünden alınan bilgiler neticesinde kamu düzenini ve genel sağlığı bozacak olayların yaşanabileceği, "telafisi olmayan olaylar"ın ortaya çıkabileceği ileri sürüldü. İzmir Valisi Erol Ayyıldız imzasıyla verilen yanıtta şu ifadeler kullanıldı: "İzmir İl Emniyet Müdürlüğünden alınan bilgiler neticesinde kamu düzeni, genel sağlığı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini ciddi şekilde bozacak olaylara sebebiyet verilebileceği değerlendirildiğinden gerçekleşmesi muhtemel istenmeyen ve telafisi olmayan olayların meydana gelmesini engellemek amacıyla 05.03.2017 Pazar günü ilimiz Konak ilçesi Cumhuriyet Meydanı’ndan toplanılarak Gündoğdu Meydanına yürümek suretiyle '8 Mart Kadınlar Günü' konulu yürüyüş ve açık hava toplantısı 8 Mart tarihinde olmaması da göz önünde bulundurularak Valiliğimizce izin verilmemiştir."
195,186
# İzmir’de 8 Mart’a tuhaf yasak ## Özet "Dünya Kadınlar Günü 8 Mart’ta, 5 Mart’ta etkinlik yapılamaz” ## İçerik İzmir Valiliği, 8 Mart Dünya Kadınlar günü etkinliklerinin yapılmasına izin vermedi. Valilik, etkinlikleri yasaklarken "Dünya Kadınlar Günü 8 Mart’ta. 5 Mart’ta etkinlik yapılamaz" gerekçesini sundu. BirGün’de yer alan habere göre, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde İzmir’de 5 Mart Pazar günü yapılması planlanan etkinliklere Valilik onay vermedi. OHAL’i gerekçe gösteren valilik, pazar günü Konak’taki Cumhuriyet Meydanı’nda toplanılarak Gündoğdu Meydanı’na yapılması planlanan etkinliğin yapılamayacağını açıkladı. OHAL kapsamında istenirse etkinlikleri iptal edebileceğini öne süren valilik, Dünya Kadınlar gününü tatil günü olduğu için 5 Mart’ta kutlamak isteyen kadınlara izin verilmeyeceğini açıkladı. Gerekçede ayrıca il emniyet müdürlüğünden alınan bilgiler neticesinde kamu düzenini ve genel sağlığı bozacak olayların yaşanabileceği, "telafisi olmayan olaylar"ın ortaya çıkabileceği ileri sürüldü. İzmir Valisi Erol Ayyıldız imzasıyla verilen yanıtta şu ifadeler kullanıldı: "İzmir İl Emniyet Müdürlüğünden alınan bilgiler neticesinde kamu düzeni, genel sağlığı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini ciddi şekilde bozacak olaylara sebebiyet verilebileceği değerlendirildiğinden gerçekleşmesi muhtemel istenmeyen ve telafisi olmayan olayların meydana gelmesini engellemek amacıyla 05.03.2017 Pazar günü ilimiz Konak ilçesi Cumhuriyet Meydanı’ndan toplanılarak Gündoğdu Meydanına yürümek suretiyle '8 Mart Kadınlar Günü' konulu yürüyüş ve açık hava toplantısı 8 Mart tarihinde olmaması da göz önünde bulundurularak Valiliğimizce izin verilmemiştir."
23090
yazarlar
Erdoğan nasıl gider?
İlk adım: Muhalefetin bir demokrasi deklarasyonu ile sahneye çıkması ve yeni bir anayasal düzeni parlamento zemininde tartışmaya açması...
Erdoğan koltuğundan nasıl gidecek? Usul usul mu? Yumuşak yumuşak mı? Yoksa sertleşerek mi gidecek? İktidara tutunmak için her yolu mübah sayan saplantılı zihniyetinden hiç sapmadan kavga ede ede mi gidecek koltuğundan? Bunlar politika kulisinin güncel soruları... Özellikle 23 Haziran'dan beri, yani İmamoğlu'nun İstanbul zaferiyle birlikte Erdoğan'ın altındaki zemin daha hızlı kaymaya başladı. Yani bir şeyler yırtıldı! Artık bu yırtığa dikiş tutturmak çok zor. Erdoğan koltuğuna tutunmak için çabaladıkça, bu yırtık daha da büyüyecek. İktidar ve muhalefet cephesinden suyun yüzüne vuran tüm belirtiler öyle: Erdoğan artık gidici! 23 Haziran akşamı sonuçlar belli olurken arka arkaya 10 tweet atmıştım. (1) 23 Haziran, İmamoğlu'yla muhalefetin büyük zaferi, Erdoğan'ın büyük yenilgisidir. (2) İmamoğlu İstanbul'u aldı, Erdoğan'ın çöküşü hız kazandı. (3) İmamoğlu'nun İstanbul zaferi, Erdoğan için sonun başlangıcıdır. (4) Ekrem Başkan kutluyorum, yolun açık olsun, her şey çok daha güzel olacak! (5) Erdoğan'a 23 Haziran yenilgisini tattıran muhalefet blokunun oluşturulmasındaki, sessiz sedasız, rolünden dolayı en başta Kılıçdaroğlu'nu, CHP'yi ve hapisteki Demirtaş'la HDP'yi, Akşener'le İYİ Parti'yi kutluyorum. (6) Demokrasi, hukuk ve özgürlüğü yıllardır ayaklar altına almış bir rejimin seçim sandığında, millet oyuyla sona erdirilebileceğini Türkiye olarak bütün dünyaya göstermeliyiz; bunun için hep birlikte barış ve demokrasi ipine sarılmalıyız. (7) EYY ERDOĞAN! Bundan sonra ne yapsan nafile, bir daha dikiş tutturman imkansız. (8) EYY MUHALEFET! 23 Haziran Türkiye'de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüğe giden yolun açılması için eşsiz bir fırsattır. (9) EYY MUHALEFET! 23 Haziran, bir DEMOKRASİ BLOKU oluşturmak için kritik bir dönüm noktasıdır; CHP'si ile, HDP'si ile, İyi Parti'si ile, Saadet Partisi ile ve AKP'nin doğuracağı parti ya da partilerle kurulacak bir demokrasi ittifakı... (10) Türkiye demokrasiye layıktır, diktatörlüğe değil! Evet, Türkiye demokrasiye layıktır. Hukuka layıktır. Özgürlüğe layıktır. Bunun için de Erdoğan'ın koltuğuna demokratik kurallar içinde veda etmesinden başka çare yoktur. Çünkü Erdoğan Türkiye'nin 'bir numaralı sorunu'dur. Bu sorunu aşmanın, yani Türkiye'nin önünü açmanın ilk adımına gelince... Muhalefet partilerinin sonbaharda, ortak bir platformda buluşarak -ve çok fazla ayrıntıya girmeden- kamuoyuna bir demokrasi deklarasyonu yapmalarıdır. Bunu yaparken de: 'İmamoğlu stratejisi'ni benimsemeleri... Bağırıp çağırmaktan kaçınmaları... Düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı dilden sakınmaları gerekiyor... Muhalefet böyle bir çizgiyi izlerse, Erdoğan'ı usul usul göndermenin yolu daha zahmetsiz açılır diye düşünüyorum. Bunun için de ilk adım, demin altını çizdiğim gibi, beş muhalefet partisinin (CHP, HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Gül-Babacan partisi) eylül-ekimde bir 'demokrasi manifestosu'yla sahneye çıkmaları ve yeni anayasal düzeni parlamento zemininde tartışmaya açmalarıdır. Neden olmasın?.. Bu kadarını yapabilecek siyasal birikime bu memleketin sahip olduğuna inanıyorum. Son söz: Türkiye'yi demokrasi sularına çekebiliriz.
41,622
# Erdoğan nasıl gider? ## Özet İlk adım: Muhalefetin bir demokrasi deklarasyonu ile sahneye çıkması ve yeni bir anayasal düzeni parlamento zemininde tartışmaya açması... ## İçerik Erdoğan koltuğundan nasıl gidecek? Usul usul mu? Yumuşak yumuşak mı? Yoksa sertleşerek mi gidecek? İktidara tutunmak için her yolu mübah sayan saplantılı zihniyetinden hiç sapmadan kavga ede ede mi gidecek koltuğundan? Bunlar politika kulisinin güncel soruları... Özellikle 23 Haziran'dan beri, yani İmamoğlu'nun İstanbul zaferiyle birlikte Erdoğan'ın altındaki zemin daha hızlı kaymaya başladı. Yani bir şeyler yırtıldı! Artık bu yırtığa dikiş tutturmak çok zor. Erdoğan koltuğuna tutunmak için çabaladıkça, bu yırtık daha da büyüyecek. İktidar ve muhalefet cephesinden suyun yüzüne vuran tüm belirtiler öyle: Erdoğan artık gidici! 23 Haziran akşamı sonuçlar belli olurken arka arkaya 10 tweet atmıştım. (1) 23 Haziran, İmamoğlu'yla muhalefetin büyük zaferi, Erdoğan'ın büyük yenilgisidir. (2) İmamoğlu İstanbul'u aldı, Erdoğan'ın çöküşü hız kazandı. (3) İmamoğlu'nun İstanbul zaferi, Erdoğan için sonun başlangıcıdır. (4) Ekrem Başkan kutluyorum, yolun açık olsun, her şey çok daha güzel olacak! (5) Erdoğan'a 23 Haziran yenilgisini tattıran muhalefet blokunun oluşturulmasındaki, sessiz sedasız, rolünden dolayı en başta Kılıçdaroğlu'nu, CHP'yi ve hapisteki Demirtaş'la HDP'yi, Akşener'le İYİ Parti'yi kutluyorum. (6) Demokrasi, hukuk ve özgürlüğü yıllardır ayaklar altına almış bir rejimin seçim sandığında, millet oyuyla sona erdirilebileceğini Türkiye olarak bütün dünyaya göstermeliyiz; bunun için hep birlikte barış ve demokrasi ipine sarılmalıyız. (7) EYY ERDOĞAN! Bundan sonra ne yapsan nafile, bir daha dikiş tutturman imkansız. (8) EYY MUHALEFET! 23 Haziran Türkiye'de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüğe giden yolun açılması için eşsiz bir fırsattır. (9) EYY MUHALEFET! 23 Haziran, bir DEMOKRASİ BLOKU oluşturmak için kritik bir dönüm noktasıdır; CHP'si ile, HDP'si ile, İyi Parti'si ile, Saadet Partisi ile ve AKP'nin doğuracağı parti ya da partilerle kurulacak bir demokrasi ittifakı... (10) Türkiye demokrasiye layıktır, diktatörlüğe değil! Evet, Türkiye demokrasiye layıktır. Hukuka layıktır. Özgürlüğe layıktır. Bunun için de Erdoğan'ın koltuğuna demokratik kurallar içinde veda etmesinden başka çare yoktur. Çünkü Erdoğan Türkiye'nin 'bir numaralı sorunu'dur. Bu sorunu aşmanın, yani Türkiye'nin önünü açmanın ilk adımına gelince... Muhalefet partilerinin sonbaharda, ortak bir platformda buluşarak -ve çok fazla ayrıntıya girmeden- kamuoyuna bir demokrasi deklarasyonu yapmalarıdır. Bunu yaparken de: 'İmamoğlu stratejisi'ni benimsemeleri... Bağırıp çağırmaktan kaçınmaları... Düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı dilden sakınmaları gerekiyor... Muhalefet böyle bir çizgiyi izlerse, Erdoğan'ı usul usul göndermenin yolu daha zahmetsiz açılır diye düşünüyorum. Bunun için de ilk adım, demin altını çizdiğim gibi, beş muhalefet partisinin (CHP, HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Gül-Babacan partisi) eylül-ekimde bir 'demokrasi manifestosu'yla sahneye çıkmaları ve yeni anayasal düzeni parlamento zemininde tartışmaya açmalarıdır. Neden olmasın?.. Bu kadarını yapabilecek siyasal birikime bu memleketin sahip olduğuna inanıyorum. Son söz: Türkiye'yi demokrasi sularına çekebiliriz.
475281
haber
TIR'a çarpan otomobildeki 3 kişi yaralandı
Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ, (DHA)- TEKİRDAĞ'da önündeki giden TIR'a çarpan otomobildeki 3 kişi yaralandı
Kaza, Tekirdağ- İstanbul karayolu Malkara çevre yolunda meydana geldi. Oktay Kayıkçı yönetimindeki 59 ZJ 638 plakalı otomobil, önündeki giden Gökhan Uzun yönetimindeki 34 UOB 85 plakalı TIR'a arkadan çarptı. Kazada, otomobile sıkışan sürücüsü Oktay Kayıkçı ile araçta bulunan Adem ve Hatice Kayıkçı yaralandı. İhbar üzerine sevk edilen sağlık ve itfaiye ekipleri sürücü Kayıkçı'yı sıkıştığı yerden güçlükle çıkardı. İlk müdahalesi ardından yaralılar ambulanslarla Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kazayla ilgili polisin başlattığı soruşturma sürüyor. FOTOĞRAFLI
234,779
# TIR'a çarpan otomobildeki 3 kişi yaralandı ## Özet Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ, (DHA)- TEKİRDAĞ'da önündeki giden TIR'a çarpan otomobildeki 3 kişi yaralandı ## İçerik Kaza, Tekirdağ- İstanbul karayolu Malkara çevre yolunda meydana geldi. Oktay Kayıkçı yönetimindeki 59 ZJ 638 plakalı otomobil, önündeki giden Gökhan Uzun yönetimindeki 34 UOB 85 plakalı TIR'a arkadan çarptı. Kazada, otomobile sıkışan sürücüsü Oktay Kayıkçı ile araçta bulunan Adem ve Hatice Kayıkçı yaralandı. İhbar üzerine sevk edilen sağlık ve itfaiye ekipleri sürücü Kayıkçı'yı sıkıştığı yerden güçlükle çıkardı. İlk müdahalesi ardından yaralılar ambulanslarla Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kazayla ilgili polisin başlattığı soruşturma sürüyor. FOTOĞRAFLI
41207
haber
Miniklere özel tiyatro oyunu
Familia Çocuk Tiyatrosu, 13 - 23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan “Çocuk Festivali”nde, 21 Nisan Salı günü Kağıthane Sahnesi’nde “Dersimiz Temizlik” oyununu s
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinleri kapsamındaki "Çocuk Şenliği"nin bu yıl 25.’si düzenleniyor. Familia Çocuk Tiyatrosu, 13 - 23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan "Çocuk Festivali"nde, 21 Nisan Salı günü Kağıthane Sahnesi’nde "Dersimiz Temizlik" oyununu sergiliyor. Temizlik kurallarını eğlenceli bir şekilde işleyerek, çocukları bilinçlendirmeyi ve eğitmeyi amaçlayan Dersimiz Temizlik oyunu, minik seyircilerle ücretsiz olarak buluşuyor. Yeliz ve Cihan Turnagöl’ün rol aldığı oyunda, Cem ve Ebru abla karakterleri izleyicileri eğlendirirken bir yandan da tuvalet kağıdının doğru kullanımının önemine dikkat çekiyor. Ebru abla Cem ile çocuklar, tuvalet kağıdının suya dayanıklı, yumuşak ama aynı zamanda da kokusuz ve renksiz olması gerektiğini öğreniyor. Tuvalette hijyen kurallarına uyulmadığı zaman, Hepatit A (sarılık), tifo ve para tifo gibi hastalıklara yakalanma ihtimali olduğunu öğrenen Cem’e, Ebru ablası tuvalet sonrası ellerini 20 saniye boyunca bol sabunla yıkamasını söylüyor. Ayrıca ellerini dışarıda kağıt havlu ile kurulaması gerektiğini de ekliyor.
164,621
# Miniklere özel tiyatro oyunu ## Özet Familia Çocuk Tiyatrosu, 13 - 23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan “Çocuk Festivali”nde, 21 Nisan Salı günü Kağıthane Sahnesi’nde “Dersimiz Temizlik” oyununu s ## İçerik İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinleri kapsamındaki "Çocuk Şenliği"nin bu yıl 25.’si düzenleniyor. Familia Çocuk Tiyatrosu, 13 - 23 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan "Çocuk Festivali"nde, 21 Nisan Salı günü Kağıthane Sahnesi’nde "Dersimiz Temizlik" oyununu sergiliyor. Temizlik kurallarını eğlenceli bir şekilde işleyerek, çocukları bilinçlendirmeyi ve eğitmeyi amaçlayan Dersimiz Temizlik oyunu, minik seyircilerle ücretsiz olarak buluşuyor. Yeliz ve Cihan Turnagöl’ün rol aldığı oyunda, Cem ve Ebru abla karakterleri izleyicileri eğlendirirken bir yandan da tuvalet kağıdının doğru kullanımının önemine dikkat çekiyor. Ebru abla Cem ile çocuklar, tuvalet kağıdının suya dayanıklı, yumuşak ama aynı zamanda da kokusuz ve renksiz olması gerektiğini öğreniyor. Tuvalette hijyen kurallarına uyulmadığı zaman, Hepatit A (sarılık), tifo ve para tifo gibi hastalıklara yakalanma ihtimali olduğunu öğrenen Cem’e, Ebru ablası tuvalet sonrası ellerini 20 saniye boyunca bol sabunla yıkamasını söylüyor. Ayrıca ellerini dışarıda kağıt havlu ile kurulaması gerektiğini de ekliyor.
32331
yazarlar
Danimarka’dan bir bakış: Türkiye için 209 üniversite kaynak israfıdır
null
**Erdal Hocam, geçen yıl pek çok ülkede pandemi döneminden sonra geleceğin dünyasının nasıl olacağı tartışılıyordu. Şimdi ise orman yangınları, sel felaketleri ve yollara düşen milyonlarca insanı konuşuyoruz. Danimarka son birkaç yılı nasıl geçirdi? ** *Danimarka, yaklaşık 5,7 milyon insanın yaşadığı ve neredeyse İstanbul’un dörtte biri boyutunda küçük bir Avrupa ülkesi. Genel olarak insanların birbirine güvendiği, hayatın sakin aktığı, iş-özel hayat dengesinin daima göz önünde bulundurulduğu, yolsuzluğun neredeyse hiç olmadığı, suç oranlarının düşük olduğu, devletin ihtiyacı olan herkese yardım etmeye çalıştığı bir ülke. * *Danimarka, işsizlik oranı çok az olan (2020’de %5,66), işsizlik sigortası sistemi etkin şekilde çalışan, eğitim ve sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak sunan bir ülke. Sırf bu kadarını söylemek bile, Danimarka’nın temel politik ve ekonomik problemlerinin hemen hepsini çözmüş bir ülke olduğunu ifade etmek için yeterli sanıyorum. Danimarka, ayrıca kadın hakları ve kadınların çalışma hayatına etkin şekilde katılması (kadınların işgücündeki oranı %70’in üstünde), fikir ve ifade özgürlüğü, seküler toplum düzeni ve dinin özgürce yaşanması ancak toplumsal hayatta hiç belirleyici olmaması gibi konuları seneler önce çözmüş bir toplum. Göç konusunda fazla dikkatli olması, ülkenin tam manasıyla sosyal bir devlet olmasından kaynaklanıyor. Yardıma muhtaç geniş bir kesimin ülke içinde olması Danimarka toplumu için bir sorun olarak algılanıyor. Bu sebepten, salgın ülkenin en büyük problemi halinde. Danimarka devleti bu süreçte toplumun her kesimine milyarlarca Euro destek verdi ve insanların salgından en az etkilenmesi için büyük çaba sarf etti.* **Yeni normal olarak tanımlanan geleceğin dünyasında herkes yapay zekâ ve robotların daha fazla rol alacağını ve iş dünyasının değişeceğini konuşuyor. Bir yapay zekâ uzmanı olarak sizin geleceğin dünyasına bakışınızı öğrenmek isterim. ** Y*apay zekânın geleceğin dünyasına şekil veren teknolojilerden birisi olduğu artık tartışmasız bir gerçek olarak kabul ediliyor. Endüstri 4.0 sonrasında, yapay zekâ ile birlikte dijital ikiz ve akıllı fabrikalar gibi kavramlar da hayatımıza girdi. Tüm bu teknolojilerin mutlak etkisi, üretimde daha sofistike teknolojiler kullanarak daha az işçiye ihtiyaç duymak olacaktır. Hatta bir süre sonra, hiç işçi çalışmayan, sadece robotların üretim yaptığı fabrikalar görmeye başlayabiliriz. Bu durum, ucuz işçiliğe dayalı, katma değeri düşük ürünleri üreterek büyüme modelini tercih etmiş ülkeleri çok olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü yakın gelecekte gelişmiş ülkeler, ucuz iş gücüne ihtiyaç duymayabilir ve insansız akıllı fabrikalarda bu ürünleri üretebilirler. Böylesi bir durum, gelişmekte olan ama özellikle ucuz iş gücüne dayalı ekonomileri yıkıcı bir felaket olarak etkileyecektir. Sadece hizmet sektörüne güvenmek zorunda kalacak ve üretimden tamamen kopacak olan ülkelerin uzun vadede kaybedecek olması çok net olarak ufukta görülüyor. Bana göre gelişmekte olan ülkeler, yaklaşan bu treni görmeli ve bu trenin altında kalmadan, lokomotiflerine binmenin yollarını şimdiden düşünmeye başlamalı. Yeni bir endüstri devrimi geliyor ve bu devrime kayıtsız kalanlar kaybedecek.** * ** Geleceğin eğitim dünyasında yapay zekânın rolü veya genel anlamda eğitimin rolü ne olacak?** *EK: Geleceğin eğitim dünyasında, özel olarak yapay zekânın bir rolünden çok, genel anlamda eğitimin öneminden söz etmeliyiz. Feodal dönemde toprak büyüklüğünün belirleyici etkisinden, endüstri devrimi sonrası sermayenin önemli olduğu bir döneme geçtik. Şimdi neredeyse sadece eğitimli insan gücünün önemli olduğu bir döneme doğru ilerliyoruz. Geleceğin dünyasında iki tür ülke görüyorum: insanlarını iyi eğiten, katma değeri yüksek ürünleri üreten, bilim ile dost ülkeler ve insanlarını iyi eğitmeyen, bilim ile kavgalı ve muhtemelen kaybedecek olan ülkeler.* **TÇ: Eğitim, teknoloji ve sosyal gelişmişlik konularında son yıllarda hep İskandinav ülkelerinin öne çıktığını görüyoruz. Örneğin Finlandiya gibi küçük bir ülkenin eğitim sistemi ve teknoloji şirketleri Türkiye’de de çok tartışıldı. Gregoriy Petrov’un "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" isimli kitabını neredeyse yüz yıldır okuyoruz. Sık sık eğitim reformu yapıyoruz. Buna karşılık PISA puanlarımız iyileşmiyor. Danimarka’nın eğitim konusuna yaklaşımını özetler misiniz?**** ** *Bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin sanayideki temel tercihlerinden, hukukundan ve diğer sosyoekonomik koşullarından bağımsız düşünülemez. Danimarka, üreterek büyümeyi amaç edinmiş bir ülke olarak, petrol-doğal gaz gibi yer altı kaynakları çok az olduğu için, zengin kalmasının tek yolunun insanlarını iyi eğitmek olduğunu iyi biliyor. Bu sebepten eğitim sistemi ile sürekli oynamak kimsenin aklından geçmiyor. Eğitim, kesinlikle siyaset üstü bir konu ve kararlar tamamen bilimsel gerçeklere bakılarak uzun vadeli hedefler doğrultusunda ve geniş mutabakat ile alınıyor. Son dönemde, liselerde yeni bir öğrenim planı yapılmak istendi ve bir kısım üniversite öğretim üyesi de bu plana destek verdi. Amaç içeriği hafifletip, derinliği arttırmanın yanında, gerekli konulara daha çok zaman harcamaktı. Daha sonra eğitim bakanlığı geri adım attı. Ama önümüzdeki yıl yine bir değişiklik fikri gündeme gelebilir. En son 2017’de liselerde müfredat değişikliğine gidildi.** * ** Danimarka’nın ilk ve orta öğrenim sistemini merak ediyorum. Danimarka meslek lisesi meselesini nasıl hallediyor?** *Danimarka’da ilk öğretimden sonra (9 veya 10 yıl olabiliyor), öğrenciler 2 veya 3 yıllık öğrenim görerek, meslek sahibi olabiliyorlar. Toplumda her mesleğin iş bulma şansı benzer olduğu için ve yaklaşık benzer maaşlar aldıkları için öğrenciler rahatça meslek liselerine yönelebiliyor. Ayrıca Danimarka’da, öğrencilere SU (Statens Uddannelsesstøtte) adı verilen karşılıksız devlet desteği mevcut. Öğrenci 18 yaşına geldiğinde, lisede veya üniversitede bu geri ödemesiz desteğe hak kazanıyor. Böylece birey 18 yaşında, ekonomik bağımsızlığını kazanıp, ailesinden uzakta da yaşayabilirken, hızlıca olgunlaşmasına da katkı verilmiş oluyor. Ayrıca, Danimarka’da öğrenciler 13 yaşından itibaren yarı zamanlı çalışabiliyor. Okullarda da gönüllü çalışma imkânları var, böylece genç kuşak hayatın içine her şeyi tecrübe ederek dahil olabiliyor. Üniversiteye girişte ana kriter olarak değil ama yardımcı kriter olarak "sivil toplum puanı" diyebileceğimiz bir kriterden de söz edebiliriz. Eğer bir öğrenci sivil toplum kuruluşlarında görev almış ise, gönüllü toplum hizmetleri yapmış ise, belli dernek ve sendikaların eğitim programlarına katılmış ise, üniversiteye girişte bu puan rol oynayabiliyor.** * ** Genel olarak Danimarka eğitim sistemine değindiniz. Şimdi uygulamaları daha tanımamız için Danimarka özelinde çalışan birkaç örnekten bahseder misiniz?** *Özetle Danimarka eğitim sisteminde ezberci eğitim yerine daha çok tartışma, eleştirme, sorgulama ve anlamaya yönelik bir metot kullanıldığını net şekilde söyleyebilirim. Danimarka eğitim sisteminde, eğitimin didaktik hedeflerinin yanı sıra, kadına saygı, cinsiyet eşitliği, toplumun genelinden farklı kişisel tercihlere saygı, çoğulcu demokrasi, insana ve doğaya saygı gibi değerler çocuklara aşılanıyor. Bu özgürlük ortamında, bireylerin daha üretken hale geldiğine inanılıyor. Burada "dannelse" kavramından söz etmek isterim. Tam bir Türkçe karşılığı olmayan ama en yakın anlamı ile mesleki olmayan, karakter oluşturmayı hedefleyen, çok yönlü bireyler yetiştirmeyi de içeren; aslında kısaca "insan ile evren arasında bağlantı kurmaya dönük" bir eğitimde amaçlar bütünüdür. Almancada "Bildung" kavramı ile benzer anlamdadır. * *Prusyalı filozof Wilhelm von Humboldt (1767–1835), eğitimi kısa süreli ve insanlara belli becerileri kazandırmayı amaçlayan bir süreçten daha ziyade, hayat boyu devam eden ulvi bir süreç olarak tanımlıyor. Almancada, "Bildung" ve "Erziehung", eğitim ve öğretime karşılık gelecek şekilde anlaşılıyor. Tüm bu düşüncelerin sonucu olarak, Danimarka’da "Efterskole" gibi klasik bir okul olmaktan çok, okulun devamı gibi düşünülebilecek, insanları ömür boyu eğitim vermeyi amaçlayan kurumlar oluşturulmuş. Efterskole adı verilen okullarda, 14-18 yaşları arasında gençleri bir yetişkin olma yollarında desteklemek amacıyla, bir veya iki yıl süre ile eğlenceli bir eğitim veriliyor. Bu okullar yatılı olduğu için, öğrenci ve öğretmenler gün boyu beraber vakit geçiriyor. Bu sürenin, öğrencilerin kişiliklerinin oluşmasında çok değerli olduğu düşünülüyor ve yapılan araştırmalara göre, bu okullara giden gençlerin sonraki yıllarda yüksek eğitimde daha başarılı ve daha olgun bireyler olduğu belirleniyor. Efterskole adı verilen okullar, kendiliğinden ortaya çıkmış değil, demokratik Danimarka toplumunu kurgulamakta görev almış ve özenle tasarlanmış okullar.* **Yakın zamana kadar her yönden yükselişe geçen Güney Doğu Asya’da ve özellikle de Singapur gibi ilginç bir ülkede çalıştınız. İskandinav ülkeleri ile Güney Doğu Asya’yı kıyasladığınızda hangi benzerlikler ve farklar öne çıkıyor?** *İskandinav ülkeleri ile Asya ülkeleri arasında çok ciddi farklar var. Asya ülkeleri genel olarak yukarıdan aşağıya örgütlenen ülkeler ve toplumlar olduğu halde, İskandinav ülkeleri aşağıdan yukarı örgütlenen ülkeler. Asya ülkelerinde devlet kararlarını toplum çoğu zaman sorgulamadan kabul ederken, İskandinav ülkelerinde neredeyse her devlet kararı toplum tarafından sorgulanıyor. Örneğin, Danimarka’da bir mahallede bir süpermarket açılacak ise, Belediye tarafından o bölgede yaşayan herkese mektup gidebiliyor ve insanlara söz konusu projeye itirazları olup olmadığı soruluyor. Eğer bölge sakinleri projeye çoğunlukla "hayır" diyorsa, o proje rafa kalkabiliyor. Danimarka toplumunda siyasi veya siyasi olmayan yöneticiler, "eşitler arasında birinci" kavramı ile özetlenebilecek, demokrasiyi içselleştirmiş insanlar arasından seçiliyor. Bu şekilde davranmayan ve biraz kibre kapılan siyasetçinin bir sonraki seçimde pek şansı olmuyor. * **Türkiye’de iş dünyası üniversite mezunlarını yetkinlik açısından istihdama uygun bulmuyor. Bir taraftan da yeterince meslek lisesi mezunu bulunamıyor. Danimarka’da iş dünyası hakkında bilgi verebilir misiniz?** *Türkiye’de iş dünyasının üniversite mezunlarını yetkin bulmayışını gerçeklikten kopmak olarak ve resmin tamamını görmemek olarak algılıyorum. Bu noktada benim sorum şu: Türkiye’de iş dünyasının iyi eğitimli üniversite mezununa ne kadar ihtiyacı var? Türkiye’nin toplam ihracatında yüksek katma değerli ürün yüzdesi, Dünya Bankası verilerine göre, 2019 yılında, yüzde 3. Bu rakam çoğu doğu bloku ülkesinden daha düşük. Eğer bir ülke katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürün üretmiyorsa, neden iyi eğitimli üniversite mezununa ihtiyaç duysun ki?* *Danimarka’da insanlar hizmet sektöründen çok, üretimde çalışıyor. 5,7 milyonluk ülkenin Maersk, Vestas, Lego, Universal Robotics ve Novo Nordisk gibi devasa şirketleri var. Sadece Novo Nordisk, dünya insülin pazarının yaklaşık yüzde 50’sini elinde tutuyor. 2021 yılı itibariyle, Danimarka’da 2363 yüksek teknoloji şirketi var. Bu şirketlerin Danimarka Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYİH) katkı oranı yüzde 16. Bu oran toplam Danimarka ihracatının yarısına yakınına tekabül ediyor. Eğer bu kadar üretim yapıyorsanız, tabii ki üretimde kalifiye insana da ihtiyaç duyuyorsunuz.* *Kısacası, Türkiye meslek liselerinin kalitesini sorgulamaktan önce, büyümesini tüketim, inşaat ve hizmet sektöründen üretime kaydırmalı ve önce iyi meslek liseliye ihtiyacı olan bir büyüme modeli yaratmalı diye düşünüyorum. Gerek iş insanları örgütleri gerekse sendikaların **problemi doğru teşhis etmesini ** ve meslek liselerini eleştirmekten bir adım öteye gitmesini beklerim.* **Türkiye’de her yüz kişiden dokuz kadarı üniversite öğrencisi. Oysa Almanya’da, İsviçre’de ve Japonya’da bu oran kabaca yüz kişide üç civarında. Türkiye’yi diğer ülkelerle de karşılaştırarak, bu rakamlara nasıl bakıyorsunuz?** *Danimarka’da 2020 yılında, kayıtlı tüm üniversite öğrencilerinin sayısı 150,000 civarında. Bu oran yüzde 2,7 yapıyor. Sizin bahsettiğiniz yüzde 3’lük oranın Danimarka’da da geçerli olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, Danimarka’nın durumundan ziyade bir miktar Türkiye’ye değinmek isterim. Türkiye’de gereğinden çok fazla üniversitenin ve üniversite öğrencisinin var olduğunu düşünüyorum. Bu kadar çok üniversite, her şeyden önce kaynakların verimsiz kullanımına yol açıyor. Türkiye’de şu anda 209 üniversite var, fakat ülkenin araştırma-geliştirmeye harcayabileceği kaynak ve üretim gücü göz önüne alınırsa, Türkiye için en fazla 30-35 üniversite yeterlidir, diye düşünüyorum. Diğer tüm üniversiteler, meslek yüksek okullarına ve hatta bazıları ileri liselere dönüştürülebilir. Kişisel düşünceme göre, bu dönüşüm ile topluma daha anlamlı katkı sağlayacaklardır.* **Danimarka’da üniversiteye giriş sistemi bizde olduğu gibi merkezi bir sınavda test çözerek mi oluyor? Öğrencilerin yetkinliklerine değer veren üniversiteler var mı?** *Danimarka’da merkezi bir üniversite sınavı yok, fakat öğrenciler lisede merkezi sınavlara giriyor. Herhangi bir lisede, öğretmen kendi öğrencisinin sınav kâğıdını çoğunlukla okumuyor. Merkezi bir sistem sınav kâğıtlarını başka öğretmenlere okutuyor. Bu şekilde, lise notlarında adaleti ve standardizasyonu sağlıyorlar. Lise bitirme notları ve tabii ki öğretmenlerin yaptığı sözlü sınavların da etkisi var. Güzel sanatlar, konservatuar ya da çizim üzerine odaklı bölümler, tabii ki yeteneklere bakarak da öğrenci alıyorlar. Üniversitelerin bazı bölümleri girişler için belli kriterler koyabiliyor. Mesela bir üniversitenin bir bölümü Matematik A seviyesinde sözlü ve yazılıdan ortalama 7 olacak şekilde bir kriter belirleyebiliyor. Fakat öğrenci notlarına göre alım yapan sistem, çok sert ve değişmez değil. Öğrenciye her zaman ikinci bir şans veriliyor; şöyle ki bazı okullarda öğrenciler üniversite öğrenimlerine yetmeyen notlara sahip olduklarında yoğunlaştırılmış bir programla eksikliklerini tamamlayıp notlarını yükseltebiliyorlar.* **Danimarka üniversitelerinde dersler sırasında vaka ve proje yapılıyor mu?** *Danimarka’da üniversite eğitimi uygulamanın tamamen içinde. Öğrenciler çok sayıda projede çalışıyor. Öğrencilerin proje sunumlarından bazılarına şirketler de katılıyor. Lisans bitirme ödevleri çok ciddiye alınıyor. Projelerde grup çalışması yapılarak bireysellikten başka paylaşımcı ve sürekliliği destekleyici bir amaç da güdülüyor. Aslında, Danimarka’da öğrencilere daima bireylerin teker teker başarısından çok, toplumun bir bütün olarak başarılı olması gerektiği öğretiliyor. Bu anlamda, Danimarka’da bireyler, daima kendilerini toplumun bir parçası olarak görüyor ve bu sorumluluk ile hareket etmesi gerektiği öğretiliyor.* **Birçok ülkede ve Türkiye’de TOBB-ETÜ gibi bazı üniversitelerde uzun staj uygulamaları var. Aslında tıp eğitimi de uzun staj kavramına uygun. Danimarka üniversitelerinde öğrencilerin iş yerlerinde ne kadar süre staj yapmaları gerekiyor?** *Singapur’da çalışırken, staj konusunun daha sistematik olduğunu görmüştüm. Öğrenciler bir dönem bir şirkette çalışıyor ve staj raporları üniversite tarafından ciddi şekilde ele alınıyordu. Danimarka, staj konusunda bu kadar sert ve kuralcı değil. Fakat bunun bir dezavantaj olduğunu sanmıyorum, çünkü eğitim baştan sona kadar sanayi ile iç içe ilerliyor. Öğrencilerin stajda geçirdiği zamanın verimliliği sorgulanabilir. Bu konuda, toptancı bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. Kişisel düşünceme göre, doğru bir eğitim staj ile de olur stajsız da olur. Eğitimin devasa problemleri içinde, staj konusu temel belirleyici etken değil ve bence daha çok eğitimin temel felsefesine konsantre olmak gerekiyor.* **Danimarka’da lisansüstü öğrencilerin staj yapmaları söz konusu mu?** *Lisansüstü öğrencilerin staj yapması söz konusu değil. Fakat çoğu yüksek lisans tezi uygulamanın içinde. Şirketler ile yapılan tezler de söz konusu. Ayrıca Danimarka’nın öncü olduğu bir sistem de "Endüstriyel doktora" programı. Bu programda öğrencinin maaşının yarısı şirketten, yarısı da devletten geliyor. Öğrenciler zamanlarının yarısını şirkette, yarısını üniversitede geçiriyor. Bu durumda, çok daha uygulama odaklı doktora tezleri çıkabiliyor. Doktora öğrencisi, sanayinin gerçek problemlerine konsantre olurken bir yandan da akademik ürün veriyor. Bu doktora sonrasında, öğrenci dilerse sanayide doktoralı araştırmacı olarak devam edebilirken, dilerse üniversiteye akademisyen olarak geri de dönebiliyor.* **Görev yaptığınız Aarhus Üniversitesi dünya sıralamalarında ilk yüz civarında yer alıyor. Bizim üniversitelerimiz bazıları ilk bin arasına girebiliyor. Aarhus Üniversitesi’nin ülkemizdeki üniversitelerden en önemli farkları sizce nelerdir?** *Aarhus Üniversitesi’nin Türkiye’deki üniversitelerden temel farkları büyük resmin küçük bir parçası. Asıl büyük resim, ülkenin üretime dayalı bir büyüme modeline geçmesi ve yüksek katma değerli ürün üretmek amacında olması. Sonrasında, anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitimin, belli inanç ve ideolojilerden soyutlanıp, sadece bilimsel esaslara dayalı olarak planlanması. Hukuk sistemi ve diğer koşulların da şirketleri, yeni fikirleri, buluşları destekler şekilde kişilere ve şirketlere tarafsız ve bağımsız bir kanuni güvence sağlaması gerekliliği de işin ikincil katmanı. Bütün bu büyük taşlar yerinde oturduktan sonra, planlama işin nispeten kolay ve sonradan gelecek olan kısmı; ki bu aşamada devlet öncü rol oynamalı. Sanayisi kuvvetli olmayan ülkenin üniversiteleri de kuvvetli olamaz. * * ***Aarhus kamu kuruluşları ve iş dünyası ile ne şekilde iş birliği yapıyor? Projeler nasıl belirleniyor?** *Bir ülkede kamu kuruluşunun üniversite ile iş birliği yapması için iki temel şartın sağlanması gerekli. İlki, kamu kuruluşunun üniversiteye ihtiyaç duyması. İkincisi ise, bu ihtiyacı finanse edebilecek kaynağa sahip olması. Danimarka**’nın** kamu kurumları bu şartların ikisinde de problem yaşamadığı için, üniversiteler ile yakın ilişki içindeler. Örneğin, Aarhus Belediyesi, Aarhus Üniversitesi ile yakın şekilde çalışıyor.* **Türkiye’de özellikle meslek eğitimi ve yükseköğrenim için neler önerirsiniz?** *Bana göre temel sorular şunlar: Toplamda kaç üniversiteye ihtiyacımız var? Hangi bölgelerde hangi üniversiteler hangi bölümleri açmalı?** * *Türkiye’nin her şehrinde elektrik elektronik, makine mühendisliği gibi, laboratuvarları pahalı bolümler açmak, kaynakları verimsiz kullanmak demek. Türkiye’nin, insanlara zor ve agresif gelse de bence üniversite sayısını derhal 30-35 civarına çekmesi gerekiyor. Ayrıca her üniversitenin her konuda araştırma yapması ve her bölümü açması engellemelidir. Devlet bu konuda öncü ve lider konumunu kullanmalı ve planlayıcı olarak işin içine aktif olarak girmeli diye düşünüyorum. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki bir robotik bölümünün yapacağı araştırma ile, İç Anadolu Bölgesi’ndeki robotik bölümünün yapacağı araştırma aynı olamaz. Türkiye’de yüksek öğrenim probleminin küçük makyajlarla düzeltilebilecek bir problem olduğunu sanmıyorum. Belki tüm sistemi, 21. yüzyılın gereklerine göre, sıfırdan ve sil baştan tasarlamak gerekli.* **İyi bir araştırma üniversitesi nasıl oluşturulmalıdır?** *Üniversiteler yeniden yapılandırılırken, kalitenin yükseltilmesi adına, Araştırma Yardımcı Doçent, Araştırma Doçent ve Araştırma Profesör gibi yeni kadrolar açılmalı. Bu kadrolara atamalar yapılırken çok sert kriterler (uluslararası yayın sayısı, yabancı dil bilgisi ve benzeri) konulmalı. Bu kadroların maaşları, diğer öğretim üyelerinin birkaç katı olurken, kendilerine ait araştırma bütçeleri olmalı ve ders verme yükleri az olmalı. Bu öğretim üyesi grubu, üniversitenin yüzde 10-15’lik bir kısmını oluşturup, adeta lokomotif görevi görmeli ve üniversiteye projeler getirmeli. Diğer öğretim üyeleri ise daha çok ders verme işiyle uğraşmalı. Kısacası çok seçkin bir öğretim üyesi grubuna, para ve zaman desteği verilmesini, onların eliyle üniversitelerin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca doktora jürilerinde kesinlikle yurt dışından hakem bulunmalı ve standardı sağlamalı. Dahası herhangi bir üniversite, bir öğretim üyesi alırken, mutlaka yurt dışından bağımsız hakem raporları almalı, bu raporlar alınmadan öğretim üyesi kesinlikle işe alınmamalı. Üniversite, adı üzerinde üniversal yani beynelmilel bilgi üretecek kurum ise, o halde işe aldığı öğretim üyesinden verdiği doktora derecesine kadar, mutlaka beynelmilel hakemlerin denetiminden geçmeli. * **Son Söz: Türkiye için 209 üniversite kaynak israfıdır. ** ** Erdal Hocam soruları cevapladığınız ve değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler. Bu konuda son sözlerinizi alabilir miyim? ** *Türkiye derhal üniversite sayısını düşürerek kaynaklarını az sayıda ama seçkin üniversitelere yönlendirmelidir. Araştırma-geliştirme bütçelerini az sayıda ve dikkatle seçilmiş araştırmacılara ayırmalıdır. Türkiye’nin toplam ihracatında yüksek katma değerli ürünlerin payı 2019 yılında, yüzde 3. Bu rakam çoğu doğu bloku ülkesinden daha düşük. Eğer bir ülke katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünleri üretmiyorsa, neden iyi eğitimli üniversite mezununa ihtiyaç duysun ki?* *Türkiye’nin büyüme stratejisini derhal değiştirip, tüketimi teşvik eden, sadece inşaat ve hizmet sektörüne bel bağlayan politikalardan vazgeçerek üretime ve özellikle katma değeri yüksek ürünleri üreten bir sisteme dönmesi gereklidir. Bu kararı aldıktan sonra, anaokulundan üniversitesine kadar tüm eğitim sistemini sil baştan yeniden yapılandırmalıdır. Eğitim sistemi, bilimsel gerçeklere uygun olarak, rasyonel planlarla baştan yaratılmalıdır.** * Abdülaziz Bayındır: Din eğitiminin temeli Kur'an'daki ayetlerden çözüm üretmeyi sağlayan hikmet metodunu öğrenmek olacaktır. Hikmet eğitiminin özü kitaptaki ayetler ile yaratılmış bütün kainattaki ayetlerin birlikte öğrenilmesidir Öğrencilerin üçte ikisi, Ortak Eğitim yaptığı iş yerlerinden iş teklifi alıyor. Onların da neredeyse yarısı bu şirketlerde işe başlıyor. Prof. Dr. Mustafa Özcan: Üniversitede üretilen bilimsel bilgi ile iş yerinde tecrübeyle kazanılan bilgeliği birleştirmeliyiz.
110,367
# Danimarka’dan bir bakış: Türkiye için 209 üniversite kaynak israfıdır **Erdal Hocam, geçen yıl pek çok ülkede pandemi döneminden sonra geleceğin dünyasının nasıl olacağı tartışılıyordu. Şimdi ise orman yangınları, sel felaketleri ve yollara düşen milyonlarca insanı konuşuyoruz. Danimarka son birkaç yılı nasıl geçirdi? ** *Danimarka, yaklaşık 5,7 milyon insanın yaşadığı ve neredeyse İstanbul’un dörtte biri boyutunda küçük bir Avrupa ülkesi. Genel olarak insanların birbirine güvendiği, hayatın sakin aktığı, iş-özel hayat dengesinin daima göz önünde bulundurulduğu, yolsuzluğun neredeyse hiç olmadığı, suç oranlarının düşük olduğu, devletin ihtiyacı olan herkese yardım etmeye çalıştığı bir ülke. * *Danimarka, işsizlik oranı çok az olan (2020’de %5,66), işsizlik sigortası sistemi etkin şekilde çalışan, eğitim ve sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak sunan bir ülke. Sırf bu kadarını söylemek bile, Danimarka’nın temel politik ve ekonomik problemlerinin hemen hepsini çözmüş bir ülke olduğunu ifade etmek için yeterli sanıyorum. Danimarka, ayrıca kadın hakları ve kadınların çalışma hayatına etkin şekilde katılması (kadınların işgücündeki oranı %70’in üstünde), fikir ve ifade özgürlüğü, seküler toplum düzeni ve dinin özgürce yaşanması ancak toplumsal hayatta hiç belirleyici olmaması gibi konuları seneler önce çözmüş bir toplum. Göç konusunda fazla dikkatli olması, ülkenin tam manasıyla sosyal bir devlet olmasından kaynaklanıyor. Yardıma muhtaç geniş bir kesimin ülke içinde olması Danimarka toplumu için bir sorun olarak algılanıyor. Bu sebepten, salgın ülkenin en büyük problemi halinde. Danimarka devleti bu süreçte toplumun her kesimine milyarlarca Euro destek verdi ve insanların salgından en az etkilenmesi için büyük çaba sarf etti.* **Yeni normal olarak tanımlanan geleceğin dünyasında herkes yapay zekâ ve robotların daha fazla rol alacağını ve iş dünyasının değişeceğini konuşuyor. Bir yapay zekâ uzmanı olarak sizin geleceğin dünyasına bakışınızı öğrenmek isterim. ** Y*apay zekânın geleceğin dünyasına şekil veren teknolojilerden birisi olduğu artık tartışmasız bir gerçek olarak kabul ediliyor. Endüstri 4.0 sonrasında, yapay zekâ ile birlikte dijital ikiz ve akıllı fabrikalar gibi kavramlar da hayatımıza girdi. Tüm bu teknolojilerin mutlak etkisi, üretimde daha sofistike teknolojiler kullanarak daha az işçiye ihtiyaç duymak olacaktır. Hatta bir süre sonra, hiç işçi çalışmayan, sadece robotların üretim yaptığı fabrikalar görmeye başlayabiliriz. Bu durum, ucuz işçiliğe dayalı, katma değeri düşük ürünleri üreterek büyüme modelini tercih etmiş ülkeleri çok olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü yakın gelecekte gelişmiş ülkeler, ucuz iş gücüne ihtiyaç duymayabilir ve insansız akıllı fabrikalarda bu ürünleri üretebilirler. Böylesi bir durum, gelişmekte olan ama özellikle ucuz iş gücüne dayalı ekonomileri yıkıcı bir felaket olarak etkileyecektir. Sadece hizmet sektörüne güvenmek zorunda kalacak ve üretimden tamamen kopacak olan ülkelerin uzun vadede kaybedecek olması çok net olarak ufukta görülüyor. Bana göre gelişmekte olan ülkeler, yaklaşan bu treni görmeli ve bu trenin altında kalmadan, lokomotiflerine binmenin yollarını şimdiden düşünmeye başlamalı. Yeni bir endüstri devrimi geliyor ve bu devrime kayıtsız kalanlar kaybedecek.** * ** Geleceğin eğitim dünyasında yapay zekânın rolü veya genel anlamda eğitimin rolü ne olacak?** *EK: Geleceğin eğitim dünyasında, özel olarak yapay zekânın bir rolünden çok, genel anlamda eğitimin öneminden söz etmeliyiz. Feodal dönemde toprak büyüklüğünün belirleyici etkisinden, endüstri devrimi sonrası sermayenin önemli olduğu bir döneme geçtik. Şimdi neredeyse sadece eğitimli insan gücünün önemli olduğu bir döneme doğru ilerliyoruz. Geleceğin dünyasında iki tür ülke görüyorum: insanlarını iyi eğiten, katma değeri yüksek ürünleri üreten, bilim ile dost ülkeler ve insanlarını iyi eğitmeyen, bilim ile kavgalı ve muhtemelen kaybedecek olan ülkeler.* **TÇ: Eğitim, teknoloji ve sosyal gelişmişlik konularında son yıllarda hep İskandinav ülkelerinin öne çıktığını görüyoruz. Örneğin Finlandiya gibi küçük bir ülkenin eğitim sistemi ve teknoloji şirketleri Türkiye’de de çok tartışıldı. Gregoriy Petrov’un "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" isimli kitabını neredeyse yüz yıldır okuyoruz. Sık sık eğitim reformu yapıyoruz. Buna karşılık PISA puanlarımız iyileşmiyor. Danimarka’nın eğitim konusuna yaklaşımını özetler misiniz?**** ** *Bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin sanayideki temel tercihlerinden, hukukundan ve diğer sosyoekonomik koşullarından bağımsız düşünülemez. Danimarka, üreterek büyümeyi amaç edinmiş bir ülke olarak, petrol-doğal gaz gibi yer altı kaynakları çok az olduğu için, zengin kalmasının tek yolunun insanlarını iyi eğitmek olduğunu iyi biliyor. Bu sebepten eğitim sistemi ile sürekli oynamak kimsenin aklından geçmiyor. Eğitim, kesinlikle siyaset üstü bir konu ve kararlar tamamen bilimsel gerçeklere bakılarak uzun vadeli hedefler doğrultusunda ve geniş mutabakat ile alınıyor. Son dönemde, liselerde yeni bir öğrenim planı yapılmak istendi ve bir kısım üniversite öğretim üyesi de bu plana destek verdi. Amaç içeriği hafifletip, derinliği arttırmanın yanında, gerekli konulara daha çok zaman harcamaktı. Daha sonra eğitim bakanlığı geri adım attı. Ama önümüzdeki yıl yine bir değişiklik fikri gündeme gelebilir. En son 2017’de liselerde müfredat değişikliğine gidildi.** * ** Danimarka’nın ilk ve orta öğrenim sistemini merak ediyorum. Danimarka meslek lisesi meselesini nasıl hallediyor?** *Danimarka’da ilk öğretimden sonra (9 veya 10 yıl olabiliyor), öğrenciler 2 veya 3 yıllık öğrenim görerek, meslek sahibi olabiliyorlar. Toplumda her mesleğin iş bulma şansı benzer olduğu için ve yaklaşık benzer maaşlar aldıkları için öğrenciler rahatça meslek liselerine yönelebiliyor. Ayrıca Danimarka’da, öğrencilere SU (Statens Uddannelsesstøtte) adı verilen karşılıksız devlet desteği mevcut. Öğrenci 18 yaşına geldiğinde, lisede veya üniversitede bu geri ödemesiz desteğe hak kazanıyor. Böylece birey 18 yaşında, ekonomik bağımsızlığını kazanıp, ailesinden uzakta da yaşayabilirken, hızlıca olgunlaşmasına da katkı verilmiş oluyor. Ayrıca, Danimarka’da öğrenciler 13 yaşından itibaren yarı zamanlı çalışabiliyor. Okullarda da gönüllü çalışma imkânları var, böylece genç kuşak hayatın içine her şeyi tecrübe ederek dahil olabiliyor. Üniversiteye girişte ana kriter olarak değil ama yardımcı kriter olarak "sivil toplum puanı" diyebileceğimiz bir kriterden de söz edebiliriz. Eğer bir öğrenci sivil toplum kuruluşlarında görev almış ise, gönüllü toplum hizmetleri yapmış ise, belli dernek ve sendikaların eğitim programlarına katılmış ise, üniversiteye girişte bu puan rol oynayabiliyor.** * ** Genel olarak Danimarka eğitim sistemine değindiniz. Şimdi uygulamaları daha tanımamız için Danimarka özelinde çalışan birkaç örnekten bahseder misiniz?** *Özetle Danimarka eğitim sisteminde ezberci eğitim yerine daha çok tartışma, eleştirme, sorgulama ve anlamaya yönelik bir metot kullanıldığını net şekilde söyleyebilirim. Danimarka eğitim sisteminde, eğitimin didaktik hedeflerinin yanı sıra, kadına saygı, cinsiyet eşitliği, toplumun genelinden farklı kişisel tercihlere saygı, çoğulcu demokrasi, insana ve doğaya saygı gibi değerler çocuklara aşılanıyor. Bu özgürlük ortamında, bireylerin daha üretken hale geldiğine inanılıyor. Burada "dannelse" kavramından söz etmek isterim. Tam bir Türkçe karşılığı olmayan ama en yakın anlamı ile mesleki olmayan, karakter oluşturmayı hedefleyen, çok yönlü bireyler yetiştirmeyi de içeren; aslında kısaca "insan ile evren arasında bağlantı kurmaya dönük" bir eğitimde amaçlar bütünüdür. Almancada "Bildung" kavramı ile benzer anlamdadır. * *Prusyalı filozof Wilhelm von Humboldt (1767–1835), eğitimi kısa süreli ve insanlara belli becerileri kazandırmayı amaçlayan bir süreçten daha ziyade, hayat boyu devam eden ulvi bir süreç olarak tanımlıyor. Almancada, "Bildung" ve "Erziehung", eğitim ve öğretime karşılık gelecek şekilde anlaşılıyor. Tüm bu düşüncelerin sonucu olarak, Danimarka’da "Efterskole" gibi klasik bir okul olmaktan çok, okulun devamı gibi düşünülebilecek, insanları ömür boyu eğitim vermeyi amaçlayan kurumlar oluşturulmuş. Efterskole adı verilen okullarda, 14-18 yaşları arasında gençleri bir yetişkin olma yollarında desteklemek amacıyla, bir veya iki yıl süre ile eğlenceli bir eğitim veriliyor. Bu okullar yatılı olduğu için, öğrenci ve öğretmenler gün boyu beraber vakit geçiriyor. Bu sürenin, öğrencilerin kişiliklerinin oluşmasında çok değerli olduğu düşünülüyor ve yapılan araştırmalara göre, bu okullara giden gençlerin sonraki yıllarda yüksek eğitimde daha başarılı ve daha olgun bireyler olduğu belirleniyor. Efterskole adı verilen okullar, kendiliğinden ortaya çıkmış değil, demokratik Danimarka toplumunu kurgulamakta görev almış ve özenle tasarlanmış okullar.* **Yakın zamana kadar her yönden yükselişe geçen Güney Doğu Asya’da ve özellikle de Singapur gibi ilginç bir ülkede çalıştınız. İskandinav ülkeleri ile Güney Doğu Asya’yı kıyasladığınızda hangi benzerlikler ve farklar öne çıkıyor?** *İskandinav ülkeleri ile Asya ülkeleri arasında çok ciddi farklar var. Asya ülkeleri genel olarak yukarıdan aşağıya örgütlenen ülkeler ve toplumlar olduğu halde, İskandinav ülkeleri aşağıdan yukarı örgütlenen ülkeler. Asya ülkelerinde devlet kararlarını toplum çoğu zaman sorgulamadan kabul ederken, İskandinav ülkelerinde neredeyse her devlet kararı toplum tarafından sorgulanıyor. Örneğin, Danimarka’da bir mahallede bir süpermarket açılacak ise, Belediye tarafından o bölgede yaşayan herkese mektup gidebiliyor ve insanlara söz konusu projeye itirazları olup olmadığı soruluyor. Eğer bölge sakinleri projeye çoğunlukla "hayır" diyorsa, o proje rafa kalkabiliyor. Danimarka toplumunda siyasi veya siyasi olmayan yöneticiler, "eşitler arasında birinci" kavramı ile özetlenebilecek, demokrasiyi içselleştirmiş insanlar arasından seçiliyor. Bu şekilde davranmayan ve biraz kibre kapılan siyasetçinin bir sonraki seçimde pek şansı olmuyor. * **Türkiye’de iş dünyası üniversite mezunlarını yetkinlik açısından istihdama uygun bulmuyor. Bir taraftan da yeterince meslek lisesi mezunu bulunamıyor. Danimarka’da iş dünyası hakkında bilgi verebilir misiniz?** *Türkiye’de iş dünyasının üniversite mezunlarını yetkin bulmayışını gerçeklikten kopmak olarak ve resmin tamamını görmemek olarak algılıyorum. Bu noktada benim sorum şu: Türkiye’de iş dünyasının iyi eğitimli üniversite mezununa ne kadar ihtiyacı var? Türkiye’nin toplam ihracatında yüksek katma değerli ürün yüzdesi, Dünya Bankası verilerine göre, 2019 yılında, yüzde 3. Bu rakam çoğu doğu bloku ülkesinden daha düşük. Eğer bir ülke katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürün üretmiyorsa, neden iyi eğitimli üniversite mezununa ihtiyaç duysun ki?* *Danimarka’da insanlar hizmet sektöründen çok, üretimde çalışıyor. 5,7 milyonluk ülkenin Maersk, Vestas, Lego, Universal Robotics ve Novo Nordisk gibi devasa şirketleri var. Sadece Novo Nordisk, dünya insülin pazarının yaklaşık yüzde 50’sini elinde tutuyor. 2021 yılı itibariyle, Danimarka’da 2363 yüksek teknoloji şirketi var. Bu şirketlerin Danimarka Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYİH) katkı oranı yüzde 16. Bu oran toplam Danimarka ihracatının yarısına yakınına tekabül ediyor. Eğer bu kadar üretim yapıyorsanız, tabii ki üretimde kalifiye insana da ihtiyaç duyuyorsunuz.* *Kısacası, Türkiye meslek liselerinin kalitesini sorgulamaktan önce, büyümesini tüketim, inşaat ve hizmet sektöründen üretime kaydırmalı ve önce iyi meslek liseliye ihtiyacı olan bir büyüme modeli yaratmalı diye düşünüyorum. Gerek iş insanları örgütleri gerekse sendikaların **problemi doğru teşhis etmesini ** ve meslek liselerini eleştirmekten bir adım öteye gitmesini beklerim.* **Türkiye’de her yüz kişiden dokuz kadarı üniversite öğrencisi. Oysa Almanya’da, İsviçre’de ve Japonya’da bu oran kabaca yüz kişide üç civarında. Türkiye’yi diğer ülkelerle de karşılaştırarak, bu rakamlara nasıl bakıyorsunuz?** *Danimarka’da 2020 yılında, kayıtlı tüm üniversite öğrencilerinin sayısı 150,000 civarında. Bu oran yüzde 2,7 yapıyor. Sizin bahsettiğiniz yüzde 3’lük oranın Danimarka’da da geçerli olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, Danimarka’nın durumundan ziyade bir miktar Türkiye’ye değinmek isterim. Türkiye’de gereğinden çok fazla üniversitenin ve üniversite öğrencisinin var olduğunu düşünüyorum. Bu kadar çok üniversite, her şeyden önce kaynakların verimsiz kullanımına yol açıyor. Türkiye’de şu anda 209 üniversite var, fakat ülkenin araştırma-geliştirmeye harcayabileceği kaynak ve üretim gücü göz önüne alınırsa, Türkiye için en fazla 30-35 üniversite yeterlidir, diye düşünüyorum. Diğer tüm üniversiteler, meslek yüksek okullarına ve hatta bazıları ileri liselere dönüştürülebilir. Kişisel düşünceme göre, bu dönüşüm ile topluma daha anlamlı katkı sağlayacaklardır.* **Danimarka’da üniversiteye giriş sistemi bizde olduğu gibi merkezi bir sınavda test çözerek mi oluyor? Öğrencilerin yetkinliklerine değer veren üniversiteler var mı?** *Danimarka’da merkezi bir üniversite sınavı yok, fakat öğrenciler lisede merkezi sınavlara giriyor. Herhangi bir lisede, öğretmen kendi öğrencisinin sınav kâğıdını çoğunlukla okumuyor. Merkezi bir sistem sınav kâğıtlarını başka öğretmenlere okutuyor. Bu şekilde, lise notlarında adaleti ve standardizasyonu sağlıyorlar. Lise bitirme notları ve tabii ki öğretmenlerin yaptığı sözlü sınavların da etkisi var. Güzel sanatlar, konservatuar ya da çizim üzerine odaklı bölümler, tabii ki yeteneklere bakarak da öğrenci alıyorlar. Üniversitelerin bazı bölümleri girişler için belli kriterler koyabiliyor. Mesela bir üniversitenin bir bölümü Matematik A seviyesinde sözlü ve yazılıdan ortalama 7 olacak şekilde bir kriter belirleyebiliyor. Fakat öğrenci notlarına göre alım yapan sistem, çok sert ve değişmez değil. Öğrenciye her zaman ikinci bir şans veriliyor; şöyle ki bazı okullarda öğrenciler üniversite öğrenimlerine yetmeyen notlara sahip olduklarında yoğunlaştırılmış bir programla eksikliklerini tamamlayıp notlarını yükseltebiliyorlar.* **Danimarka üniversitelerinde dersler sırasında vaka ve proje yapılıyor mu?** *Danimarka’da üniversite eğitimi uygulamanın tamamen içinde. Öğrenciler çok sayıda projede çalışıyor. Öğrencilerin proje sunumlarından bazılarına şirketler de katılıyor. Lisans bitirme ödevleri çok ciddiye alınıyor. Projelerde grup çalışması yapılarak bireysellikten başka paylaşımcı ve sürekliliği destekleyici bir amaç da güdülüyor. Aslında, Danimarka’da öğrencilere daima bireylerin teker teker başarısından çok, toplumun bir bütün olarak başarılı olması gerektiği öğretiliyor. Bu anlamda, Danimarka’da bireyler, daima kendilerini toplumun bir parçası olarak görüyor ve bu sorumluluk ile hareket etmesi gerektiği öğretiliyor.* **Birçok ülkede ve Türkiye’de TOBB-ETÜ gibi bazı üniversitelerde uzun staj uygulamaları var. Aslında tıp eğitimi de uzun staj kavramına uygun. Danimarka üniversitelerinde öğrencilerin iş yerlerinde ne kadar süre staj yapmaları gerekiyor?** *Singapur’da çalışırken, staj konusunun daha sistematik olduğunu görmüştüm. Öğrenciler bir dönem bir şirkette çalışıyor ve staj raporları üniversite tarafından ciddi şekilde ele alınıyordu. Danimarka, staj konusunda bu kadar sert ve kuralcı değil. Fakat bunun bir dezavantaj olduğunu sanmıyorum, çünkü eğitim baştan sona kadar sanayi ile iç içe ilerliyor. Öğrencilerin stajda geçirdiği zamanın verimliliği sorgulanabilir. Bu konuda, toptancı bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. Kişisel düşünceme göre, doğru bir eğitim staj ile de olur stajsız da olur. Eğitimin devasa problemleri içinde, staj konusu temel belirleyici etken değil ve bence daha çok eğitimin temel felsefesine konsantre olmak gerekiyor.* **Danimarka’da lisansüstü öğrencilerin staj yapmaları söz konusu mu?** *Lisansüstü öğrencilerin staj yapması söz konusu değil. Fakat çoğu yüksek lisans tezi uygulamanın içinde. Şirketler ile yapılan tezler de söz konusu. Ayrıca Danimarka’nın öncü olduğu bir sistem de "Endüstriyel doktora" programı. Bu programda öğrencinin maaşının yarısı şirketten, yarısı da devletten geliyor. Öğrenciler zamanlarının yarısını şirkette, yarısını üniversitede geçiriyor. Bu durumda, çok daha uygulama odaklı doktora tezleri çıkabiliyor. Doktora öğrencisi, sanayinin gerçek problemlerine konsantre olurken bir yandan da akademik ürün veriyor. Bu doktora sonrasında, öğrenci dilerse sanayide doktoralı araştırmacı olarak devam edebilirken, dilerse üniversiteye akademisyen olarak geri de dönebiliyor.* **Görev yaptığınız Aarhus Üniversitesi dünya sıralamalarında ilk yüz civarında yer alıyor. Bizim üniversitelerimiz bazıları ilk bin arasına girebiliyor. Aarhus Üniversitesi’nin ülkemizdeki üniversitelerden en önemli farkları sizce nelerdir?** *Aarhus Üniversitesi’nin Türkiye’deki üniversitelerden temel farkları büyük resmin küçük bir parçası. Asıl büyük resim, ülkenin üretime dayalı bir büyüme modeline geçmesi ve yüksek katma değerli ürün üretmek amacında olması. Sonrasında, anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitimin, belli inanç ve ideolojilerden soyutlanıp, sadece bilimsel esaslara dayalı olarak planlanması. Hukuk sistemi ve diğer koşulların da şirketleri, yeni fikirleri, buluşları destekler şekilde kişilere ve şirketlere tarafsız ve bağımsız bir kanuni güvence sağlaması gerekliliği de işin ikincil katmanı. Bütün bu büyük taşlar yerinde oturduktan sonra, planlama işin nispeten kolay ve sonradan gelecek olan kısmı; ki bu aşamada devlet öncü rol oynamalı. Sanayisi kuvvetli olmayan ülkenin üniversiteleri de kuvvetli olamaz. * * ***Aarhus kamu kuruluşları ve iş dünyası ile ne şekilde iş birliği yapıyor? Projeler nasıl belirleniyor?** *Bir ülkede kamu kuruluşunun üniversite ile iş birliği yapması için iki temel şartın sağlanması gerekli. İlki, kamu kuruluşunun üniversiteye ihtiyaç duyması. İkincisi ise, bu ihtiyacı finanse edebilecek kaynağa sahip olması. Danimarka**’nın** kamu kurumları bu şartların ikisinde de problem yaşamadığı için, üniversiteler ile yakın ilişki içindeler. Örneğin, Aarhus Belediyesi, Aarhus Üniversitesi ile yakın şekilde çalışıyor.* **Türkiye’de özellikle meslek eğitimi ve yükseköğrenim için neler önerirsiniz?** *Bana göre temel sorular şunlar: Toplamda kaç üniversiteye ihtiyacımız var? Hangi bölgelerde hangi üniversiteler hangi bölümleri açmalı?** * *Türkiye’nin her şehrinde elektrik elektronik, makine mühendisliği gibi, laboratuvarları pahalı bolümler açmak, kaynakları verimsiz kullanmak demek. Türkiye’nin, insanlara zor ve agresif gelse de bence üniversite sayısını derhal 30-35 civarına çekmesi gerekiyor. Ayrıca her üniversitenin her konuda araştırma yapması ve her bölümü açması engellemelidir. Devlet bu konuda öncü ve lider konumunu kullanmalı ve planlayıcı olarak işin içine aktif olarak girmeli diye düşünüyorum. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki bir robotik bölümünün yapacağı araştırma ile, İç Anadolu Bölgesi’ndeki robotik bölümünün yapacağı araştırma aynı olamaz. Türkiye’de yüksek öğrenim probleminin küçük makyajlarla düzeltilebilecek bir problem olduğunu sanmıyorum. Belki tüm sistemi, 21. yüzyılın gereklerine göre, sıfırdan ve sil baştan tasarlamak gerekli.* **İyi bir araştırma üniversitesi nasıl oluşturulmalıdır?** *Üniversiteler yeniden yapılandırılırken, kalitenin yükseltilmesi adına, Araştırma Yardımcı Doçent, Araştırma Doçent ve Araştırma Profesör gibi yeni kadrolar açılmalı. Bu kadrolara atamalar yapılırken çok sert kriterler (uluslararası yayın sayısı, yabancı dil bilgisi ve benzeri) konulmalı. Bu kadroların maaşları, diğer öğretim üyelerinin birkaç katı olurken, kendilerine ait araştırma bütçeleri olmalı ve ders verme yükleri az olmalı. Bu öğretim üyesi grubu, üniversitenin yüzde 10-15’lik bir kısmını oluşturup, adeta lokomotif görevi görmeli ve üniversiteye projeler getirmeli. Diğer öğretim üyeleri ise daha çok ders verme işiyle uğraşmalı. Kısacası çok seçkin bir öğretim üyesi grubuna, para ve zaman desteği verilmesini, onların eliyle üniversitelerin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca doktora jürilerinde kesinlikle yurt dışından hakem bulunmalı ve standardı sağlamalı. Dahası herhangi bir üniversite, bir öğretim üyesi alırken, mutlaka yurt dışından bağımsız hakem raporları almalı, bu raporlar alınmadan öğretim üyesi kesinlikle işe alınmamalı. Üniversite, adı üzerinde üniversal yani beynelmilel bilgi üretecek kurum ise, o halde işe aldığı öğretim üyesinden verdiği doktora derecesine kadar, mutlaka beynelmilel hakemlerin denetiminden geçmeli. * **Son Söz: Türkiye için 209 üniversite kaynak israfıdır. ** ** Erdal Hocam soruları cevapladığınız ve değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler. Bu konuda son sözlerinizi alabilir miyim? ** *Türkiye derhal üniversite sayısını düşürerek kaynaklarını az sayıda ama seçkin üniversitelere yönlendirmelidir. Araştırma-geliştirme bütçelerini az sayıda ve dikkatle seçilmiş araştırmacılara ayırmalıdır. Türkiye’nin toplam ihracatında yüksek katma değerli ürünlerin payı 2019 yılında, yüzde 3. Bu rakam çoğu doğu bloku ülkesinden daha düşük. Eğer bir ülke katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünleri üretmiyorsa, neden iyi eğitimli üniversite mezununa ihtiyaç duysun ki?* *Türkiye’nin büyüme stratejisini derhal değiştirip, tüketimi teşvik eden, sadece inşaat ve hizmet sektörüne bel bağlayan politikalardan vazgeçerek üretime ve özellikle katma değeri yüksek ürünleri üreten bir sisteme dönmesi gereklidir. Bu kararı aldıktan sonra, anaokulundan üniversitesine kadar tüm eğitim sistemini sil baştan yeniden yapılandırmalıdır. Eğitim sistemi, bilimsel gerçeklere uygun olarak, rasyonel planlarla baştan yaratılmalıdır.** * Abdülaziz Bayındır: Din eğitiminin temeli Kur'an'daki ayetlerden çözüm üretmeyi sağlayan hikmet metodunu öğrenmek olacaktır. Hikmet eğitiminin özü kitaptaki ayetler ile yaratılmış bütün kainattaki ayetlerin birlikte öğrenilmesidir Öğrencilerin üçte ikisi, Ortak Eğitim yaptığı iş yerlerinden iş teklifi alıyor. Onların da neredeyse yarısı bu şirketlerde işe başlıyor. Prof. Dr. Mustafa Özcan: Üniversitede üretilen bilimsel bilgi ile iş yerinde tecrübeyle kazanılan bilgeliği birleştirmeliyiz.
505923
haber
THY UÇAĞINA YILDIRIM İSABET ETTİ
Haber: Hüseyin ASLIYÜCE / İSTANBUL(DHA) Türk Hava Yolları'nın(THY), İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan kalkış yapan uçağı, yıldırım isabet etmesi üzerine havadan geri döndü
06 Aralık 2017 09:43 . THY'nin İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Somali'nin başkenti Mogadişu'ya gitmek üzere 134 yolcusunu alarak saat 01.20'de havalanan Boeing 737-800 tipi, TC-JHY kuyruk tescilli uçağa, kalkışından kısa bir süre sonra yıldırım isabet etti. Bunun üzerine, uçağın kaptan pilotu, Atatürk Havalimanı Hava Trafik Kontrol Kulesi ile irtibata geçerek geri dönme kararı aldı. İniş ağırlığına gelmesi için uçak Marmara hava sahası üzerinde yaklaşık 2 saat tur attıktan sonra saat 04.00 sıralarında sorunsuz şekilde iniş yaptı. THY teknik bakım hangarında gerekli kontrolleri yapılan uçak saat 06.00'da havalanarak Mogadişu'ya gitti.
83,894
# THY UÇAĞINA YILDIRIM İSABET ETTİ ## Özet Haber: Hüseyin ASLIYÜCE / İSTANBUL(DHA) Türk Hava Yolları'nın(THY), İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan kalkış yapan uçağı, yıldırım isabet etmesi üzerine havadan geri döndü ## İçerik 06 Aralık 2017 09:43 . THY'nin İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Somali'nin başkenti Mogadişu'ya gitmek üzere 134 yolcusunu alarak saat 01.20'de havalanan Boeing 737-800 tipi, TC-JHY kuyruk tescilli uçağa, kalkışından kısa bir süre sonra yıldırım isabet etti. Bunun üzerine, uçağın kaptan pilotu, Atatürk Havalimanı Hava Trafik Kontrol Kulesi ile irtibata geçerek geri dönme kararı aldı. İniş ağırlığına gelmesi için uçak Marmara hava sahası üzerinde yaklaşık 2 saat tur attıktan sonra saat 04.00 sıralarında sorunsuz şekilde iniş yaptı. THY teknik bakım hangarında gerekli kontrolleri yapılan uçak saat 06.00'da havalanarak Mogadişu'ya gitti.
846334
haber
IŞİD lideri Bağdadi'nin özel hizmetlisi Çankırı'da yakalandı
IŞİD lideri Bağdadi'nin özel hizmetlisi Çankırı'da yakalandı
Çankırı'da düzenlenen eş zamanlı operasyonda, terör örgütü IŞİD'in öldürülen lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin özel hizmetini yapan bir kişiyle, "emir" düzeyinde yöneticilerinin de aralarında olduğu 3'ü kadın 11 şüpheli yakalandı. Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, terör örgütü IŞİD'e yönelik kentte belirlenen adreslere eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda 3'ü kadın 11 şüpheli yakalandı. Zanlılar arasında terör örgütü içerisinde "emir" düzeyinde yöneticilerin ve örgütün öldürülen IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin özel hizmetini yapan bir kişinin de bulunduğu öğrenildi. Şüpheliler, sağlık kontrolünün ardından emniyete götürüldü.
231,507
# IŞİD lideri Bağdadi'nin özel hizmetlisi Çankırı'da yakalandı ## Özet IŞİD lideri Bağdadi'nin özel hizmetlisi Çankırı'da yakalandı ## İçerik Çankırı'da düzenlenen eş zamanlı operasyonda, terör örgütü IŞİD'in öldürülen lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin özel hizmetini yapan bir kişiyle, "emir" düzeyinde yöneticilerinin de aralarında olduğu 3'ü kadın 11 şüpheli yakalandı. Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, terör örgütü IŞİD'e yönelik kentte belirlenen adreslere eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda 3'ü kadın 11 şüpheli yakalandı. Zanlılar arasında terör örgütü içerisinde "emir" düzeyinde yöneticilerin ve örgütün öldürülen IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin özel hizmetini yapan bir kişinin de bulunduğu öğrenildi. Şüpheliler, sağlık kontrolünün ardından emniyete götürüldü.
800870
haber
CHP Muğla'da 3, Denizli'de 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adayını açıkladı
Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı
Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı 16 Ocak 2019 21:45 Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı. 3 ilde açıklanan 6 belediye başkan adayından 4'ünün 2014 yerel seçimlerinde CHP'nin kazanamadığı ilçeler olması dikkati çekti. CHP PM toplantısının ardından, Muğla'nın Ortaca, Yatağan, Köyceğiz, Denizli'nin Honaz ve Babadağ ile Kütahya'nın Simav ilçesi belediye başkan adayları belirlendi. CHP, 31 Mart'taki yerel seçimlere Denizli'nin Honaz ilçesinde Pamukkkale Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Yüksel Kepenek, Babadağ ilçesinde gıda toptancısı ve eski ilçe başkanı Ali Atlı, Muğla'nın Yatağan ilçesinde, Halil Arslan, Ortaca ilçesinde eski ilçe başkanı Mehmet Sertkaya, Köyceğiz ilçesinde harita ve kadastro mühendisi Hüseyin Erol, Kütahya'nın Simav ilçesinde ise Gülcan Bütün ile gireceğini açıkladı. Ortaca'da mevcut belediye başkanı Hasan Karaçelik'in yerine Mehmet Sertkaya, Yatağan'da mevcut başkan Hasan Haşmet Işık'ın yerine avukat Halil Arslan aday gösterildi. Kütahya'nın Simav ilçesinde çiçekçilik yapan ve aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Simav İlçe Başkanı olan Gülcan Bütün'ün aday gösterilmesi dikkati çekti. Yatağan Belediye Başkan adayı Halil Arslan, yaptığı açıklamada, "Daha önce de aday adayı olmuştum. Bu kez şans benden yana oldu ve Parti Meclisi'nin teveccühü ile aday olarak açıklandım. Beni bu göreve layık gören herkese teşekkür ediyorum" dedi. FOTOĞRAFLI
59,176
# CHP Muğla'da 3, Denizli'de 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adayını açıkladı ## Özet Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı ## İçerik Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı 16 Ocak 2019 21:45 Ramazan ÇETİN- Cavit AKGÜN- Mehmet YENEN/DENİZLİ, MUĞLA, SİMAV (Kütahya), (DHA)- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM), yaptığı toplantının ardından Muğla'daki 3, Denizli'deki 2 ve Kütahya'daki 1 ilçenin belediye başkan adaylarını açıkladı. 3 ilde açıklanan 6 belediye başkan adayından 4'ünün 2014 yerel seçimlerinde CHP'nin kazanamadığı ilçeler olması dikkati çekti. CHP PM toplantısının ardından, Muğla'nın Ortaca, Yatağan, Köyceğiz, Denizli'nin Honaz ve Babadağ ile Kütahya'nın Simav ilçesi belediye başkan adayları belirlendi. CHP, 31 Mart'taki yerel seçimlere Denizli'nin Honaz ilçesinde Pamukkkale Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Yüksel Kepenek, Babadağ ilçesinde gıda toptancısı ve eski ilçe başkanı Ali Atlı, Muğla'nın Yatağan ilçesinde, Halil Arslan, Ortaca ilçesinde eski ilçe başkanı Mehmet Sertkaya, Köyceğiz ilçesinde harita ve kadastro mühendisi Hüseyin Erol, Kütahya'nın Simav ilçesinde ise Gülcan Bütün ile gireceğini açıkladı. Ortaca'da mevcut belediye başkanı Hasan Karaçelik'in yerine Mehmet Sertkaya, Yatağan'da mevcut başkan Hasan Haşmet Işık'ın yerine avukat Halil Arslan aday gösterildi. Kütahya'nın Simav ilçesinde çiçekçilik yapan ve aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Simav İlçe Başkanı olan Gülcan Bütün'ün aday gösterilmesi dikkati çekti. Yatağan Belediye Başkan adayı Halil Arslan, yaptığı açıklamada, "Daha önce de aday adayı olmuştum. Bu kez şans benden yana oldu ve Parti Meclisi'nin teveccühü ile aday olarak açıklandım. Beni bu göreve layık gören herkese teşekkür ediyorum" dedi. FOTOĞRAFLI
865216
haber
Gülistan Doku'yu arama çalışmaları 63'üncü gününde sürüyor
Gülistan Doku'yu arama çalışmaları 63'üncü gününde sürüyor
Tunceli'de, 5 Ocak'tan beri haber alınamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu (21), arama çalışmaları 63'üncü günde de sürdürüldü. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku'dan, 5 Ocak'ta kaldığı yurttan çıktıktan sonra bir daha haber alınamadı. Diyarbakır'da oturan ailesinin, kızlarının kaybolduğu gün Tunceli'ye gelerek, güvenlik güçlerine ihbarda bulunmasıyla arama çalışmaları başlatıldı. Yapılan tespitler üzerine arama çalışmaları, Gülistan'ın son görüldüğü Uzançayır Baraj Gölü bölgesinde yoğunlaştırıldı. Gülistan Doku'nun bulunması için çalışmalar, 63'üncü günde de sürdürüldü. Arama çalışmaları bugün, Sarısaltuk Viyadüğü'nden Uzunçayır Baraj Gölü'ndeki elektrik üretimi yapılan ana türbinlerin yer aldığı kapakların olduğu 10 kilometrelik alanda devam edildi. Baraj gölüne akan Munzur ve Pülümür nehirlerinden gelen kar sularının çamurlu olması, görüş uzaklığını olumsuz etkiledi. Baraj gölünde su altı görüş uzaklığı olmadığı için dalgıçlar su altı araması yapamadı. Ekipler botlarla su yüzeyi ile kıyıda arama çalışmalarını sürdürürken bugün de Gülistan Doku'ya ait bir ize rastlanamadı.
208,241
# Gülistan Doku'yu arama çalışmaları 63'üncü gününde sürüyor ## Özet Gülistan Doku'yu arama çalışmaları 63'üncü gününde sürüyor ## İçerik Tunceli'de, 5 Ocak'tan beri haber alınamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu (21), arama çalışmaları 63'üncü günde de sürdürüldü. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku'dan, 5 Ocak'ta kaldığı yurttan çıktıktan sonra bir daha haber alınamadı. Diyarbakır'da oturan ailesinin, kızlarının kaybolduğu gün Tunceli'ye gelerek, güvenlik güçlerine ihbarda bulunmasıyla arama çalışmaları başlatıldı. Yapılan tespitler üzerine arama çalışmaları, Gülistan'ın son görüldüğü Uzançayır Baraj Gölü bölgesinde yoğunlaştırıldı. Gülistan Doku'nun bulunması için çalışmalar, 63'üncü günde de sürdürüldü. Arama çalışmaları bugün, Sarısaltuk Viyadüğü'nden Uzunçayır Baraj Gölü'ndeki elektrik üretimi yapılan ana türbinlerin yer aldığı kapakların olduğu 10 kilometrelik alanda devam edildi. Baraj gölüne akan Munzur ve Pülümür nehirlerinden gelen kar sularının çamurlu olması, görüş uzaklığını olumsuz etkiledi. Baraj gölünde su altı görüş uzaklığı olmadığı için dalgıçlar su altı araması yapamadı. Ekipler botlarla su yüzeyi ile kıyıda arama çalışmalarını sürdürürken bugün de Gülistan Doku'ya ait bir ize rastlanamadı.
488642
haber
Hopa'da taraftar otobüsüne taşlı saldırı
HOPA(Artvin), (DHA) - ARTVİN'in Hopa İlçesi'nde, Bölgesel Amatör Ligi 3'üncü Grup'ta Artvin Hopaspor ile Kelkit Belediye Hürriyetspor karşılaşması sonrası iki takım taraftarları arasında olaylar çıktı
13 Kasım 2017 12:29 . Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarları taşıyan otobüse taşlı saldırı düzenlendi, 8 taraftar yaralandı. Hopa İlçe Stadında oynanan ve Artvin Valisi Ömer Doğanay, Hopa Kaymakamı Ferit Görükmez, Kelkit Belediye Başkan Ünal Yılmaz, Hopa Belediye Başkan vekili İsmail Uzun'un da izlediği karşılaşmada, Hopaspor rakibini 49'uncu dakikada Barış ve 90'ıncı dakikada Esosa Priestley'in ayağında bulduğu gollerle 2-0 mağlup etti. Karşılaşma sonunda iki takım taraftarları arasında olaylar çıktı. Polisin müdahale ettiği olaylar sırasında Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarlar stat dışına çıkarıldığı sırada taraftarların otobüsüne taşlı saldırıda bulunuldu. Saldırıda 8 taraftar yaralanırken otobüsün camları kırıldı. Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarlar polis eşliğinde il dışına çıkarıldı.
259,412
# Hopa'da taraftar otobüsüne taşlı saldırı ## Özet HOPA(Artvin), (DHA) - ARTVİN'in Hopa İlçesi'nde, Bölgesel Amatör Ligi 3'üncü Grup'ta Artvin Hopaspor ile Kelkit Belediye Hürriyetspor karşılaşması sonrası iki takım taraftarları arasında olaylar çıktı ## İçerik 13 Kasım 2017 12:29 . Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarları taşıyan otobüse taşlı saldırı düzenlendi, 8 taraftar yaralandı. Hopa İlçe Stadında oynanan ve Artvin Valisi Ömer Doğanay, Hopa Kaymakamı Ferit Görükmez, Kelkit Belediye Başkan Ünal Yılmaz, Hopa Belediye Başkan vekili İsmail Uzun'un da izlediği karşılaşmada, Hopaspor rakibini 49'uncu dakikada Barış ve 90'ıncı dakikada Esosa Priestley'in ayağında bulduğu gollerle 2-0 mağlup etti. Karşılaşma sonunda iki takım taraftarları arasında olaylar çıktı. Polisin müdahale ettiği olaylar sırasında Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarlar stat dışına çıkarıldığı sırada taraftarların otobüsüne taşlı saldırıda bulunuldu. Saldırıda 8 taraftar yaralanırken otobüsün camları kırıldı. Kelkit Belediye Hürriyetsporlu taraftarlar polis eşliğinde il dışına çıkarıldı.
892676
haber
Eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan: Acaba bazı dindar kesimler kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir mi demek istiyor
Eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan: Acaba bazı dindar kesimler kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir mi demek istiyor
Karar gazetesi yazarı ve eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan, son dönemde bütün icraatlerını oy alma üzerine endeksleyen iktidarın belli kesimlere mavi boncuk dağıtmak için İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma düşüncesinde olduğunu belirterek, "Peki ne oldu da iktidar şimdi, bu sözleşmeden ricat etmenin telaşına düştü? Biliyoruz ki Türkiye’deki belli bir kesim bazı dini argümanları da kullanarak bu sözleşmenin aile yapısını tahrip ettiğini, kutsallığını ortadan kaldırdığını iddia ederek bir kampanya yürütüyorlar. Doğrusu çok merak ediyorum, nedir bu aile yapısı? Evet din aile yapısını önemser ve dindar olsun ya da olmasın her bir birey aile mahremiyetine, kutsiyetine önem verir. Ama din aynı zamanda insanların birbirine zulmetmesini, kadınlara ve çocuklara karşı şiddeti de yasaklar. Acaba bazı dindar kesimler şunu mu demek istiyor, "ailenin kutsiyeti önemlidir ama gerektiğinde kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir." diye yazdı. Mehmet Ocaktan, kadına, çocuğa ve aile içi şiddeti yasaklamayı taahhet eden İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili karalama kampanyası yürütülürken, kadınların hunharca katledildiğine işaret ederek, "Eşcinselliğe özendirdiği iddia edilerek de hedef gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nin 12. Maddesinin 5. Fıkrası şöyle: "Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde "namus" gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir." Sözleşme açıkça, hayatıyla ilgili farklı tercihlerde bulunanlara şiddet uygulanamayacağını söylüyor. Peki ne yapalım, onları taşa mı gömelim?" ifadelerini kullandı.
193,279
# Eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan: Acaba bazı dindar kesimler kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir mi demek istiyor ## Özet Eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan: Acaba bazı dindar kesimler kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir mi demek istiyor ## İçerik Karar gazetesi yazarı ve eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan, son dönemde bütün icraatlerını oy alma üzerine endeksleyen iktidarın belli kesimlere mavi boncuk dağıtmak için İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma düşüncesinde olduğunu belirterek, "Peki ne oldu da iktidar şimdi, bu sözleşmeden ricat etmenin telaşına düştü? Biliyoruz ki Türkiye’deki belli bir kesim bazı dini argümanları da kullanarak bu sözleşmenin aile yapısını tahrip ettiğini, kutsallığını ortadan kaldırdığını iddia ederek bir kampanya yürütüyorlar. Doğrusu çok merak ediyorum, nedir bu aile yapısı? Evet din aile yapısını önemser ve dindar olsun ya da olmasın her bir birey aile mahremiyetine, kutsiyetine önem verir. Ama din aynı zamanda insanların birbirine zulmetmesini, kadınlara ve çocuklara karşı şiddeti de yasaklar. Acaba bazı dindar kesimler şunu mu demek istiyor, "ailenin kutsiyeti önemlidir ama gerektiğinde kadınlar-çocuklar dövülebilir, hatta öldürülebilir." diye yazdı. Mehmet Ocaktan, kadına, çocuğa ve aile içi şiddeti yasaklamayı taahhet eden İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili karalama kampanyası yürütülürken, kadınların hunharca katledildiğine işaret ederek, "Eşcinselliğe özendirdiği iddia edilerek de hedef gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nin 12. Maddesinin 5. Fıkrası şöyle: "Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde "namus" gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir." Sözleşme açıkça, hayatıyla ilgili farklı tercihlerde bulunanlara şiddet uygulanamayacağını söylüyor. Peki ne yapalım, onları taşa mı gömelim?" ifadelerini kullandı.
59074
haber
'Müzik biraz namussuzlaştı'
Şarkıcı Reyhan Karaca, 'Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma hayvanlarla olmayı tercih ediyorum' dedi.
25 Ekim 2009 03:00 Her pazar hayvan barınaklarını ziyaret ettiğini söyleyen Reyhan Karaca, 'Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma hayvanlarla olmayı tercih ediyorum' dedi. 23 yıldır müzikle iç içe olan, özellikle 90'lı yıllarda yaptığı şarkılarla beğeni kazanan Reyhan Karaca, son günlerde hastane ve müzik arasında mekik dokuyor. 'Sevmeyi Bilmeyen Adam' adlı albümü geçen haftalarda çıkan Karaca, vaktinin çoğunu kıkırdak kanseri olan kardeşi Fatih'in yanında geçiriyor. İlk albümünüz 90'lı yıllarda çıktı. O yıllardaki müzik ile şimdiki müzik sektörünü değerlendirdiğinizde neler değişti? 2003'ten sonra müzik biraz namussuzlaştı. Namuslu müzik yapılamıyor artık. Şu anda dibe vurmuş durumu yaşıyoruz. Müziğe bakış ve anlayış değişti. Değişmeyen tek şey, kısırdöngü. Her şarkıcı birbirine benziyor, birbirinin devamı şeklinde. Kadınların sesleri erkek, erkeklerin sesleri kadın gibi çıkıyor. Belli bir müziğin üzerine 80 tane söz yazılmış. Bence bu gidişat iki yıl daha sürecek. İki yılın ardından ise çok büyük bir gümleme yaşayacağız, hiç kimse de hiçbir şey yapamayacak. Ondan sonra 80'li yıllarda nasıl seks furyası vardı; onun gibi parlama dönemini yaşayacağız. Ama biraz sabırlı olmamız lazım. Eğlencemizi müziğe taşıyorduk Müziğe ilk adım attığınızda Mustafa Sandal, Feyyaz Kuruş gibi müzisyenlerin desteğini almıştınız... Halen böyle dostluklar var mı? Bizim o dönemlerde tek isteğimiz, mutlu olmak ve eğlenmekti. Arkadaş grubundaki eğlencemizi müziğe taşıyorduk. O yüzden başarılı oldu o işler. Samimiydi. Albümünden çıkarıp bana şarkı verdiğini bilirim Mustafa Sandal'ın. Tabii ki para da kazanıyorduk. Ben şanslı sanatçılardanım. Yine dostluklarım var. Ben 23 senedir paraya değil, dostluklara yatırım yapmışım. Hiç yatırım yapmadınız mı? Tüm yatırımımı müziğe yaptım. Bazen diyorum, keşke biraz bencil olup, birikim yapsaydım diye. Sonra düşünüyorum. Her şey o kadar boş ki. Biz şimdi bir hastalıkla uğraşıyoruz. 30 yaşında erkek kardeşim rahatsız ve hastanede. Annemle birlikte tüm zamanımızı onunla geçiriyoruz. Hastane neredeyse evimiz gibi oldu artık. Cinsiyetimiz karıştı Kendi hayatınızı geri plana atmışsınız? Evet, öyle. Başka kimsemiz yok. Ablam annem ve ben. Bizim ayakta durmamız lazım. O yüzden bazen cinsiyetimiz de karışıyor! Yine de hayattan kopmadan yaşamaya çalışıyorum. Hayat devam ediyor, bu nedenle faydalı işler yapmaya çalışıyorum. Mesela, her pazar hayvan barınaklarına gidiyorum. Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma, hayvanlarla olmayı tercih ediyorum. Müzik piyasasına dönersek, hak ettiğiniz yerde misiniz? Benim de hatalar yaptığım oldu. Yarını bilmiyorum, yarın öyle bir şey olabilir ki, ben Türkiye'nin en büyük starı olabilirim. Konsere çıkıyorum beş bin kişi geliyorsa benim için en büyük mutluluk o. 23 yılda 23 albüm yapıp arkamda hiçbir şey bırakmamış da olabilirdim. Hülya Avşar'la biraraya gelmiştik ve bana "Sen şarkı söylemelisin" demişti. Bana öyle bir güç verdi ki, bu albümü yaptım. Köşelerimi yuvarladım. Eskiden insanları, ne düşündüklerini çok umursardım, artık o kadar umursamıyorum. Çünkü yaşadıklarımdan öğrendim ki, birini bir daha görememe hissi çok acı. Yanınızdakilere çok sıkı sarılmanız lazım. Dayanma gücünü Allah veriyor. Anne rahmine ikiz de düşseniz yalnız geliyorsunuz dünyaya, giderken de öyle... Ölümü düşünürseniz ona göre yaşarsanız daha güçlü oluyorsunuz. Yarın ölecek gibi yaşıyorum ama diğer yandan çalışmaktan hiç kopmuyorum. Bundan sonrası için planlarınız nedir? Çok projem var. Bir kampa girdim. Benim için çok önemli. Reyhan Karaca, bir Reyhan'ı daha doğuracak. Üç ay sonra şu andaki benden farklı olacağım. Nasıl olacak bu, estetik mi olacaksınız? Hayır, estetik ameliyat olmadan, bıçak altına yatmadan ama bambaşka biri olarak karşınıza çıkacağım. Zayıflayacağım. Yüzüm ve görüntüm de değişecek. İsrail'den gelen çok yeni bir teknikle yapılacak bu. Türkiye'de henüz hiç kimse bilmiyor. İlk defa bana uygulanacak. Ameliyatsız, neştersiz sizi istediğiniz şekle sokuyorlar. Türkiye'ye getirilen özel bir alet ve sistem. Yeniden doğacağım Nedir o alet ve sistem? Ayrıntısını açıklamam mümkün değil ama üç ay sonra çok farklı bir Reyhan doğacak. Sizin isteğinize göre bir program uygulanıyor ve şekle giriyorsunuz. Mesela, asla boş bakan gözler, dudaklar silikonlu tarzda istemiyorum dedim. Sadece baktıklarında "A, ne kadar güzel görünüyorsun" demelerini istedim. Cildinizdeki o yorgunluk, lekeler gidecek. 16 yaşında kız gibi oluyorsunuz. 50 yaşını aşmış 18 yaşında görünen kadınlar var. Belli yaşlarda belli yorgunluktayız. Herkese öneriyorum bu programı. Sistemin adı Aristo. Türkiye'de bir çığır açacak ve tüm ünlüler bu sisteme akın edecek. Bu kendimle ilgili yaptığım plandı ikincisi ise; işimle ilgili... DJ Funcy C ile bir projeye başladık. Benim müziğimle onun müziğini birleştiriyoruz. Ayrıca yeni albümüm çıktı zaten. Şimdi biraz onunla ilgileneceğim...
25,641
# 'Müzik biraz namussuzlaştı' ## Özet Şarkıcı Reyhan Karaca, 'Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma hayvanlarla olmayı tercih ediyorum' dedi. ## İçerik 25 Ekim 2009 03:00 Her pazar hayvan barınaklarını ziyaret ettiğini söyleyen Reyhan Karaca, 'Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma hayvanlarla olmayı tercih ediyorum' dedi. 23 yıldır müzikle iç içe olan, özellikle 90'lı yıllarda yaptığı şarkılarla beğeni kazanan Reyhan Karaca, son günlerde hastane ve müzik arasında mekik dokuyor. 'Sevmeyi Bilmeyen Adam' adlı albümü geçen haftalarda çıkan Karaca, vaktinin çoğunu kıkırdak kanseri olan kardeşi Fatih'in yanında geçiriyor. İlk albümünüz 90'lı yıllarda çıktı. O yıllardaki müzik ile şimdiki müzik sektörünü değerlendirdiğinizde neler değişti? 2003'ten sonra müzik biraz namussuzlaştı. Namuslu müzik yapılamıyor artık. Şu anda dibe vurmuş durumu yaşıyoruz. Müziğe bakış ve anlayış değişti. Değişmeyen tek şey, kısırdöngü. Her şarkıcı birbirine benziyor, birbirinin devamı şeklinde. Kadınların sesleri erkek, erkeklerin sesleri kadın gibi çıkıyor. Belli bir müziğin üzerine 80 tane söz yazılmış. Bence bu gidişat iki yıl daha sürecek. İki yılın ardından ise çok büyük bir gümleme yaşayacağız, hiç kimse de hiçbir şey yapamayacak. Ondan sonra 80'li yıllarda nasıl seks furyası vardı; onun gibi parlama dönemini yaşayacağız. Ama biraz sabırlı olmamız lazım. Eğlencemizi müziğe taşıyorduk Müziğe ilk adım attığınızda Mustafa Sandal, Feyyaz Kuruş gibi müzisyenlerin desteğini almıştınız... Halen böyle dostluklar var mı? Bizim o dönemlerde tek isteğimiz, mutlu olmak ve eğlenmekti. Arkadaş grubundaki eğlencemizi müziğe taşıyorduk. O yüzden başarılı oldu o işler. Samimiydi. Albümünden çıkarıp bana şarkı verdiğini bilirim Mustafa Sandal'ın. Tabii ki para da kazanıyorduk. Ben şanslı sanatçılardanım. Yine dostluklarım var. Ben 23 senedir paraya değil, dostluklara yatırım yapmışım. Hiç yatırım yapmadınız mı? Tüm yatırımımı müziğe yaptım. Bazen diyorum, keşke biraz bencil olup, birikim yapsaydım diye. Sonra düşünüyorum. Her şey o kadar boş ki. Biz şimdi bir hastalıkla uğraşıyoruz. 30 yaşında erkek kardeşim rahatsız ve hastanede. Annemle birlikte tüm zamanımızı onunla geçiriyoruz. Hastane neredeyse evimiz gibi oldu artık. Cinsiyetimiz karıştı Kendi hayatınızı geri plana atmışsınız? Evet, öyle. Başka kimsemiz yok. Ablam annem ve ben. Bizim ayakta durmamız lazım. O yüzden bazen cinsiyetimiz de karışıyor! Yine de hayattan kopmadan yaşamaya çalışıyorum. Hayat devam ediyor, bu nedenle faydalı işler yapmaya çalışıyorum. Mesela, her pazar hayvan barınaklarına gidiyorum. Bu piyasanın dedikoduları arasında olacağıma, hayvanlarla olmayı tercih ediyorum. Müzik piyasasına dönersek, hak ettiğiniz yerde misiniz? Benim de hatalar yaptığım oldu. Yarını bilmiyorum, yarın öyle bir şey olabilir ki, ben Türkiye'nin en büyük starı olabilirim. Konsere çıkıyorum beş bin kişi geliyorsa benim için en büyük mutluluk o. 23 yılda 23 albüm yapıp arkamda hiçbir şey bırakmamış da olabilirdim. Hülya Avşar'la biraraya gelmiştik ve bana "Sen şarkı söylemelisin" demişti. Bana öyle bir güç verdi ki, bu albümü yaptım. Köşelerimi yuvarladım. Eskiden insanları, ne düşündüklerini çok umursardım, artık o kadar umursamıyorum. Çünkü yaşadıklarımdan öğrendim ki, birini bir daha görememe hissi çok acı. Yanınızdakilere çok sıkı sarılmanız lazım. Dayanma gücünü Allah veriyor. Anne rahmine ikiz de düşseniz yalnız geliyorsunuz dünyaya, giderken de öyle... Ölümü düşünürseniz ona göre yaşarsanız daha güçlü oluyorsunuz. Yarın ölecek gibi yaşıyorum ama diğer yandan çalışmaktan hiç kopmuyorum. Bundan sonrası için planlarınız nedir? Çok projem var. Bir kampa girdim. Benim için çok önemli. Reyhan Karaca, bir Reyhan'ı daha doğuracak. Üç ay sonra şu andaki benden farklı olacağım. Nasıl olacak bu, estetik mi olacaksınız? Hayır, estetik ameliyat olmadan, bıçak altına yatmadan ama bambaşka biri olarak karşınıza çıkacağım. Zayıflayacağım. Yüzüm ve görüntüm de değişecek. İsrail'den gelen çok yeni bir teknikle yapılacak bu. Türkiye'de henüz hiç kimse bilmiyor. İlk defa bana uygulanacak. Ameliyatsız, neştersiz sizi istediğiniz şekle sokuyorlar. Türkiye'ye getirilen özel bir alet ve sistem. Yeniden doğacağım Nedir o alet ve sistem? Ayrıntısını açıklamam mümkün değil ama üç ay sonra çok farklı bir Reyhan doğacak. Sizin isteğinize göre bir program uygulanıyor ve şekle giriyorsunuz. Mesela, asla boş bakan gözler, dudaklar silikonlu tarzda istemiyorum dedim. Sadece baktıklarında "A, ne kadar güzel görünüyorsun" demelerini istedim. Cildinizdeki o yorgunluk, lekeler gidecek. 16 yaşında kız gibi oluyorsunuz. 50 yaşını aşmış 18 yaşında görünen kadınlar var. Belli yaşlarda belli yorgunluktayız. Herkese öneriyorum bu programı. Sistemin adı Aristo. Türkiye'de bir çığır açacak ve tüm ünlüler bu sisteme akın edecek. Bu kendimle ilgili yaptığım plandı ikincisi ise; işimle ilgili... DJ Funcy C ile bir projeye başladık. Benim müziğimle onun müziğini birleştiriyoruz. Ayrıca yeni albümüm çıktı zaten. Şimdi biraz onunla ilgileneceğim...
265001
haber
Aşiret kavgası ölüm getirdi, Hakkâri'de sokağa çıkma yasağı edildi
Hakkâri Valiliği, kentte önceki gece çıkan aşiret kavgası nedeniyle ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti
20 Temmuz 2014 23:41 Hakkari Valiliği tarafından kentte dün çıkan aşiret kavgası bugün bir kişinin ölümüne yol açarken, kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Hakkari'de önceki gece 4 genç arasında başlayan tartışma kısa süre büyüyüp iki aşiretin fertlerinin karıştığı kavgaya dönüştü. Taş, sopa ve satırlarla birbirlerine saldıran iki grubun kavgasında 4 kişi yaralandı, birçok işyeri ve aracın camları kırıldı. Olay önceki gece saat 23.00 sıralarında meydana geldi. Bulvar Caddesi üzerinde 4 genç arasında belirlenemeyen nedenle çıkan tartışma, kısa sürede büyüdü. Gençlerin arasında başlayan kavgaya bağlı oldukları iki aşiretin diğer fertleri de katıldı. Taraflar birbirlerine taş, sopa ve satırlarla saldırırken, ortalık adeta savaş alanına döndü. Çevredeki birçok iş yeri ve araç zarar gördü. Olay yerine gelen polis ekipleri, zaman zaman gaz bombası ve tazyikli su kullanarak kavga edenleri ayırmaya çalıştı. Polislerin ayırmakta güçlük çektiği kavgada 4 kişi çeşitli yerlerinden yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Bir kişi hayatını kaybetti Bugün ise saat 16.30 sıralarında ellerinde sopa ve bıçaklarla toplanan Ertoşi ve Pinyanişi aşireti mensupları Bulvar caddesi üzerinde karşılaştı. BDP’liler ve her iki aşiretin liderlerinin araya girmesiyle kavga önlendi. Şehir merkezinden ayrılan bir grup Ertoşi aşireti mensubu saat 19.00 sıralarında silahlarla Bağlar Mahallesi’ndeki Pinyanişi Aşireti mensubu Mustafa Er’in evini bastı. Silahlı saldırıda Mustafa Er hayatını kaybederken, ismi öğrenilemeyen oğlu da yaralandı. Gerginliğin doruk noktasına ulaştığı kentte geniş güvenlik önlemi alınırken, iki aşirete arasındaki çatışma devam ediyor. Valilik olayların büyümesi üzerine kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan ederken bu durum, camilerden ve polis araçlarından duyuruldu. Sokağa çıkma yasağı Hakkâri Valiliği, önceki gece yaşanan bu kavganın ardından, kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti.
274,022
# Aşiret kavgası ölüm getirdi, Hakkâri'de sokağa çıkma yasağı edildi ## Özet Hakkâri Valiliği, kentte önceki gece çıkan aşiret kavgası nedeniyle ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti ## İçerik 20 Temmuz 2014 23:41 Hakkari Valiliği tarafından kentte dün çıkan aşiret kavgası bugün bir kişinin ölümüne yol açarken, kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Hakkari'de önceki gece 4 genç arasında başlayan tartışma kısa süre büyüyüp iki aşiretin fertlerinin karıştığı kavgaya dönüştü. Taş, sopa ve satırlarla birbirlerine saldıran iki grubun kavgasında 4 kişi yaralandı, birçok işyeri ve aracın camları kırıldı. Olay önceki gece saat 23.00 sıralarında meydana geldi. Bulvar Caddesi üzerinde 4 genç arasında belirlenemeyen nedenle çıkan tartışma, kısa sürede büyüdü. Gençlerin arasında başlayan kavgaya bağlı oldukları iki aşiretin diğer fertleri de katıldı. Taraflar birbirlerine taş, sopa ve satırlarla saldırırken, ortalık adeta savaş alanına döndü. Çevredeki birçok iş yeri ve araç zarar gördü. Olay yerine gelen polis ekipleri, zaman zaman gaz bombası ve tazyikli su kullanarak kavga edenleri ayırmaya çalıştı. Polislerin ayırmakta güçlük çektiği kavgada 4 kişi çeşitli yerlerinden yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Bir kişi hayatını kaybetti Bugün ise saat 16.30 sıralarında ellerinde sopa ve bıçaklarla toplanan Ertoşi ve Pinyanişi aşireti mensupları Bulvar caddesi üzerinde karşılaştı. BDP’liler ve her iki aşiretin liderlerinin araya girmesiyle kavga önlendi. Şehir merkezinden ayrılan bir grup Ertoşi aşireti mensubu saat 19.00 sıralarında silahlarla Bağlar Mahallesi’ndeki Pinyanişi Aşireti mensubu Mustafa Er’in evini bastı. Silahlı saldırıda Mustafa Er hayatını kaybederken, ismi öğrenilemeyen oğlu da yaralandı. Gerginliğin doruk noktasına ulaştığı kentte geniş güvenlik önlemi alınırken, iki aşirete arasındaki çatışma devam ediyor. Valilik olayların büyümesi üzerine kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan ederken bu durum, camilerden ve polis araçlarından duyuruldu. Sokağa çıkma yasağı Hakkâri Valiliği, önceki gece yaşanan bu kavganın ardından, kentte ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti.
227852
haber
İran 7,8 büyüklüğünde depremle sarsıldı!
İran'daki deprem tüm Ortadoğu'da ve Basra Körfezi'nde hissedildi
İran'ın Pakistan sınırında 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. İran'da 46 kişi, Pakistan'da da 34 kişi yaşamını yitirdi. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi, İran-Pakistan sınırında 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini bildirdi. Depremin, İran'ın Zahedan kentinin 201 kilometre, Pakistan'ın Turbat kentinin de 250 kilometre uzaklığında olduğu belirtildi. İran'dan gelen verilere göre, sarsıntı yerin 15.2 kilometre derinliğinde oluştu. Deprem, 2.5 milyon nüfuslu nüfuslu Sistan-Belucistan eyaletini etkiledi. Deprem bölgesinde elektrik ve iletişim hatları kesildi. Busehr'deki hükleer santrali inşa eden Rus şirketi de, santralde hasar meydana gelmediğini belirtti. Deprem, Körfez bölgesi ve Ortadoğu'da da hissedildi. 'Son 40 yılın en şiddetli depremi' İran Deprem Araştırmaları Enstitüsü Başkan Yardımcısı Mehdi Zarei, son 40 yılın en şiddetli depremini yaşadıklarını ifade etti. Pakistan'da 34 ölü İran'ın doğusunda meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki deprem nedeniyle Pakistan'da ölenlerin sayısı 34'e yükseldi. Resmi kaynaklara göre, merkez üssü İran'ın Saveran bölgesi olan 7,8 büyüklüğündeki deprem Pakistan'ın güneybatısındaki Belucistan'da 34 kişinin ölümüne yol açtı, 60 kişi yaralandı. Yüksek şiddetteki sarsıntının Belucistan'ın Mashel, Çaği ve Vashuk bölgelerinde ağır hasara neden olduğu, bu bölgelerde yüzlerce ev ve dükkanın yıkıldığı, binlerce binada ise hasar oluştuğu bildirildi. Sarsıntının çok büyük bir alanda hissedildiği ancak coğrafi yapısı çöl ve dağlardan oluşan bölgede nüfus yoğunluğunun oldukça az olması nedeniyle ölü sayısının depremin şiddetine göre ters orantılı olabileceği belirtiliyor. Yetkiler, depremden en fazla etkilenen bölgelere yardım ve kurtarma ekiplerinin sevk edildiği, can kaybı ve hasar tespitinin ortaya çıkarılmasının henüz erken olduğunu bildirdi. Hindistan'da ve Suudi Arabistan'da da hissedildi BBC ve AP'nin haberlerine göre, Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de de yüksek binalar sallandı, yetkililer binaların tahliye edilmesi emrini verdi. Deprem, Suudi Arabistan'ın doğu bölgelerinde de hissedildi. Yerel kaynaklar, depremin Suudi Arabistan'ın doğusundaki El-Hubar ve Ed-Dammam kentlerinde hissedildiğini belirtti. Yüksek binalar boşaltılıyor Bu arada depremin hissedildiği Körfez bölgesinde yüksek binalar boşaltılıyor. Tahliye edilenler arasında Dubai'de bulunan, 828 metre uzunluğundaki dünyanın en yüksek binası Burç Halife'nin de olduğu belirtildi. Depremzede Manuçehr Kerimi, Associated Press ajansına telefonla yaptığı açıklamada, "sarsıntının uzun sürdüğünü ve depremin çok sayıda insanın gün ortasında evinde dinlendiği sırada meydana geldiğini" söyledi. AFAD'dan açıklama Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Türk Kızılayı, İran'ın, yaşanan deprem nedeniyle uluslararası çağrı yapması durumunda, ekiplerin bölgeye gönderileceğini bildirdi. Türk Kızılayı da, insani yardım için hazırlık çalışmalarına başladı. Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Ümit Yardım, da deprem dolayısıyla Türkiye'nin yardıma hazır olduğunu yetkililere ilettiklerini belirtti.
221,164
# İran 7,8 büyüklüğünde depremle sarsıldı! ## Özet İran'daki deprem tüm Ortadoğu'da ve Basra Körfezi'nde hissedildi ## İçerik İran'ın Pakistan sınırında 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. İran'da 46 kişi, Pakistan'da da 34 kişi yaşamını yitirdi. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi, İran-Pakistan sınırında 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini bildirdi. Depremin, İran'ın Zahedan kentinin 201 kilometre, Pakistan'ın Turbat kentinin de 250 kilometre uzaklığında olduğu belirtildi. İran'dan gelen verilere göre, sarsıntı yerin 15.2 kilometre derinliğinde oluştu. Deprem, 2.5 milyon nüfuslu nüfuslu Sistan-Belucistan eyaletini etkiledi. Deprem bölgesinde elektrik ve iletişim hatları kesildi. Busehr'deki hükleer santrali inşa eden Rus şirketi de, santralde hasar meydana gelmediğini belirtti. Deprem, Körfez bölgesi ve Ortadoğu'da da hissedildi. 'Son 40 yılın en şiddetli depremi' İran Deprem Araştırmaları Enstitüsü Başkan Yardımcısı Mehdi Zarei, son 40 yılın en şiddetli depremini yaşadıklarını ifade etti. Pakistan'da 34 ölü İran'ın doğusunda meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki deprem nedeniyle Pakistan'da ölenlerin sayısı 34'e yükseldi. Resmi kaynaklara göre, merkez üssü İran'ın Saveran bölgesi olan 7,8 büyüklüğündeki deprem Pakistan'ın güneybatısındaki Belucistan'da 34 kişinin ölümüne yol açtı, 60 kişi yaralandı. Yüksek şiddetteki sarsıntının Belucistan'ın Mashel, Çaği ve Vashuk bölgelerinde ağır hasara neden olduğu, bu bölgelerde yüzlerce ev ve dükkanın yıkıldığı, binlerce binada ise hasar oluştuğu bildirildi. Sarsıntının çok büyük bir alanda hissedildiği ancak coğrafi yapısı çöl ve dağlardan oluşan bölgede nüfus yoğunluğunun oldukça az olması nedeniyle ölü sayısının depremin şiddetine göre ters orantılı olabileceği belirtiliyor. Yetkiler, depremden en fazla etkilenen bölgelere yardım ve kurtarma ekiplerinin sevk edildiği, can kaybı ve hasar tespitinin ortaya çıkarılmasının henüz erken olduğunu bildirdi. Hindistan'da ve Suudi Arabistan'da da hissedildi BBC ve AP'nin haberlerine göre, Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de de yüksek binalar sallandı, yetkililer binaların tahliye edilmesi emrini verdi. Deprem, Suudi Arabistan'ın doğu bölgelerinde de hissedildi. Yerel kaynaklar, depremin Suudi Arabistan'ın doğusundaki El-Hubar ve Ed-Dammam kentlerinde hissedildiğini belirtti. Yüksek binalar boşaltılıyor Bu arada depremin hissedildiği Körfez bölgesinde yüksek binalar boşaltılıyor. Tahliye edilenler arasında Dubai'de bulunan, 828 metre uzunluğundaki dünyanın en yüksek binası Burç Halife'nin de olduğu belirtildi. Depremzede Manuçehr Kerimi, Associated Press ajansına telefonla yaptığı açıklamada, "sarsıntının uzun sürdüğünü ve depremin çok sayıda insanın gün ortasında evinde dinlendiği sırada meydana geldiğini" söyledi. AFAD'dan açıklama Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Türk Kızılayı, İran'ın, yaşanan deprem nedeniyle uluslararası çağrı yapması durumunda, ekiplerin bölgeye gönderileceğini bildirdi. Türk Kızılayı da, insani yardım için hazırlık çalışmalarına başladı. Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Ümit Yardım, da deprem dolayısıyla Türkiye'nin yardıma hazır olduğunu yetkililere ilettiklerini belirtti.
126751
haber
ALTILI GANYAN 413,91 LİRA İKRAMİYE VERDİ İSTANBUL
ALTILI GANYAN 413,91 LİRA İKRAMİYE VERDİ İSTANBUL (A.A)
- - 09.02.2011 - İstanbul'da bugün koşulan at yarışları sonucunda altılı ganyan 413,91 lira ikramiye verdi. Türkiye Jokey Kulübü'nden yapılan açıklamaya göre altılı ganyan 8, 2, 9, 2, 4, 1/4 şeklinde sonuçlandı. 2, 9, 2, 4, 1/4 şeklinde neticelenen beşli ganyan 67,99 lira, 9, 2, 4, 1/4 biçiminde tamamlanan dörtlü ganyan 20,49 lira ve 2, 4, 1/4 biçiminde oluşan üçlü ganyan da 78 kuruş ikramiye kazandırdı.
310,701
# ALTILI GANYAN 413,91 LİRA İKRAMİYE VERDİ İSTANBUL ## Özet ALTILI GANYAN 413,91 LİRA İKRAMİYE VERDİ İSTANBUL (A.A) ## İçerik - - 09.02.2011 - İstanbul'da bugün koşulan at yarışları sonucunda altılı ganyan 413,91 lira ikramiye verdi. Türkiye Jokey Kulübü'nden yapılan açıklamaya göre altılı ganyan 8, 2, 9, 2, 4, 1/4 şeklinde sonuçlandı. 2, 9, 2, 4, 1/4 şeklinde neticelenen beşli ganyan 67,99 lira, 9, 2, 4, 1/4 biçiminde tamamlanan dörtlü ganyan 20,49 lira ve 2, 4, 1/4 biçiminde oluşan üçlü ganyan da 78 kuruş ikramiye kazandırdı.
998155
haber
AKP'li Özhaseki: Bizden önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu
AKP'li Özhaseki: Bizden önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu
Kayseri'de hayırsever iş insanları Özderici ailesi iş birliği ile Talas Caddesi'nde yapılan Engelsiz Yaşam Merkezi'nin tanıtımı törenine; Vali Şehmus Günaydın, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız, Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, şarkıcı Metin Şentürk, Özderici ailesi ve çok sayıda kişi katıldı. Törende konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki, belediye başkanlığı yaptığı döneme değinerek, "Biz biliyoruz, 1980'li dönemlerde birkaç tane mahalle, kurtarılmış mahalleydi. Kurtarılmış mahalleye asker giremez, polis giremez. Güçlerini de Büyükşehir Belediyesi'nden alıyorlardı. Birçok sicilli militan ki hepsinin dosyası var, isterlerse gönderirim, burada iş bulmuştu, çevrede militanlık yapıyordu. Bizim belediyecilik anlayışımızdan önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu. 1994'te ekip olarak işe başladık. Şehri bu mafyadan temizledik. Onlarca adamın ayağına kurşun sıkılmıştı. Kayseri'ye yatırıma gelen iş adamları terk etmişti. Onları belediye ihalelerinden, kamu işlerinden kovaladık, parklarımızı temizledik. Kötülerle savaşmayı kendimize iş ettik. İyi ne varsa yanında olmaya, destek olmaya gayret ettik" diye konuştu. (DHA)
89,762
# AKP'li Özhaseki: Bizden önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu ## Özet AKP'li Özhaseki: Bizden önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu ## İçerik Kayseri'de hayırsever iş insanları Özderici ailesi iş birliği ile Talas Caddesi'nde yapılan Engelsiz Yaşam Merkezi'nin tanıtımı törenine; Vali Şehmus Günaydın, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız, Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, şarkıcı Metin Şentürk, Özderici ailesi ve çok sayıda kişi katıldı. Törende konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki, belediye başkanlığı yaptığı döneme değinerek, "Biz biliyoruz, 1980'li dönemlerde birkaç tane mahalle, kurtarılmış mahalleydi. Kurtarılmış mahalleye asker giremez, polis giremez. Güçlerini de Büyükşehir Belediyesi'nden alıyorlardı. Birçok sicilli militan ki hepsinin dosyası var, isterlerse gönderirim, burada iş bulmuştu, çevrede militanlık yapıyordu. Bizim belediyecilik anlayışımızdan önce Kayseri'de sicilli militanlar belediyede çalışıyordu. 1994'te ekip olarak işe başladık. Şehri bu mafyadan temizledik. Onlarca adamın ayağına kurşun sıkılmıştı. Kayseri'ye yatırıma gelen iş adamları terk etmişti. Onları belediye ihalelerinden, kamu işlerinden kovaladık, parklarımızı temizledik. Kötülerle savaşmayı kendimize iş ettik. İyi ne varsa yanında olmaya, destek olmaya gayret ettik" diye konuştu. (DHA)
1152804
haber
Gezi Davası’nda bozma kararı sonrası ilk duruşma görüldü: Sanıkların yurt dışına çıkış yasakları kaldırıldı
null
Ekmekçi ve Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz, "Sanıkların tamamı beraat etmeli" dedi 21 Şubat 2024 11:02 T24/ANKARA Yargıtay’ın TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay ile Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 8 sanıklı Gezi Davası’nda Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verdiği bozma kararı sonrasında ilk duruşma görüldü. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 sanık hakkındaki yurt dışına çıkış yasaklarını kaldırdı. Kavala ve Atalay’ın cezaları onandı Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 sanıklı Gezi Parkı davasında, Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Türkiye İşçi Partisinden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku'ya verilen 18'er yıl hapis cezalarını onamış, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin ise bozulmasına karar vermişti. Daire, sanıklar Altınay, Ekmekçi ve Yapıcı’nın eylemlerinin "darbeye teşebbüse yardım" değil "toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet" suçu yönünden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmişti. Can Atalay’ın bireysel başvurusuna ilişkin verilen karar sonrasında Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasında krize de dönüşen dosyada, bozma kararı sonrası ilk duruşma görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanık ve müşteki avukatları katıldı. "Ne pahasına olursa olsun mahkûmiyet" Duruşmada konuşan Ekmekçi ve Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz, önceki yargılama aşamasında yaşanılanlara değinerek, süreçte hukuku üstün tutan yaklaşım bir yana kanuniliğin dahi gözetilmediği, ne pahasına olursa olsun mahkûmiyete yönelen bir yargı pratiğine tanık olduklarını söyledi. AİHM’nin Kavala hakkındaki kararı sonrasında Kavala’nın mevcut davadan tahliye edilip casusluk suçlamasından tutuklandığı ve AİHM kararının bu şekilde etkisiz hale getirildiğini hatırlatan İlkiz, AYM ile Yargıtay arasında krize dönüşen sürece de değindi. İlkiz, AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği iki ayrı ihlal kararı sonrasında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa’yı açık ve ağır şekilde ihlal eden bir pratik uyguladığını belirterek, "Bu pratik her türlü hukuksuzluğu aşan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşu, işleyişi ve düzenlenişinin temelini oluşturan kamu hukuku kavram ve uygulamasını tümden ortadan kaldıran vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır" dedi. "Sanıkların tamamı beraat etmeli" Müvekkilleri yönünden verilen bozma kararına da değinen İlkiz, "Ülkenin anayasasızlaştırıldığı, yazılı norm uygulamasının ihtimale dönüştürüldüğü bir ortamda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına ilişkin değerlendirmemiz, gezi davasında müvekkillerimiz dahil sanıkların tamamı bakımından cezalandırılmalarını zorunlu kılan tek bir kanıt dahi bulunmadığı, beraatlarına karar verilmesi gerektiği yönündedir" ifadelerini kullandı. Avukat savunmalarının ardından ara kararını açıklayan Mahkeme, sanıklar Altınay, Ekmekçi ve Yapıcı hakkındaki yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırılmasına ve İstanbul Emniyeti’nden sanıkların gezi eylemlerine katıldığına ilişkin görüntü olup olmadığının sorulmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
34,454
# Gezi Davası’nda bozma kararı sonrası ilk duruşma görüldü: Sanıkların yurt dışına çıkış yasakları kaldırıldı Ekmekçi ve Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz, "Sanıkların tamamı beraat etmeli" dedi 21 Şubat 2024 11:02 T24/ANKARA Yargıtay’ın TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay ile Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 8 sanıklı Gezi Davası’nda Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verdiği bozma kararı sonrasında ilk duruşma görüldü. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 sanık hakkındaki yurt dışına çıkış yasaklarını kaldırdı. Kavala ve Atalay’ın cezaları onandı Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 sanıklı Gezi Parkı davasında, Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Türkiye İşçi Partisinden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku'ya verilen 18'er yıl hapis cezalarını onamış, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin ise bozulmasına karar vermişti. Daire, sanıklar Altınay, Ekmekçi ve Yapıcı’nın eylemlerinin "darbeye teşebbüse yardım" değil "toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet" suçu yönünden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmişti. Can Atalay’ın bireysel başvurusuna ilişkin verilen karar sonrasında Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasında krize de dönüşen dosyada, bozma kararı sonrası ilk duruşma görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanık ve müşteki avukatları katıldı. "Ne pahasına olursa olsun mahkûmiyet" Duruşmada konuşan Ekmekçi ve Yapıcı’nın avukatı Fikret İlkiz, önceki yargılama aşamasında yaşanılanlara değinerek, süreçte hukuku üstün tutan yaklaşım bir yana kanuniliğin dahi gözetilmediği, ne pahasına olursa olsun mahkûmiyete yönelen bir yargı pratiğine tanık olduklarını söyledi. AİHM’nin Kavala hakkındaki kararı sonrasında Kavala’nın mevcut davadan tahliye edilip casusluk suçlamasından tutuklandığı ve AİHM kararının bu şekilde etkisiz hale getirildiğini hatırlatan İlkiz, AYM ile Yargıtay arasında krize dönüşen sürece de değindi. İlkiz, AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği iki ayrı ihlal kararı sonrasında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa’yı açık ve ağır şekilde ihlal eden bir pratik uyguladığını belirterek, "Bu pratik her türlü hukuksuzluğu aşan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşu, işleyişi ve düzenlenişinin temelini oluşturan kamu hukuku kavram ve uygulamasını tümden ortadan kaldıran vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır" dedi. "Sanıkların tamamı beraat etmeli" Müvekkilleri yönünden verilen bozma kararına da değinen İlkiz, "Ülkenin anayasasızlaştırıldığı, yazılı norm uygulamasının ihtimale dönüştürüldüğü bir ortamda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına ilişkin değerlendirmemiz, gezi davasında müvekkillerimiz dahil sanıkların tamamı bakımından cezalandırılmalarını zorunlu kılan tek bir kanıt dahi bulunmadığı, beraatlarına karar verilmesi gerektiği yönündedir" ifadelerini kullandı. Avukat savunmalarının ardından ara kararını açıklayan Mahkeme, sanıklar Altınay, Ekmekçi ve Yapıcı hakkındaki yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırılmasına ve İstanbul Emniyeti’nden sanıkların gezi eylemlerine katıldığına ilişkin görüntü olup olmadığının sorulmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
76627
haber
YARSAV, Anayasa değişikliği teklifini protestosu etti
YARSAV Başkanı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Anayasa değişikliği taslağını protesto etti.
03 Mayıs 2010 03:00 T24 -Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan, "Erkler ayrılığı ilkesinin erkler birliğine dönüştürüleceğine ilişkin endişelerimizi, tüm sivil toplum örgütleriyle ve Meclis'te bulunan milletvekillerimizle paylaşmaya çalışıyoruz" dedi. Tarhan ve beraberindeki çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, TBMM Çankaya kapısı yakınlarında toplanarak, Ânayasa değişikliği taslağını protesto etti. Tarhan, burada yaptığı konuşmada, protesto eylemine katılarak destek verdiğini ifade ederek, yapılmak istenen anayasa değişikliğinin 'erkler ayrılığı ilkesine' aykırı olduğunu savundu. Anayasal düzlemin değiştirilmeye çalışıldığını öne süren Tarhan, "Erkler ayrılığı ilkesinin erkler birliğine dönüştürüleceğine ilişkin endişelerimizi tüm sivil toplum örgütleriyle ve Meclis'te bulunan milletvekillerimizle paylaşmaya çalışıyoruz" dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Saruhan da, etkinliğe katılan sivil toplum kuruluşları adına hazırlanan ortak basın açıklamasını okudu. Yapılmak istenen değişiklikteki en önemli konunun hukuk sistemine ilişkin 3 madde olduğunu belirten Saruhan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi'nin oluşumu konusunda yapılacak değişikliklerle bu 2 önemli yargı kurumunun yürütmeye bağımlı hale getirileceğini iddia etti. Değişiklikle yapılmak istenenin iktidarın emrinde taraflı bir yargı yaratmak olduğunu öne süren Saruhan, bir ülkede yargı, bağımsız değilse orada hukuk devletinin varlığından söz edilemeyeceğini kaydetti. Yürütmenin, Meclis'in yani yasamanın çoğunluğu içinden çıktığını ifade eden Saruhan, "Yürütmenin, demokratik ve adil olması hukuk sınırları içinde davranması ile olanaklıdır. Hukuku uygulayacak ve yürütmenin etkinliklerinin hukuka uygunluğunu denetleyecek olan yargıçların gelecekleri, iktidarın iki dudağı arasında ise o ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilemez" dedi.
291,148
# YARSAV, Anayasa değişikliği teklifini protestosu etti ## Özet YARSAV Başkanı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Anayasa değişikliği taslağını protesto etti. ## İçerik 03 Mayıs 2010 03:00 T24 -Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan, "Erkler ayrılığı ilkesinin erkler birliğine dönüştürüleceğine ilişkin endişelerimizi, tüm sivil toplum örgütleriyle ve Meclis'te bulunan milletvekillerimizle paylaşmaya çalışıyoruz" dedi. Tarhan ve beraberindeki çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, TBMM Çankaya kapısı yakınlarında toplanarak, Ânayasa değişikliği taslağını protesto etti. Tarhan, burada yaptığı konuşmada, protesto eylemine katılarak destek verdiğini ifade ederek, yapılmak istenen anayasa değişikliğinin 'erkler ayrılığı ilkesine' aykırı olduğunu savundu. Anayasal düzlemin değiştirilmeye çalışıldığını öne süren Tarhan, "Erkler ayrılığı ilkesinin erkler birliğine dönüştürüleceğine ilişkin endişelerimizi tüm sivil toplum örgütleriyle ve Meclis'te bulunan milletvekillerimizle paylaşmaya çalışıyoruz" dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Saruhan da, etkinliğe katılan sivil toplum kuruluşları adına hazırlanan ortak basın açıklamasını okudu. Yapılmak istenen değişiklikteki en önemli konunun hukuk sistemine ilişkin 3 madde olduğunu belirten Saruhan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi'nin oluşumu konusunda yapılacak değişikliklerle bu 2 önemli yargı kurumunun yürütmeye bağımlı hale getirileceğini iddia etti. Değişiklikle yapılmak istenenin iktidarın emrinde taraflı bir yargı yaratmak olduğunu öne süren Saruhan, bir ülkede yargı, bağımsız değilse orada hukuk devletinin varlığından söz edilemeyeceğini kaydetti. Yürütmenin, Meclis'in yani yasamanın çoğunluğu içinden çıktığını ifade eden Saruhan, "Yürütmenin, demokratik ve adil olması hukuk sınırları içinde davranması ile olanaklıdır. Hukuku uygulayacak ve yürütmenin etkinliklerinin hukuka uygunluğunu denetleyecek olan yargıçların gelecekleri, iktidarın iki dudağı arasında ise o ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilemez" dedi.
526471
haber
Fransa'da bir köy, 'faşistlikle suçlanan' kadın şarkıcılara karşı ayaklandı
Fransa'da, sadece maden suyuyla ünlü sakin bir köy, kadınlardan oluşan aşırı sağcı müzik grubu Les Brigandes'ın üyelerinin köye yerleşmesi ardından gruba karşı kampanya başlattı. Grup, şarkılarında sık sık Müslümanları, Yahudileri ve eşcinselleri hedef al
29 Nisan 2018 20:30 Fransa'da, sadece maden suyuyla ünlü sakin bir köy olan La Salvetat-sur-Agout, kadınlardan oluşan aşırı sağcı müzik grubu Les Brigandes'ın üyelerinin köye yerleşmesine karşı ayaklandı. Grup, şarkılarında sık sık Müslümanları, Yahudileri, eşcinselleri, gazetecileri ve Papa Francesco'yu hedef alıyor. İngiliz gazetesinin haberine göre, grup üyeleri 2015'te köye yerleşti ve burada yaklaşık 30 kişilik bir komünle yaşamaya başladı. 1100 kişilik nüfusa sahip köyün sakinleri ise internet üzerinden topladıkları yaklaşık 1500 imza ile grubun köyden ayrılmasını talep ediyor. İmza kampanyasını başlatan Christope Pourpix, kendilerine saldırmakla tehdit ettiğini iddia ettiği gruba karşı dava da açtı. Pourpix Telegraph'a şunları söyledi: "Şarkılarından biri olan 'Ben Faşistim'i söyledikleri zaman Nazi selamı veriyorlar ve ellerinde gitar yerine kalaşnikoflarla görünüyorlar. Bir dükkan açtılar. Burada Nazi kitapçıkları, Jean-Marie Le Pen'in (Ulusal Cephe'nin kurucusu) yazıları ve Kavgam'ı (Hitler'in kitabı) satıyorlar." Yerleşim bölgesinin belediye başkanı Thbault Estadieu ise grubun bir emekli lojmanında ücretsiz konser verdiğini, yereldeki toplum çalışmalarına katıldığını söyledi ve köy sakinlerinden gruba karşı hoşgörülü olmalarını istedi. Telegraph, basının girişimlerine karşın grubun konuyla ilgili açıklama yapmadığını bildirdi. Les Brigandes'ın kadın üyeleri kliplerinde yüzlerinde maskeyle şarkı söylüyorlar. Grubun YouTube'deki videolarının milyonlarca kez izlendiği görülüyor.
136,285
# Fransa'da bir köy, 'faşistlikle suçlanan' kadın şarkıcılara karşı ayaklandı ## Özet Fransa'da, sadece maden suyuyla ünlü sakin bir köy, kadınlardan oluşan aşırı sağcı müzik grubu Les Brigandes'ın üyelerinin köye yerleşmesi ardından gruba karşı kampanya başlattı. Grup, şarkılarında sık sık Müslümanları, Yahudileri ve eşcinselleri hedef al ## İçerik 29 Nisan 2018 20:30 Fransa'da, sadece maden suyuyla ünlü sakin bir köy olan La Salvetat-sur-Agout, kadınlardan oluşan aşırı sağcı müzik grubu Les Brigandes'ın üyelerinin köye yerleşmesine karşı ayaklandı. Grup, şarkılarında sık sık Müslümanları, Yahudileri, eşcinselleri, gazetecileri ve Papa Francesco'yu hedef alıyor. İngiliz gazetesinin haberine göre, grup üyeleri 2015'te köye yerleşti ve burada yaklaşık 30 kişilik bir komünle yaşamaya başladı. 1100 kişilik nüfusa sahip köyün sakinleri ise internet üzerinden topladıkları yaklaşık 1500 imza ile grubun köyden ayrılmasını talep ediyor. İmza kampanyasını başlatan Christope Pourpix, kendilerine saldırmakla tehdit ettiğini iddia ettiği gruba karşı dava da açtı. Pourpix Telegraph'a şunları söyledi: "Şarkılarından biri olan 'Ben Faşistim'i söyledikleri zaman Nazi selamı veriyorlar ve ellerinde gitar yerine kalaşnikoflarla görünüyorlar. Bir dükkan açtılar. Burada Nazi kitapçıkları, Jean-Marie Le Pen'in (Ulusal Cephe'nin kurucusu) yazıları ve Kavgam'ı (Hitler'in kitabı) satıyorlar." Yerleşim bölgesinin belediye başkanı Thbault Estadieu ise grubun bir emekli lojmanında ücretsiz konser verdiğini, yereldeki toplum çalışmalarına katıldığını söyledi ve köy sakinlerinden gruba karşı hoşgörülü olmalarını istedi. Telegraph, basının girişimlerine karşın grubun konuyla ilgili açıklama yapmadığını bildirdi. Les Brigandes'ın kadın üyeleri kliplerinde yüzlerinde maskeyle şarkı söylüyorlar. Grubun YouTube'deki videolarının milyonlarca kez izlendiği görülüyor.
136321
haber
1 Nisan tavsiyeleri
1 Nisan'da kime ne şakası yapacağını düşünenler, dikkat. Şakazede karşınızdaki değil, siz olabilirsiniz.
Örneğin 1987 yılında Bristol'da bir BBC çalışanı radyo haberlerinin sunulduğu stüdyoya helyum gazı sıkarak, sunucunun sesinin perde perde tizleşmesine neden olmuştu. Chris Morris adlı bu elemanın o gün çok kişiyi güldürmüştü ama, aynı gün BBC'deki işinden de oldu. Sonuçta kendine yeni bir kariyer seçen Chris Morris, şu an İngiltere'nin tanınmış komedyenleri arasında. Ama her eşek şakası size şöhretin kapılarını aralayacak diye bir kural yok. Nedir ki, şaka uğruna değil işinden olmak, hapsi göze alanlar bile var. Rus Sanat Kolektifi Voina, şakayı ciddiye alan bir grup. Lakin yaptıkları sanatsal şakaları herkesin anladığı söylenemez. McDonald's çalışanlarının üzerine canlı kediler fırlatmak gibi. Aynı grup, St Petersburg'da Rusya'nın federal güvenlik servisi karargahının tam karşısında yer alan bir açılan köprüye, kaba saba büyük bir penis resmi çizmişti. Her geçen gemide ortadan ikiye kalkan köprü, güvenlik karargahının pencerelerine dikilen bir penis olarak aksediyordu. Polisle şaka olur mu? Voina'nın iki elemanı sonuçta kendilerini hapiste buldu. Fakat St Petersburg vakasından dolayı değil. Bir sokaktaki polis arabalarını ters yüz ettikleri için yargılandılar. Voina, Rusça ''savaş'' demek. Ve bu sanatçı grubu, özgürlüklerini kaybetme pahasına, ciddiyete açtıkları savaştan pes etmiyor. Rus sanatçıların yaptığı kimilerine fazla gelebilir ama, iyi bir şakanın en azından biraz ''sınırları zorlaması'' gerekiyor. İşsiz bir İngiliz olan Karl Power 2001 yılında, Münich karşısında oynayan Manchester United takımının, kısa bir süreliğine, 12'inci adamı oluvermişti. Power, doğru zamanda doğru formayla sahaya sızmış, ve milyonlarca futbolseverin hayalini bir süreliğine de olsa gerçeğe dönüştürmüştü. Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karl Power, şakasının iki yıllık bir planlama sürecinin sonucu olduğunu söyledi. Yani, bazen iyi bir espiri için ter dökmek, sabretmek gerek. Neredeyse 30 yıldır ince ince hesapladığı şakalarıyla medyayı hedefleyen Amerikalı Joey Skaggs, artık bunu iş edinmiş bir kişi. Medya şakası Joey Skaggs, haberin kaynağı üzerinde kafa yormadan, ''müthiş'' bir hikaye gördü mü derhal üzerine atlayan gazetecilere kurduğu tuzaklarla tanınıyor. Ortaya yaydığı uydurma haberlerden biri, gazete ve internet sayfalarında geniş biçimde yer alan ''köpekler için genelev'' haberiydi. Skaggs, gerektiğinde aktörler kiralayarak, detaylı basın bültenleri hazırlayarak, medyanın sansasyon açlığıyla dalga geçiyor. 1 Nisan'da gelenek olduğu üzere İngiliz gazeteleri bu yıl da sayfaları arasına şakadan bir haber koyacak. Ama bazen şakaya gelenin kendileri olduğunu da bilmelerinde fayda var. 1 Nisan ruhunu gereğince yaşamak için, biraz sınırları zorlamanın zararı yok gibi görünüyor ama, yaptığınız şaka sizden başkalarını da güldürsün.
92,331
# 1 Nisan tavsiyeleri ## Özet 1 Nisan'da kime ne şakası yapacağını düşünenler, dikkat. Şakazede karşınızdaki değil, siz olabilirsiniz. ## İçerik Örneğin 1987 yılında Bristol'da bir BBC çalışanı radyo haberlerinin sunulduğu stüdyoya helyum gazı sıkarak, sunucunun sesinin perde perde tizleşmesine neden olmuştu. Chris Morris adlı bu elemanın o gün çok kişiyi güldürmüştü ama, aynı gün BBC'deki işinden de oldu. Sonuçta kendine yeni bir kariyer seçen Chris Morris, şu an İngiltere'nin tanınmış komedyenleri arasında. Ama her eşek şakası size şöhretin kapılarını aralayacak diye bir kural yok. Nedir ki, şaka uğruna değil işinden olmak, hapsi göze alanlar bile var. Rus Sanat Kolektifi Voina, şakayı ciddiye alan bir grup. Lakin yaptıkları sanatsal şakaları herkesin anladığı söylenemez. McDonald's çalışanlarının üzerine canlı kediler fırlatmak gibi. Aynı grup, St Petersburg'da Rusya'nın federal güvenlik servisi karargahının tam karşısında yer alan bir açılan köprüye, kaba saba büyük bir penis resmi çizmişti. Her geçen gemide ortadan ikiye kalkan köprü, güvenlik karargahının pencerelerine dikilen bir penis olarak aksediyordu. Polisle şaka olur mu? Voina'nın iki elemanı sonuçta kendilerini hapiste buldu. Fakat St Petersburg vakasından dolayı değil. Bir sokaktaki polis arabalarını ters yüz ettikleri için yargılandılar. Voina, Rusça ''savaş'' demek. Ve bu sanatçı grubu, özgürlüklerini kaybetme pahasına, ciddiyete açtıkları savaştan pes etmiyor. Rus sanatçıların yaptığı kimilerine fazla gelebilir ama, iyi bir şakanın en azından biraz ''sınırları zorlaması'' gerekiyor. İşsiz bir İngiliz olan Karl Power 2001 yılında, Münich karşısında oynayan Manchester United takımının, kısa bir süreliğine, 12'inci adamı oluvermişti. Power, doğru zamanda doğru formayla sahaya sızmış, ve milyonlarca futbolseverin hayalini bir süreliğine de olsa gerçeğe dönüştürmüştü. Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karl Power, şakasının iki yıllık bir planlama sürecinin sonucu olduğunu söyledi. Yani, bazen iyi bir espiri için ter dökmek, sabretmek gerek. Neredeyse 30 yıldır ince ince hesapladığı şakalarıyla medyayı hedefleyen Amerikalı Joey Skaggs, artık bunu iş edinmiş bir kişi. Medya şakası Joey Skaggs, haberin kaynağı üzerinde kafa yormadan, ''müthiş'' bir hikaye gördü mü derhal üzerine atlayan gazetecilere kurduğu tuzaklarla tanınıyor. Ortaya yaydığı uydurma haberlerden biri, gazete ve internet sayfalarında geniş biçimde yer alan ''köpekler için genelev'' haberiydi. Skaggs, gerektiğinde aktörler kiralayarak, detaylı basın bültenleri hazırlayarak, medyanın sansasyon açlığıyla dalga geçiyor. 1 Nisan'da gelenek olduğu üzere İngiliz gazeteleri bu yıl da sayfaları arasına şakadan bir haber koyacak. Ama bazen şakaya gelenin kendileri olduğunu da bilmelerinde fayda var. 1 Nisan ruhunu gereğince yaşamak için, biraz sınırları zorlamanın zararı yok gibi görünüyor ama, yaptığınız şaka sizden başkalarını da güldürsün.
12059
haber
Birleşmiş Milletler'in pulları çocuklardan
Birleşmiş Milletler Posta İdaresi Uluslararası, Yoksullukla Mücadele Günü anısına çocukların tasarladığı 6 pulluk bir seri ve “Yoksulluğa Son Verebiliriz” temalı
Birleşmiş Milletler Posta İdaresi (UNPA) Uluslararası Yoksullukla Mücadele Günü anısına bütün ülkelerden çocukların tasarladığı 6 puldan oluşan bir seri ve "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı bir hatıra kartı çıkarıyor. 124 ülkeden 12 bin çocuğun katıldığı resim yarışmasının en iyi altı deseni pul dizisi oldu. BM posta idaresinin yayınladığı dizi için yarışan çocuklar "Yoksullukla Mücadelenin İlk On yılı" biterken dünya halklarının daha çok dayanışmasını ve BM'nin mücadeleye yol göstermesini istiyor Birleşmiş Milletler Posta İdaresi (UNPA) Uluslararası Yoksullukla Mücadele Günü anısına bütün ülkelerden çocukların tasarladığı 6 puldan oluşan bir seri ve "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı bir hatıra kartı çıkarıyor. 18 Ekim’de çıkacak olan anı pulları ve kart Birleşmiş Milletler’in (BM) Yoksullukla Mücadele’nin İlk On Yılı"nın bitişini kutlamaya yönelik olarak dünya çapında açtığı çocuklar arası sanat yarışmasında kazananların yapıtlarından oluşuyor. "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı yarışmanın en iyi altı deseni pul serisinde değerendirildi. Yarışmaya yaşları 5 ile 15 arasında değişen 124 ülkeden 12 bin çocuk katıldı. Değerlendirmelerde sanatsal ifadenin yanı sıra tasarımın yarışma konusuna uygunluğu da gözetildi. Çocuklar yapıtlarında yoksullukla mücadelede bütün ülkelerin ve halkların daha çok dayanışmasına duyulan büyük ihtiyacı resmediyor. Çocukların büyük bir bölümü yoksulları güçlendirmenin yolu olarak eğitim ve istihdamı öne çıkartıyor. Birçoğu da BM’nin yoksulluğu yenildiği bir dünyaya giden yolu göstermesinin önemine değiniyor. Desenler Birleşmiş Milletler Sosyal Politika ve Kalkınma Bölümü, Birleşmiş Milletler Kamusal Enformasyon Şubesi, Birleşmiş Milletler Posta İdaresi temsilcilerinin yanı sıra ressamlar ve desinatörlerin de yer aldığı bir jüri tarafından değerlendirildi. Kazananlar, 17 Ekim 2007’de Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nde ilan edilmişti. En iyi altı desenin yanı sıra 20 ayrı desene özel takdir belgesi verilmiş, toplam 50 en iyi desen de 2007’de New York’taki Birleşmiş Milletler Binası’nda sergilenmişti.
101,149
# Birleşmiş Milletler'in pulları çocuklardan ## Özet Birleşmiş Milletler Posta İdaresi Uluslararası, Yoksullukla Mücadele Günü anısına çocukların tasarladığı 6 pulluk bir seri ve “Yoksulluğa Son Verebiliriz” temalı ## İçerik Birleşmiş Milletler Posta İdaresi (UNPA) Uluslararası Yoksullukla Mücadele Günü anısına bütün ülkelerden çocukların tasarladığı 6 puldan oluşan bir seri ve "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı bir hatıra kartı çıkarıyor. 124 ülkeden 12 bin çocuğun katıldığı resim yarışmasının en iyi altı deseni pul dizisi oldu. BM posta idaresinin yayınladığı dizi için yarışan çocuklar "Yoksullukla Mücadelenin İlk On yılı" biterken dünya halklarının daha çok dayanışmasını ve BM'nin mücadeleye yol göstermesini istiyor Birleşmiş Milletler Posta İdaresi (UNPA) Uluslararası Yoksullukla Mücadele Günü anısına bütün ülkelerden çocukların tasarladığı 6 puldan oluşan bir seri ve "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı bir hatıra kartı çıkarıyor. 18 Ekim’de çıkacak olan anı pulları ve kart Birleşmiş Milletler’in (BM) Yoksullukla Mücadele’nin İlk On Yılı"nın bitişini kutlamaya yönelik olarak dünya çapında açtığı çocuklar arası sanat yarışmasında kazananların yapıtlarından oluşuyor. "Yoksulluğa Son Verebiliriz" temalı yarışmanın en iyi altı deseni pul serisinde değerendirildi. Yarışmaya yaşları 5 ile 15 arasında değişen 124 ülkeden 12 bin çocuk katıldı. Değerlendirmelerde sanatsal ifadenin yanı sıra tasarımın yarışma konusuna uygunluğu da gözetildi. Çocuklar yapıtlarında yoksullukla mücadelede bütün ülkelerin ve halkların daha çok dayanışmasına duyulan büyük ihtiyacı resmediyor. Çocukların büyük bir bölümü yoksulları güçlendirmenin yolu olarak eğitim ve istihdamı öne çıkartıyor. Birçoğu da BM’nin yoksulluğu yenildiği bir dünyaya giden yolu göstermesinin önemine değiniyor. Desenler Birleşmiş Milletler Sosyal Politika ve Kalkınma Bölümü, Birleşmiş Milletler Kamusal Enformasyon Şubesi, Birleşmiş Milletler Posta İdaresi temsilcilerinin yanı sıra ressamlar ve desinatörlerin de yer aldığı bir jüri tarafından değerlendirildi. Kazananlar, 17 Ekim 2007’de Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nde ilan edilmişti. En iyi altı desenin yanı sıra 20 ayrı desene özel takdir belgesi verilmiş, toplam 50 en iyi desen de 2007’de New York’taki Birleşmiş Milletler Binası’nda sergilenmişti.
302899
haber
Kadınlar kürtaj kararından dolayı pişman olmuyor
Bir araştırmaya göre; kürtaj kararından pişmanlık duymayan kadınların oranı yüzde 95
Yapılan bir araştırmaya, kürtaj olan kadınların neredeyse hiçbirinin kararından dolayı pişman olmadığını gösterdi. Kürtaj kararından pişmanlık duymayan kadınların oranı yüzde 95. Araştırmanın 670 kadın üzerinde yapıldığı bildiriliyor. Sol Haber Portalı’nın, akademik dergi PLOS ONE'dan derlediği haberde; kürtaj olan kadınların yüzde 40'ı maddi kaygıları sebep gösterirken, yüzde 36'sının da çocuk doğurmak için doğru zamanda hamile kalmadıklarını düşündükleri için kürtaj oldukları belirtiliyor. Kadınların yüzde 26'sı kararı nispeten kolay aldıklarını belirtirken, yüzde 53'ü de kararın kendileri için zor olduğunu belirtiyor. Pişmanlığın hem kısa sürede hem de üç yılı aşkın sürelerde çok düşük olduğu görülüyor.
125,096
# Kadınlar kürtaj kararından dolayı pişman olmuyor ## Özet Bir araştırmaya göre; kürtaj kararından pişmanlık duymayan kadınların oranı yüzde 95 ## İçerik Yapılan bir araştırmaya, kürtaj olan kadınların neredeyse hiçbirinin kararından dolayı pişman olmadığını gösterdi. Kürtaj kararından pişmanlık duymayan kadınların oranı yüzde 95. Araştırmanın 670 kadın üzerinde yapıldığı bildiriliyor. Sol Haber Portalı’nın, akademik dergi PLOS ONE'dan derlediği haberde; kürtaj olan kadınların yüzde 40'ı maddi kaygıları sebep gösterirken, yüzde 36'sının da çocuk doğurmak için doğru zamanda hamile kalmadıklarını düşündükleri için kürtaj oldukları belirtiliyor. Kadınların yüzde 26'sı kararı nispeten kolay aldıklarını belirtirken, yüzde 53'ü de kararın kendileri için zor olduğunu belirtiyor. Pişmanlığın hem kısa sürede hem de üç yılı aşkın sürelerde çok düşük olduğu görülüyor.
592276
haber
- İstanbul'da terör operasyonu: 22 gözaltı
*Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ve Gün Matbaacılığa yönelik düzenlenen operasyonda 22 kişi gözaltına alındı
28 Mart 2018 19:20 . *Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi TMSF'ye devredilerek kayyum atandı. Haber: Çağatay KENARLI-İSTANBUL DHA İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ve Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerinin Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ve Gün Matbaacılığa yönelik düzenlediği operasyonda 22 kişi gözaltına alındı. TEM ekipleri, sabah saatlerinde terör örgütü PKK'nın basın yayın faaliyetleri içinde olduğu iddia edilen matbaaya operasyon düzenledi. Matbaa sahibi, çalışan ve yöneticilerine yönelik İstanbul'da 9 ilçede ve Diyarbakır'da sabah saatlerinde eşzamanlı yapılan operasyonda 21 kişi gözaltına alındı. Yapılan aramalarda 1 tabanca, 2 şarjör ile çok sayıda örgütsel dergi, kitap ve dijital materyaller ele geçirildi. GAZETEYE KAYYUM ATANDI Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri ise Gün Matbaacılıkta basılan Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne giderek gazetenin TMSF'ye devredildiğini ve kayyum atandığını bildirdi. Polis ekipleri gazetenin imtiyaz sahibi İhsan Yaşar'ı gözaltına aldı. Polis ekipleri gazetenin Beyoğlu'da bulunan binasında arama yaptı. OPERASYON POLİS KAMERASINDA Şüphelilere düzenlenen operasyon polis kamerası tarafından görüntülendi. Görüntülerde özel harekat polislerinin evlere girmesi, evlerde yapılan arama ile bir silahın bulunması ve bazı kişilerin gözaltına alınması yer alıyor.
284,364
# - İstanbul'da terör operasyonu: 22 gözaltı ## Özet *Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ve Gün Matbaacılığa yönelik düzenlenen operasyonda 22 kişi gözaltına alındı ## İçerik 28 Mart 2018 19:20 . *Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi TMSF'ye devredilerek kayyum atandı. Haber: Çağatay KENARLI-İSTANBUL DHA İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ve Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerinin Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ve Gün Matbaacılığa yönelik düzenlediği operasyonda 22 kişi gözaltına alındı. TEM ekipleri, sabah saatlerinde terör örgütü PKK'nın basın yayın faaliyetleri içinde olduğu iddia edilen matbaaya operasyon düzenledi. Matbaa sahibi, çalışan ve yöneticilerine yönelik İstanbul'da 9 ilçede ve Diyarbakır'da sabah saatlerinde eşzamanlı yapılan operasyonda 21 kişi gözaltına alındı. Yapılan aramalarda 1 tabanca, 2 şarjör ile çok sayıda örgütsel dergi, kitap ve dijital materyaller ele geçirildi. GAZETEYE KAYYUM ATANDI Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri ise Gün Matbaacılıkta basılan Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne giderek gazetenin TMSF'ye devredildiğini ve kayyum atandığını bildirdi. Polis ekipleri gazetenin imtiyaz sahibi İhsan Yaşar'ı gözaltına aldı. Polis ekipleri gazetenin Beyoğlu'da bulunan binasında arama yaptı. OPERASYON POLİS KAMERASINDA Şüphelilere düzenlenen operasyon polis kamerası tarafından görüntülendi. Görüntülerde özel harekat polislerinin evlere girmesi, evlerde yapılan arama ile bir silahın bulunması ve bazı kişilerin gözaltına alınması yer alıyor.
643820
haber
Putin: Rusya AB'yi bölmeyi amaçlamıyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Avrupa Birliği'ni bölmeye çalışmadığını söyledi. Neredeyse bir yıldır yapacağı ilk Batı Avrupa gezisi olacak Avusturya ziyareti öncesi konuşan Putin, Avusturya'da yayın yapan ORF Radyosu'na açıklamasında "bir
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Avrupa Birliği'ni bölmeye çalışmadığını söyledi. Neredeyse bir yıldır yapacağı ilk Batı Avrupa gezisi olacak Avusturya ziyareti öncesi konuşan Putin, Avusturya'da yayın yapan ORF Radyosu'na açıklamasında "birleşik ve müreffeh" bir AB istediklerini söyledi. Rus lider ayrıca AB'nin ülkesinin en önemli ticari ve ekonomik ortağ olduğunu vurguladı. Vladimir Putin, partisi Birleşik Rusya ve Avusturyalı aşırı sağcı Özgürlük Partisi arasındaki ilişkinin de önemli olmadığını vurguladı. Putin bugün Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, Başbakan Sebastian Kurz ve iş dünyası liderleriyle görüşecek. Vladimir Putin radyoda yaptığı açıklamada "AB'nin göbeğinde çok risk ve sorun oldukça, bu bizim için de sorun demek. AB'yle işbirliğini inşa etmeliyiz. AB'de hiçbir şeyi veya hiç kimseyi bölme gibi bir amacımız yok" dedi. Kırım'ın 2014'te ilhak edilmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçılara verdiği destek nedeniyle AB'nin Rusya'ya koyduğu ambargoların da görüşmelerde ele alınması bekleniyor. Rusya-AB ilişkileri Ukrayna'daki müdahalesi, Suriye savaşındaki rolü ve İngiltere'de Rus eski çifte casus Sergey Skripal ve kızının İngiltere'de zehirlenmesi nedeniyle gergin. İngiltere hükümeti Rusya'yı suikast girişiminin arkasında olmakla suçluyor. Moskova ise bu iddiayı reddediyor. Avusturya'nın koalisyon hükümeti, olayın ardından Rusya'daki büyükelçisini geri çekmeyen birkaç AB hükümetinden biriydi. Koalisyonu oluşturan partilerden Özgürlük Partisi'nin lideri Heinz-Christian Strache Rusya'ya yönelik ambargoların kaldırılması çağrısında bulunmuştu. Başbakan Kurz'a Rusya'nın Avusturyalı aşırı sağcı partilerle ilişkisi sorulduğunda ülkesinin "biriyle siyasi işbirliği yapmaya pragmatik açıdan karar vereceğini" söylemişti. Kurz "Açıkça bizimle çalışmak istediğini söyleyen herkesle çalışmayı deneriz" demişti.
236,872
# Putin: Rusya AB'yi bölmeyi amaçlamıyor ## Özet Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Avrupa Birliği'ni bölmeye çalışmadığını söyledi. Neredeyse bir yıldır yapacağı ilk Batı Avrupa gezisi olacak Avusturya ziyareti öncesi konuşan Putin, Avusturya'da yayın yapan ORF Radyosu'na açıklamasında "bir ## İçerik Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Avrupa Birliği'ni bölmeye çalışmadığını söyledi. Neredeyse bir yıldır yapacağı ilk Batı Avrupa gezisi olacak Avusturya ziyareti öncesi konuşan Putin, Avusturya'da yayın yapan ORF Radyosu'na açıklamasında "birleşik ve müreffeh" bir AB istediklerini söyledi. Rus lider ayrıca AB'nin ülkesinin en önemli ticari ve ekonomik ortağ olduğunu vurguladı. Vladimir Putin, partisi Birleşik Rusya ve Avusturyalı aşırı sağcı Özgürlük Partisi arasındaki ilişkinin de önemli olmadığını vurguladı. Putin bugün Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, Başbakan Sebastian Kurz ve iş dünyası liderleriyle görüşecek. Vladimir Putin radyoda yaptığı açıklamada "AB'nin göbeğinde çok risk ve sorun oldukça, bu bizim için de sorun demek. AB'yle işbirliğini inşa etmeliyiz. AB'de hiçbir şeyi veya hiç kimseyi bölme gibi bir amacımız yok" dedi. Kırım'ın 2014'te ilhak edilmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçılara verdiği destek nedeniyle AB'nin Rusya'ya koyduğu ambargoların da görüşmelerde ele alınması bekleniyor. Rusya-AB ilişkileri Ukrayna'daki müdahalesi, Suriye savaşındaki rolü ve İngiltere'de Rus eski çifte casus Sergey Skripal ve kızının İngiltere'de zehirlenmesi nedeniyle gergin. İngiltere hükümeti Rusya'yı suikast girişiminin arkasında olmakla suçluyor. Moskova ise bu iddiayı reddediyor. Avusturya'nın koalisyon hükümeti, olayın ardından Rusya'daki büyükelçisini geri çekmeyen birkaç AB hükümetinden biriydi. Koalisyonu oluşturan partilerden Özgürlük Partisi'nin lideri Heinz-Christian Strache Rusya'ya yönelik ambargoların kaldırılması çağrısında bulunmuştu. Başbakan Kurz'a Rusya'nın Avusturyalı aşırı sağcı partilerle ilişkisi sorulduğunda ülkesinin "biriyle siyasi işbirliği yapmaya pragmatik açıdan karar vereceğini" söylemişti. Kurz "Açıkça bizimle çalışmak istediğini söyleyen herkesle çalışmayı deneriz" demişti.
644960
haber
Taciz iddiasıyla tabancayla vurulan kişi öldü
Ömer KOÇ/KAHRAMANMARAŞ, (DHA)- KAHRAMANMARAŞ'ta dün Kadir I
06 Haziran 2018 17:23 .'nın (46), kızını taciz ettiği iddiasıyla lokantada çekiçle vurup, tabancayla ateş ederek yaraladığı Tamer Çetin (36), tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Olay anı güvenlik kamerasına yansıdı. Olay, dün öğle saatlerinde İsmetpaşa Mahallesi Egemenlik Caddesi'ndeki bir lokantanın ikinci katında meydana geldi. Tamer Çetin, iddiaya göre Kadir I.'nın kızını telefonla ve sosyal medya hesaplarından taciz etti. Genç kızın olumsuz yanıt verdiği Çetin, iddiaya göre baba Kadir I. ve bazı yakınlarına da mesaj attı. Duruma öfkelenen Kadir I., İstanbul'da yaşayan ve zaman zaman Kahramanmaraş'a gelen Tamer Çetin'i aradı ve lokantada olduğunu öğrenince yanına gitti. KAMERALARA YANSIDI Kadir I., burada yemek yiyen Tamer Çetin'in ayaklarına doğru ruhsatlı tabanca ile peş peşe ateş etmeye başladı. İş yerinin güvenlik kameralarının da kaydettiği olayda Çetin, sandalyeden yere düştü. Kadır I., daha sonra, yanındaki çekiçle Tamer Çetin'e vurmaya başladı. Bu sırada olayı duyan vatandaşlar Tamer Ç.'yi linç etmek istedi. Bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Polisler, vatandaşları güçlükle sakinleştirirken, Tamer Ç., ambulansla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüldü. Tamer Çetin, acil serviste doktorların çabalarına rağmen kurtarılamadı. Olayın ardından gözaltına alınan Kadir I., polisteki sorgusunda Tamer Çetin'i kızını taciz ettiği için öldürdüğünü söyledi. Sorgulaması tamamlanan şüpheli, öğle saatlerinde adliyeye sevk edildi.
297,266
# Taciz iddiasıyla tabancayla vurulan kişi öldü ## Özet Ömer KOÇ/KAHRAMANMARAŞ, (DHA)- KAHRAMANMARAŞ'ta dün Kadir I ## İçerik 06 Haziran 2018 17:23 .'nın (46), kızını taciz ettiği iddiasıyla lokantada çekiçle vurup, tabancayla ateş ederek yaraladığı Tamer Çetin (36), tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Olay anı güvenlik kamerasına yansıdı. Olay, dün öğle saatlerinde İsmetpaşa Mahallesi Egemenlik Caddesi'ndeki bir lokantanın ikinci katında meydana geldi. Tamer Çetin, iddiaya göre Kadir I.'nın kızını telefonla ve sosyal medya hesaplarından taciz etti. Genç kızın olumsuz yanıt verdiği Çetin, iddiaya göre baba Kadir I. ve bazı yakınlarına da mesaj attı. Duruma öfkelenen Kadir I., İstanbul'da yaşayan ve zaman zaman Kahramanmaraş'a gelen Tamer Çetin'i aradı ve lokantada olduğunu öğrenince yanına gitti. KAMERALARA YANSIDI Kadir I., burada yemek yiyen Tamer Çetin'in ayaklarına doğru ruhsatlı tabanca ile peş peşe ateş etmeye başladı. İş yerinin güvenlik kameralarının da kaydettiği olayda Çetin, sandalyeden yere düştü. Kadır I., daha sonra, yanındaki çekiçle Tamer Çetin'e vurmaya başladı. Bu sırada olayı duyan vatandaşlar Tamer Ç.'yi linç etmek istedi. Bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Polisler, vatandaşları güçlükle sakinleştirirken, Tamer Ç., ambulansla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüldü. Tamer Çetin, acil serviste doktorların çabalarına rağmen kurtarılamadı. Olayın ardından gözaltına alınan Kadir I., polisteki sorgusunda Tamer Çetin'i kızını taciz ettiği için öldürdüğünü söyledi. Sorgulaması tamamlanan şüpheli, öğle saatlerinde adliyeye sevk edildi.
452982
haber
DİSK: İşçilerin olmayacağı ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağız
İstanbul, 29 Eylül (DHA) - Türkiye'de "grevler, basın açıklamaları ve diğer sendikal faaliyetler"in OHAL gerekçesiyle engellendiğine dikkat çeken DİSK, "Uluslararası işçi hareketinin bir parçası olarak DİSK, bölgedeki 51 ülkenin sendikalarıyla birlikte ta
29 Eylül 2017 20:55 vır alarak ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağını" açıkladı. DİSK'ten yapılan açıklamada, İstanbul'da toplanan DİSK Başkanlar Kurulu'nun, Türkiye'de çalışma yaşamına ilişkin gelişmeleri ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Avrupa Bölge Toplantısı'na ilişkin ayrıntıları değerlendirdiği belirtelerek, şu açıklama yapıldı: "Bilindiği gibi Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) 2-5 Ekim 2017 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenmesi planlanan ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmama kararı almıştır. "ITUC'un bu konuda yaptığı çağrı, bölgedeki sendikalar arasında geniş yankı bulmuş, 51 ülkeden sendikaların büyük bir bölümü toplantıya katılmayacağını açıklamıştır. "Hükümetler, ILO ve diğer Birleşmiş Milletler kurumları şimdi şu soruyla karşı karşıyadır: İşçi haklarının olmadığı bir yerde ve işçilerin katılmadığı toplantılarda çalışma hayatının sorunları tartışılabilir mi? "ITUC ve ETUC yıllardır Türkiye'deki işçi hakların geliştirilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ifade özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğü ilkesinin güvence altına alınması için faaliyetler yürütmektedir. "Yakın dönemde, 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından Türkiye'ye iki kez üst düzey heyet gönderen uluslararası sendikal örgütler, bu ziyaretler sonucunda Türkiye'deki üyeleri DİSK, Türk-İş, Hak-İş ve KESK'in ortaklaşa imzaladığı bildiriler yayımlamıştır. "ITUC ve ETUC, gerek Çalışma Bakanı ve AKP Grup Başkan Vekili düzeyinde gerçekleşen görüşmelerde gerekse yayımladıkları sayısız raporda Türkiye'deki işçilerin durumuna ilişkin kaygılarını ve taleplerini ilgililere iletmiştir. "Ancak uluslararası sendikalar hareketin taleplerine ilişkin olarak ne ILO ne de hükümet nezdinde yapıcı adımlar atılmamıştır. "DİSK, söz konusu toplantının Türkiye'deki işçilerin sorunlarının çözümüne vesile olacağına inancıyla toplantının İstanbul'da düzenlenebilmesi için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. "ILO ve ITUC ile gerçekleştirdiğimiz temaslarda İstanbul toplantıya ev sahipliği yapması fikrini ısrarla savunduk. "Ancak mevcut sorunlar çözülmediği gibi her gün yeni hak ihlalleri yaşanmakta ve üyelerimize yönelik baskılar artmaktadır. "Ayrıca, toplantı programında üyelerimizin ve diğer işçilerin taleplerini dile getirebileceğimiz gündemler yer almamaktadır. "OHAL döneminde, yaklaşık 120 bin kamu çalışanının sorgusuz sualsiz ihraç edilmiş ve kayyum atanan belediyeler başta olmak üzere binlerce işçi işten çıkartılmıştır. "Sendika üyesi işçiler, kamu emekçileri, gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçiler hukuksuz şekilde tutuklu bulunmaktadır. "Grevler, basın açıklamaları ve diğer sendikal faaliyetler OHAL gerekçesiyle engellenmektedir. "Bu koşullar altında uluslararası işçi hareketinin bir parçası olarak DİSK, bölgedeki 51 ülkenin sendikalarıyla birlikte tavır alarak ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacaktır. "Bütün dünya işçilerinin gözü kulağı Türkiye'dedir. "Türkiye hükümeti bir an önce, işçiler için insanca çalışma koşullarının güvencesi anlamına gelen ILO sözleşmelerini uygulamalıdır. "Hükümet, bu ayıptan kurtulmak için hukuksuz şekilde işten çıkartılan işçi ve kamu emekçilerinin işe iadesi için adım atmalıdır. "Artık bir savaş boyutuna varan iş cinayetlerini durdurmak için gerekli işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri alınmalıdır. "Kayıt dışı çalışma, taşeronluk ve kiralık işçilik gibi güvencesiz çalışma biçimleri engellenmelidir. "Grev, örgütlenme ve toplu sözleşme hakları başta olmak üzere temel işçi hakları yasalar ve uygulamalar düzeyinde hayata geçirilmelidir. "DİSK olarak, Türk-İş, Hak-İş ve KESK ile birlikte imzaladığımız ortak bildiriler ışığında ve ITUC çağrısı kapsamında ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz."
89,180
# DİSK: İşçilerin olmayacağı ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağız ## Özet İstanbul, 29 Eylül (DHA) - Türkiye'de "grevler, basın açıklamaları ve diğer sendikal faaliyetler"in OHAL gerekçesiyle engellendiğine dikkat çeken DİSK, "Uluslararası işçi hareketinin bir parçası olarak DİSK, bölgedeki 51 ülkenin sendikalarıyla birlikte ta ## İçerik 29 Eylül 2017 20:55 vır alarak ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağını" açıkladı. DİSK'ten yapılan açıklamada, İstanbul'da toplanan DİSK Başkanlar Kurulu'nun, Türkiye'de çalışma yaşamına ilişkin gelişmeleri ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Avrupa Bölge Toplantısı'na ilişkin ayrıntıları değerlendirdiği belirtelerek, şu açıklama yapıldı: "Bilindiği gibi Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) 2-5 Ekim 2017 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenmesi planlanan ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmama kararı almıştır. "ITUC'un bu konuda yaptığı çağrı, bölgedeki sendikalar arasında geniş yankı bulmuş, 51 ülkeden sendikaların büyük bir bölümü toplantıya katılmayacağını açıklamıştır. "Hükümetler, ILO ve diğer Birleşmiş Milletler kurumları şimdi şu soruyla karşı karşıyadır: İşçi haklarının olmadığı bir yerde ve işçilerin katılmadığı toplantılarda çalışma hayatının sorunları tartışılabilir mi? "ITUC ve ETUC yıllardır Türkiye'deki işçi hakların geliştirilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ifade özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğü ilkesinin güvence altına alınması için faaliyetler yürütmektedir. "Yakın dönemde, 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından Türkiye'ye iki kez üst düzey heyet gönderen uluslararası sendikal örgütler, bu ziyaretler sonucunda Türkiye'deki üyeleri DİSK, Türk-İş, Hak-İş ve KESK'in ortaklaşa imzaladığı bildiriler yayımlamıştır. "ITUC ve ETUC, gerek Çalışma Bakanı ve AKP Grup Başkan Vekili düzeyinde gerçekleşen görüşmelerde gerekse yayımladıkları sayısız raporda Türkiye'deki işçilerin durumuna ilişkin kaygılarını ve taleplerini ilgililere iletmiştir. "Ancak uluslararası sendikalar hareketin taleplerine ilişkin olarak ne ILO ne de hükümet nezdinde yapıcı adımlar atılmamıştır. "DİSK, söz konusu toplantının Türkiye'deki işçilerin sorunlarının çözümüne vesile olacağına inancıyla toplantının İstanbul'da düzenlenebilmesi için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. "ILO ve ITUC ile gerçekleştirdiğimiz temaslarda İstanbul toplantıya ev sahipliği yapması fikrini ısrarla savunduk. "Ancak mevcut sorunlar çözülmediği gibi her gün yeni hak ihlalleri yaşanmakta ve üyelerimize yönelik baskılar artmaktadır. "Ayrıca, toplantı programında üyelerimizin ve diğer işçilerin taleplerini dile getirebileceğimiz gündemler yer almamaktadır. "OHAL döneminde, yaklaşık 120 bin kamu çalışanının sorgusuz sualsiz ihraç edilmiş ve kayyum atanan belediyeler başta olmak üzere binlerce işçi işten çıkartılmıştır. "Sendika üyesi işçiler, kamu emekçileri, gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçiler hukuksuz şekilde tutuklu bulunmaktadır. "Grevler, basın açıklamaları ve diğer sendikal faaliyetler OHAL gerekçesiyle engellenmektedir. "Bu koşullar altında uluslararası işçi hareketinin bir parçası olarak DİSK, bölgedeki 51 ülkenin sendikalarıyla birlikte tavır alarak ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacaktır. "Bütün dünya işçilerinin gözü kulağı Türkiye'dedir. "Türkiye hükümeti bir an önce, işçiler için insanca çalışma koşullarının güvencesi anlamına gelen ILO sözleşmelerini uygulamalıdır. "Hükümet, bu ayıptan kurtulmak için hukuksuz şekilde işten çıkartılan işçi ve kamu emekçilerinin işe iadesi için adım atmalıdır. "Artık bir savaş boyutuna varan iş cinayetlerini durdurmak için gerekli işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri alınmalıdır. "Kayıt dışı çalışma, taşeronluk ve kiralık işçilik gibi güvencesiz çalışma biçimleri engellenmelidir. "Grev, örgütlenme ve toplu sözleşme hakları başta olmak üzere temel işçi hakları yasalar ve uygulamalar düzeyinde hayata geçirilmelidir. "DİSK olarak, Türk-İş, Hak-İş ve KESK ile birlikte imzaladığımız ortak bildiriler ışığında ve ITUC çağrısı kapsamında ILO Avrupa Bölge Toplantısı'na katılmayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz."
708556
haber
Nefes almakta zorlanan yavru caretta, tedaviye alındı
Ali GÜNDOĞAN/FETHİYE (Muğla), (DHA)- MUĞLA'nın Fethiye ilçesinde teknecilerin deniz yüzeyinde nefes almakta güçlük çekerken bulduğu yavru caretta caretta için sahil güvenlik ekipleri seferber oldu
Göcek Mahallesi'nde dün saat 16.30 sıralarında tekne kaptanları, Sahil Güvenlik'i arayarak bir deniz kaplumbağasının yüzeyde çırpındığı bilgisi verildi. Bunun üzerine ekipler, bölgeye sevk edildi. Yavru caretta caretta Sahil Güvenlik botuna alınarak, Göcek Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı'na getirildi. Ekipler, süreç sırasında DEKAMER Başkanı Prof. Dr. Yakup Kaska'yı da aradı. DEKAMER görevlileri, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na gelerek, nefes almakta zorlanan yavru deniz kaplumbağasına ilk müdahaleyi yaptı. Deniz kaplumbağası, tedavisinin devamı için DEKAMER'e götürüldü.
45,370
# Nefes almakta zorlanan yavru caretta, tedaviye alındı ## Özet Ali GÜNDOĞAN/FETHİYE (Muğla), (DHA)- MUĞLA'nın Fethiye ilçesinde teknecilerin deniz yüzeyinde nefes almakta güçlük çekerken bulduğu yavru caretta caretta için sahil güvenlik ekipleri seferber oldu ## İçerik Göcek Mahallesi'nde dün saat 16.30 sıralarında tekne kaptanları, Sahil Güvenlik'i arayarak bir deniz kaplumbağasının yüzeyde çırpındığı bilgisi verildi. Bunun üzerine ekipler, bölgeye sevk edildi. Yavru caretta caretta Sahil Güvenlik botuna alınarak, Göcek Sahil Güvenlik Bot Komutanlığı'na getirildi. Ekipler, süreç sırasında DEKAMER Başkanı Prof. Dr. Yakup Kaska'yı da aradı. DEKAMER görevlileri, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na gelerek, nefes almakta zorlanan yavru deniz kaplumbağasına ilk müdahaleyi yaptı. Deniz kaplumbağası, tedavisinin devamı için DEKAMER'e götürüldü.
108499
haber
Giysi diyetiyle 'ne giyeceğim' derdine son
Doğuş Holding Strateji Bölüm Başkanı Özlem Denizmen, yoğun iş temposuna ayak uydurmak için gardrobunu diyete soktu.
Kadınların evden çıkmadan önce ne giyeceğine karar vermek için harcadığı zamanın toplamı, bir araştırmaya göre, hayat boyunca 286 günü buluyor. Sabahları kılık kıyafete harcanan zamanın kadınların hayatından 286 tam günü çaldığını öğrenen Doğuş Holding Strateji Bölüm Başkanı Özlem Denizmen, çareyi ‘kıyafet diyeti’ne girmekte bulmuş. ABD’den Dubai’ye tüm dünyada iş kadınları arasında hızla yayılan bu diyet, her ay belli sayıda kıyafet giymeye dayanıyor. Denizmen’in mönüsünde ise sadece 6 kıyafet var. Diyete başlamadan önce modacı Gamze Saracoğlu’na danışan Denizmen, "Daha çok tayyör, beyaz gömlek, siyah pantalon ve etekten oluşan mönüler yaptık. Bu diyette aksesuar ve ayakkabı tüketimi ise sınırsız. Aylık kıyafet sayım ise 6 ya da altı!" diyor. Projesini Beyaz Saray’a taşıdı Denizmen ‘Bir ayda altı kıyafetle yetinebiliyor musunuz?’ sorusunu ise, "Araştırmalar gösteriyor ki, ne kadar alsak da yine giyecek birşey bulunmuyor. Bu araştırmalara katılanlar görüyormuş ki, bir ay boyunca altı kıyafet giydiğinizi bırakın iş yerindeki arkadaşlarınızı, eşiniz bile fark etmiyor. Benim eşim de farketmedi!" diyor. Geçen nisan ayında televizyonda ‘Para Durumu’ programını yapmaya başlayan Denizmen, Türkiye’de bireysel para yönetimi, finansal okur yazarlığı artırmaya dönük sosyal girişim projesini televizyona taşıdı. Denizmen geçen yıl, ABD Başkanı Barack Obama’nın daveti ile Beyaz Saray’daki Girişimcilik Zirvesi’ne de katılıp projesini tanıttı. Şahenk’in dikkatini faksla çekti Artık Dünya Girişimciler Platformu’nun üyesi olan Denizmen, sunum yaparken Obama’nın, "Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan 2011 Girişimcilik Zirvesi’nin Türkiye’de yapılmasını istiyor. Önümüzdeki yıl projelerinizi orada sunacaksınız" sözlerini hiç unutmuyor. ABD’nin ünlü üniversiteleri Cornell, MIT, Stanford, Harvard’da okumuş olan Özlem Denizmen, Merill Lynch’de çalışırken gönderdiği bir faksla Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in dikkatini çekmeyi başardı. Denizmen, geçen 15 yılda da Doğuş Holding’in Strateji Bölüm Başkanlığı ve Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Üyeliğine kadar yükseldi. Türkiye, Özlem Denizmen’i birkaç hafta önce CNBC-e’deki Para Durumu adlı programında ekrana kaplumbağa ve tavşanla çıkınca tanıdı. Üç çocuk annesi Denizmen hazırlayıp sunduğu programda izleyicilerine günlük hayata dair ekonomik tavsiyelerde bulunuyor. Telefonla bağlanan izleyicilere, bazen kredi kartı borcununun nasıl kapatılabileceğini anlatıyor, bazen bütçelerini aşmayı yasaklıyor. Üniversitelerde öğrencilere para yönetimiyle ilgili seminerler veren Denizmen’e, birlikte gittiğimiz Trakya Üniversitesi’nde "Evlenme teklifi aldım, evet demeli miyim?", "Köfteci mi açsam, kapta mısır mı satsam?" soruları da soruldu. Patronu ve üç aylık bebeğiyle uçtu Şu anda Doğuş Holding’in halka arz çalışmalarını da yürüten Özlem Denizmen beş yıl önce Garanti Bankası’nın ortaklık görüşmeleri için Singapur’a üç aylık oğlu ile birlikte gitmiş. Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in, "Ciddi olamazsın ama galiba ciddisin, peki o halde" sözü üzerine annesi ve oğlunu da yanına alıp uçağa binen Denizmen satış görüşmelerine katılmış. Denizmen, ‘Çocuk ve kariyeri bir arada götürmek mümkün mü?’ sorusuna, "İkisini de istiyorsanız başka seçeneğiniz yok. Gerisi Ferit Bey gibi anlayışlı bir patrona kalıyor. Kadınlardan çocuk sahibi olduklarında beklentilerin azalmadığı bir grupta çalışmanın yararını gördüm. Ferit Bey hayatta babalık rolünü önemseyen ve çalışanlarına da bu konularda anlayışlı davranan çok demokrat bir patrondur. Bu anlamda çok şanslıyım" diyor.
136,598
# Giysi diyetiyle 'ne giyeceğim' derdine son ## Özet Doğuş Holding Strateji Bölüm Başkanı Özlem Denizmen, yoğun iş temposuna ayak uydurmak için gardrobunu diyete soktu. ## İçerik Kadınların evden çıkmadan önce ne giyeceğine karar vermek için harcadığı zamanın toplamı, bir araştırmaya göre, hayat boyunca 286 günü buluyor. Sabahları kılık kıyafete harcanan zamanın kadınların hayatından 286 tam günü çaldığını öğrenen Doğuş Holding Strateji Bölüm Başkanı Özlem Denizmen, çareyi ‘kıyafet diyeti’ne girmekte bulmuş. ABD’den Dubai’ye tüm dünyada iş kadınları arasında hızla yayılan bu diyet, her ay belli sayıda kıyafet giymeye dayanıyor. Denizmen’in mönüsünde ise sadece 6 kıyafet var. Diyete başlamadan önce modacı Gamze Saracoğlu’na danışan Denizmen, "Daha çok tayyör, beyaz gömlek, siyah pantalon ve etekten oluşan mönüler yaptık. Bu diyette aksesuar ve ayakkabı tüketimi ise sınırsız. Aylık kıyafet sayım ise 6 ya da altı!" diyor. Projesini Beyaz Saray’a taşıdı Denizmen ‘Bir ayda altı kıyafetle yetinebiliyor musunuz?’ sorusunu ise, "Araştırmalar gösteriyor ki, ne kadar alsak da yine giyecek birşey bulunmuyor. Bu araştırmalara katılanlar görüyormuş ki, bir ay boyunca altı kıyafet giydiğinizi bırakın iş yerindeki arkadaşlarınızı, eşiniz bile fark etmiyor. Benim eşim de farketmedi!" diyor. Geçen nisan ayında televizyonda ‘Para Durumu’ programını yapmaya başlayan Denizmen, Türkiye’de bireysel para yönetimi, finansal okur yazarlığı artırmaya dönük sosyal girişim projesini televizyona taşıdı. Denizmen geçen yıl, ABD Başkanı Barack Obama’nın daveti ile Beyaz Saray’daki Girişimcilik Zirvesi’ne de katılıp projesini tanıttı. Şahenk’in dikkatini faksla çekti Artık Dünya Girişimciler Platformu’nun üyesi olan Denizmen, sunum yaparken Obama’nın, "Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan 2011 Girişimcilik Zirvesi’nin Türkiye’de yapılmasını istiyor. Önümüzdeki yıl projelerinizi orada sunacaksınız" sözlerini hiç unutmuyor. ABD’nin ünlü üniversiteleri Cornell, MIT, Stanford, Harvard’da okumuş olan Özlem Denizmen, Merill Lynch’de çalışırken gönderdiği bir faksla Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in dikkatini çekmeyi başardı. Denizmen, geçen 15 yılda da Doğuş Holding’in Strateji Bölüm Başkanlığı ve Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Üyeliğine kadar yükseldi. Türkiye, Özlem Denizmen’i birkaç hafta önce CNBC-e’deki Para Durumu adlı programında ekrana kaplumbağa ve tavşanla çıkınca tanıdı. Üç çocuk annesi Denizmen hazırlayıp sunduğu programda izleyicilerine günlük hayata dair ekonomik tavsiyelerde bulunuyor. Telefonla bağlanan izleyicilere, bazen kredi kartı borcununun nasıl kapatılabileceğini anlatıyor, bazen bütçelerini aşmayı yasaklıyor. Üniversitelerde öğrencilere para yönetimiyle ilgili seminerler veren Denizmen’e, birlikte gittiğimiz Trakya Üniversitesi’nde "Evlenme teklifi aldım, evet demeli miyim?", "Köfteci mi açsam, kapta mısır mı satsam?" soruları da soruldu. Patronu ve üç aylık bebeğiyle uçtu Şu anda Doğuş Holding’in halka arz çalışmalarını da yürüten Özlem Denizmen beş yıl önce Garanti Bankası’nın ortaklık görüşmeleri için Singapur’a üç aylık oğlu ile birlikte gitmiş. Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in, "Ciddi olamazsın ama galiba ciddisin, peki o halde" sözü üzerine annesi ve oğlunu da yanına alıp uçağa binen Denizmen satış görüşmelerine katılmış. Denizmen, ‘Çocuk ve kariyeri bir arada götürmek mümkün mü?’ sorusuna, "İkisini de istiyorsanız başka seçeneğiniz yok. Gerisi Ferit Bey gibi anlayışlı bir patrona kalıyor. Kadınlardan çocuk sahibi olduklarında beklentilerin azalmadığı bir grupta çalışmanın yararını gördüm. Ferit Bey hayatta babalık rolünü önemseyen ve çalışanlarına da bu konularda anlayışlı davranan çok demokrat bir patrondur. Bu anlamda çok şanslıyım" diyor.
1076090
haber
Lübnan Meclisi, yeni cumhurbaşkanını 8. oturumda da seçemedi
Hiçbir aday cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli 3'te 2'lik çoğunluğu sağlayamadı
Lübnan’da 14. cumhurbaşkanını seçmek için Mecliste düzenlenen sekizinci oturumda da hiçbir aday yeterli oyu alamadı. Lübnan Meclisi'nde, 31 Ekim’de görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın yerine gelecek ismi seçmek için düzenlenen toplantıya 128 milletvekilinden 111'i katıldı. Seçimde adaylardan Mişel Muavvad 37, İsam Halife 4, Ziyad Barud 2, Bişara Ebu Yunus 1, Bedri Zahır 1 oy alırken, 66 oy geçersiz sayıldı. Buna göre hiçbir aday cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli 3'te 2'lik çoğunluğu sağlayamadı. Meclis Başkanı Nebih Berri, oturumdan sonra yaptığı açıklamada, yeni cumhurbaşkanı seçimi için 9. oturumun 8 Aralık'ta gerçekleştirileceğini söyledi. Lübnan Meclisi, yeni cumhurbaşkanını seçmek için ilk oturumunu 29 Eylül’de yapmış, daha sonraki oturumlarda da adaylardan hiçbiri yeterli oyu alamamıştı. Eski Cumhurbaşkanı Avn da 31 Ekim 2016’da Mecliste düzenlenen 46’ncı oturumun sonunda seçilebilmişti.
3,695
# Lübnan Meclisi, yeni cumhurbaşkanını 8. oturumda da seçemedi ## Özet Hiçbir aday cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli 3'te 2'lik çoğunluğu sağlayamadı ## İçerik Lübnan’da 14. cumhurbaşkanını seçmek için Mecliste düzenlenen sekizinci oturumda da hiçbir aday yeterli oyu alamadı. Lübnan Meclisi'nde, 31 Ekim’de görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın yerine gelecek ismi seçmek için düzenlenen toplantıya 128 milletvekilinden 111'i katıldı. Seçimde adaylardan Mişel Muavvad 37, İsam Halife 4, Ziyad Barud 2, Bişara Ebu Yunus 1, Bedri Zahır 1 oy alırken, 66 oy geçersiz sayıldı. Buna göre hiçbir aday cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli 3'te 2'lik çoğunluğu sağlayamadı. Meclis Başkanı Nebih Berri, oturumdan sonra yaptığı açıklamada, yeni cumhurbaşkanı seçimi için 9. oturumun 8 Aralık'ta gerçekleştirileceğini söyledi. Lübnan Meclisi, yeni cumhurbaşkanını seçmek için ilk oturumunu 29 Eylül’de yapmış, daha sonraki oturumlarda da adaylardan hiçbiri yeterli oyu alamamıştı. Eski Cumhurbaşkanı Avn da 31 Ekim 2016’da Mecliste düzenlenen 46’ncı oturumun sonunda seçilebilmişti.
590261
haber
4- Kayseri'de otomobil, ambulansa çarptı: 6 ölü, 2 yaralı
Olcay DÜZGÜN/KAYSERİ, (DHA) - KAYSERİ'de, başka bir otomobilin sıkıştırması sonucu sürücüsü şerit ihlali yapan otomobil, karşı yönden gelen özel ambulansa çarptı
26 Mart 2018 12:40 . Kazada, otomobilde bulunan aynı aileden, 3'ü çocuk 6 kişi öldü, ambulanstaki 2 kişi de yaralandı. Kaza saat 23.30 sıralarında Kayseri Çevre Yolu Nalçik Bulvarı'nda meydana geldi. Malatya'dan Kayseri yönüne giden Mustafa Üzüm yönetimindeki 38 E 4730 plakalı otomobil, iddiaya göre başka bir otomobilin sıkıştırması sonucu kontrolden çıktı. Üzüm'ün şerit ihlali yapmasıyla otomobil, karşı yönden gelen, Malatya'ya cenaze götüren 41 BD 308 plakalı özel ambulansla kafa kafaya çarpıştı. Can pazarının yaşandığı kaza nedeniyle yoldan geçen sürücülerin haber vermesi üzerine olay yerine polis ve çok sayıda ambulans sevk edildi. Sağlık görevlilerinin yaptığı kontrolde, otomobilin sürücüsü Mehmet Üzüm (36), eşi Zehra (29), çocukları Safiye Nur (6) ve Hamza (8) ile yakınları Mustafa Üzüm (29) ve Soner Üzüm'ün (12) yaşamını yitirdiğini belirledi. Ambulans sürücüsü ile sağlık görevlisi ise yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastaneye götürüldü. Kaza nedeniyle karayolu bir süre ulaşıma kapandı. Araçların yoldan çekilmesiyle trafik akışı yaklaşık 1 saat sonra kontrollü olarak sağlandı. Kazayla ilgili soruşturma başlatan polis, görgü tanıklarının ifadesine göre, kazaya yol açtığı iddia edilen son rakam grubu belirlenemeyen 38 KY plakalı beyaz otomobilin peşine düştü.
193,800
# 4- Kayseri'de otomobil, ambulansa çarptı: 6 ölü, 2 yaralı ## Özet Olcay DÜZGÜN/KAYSERİ, (DHA) - KAYSERİ'de, başka bir otomobilin sıkıştırması sonucu sürücüsü şerit ihlali yapan otomobil, karşı yönden gelen özel ambulansa çarptı ## İçerik 26 Mart 2018 12:40 . Kazada, otomobilde bulunan aynı aileden, 3'ü çocuk 6 kişi öldü, ambulanstaki 2 kişi de yaralandı. Kaza saat 23.30 sıralarında Kayseri Çevre Yolu Nalçik Bulvarı'nda meydana geldi. Malatya'dan Kayseri yönüne giden Mustafa Üzüm yönetimindeki 38 E 4730 plakalı otomobil, iddiaya göre başka bir otomobilin sıkıştırması sonucu kontrolden çıktı. Üzüm'ün şerit ihlali yapmasıyla otomobil, karşı yönden gelen, Malatya'ya cenaze götüren 41 BD 308 plakalı özel ambulansla kafa kafaya çarpıştı. Can pazarının yaşandığı kaza nedeniyle yoldan geçen sürücülerin haber vermesi üzerine olay yerine polis ve çok sayıda ambulans sevk edildi. Sağlık görevlilerinin yaptığı kontrolde, otomobilin sürücüsü Mehmet Üzüm (36), eşi Zehra (29), çocukları Safiye Nur (6) ve Hamza (8) ile yakınları Mustafa Üzüm (29) ve Soner Üzüm'ün (12) yaşamını yitirdiğini belirledi. Ambulans sürücüsü ile sağlık görevlisi ise yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastaneye götürüldü. Kaza nedeniyle karayolu bir süre ulaşıma kapandı. Araçların yoldan çekilmesiyle trafik akışı yaklaşık 1 saat sonra kontrollü olarak sağlandı. Kazayla ilgili soruşturma başlatan polis, görgü tanıklarının ifadesine göre, kazaya yol açtığı iddia edilen son rakam grubu belirlenemeyen 38 KY plakalı beyaz otomobilin peşine düştü.
254119
haber
271 hâkim ve savcıya tayin, listede 17 Aralık ve Ergenekon'dan isimler de var
Yeni HSYK kararnamesi kapsamında 271 hâkim ve savcının görev yerleri değiştirildi
23 Mart 2014 14:29 Arzu Yıldız / Ankara Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile yetkili mahkeme ve savcılıkların kapatılmasının ardından kapatılan TMK. 10. maddesiyle yetkili mahkeme ve soruşturma bürolarında çalışan 271 hâkim ve savcıyla ilgili kararname hazırlandı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesinde, TMK kapsamında görev yapan hâkim ve savcıların dışında yapılan yer değişiklikleri de dikkat çekti. Eski CMK 250. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen’in yetkileri geçtiğimiz yıl hazırlanan yaz kararnamesi ile alınmıştı. Bugün (23 Mart 2014) yayınlanan kararname ile Görüşen, Ankara Başsavcıvekilliği görevinden tenzili rütbe ile düz savcılığa alındı ve oİzmir’e atandı. 'Mesleğim savcılık…' İzmir’e görevlendirilmesiyle ilgili T24’e konuşan Görüşen, "Bu mesleği severek yapan bir insanım. Mesleğim savcılık, makam mevki önemli değil. Onlar gelir, geçer. Hayırlısı olsun, ne diyelim" demekle yetindi. Görüşen, Ankara’da, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in tartışılan ölümleri ile 12 Eylül, 28 Şubat ve '90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmaları başlatan Başsavcıvekiliydi. KPSS savcısı Ankara'dan Konya'ya 2010 yılında KPSS’de kopya iddialarıyla ilgili soruşturmayı başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Şadan Sakınan da kararname ile yeni göreve atandı. Sakınan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem Kuriş’in Antalya’ya tenzil-i rütbe ile gönderilmesinin ardından yeni gelen Başsavcı Fethi Şimşek tarafından pasif göreve alınmıştı. Sakınan bu noktadaki görev yerinin değişmesine ilişkin bir talepte bulunmamıştı. Başsavcıvekili olarak Konya’ya atanan Sakınan, "Nerede görev yaptığımızın önemi yok. Ancak görev yerimizin değişmesine ilişkin talebimiz bulunmuyordu" dedi. Ergenekon hâkimlerine yeni görev Kararname kapsamında Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda görev alan Mehmet Ekinci Çağlayan Adliyesi'ndeki görevinden alınarak Bakırköy’e atandı. Ergenekon, Poyrazköy gibi davalarda görev alan 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan Mehmet Karababa da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki görevinden Küçükçekmece hâkimliği görevine getirildi. Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi müyelerinden Hüsnü Çalmuk da Kocaeli’ne tayin edildi. İzmir'deki askeri casusluk soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç Eskişehir’e, MİT-KCK dosyası olarak bilinen 7 Şubat ve Selam Terör Örgütü soruşturmasını yürüten Adem Özcan da Afyonkarahisar’a atandı. 17 Aralık savcısı Celal Kara Afyon’a atandı 17 Aralık soruşturmasının başında bulunan savcı Celal Kara da kararname kapsamında Afyonkarahisar’a gönderildi. Başbakan'a atfedilen ses kaydında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a "Bu savcı kalsın" dediği İstanbul Cumhuriyet Savcısı İdris Kurt ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili oldu. Kararname ile Ali Efendi Peksak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki görevinden alınarak Kocaeli’ye, İstanbul hâkimi Kazım Kahyaoğlu da Sakarya'ya hâkim olarak atandı. Alanya hâkimi Eray Temizkan Cizre Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görevlendirildi. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan Ahmet-Serap Aydın çifti de Aydın’a gönderildi. Mavi Marmara soruşturmasına bakan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci de Başsavcıvekili oldu. Kilis Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çiçekli de Erzurum Başsavcılığı görevine getirilirken Çorlu Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Karakuş Ankara’ya düz savcı olarak atandı.
279,318
# 271 hâkim ve savcıya tayin, listede 17 Aralık ve Ergenekon'dan isimler de var ## Özet Yeni HSYK kararnamesi kapsamında 271 hâkim ve savcının görev yerleri değiştirildi ## İçerik 23 Mart 2014 14:29 Arzu Yıldız / Ankara Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile yetkili mahkeme ve savcılıkların kapatılmasının ardından kapatılan TMK. 10. maddesiyle yetkili mahkeme ve soruşturma bürolarında çalışan 271 hâkim ve savcıyla ilgili kararname hazırlandı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesinde, TMK kapsamında görev yapan hâkim ve savcıların dışında yapılan yer değişiklikleri de dikkat çekti. Eski CMK 250. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen’in yetkileri geçtiğimiz yıl hazırlanan yaz kararnamesi ile alınmıştı. Bugün (23 Mart 2014) yayınlanan kararname ile Görüşen, Ankara Başsavcıvekilliği görevinden tenzili rütbe ile düz savcılığa alındı ve oİzmir’e atandı. 'Mesleğim savcılık…' İzmir’e görevlendirilmesiyle ilgili T24’e konuşan Görüşen, "Bu mesleği severek yapan bir insanım. Mesleğim savcılık, makam mevki önemli değil. Onlar gelir, geçer. Hayırlısı olsun, ne diyelim" demekle yetindi. Görüşen, Ankara’da, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in tartışılan ölümleri ile 12 Eylül, 28 Şubat ve '90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmaları başlatan Başsavcıvekiliydi. KPSS savcısı Ankara'dan Konya'ya 2010 yılında KPSS’de kopya iddialarıyla ilgili soruşturmayı başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Şadan Sakınan da kararname ile yeni göreve atandı. Sakınan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem Kuriş’in Antalya’ya tenzil-i rütbe ile gönderilmesinin ardından yeni gelen Başsavcı Fethi Şimşek tarafından pasif göreve alınmıştı. Sakınan bu noktadaki görev yerinin değişmesine ilişkin bir talepte bulunmamıştı. Başsavcıvekili olarak Konya’ya atanan Sakınan, "Nerede görev yaptığımızın önemi yok. Ancak görev yerimizin değişmesine ilişkin talebimiz bulunmuyordu" dedi. Ergenekon hâkimlerine yeni görev Kararname kapsamında Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda görev alan Mehmet Ekinci Çağlayan Adliyesi'ndeki görevinden alınarak Bakırköy’e atandı. Ergenekon, Poyrazköy gibi davalarda görev alan 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan Mehmet Karababa da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki görevinden Küçükçekmece hâkimliği görevine getirildi. Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi müyelerinden Hüsnü Çalmuk da Kocaeli’ne tayin edildi. İzmir'deki askeri casusluk soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç Eskişehir’e, MİT-KCK dosyası olarak bilinen 7 Şubat ve Selam Terör Örgütü soruşturmasını yürüten Adem Özcan da Afyonkarahisar’a atandı. 17 Aralık savcısı Celal Kara Afyon’a atandı 17 Aralık soruşturmasının başında bulunan savcı Celal Kara da kararname kapsamında Afyonkarahisar’a gönderildi. Başbakan'a atfedilen ses kaydında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a "Bu savcı kalsın" dediği İstanbul Cumhuriyet Savcısı İdris Kurt ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili oldu. Kararname ile Ali Efendi Peksak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki görevinden alınarak Kocaeli’ye, İstanbul hâkimi Kazım Kahyaoğlu da Sakarya'ya hâkim olarak atandı. Alanya hâkimi Eray Temizkan Cizre Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görevlendirildi. Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan Ahmet-Serap Aydın çifti de Aydın’a gönderildi. Mavi Marmara soruşturmasına bakan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci de Başsavcıvekili oldu. Kilis Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çiçekli de Erzurum Başsavcılığı görevine getirilirken Çorlu Cumhuriyet Başsavcısı Ercan Karakuş Ankara’ya düz savcı olarak atandı.
803564
haber
FATİH'TEKİ YANGINDA 1 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Haber-Kamera: Hüseyin COŞKUN - Murat SOLAK / İSTANBUL,(DHA) Fatih'te sabaha karşı bir iş hanında çıkan yangında can pazarı yaşandı
20 Ocak 2019 11:18 . Mahsur kalan 2 işçi kurtarılırken, yangını söndüren itfaiye ekipleri bir işçinin ise cansız bedenine ulaştı. Polis, yangının çıkış sebebini araştırıyor. Fatih, Süleymaniye Mahallesi, Dökmeciler Hamamı Sokağı'nda işçilerin ikamet ettiği öğrenilen bir iş hanında saat 06.00 sıralarında çıkan yangın büyük paniğe neden oldu. 4 katlı binanın giriş katındaki atölyede henüz bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında adeta can pazarı yaşandı. Süleymaniye Camii ve Medresesi başta olmak üzere birçok tarihi yapının bulunduğu bölgede, yangından yükselen dumanlar gökyüzünü kapladı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, içeride mahsur kalan 2 işçiyi kurtardı. Polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi aldı, Sağlık ekipleri ise dumandan etkilenen işçilere ilk müdahaleyi ambulansta yaptı. Yoğun çalışmalar sonucu kontrol altına alınan yangının ardından yangının merkezi olan atölyede inceleme yapan itfaiye ekipleri içeride bir cesetle karşılaştı. Çaydanlık atölyesi olarak kullanıldığı belirtilen iş yerinin Yaşar Çakıcı isimli yaşlı bir kişiye ait olduğu ve yaşlı adamın bu atölyede yaşadığı öğrenildi. Yangın sırasında içeride bulunan işçilerden Hacı Karagülle, iş hanında yaşayan yaklaşık 10 işçi olduğunu, yangının merkezi olan atölyede bir işçinin bulunduğunu ve yangından kurtulamadığını ifade etti. Yangında ulaşılan cesedin kimlik bilgileri hakkındaki kesin bilgiler otopsi incelemesinin ardından belirlenecek. Polis, yangının çıkış sebebini araştırıyor. Görüntü dökümü: ------------------ - Olay yeri - Mahsur kalan işçiler ve işçilerin kurtarılması - İtfaiyenin çalışmaları - Genel ve detay görüntüler 20.01.2019 - 07.35 Haber Kodu : 190120010
64,823
# FATİH'TEKİ YANGINDA 1 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ ## Özet Haber-Kamera: Hüseyin COŞKUN - Murat SOLAK / İSTANBUL,(DHA) Fatih'te sabaha karşı bir iş hanında çıkan yangında can pazarı yaşandı ## İçerik 20 Ocak 2019 11:18 . Mahsur kalan 2 işçi kurtarılırken, yangını söndüren itfaiye ekipleri bir işçinin ise cansız bedenine ulaştı. Polis, yangının çıkış sebebini araştırıyor. Fatih, Süleymaniye Mahallesi, Dökmeciler Hamamı Sokağı'nda işçilerin ikamet ettiği öğrenilen bir iş hanında saat 06.00 sıralarında çıkan yangın büyük paniğe neden oldu. 4 katlı binanın giriş katındaki atölyede henüz bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında adeta can pazarı yaşandı. Süleymaniye Camii ve Medresesi başta olmak üzere birçok tarihi yapının bulunduğu bölgede, yangından yükselen dumanlar gökyüzünü kapladı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, içeride mahsur kalan 2 işçiyi kurtardı. Polis ekipleri çevrede güvenlik önlemi aldı, Sağlık ekipleri ise dumandan etkilenen işçilere ilk müdahaleyi ambulansta yaptı. Yoğun çalışmalar sonucu kontrol altına alınan yangının ardından yangının merkezi olan atölyede inceleme yapan itfaiye ekipleri içeride bir cesetle karşılaştı. Çaydanlık atölyesi olarak kullanıldığı belirtilen iş yerinin Yaşar Çakıcı isimli yaşlı bir kişiye ait olduğu ve yaşlı adamın bu atölyede yaşadığı öğrenildi. Yangın sırasında içeride bulunan işçilerden Hacı Karagülle, iş hanında yaşayan yaklaşık 10 işçi olduğunu, yangının merkezi olan atölyede bir işçinin bulunduğunu ve yangından kurtulamadığını ifade etti. Yangında ulaşılan cesedin kimlik bilgileri hakkındaki kesin bilgiler otopsi incelemesinin ardından belirlenecek. Polis, yangının çıkış sebebini araştırıyor. Görüntü dökümü: ------------------ - Olay yeri - Mahsur kalan işçiler ve işçilerin kurtarılması - İtfaiyenin çalışmaları - Genel ve detay görüntüler 20.01.2019 - 07.35 Haber Kodu : 190120010
215684
haber
Prens Guillaume ile Kontes Stephanie evlendi
Prens Guillaume ile Kontes Stephanie, kıyılan resmi nikahın ardından yapılan kilise töreniyle dünya evine girdi
Lüksemburg Veliaht Prensi Guillaume ile Belçika Kontesi Stephanie de Lannoy, Notre Damme Katedrali'nde düzenlenen törenle evlendi. Tören dolayısıyla birbiri ardına atılan havai fişekler izleyicilerin yanı sıra dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kraliyet aileleri mensuplarını da sokaklara çekti. Törene, Japonya Veliaht Prensi Naruhito, İsveç ve Danimarka kraliyet ailelerine mensup çiftler, İngitere Kraliçesi Elizabeth'in en küçük oğlu Prens Edward ile eşi Sophie'nin de aralarında bulunduğu dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kraliyet ailesi mensupları katıldı. Uluslararası ilişkiler eğitimi alan Prens Guillaume, 900 askerden oluşan Lüksemburg ordusunda yarbay olarak görev yapıyor. Prens Guillamume, Nepal'in aralarında bulunduğu bazı ülkelere yaptığı insani yardım amaçlı gezileriyle tanınıyor.
118,124
# Prens Guillaume ile Kontes Stephanie evlendi ## Özet Prens Guillaume ile Kontes Stephanie, kıyılan resmi nikahın ardından yapılan kilise töreniyle dünya evine girdi ## İçerik Lüksemburg Veliaht Prensi Guillaume ile Belçika Kontesi Stephanie de Lannoy, Notre Damme Katedrali'nde düzenlenen törenle evlendi. Tören dolayısıyla birbiri ardına atılan havai fişekler izleyicilerin yanı sıra dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kraliyet aileleri mensuplarını da sokaklara çekti. Törene, Japonya Veliaht Prensi Naruhito, İsveç ve Danimarka kraliyet ailelerine mensup çiftler, İngitere Kraliçesi Elizabeth'in en küçük oğlu Prens Edward ile eşi Sophie'nin de aralarında bulunduğu dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen kraliyet ailesi mensupları katıldı. Uluslararası ilişkiler eğitimi alan Prens Guillaume, 900 askerden oluşan Lüksemburg ordusunda yarbay olarak görev yapıyor. Prens Guillamume, Nepal'in aralarında bulunduğu bazı ülkelere yaptığı insani yardım amaçlı gezileriyle tanınıyor.
778162
haber
Die Welt: Trump meydanı Batı düşmanlarına bırakıyor
ABD Başkanı Donald Trump'ın askeri birlikleri Suriye'den çekme kararının yol açabileceği sonuçlar Alman gazetelerinin öncelikli yorum konusunu oluşturuyor.
21 Aralık 2018 12:11 Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) Başkan Trump'ın Amerikan birliklerini Suriye'den çekme kararına gösterilen tepkileri konu aldığı yorumunda Başkan'ın kimseye danışmadan böyle bir karar almasını eleştiriyor: "Bir yandan Trump ani Suriye kararının ‘sürpriz' olduğunu söyleyenlere kızmasına haklı nedenler gösterilebilir. Çünkü Trump, meydanı İran, Rusya, Türkiye, cihatçılar ve Esad rejimine bırakacağı gerekçesiyle yapılan uyarıları dikkate alarak kararını ertelemiş olmasına rağmen Suriye'den çekileceklerini daha seçim kampanyası sırasında söylemişti. Diğer taraftan ise Dışişleri'nden Savunma Bakanlığı'na kadar Washington yönetiminden farklı açıklamaların geldiği de gözden kaçmıyor. Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı John Bolton da son İranlı ülkeyi terk edene kadar Suriye'de kalacaklarını söylüyor. ABD'nin ortakları, Başkan Trump'ın bakanlarına kulak asmadığını bir kez daha tecrübe etmiş oldular." Süddeutsche Zeitung Trump'ın güvenlik politikasının NATO müttefiklerini zor durumda bıraktığına dikkat çekiyor: "Trump başkanlık koltuğunda oturduğu müddetçe ABD açık farkla askeri bakımdan en güçlü ama aynı zamanda da en az güvenilir müttefik olarak kalacaktır. Dolayısıyla NATO'nun Avrupa kanadı olağanüstü gayretle güçlendirilmeli, Avrupa Birliği'nin dış politikadaki ağırlığı da arttırılmalıdır. Bütün bunlar muazzam kaynak ama ondan fazla da siyasi irade gerektirecektir. Ama her ikisinin de yeterince mevcut olmadığını görüyoruz. Korku iyi bir kılavuz olamaz ama korkusuzluğun akılsızcası daha tehlikelidir." Die Welt gazetesinin yorumunda Trump'ın Suriye'den çekilme kararının Batı düşmanlarına davetiye çıkarmak anlamına geldiği belirtiliyor: "Kararın vereceği zarar Suriye ile sınırlı kalmayacaktır. Yıllarca desteklediği Kürtleri bir anda gözden çıkaran ABD'ye artık güvenilebilir mi? ABD hangi barışın garantörü olabilir? Hangi saldırganı caydırabilir? Trump'ın Suriye'den çekilme kararı, bu aceminin irade ve dikkatini toplama zaafından yararlanmak isteyen Batının bütün düşmanlarına meydanı bırakmak anlamına gelir. Putin ve İran muhtemelen yeni provokasyonların hazırlığı içindedir. İsrail kendini savunabilir. Avrupa'nın durumu ise daha kritik görünüyor. İktidarı palavracı popülistlere vermenin ne kadar tehlikeli olduğu hiç bu kadar bariz bir şekilde kendini göstermemişti." Stuttgarter Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle: "ABD Başkanı artık Ortadoğu'nun polisi olmak istemiyor. Kararını eleştiren çevresindeki kişilere gönderdiği mesajda ‘artık başkaları savaşsın' ifadesini kullandı. Böylece Başkan ABD'nin huzursuzluk bölgesindeki stratejik itibarı açısından doğacak olumsuz sonuçları göze almış oluyor. Şimdiye kadar yüksek kayıplar vererek terör milisi IŞİD ile mücadelenin omurgasını oluşturan Kürtler ihanete uğradıklarını düşünüyorlar. Trump'ın favori düşmanı İran ise durumdan memnun. Suriye'nin savaş sonrası düzeninin şekillendirilmesinde meydan Rusya, İran ve Türkiye'ye kaldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adeta sevinircesine Trump'ın kararından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Trump'ın kararı yüzünden IŞİD'in hesaplanamaz bir tehlike olarak varlığını sürdüreceği de unutulmamalıdır."
93,531
# Die Welt: Trump meydanı Batı düşmanlarına bırakıyor ## Özet ABD Başkanı Donald Trump'ın askeri birlikleri Suriye'den çekme kararının yol açabileceği sonuçlar Alman gazetelerinin öncelikli yorum konusunu oluşturuyor. ## İçerik 21 Aralık 2018 12:11 Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) Başkan Trump'ın Amerikan birliklerini Suriye'den çekme kararına gösterilen tepkileri konu aldığı yorumunda Başkan'ın kimseye danışmadan böyle bir karar almasını eleştiriyor: "Bir yandan Trump ani Suriye kararının ‘sürpriz' olduğunu söyleyenlere kızmasına haklı nedenler gösterilebilir. Çünkü Trump, meydanı İran, Rusya, Türkiye, cihatçılar ve Esad rejimine bırakacağı gerekçesiyle yapılan uyarıları dikkate alarak kararını ertelemiş olmasına rağmen Suriye'den çekileceklerini daha seçim kampanyası sırasında söylemişti. Diğer taraftan ise Dışişleri'nden Savunma Bakanlığı'na kadar Washington yönetiminden farklı açıklamaların geldiği de gözden kaçmıyor. Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı John Bolton da son İranlı ülkeyi terk edene kadar Suriye'de kalacaklarını söylüyor. ABD'nin ortakları, Başkan Trump'ın bakanlarına kulak asmadığını bir kez daha tecrübe etmiş oldular." Süddeutsche Zeitung Trump'ın güvenlik politikasının NATO müttefiklerini zor durumda bıraktığına dikkat çekiyor: "Trump başkanlık koltuğunda oturduğu müddetçe ABD açık farkla askeri bakımdan en güçlü ama aynı zamanda da en az güvenilir müttefik olarak kalacaktır. Dolayısıyla NATO'nun Avrupa kanadı olağanüstü gayretle güçlendirilmeli, Avrupa Birliği'nin dış politikadaki ağırlığı da arttırılmalıdır. Bütün bunlar muazzam kaynak ama ondan fazla da siyasi irade gerektirecektir. Ama her ikisinin de yeterince mevcut olmadığını görüyoruz. Korku iyi bir kılavuz olamaz ama korkusuzluğun akılsızcası daha tehlikelidir." Die Welt gazetesinin yorumunda Trump'ın Suriye'den çekilme kararının Batı düşmanlarına davetiye çıkarmak anlamına geldiği belirtiliyor: "Kararın vereceği zarar Suriye ile sınırlı kalmayacaktır. Yıllarca desteklediği Kürtleri bir anda gözden çıkaran ABD'ye artık güvenilebilir mi? ABD hangi barışın garantörü olabilir? Hangi saldırganı caydırabilir? Trump'ın Suriye'den çekilme kararı, bu aceminin irade ve dikkatini toplama zaafından yararlanmak isteyen Batının bütün düşmanlarına meydanı bırakmak anlamına gelir. Putin ve İran muhtemelen yeni provokasyonların hazırlığı içindedir. İsrail kendini savunabilir. Avrupa'nın durumu ise daha kritik görünüyor. İktidarı palavracı popülistlere vermenin ne kadar tehlikeli olduğu hiç bu kadar bariz bir şekilde kendini göstermemişti." Stuttgarter Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle: "ABD Başkanı artık Ortadoğu'nun polisi olmak istemiyor. Kararını eleştiren çevresindeki kişilere gönderdiği mesajda ‘artık başkaları savaşsın' ifadesini kullandı. Böylece Başkan ABD'nin huzursuzluk bölgesindeki stratejik itibarı açısından doğacak olumsuz sonuçları göze almış oluyor. Şimdiye kadar yüksek kayıplar vererek terör milisi IŞİD ile mücadelenin omurgasını oluşturan Kürtler ihanete uğradıklarını düşünüyorlar. Trump'ın favori düşmanı İran ise durumdan memnun. Suriye'nin savaş sonrası düzeninin şekillendirilmesinde meydan Rusya, İran ve Türkiye'ye kaldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adeta sevinircesine Trump'ın kararından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Trump'ın kararı yüzünden IŞİD'in hesaplanamaz bir tehlike olarak varlığını sürdüreceği de unutulmamalıdır."
427547
haber
SULTANGAZİ'DE EN GÜZEL KURBANLIK YARIŞMASI DÜZENLENDİ
Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi
Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi 27 Ağustos 2017 18:20 Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen yarışmaya 20 büyükbaş kurbanlık hayvan katıldı. Sultangazi'deki kurban satış ve kesim alanında düzenlenen yarışmaya katılan kurbanlık hayvanlar sahipleri tarafından süslenerek serilen turkuaz renkli halı üzerinde sahipleri tarafından yürütülerek jürinin beğenisine sunuldu. 900 kilo ile 1 ton ağırlığında olan kurbanlık hayvanların halı üzerinde yürütülmesi sahiplerine zor anlar yaşattı. DERECEYE GİRENLERE ÖDÜLÜNÜ BELEDİYE BAŞKANI ALTUNAY VERDİ Yarışmada birinciliği, geçen senenin de ikincisi olan Murat Küspü'nün 1 ton ağırlığında simental cinsi ?Ağrı Dağı ismini verdiği danası kazandı. Dereceye girenlere altın ödülünü Sultangazi Belediye Başkanı Cahit Altunay verdi. BİRİNCİ OLAN HAYVAN SAHİBİ KENDİMİZE BAKMADIK ONA BAKTIK Birincilik ödülünü kazanan hayvan sahibi Murat Küspü hayvanı iyi beslediğini dile getirerek, ?Kendimize bakmadık ona baktık. Şampiyonluğu aldık dedi. Küspü, dananın fiyatının ise 22 bin TL olduğunu söyledi.
160,290
# SULTANGAZİ'DE EN GÜZEL KURBANLIK YARIŞMASI DÜZENLENDİ ## Özet Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi ## İçerik Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi 27 Ağustos 2017 18:20 Haber-Kamera Ümit TÜRK - İstanbul DHA Sultangazi Belediyesi tarafından, daha iyi kurbanlık yetiştirilmesine teşvik amacıyla, En büyük ve en güzel büyükbaş kurbanlık yarışması düzenlendi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen yarışmaya 20 büyükbaş kurbanlık hayvan katıldı. Sultangazi'deki kurban satış ve kesim alanında düzenlenen yarışmaya katılan kurbanlık hayvanlar sahipleri tarafından süslenerek serilen turkuaz renkli halı üzerinde sahipleri tarafından yürütülerek jürinin beğenisine sunuldu. 900 kilo ile 1 ton ağırlığında olan kurbanlık hayvanların halı üzerinde yürütülmesi sahiplerine zor anlar yaşattı. DERECEYE GİRENLERE ÖDÜLÜNÜ BELEDİYE BAŞKANI ALTUNAY VERDİ Yarışmada birinciliği, geçen senenin de ikincisi olan Murat Küspü'nün 1 ton ağırlığında simental cinsi ?Ağrı Dağı ismini verdiği danası kazandı. Dereceye girenlere altın ödülünü Sultangazi Belediye Başkanı Cahit Altunay verdi. BİRİNCİ OLAN HAYVAN SAHİBİ KENDİMİZE BAKMADIK ONA BAKTIK Birincilik ödülünü kazanan hayvan sahibi Murat Küspü hayvanı iyi beslediğini dile getirerek, ?Kendimize bakmadık ona baktık. Şampiyonluğu aldık dedi. Küspü, dananın fiyatının ise 22 bin TL olduğunu söyledi.
172716
haber
Facebook alkol bağımlılığı konusunda ipucu verebiliyor ANKARA
Facebook alkol bağımlılığı konusunda ipucu verebiliyor ANKARA (A.A)
- - 04.10.2011 - Üniversite öğrencilerinin facebook üzerindeki fotoğraflarının, öğrencilerin alkol bağımlılığı riski konusunda ipuçları ortaya koyabileceği açıklandı. ABD'de yapılan bir araştırma, sosyal paylaşım sitesinde sarhoş halleri ile ilgili fotoğraf ya da mesajları olan öğrencilerin, daha fazla alkol bağımlılığı riski altında olduğunu gösterdi. Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde yapılan ve Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten uzmanlar, bu tür sitelerde bulunan fotoğraf ve mesajların aslında klinik durumlar için öngörü niteliğinde olduğunu söyledi. Araştırmacılar ayrıca, facebook sayfalarının okullara alkolle ilgili sorun yaşayan öğrencilerin değerlendirilmesi konusunda da yardımcı olabileceğini belirtti ancak özel hayat ve etik davranma konusundaki endişelerin bunu biraz zorlaştırabileceğini ifade etti. Uzmanlar, facebook gibi sitelerde bulunanların "gerçek hayatta" olup bitenlerle ilişkili olduğunu belirtiyor. Araştırmada, herkese açık profili bulunan 224 öğrencinin mesaj ve resimleri incelendi. İncelenen profillerin üçte ikisinde alkol kullanımıyla ilgili bir mesaj ya da fotoğraf bulunmadı. Kalan profillerde ise, sosyal ve sorun yaratmayacak alkol kullanımını gösteren mesaj ve resimlerin yanında, sarhoş araba kullanan öğrencilerin resimlerine bile rastlandı. Araştırmacılar daha sonra tüm öğrencilere 10 soruluk bir tarama testi uyguladı. Facebook sayfasında aşırı alkollü halleri görünen her 10 öğrencinin yaklaşık 6'sının alkol bağımlılığı ve diğer alkolle bağlantılı riskler taşıdığı belirlendi.
43,174
# Facebook alkol bağımlılığı konusunda ipucu verebiliyor ANKARA ## Özet Facebook alkol bağımlılığı konusunda ipucu verebiliyor ANKARA (A.A) ## İçerik - - 04.10.2011 - Üniversite öğrencilerinin facebook üzerindeki fotoğraflarının, öğrencilerin alkol bağımlılığı riski konusunda ipuçları ortaya koyabileceği açıklandı. ABD'de yapılan bir araştırma, sosyal paylaşım sitesinde sarhoş halleri ile ilgili fotoğraf ya da mesajları olan öğrencilerin, daha fazla alkol bağımlılığı riski altında olduğunu gösterdi. Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde yapılan ve Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten uzmanlar, bu tür sitelerde bulunan fotoğraf ve mesajların aslında klinik durumlar için öngörü niteliğinde olduğunu söyledi. Araştırmacılar ayrıca, facebook sayfalarının okullara alkolle ilgili sorun yaşayan öğrencilerin değerlendirilmesi konusunda da yardımcı olabileceğini belirtti ancak özel hayat ve etik davranma konusundaki endişelerin bunu biraz zorlaştırabileceğini ifade etti. Uzmanlar, facebook gibi sitelerde bulunanların "gerçek hayatta" olup bitenlerle ilişkili olduğunu belirtiyor. Araştırmada, herkese açık profili bulunan 224 öğrencinin mesaj ve resimleri incelendi. İncelenen profillerin üçte ikisinde alkol kullanımıyla ilgili bir mesaj ya da fotoğraf bulunmadı. Kalan profillerde ise, sosyal ve sorun yaratmayacak alkol kullanımını gösteren mesaj ve resimlerin yanında, sarhoş araba kullanan öğrencilerin resimlerine bile rastlandı. Araştırmacılar daha sonra tüm öğrencilere 10 soruluk bir tarama testi uyguladı. Facebook sayfasında aşırı alkollü halleri görünen her 10 öğrencinin yaklaşık 6'sının alkol bağımlılığı ve diğer alkolle bağlantılı riskler taşıdığı belirlendi.
691166
haber
Telef olan kedinin yavrularına, öğretmen sahip çıktı
Mehmet AKIN/ELMALI (Antalya), (DHA)- ANTALYA'nın Elmalı ilçesinde aracın çarpması sonucu telef olan kedinin bir haftalık yavrularına, öğretmen Ramazan Özen (41) sahip çıktı
02 Eylül 2018 15:54 . Özen, "Gözleri açılmamış 2 minik yavru annesiz kaldı. Bu yavruları taze inek sütüyle beslemeye çalışıyoruz" dedi. Elmalı ilçesi Gökpınar Mahallesi'nde bir hafta önce doğum yapan sokak kedisi 2 gün sonra bir aracın çarpması sonucu telef oldu. Kedinin öldüğünü gören çocuklar, mahallede oturan Osman Nuri Çınar Ortaokulu'nda sosyal bilgiler öğretmeni olarak görev yapan 3 çocuk babası Ramazan Özen'e haber verdi. Telef olan kedinin evlerinin yanındaki yuvasını kontrol eden Ramazan Özen, henüz gözü açılmamış 2 yavru buldu. Hayvanları korumaya alan Ramazan Özen, evine getirerek beslemeye başladı. Ramazan Özen, "Kedimiz doğum yaptıktan 2 gün sonra yoldan geçen bir aracın çarpması sonucu öldü. Daha gözleri açılmamış 2 minik yavru annesiz kaldı. Bu yavru kedilerimizi yaklaşık 5 gündür taze inek sütüyle beslemeye çalışıyoruz. Artık gözleri açılmaya başladı ve hayata daha sıkı tutunmaya başladılar. Minik kediler ailemizin bir parçası oldu. Özellikle çocuklar çok sevdi. Hayvan sevgisi dinimizin, kültürümüzün bir parçasıdır. Hayvanlar, insanların en iyi dostlarındandır. Hayvanlara iyi davranmalıyız, eziyet etmemeliyiz. Son zamanlarda çok sık karşılaştığımız hayvanlara eziyet olaylarını ve bunu yapanları şiddetle kınıyorum" dedi. FOTOĞRAFLI
128,767
# Telef olan kedinin yavrularına, öğretmen sahip çıktı ## Özet Mehmet AKIN/ELMALI (Antalya), (DHA)- ANTALYA'nın Elmalı ilçesinde aracın çarpması sonucu telef olan kedinin bir haftalık yavrularına, öğretmen Ramazan Özen (41) sahip çıktı ## İçerik 02 Eylül 2018 15:54 . Özen, "Gözleri açılmamış 2 minik yavru annesiz kaldı. Bu yavruları taze inek sütüyle beslemeye çalışıyoruz" dedi. Elmalı ilçesi Gökpınar Mahallesi'nde bir hafta önce doğum yapan sokak kedisi 2 gün sonra bir aracın çarpması sonucu telef oldu. Kedinin öldüğünü gören çocuklar, mahallede oturan Osman Nuri Çınar Ortaokulu'nda sosyal bilgiler öğretmeni olarak görev yapan 3 çocuk babası Ramazan Özen'e haber verdi. Telef olan kedinin evlerinin yanındaki yuvasını kontrol eden Ramazan Özen, henüz gözü açılmamış 2 yavru buldu. Hayvanları korumaya alan Ramazan Özen, evine getirerek beslemeye başladı. Ramazan Özen, "Kedimiz doğum yaptıktan 2 gün sonra yoldan geçen bir aracın çarpması sonucu öldü. Daha gözleri açılmamış 2 minik yavru annesiz kaldı. Bu yavru kedilerimizi yaklaşık 5 gündür taze inek sütüyle beslemeye çalışıyoruz. Artık gözleri açılmaya başladı ve hayata daha sıkı tutunmaya başladılar. Minik kediler ailemizin bir parçası oldu. Özellikle çocuklar çok sevdi. Hayvan sevgisi dinimizin, kültürümüzün bir parçasıdır. Hayvanlar, insanların en iyi dostlarındandır. Hayvanlara iyi davranmalıyız, eziyet etmemeliyiz. Son zamanlarda çok sık karşılaştığımız hayvanlara eziyet olaylarını ve bunu yapanları şiddetle kınıyorum" dedi. FOTOĞRAFLI
469221
haber
IKBY Başkan Yardımcısı Resul hakkında tutuklama kararı
Resul hakkındaki karara tepki gösteren Barzani, "Irak yönetiminin Resul gibi diğer mücadeleci kişileri yakalamaya ellerinin ulaşmayacağını" söyledi
20 Ekim 2017 02:17 Irak merkezi yönetimine bağlı birliklere yönelik "işgal güçleri" ifadesini kullanan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkan Yardımcısı Resul hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. IKBY Başkanı Mesut Barzani, Irak yargısının IKBY Başkan Yardımcısı Kosret Resul hakkında çıkardığı tutuklama kararının siyasi olduğunu bildirdi. IKBY’den yapılan açıklamaya göre, Barzani, Bağdat'taki Yüksek Yargı Yönetimi'ne bağlı Risafa İnceleme Mahkemesi'nin Resul hakkında çıkarmış olduğu kararı siyasi olarak nitelendirip, başkentteki hakim zihniyetin bu karar doğrultusunda nasıl davrandığının ortaya çıktığını ifade etti. Açıklamada Barzani, bir halkın barışçıl şekilde ne düşündüğünü dile getirmesiyle toplu cezalandırma ve yakalanmaya maruz kaldığını, böylesi bir zihniyetle yaşamanın mümkün olmadığını kaydetti. Başkent Bağdat'taki yetkililerin karar verme konusunda özgür olduklarını söyleyen Barzani, Resul gibi diğer mücadeleci kişileri yakalamaya ellerinin ulaşmayacağını dile getirdi. Irak yargısı, bugün merkezi yönetime bağlı birliklere yönelik "işgal güçleri" ifadesini kullandığı gerekçesiyle IKBY Başkan Yardımcısı Kosret Resul hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.
285,167
# IKBY Başkan Yardımcısı Resul hakkında tutuklama kararı ## Özet Resul hakkındaki karara tepki gösteren Barzani, "Irak yönetiminin Resul gibi diğer mücadeleci kişileri yakalamaya ellerinin ulaşmayacağını" söyledi ## İçerik 20 Ekim 2017 02:17 Irak merkezi yönetimine bağlı birliklere yönelik "işgal güçleri" ifadesini kullanan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkan Yardımcısı Resul hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. IKBY Başkanı Mesut Barzani, Irak yargısının IKBY Başkan Yardımcısı Kosret Resul hakkında çıkardığı tutuklama kararının siyasi olduğunu bildirdi. IKBY’den yapılan açıklamaya göre, Barzani, Bağdat'taki Yüksek Yargı Yönetimi'ne bağlı Risafa İnceleme Mahkemesi'nin Resul hakkında çıkarmış olduğu kararı siyasi olarak nitelendirip, başkentteki hakim zihniyetin bu karar doğrultusunda nasıl davrandığının ortaya çıktığını ifade etti. Açıklamada Barzani, bir halkın barışçıl şekilde ne düşündüğünü dile getirmesiyle toplu cezalandırma ve yakalanmaya maruz kaldığını, böylesi bir zihniyetle yaşamanın mümkün olmadığını kaydetti. Başkent Bağdat'taki yetkililerin karar verme konusunda özgür olduklarını söyleyen Barzani, Resul gibi diğer mücadeleci kişileri yakalamaya ellerinin ulaşmayacağını dile getirdi. Irak yargısı, bugün merkezi yönetime bağlı birliklere yönelik "işgal güçleri" ifadesini kullandığı gerekçesiyle IKBY Başkan Yardımcısı Kosret Resul hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.
877572
haber
NBA sezonunun kalanı iki şehirde tamamlanabilir
NBA sezonunun kalanı iki şehirde tamamlanabilir
NBA Başkanı Adam Silver, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle ertelenen sezonun iki şehirde oynanacak maçlarla tamamlanabileceğini söyledi Silver, NBA Oyuncular Birliği Başkanı ve Oklahoma City Thunder'ın yıldızı Chris Paul ile bazı oyuncuların katıldığı video konferansta sezonun geleceğine ilişkin açıklamada bulundu. Sezonu tamamlamayı amaçladıklarını kaydeden Silver, "Hayatlarımızın en zorlu meydan okumasıyla karşı karşıyayız. Maçların seyircisiz oynanması halinde oyuncuları şehir şehir gezdirerek riske atmanın anlamı yok. Başlangıçta maçları bir ya da iki yerde oynatmayı düşünüyoruz. Bu şehirler Orlando ve Las Vegas olabilir." ifadelerini kullandı. Kalan maçların ne zaman oynanacağı konusunda henüz karar vermediklerini ifade eden Silver, "Sahaya dönüş kararını salgının gidişatına göre alacağız. Hazirandan önce bir takvim açıklamamız mümkün değil. Gelecek sezonun başlangıcı ise aralık ayına kadar sarkabilir." yorumunu yaptı. Ayrıca maçlar yeniden başladıktan sonra Covid-19 testleri pozitif çıkan basketbolcular yüzünden sezonu durdurmayı düşünmediklerini aktaran Silver, bunun yerine söz konusu oyuncular ve temas ettikleri kişileri iyileşene kadar izole etmeyi planladıklarını belirtti. NBA karşılaşmaları, Utah Jazz'ın Fransız pivotu Rudy Gobert'in Covid-19 testinin pozitif çıkmasının ardından 12 Mart'ta süresiz askıya alınmıştı.
155,673
# NBA sezonunun kalanı iki şehirde tamamlanabilir ## Özet NBA sezonunun kalanı iki şehirde tamamlanabilir ## İçerik NBA Başkanı Adam Silver, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle ertelenen sezonun iki şehirde oynanacak maçlarla tamamlanabileceğini söyledi Silver, NBA Oyuncular Birliği Başkanı ve Oklahoma City Thunder'ın yıldızı Chris Paul ile bazı oyuncuların katıldığı video konferansta sezonun geleceğine ilişkin açıklamada bulundu. Sezonu tamamlamayı amaçladıklarını kaydeden Silver, "Hayatlarımızın en zorlu meydan okumasıyla karşı karşıyayız. Maçların seyircisiz oynanması halinde oyuncuları şehir şehir gezdirerek riske atmanın anlamı yok. Başlangıçta maçları bir ya da iki yerde oynatmayı düşünüyoruz. Bu şehirler Orlando ve Las Vegas olabilir." ifadelerini kullandı. Kalan maçların ne zaman oynanacağı konusunda henüz karar vermediklerini ifade eden Silver, "Sahaya dönüş kararını salgının gidişatına göre alacağız. Hazirandan önce bir takvim açıklamamız mümkün değil. Gelecek sezonun başlangıcı ise aralık ayına kadar sarkabilir." yorumunu yaptı. Ayrıca maçlar yeniden başladıktan sonra Covid-19 testleri pozitif çıkan basketbolcular yüzünden sezonu durdurmayı düşünmediklerini aktaran Silver, bunun yerine söz konusu oyuncular ve temas ettikleri kişileri iyileşene kadar izole etmeyi planladıklarını belirtti. NBA karşılaşmaları, Utah Jazz'ın Fransız pivotu Rudy Gobert'in Covid-19 testinin pozitif çıkmasının ardından 12 Mart'ta süresiz askıya alınmıştı.
413012
haber
Adalet Yürüyüşü için suç duyurusu
null
## "Vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için çözüm olarak..." Sakarya'da yaşayan **Yakup Çoruh ** isimli bir kişi, Adalet Yürüyüşü hakkında "kamu haklarından yararlanmaya engel olunduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Yakup Çoruh 4 ay önce de Sakarya'yı ziyaret eden Kılıçdaroğlu'na gösterdiği tepkiyle gündeme gelmişti. Hürriyet’in haberine göre, Sakarya'da yaşayan bir vatandaş, CHP Genel Başkanı **Kemal Kılıçdaroğlu** 'nun, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlattığı Adalet Yürüyüşe'ne ilişkin, "kamu haklarından yararlanmaya engel olunduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Sakarya Adliyesi önünde gazetecilere açıklama yapan 49 yaşındaki Yakup Çoruh, Kılıçdaroğlu'nun gerçekleştirdiği yürüyüşün D-100 karayolunda sürekli olarak trafik sıkışıklığına neden olduğunu iddia etti. Karayolunun sağlıklı kullanılmasına engel olunduğunu öne süren Çoruh, 26 Haziran tarihinde bayram ziyareti için gittiği memleketi Düzce'nin Kaynaşlı ilçesinden Sakarya'ya saatler süren yolculuğun ardından ulaştığını ve mağdur olduğunu öne sürdü. "Kamu haklarından yararlanmasını engellediği" gerekçesiyle Kılıçdaroğlu'ndan şikayetçi olduğunu söyleyen Çoruh, "Vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için çözüm olarak bu yürüyüşün bir an önce sonlandırılması gerekmektedir" dedi. Çoruh, açıklamasının ardından adliye binasına girerek, savcılığa suç duyurusu dilekçesini verdi. ### Kılıçdaroğlu'na Atatürk ilkelerini sormuştu Suç duyurusunda bulunan Çoruh, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 4 ay önceki Sakarya ziyaretinde de gündeme gelmişti. Sakarya'da karşılanışı sırasında CHP liderinin yanına yaklaşan Çoruh Atatürk'ün ilkelerini sormuştu. Çoruh "Atatürk'ün, büyük liderin partisinin genel başkanı hoş geldiniz Sakarya'mıza. Sakaryalılar olarak bir ricam var efendim sizden. Atatürk ilkelerini sayabilecek misiniz efendim? Bir ikincisi de oylanacak olan anayasanın 18 maddesinin 8'inci maddesinde başbakanın olmadığını araştırırsanız görürsünüz efendim" demişti.
343,962
# Adalet Yürüyüşü için suç duyurusu ## "Vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için çözüm olarak..." Sakarya'da yaşayan **Yakup Çoruh ** isimli bir kişi, Adalet Yürüyüşü hakkında "kamu haklarından yararlanmaya engel olunduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Yakup Çoruh 4 ay önce de Sakarya'yı ziyaret eden Kılıçdaroğlu'na gösterdiği tepkiyle gündeme gelmişti. Hürriyet’in haberine göre, Sakarya'da yaşayan bir vatandaş, CHP Genel Başkanı **Kemal Kılıçdaroğlu** 'nun, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlattığı Adalet Yürüyüşe'ne ilişkin, "kamu haklarından yararlanmaya engel olunduğu" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Sakarya Adliyesi önünde gazetecilere açıklama yapan 49 yaşındaki Yakup Çoruh, Kılıçdaroğlu'nun gerçekleştirdiği yürüyüşün D-100 karayolunda sürekli olarak trafik sıkışıklığına neden olduğunu iddia etti. Karayolunun sağlıklı kullanılmasına engel olunduğunu öne süren Çoruh, 26 Haziran tarihinde bayram ziyareti için gittiği memleketi Düzce'nin Kaynaşlı ilçesinden Sakarya'ya saatler süren yolculuğun ardından ulaştığını ve mağdur olduğunu öne sürdü. "Kamu haklarından yararlanmasını engellediği" gerekçesiyle Kılıçdaroğlu'ndan şikayetçi olduğunu söyleyen Çoruh, "Vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için çözüm olarak bu yürüyüşün bir an önce sonlandırılması gerekmektedir" dedi. Çoruh, açıklamasının ardından adliye binasına girerek, savcılığa suç duyurusu dilekçesini verdi. ## Kılıçdaroğlu'na Atatürk ilkelerini sormuştu Suç duyurusunda bulunan Çoruh, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 4 ay önceki Sakarya ziyaretinde de gündeme gelmişti. Sakarya'da karşılanışı sırasında CHP liderinin yanına yaklaşan Çoruh Atatürk'ün ilkelerini sormuştu. Çoruh "Atatürk'ün, büyük liderin partisinin genel başkanı hoş geldiniz Sakarya'mıza. Sakaryalılar olarak bir ricam var efendim sizden. Atatürk ilkelerini sayabilecek misiniz efendim? Bir ikincisi de oylanacak olan anayasanın 18 maddesinin 8'inci maddesinde başbakanın olmadığını araştırırsanız görürsünüz efendim" demişti.
419388
haber
Kılıçdaroğlu: Bana karşı bel altı kampanya yürütüyorlar!
null
12 Ağustos 2017 05:30 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Alman Focus dergisindeki mülakatına gelen eleştirileri ve AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan'ın "Yeni bir devlet kuruyoruz kurucusu da Erdoğan" sözlerini değerlendirdi. Focus dergisinde "Türkiye’de Alman turistler için can ve mal güvenliği olmadığı" şeklinde bir söz söylemediğine belirten Kılıçdaroğlu, "Böyle bir ifade söz konusu değil, olamaz da" dedi. Oğan'ın sözlerine yönelik olarak da konuşan Kılıçdaroğlu, "Ayhan Oğan’ın, Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar. OHAL devam ettiği sürece Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur demeye devam edeceğim" ifadelerini kullandı. Hürriyet'te yazan Abdulkadir Selvi'ye konuşan Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet ve Kalkınma Partili Ayhan Oğan’ın Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar" dedi. Hürriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi: OHAL varken can güvenliği yok (Focus dergisindeki mülakat) Benim, ‘Türkiye’de Alman turistler için can ve mal güvenliği olmadığı’ dediğim şeklinde sunulmuştu. Böyle bir ifade söz konusu değil, olamaz da. Ancak ben Türkiye’de hukuk devletinin olmadığını, OHAL döneminde kimsenin can ve mal güvenliğinin olmadığını sadece o dergiye söylemedim. Ben bunu TBMM’de 4 genel başkanın olduğu oturumda da söyledim. Ben bunu her salı günü grup toplantısında da söyledim. Ben bunu işadamlarının, sanayicilerin karşısında TOBB’da da söyledim. Başbakan Sayın Binali Yıldırım da vardı, sayın bakanlar da. Söz konusu Alman medyası olunca inanmadığım şeyleri mi söylemeliydim? Buradaki amaç Adalet ve Kalkınma Partili Ayhan Oğan’ın, Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek. Bunun için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar. OHAL devam ettiği sürece Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur demeye devam edeceğim. (Türkiye’yi yurtdışına şikâyet ediyor iddiası) Tamamen saçma bir iddia. Alman muhabir gelse ya da bir yabancı muhabir benim Meclis konuşmalarımı alsa yayınlasa ve hatta yabancı ajansların Türkiye büroları bahsettiğim konuşmaları dünyaya servis ettiğinde ben ülkemi dünyaya şikâyet mi etmiş oluyorum? Teknolojinin nasıl değiştiğinin, geliştiğinin farkında değiller. Türkiye’de yaptığımız konuşmalar tüm dünyada, Afrika’da da Avrupa’da da Uzakdoğu’da da Amerika kıtasında da izleniyor. Ben Türkiye’de başka bir şey söylesem yurtdışına başka konuşsam önce kendime saygımı kaybederim; içeride başka dışarıda başka konuşamam. Neye inanıyorsam onu söylerim. Örneğin ben o mülakatta FETÖ’cülerin kesinlikle ve kesinlikle Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini de söyledim." 'Ya işlem yapsınlar ya arkasında dursunlar' Ayhan Oğan hakkındaki tartışmaları gündemden düşürmek için yapıyorlar. Antalya milletvekilimizi de onun için hedef seçtiler. Ben buradan AK Parti Genel Başkanı’na soruyorum, Ayhan Oğan hakkında bir işlem yapacaklar mı? Ya Ayhan Oğan’la ilgili işlem yapsınlar ya da Oğan’ın arkasında dursunlar. İkinci bir sorum daha var. Atatürk ve rejim düşmanları neden AK Parti’nin içinden çıkıyor? Akaydın'a işlem yok (CHP Milletvekili Mustafa Akaydın’ın açıklamaları) Antalya milletvekilimizin konuşmalarını da çarptırıyorlar. Antalya milletvekilimiz, ‘250 kişiyi neden alanlara sürüyorsunuz, devletin güvenlik güçleri yok muydu’ diyor. ‘Darbeden bazılarının haberi vardı ona rağmen siz darbecilere karşı niye halkı ileri sürüyorsunuz’ dedi. Bunda yanlış olan bir şey yoktur. Sizin kitabınızda da var, ‘Başbakan 22.20’de MİT Müsteşarı’nı arıyor normal çalışıyoruz’ diyor. Bütün bunların sorgulanması lazım. Ben de Antalya milletvekilimiz de şehit ve gazilerin hukukunu savunuyoruz. (Akaydın’ın ‘Devlet öldürdü’ sözü) Oradaki devlet sözü yanlış. Halkı sokağa çağıran devlet değil, bazı kişilerdi. Akaydın hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek görmüyorum.
249,864
# Kılıçdaroğlu: Bana karşı bel altı kampanya yürütüyorlar! 12 Ağustos 2017 05:30 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Alman Focus dergisindeki mülakatına gelen eleştirileri ve AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan'ın "Yeni bir devlet kuruyoruz kurucusu da Erdoğan" sözlerini değerlendirdi. Focus dergisinde "Türkiye’de Alman turistler için can ve mal güvenliği olmadığı" şeklinde bir söz söylemediğine belirten Kılıçdaroğlu, "Böyle bir ifade söz konusu değil, olamaz da" dedi. Oğan'ın sözlerine yönelik olarak da konuşan Kılıçdaroğlu, "Ayhan Oğan’ın, Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar. OHAL devam ettiği sürece Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur demeye devam edeceğim" ifadelerini kullandı. Hürriyet'te yazan Abdulkadir Selvi'ye konuşan Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet ve Kalkınma Partili Ayhan Oğan’ın Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar" dedi. Hürriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi: OHAL varken can güvenliği yok (Focus dergisindeki mülakat) Benim, ‘Türkiye’de Alman turistler için can ve mal güvenliği olmadığı’ dediğim şeklinde sunulmuştu. Böyle bir ifade söz konusu değil, olamaz da. Ancak ben Türkiye’de hukuk devletinin olmadığını, OHAL döneminde kimsenin can ve mal güvenliğinin olmadığını sadece o dergiye söylemedim. Ben bunu TBMM’de 4 genel başkanın olduğu oturumda da söyledim. Ben bunu her salı günü grup toplantısında da söyledim. Ben bunu işadamlarının, sanayicilerin karşısında TOBB’da da söyledim. Başbakan Sayın Binali Yıldırım da vardı, sayın bakanlar da. Söz konusu Alman medyası olunca inanmadığım şeyleri mi söylemeliydim? Buradaki amaç Adalet ve Kalkınma Partili Ayhan Oğan’ın, Türkiye Cumhuriyetimizle ilgili söylediklerini gündemden düşürmek. Bunun için tamamen bana karşı bel altı bir kampanya yürütüyorlar. OHAL devam ettiği sürece Türkiye’de can ve mal güvenliği yoktur demeye devam edeceğim. (Türkiye’yi yurtdışına şikâyet ediyor iddiası) Tamamen saçma bir iddia. Alman muhabir gelse ya da bir yabancı muhabir benim Meclis konuşmalarımı alsa yayınlasa ve hatta yabancı ajansların Türkiye büroları bahsettiğim konuşmaları dünyaya servis ettiğinde ben ülkemi dünyaya şikâyet mi etmiş oluyorum? Teknolojinin nasıl değiştiğinin, geliştiğinin farkında değiller. Türkiye’de yaptığımız konuşmalar tüm dünyada, Afrika’da da Avrupa’da da Uzakdoğu’da da Amerika kıtasında da izleniyor. Ben Türkiye’de başka bir şey söylesem yurtdışına başka konuşsam önce kendime saygımı kaybederim; içeride başka dışarıda başka konuşamam. Neye inanıyorsam onu söylerim. Örneğin ben o mülakatta FETÖ’cülerin kesinlikle ve kesinlikle Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini de söyledim." 'Ya işlem yapsınlar ya arkasında dursunlar' Ayhan Oğan hakkındaki tartışmaları gündemden düşürmek için yapıyorlar. Antalya milletvekilimizi de onun için hedef seçtiler. Ben buradan AK Parti Genel Başkanı’na soruyorum, Ayhan Oğan hakkında bir işlem yapacaklar mı? Ya Ayhan Oğan’la ilgili işlem yapsınlar ya da Oğan’ın arkasında dursunlar. İkinci bir sorum daha var. Atatürk ve rejim düşmanları neden AK Parti’nin içinden çıkıyor? Akaydın'a işlem yok (CHP Milletvekili Mustafa Akaydın’ın açıklamaları) Antalya milletvekilimizin konuşmalarını da çarptırıyorlar. Antalya milletvekilimiz, ‘250 kişiyi neden alanlara sürüyorsunuz, devletin güvenlik güçleri yok muydu’ diyor. ‘Darbeden bazılarının haberi vardı ona rağmen siz darbecilere karşı niye halkı ileri sürüyorsunuz’ dedi. Bunda yanlış olan bir şey yoktur. Sizin kitabınızda da var, ‘Başbakan 22.20’de MİT Müsteşarı’nı arıyor normal çalışıyoruz’ diyor. Bütün bunların sorgulanması lazım. Ben de Antalya milletvekilimiz de şehit ve gazilerin hukukunu savunuyoruz. (Akaydın’ın ‘Devlet öldürdü’ sözü) Oradaki devlet sözü yanlış. Halkı sokağa çağıran devlet değil, bazı kişilerdi. Akaydın hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek görmüyorum.